• Sonuç bulunamadı

1.6. Çeyiz İle İlgili Bilgiler

1.6.1. Çeyizde Yer Alan Ürünler

Anadolu’nun birçok yöresinde ifade ve iletişim aracı olan işlemeler, Türk kadınının Türk kültür ve sanatına hediyesidir.

Türk işleme sanatı türlerinden olan kanaviçeler, ülkemizin bütün yörelerinde yaygın olarak yapılmaktadır. Büyükanne sandıklarında, genç kız çeyizlerinde önemli yer tutan kanaviçeler, Kırşehir ili, ilçeleri ve köylerinde yapılan iğne tekniklerinden biridir. Kanaviçelerin kullanım alanları yaygındır. Seccadeler, yastıklar, yastık kılıfları, elbise örtüleri, panolar, yatak takımları, sedir yastık örtüleri, yük örtüleri şeklinde geniş bir alana yayılmaktadır ( Çelebilik ve Demir, 2012:311)( Fotoğraf No: 11-12).

Fotoğraf No: 11. Kanaviçe işlemeli yastık Fotoğraf No: 12. Kanaviçe işlemeli sedir yaygısı ve kırlent ( Kırşehir Müzesi) ürünlerden görünüm

Kanaviçe işlemeli ürünler renk, teknik, konu, kompozisyon özellikleri açısından 20. yüzyıla tarihlendirilmektedir. İşlemelerin zemininde; patiska ve etamin, işlemede; koton ve orlon iplikler kullanılmıştır (Nas ve Altun, 2011:1264).

Kırşehir çeyizlerinde günümüzde kullanım alanı bulunamayan kanaviçe işlemeler, farklı kullanım amaçlarına uygun olarak yeniden şekil almaktadırlar. Ürünler sandıklardan çıkartılarak aplike tekniği ile farklı kumaşlar üzerine tutturularak modernize edilerek pike takımları, oda takımları, seccadeler gibi günlük kullanım eşyalarına dönüştürülmekte ve çeyizlerde yerlerini almaktadırlar.

Kırşehir çeyizlerinde işleme örneklerinden en çok kanaviçe ile karşılaşılmış ise de bunun yanı sıra Kırşehir Müzesi’nde bulunan giyim ve giyim donatısı ürünlerde kullanılan kordon tutturma, dival işi ve sarma teknikleri ile uygulanmış

kadın, erkek ve çocuk giyimlerine ait yelek, cepken, entari örnekleri, Türk işi ve delik işi (beyaz iş) örnekleri ile de karşılaşılmıştır ( Fotoğraf No: 13-14).

Geleneksel bir iğne tekniği olan kordon tutturma kordonun başka bir iplikle sarılması ile yapılır. Eski dönemlerden başlayarak Orta Asya’ya kadar dayanmaktadır (Barışta,1997:87).

Fotoğraf No: 13. 3.8.91 Envanter no’lu Fotoğraf No: 14. 2012/3 Envanter no’lu Kordon tutturma yapılmış cepken Kordon tutturma yapılmış cepken

Sırma ipliklerle işlenen, tırtıl, pul, boncuk, inci gibi malzemelerle süslenen dival işi ( Maraş işi) dekoratif örtülerin yanı sıra abiye kıyafetlerde kullanılan ön ve arka kısmı farklı görüntüde olan tek yüzlü işleme tekniğidir (Köklü,2002:121-124). Geçmişte bindallılar, gelinlikler üzerinde sıklıkla uygulansa da Cumhuriyet Dönemi ile kıyafet inkîlabının getirdiği giyim-kuşam değişikliği yörede zaman içinde işlemeli yöresel kıyafetlerin kullanımını ortadan kaldırmıştır ( Fotoğraf No: 15-16-17).

Fotoğraf No: 15. Yöresel kıyafetli Fotoğraf No: 16. İşlemeli cepkeni ile Kırşehirli kadınlar ( Yıl: 1922) Yöresel kıyafetli Kırşehir kadını (Kırk kültür Dergisi’nden) (Servet Durkal’ın arşivinden)

Fotoğraf No: 17. Dival işi uygulanmış bindallılardan görünüm ( Kırşehir Müzesi’nden)

İki ya da daha fazla iplik grubunun değişik düzenlerde birbirlerinin alt ve üstünden geçerek birbirlerine kilitlenmesi işlemi ve bu kilitlenme sonunda ortaya çıkan ürünlere dokuma denir (Aytaç,1997,s.1).

