• Sonuç bulunamadı

ÇağdaĢ Türk Sanatının BaĢlangıç Süreci

3. ÇAĞDAġ TÜRK SANATININ GENEL DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

3.1. ÇağdaĢ Türk Sanatının BaĢlangıç Süreci

“Günümüz Türk sanatını değerlendirmeye başlamadan önce Türk sanatının geçmiş yüzyıllardaki gelişimine bakmak gerekir, çünkü geçmişi bilmeden geleceği ve

bu günü değerlendirmek olanaksızdır.” 17

18. yüzyıldan başlayarak bizzat Osmanlı Devleti tarafından, daha sonra da Osmanlı aydınları tarafından, tüm kuram ve kavramlarıyla Batı‟dan ithal edilen ve Türk toplumuna adapte edilmeye çalışılan yenileşme hareketleri, sosyal bilimler terminolojisi içinde “Batılılaşma” adı ile

anılmaktadır.18

18. yüzyıl, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda, yeni bir sanat ortamının oluĢtuğu önemli bir dönemdir. Ġmparatorluğun ilk kez Batı‟ya açıldığı bu dönemde, Avrupa ülkeleriyle kurulan ekonomik ve siyasi iliĢkiler, kültürel ortamı büyük ölçüde etkilemiĢtir. Batı bilim ve kültürünün benimsenmesi için yapılan ilk giriĢimler saray çevresinde olmuĢtur. Bu nedenle bir saray sanatı olan minyatürlerde yeniliklerin hemen benimsenmiĢ olması doğaldır.

“Ülkemizde iki boyutlu çalışmaların geçmişine göz attığımızda ise resim sanatı minyatür olarak Fatih Sultan Mehmet (1421 -1481) zamanında gelişmeye başlamıştır. XVIII. yüzyıl sonuna kadar devam etmiştir. Bu yüzyılın sonuna dek bu teknikte örneklerini vermiş olan Türk resim sanatı kökünü Türk-İslam geleneğine dayanan kitap ressamlığından almıştır. Batı anlamında resme geçiş XIX. yüzyıl başlarına rastlar. Bu geçiş de birden bire olmamıştır. Levni'nin minyatürlerinde Batı

17

Ayla ERSOY, Günümüz Türk Resim Sanatı 1950‟den 2000‟e, Ġstanbul, 1998, s. 12-13

etkileri ilk işaretlerini vermeye başlamış, Abdullah Buhari'nin minyatürlerinde daha da belirginleşmiştir. Ülkemizde yeni bir sanat anlayışının yerleşmesi de belirli bir süreç içerisinde çeşitli denemelerden sonra gerçekleşmiştir. Bunu da hazırlayan çeşitli etkenler vardır. Bu etkenlerin başında şüphesiz matbaanın kurulmasıyla elyazma kitapların yerlerini baskı kitapların alması gelir.

Artık elyazma kitap yazılmadığına göre onu tamamlayan minyatürün de işlevi bitmiştir. Batı bilim ve kültürü ilk önce saray çevresinde benimsenmiştir. Bu yüzden Batı resminin etkileri de öncelikle saray nakkaş hanelerinde üretilen minyatürde kendini göstermiştir. Batı resminin etkileriyle XVIII. yüzyılın ikinci yarısından sonra minyatür yerini büyük ölçüde duvar ve yağlıboya resimlerine bırakmıştır. Batı etkileriyle mimaride de yeni biçimler denenmiş Barok ve Rokoko üslupları iç mekân düzenlemelerinde uygulanmıştır, iç mekânların sıvaları üzerine tutkal ve su ile karıştırılmış toprak boyalarla yapılan resimler yeni bir resim türü

oluşturmuştur.”19

“17. ve 18. yüzyılda İstanbul‟a daha çok sayıda batılı diplomatın, mimarın, ressamın ve gezginin gelmesi sonucu daha açık görüşlü ve tarafsız bir kültür alışverişi başlamıştır. 18. yüzyılda Osmanlı sarayının diplomatik amaçlarla Avrupa‟ya yönelmesi ve Paris‟e elçiler gönderilmesiyle ilişkiler yeni bir boyut kazanmış, Batılılar arasında oryantal ilgiler ve Osmanlı topraklarındaki ilginç

görünümlere yönelen bir moda Avrupa‟ya egemen olmuştur.”20

“Özellikle bu dönemde Avrupa da oryantalizm güçlü bir akım olmuş ve Orta Doğu‟ya gelme fırsatı bulamayan ressamlar hayali oryantal resimler yapmışlardır. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde, yabancı ülke elçileriyle İstanbul‟a bir merak ve macera duygusu içinde gelen ressamlar, doğal ve tarihi zenginlikleri, saray çevresini ve güncel yaşantıyı konu alan gravür ve yağlıboya resimleri yapmışlardır. Bu dönemde

