• Sonuç bulunamadı

“Çocuk Tiyatrosu ve Eğitim” başlığını inceleyebilmek için öncelikle “tiyatro”, “çocuk tiyatrosu”, “eğitim” kavramlarının üzerinde durmak gerekir.

Tiyatro hem görsel hem de işitsel bir özellik taşıdığı için pek çok sanat dalını kapsayan daha özgür bir sanattır. Tiyatro kavramına bakılırsa, tiyatro Yunancada “teatron” görme yeri anlamına gelir. Kısacası dramanın gösterildiği binaya verilen addır. Tiyatro genellikle bütün sanatların en eskisi olarak tanımlanmaktadır ve toplum içinde gelişerek toplumla bir bütünlük sağlar. Kırgel’in (2001) de ilettiği gibi tiyatro; ilk insanların yaptıkları avları, tabiattaki birtakım olaylara verdikleri tepkileri, kendilerine özgü yaptıkları törenleri ve bazı önemli ve toplulukların kaderini değiştiren olayları anlatırken geliştirdikleri birtakım gösteriler düzenlemeleri ile başlamıştır. Yani tiyatro insanoğlunun var olduğu dönemden bu yana gelmiştir. Tiyatronun tarihi Bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır. Böyle ortaya çıkan tiyatro zamanla eğlence, eğitim, sanat yönünden farklı görevler üstlenmiştir (Kırgel, 2001).

Tiyatro; başlangıçtan beri bir taklit sanatı olarak nitelenmişse de taklit etmek sözcüğüyle anlatılmak istenen, görünene tıpatıp benzetmek değil, yaşam hakkında genel ve genellikle etik bir anlam çıkarabilecek olanı, görünene benzerliği koruyarak ve akla mantığa uygunluğu kollayarak yansıtmaktır (Şener, 1998: 297).

Namık Kemal’e göre tiyatro “Öyle ma’rifet veya ahlâk mektebi değil, âdeta

bir eğlencedir. Hatta birtakım hazin faci’alar da tiyatroları eğlencelikten çıkaramaz. (…) Tiyatro eğlencedir, fakat fikr-i beşerin icad ettiği eğlencelerin cümlesine müreccah ve cümlesinden faidelidir.”

Eğitim, çok genel anlamda, insanı kültürel hayata hazırlayan tüm sosyal süreçleri içerir (Gutek, 2006: 5). Aileyle başlayan eğitimin bu genel tanımının yanında, insanı hayata hazırlama, kişilik gelişimi, sosyal gelişim gibi farklı işlevleri de vardır. Kişilik gelişimi açısından Varış’ın eğitim tanımına bakılırsa; “Kişinin

toplumsal yeteneklerini ve optimum kişisel gelişiminin sağlanması için, seçkin ve kontrollü bir çevreyi ve okul etkinliklerini içine alan sosyal bir süreçtir.” Bu açıdan

31

bakıldığında bu uzun eğitim süreci, tiyatro sayesinde, hem eğlenceli hem de kalıcı bir süreç haline dönüşür.

Tiyatro da temelinde oyun olan bir sanattır. Oruç’a göre tiyatro, kurumsallaştığı dönemden yani Antik Yunan döneminden bu yana tiyatro sanat dalları içinde insanda en çok merak uyandıran ve keyif veren sanat olarak kabul edilmiştir. Nedeni de başta da belirtildiği gibi içinde oyunu barındırması, insanın içindeki oyun olgusuyla denk düşmesidir.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun okul tiyatrosu ve uygulama yöntemi ile ilgili çok önemli görüşleri vardır. Okul tiyatrosu, eğitimin amacına da yöntemine de en uygun sanat dalıdır. Diğer sanat dallarından üstün olmasının nedeni hayata en yakın sanat dalı olmasındandır. Baltacıoğlu’nun şu görüşlerinin üzerinde düşünülmesi gerekmektedir:

“Yaşamı böylesine eksiksiz ve doğru olarak taşıyan tiyatronun eğitsel niteliği şöyle belirlenebilir: Tiyatro doğru bir yaşam örneğidir. Eğer eğitimde gerçekleri yaşayarak öğretmek istiyorsak tiyatro sanatından yararlanabiliriz. Tiyatro yoluyla yaşam bilgisi somut olarak örneklendirilebilir.”

Baltacıoğlu’nun eğitim kuramı üç ana ilkede özetlenebilir: Birincisi çocuğa yaşayan toplum değerlerini özümsetmek, ikincisi çocuğun ulusal sorunları, gerçekleri iyi anlamasını sağlamak, üçüncüsü ise çocuğa somut bir meslek kişiliği kazandırmaktır. Eğitimin amacı toplumsal, ulusçu, yapıcı, yaratıcı insana ulaşmaktır. Baltacıoğlu’nun eğitim ilkelerine bakılırsa; kişilik ilkesindeki kuramı, çocuğun kişilik kazanması için çocuk oyunda rol almalıdır. Çevre ilkesi her yerde tiyatro yapılabilir. Çalışma ilkesinde çocuk oyunda çok sık rol almalıdır. Oyunu çocuklar yazmalı ve anlayarak, suflörsüz, doğmaca oynamalılardır. Tiyatroda gerçek ürün verilmelidir. Başlatma ve alıştırma ilkesi ise yaşama ayak uydurabilme alıştırması anlamındadır. Okul tiyatrosu bir gaye değil, bir vasıtadır. Tiyatronun asıl gayesi, çocukları milli şahsiyeti olan bireyler yapmaktır (Şener, 1993: 220-227).

