• Sonuç bulunamadı

Çeşitlilik İndeksi (Diversity Index)

İstasyonlar göz önüne alınmaksızın her bir florada mevsime bağlı olarak bulunan toplam diyatome organizma sayısının kareleri alınmış, bu sayı, bulunan her bir türün kareleri toplamına bölünerek elde edilen ve habitatlar arasındaki mevsime bağlı tür çeşitliliğini inceleyen bir indeks kullanılmıştır (Spellerberg, 1991). Uygulanan bu indeks, habitatlarda bulunan toplam diyatome organizma miktarının değişimini göz önüne alan bir indekstir. Zenginlik indeksinde ise istasyonlarda mevsimsel olarak bulunan diyatome sayıları veri olarak alınmıştır. Her bir habitatta bulunan toplam diyatome miktarı içindeki tür çeşitliliği, zenginlik indeksinde değerlendirilmiştir. Çeşitlilik indeksinde ise her bir floradaki mevsimsel diyatome türü çeşitliliği sayısal verisi incelenmiştir. İndekste Hill formülü kullanılmıştır.

D = ( ∑ X1)² / (∑ X²) (Hill, 1973)

D çeşitlilik indeksi, X1 mevsime bağlı olan toplam tür miktarı, X mevsim

içerisindeki türlerin karelerinin her birinin toplamı.

Mevsime bağlı diyatome tür çeşitliliği incelediğinde indeks değeri en yüksek görülen flora epilitik flora olup yaz mevsiminde en yüksek değerde seyretmiştir. Planktonik flora hariç diğer epilitik, epipelik ve epifitik floralarda en büyük diyatome çeşitliliği yaz mevsiminde tespit edilmiştir. Planktonik diyatome çeşitliğinde ise en yüksek değer kış mevsiminde gözlenmiştir (Tablo 3.2., Şekil 2.5.).

Tablo 3.2. Mevsimlere bağlı olarak habitatların çeşitlilik indeksi değerleri.

Çeşitlilik İndeksi Epilitik Epifitik Yaz 2,43 Yaz 0,29 Son 0,01 Son 0,18 Kış 0,02 Kış 0,09 İlk 0,04 İlk 0,06 Epipelik Planktonik Yaz 1,5 Yaz 0,67 Son 0,18 Son 0,08 Kış 0,3 Kış 1 İlk 0,09 İlk 0,62

Mevsimlere Bağlı Olarak Habitatların Çeşitlilik indeksi 0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 Y az S on Kış İlk Yaz Son Kış İlk Epilitik Epipelik İn d ek s d er i İndeks Değeri

5. TARTIŞMA

Behzat Deresi Alg Florası, 12 ay boyunca dört farklı istasyondan, farklı habitatlardan (epipelik, epilitik, epifitik, planktonik) alınan örneklerde incelenmiştir. Dere florasında Bacillariophyta, Chlorophyta, Cyanophyta ve Euglenophyta olmak üzere dört divisioya ait toplam 186 takson belirlenmiştir. Bunlardan Bacillariophyta’ya ait 112,

Chlorophyta’ya ait 31, Cyanophyta’ya ait 33, Euglenophyta’ya ait 10 takson tespit edilmiştir.

Bacillariophyta bölümü takson sayısı itibariyle diğer bölümlere göre % 60

oranında dominant bulunmuş, bunu sırası ile Cyanophyta % 18, Chlorophyta % 17,

Euglenophyta ve % 5’ lik oranlarda takip etmiştir.

Bacillariophyta bölümü ülkemizde yapılan diğer birçok akarsudaki araştırmalarda

da dominant olarak gözlenmiştir (Altuner, 1988; Altuner ve Gürbüz, 1989; Gönülol ve Arslan, 1992; Altuner ve Pabuçcu, 1996; Dere vd., 2002; Atıcı vd., 2003). Ayrıca yurtdışında yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar gözlenmiştir ( Abou-wally et al., 2000; Piirsoo, 2001; Ha et al., 2002). Pennat diyatomeler sentrik diyatomelere oranla daha bol bulunmuştur. Cymbella affinis, Navicula gracilis, Diatoma vulgare, Synedra ulna,

Gomphonema clevei, Nitzschia dissipata, Cymbella ventricosa, Navicula rhyncocephala, Cocconeis placentula, Gomphonema parvulum, Cocconeis pediculus baskın türlerdir.