Gündelik hayatımızın vazgeçilmez unsurları arasında yer alan dokumacılık, halı, kilim, çadır, keçe vb. ihtiyaç malzemeleri olarak üretilen, Anadolu’nun her yerinde görülen üzerine geleneksel değerlerin yansıtıldığı bir el sanatı dalıdır (Önder,1991: 47).

Halıcılığın kökeninin Orta Asya olduğu kabul edilmektedir. Orta Asya Türk halı sanatı hakkında ilk önemli buluntu, Altay dağları eteklerinde, Pazırık Kurgan’ında çıkartılan ve bugün pazırık halısı olarak bilinen halıdır(Deniz, 2000:19).

Kaynaklara göre halı ve kalı kelimelerinin, Türklerde çeyiz anlamına gelen

kalın, kalıng gibi deyişlerden gelmiş olabileceği kabul edilmektedir(Deniz, 2000: 9).

Bitkisel ve hayvansal üretimin Kırşehir el sanatlarının oluşumu üzerinde önemli bir yeri vardır. Bu durum halı ve kilim dokumanın üretiminde etkili olmuştur ( Nas ve Altun, 2011: 1262).

Kırşehir’e halıcılığın girişi ve ilerleyişi üç kısımda incelenebilir.

1.İslamiyet’in yayılışı sırasında halife orduları fethettikleri topraklara öncü birliklerini yerleştiriyorlardı. Bu öncü birlikleri ekseriya Orta Asya’dan göç eden Türklerden teşkil olunuyordu. Şeyh Hacı Mehmet Tura Vakfiyesin’deki vesikalarda

görüldüğü üzere Şeyh Hacı Mehmet idaresindeki birliğe Kaman ve Kılıçözü Vadisi’nden Kızılırmak’a kadar olan saha verilmiştir. Hacı Mehmet bu bölgedeki Hıristiyan Türkleri İslamlaştırıp onlara Türk geleneklerini, el sanatlarını öğretirken Hacı Mehmet’in karısı da kadınlara aynı şekilde tesirlerle buralarda halıcılığın yerleşmesine yardım etmiştir.

2.Selçuklular ve onlardan daha sonra dalgalar halinde Anadolu’ya gelen Türklerden bazıları Kırşehir’in civarındaki köylere yerleşerek kendi el sanatlarından olan halıcılığı da getirmişlerdir.

3.Selçuklu Devleti’nin yıkılışı sırasında ortaya çıkan beylikler de parçalanınca daha küçük mahalli beylikler türemiştir. Bu küçük beylikler zamanın modasına uyarak konaklarında bilhassa Acem cariyeler ve köleler bulunduruyorlardı. Kırşehir’i merkez edinen bir beylikte aynı şekilde hareket ederek acem asıllı cariye ve kölelerin Kırşehir’e gelmelerine sebep olmuştur. Bu köle ve cariyeler memleketlerinde öğrenmiş oldukları halıcılığı burada tatbik ederek ve geliştirerek yayılmasını sağlamışlardır’’( Kırşehir Ticaret ve Sanayi Odası, 13-14).

Kırşehir halıcılığı XVII-XVIII. yüzyıllara tarihlendirilir. Kaynaklardan elde edilen bilgiler neticesinde XVII. ve XVIII. Yüzyıllara ait örnekler daha çok seccade formundadır. Türk düğümü olarak da adlandırılan Gördes düğüm tekniğiyle dokunan seccadelerde kırmızı, sarı, yeşil, beyaz, kahverengi renkler ön plandadır ( Fotoğraf No:18).

Fotoğraf No:18. XVII. Yüzyıl’a ait Kırşehir seccadesi ( Ağalar Konağı Kültür Evi’nden)

1950 yılına kadar daha çok seccade, karyola halısı, sedir halısı, namazlık ve yastık halıları dokunmuştur. Her birinin kendine has desen ve kalite anlayışları vardır. Seccade halıları daha çok namaz kılmak ya da duvara asmak için dokunmuştur. Namazlık halıları namaz kılmak için dokunur duvara asılmaz.

‘‘Serendaz’’ ya da ‘‘ baş halı’’ isimleriyle anılan sedir halıları sedir (divan) üzerine sermek için dokunur. Yan yana üç ya da dört göbekle gösterilir (Fotoğraf No: 19).