Baltacıoğlu Öz Tiyatro tezinde ise temsil olgusundaki asal elemanın, olmazsa olmaz elemanın oyuncu olduğunu vurgulamış, oyuncu dışında kalan diğer elemanların, yazarın (oyun metninin), sahnenin, perdenin, dekorun, makyajın, kostümün, rejisörün, suflörün, oyuncunun yaratısını besleyen unsurlar olduğunu belirtmiş, geleneksel tiyatromuzun da aynı temele dayandığını ileri sürmüştür. Öz Tiyatro düşüncesi oyuncu odaklıdır (Erkoç, 2014). Oyunculuk ise üzerinde incelenmesi en zor ve uçucu olan alandır. Eğitim ayağı için düşünülen tiyatronun

32

oyuncu ve oyunculuk çalışması, üzerinde daha titizlikle durulması gereken bir başka konudur.

Çocuk eğitimi açısından bakıldığında ise oyun ilk ve en önemli paya sahiptir. Oyun ile büyüyen ve gelişen çocuk çok geçmeden kuralları, saygı ve sevgiyi, dostluğu, işbirliğini öğrenir. Hayallerin dünyası ile tanışan çocuk zamanla kendini ve çevresini daha iyi tanır. Karnal’a göre; çocuklar, oyun çevrelerinde hırsız olur, polis olur, kısacası bu değişik rollerle kendi kişiliklerini daha iyi tanırlarken aynı zamanda kendilerinin başkalarından ayrılan özelliklerini de keşfederler (Karnal: 1989:2).

Oyun içinde yer alan çocuk; kimi zaman anne ve babasından kimi zaman da çevresinden gördüklerini, isteklerini, hayallerini, korkularını, beklentilerini oynadığı rollere yansıtır. Böylece birey olma özelliğini küçük yaşta sergileyerek büyür. Tiyatronun hayatın aynası olduğu düşünülürse, çocuklar oyunlarla basit şekilde bir hayatı sergilerler. Aileler, eğitmenler, pedagoglar çocukların vazgeçilmezi olan tiyatrodan çocuklara yaşayan toplum değerlerini benimsetmek, çocuğun ulusal sorunları, gerçekleri iyi anlamasını sağlamak, çocukta bu sorunlara karşı ilgi, ulusuna yurduna, sevgi, bağlılık ve hizmet isteği uyandırmak ve son olarak da çocuğa somut bir meslek kişiliği kazandırmak gibi amaçlarla yararlanırlar. Çocuklara kişiliklerinin gelişmesi, onların yaşama uyum sağlamadaki acemiliklerinin giderilmesi gibi çeşitli eğitsel nitelikler kazandırılır (Şener, 1979: 177).

Bir eserin tiyatro olabilmesi için onun seyirci önünde sergilenmesi gerekmektedir. İletişimin gerçekleşmesi için de ikinci bir kişiye ihtiyaç duyulmaktadır. Karşılıklılık ilkesi bakımından tiyatro, iletişimde ve iletişim becerilerinin geliştirilmesinde önemli bir işleve sahip olduğu görülmektedir. Yazı dili, konuşma dili arasındaki ayrımın yanında, günlük dil ve edebi dil arasındaki ayrım da ancak tiyatro aracılığı ile öğrenilir. Eğitim ve öğretim hayatında bu ilkeden yeterince yararlanıldığı takdirde, birçok iletişim hatasının giderilmesi mümkün olacaktır (Aytaş, 2014).

Sahnede yaşamdan kesitler izleyen çocuk; olayları iyi-kötü, sevgi-saygı, barış-dostluk gibi boyutlarıyla görür. Böylece bu kavramların doğrudan aktarılması yerine canlandırılarak kavratılması, öğrenmeye farklı bir boyut kazandırır ve öğrenmeyi kalıcı hale getirir.

33

Çocuk tiyatrosu öğrenci için çok önemlidir. Bu derece önemli bir araç olan tiyatronun eğitim yönünün doğru ve dengeli bir şekilde ayarlanması çocuğun geleceği için büyük önem taşımaktadır.

Bütün bunların yanında, çocuk tiyatrosu yapanlar, kendilerine katı bir eğiticilik görevi yükümlemişlerdir. Çocukların sömürü, patron, ağa, emekçi hakları gibi konularda aydınlatılmasına çalışılmaktadır. Sanatın toplum sorunları karşısında ilgisiz kalmaması gerekirken çocuğun mutsuz edilmemesi de amaçlanmalıdır. Çocuklar için en yararlı tiyatro; onlara çocukça sevmesini öğreten, içlerinde biriken enerjiyi istediği gibi kullanmasını sağlayan, onu sevgi ile besleyen içten güçlendiren tiyatrodur. “Çocuklarımız okullarda yeterince güçlü bir eğitim görüyorlar. Tiyatroda

sevinsinler, yaşamanın, sevmenin, dayanışmanın tadına varsınlar. Öğreneceklerse yaşamayı ve yaşatmayı, umutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrensinler.” (Şener, 1993:

230-233).

Benzer Belgeler