• Sonuç bulunamadı

Çıktı Yönelimli Teknik Etkinlik: Bir üretim biriminin mevcut girdilerini en

ETKİNLİK VE ETKİNLİK ÖLÇÜM YÖNTEMLERİ

Açıklama 2.9. Üretim teknolojisine ilişkin herhangi bir ön bilgi bulunmuyorsa,

2. Çıktı Yönelimli Teknik Etkinlik: Bir üretim biriminin mevcut girdilerini en

iyi şekilde kullanarak en fazla çıktıyı elde etme başarısı olarak ifade edilmektedir (Porcelli, 2009:4). Burada da mevcut girdileri sabit tutarak, çıktılarda bir artış elde etmek mümkün ise, çıktı yönelimli teknik etkinliğin tam olarak sağlanamadığını ve çıktılardaki bu artış oranı, çıktı yönelimli “teknik etkinsizliği” gösterir. Bu artış oranının 1’den çıkarılmasıyla elde edilen değer çıktı yönelimli teknik etkinliği gösterecektir (Erpolat, 2011:40).

46

Bir üretim biriminin hem girdi yönelimli hem de çıktı yönelimli teknik etkin olabileceği gibi, her iki durumda da etkin olmayabilir veya sadece bir durum için etkin olabilir. Üretim biriminin tam olarak teknik etkin olabilmesi için hem girdi yönelimli hem de çıktı yönelimli teknik etkin olması gerekir (Lorcu, 2008:40, Erpolat, 2011: 40).

2. 3. 2. Yapısal Etkinlik

Bir endüstrinin en iyi firmaların performansına ayak uydurduğunu göstermek için kullanılan “yapısal etkinlik” terimi Farrell’in 1957 yılında yaptığı çalışmaya dayanmaktadır. Her ne kadar “yapısal etkinlik”, bir endüstrinin (veya daha genel olarak çoklu üretim birimlerine sahip bir grup) performansı ile ilgili olsa da bu konsept genellikle bireysel üretim birimlerinin teknik etkinliği ile bağlantılıdır. Bu bağlamda, Farrell (1957), “yapısal etkinlik” kavramını “bir endüstrinin en iyi firmalarının performansı ile ne ölçüde örtüştüğü” olarak tanımlarken Forsund ve Hjalmarsson (1979), bu terimi “mikro birim için bireysel etkinlik ölçümleri olarak gösterilen sektör için aynısını yansıtmak” şeklinde tanımlamaktadır (Li ve Cheng, 2007: 713,716).

Anandalingam ve Kulatilaka (1987), yapısal etkinliği, “tahsis etkinliğinin yanlış ölçümünü tahmin etmede kullanılan bir etkinlik” olarak tanımlamakta ve yapısal bileşenlerin dış etkenlere bağlı olarak değişebileceği ve bundan dolayı yapısal etkinlik uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar neticesinde ortaya çıktığını ifade etmektedir (Anandalingam ve Kulatilaka, 1987:144).

Üretim teorisinde yapısal etkinlik, girdi ve çıktıların bütününün “serbest olarak gerektiği gibi kullanılabilir/kullanıldıktan sonra atılabilir” varsayımı altında oluştuğu bir etkinliktir (Demirci, 2012:25).

Teknik olarak etkin olan bir KVB, etkinlik sınırının yoğun olduğu veya ekonomik bölgede üretimde bulunuyorsa “yapısal etkin”, yoğun olmadığı veya ekonomik olmayan bölgeler de üretim de bulunuyorsa “yapısal etkin değil”dir (Erpolat, 2011:40).

Yapısal etkinsizlik, öncelikli olarak firmanın üretim faaliyetlerinin dışında kalan çevreden kaynaklanmaktadır. Yapısal etkinsizliğin belirlenmesi ve tahmin edilmesi, endüstriyel performansın analizi için önemli olacaktır. Yapısal etkinsizlik temel olarak

47

dış çevreden kaynaklandığından, yapısal etkinliğin büyük olduğu durumlarda, bu katılıkların üstesinden gelmek için devlet politikasının oluşturulması gerekecektir. Ek olarak, yapısal etkinlik ölçümleri, endüstriyel verimlilik ve üretkenliğin uluslararası karşılaştırmaları için ek bir özellik sunmaktadır (Anandalingam ve Kulatilaka, 1987:148).