Sentrik diyatomeler; Meram Çayı (Yıldız, 1985), Porsuk (Yıldız, 1987), Aras Nehri (Altuner, 1988), Karasu (Fırat) Nehri (Altuner ve Gürbüz, 1990; 1991), İncesu (Gönülol ve Arslan, 1992), Yeşilırmak (Altuner ve Pabuçcu, 1996); Çekerek Irmağı (Pabuçcu ve Altuner, 1999), Nilüfer Çayı (Dere vd., 2002), ve Delice Irmağı (Atıcı vd. 2003) gibi Türkiye’nin çeşitli akarsularında da, pennat diyatomelere göre az sayıda rastlanmıştır. Çalışma sırasında Bacillariophyta’dan Cocconeis placentula, Cymbella affinis, Cymbella

helvetica, Cymbella ventricosa, Gomphonema parvulum, Navicula gracilis, Navicula rhyncocephala, Nitzschia dissipata, Nitzschia recta, Surirella angustata, Synedra ulna

türlerine bütün habitatlarda rastlanmıştır. Akarsu planktonunda görülen taksonlar gerçek planktonik tür olmayıp su hareketleri ve diğer etkenlerle bağlı oldukları yerden koparak

planktona geçmiş türlerdir. Benzer durum diğer bazı çalışmalarda da görülmüştür (Pabuçcu ve Altuner, 1998; Atıcı vd. 2003).

Cyanophyta bölümü özellikle Oscillatoria cinsi olmak üzere, Anabaena,

Chroococcus, Lyngbya, Merismopedia, Microcystis ve Spirulina cinsleriyle temsil edilmektedir. Oscillatoria subbrevis türüne bütün habitatlarda rastlanmıştır. Diğer cinslere ait türler daha nadir olarak bulunmuştur.

Chlorophyta bölümü ise Cosmarium, Cladophora, Closterium, Scenedesmus, Spirogyra ve Ulothrix cinslerine ait taksonlardan oluşmuştur. Bunlardan Cosmarium ve Closterium cinslerine hemen hemen tüm istasyon ve habitatlarda rastlanılmıştır. Cladophora fracta türünün, özellikle bahar aylarında derenin Yeşilırmak’a döküleceği

istasyon olan 4. istasyondaki aşırı artışı dikkat çekicidir. Kirlilik indikatörü olma açısından önemli bir özellik gösteren Stigeoclonium tenue türüne her istasyonda özellikle epilitik ve epipelik habitatlarda sıkça rastlanılmıştır. Bu tür yüksek oranda organik olarak kirlenmiş suların iyi bir belirteci olarak tespit edilmiştir (Venkateswarlu and Reddy, 2000). Bu taksonun ikinci istasyondaki yoğunluğu, bu bölgede bulunan hayvan barınaklarından ve hayvan sürülerinin geçişi sırasında bıraktıkları organik maddelerden kaynaklanabilir. Bu durum kirliliği onaylayan bir durumdur.

Euglenophyta bölümünden Euglena cinsine ait 6 tür, Phacus cinsine ait 3 tür tespit

edilmiştir. Tüm istasyonlarda nadir olarak görülmüşlerse de 1. istasyona ait habitatlarda diğerlerine göre daha fazla rastlanmışlardır. Meram (Yıldız, 1985), Karasu Irmağı (Altuner ve Gürbüz, 1989) ve Yeşilırmak (Pabuçcu ve Altuner, 1998) akarsularında Euglenales ordosu yalnızca birkaç örnekle temsil edilmesine rağmen, Behzat Deresi’nde bu ordoya ait

Euglena elastica, E. elongata, E. gracilis, E. minuta, E. proxima ve E. tripteris olmak üzere 6 adet Euglena cinsine ait tür ve Phacus cinsine ait ise Phacus acuminatus ve P.

caudata olmak üzere iki ayrı tür kaydedilmiştir. Euglena gracilis’e 1. istasyonda, E.

