• Sonuç bulunamadı

Bir önceki bölümde stres, yenilik ve yaratıcılık ile değişim kavramlarını inceledik. Ancak, algılama konusu diğer üç terimden çatışma ile ilişkisi açısından farklı olduğu için ayrı bir bölümde incelendi. Çünkü stres, yenili ve yaratıcılık ile değişim kavramları ya çatışmanın bir kaynağı veya çatışmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkabilmekte iken algılama ile çatışma arasında böyle bir sebep-sonuç ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Ancak çatışma, çatışmanın algılanması ile başlamaktadır. Çünkü algılanamayan bir çatışmadan söz etmek mümkün değildir.

Literatürde algı ile algılama terimleri aynı terim anlamında kullanılmaktadır. Ancak Erdoğan (1999), Eren (2004) ve Altuğ (1997) ve birçok diğer yazar algılama terimini tercih ettikleri için bu çalışmada da algılama kelimesi kullanılacaktır.

Algı veya algılama, farkına vardığımız bir olguyu kendi bilgi setimiz vasıtasıyla yargılayıp değerlendirme demektir. Bu tanımdan hareketle algılamanın her birey için farklı olacağı ve göreceli bir kavram olduğunu baştan kabul etmek gerekir. Çünkü herkesin olguları değerlendirirken ve yargılarken kullandığı bilgi seti farklı olacağından algılamaları da farklı olacaktır. Özellikle örgütsel yaşamda kişilerin sahip oldukları nesnel bilgiler çok farklı olabilmekte ve bu durumda algılamada önemli farklılıklar doğabilmektedir. Bir iş kazasına makine mühendisi ile iş hukuku uzmanının bakış açıları ve algılamaları farklı farklı olacaktır. Çünkü her ikisi bilgi setleri çerçevesinde olayı irdeleyeceği için iş kazasının neden ve sonuçlarına yaklaşımları da farklı olacaktır (Kaynak, 1990: 63-64).

Algılama, insanın beş duyusu ile çevresinden aldığı her türlü bilgiyi beyninde şekillendirmesi ve bir görünüm kazandırmasıdır. Ancak, algılamada bilgiler kendi gerçeklikleri ile değil kişinin yorumlaması ile beyne kaydedilir. Yani, kişinin duyuları ile elde ettiği bilgiler fotoğrafları çekilerek beyne kaydedilmezler, bir ressamın resim yapması gibi yorumlanarak işlenirler. Bu durum algılamanın gerçeklerden farklılaşmasına neden olur (Yüksel, 2006: 131).

Algılamada bilgi işleme süreci aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi gerçekleşmektedir.

Tablo 1.2. Algılamada Bilgi İşleme Süreci

Kaynak: (Yüksel, 2006: 132).

Yukarıdaki tabloda algılamada bilginin nasıl işlendiği gösterilmiştir. Süreç A‟dan başlayıp E‟ye kadar devam etmektedir. A aşamasında çevreden gelen dürtüler

A B C D E Çevreden Gelen Dürtüler Dürtünün Seçilmesi Gözden Geçirme ve Filtreleme Dürtünün Organize Edilmesi Birey için Dürtünün Mantığı ve Anlamı Davranış Kalıbı

toplanarak B aşamasında seçilir, gözden geçirilir ve filtrelenir. C aşamasında dürtüler organize edilip D aşamasında bu dürtünün birey için mantığı ve anlamı oluşur. Son aşama olan E‟de ise davranış kalıbı meydana gelir.

Algılama ile kişi çevresindeki olguları ilgi duyma derecesine göre sınıflandırır. Bazı olgular ilgisini çekerken bazı olgulara karşı ise ilgisiz davranır. Her kişinin ilgi alanı ve dikkat ettiği olgular farklıdır. Çünkü herkesin kişiliği, amaçları, ihtiyaçları, tecrübeleri ve değerleri farklıdır. Bu nedenle herkesin çevrelerinden elde ettikleri bilgileri gruplama, işleme, anlama ve değerlendirme biçimleri farklıdır (Eren, 2004: 69).