Fotoğraf No:19. F.3.6.91 Envanter no’lu sedir halısı

Halk arasında bu halılara ‘‘ duvar halısı’’ ya da ‘‘ oda halısı’’ denir. Kimi yerlerde ‘‘yanlama’’ olarak da ifade edilir. Yere sermek veya duvara asmak için dokunur (Fotoğraf No: 20).

Fotoğraf No: 20. Dönay Demir’e ait oda halısı

Modellerine göre ‘‘ güllü yastık, ayaklı yastık, kındama yastığı ve mucur yastığı’’ gibi isimlerle anılan yastık halıları duvara yaslanmak için dokunur

(Fotoğraf No:21).Minder halılarında ise son yıllarda yaygınlaşma görülmektedir (Deniz,1986:21).( Fotoğraf No: 22).

Genişliği 50cm, uzunluğu 100 cm, kalınlığı 15 cm olan berdi yastıklar, ön yüzü halı ile kaplanan yastıklardır. Çuvalın içerisine hasır konularaktan kaplanmaktadır (Fotoğraf No: 23)

Çuvalın ön yüzüne aynı ebatta halı kaplanmaktadır. Arka kısım ise desenli bezlerin yanı sıra bez namazlâğalarla (seccadeler) kaplanmaktadır (Fotoğraf No: 24.) Berdi yastıkları Kırşehir’in hemen her yerinde çeyiz amaçlı olmasa da dekoratif amaçlı şark döşeme olarak evlerde, cafelerde görmek mümkündür.

Fotoğraf No: 21. Halı yastık Fotoğraf No: 22.Minder halıları ( Ağalar Konağı Kültür Evi’nden) ( Ağalar Konağı Kültür Evi’nden)

Fotoğraf No:24.Berdi yastıkların arka ve ön yüzlerinden görünüm

Kırşehir de halılar eskiden gömme ıstar denilen bir ucu tavana dayalı, bir ucu toprağa gömülü tezgahlarda dokunulmaktaydı(Fotoğraf No: 25). Günümüzde modern tezgahlara dönüşmüştür ( Fotoğraf No: 26).

Fotoğraf No: 25. Gömme ıstar Fotoğraf No: 26. Halı dokuma makinesi

Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi kız çeyizinde önemli bir yer edinen halı ve kilimler Kırşehir’de de önemi korunarak ve çağdaşlaşmanın getirdiği bazı değişikliklerle günümüzde devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

1925-1927 senelerinde halkı halıcılığı yönlendirmek için Türk ocaklarında kurslar açılmış, 1925 senesinde iplik fabrikası kurulması için teşebbüslerde bulunulmuş, 1930’ Isparta’dan boya ve motif ustası getirilerek fayda sağlanılmış, 1940-1941 yıllarında halıcılık kooperatifi kurulmuş, 1950’de ikinci halıcılık kooperatifi kurulması tekrarlanmış, ‘‘Türk motiflerinin korunması, geliştirilmesi amacı ile köylerde Geçici Köy Kursları başlığı altında 1964-1982 yılları arasında

2503 kurs açılmış bu kurslardan 49.288 kursiyer mezun edilmiştir. ’’ (18 Kasım Cuma 1983 Kırşehir Günlük Siyasi Gazetesi ), 1983 yılında Özel İdare Müdürlüğü’ne bağlı Kırşehir halıcılık okulu çalışmaları(27 Ekim 1983 Perşembe, Kırşehir gazetesi- 12 Kasım1983 Çiğdem Gazetesi) başlatılmış ve binlerce kursiyer mezun edilmiştir. Günümüzde de halıcılığın ve kilimciliğin yaşatılması için çalışmalar devam etmektedir. Kırşehir Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde ‘‘Kırşehir’de kadınlar kilim dokuyor’’ projesi Ahiler Kalkınma ajansı desteğiyle (Fotoğraf No:27) 146 kursiyere sertifika verilmiştir.

Fotoğraf No: 27. Ahiler Kalkınma Ajansı Desteğiyle açılan kursta Halı dokuyan kadın

Kırşehir kilimleri halıların gölgesinde kalmışlarsa da varlıklarını projelerle açılan kurslar sayesinde sürdürmekle beraber (Fotoğraf No: 28), motifleri de çantalara, çoraplara ilham vermektedir (Fotoğraf No: 29).