Bir akarsuda yaşayan biyosönozlar daima hakim çevre şartlarının bir göstergesidir. Yani biyosönozların yaşaması, üzerlerinden akıp giden suya bağlıdır. Suyun kalitesi değişirse, orada yaşayan biyosönozlarda değişir (Barlas, 1995). Dolayısıyla florada tespit edilen algleri kirlilik belirteci olma açısından değerlendirecek olursak, Mc Cormick ve Cairns (1994)’a göre, algler arasında iyi bir biyoindikatör seçimi, kirlilik indikatörü olarak kullanılabilecek kriter olabilir. Belirlenen özelliklerin birçoğu diyatomeler tarafından taşınmaktadır. Diyatomeler genel olarak iyi indikatörler olarak belirlenmişlerdir. Su kalitesi değişiklerine karşı hassastırlar ve daha da önemlisi bu hassasiyet komünite yapısına uygun iyi gelişmiş indislerce ölçülebilir (Dixit et al., 1992). Diyatomelerin kozmopolit yayılışları, diyatomeleri geniş alanda rastlanılan birçok baskıya karşı indikatör olarak uygun ve uygulanabilir kılmıştır. Tezimizde yalnızca çeşitlilik ve mevsimsel değişim indeksleri kullanılmıştır. Diyatomeler ve diyatom denemelerindeki kirlilik etkenleri hakkında birçok çalışmalar vardır (Lange- Bertalot, 1979; Descy, 1979; Patrick, 1968); besin artışı (Whitmore, 1989; John, 1988), kanalizasyon artıkları (Anderson et al,1990; Yoshitake & Fukushima, 1990), fiziksel karışıklıklar (Pan et al, 1996; Kutka & Richards 1996; Robinson & Rushforth, 1987).

Suda bulunan kimyasal maddeler ototrof olan diyatomeler için beslenme kaynağıdır. Bu sebeple suyun kimyasal içeriğindeki değişimlere çabuk ve hızlı cevap verirler. Türler üzerinde etkili olan diğer yararlı ve zararlı çevresel baskılar olduğunda, kimyasal kirleticilerle, tür populasyonları arasındaki doğru korelasyonu açıklamak oldukça zordur. Bununla birlikte türler arasındaki değişim ve komünitenin oluşumu çalışılarak bozulan su kalitesi ortaya çıkarılabilir (Patrick, 1973). Diyatomelerin su kalitesinin biyolojik indikatörleri olarak kullanıldığı yıllarca nakledilmiştir (Shoeman, 1972; Lange- Bertalot, 1979).

Habitatlarda bulunan diyatomeler kirliliğe karşı hassas, toleranslı ve dirençli olmak üzere üç gruba ayrılmıştır (Round et al, 1990). Buna göre çalışma alanımızda tüm istasyonlarda hassas olan türlerden Cocconeis placentula, Diatoma vulgare, Gomphonema

olivaceum, Navicula gracilis, Nitzschia dissipata’ya, diğer toleranslı ve dirençli olan

yaşamasına olanak verecek kadar iyi kalitede olduğu söylenebilir. Bununla birlikte toleranslı ve dirençli olan gruptaki diyatomelere de rastlanılmıştır. Palmer, (1969)’a göre de kirlilik indikatörü olarak belirlenen Nitzschia palea, Gomphonema parvulum,

Oscillatoria tenuis türlerine de her habitatta ve istasyonda belirli aralıklarla rastlanılmakla birlikte özellikle 1. ve 4. istasyonlarda artışları görülmüştür. Bu türler Round et al., (1990)’a göre kirliliğe dirençli türler grubunda bulunurlar.

