• Sonuç bulunamadı

2. MARKSİST DEVLET YAPISI VE ÖRNEKLER

2.3. MARKSİST DEVLET ÇABASI VE ÖRNEKLER

2.3.2. Çin Halk Cumhuriyeti

2.3.2.3. Çin Ekonomisi’nin Yapısal Değişimi “Sosyalist Piyasa

Çin’in 1978 yılından sonra benimsemeye başladığı “Sosyalist Piyasa Ekonomisi” adından da anlaşılacağı üzere komünist rejimin bir parçası olup, serbest piyasa ekonomisine de atıfta bulunan reformist bir modeldir (Manisalı, 2004: 43). Çin’in benimsediği bu ekonomi modeli devlet kontrolünün ağırlıkta olduğu ve kapitalist sistemin bir parçası olarak görülen liberal sisteme uyum sağlayan karma bir sistemdir. Dünya üzerinde eşine az rastlanır türden bir değişimi ve ekonomik gelişimi yaratan bu reformun birçok önemli noktası olup, mucize olmayan planlı bir çalışmanın ürünüdür. Kurumsal değişimi içeren bu ekonomi değişiminin iki farklı noktası bulunmaktadır (Manisalı, 2004: 45). Birincisi, kaynak tahsisinde gösterilen başarı, ikincisi ise uluslararası pazarlara açılımdır (Garnaut, 2001: 21).

Çin’de 1960’lı yılların ortalarına doğru merkezi planlı ekonomi modeli Çin ekonomisini hantallaştırmış, 1966-1976 yılları arasında ise ülke ekonomisi gerilemiştir (Çeçen, 1999: 288). Bu nedenle, 1976 yılından itibaren Sosyalist Piyasa Ekonomisine Geçiş için siyasal çalışmalara başlanmıştır. Bu dönemde reformların ve dönüşümün anayasal zemini oluşturulmuştur. Anayasada, 1982 yılından itibaren ekonomide yapılan reformların gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik 1988, 1993, 1999 ve 2004 yıllarında değişiklikler yapılarak ekonomik reformların siyasal temelleri sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu düzenlemelerle birlikte kolektif şirketlerin, özel girişim ve yabancı sermayeli kuruluşların ve özel sektörün önü açılmıştır (Tanilli, 2010: 365).

1978’lere kadar ekonomide devlet işletmelerinin ağırlığı hissedilirken, daha sonra yerel hükümetlerin denetiminde kolektif şirketler ile özel girişimciler ve yabancı sermayeli kuruluşlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Ancak hemen belirtelim ki kamunun ekonomideki ağırlığının azalması özelleştirme ile değil, özel sektörün kamuya göre daha hızlı büyümesiyle ortaya çıkmıştır (Kızıltan, 2003: 54). Çin’de piyasaları düzenlemek ve denetlemekle görevli kurumlar 1990’lı yıllarda kurulmaya başlanmıştır. Düzenleyici kurumlar 1990’lar boyunca yapılan yönetsel reform girişimlerinin ürünüdür. Bu reformun hedefi, sosyalist dönemin örgütsel kalıntılarını iyice zayıflatmak ve en azından biçimsel düzeyde batı tarzı bir örgütlemeye

71

gitmektedir (Sezen, 2009: 336-7). Çin 1978-1996 yılları arasında dışa açılma stratejisiyle planlı ekonomiden aşamalı olarak piyasa ekonomisine geçişi başlatmıştır (Ölmezoğulları, 2008: 194). Aynı dönemde 1978-1985 yılları arasında uygulanacak şekilde dört ayrı modernizasyon programı kabul etmiştir. Bu program ile tarım, sanayi, bilim, teknoloji ve savunma alanlarında çağdaş koşullara ulaşılmaya gayret edilmiştir (Bilbilik, 2008: 28). Bunun yanında, 1990 yılından sonra tüm piyasalarda etkili olmaya başlayan serbest piyasa koşulları ve serbestçe belirlenen fiyatlar, Çin’de işçi ücretlerinin düşük olması, kısıtlamaların kaldırılması, ithalat vergilerinin düşürülmesi, artan dış ticaret hacmi, Çin’in benimsediği dışa açık ekonomik modelde yaratılan ekonomik değerin vergilendirilmesi ve denetlenmesi açısından reformlara uygun bir kamu sisteminin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur (Aren, 2008: 29).