Fotoğraf No: 29. Kilim motiflerinden esinlenilerek oluşturulan çanta ve çoraplar

Kilimler günümüz kız çeyizinde fazla rağbet görmese de geçmişte çeyizlerin en önemli ürünleri olmuştur. Hemen her gelinin çeyizinde yerini almıştır. Çeyizimde

Altı halı yastığı, ikide kilimim vardı(Döne Kaya, yaş: 70).

Yörede halı ve kilim projesi bünyesinde açılan kursta mekikli dokuma örneklerine de rastlanılmıştır ( Fotoğraf No: 30- 31).

Fotoğraf No: 30. Dokumanın tezgaha geçmeden önce hazırlanma aşaması

Örgü, kullanılan şiş sayısının yapılan ürüne ve örgü tekniğine göre değiştiği, ipliğin kendi üzerinde bükülerek kıvrılıp çeşitli ilmeklere tutturularak düğümlenmesi olarak tanımlanmaktadır ( Akbil, 1970: 36, Onuk vd. 1998:9).

Örgüler, ince örgüler ve kalın örgüler olarak iki grupta incelenir. İğne, tığ, mekik, firkete gibi araçlarla yapılan oyalar ince örgüler olarak adlandırılır. Oyalar, tenteneler bu grupta yer almaktadır. Kullanılan şiş sayısının yapılan ürün ve örgü tekniğine göre değiştiği kullanılan malzemelerin kalın olduğu örgüler de kalın örgüler olarak adlandırılır. Çorap, patik, kazak, yelek vb. ürünler örnekler arasında yer alır.

Türk kültürünün çeyiz geleneğinde yer alan oyalar, kullanılan araçlar doğrultusunda değişik adlar alan, farklı kullanım alanları olan, süslemek ve süslenmek amaçlı yapılabildiği gibi iletişim araçları olarak ta kullanılan geleneksel bir sanattır (Onuk, 2005:1-2; Karakelle, 2008: 44; Türk Oyaları Kataloğu, Cilt.1,s.7).

Kırşehir çeyizlerinde yer alan oyalar, kullanılan malzeme (iğne, tığ, mekik, firkete), model, renk çeşitliliği ve kullanım alanı yaygınlığı(baş örtüleri, oda takımları vb.) ile dikkat çekmektedir. Her bir modelin kendine özgü bir anlamı ve mesajı vardır. Beyaz karanfil, bebek çıngırağı, çift yıldız, domates oyası, ebem ekmeği, Ecevit burnu, gönül çiçeği, iki kardeş oyası, kanat oyası, kelebek, kaşla göz, ojeli parmak, sarı kız veya ayrılık oyası, sarmaş dolaş, söğüt yaprağı, sündürme oya, yelpaze isimleri bilinenleridir(Nas ve Altun, 2011:1266). (Fotoğraf No: 32) Yörede beyaz tülbent kenarına çevrilmiş bocuklu oyalara Çar denilir. Bunu daha çok ileri yaştaki kadınlar kullanmaktadır (Fotoğraf No: 33).

Fotoğraf No: 32. Oyalı ürün gruplarından görünüm

Fotoğraf No: 33. Boncuk örgülü beyaz tülbentten (Çar) görünüm

Temelini zincir tekniğinin oluşturduğu tenteneler (danteller), tığ (biz) adı verilen kancalı alet ile ilmek içerisinden yeni bir ilmeğin çıkmasıyla meydana gelen, değişik kalınlıklardaki iplerle örülen, zengin kullanım alanı olan örgülerdir ( Eronç, 1984:108, Onuk vd. 1998: 8, Nas ve Altun, 2011:1266).

Her yörenin çeyizlerinde olduğu gibi Kırşehir çeyiz adetlerinde de yer alan oyalar, yaygın kullanım alanı ile dikkat çekmektedir. Yatak odası takımları, oturma odası takımları, masa, sehpa örtüleri, kırlentler, perdeler, ara oyaları, yastık, yorgan kılıflarında kullanılmaktadır ( Fotoğraf No: 34).

Fotoğraf No: 34. Tentene ( Dantel) ler den Görünüm

Ev süslemelerinde önemli yer edinen tenteneler yöreye ait çeyizlerde yerini önemle korusalar da hazır ürünlerin kullanımında artış gözlenmektedir. Örneğin; sehpa örtüleri yerine yapımı daha zahmetsiz olan hazır pullu- boncuklu örtüler, oda takımlarında televizyon örtülerinin kaldırılıp yerini daha sade bir görüntüye bırakması, toplu perdelerin, masa örtülerinin, kırlentlerin yerine yapımı ve maliyeti daha uygun olan ürünlerin tercih edildiği gözlenmektedir ( Fotoğraf No: 35).