Irmaklardaki su kalitesinin belirlenmesinde akuatik bitkilerin kullanılabileceğini belirten Holmes (1987)’a göre genellikle Chlorophyceae ve Bacillariophyceae temiz sularda, Cyanophyceae ve Euglenophyceae organik olarak kirletilmiş habitatlarda yaşarlar. Çalışma alanımızda kirliliğe oldukça hassas olan Desmidlerden Closterium türleri genellikle bütün habitatlarda görülmüşlerdir. Desmidler temiz ve oligotrofik suların indikatörüdür (Holmes, 1987). Synedra ve Cymbella cinslerine ait türler temiz sularda yaşarlar (Holmes, 1987). Bu iki cinse ait bireylere de her habitatta oldukça sık rastlanılmıştır. Sonuçta; Behzat Deresi diğerlerine oranla, daha çok kirliliğe karşı hassas bireyleri fazla sayıda barındırabildiği için temiz su karakteri taşıyan bir akarsu görünümünde olmakla beraber, kirliliğe karşı toleranslı ve dirençli türlerle de karşılaşılması çelişki gibi görülmektedir. Ancak bu durumun, ırmakların biyolojik izlenmesinde belirli bir bölgede bulunan organizmaları etkileyen kaynakların devreye girmesi sonucu ortaya çıkmış olmasından kaynaklanabilir. Çalışma alanımızın örnek alma istasyonlarının daha yukarısında yerleşim alanlarının olması, organik kirliliğe sebep olabilecek kaynakların devreye girme ihtimalini güçlendirmektedir.

Çalışma alanında sıcaklık değerleri 4-23 °C arasında değişmektedir. Alglerin gelişmeleri için optimum sıcaklık 25 °C’ dir (Round, 1984). Genelde mevcut flora tipini belirleme de sıcaklığın etkisi, rakım ve enlemden daha fazladır (Patrick ve Reimer, 1975).

Tatlı sularda akuatik hayat için çözünmüş oksijen değeri en az 5 mg/l olmalıdır. Çözünmüş oksijen miktarı basınç, akıntı ve rüzgarın etkisi ile artar, sıcaklık ve tuzluluk arttıkça azalır (Egemen ve Sunlu, 1996). Çalışma alanımızda tespit edilen çözünmüş oksijen değerleri ve sıcaklık değerlerinin arasında ters bir orantı olduğu tespit edilmiştir.

Bu durum literatüre uygundur ve bölgemizde yapılan diğer birçok limnolojik araştırmalarda da rastlanılmıştır (Pabuçcu ve Altuner, 1999; Pabuçcu, 2000; Eren, 2000).

Behzat Deresi’nde alınan pH değerleri 7.37- 8.56 arasında tespit edilmiştir. Buna göre dere suyu hafif alkali özellik taşımaktadır (Şişli, 1999). Genellikle alglerin hafif alkali sularda daha iyi geliştiği bilinmektedir. Behzat Deresi’nde zengin bir alg florasının bulunması, bu durumu doğrulamaktadır.

Behzat Deresi suyunun, ilkbahar döneminde karların erimesi ve yağışların etkisi ile çoğalması sonucu, bu dönemde elektriksel iletkenlik düşük, yaz ve sonbahar döneminde suyun azalması ve sıcaklığın etkisi ile sudaki iyonların nisbeten artması sebebiyle, elektriksel iletkenliğin ilkbahara oranla yüksek olduğu tespit edilmiştir. Benzer durum diğer bazı çalışmalarda da görülmüştür (Kıvrak, 2003; Altuner ve Gürbüz, 1989). Elektriksel iletkenlik değerlerine bakıldığında, değerlerin 400-784 µmho/ cm olduğu tespit edilmiştir. Genellikle canlılar için, özellikle balıklar için 150-750 µmho/cm değerlerinin uygun elektriksel iletkenlik değerleri olduğu ifade edilmiştir (Gül, 1994). Behzat Deresi elektriksel iletkenlik değerleri açısından canlıların gelişimine uygunluk göstermektedir.