Ayrıca, 1971 yılından itibaren Birleşmiş Milletlerin daimi üyesi olan Çin, 1980 yılında kurucusu olduğu IMF’ye tekrar üye olarak bu kuruluştan mali ve teknik yardım almaya başlamıştır. 1982 yılında ÇHC’ de çalışmaya başlayan Dünya Bankası, proje yatırımı ve teknik yardımın yanı sıra, araştırma ve danışmalık yoluyla Çin ekonomisine önemli desteklerde bulunmuştur (Aren, 2009: 32). Çin’de 1981 yılında Dünya Bankasınca sağlanan proje fonlarının ödenmesini denetlemek amacıyla Çin yatırım bankası kurulmuştur. Bu banka 1981-2002 yılları arasında çeşitli sektörlerdeki 240’dan fazla projeyi desteklemek üzere Çin’e 3 milyar dolar borç ve kredi sağlamıştır (The World Bank, 2015: 55; Sezen, 2007: 31-2). ÇHC’ye akan kaynaklar içinde banka kredileri oranı düşükken, bu dönemde dünya bankasından en çok kaynak kullanan ülke olmuştur. Çin, ekonomisinin gelişim sürecinde Dünya Bankası ile ilişkilerini gayet düzgün bir zemine oturtarak karşılıklı saygıya, eşitliğe ve diyaloga dayandırmıştır. Dünya Bankasının Doğu Asya Ekonomik Mucizesi incelemesinde, bu ekonomilerin başarısının temelinde mali ve parasal istikrar amaçlayan makro-ekonomik politikaların bulunduğu vurgulanmıştır (TÜSİAD, 1995: 24). Çin’de, Sosyalist Piyasa Ekonomisine geçiş döneminde doğrudan planlamaya dayalı yönetim yapısı daraltılmıştır. Kırsal bölgelerde yapılan reformlardan sonra ekonomide kentsel reformlara başlanmıştır (Yılmaz ve Koyuncu, 2005: 2). Mülkiyet yapısının değiştirilmesi, ithalat vergilerinin azaltılması, ticari mallara uygulanan kota ve lisans engellerinin önemli ölçüde azaltılması, zorunlu ithalat ve ihracat planlarına son verilmesi, bu dönemde ki dışa açık ekonomik

72

modelin destekleyici unsurları olmuştur (Li, 2009: 29). Çin ekonomisini kapalı ve hantal yapıdan üretken ve dışa açık hale getirmeye çalışan Deng Xiaoping (pragmatist otoriter), Çin’de ekonomik başarıların sembolü olmuştur (Saray, Gökdemir, 2007: 665). 1978 yılında iktidara gelen Deng Xiaoping uyguladığı “siyah ve beyaz kedi” teorisi (siyah ya da beyaz fark etmez, eğer kedi fareyi yakalayabiliyorsa iyi kedidir) iktisat politikalarının temelini oluşturmaktadır (Karaca, 2008: 26). Deng’in ölümünden sonra Devlet Başkanlığı görevini yürüten Jiang, Deng’i aratmamış, Çin ekonomisinin gelişim sürecine önemli katkılar sağlayarak “üç temsil” kavramını ortaya atmıştır. Buna göre; birincisi, sosyal üretim güçlerini (yatırımcıları ve profesyonel kadroları) parti üyeliğine almak, ikincisi, Çin kültürünün muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi, son olarak da Çin Komünist Partisi’nin belli bir kısmını değil, tüm halkı kucaklaması öngörülmekteydi (Zenginoğlu, 2011: 4). Çin ekonomisini reformlara yönelten üç temel faktör vardır (Gökdemir ve Mor, 2006: 55).

1) Mao’nun kültür devriminin giderek halkın desteğini kaybetmesi,

2) Uzun yıllara dayanan planlı devlet uygulamaların kıtlıklarla baş edememesi, 3) Öteki Uzakdoğu ülkelerinin (Tayvan, Hong Kong, Singapur, Güney Kore)

uyguladıkları piyasa ekonomisinin göreceli olarak başarılı sonuçlar elde etmesidir.

Sosyalist piyasa ekonomisine geçen Çin’in reform sürecinde üzerinde durduğu konulardan biri de, “Bilgiye ve öğrenmeye açıklık ve deneyimlerden yararlanma” metodudur. Bu kavram, Çin gelişiminin temel unsurlarından biri olan üretim yapısının değişimini ve gelişimini desteklemiştir. Özellikle, diğer ülkelerin deneyimlerinden yararlanma ve daha öncesinde hiçbir tecrübesi bulunmayan sektörlerde benzetme ve tutundurma çabaları9 Çin’de hızlı gelişimin bir parçası olarak görülmüştür (Avar, 2010: 370).

9 Çin Halk Cumhuriyeti ekonomik reformları sürdürmek ve bu reformların talep ettiği

bilimsel ve teknik iş gücünü karşılamak amacıyla; Binlerce Çinliyi batılı ülkelere ve özellikle elektronik sektörün devi ve öncüsü olan Japonya’ya göndermiştir.

73