Algılama süreci aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

ġekil 1.5. Algılama Süreci (Eren, 2004: 70).

Yukarıdaki şekilde algılamanın üç evresi görülmektedir. Soldan sağa doğru algılamayı etkileyen faktörler, algılama süreci yani algılamanın oluşumu ve algılamanın sonucu yer almaktadır. Algılamayı algılayanın nitelikleri, algılananın özellikleri ve algılamanın gerçekleştiği ortam etkilemektedir. Algılama süreci Tablo 1.2.‟de Yüksel (2006) tarafından beş aşama olarak tanımlanırken Eren (2004) yukarıdaki şekilde dikkat ve seçim, bilgilerin organizasyonu, bilgilerin yorumu ve tekrar hatırlama olmak üzere dört aşama olarak şematize etmektedir. Burada ikisi de farklı isimlerle aynı aşamaları

Algılayan Kişinin Nitelikleri Algılanan Kişi, Nesne veya Olayların Özellikleri Algılama Sürecinin Gerçekleştiği Ortam Algılama Sürecinin Evreleri Algılayan Kişinin Davranışsal Cevabı 1-Dikkat ve Seçim 2-Bilgilerin Organizasyonu 3-Bilgilerin Yorumu 4-Tekrar Hatırlama

İnanç, Duygu, Kanaat, Değer Oluşumu, Davranış ve Tavırların Belirlenmesi

ifade etmektedirler. Sadece Tablo 1.2.„de yer alan A ve B aşamaları Şekil 1.5.‟te 1- Dikkat ve Seçim başlığı altında toplanmıştır.

Algılama sayesinde kişi çevresinden aldığı bilgileri değerlemek için bir birikim oluşturarak daha sonra aldığı bilgileri bu birikimi sayesinde değerler. Kişi çevresindeki olguları duyu organları vasıtasıyla toplar, yargılar ve yetenekleri çerçevesinde önceki bilgileriyle karşılaştırır (Erdoğan, 1999: 2).

Altuğ (1997) algılama sürecine etki eden faktörleri alıcı, algılanan ve durum olarak tanımlamıştır. Alıcının tecrübesi, amaçları, değerleri, kişiliği ve tutumları gibi kendine has özellikleri algılama sürecini etkileyecektir. Aynı şekilde algılanan kişinin, nesnenin veya olayın karakteristik özellikleri ile algılamanın gerçekleştiği fiziki, sosyal ve örgütsel ortam da süreci etkileyecektir (Altuğ, 1997: 31-32).

Algılama süreci, yukarıda belirtilen üç faktörün etkisinde duyu organlarımızla çevremizden topladığımız bilgileri yorumlayarak algılamadığımız kişi, nesne veya olaya karşı tepki vermemiz veya tepkisiz kalmamızla son bulur.

Algılamanın örgüt ve çatışma konusu için önemi, kişilerin algılamadaki farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Örgüt içindeki çalışanların gerçekleri farklı olabileceği gibi bu gerçekleri yorumlamaları da farklı olabilmektedir. Bu farklılıklar ne kadar azaltılırsa örgüt için o kadar faydalı olur.

Örgüt içinde algılamadan kaynaklanan farklılıkların azaltılması çatışma potansiyelini de azaltacaktır. Hatta çatışmanın gerçekleşmesi algılanmasına bağlıdır denebilir.

Bir çatışmadan söz edebilmek için çatışmanın çatışan taraflarca algılanması gerekmektedir. Çatışmanın varlığı algılama ile doğrudan ilintilidir. Eğer çatışmanın tarafları çatışmayı algılamıyorlarsa çatışmadan söz etmek mümkün değildir. Çatışan taraflar çatışmayı farklı şekillerde algılamıyor olabilirler. Ancak çatışmanın çatışma olarak algılanması ile çatışma süreci başlamıştır denebilir (Robbins, 1994: 220-221).

Benzer Belgeler