19 Günsel RENDA-Turan EROL, Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi, Cilt I,

Ġstanbul, 1980, s. 32, 50

20

Türkiye‟ye gelen Batılı sanatçıların artması ülkenin batılılaşma yönündeki atılımlarına hız kazandırmıştır. Genelde Batılı elçilerin maiyetlerinde gelen bu sanatçıların İstanbul gözlemlerini resimle aktarma gibi resmi bir görevleri olmuştur. Bu sayede Osmanlı İmparatorluğu‟na 18. yüzyılda Doğu ve Batı ikilemi yerleşmiştir. Bu ikilemden sonra Batılılaşma başlamış ve Osmanlı‟nın bütün kurumlarında resim sanatındaki gelenek yok olmuş, yerini Avrupa sanatı biçim ve tekniğine bırakmıştır. Bu biçim ve tekniğin pekişmesi için 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılda kurulan askeri ve

sivil okullarla Türk resim sanatının Batılılaşması perçinlenmiştir.”21

“Batı tarzı resme başta padişahlar olmak üzere saray çevrelerinin ilgi göstermesi XIX. y.y. da pek çok batılı sanatçının Türkiye'ye gelmesine sebep olmuştur. Bunlar saray çevresinden, köşk ve bahçelerden, İstanbul'un değişik görüntülerinden yararlanarak yağlı boya resimler yapmışlar ve padişah'a takdim etmişlerdir. Padişah da onları kese dolusu akçelerle ödüllendirmiştir. Bu gün Milli Saraylara ait resim koleksiyonlarına baktığımız zaman ismine Batılı kaynaklarda pek rastlamadığımız, Batıda büyük ustalar kategorisine girmeyen pek çok sanatçı görüyoruz. İtalyan, Çekoslovak, Polonyalı v.s. olan bu sanatçıların sarayın Batı hayranlığını kendilerine geçim kaynağı yaptıkları anlaşılmaktadır, tek bir tablo ile koleksiyona katılmış pek çok sanatçıyı başka nasıl değerlendirebiliriz.Ülkemizde Batı anlayışında yağlıboya tuval resminin benimsenip yaygınlaşmasında çok önemli bir etken de 1793 yılında açılan Mühendishane-i Berri Hümayun'a resim derslerinin

konmasıdır.” 22

“Batı kaynaklı yeni motifler arasına manzaralar, sepet ve saksı içinde çiçek ve meyvelerden oluşan natürmortlar yerleştirilmiştir. Tekniklerinde konuları manzara veya figürlü kompozisyonla yine Batı'da uygulanmaktadır. Oysa ülkemizde XIX. y.y. sonuna dek figürlü kompozisyonlara pek rastlanmaz XIX. yüzyılın

21 Mehmet Ali GENÇ Türk Resminin Batılılaşma Sürecinde D Grubu Ressamlarının Rolü (Yüzüncü

Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim dalı BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi) Van 2006 s.13

sonlarında figürlü resimler dikkati çekmeye başlar. Geometrik bölmeler madalyonlar içine yerleştirilmiş manzara kompozisyonları Kız Kulesi, Göksu Kalamış koyu, boğaz ve yelkenliler gibi konularla çeşitlilik kazanmıştır. Bunların yanı sıra hayvanları ve avcı figürleri birçok duvara konu olmuştur. Bütün bu kompozisyon teknik ve üslup

bakımından Batı resminin örnekleri olarak değerlendirilebilir.”23

“19. yüzyıl “Türk Primitifleri" diye de adlandırılan ilk tuval ressamları mistik fakat basit bir izlenim uyandıran doğa ve mimari konulu resimler yapmışlardır. Avrupa‟da sanat eğitimi gören sanatçılardan ayıran ortak üslupları, onların “Primitif” olarak adlandırılmalarına neden olmuştur. Bir kısmı askeri okul kökenli veya Darüşafaka gibi sivil okullarda eğitim görmüş bu öğrenciler, fotoğraflardan yararlanmalarına karşın kimi düzenlemelerinde konudan ayıklamalara giderek objektifin nesnelliğini aşan saf ve titiz bir duyarlılığa sahip

manzara ressamlığına ulaşmışlardır.”24