Yeterli kimyasal analizler yapamamakla beraber bir istasyondan dört mevsim su numunesi alınarak yapılan analizler sonucunda çeşitli anyon ve katyon değerleri saptanmıştır. Toplam Ca++, Mg++ katyonları içeriği ortalama 6.31 meq/l olarak tespit edilmiş ve bu veri Fransız sertlik derecesine göre değerlendirildiğinde, dere suyu çok yumuşak su sınıfı aralığında bulunmuştur. Dere suyunun az sodyumlu su olduğu, sodyum su sınıfının çok iyi olduğu, alkalilik oluşturmadığı için sulamada güvenle kullanılabileceği tespit edilmiştir. Ca++, Mg++ katyonları değerleri diğerlerine göre litrede miligram olarak daha fazla bulunmuştur (Tablo 1.5.). Birçok diyatome türü özellikle Cymbella, Navicula,

Synedra genusu üyeleri kalsiyum (Ca++) ve magnezyumca (Mg++) zengin sularda bol olarak kaydedilmiştir. Ca++ etkisi pH etkisi ile yakından ilgili görünmektedir. Pek çok iç sularda tampon sistemi Ca++ ve H2CO3’dan oluşmuştur (Patrick ve Reimer, 1966).

İstatistiksel analizler, 12 ay boyunca toplanan veriler üzerinde Minitab 12.1 istatistik programı kullanılarak yapılmıştır. Fiziksel analiz sonuçlarına ANOVA uygulanarak, veriler arasındaki önemliliğe bakılmıştır. Ayların ve istasyonların pH üzerindeki etkisinin önemli olup olmadığına bakıldığında, ayların ve istasyonların önemlilik gösterdiği tespit edilmiştir (p≤ 0.05). Tukey’in Çoklu Karşılaştırma testi uygulandığında;

1., 2., 3. aylar ile 7., 8. ve 11. ayların; 4. ay ile 8. ve 11. ayların;

5. ay ile 7. ve 8. ayların; 6. ay ile 11. ve 12. ayların; 7. ay ile 10., 11.,ve 12. ayların; 8. ay ile 10. ve 11. ayların; 9. ay ile 11.ve 12. ayların; 10. ay ile 11. ayın;

11. ay ile 12. ayın p değerlerinin 0.05’ten küçük olduğu, dolayısıyla önemliliğin bu aylar arasında doğan farklılıktan kaynaklandığı (Ek-1), pH ile alg yoğunluğu arasında, belli bir aralıkta, zayıf negatif bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu durum diğer bazı çalışmalarda da görülmüştür (Kıvrak, 2003).

İstasyonlar arasında ise; 1. istasyon ile 2., 3., 4. istasyonlar; 2. istasyon ile 4.istasyon;

3. istasyon ile 4. istasyon arasında olan farklılıktan doğan bir önemlilik söz konusudur. Bu istasyonlar arasında önemli oranda bir pH değeri farklılığı gözlenmiştir (Ek-1).

Sıcaklık üzerinde ayların ve istasyonların etkisi incelendiğinde, her iki faktöründe sıcaklık üzerinde önemlilik gösterdiği tespit edildi. Aylar arasında;

1. ay ile 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10. aylar 2. ay ile 3., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 12. aylar 3. ay ile 5., 6., 7., 8., 9., 10., 12. aylar 4. ay ile 5., 6., 7., 8., 9., 10., 12. aylar

5. ay ile 6., 7., 11., 12. aylar 6. ay ile 7., 8., 11., 12. aylar 7. ay ile 8., 9., 10., 11. aylar 8. ay ile 11., 12. aylar 9. ay ile 11., 12. aylar 10. ay ile 11., 12. aylar

11.ay ile 12. ay arasında mevsimsel faktörlerden kaynaklanan bir su sıcaklığı değişimi söz konusudur (Ek-1). Genellikle sıcaklığın arttığı aylara paralel olarak su sıcaklığı da artmıştır. Bu durum alg gelişimini olumlu etkilemiştir.

İstasyonlar arasında ise 1 ile 2., 3., 4. istasyonlar arasında farklılık vardır. Bu durum ise 1. istasyonun olduğu noktanın diğer istasyonlara göre nispeten yüksekte olması, rüzgara açık ve soğuk olması sebebiyle bir sıcaklık farkı tespit edilmiştir.

