• Sonuç bulunamadı

2.3. Sanat Eğitimi Ve Çevre

2.3.1. Çevresel Algı

Bireyler beĢ duyularıyla öğrenirler. Hissetmek, koklamak iĢitmek gibi duyular bireyin çevreyle olan etkileĢiminin göstergesidir. Algılarımız ise duyular yoluyla elde edilen uyarıcıların beyinde yorumlanmasıdır. DüĢünme ve yorumlama sadece kavram değildir. Fikirlerin çağrıĢımı düĢüncenin resimleĢmiĢ hali yani imgelemdir. Gözle algılanan imge görsel imgedir. Ġmgelerin duyusal ve düĢünme sürecinde çeĢitli düzenlemeler oluĢmasını, imgelem sağlar. Bu düĢünme sürecinde algılan imgeye verilen formların adı simgedir. (San, 2003; 2004: 27–31) Vygotsky‟e göre çocuğun öğrenmede temel oluĢturması için gerekli desteği alması gerekir. Çocuğun sosyal geliĢimi üzerinde duran Vygotsky, çocukların öğrenmeye sosyal çevresindeki yaĢantılarda ve yakın çevresini model alarak baĢladığını ve edindiği kazanımların ve öğrenmenin temelini çevre oluĢturduğunu savunmaktadır (Senemoğlu, 2001). Çocuğu sosyal yaĢama hazırlayabilmek için uygun çevre yaĢamın kendisidir. Yapılması gereken ilk iĢ, çocuğu sosyal yaĢam Ģartlarına uygun bir çevrede eğitmektir. Çocukların büyükler kadar yaĢamla iliĢkili bulunmaya hakları vardır. (Kanad, 1948: 109–121).“DoğuĢtan gelen yetenekler ve sonradan öğrenilen beceriler birbirini sürekli etkiler. En doğru bilimsel yol, her iki etkenin; yani doğuĢtan getirilen yeteneklerin ve çevreyle etkileĢim sonucu öğrenilen becerilerin, algılamanın temelinde yattığını kabul etmektir” (Cüceloğlu, 1999: 135–136).

Bu algılama değiĢikliğini çocukların resimlerinde bariz bir Ģekilde gözlemlenebilir; çünkü çocuk ilk baĢta çevresini anlatır ve büyüdükçe sosyal çevreyle dıĢarıyı harmanlayabilir.

2.4. Kültür Nedir

Birbirinden farklı pek çok tanımı yapılmıĢ olan kültür sözcüğü, Latincede ekip biçmek anlamına gelen „Cultura‟ kelimesinden gelmektedir. Ġngilizce ve Fransızcada „Culture‟, Almancada „Kultur‟ olarak kullanılmaktadır (Kimbal, 1942 Akt Kızıldağ, 2001).

varlık alanıdır. O bütünlük içinde yer alan her şey, her şeye bağlı ve bağımlıdır. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bu bağları, insanlar eğitimle öğrenir; dil ve iletişimle kurar, sürdürür. Özetle, “ Bilimsel anlamda kültür; toplumun üyesi olarak insanın yaşayarak, yaparak öğrendiği ve aktarıp öğrettiği maddi manevi her şeyden oluşan karmaşık bütünüdür.” Bütünün temeli (kaynağı) kuşkusuz, toplumdur. Kültür; toplumu oluşturan kişileri, onları bir arada tutan, birbirine bağlayan dil ve haberleşme süreçlerini, sanatlarını, inançlarını, törelerini, hukuk ve yönetim kurumlarını, üretim ve tüketim düzenlerini içine alır (Güvenç, 2007: 14,15).

Kültür en geniĢ anlamıyla, bir toplumun tüm yaĢam biçimidir. Ġnsan davranıĢının öğrenilen yönüdür. Özel bir kültürden bahsettiğimizde o toplumdaki insanların toplam olarak paylaĢılmıĢ yaĢam biçimleridir. Onların duygu, düĢünce ve hareketlerinden oluĢan kalıplardır. Maddi olabileceği gibi manevi öğeleri de kapsamaktadır (Tezcan, 1993: 37).