Kalın örgü grubu iki ya da daha fazla sayıda şiş kullanılarak çorap, patik, yelek, eldiven, kazak, atkı gibi ürün gruplarından oluşan sık örülen örgülerdir (Akbil,1970: 36, Barışta, 2005: 234).

Ayaktan başlayıp dize kadar çıkartılan, korunmak ve giysiyi tamamlamak için yapılan çorap, zengin motifleri ve edebiyatı ile el sanatları içerisinde en yaygın olan el örgülerindendir ( Koçu, 1967: 80).

Çoraplar, Kırşehir’in tüm ilçe ve köylerinde yapılmakta, çeyizlerde de fazlaca yer almaktadır (Fotoğraf No: 36). Geçmişte koyun yününden yapılan günümüzde daha çok sentetik elyaflı iplerden örülen gelin ve damat çorapları, patikler (papuk), yelekler çeyizlerde en sık karşılaşılan örgü eşyalarındandır. Yüz, ters, lastik örgü, ilmek sarma, kapatma, kesme ve artırma teknikleri ile örülen çorap ve papuklar da bitkisel, geometrik, nesneli ve figürlü motifler tercih edilmektedir. Yöreye ait çorapların topuklarında dama motifi adı verilen kare motifler yer alır. Çengel, eli belinde, terazi, su yolu, keser, muska (nazarlık), pıtrak, akrep, kuş ve göz motifi olarak adlandırılan süslemeler en çok kullanılanlardır. Papuklarda ise; baklava, çiçek, çarık burunlu, kurdeleli, kilim motifli, kuşlu, örme boncuk isimli olanlar en çok bilinenleridir ( Nas ve Altun, 2011: 1267).

Fotoğraf No: 36. Çorap, patik ve çocuk yeleklerinden görünüm

Yorgan, örtünme amaçlı yapılan, içi yün, pamuk, elyaf, tüy gibi malzemelerle doldurulan farklı boyutlarda kullanılan tek renkli atlas saten, mermerşahi, pazen kumaşlardan yapılan geniş örtüler olarak tanımlanır (Karakelle, 2008: 81).

Yorganlar, Kırşehir çeyizlerinde geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir yere sahiptirler. Evlenecek olan kız ve erkeğin aileleri çocuklarının çeyizlerine iki

ya da daha fazla sayıda sırınmış yorgan vermektedirler. Yorganların yüz ve astar kısımları genellikle farklı kumaşlardandır. Yüz kısımlarında ipek atlas, astar kısımlarında ise mermerşahi kullanılmaktadır. Atlas satenden yapılan yorganlara sire

yorgan adı verilmektedir. Yorganların yapılacağı ebata göre kullanılacak

malzemelerde değişmektedir. İki kişilik yorgan için 4 kg. yün astarı için 5 m. Mermerşahi, yüzünü kaplamak için de 4 m. 60 cm. atlas saten kullanılmaktadır. Genellikle çift kişilik yorganların boyutları 200 x 220 cm.dir (Nas ve Altun, 2001:1267).

Kırşehir’de kız ve erkek anneleri çocukları nişanlı olsun ya da olmasın çeyize konulacak olan yatakları (yörede döşek denir) yorganları, yastıkları mutlaka hazırlayıp yük adını verdikleri (Fotoğraf No: 37-38) yerde hazır bulundururlar. Yorucu olmasına karşın çeyiz için hazırlanmasından dolayı bir o kadar da zevkli olan bu iş eskiden köylerde ilkbahar mevsiminde koyunların kırkılmasına denk getirilerek yapılmakta idi. Koyunlar kırkıldıktan sonra konu, komşu bir araya gelerek yünleri yıkar ve şenlik havasında da yataklarını, yorganlarını yaparlardı. Günümüzde şehirleşme arttıkça el emeği hazırlanan yatak yorgan yapımını kişiler şehir içinde kendileri yapmakla beraber, yorgan evlerine de yaptırılmakta ya da hazır ürünler alınmaktadır. Gelişen teknolojinin geleneksel yorgancılığı etkilemesinden dolayı yorgan diktirme oranında düşüş yaşanmaktadır. Hazırlanması zahmetli olduğundan daha çok hazıra yönelme söz konusudur. Yaptırmak isteyen kişiler kendileri yapabildikleri gibi mahallelerde yün yıkama ve sırıma iş yapan kadınlara da yaptırmaktadırlar.