2. 3. 3. Kaynak Dağılım Etkinliği

Teknik ve yapısal açıdan etkin olan bir KVB, üretim olanakları kümesi içinde yoğunluğun olmadığı bir alt kümede üretimini gerçekleştirebiliyorsa “kaynak dağılım etkinliğine sahiptir” denir. Kaynak dağılım etkinliği, maliyetin en aza indirilmesi veya kârın maksimum seviyeye çıkarılması gibi davranışsal amacı doğrudan içermektedir (Bakırcı, 2006:202). Maliyetin minimum seviyede tutulması ya da kârın maksimum seviyeye çıkarılması, kaynak dağılım etkinliğini teknik etkinlikten ayıran bir özelliktir. Burada önemli olan nokta bu amaçlardan hangisinin öncelikli olduğuna karar verip ona göre kaynakları dağıtmaktır.

2. 3. 4. Ölçek Etkinliği

Bir işletmenin üretim olanakları sınırı üzerinde kalarak en etkin ölçek büyüklüğünde iş yapmasına ölçek etkinliği denilmektedir (Bakırcı, 2006:202). Ölçek etkinliği, bir işletmenin uygun ölçekte üretimi gerçekleştirme başarısı olarak ifade edilebilir. Ölçek etkinliğinde, karar verme biriminin tek başına etkin olmasından ziyade üretimde bulunan tüm karar verme birimlerinin toplamsal olarak etkin olmaları söz konusudur (Lorcu, 2008:43). Ölçek etkinliğinin toplam ve teknik etkinlik cinsinden gösterimi ise,

Toplam Etkinlik Ölçek Etkinlik

Teknik Etkinlik

=

biçiminde formülüze edilebilir.

Uzun dönemde ölçeğin değişimine bağlı olarak girdi ve çıktı arasındaki ilişkiyi ifade etmek üzere “ölçeğe göre getiri” terimi kullanılmaktadır. Uzun dönemde üretimi etkileyen faktörlerin hiç birisi sabit olmamaktadır. Bundan dolayı girdi miktarındaki

48

tüm artışların çıktılar üzerinde yaptığı etki aşağıda sıralanan üç durumdan biri ile ifade edilebilir (Erpolat, 2011:41).

Ölçeğe Göre Sabit Getiri: Girdi miktarındaki herhangi bir artış, çıktı miktarında

da aynı oranda bir artışa neden oluyorsa buna, ölçeğe göre sabit getiri (Constant Returns Scale-CRS) denir. Ölçeğe göre sabit getirinin grafiksel gösterimi Şekil 7’deki gibidir.

Şekil 7: Ölçeğe Göre Sabit Getiri

Ölçeğe Göre Azalan Getiri: Girdi miktarındaki herhangi bir artış çıktı

miktarında daha az oranda bir artışa neden oluyorsa buna, ölçeğe göre azalan getiri (Decreasing Returns to Scale-DRS) denir. Şekil 8’de ölçeğe göre azalan getirinin grafiği yer almaktadır.

Girdi Çıktı

49

Şekil 8: Ölçeğe Göre Azalan Getiri

Ölçeğe Göre Artan Getiri: Girdi miktarındaki herhangi bir artış çıktı miktarında

daha fazla oranda bir artışa neden oluyorsa buna, ölçeğe göre artan getiri (Increasing Returns to Scale-IRS) denir. Ölçeğe göre artan getirinin grafiksel gösterimi Şekil 9’da yer almaktadır.