Elektrik iletkenliği üzerinde ayların ve istasyonların etkisi incelendiğinde yalnızca ayların önemlilik gösterdiği, istasyonlar arasında ise farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Aylar arasında elektriksel iletkenlik açısından farklılık;

2. ay ile 5., 6., 8., 9., 10. aylar 3. ay ile 6., 8., 9. aylar 4. ay ile 6., 8., 9. aylar 6. ay ile 7., 11., 12. aylar 7. ay ile 8., 9., 10. aylar 8. ay ile 12. ay

9. ay ile 12. ay arasındaki farklılığın önemli olduğu tespit edilmiştir. Bu farklılıklar elektriksel iletkenliğin, tuzluluk ve sıcaklık artışına paralel olarak artması kuralına uygun olarak tespit edilmiştir (Barlas vd., 1995).

Oksijen üzerinde, aylar ve istasyonların önemlilik gösterip göstermediğine bakıldığında her ikisinin de önemli bir fark göstermediği tespit edilmiştir.

Diyatomeler üzerinde ayların etkisinin olup olmadığına bakıldığında, önemli bir farklılığın olduğu tespit edilmiştir. Bu farklılıkların hangi aylardan kaynaklandığını incelediğimizde;

1. ay ile 3. ve 4. aylar; 2. ay ile 3. ve 4. aylar;

3. ay ile 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12. aylar;

4. ay ile 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12. aylar arasında olan farklılıktan kaynaklanan bir önemlilik olduğu tespit edilmiştir. Bu durum yine mevsimsel değişikliklerden kaynaklanmaktadır. 4. aydan sonra diğer aylara göre, diyatomelerin yaşaması için uygun şartların oluşması sonucu bu farklılığın oluştuğu düşünülebilir.

Yine diyatomeler üzerinde pH, elektriksel iletkenlik, sıcaklık ve oksijen çözünürlüğü gibi fiziksel etmenlerin incelenen 12 ay boyunca herhangi bir değişimden kaynaklanan etkisinin, önemlilik gösterip göstermediğine bakıldığında, bu değişkenlere ait tüm p değerlerinin 0.05’ten büyük olduğu ve dolayısıyla 12 ay boyunca bu etmenlerin değişikliğinden kaynaklanan herhangi bir etki olmadığı tespit edilmiştir. Kimyasal analiz sonuçları üzerinde her bir etmenin diğerleriyle olan korelasyonu incelendiğinde, Na++ değerinin pH değerini, Ca++Mg++ değerinin toplam katyon ve SO4-2 değerlerini, CO3-2

değerinin Cl- ve toplam anyon değerlerini, toplam katyon değerinin de SO4-2 değerini

doğrudan etkilediği görülmüştür.

Çalışmanın sonunda Behzat Deresi’nin, barındırdığı canlı organizma çeşitliliği açısından önemli olduğu tespit edilmiştir. Sulama suyu olarak kullanılabilecek kriterlere sahip olduğu belirlenmiştir. Derenin temizliği, şehrin içinden geçmesi sebebiyle halk sağlığı açısından çok önemlidir. Bu sebeple dereye akan birkaç çıkışın da engellenmesi, dere suyunun kalitesinin yükselmesine yardımcı olacaktır. İstasyonlar arasında karşılaştırma yapıldığında alg gelişimi ve kirlilik açısından çok fazla farkın olmadığı görülmüş, ancak 2. istasyonun biraz daha kirli olduğu görülmektedir. İstasyondaki kirliliğin etrafta bulunan hayvan barınakları ve sulama alanlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

KAYNAKLAR

ABOU-WALLY, H. F., FARID, A. A., DAWAH, A. M. A., 2000. Influence of Nitrogen/Phosphorus Ratios on the Productivity of Nile River Phytoplankton. Intern. J. Environ. Studies, 57, 753-765.

ALTUNER, Z., 1988. A Study of the Diatom Flora of the Aras River. Nova Hedwigia, 46, 1-2, 255-263, Stuttgard.

