• Sonuç bulunamadı

Çalışma alanına ilişkin anket çalışmalarının değerlendirilmesi

8. BÖLÜM: SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRME

8.1. Sonuçlar

8.1.3. Çalışma alanına ilişkin anket çalışmalarının değerlendirilmesi

Morfolojik yapının kültürel, sosyal ve ekonomik etkenler bağlamında şekil alması morfolojinin doğrudan insan olgusu ile ilişkisi olduğunu göstermektedir. İnsanların belirli yaşam alışkanlıkları, sosyal ilişkileri, bakış açıları ve mekân kurgusu içerisindeki yaşam tarzları, farklı morfolojik yapıya sahip yerleşmeleri ve mekânları ortaya çıkarmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde farklı etkenlere (kültür bu noktada çok önemli bir yer almaktadır) dayalı olarak gelişen yapısal çevre, değişim ve dönüşüm süreçlerine maruz kalabilmektedir. Bu değişim ve dönüşüm gerçekleşirken kültürel yapının yapısal hali olan morfolojik yapının yerleşmelerin planlaması ve mekanın tasarımı süreçlerine dahil edilmesi kültürel yapının sürekliliği açısından önemli bir yer almaktadır.

Bu nedenle kentsel değişimin yaşandığı Sekiz Mahalle kentsel yenileme bölgesinde yapılan incelemelerden biri de morfolojik yapıdaki değişimin insanlar üzerindeki etkisini ölçmek olmuştur. Bu ölçüm şehir morfolojisi bileşenleri ve kültürel özellikler bağlamında katılımcılara yöneltilen ifadelere katılıp katılmama durumu şeklinde olmuştur. Her soru veya ifade daha önce Bölüm 7’de detaylı olarak açıklanmıştır.

Sekiz Mahalle’de yapılan saha araştırması sonucu ankete katılanların demografik yapısı şu şekildedir. En yüksek yaş grubunun 60 yaş ve üstü olduğu diğer yaş gruplarının dengeli bir dağılıma sahip olduğu, katılımcıların daha çok erkeklerden meydana geldiği, eğitim düzeyinin ise daha çok ilkokul seviyelerinde olduğu ve bunu lise düzeyinin takip ettiği, yine katılımcıların daha çok evli insanlardan oluştuğu, işçi ve esnaf meslek gruplarının ön plana çıktığı, en düşük gelir seviyesine sahip kişilerin yoğunlukta olduğu ve gelir düzeyi yükseldikçe kademeli bir şekilde kişi sayısının azaldığı, alanda yaşayanların daha çok kendi evlerinde ikamet ettiği, ankete katılanların büyük bir bölümünün 15 yıldan fazladır burada oturduğu ve Sekiz Mahalle’ye sırasıyla daha çok Selçuklu, Karatay, Derbent ve Meram ilçelerinden geldiği görülmüştür.

Morfolojik yapı ile sosyo-kültürel yapıya ilişkin olarak yöneltilen ifadelere katılımcıların katılımları şöyledir. Katılımcıların yaklaşık yarısı eski yapı tiplerini beğenmediğini diğer yarısı ise beğendiğini ifade etmiştir. Apartmanda yaşamak neredeyse herkes tarafından sıkıcı bulunmuştur. Yine yapı yoğunluğu ve yapıların kuşatılmışlık hissi yarattığını ifade edenler çoğunluğu oluşturmaktadır. Katılımcıların %83.2’si yeni mekânsal kurguda mahremiyetin kalmadığından şikâyetçi olmuştur.

Müstakil evde yaşamamanın ve özel bahçenin önemine olan katılımlar %90 dolaylarında olmuştur. Yeni yapıların Konya kent kimliğini yansıtmadığı ve bu yapıların modern bir kenti simgelemediği ortaya çıkmıştır. Komşuluk ve sokak kültürünün yok olma durumu ilişkin ifadelere katılımlar ise %90 düzeylerinde olmuştur.