“Kültür” sözcüğünün; “uygarlık” , “belirli bir toplum”, “bir dizi sosyal süreç”,”insan ve toplum teorisi” gibi kavramları da karĢılayan çok anlamlı soyut bir sözcük olduğunu söyleyen Güvenç, kültürün aynı zamanda dört ayrı anlamda kullanıldığını belirtiyor;

1. Bilimsel alandaki kültür: Uygarlıktır.

9. BeĢeri alandaki kültür: Eğitim sürecinin ürünüdür. 10. Estetik alandaki kültür: Güzel sanatlardır.

11. Maddi (teknolojik) ve biyolojik alanda kültür; üretme, tarım, ekin, çoğaltma ve yetiĢtirmedir (Güvenç; 1979: 95-98).

Uygur‟a göre ise "kültür"; insanın ortaya koyduğu, içinde Ġnsanın var olduğu tüm gerçeklik demektir. Öyleyse kültür deyimiyle, insan dünyasını taĢıyan yani insan varlığını gördüğümüz her Ģey anlaĢılabilir. Kültür; doğanın insanlaĢtırılma biçimi, bu

insanlaĢtırmaya özgü süreç ve verimdir. Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya ortaya koymasıdır. Buna göre kültür, böylesi bir dünyanın anlam varlığına iliĢkin tüm düĢünülebilirlikleri içerir. Ġnsan varoluĢunun nasıl ve ne olduğudur kültür. Ġnsanın nasıl düĢündüğü, duyduğu, yaptığı, istediği; insanın kendisine nasıl baktığı, özünü nasıl gördüğü; değerlerini, ülkülerini, isteklerini nasıl düzenlediği bütün bunlar hep kültürün öğeleridir. Ġnsanın ne tür bir yaĢama-biçimi, ne tür bir var olma programı, ne tür bir eylem-kalıbı benimsediği, kültürdür hep. Teknik, ekonomi, hukuk, estetik, bilim, devlet, yöntem - insanın meydana getirdiği her Ģey kültüre girer. Örgütler, dernekler, kurumlar, okullar, tüm kendilerine iliĢkin Ģeylerle birlikte kültürden sayılırlar. Ġnsanlar arasındaki her çeĢit karĢılıklı etkileĢmelere, her türlü yapıp yaratma alıĢkanlıklarına, bütün "manevi" ve "maddesel" yapıt ve ürünlere kültür denir (Uygur;1996: 17).

Kültür kavramının yukarıda da örnekleri verildiği gibi birçok Ģekilde tanımlamak mümkündür ve bu kavramı tek bir tanım altında da tutmak imkansızdır.

2.4.1. Kültür ve Sanat

Tarihinde sanat eserlerinden yoksun toplumlar, egemen toplum olarak devamlı yaĢama Ģansına sahip değillerdir. Sanat kültürü zengin bir geçmiĢi olan toplumlar ise kendi egemen devletlerine sahip oldukları gibi, egemen yaĢama gücünü ellerinde tutarlar. ĠĢte böyle yaĢama gücünü bünyesinde tutan sanat eserine, çağımızın böylesine önem vermesi bu yüzdendir.“Sanatsız kalmıĢ bir milletin hayat damarlarından biri kopmuĢ demektir” sözüyle Türk kültür devriminin mimarı Atatürk sanatın toplum ve kültür üzerindeki önemini belirtmek istemiĢtir. Demek ki ulusların yasama potansiyeli, onların sanatsal hayatıyla orantılı olmaktadır. Bu gerçek saptanınca, toplumların varlıklarını kanıtlayan sanat eserlerini çağımızda birbirlerine tanıtma yarıĢına girmelerinin nedeni, daha bir açıklık kazanmaktadır. Ancak ulusların sanat alanında bir geçmiĢe sahip olmaları, yüzyıllar boyu çalıĢma gerektirmektedir. Bu nedenle bir sanatçı ve onun eseri, bir ulusun onun kültürü içinde zor kazanılan önemli bir değer olmaktadır ve ancak bu değerlerin artması ile uluslar onurlu bir yaĢama gücünü bünyelerinde bulundurmaktadırlar.

Sanatı toplumun kültürel yapısından ayırmak mümkün olmayan bir düĢüncedir. Kültür, geçmiĢten geleceğe bir sürekliliktir ve sanat birlik içinde çeĢitliliktir.

BÖLÜM III

YÖNTEM

3.1. AraĢtırma Modeli

AraĢtırmada betimsel model kullanılmıĢtır. Betimleme araĢtırmaları, mevcut olayların daha önceki olay ve koĢullarla iliĢkilerini de dikkate alarak, durumlar arasındaki etkileĢimi açıklamayı hedef alır (Kaptan; 1998: 59). Öncelikle konuya iliĢkin yazılı kaynaklar genel tarama modeli ile elde edilip kavramsal çerçeve oluĢturulmuĢtur. Resimlerin yaptırıldığı okulların idarecileriyle görüĢülmüĢ ve onayları alınarak okullarında uygulamalar yapılmıĢtır. Öğrencilerin gündelik yaĢamlarındaki farklılıkları belirlemek amacıyla resimler yaptırılırken konu sınırlaması yapılmamıĢ ancak öğrencilerden bir günlük yaĢantılarını resmetmeleri istenmiĢtir. Öğrencilerin tamamı resim çalıĢmalarına katılmıĢtır. Ayrıca öğrencilere kiĢisel bilgi formu verilmiĢ ve doldurmaları istemiĢtir.

Benzer Belgeler