ALTUNER, Z., GÜRBÜZ, H., 1989. Karasu (Fırat) Nehri Fitoplankton Topluluğu Üzerinde Bir Araştırma. İstanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Dergisi, 3, 1-2, 151- 176, İstanbul.

ALTUNER, Z., GÜRBÜZ, H., 1990. Karasu (Fırat) Nehri Epilitik ve Epifitik Algleri Üzerinde Bir Araştırma. X. Ulusal Biyoloji Kongresi Botanik Bildirileri, 193-203.

ALTUNER, Z., GÜRBÜZ, H., 1991. Karasu (Fırat) Nehri Epipelik Alg Florası Üzerinde Bir Araştırma. Doğa Tr. J. of Botany, 15, 253-267.

ALTUNER, Z., PABUÇCU, K., 1996. Yeşilırmak Nehri (Tokat) Diyatome Florası, XIII. Ulusal Biyoloji Kongresi, İstanbul.

ALTUNER, Z., PABUÇCU, K., TÜRKEKUL, İ., 2002. Tohumsuz Bitkiler Sistematiği. Atlan Matbaacılık, 1.cilt, 77,105, Tokat.

ANDERSON, N. J., RIPPEY, B., STEVENSON, A.C., 1990. Change to a diatom assemblage i n a eutrophic lake following point source nutrient re-direction: a paleolimnological approach. Freshwater Biology, 23, 205-217.

ATICI, T., YILMAZ, M., GÜL, A., KURU, M., 2003. Delice Irmağı Algleri. G.Ü. Fen Bilimleri Dergisi, 16(1): 9-17.

BARLAS, M., 1995. Akarsu Kirlenmesinin Biyolojik ve Kimyasal Yönden Değerlendirilmesi ve Kriterleri. Doğu Anadolu Bölgesi 1. ve 2. Su Ürünleri Sempozyumu, Kitabı, 475-479.

BARLAS, M., İKİEL, C., ÖZDEMİR, N., 1995. Gökova Körfezi’ne Akan Tatlı Su Kaynaklarının Fiziksel ve Kimyasal Açıdan İncelenmesi. Doğu Anadolu Bölgesi 1. ve 2. Su Ürünleri Sempozyumu Kitabı, 704-712, Erzurum.

BATARBEE, E. W., 1986. Diatom Analysis, In: Berlung, B. E. (Ed.): Handbook of Holocene Palaeoecology an Palaeo-hydrology, J.Wiley & Sons Ltd., 527-570, Newyork.

BOURELLY, P., 1968. Les Algues D’eau Douce, Initation a la Systematique Tome 2. BOURELLY, P., 1970. Les Algues D’eau Douce, Initation a la Systematique Tome 3. BOURELLY, P., 1972. Les Algues D’eau Douce, Initation a la Systematique Tome 1. CAMPERE, P., 1974. Algies de La Region Du Lac Tchod. Hydrobiologia, 8, 165. CLAIR, L. L. ST., RUSHFORTH, S. R., 1978. The diatom Flora of the Goshen Playa

and Wiet Meadow, Nova Hedwigia, 29, 191.

DERE, Ş., KARACAOĞLU, D., DALKIRAN, N., 2002. A Study on the Epipyhtic Algae of the Nilüfer Stream (Bursa). Tr. J. of Botany, 26, 219-233.

Hedwigia, 64: 305-323.

DSİ, 1965. Tokat Merkez Behzat Deresi Menba Kısmının İslahına ait İstikşaf Raporu. 150-154.

DIXIT, S. S., SMOL, J. P., KINGSTON, J. C., 1992. Diatoms: Powerful İndicators of Environmental Change. Environ. Sci. Technol., 26(1): 23-33.

EGEMEN, Ö., SUNLU U., 1996. Su Kalitesi Ders Kitabı. Ege Üniversitesi Basımevi. Yayın no:14, 24-27, Bornova, İzmir.