Katılımcıların özel yeşil alanların ortak yeşil alanlara dönüşümü konusundaki yaklaşımları benzer bir düzeyi gösterirken, büyük bir bölümü açık ve yeşil alan artışının alanda hissedildiğini, bunun yanında özellikle park alanlarının arttığını ve bu alanları daha sık kullandıklarını dile getirmişlerdir.

Katılımcıların yine büyük bir bölümü yol sisteminin öncekinden daha anlaşılır olduğunu, taşıt ve yaya ulaşımının daha rahat bir hal aldığını dile getirmiştir. Bu durum önceki yol sisteminin yeni yol sistemine göre daha karmaşık ve algılanabilirliğinin zayıf olduğunu göstermektedir.

Yeni mekâna olan aidiyetin zayıf olduğu, dışarıdan gelen insanlardan rahatsızlık duyulduğu, suç oranlarının artmış olduğu ifade edilmesine rağmen güvenlikli site biçiminin insanların kendini güvende hissetmelerini sağladığı ortaya çıkmıştır.

Bütün bunların yanı sıra, alanın dönüşmesindeki neden konusunda hemen hemen herkes aynı düşünceyi paylaşmış ve rant olduğu düşüncesini ifade etmiştir. Bu rantın kenti kimliksizleştirdiği ve genel anlamda yaşantının olumsuz etkilendiği sonucu çıkmıştır. Ayrıca ankete katılanların %88.8’i eşit rantın verilmesi durumunda müstakil evde yaşamak istediğini belirtmiştir.

Anket değerlendirmesinin diğer bir bölümü olan demografik ile morfolojik ve sosyo-kültürel verilerin ilişkilendirilmesine yönelik yapılan çalışma kapsamında önemli ilişkiler saptanmıştır. Bu bağlamda, özellikle yaşlı insanlar kendilerini yeni mekan kurgusuna ait hissedememiştir. Erkeklerin apartman dairesinde yaşama memnuniyetsizliğinin kadınlara göre daha yüksek olduğu ve erkeklerin müstakil evde yaşamaya daha istekli olduğu, evli kişilerin diğer kişilere göre eski yapı tiplerini daha çok beğendiği ve apartman dairesinde yaşamaktan memnun olmadığı, düşük gelir düzeyindeki insanların önceki yapıları daha çok beğendiği, 5-9 yıl süreyle alanda ikamet edenlerin dışarıdan gelen insanlardan daha çok rahatsız olduğu ve eskiden ikamet edenlerin yaşamlarının daha olumsuz etkilendiği sonucu ortaya çıkmıştır.

Ayrıca, kuşatılmışlık hissinin doğrudan yapı yoğunluğu ile ilişkili olduğu görülmüştür. Katılımcılar, mahremiyet ile özel bahçe varlığı, dışarıdan gelen insanlardan rahatsız olma durumu ile açık ve yeşil alan kullanımı arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu ifade etmiştir. Aidiyet ile özel bahçe ve komşuluk kültürü arasında

önemli ilişkiler saptanmıştır. Yine yaşantının genel olarak olumsuz etkilenmesi ile yapı yoğunluğunun artması, apartman yaşamının sıkıcı olma ve mahremiyetin kalmama durumu, özel bahçe kavramı ile komşuluk ve sokak kültürünün kaybolma durumları arasında ilişkiler olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç olarak Konya Kenti Sekiz Mahalle Yenileme Alanı’nda gerçekleşen kentsel yenile eyleminin insanın toplumsal ve kültürel yaşamına duyarlı bir biçimlenme sürecine aykırı bir şekilde gerçekleştiği görülmüştür. Ayrıca kentsel yenileme projelerinde ortak kullanım alanlarının ele alınması gerekliliği de ortaya çıkmıştır. Böylece “Kentsel yenileme alanlarında mekânsal değişimin morfolojik boyutta incelenmesi” isimli çalışma sonucunda kentsel morfoloji yaklaşımının kentsel planlama ve tasarım süreçlerinde mutlaka ele alınmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.