Geçmişte yorganların, yatakların (döşek), yastıkların içerisine konulan yün aynı zamanda zenginliğinde göstergesi sayılmaktaydı. Kaynak kişinin verdiği bilgiye göre yünün çok konulması övünülmesi gereken bir durumdur. ‘‘Gızlarıma bir

yatah, yorgan hazırladım iki üç kişi zor galdırır. Olsun fazla olsun ki rahat etsinler.’’ ( Gülüşan Demir, 53 Kırşehir/ Merkez).

Yatak, yorganlarla beraber yastıklarda çeyizlerde yer almaktadır. Geçmişte daha uzun ve iki kişinin kullanımına uygun olan yastıklar günümüzde ebat olarak kısalmış ve tek kişilik hale gelmiştir. Yastıkların dış yüzeyleri kanaviçe ve tentenelerle süslenmiştir.

Geçmişte çeyizlerin önemli parçası olan yatak, yorganlar, günümüzde geniş ve konforlu yatakların çıkması, hafif ve ucuz yorganların olması yorgancılığa olan ilgiyi azaltmaktadır. Cehizimde iki kat yatağım vardı ( Döne Kaya,70 Kırşehir /Merkez).

Çeyizimde iki büyük döşeğim vardı. Olmasaydı daha iyiydi, çünkü rahat kullanamıyorum. Ağır olduğu kadar çokta rahat değil (Nihal Altuntaş, 33

Kırşehir /Merkez). Ben aileme yatak yorgan yaptırmadım onun yerine başka bir

şey aldılar ( Sevim Tektaş, 38).

Fotoğraf No: 37.Yatak,yorgan, yastığın Fotoğraf No: 38. Yorgan ve küstüm yer aldığı yük’ten görünüm yastıklarının yer aldığı çeyiz odası

Geleneksel sanatlarımız arasında yer alan ağaç işçiliğinin önemi büyüktür. İslamiyet’ten önceki dönemde ağaç kutsal sayılmış ve sanat eserlerinde kullanılmıştır (aragem. Kulturturizm.gov.tr).

Kırşehir çeyizlerinde yer alan ağaç işlerinin yer aldığı kullanım eşyaları arasında; sandık, beşik, oklava, ekmek tahtası, yufkayı sacın üstünde çevirmek amaçlı kullanılan yöredeki adıyla evraci, çeşitli boylarda kaşık ve kepçeler, un elemede kullanılan elekler, arpa-buğday elemek için kullanılan gözerler ve pekmez tekneleri bulunmaktadır (Nas ve Altun, 2011: 1262).

Türk toplumunun çeyiz geleneğinde önemli bir yeri olan sandık, eski Mısırdan günümüze kadar kullanılagelen bir mobilya türüdür. Avrupa da Ortaçağ ve 12. ve 16. yüzyıl Rönesans döneminde değerli eşyaların saklanması amacıyla kullanılmıştır. Sürekli kullanılmayan değerli eşyaların saklanıp, korunduğu bir araçtır (Usal, 2010:158-160).

Geçmişte olduğu gibi günümüz çeyizinde de vazgeçilmez olan sandıklar, Kırşehir merkez ilçe ve köylerinde çeyiz içerisinde önemini korumaktadır. Yapılan el işlemeleri, örgüler, danteller, giysiler, havlular, takılar sandığa konulmaktadır. El emeği göz nuru ürünleri saklama ve korumasından dolayı sandıklar çeyiz kültüründe ilk sıradadır. Sandığın gelin evinden çıkışının ayrı bir önemi vardır. Geçmişte sıklıkla yapılan sandığa oturma günümüzde az da olsa devam etmektedir. Gelinin yakınları sandığa oturur, damadın babası veya yakınları sandığa oturan kişiyi kaldırmak için oturan kişiye para verir. Daha önceki dönemlerde ise maddi durumu iyi olmayan kişiler oturtularak oturan kişiye maddi yardım sağlanırdı.