EREN, A., 2000. Borabay Gölü (Amasya) Bentik Alg Florası. G.O.P. Üniversitesi Fen Bilm. Enst. Yüksek Lisans Tezi.

ERTAN, O., MORKOYUNLU, A., 1998. The Algae of Aksu Stream (Isparta-Turkey). Tr. J. of Botany, 22, 239-255.

FINDLAY, D. L., KLING, H. J., 1979. A Species List and Directorial Referense to the Phytoplankton of Central and Northern Canada Part 1-2. Fisheries and Marine Service Manuscript Report, 1503, Canada.

GÖNÜLOL, A., ARSLAN N., 1992. Samsun- İncesu Deresi’nin Alg Florası Üzerinde Araştırmalar. Doğa Tr. J. Botany, 16, 311-314.

GÜL, A., 1994. Kapulukaya Baraj Gölü’nde Yaşayan Stizostedion lucioperca (L., 1758) ve Leuciscus cephalus (L., 1758)’un Biyoekolojileri Üzerine Bir Araştırma. Gazi Üniversitesi Fen Bil. Enst. Doktora Tezi, 198.

GÜNER, H., AYSEL, V., 1991. Tohumsuz Bitkiler Sistematiği. Ege Üniv. Basımevi,1,1, Bornova, İzmir.

HA, K., JANG, M., JOO, G., 2002. Spatial and Temporal Dynamics of Phytoplankton Communities Along a Regulated River System, the Nakdong River, Korea. Kluwer Akademic Publishers, Hydrobiologia, 470: 235-245, Netherlands.

HASLE, G. R., 1978. Some Spesific Preparations, Phytoplankton Manual. Printed by page Brothers (Norwich) Ltd., 33 136.

HEGEWALD, E., 1976. A Contribution to the Algal Flora of Jamaica. Nova Hedwigia, 28, 45.

HILL, M. O., 1973. Diversity and evenness: a unifiying notation and its consequences. Ecology, 54: 320-427.

HOLMES, N. Y. H., 1987. Methods for the Use of Aquatic Macrophytes for Assessing Water Quality 1985-1986. HMSO,75-174, London.

HUSTED, F., 1930. Bacillariophyta. Heft 10 Pascher, Die Susswasser Flora Mitteleuropas. Gustav Fischer Pub. Jena, 340, Germany.

HYNES, H. B., 1974. The Biology of Polluted Waters. Liverpool University Pres, 1-26. JOHN, J., 1988. The Distribution Pattern of Epiphytic Diatoms in the Swan River Estuary.

Western Australia in Relation to Hydrological Factors. Proceedings of the 10 th İnternational Diatom Symposium, 335-344.

KIVRAK, E., 2003. Demirdöven Baraj Gölü’nün Alg Florası ve Ekolojisi Üzerinde Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Fen Bil. Enst. Doktora Tezi, 92.

KUTKA, F., RICHARDS, C., 1996. Relating Diatom Assemblage Structure to Stream Habitat Quality. J. of the N. American Benthol. Society 15: 469-480.

LANGE-BERTALOT, H., 1979. Pollution and Tolerance of Diatoms as a Criterian of Water Quality Estimation. Nova Hedwigia, 64: 285-304.

LANGE-BERTALOT, H., 1980. New Species, Combinations and Synonyms in the Genus Nitzschia. Bacillaria, 3. 41-47.

LICHTI, S. F., 1980. Diatom Flora of Red Snow From Isbjorneva, Carey Oer, Greenland. Nova Hedwigia, 33, 433.

MARGALEF, R., 1951. Diversidad de Especies en las Comunidades Naturales. Publnes. İnst. Biol. Apl. 6: 59-72.

MCCORMICK, P. V., CAIRNS. J., 1994. Algae as İndicators of Environmental Change. Journal of Applied Phycology, 6: 509-526.

METEOROLOJİ , 2001. Tokat Meteoroloji Müdürlüğü, Meteoroloji Kayıtları, Tokat.

NATOUR, R. M., NIENHUIS, H., 1980. Some Phytoplanktonic Studies in Agaba Gulf

Benzer Belgeler