Sandık gelin evinden çıkmadan önce içerisine gelin ve damadın yemeleri için meyve, tavuk, tatlı gibi yiyecekler konulmaktadır. Kaynak kişiler bu bilgileri şöyle ifade etmektedir. Düğün gecesi gelin ve damat yesin diye sandığa meyve, tavuk,

tatlı konulur(Züleyha Güzel,54 Kırşehir/Merkez).Düğün gecesi yememiz için sandığımın içerisine haşlanmış tavuk ve çerez konuldu (Sebile Güzel, 23 Kırşehir/

Merkez). Bu durum evliliğin bereketli ve muhabbetli devam etmesini dilemektir. Çeyizin diğer türlerinde olduğu gibi sandıklarda da değişim söz konusudur. Ekonomik gelirle de paralel olarak oymalı, kakmalı ahşap sandıkların yerini ucuz, işçiliği kolay olan deri ile kaplanmış sandıklar almıştır ( Fotoğraf No: 39-40).

Fotoğraf No: 40.Sebile Güzel’in çeyiz sandığından görünüm

Divan-n Lûgat’itTürk’de belirtildiği üzere Türkçe bir kelime olan kaşığın îlk örnekleri Selçuklularda ortaya çıkmaktadır. Kaşık yörelere göre farklı isimler almaktadır. Çömçe, kaşıkablak, matlak, büyükağaç, cemiş, kançol verilen isimler arasındadır (Kunduracı,1997:110). Geçmişte önemli bir çeyiz eşyası olan tahta kaşıklar (Fotoğraf No: 41) günümüzde metal kaşıkların (Fotoğraf No:42) yaygınlaşması sonucu çeyizlerde eskisi gibi yer edinememektedir.

Fotoğraf No: 41.Ağaç kaşıklardan görünüm Fotoğraf No: 42.Metal kaşıklardan görünüm

Tahta çömçeler (Fotoğraf No:43) Kırşehir çeyiz geleneği içerisinde kendine yer bulmakla beraber taşıdıkları mana ile de evlilik ve çeyiz kültüründe de ayrı bir

öneme sahiptir. Kırşehir yöresi düğünlerinde gerdek gecesi sabahında geline duvak

açma geleneği uygulanır (Fotoğraf No: 44). Damat tarafının yakın akrabaları da hediyeleriyle birlikte bu törene katılırlar. Daha sonra gelin odanın ortasına oturur. Gelinin kaynanası eline bir çömçe alarak (tahta kaşık ve oklava da olmaktadır), çömçenin üzerine beyaz bir tülbent örtmektedir. Elindeki bu çömçeyi üç ihlas bir fatiha okuyarak oturan gelinin başında döndürmektedir. Bu uygulama ile yeni gelinin hayırlı ve bereketli olacağına inanılır. Bu uygulamayı kaynana yerine anası babası sağ olan yakın akrabalardan başka bir kişi de yapabilmektedir (Gülüşan Demir Züleyha Güzel, Semiha Çağlar, Dönay Demir, Gönül Demir Ayşe Çakır ve Cevriye Yağmur ile yapılan kişisel iletişim, 12 Nisan 2013).

Fotoğraf No: 43. Tahta çömçeden görünüm Fotoğraf No: 44. Duvak açmadan görünüm

Ekmek tahtası ve oklavalar geçmişte olduğu gibi günümüz kız çeyizinde yer alan ürünlerdir ( Fotoğraf No: 45-46).

Fotoğraf No: 45. Ekmek Tahtası ve Oklavalardan Fotoğraf No: 46. Oklavalardan görünüm görünüm

Bakır, dayanıklı ve işlenebilirliğinin kolay olmasıyla geçmişten günümüze gündelik hayatın her alanında (kap kacak, silah, süs eşyaları vb.) yer alan metal grubundandır ( Kartal, 1997:56, Akpınarlı, 2004:266).

Geçmişte gelin çeyizinde yer alan bakır eşyalar günümüz çeyiz kültüründe yerini hammaddesi cam, porselen, çelik, plastik olan ürünlere bırakmıştır. Bakır hammaddeli eşyalar evlerde az olduğundan bu ürünleri Kırşehir Müzesi’nde görmek mümkündür(Fotoğraf No: 47).Kaynak kişilerin verdiği bilgilere göre eskiden bakırcıların tak sesleri uzun çarşıda yankılanırmış ( Şahin,2007:111).

Benzer Belgeler