Şekil 9: Ölçeğe Göre Artan Getiri

Ölçeğe göre azalan ve artan getiri, Ölçeğe Göre Değişken Getiri (Variable Returns to Scale-VRS) kavramıyla ifade edilmektedir.

Girdi Çıktı

Çıktı

50

Genel olarak ölçeğin değişimi veya kullanılan faktör miktarının artırımı neticesinde, KVB’nin önce artan, sonra sabit ve en sonunda da azalan getiriye sahip olduğu görülür. Ancak bu üç durumda da üretim teknolojisi değişmemekte, sadece ölçek değişmektedir (Lorcu, 2008:44).

Banker (1984), yukarıda açıklanan ölçeğe göre getiri kavramlarını, birden fazla girdi ve çıktıyı içeren üretim süreçleri için üretim olanakları kümesi (ÜOK) yardımıyla şu şekilde tanımlamaktadır (Banker, 1984:36-37).

ÜOK, T =

(

x y,

)

|y0, x 0' dan üretilebilir

ve etkinlik sınırı üzerinde tanımlanan

(

x y,

)

noktası için ölçeğe göre getiri büyüklüğünü gösteren

ise;

1 ( ) -1 lim -1      → = şeklinde bulunur.

Eşitlikteki  ( ) max=

  |

(

x, y

)

T

, 0 olmak üzere

’nun alacağı büyüklüklere göre “ölçeğe göre getiri” durumları şu şekilde açıklanabilir:

•  ise ölçeğe göre artan getiri 1 • 1 ise ölçeğe göre azalan getiri • =1 ise ölçeğe göre sabit getiri söz konusudur.

Banker (1984), Tek girdinin ve tek çıktının olduğu üretim süreçlerinde, en verimli ölçek büyüklüğünü (Most Productive Scale Size-MPSS), girdilerin “birim başına” en çok çıktıların üretildiği ölçek büyüklüğü olarak ifade etmektedir. Bundan dolayı ( , )x ys sT üretim bileşiminin en verimli ölçek büyüklüğü olabilmesi için ancak ve ancak diğer tüm üretim olasılıklarının bileşimi

(

 xs, ys

)

T için  / 1

şartını sağlaması gerekmektedir (Banker, 1984:37).

2. 3. 5. Tahsis Etkinliği (Fiyat Etkinliği)

Tahsis etkinliği, girdi fiyatlarını göz önüne almak suretiyle üretim maliyetini en aza indirecek şekilde en uygun girdi bileşiminin seçilmesi olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle tahsis etkinlik, bir firmanın üretim teknolojisini ve girdi fiyatlarını hesaba

51

katarak girdileri en iyi şekilde kullanma başarısı olarak tanımlanmaktadır (Çavmak ve Çavmak, 2017:22). İktisat teorisinde tahsis etkinliği, bir firmanın belirli bir girdi seti ile optimal bir girdi grubu seçme başarısı olarak ifade edilmekte; bu belirli bir girdi setinden maksimum çıktı üretmede firmanın başarısını ölçen üretim sınırıyla ilişkili teknik etkinlik kavramından ayrılmaktadır (Daraio ve Simar, 2007:15). Etkinliği analiz edilecek KVB’lerinin girdi faktörlerine ait maliyet unsurlarının bilinmesi durumunda teknik etkinliğe bir seçenek oluşturulmakta ve esas olarak tahsis etkinliğinin sayımlanmasında eş maliyet ve eş ürün eğrilerinden faydalanılmaktadır (Tezsürücü, 2013:94). Eş ürün eğrileri, karar verme birimlerinin belirli bir çıktı miktarını, girdilerin hangi oranda kullanarak üretebileceğini göstermektedir (Dinçer, 2011:49).

Teknik olarak etkin olan ve üretim olanakları eğrisi üzerinde üretim yapan bir işletmenin, üretimi gerçekleştirdiği noktada aynı zamanda davranışsal hedefine de ulaşıyorsa fiyat etkinliği söz konusudur. Tahsis (fiyat) etkinliği girdi ve çıktı fiyatlarını nazara alarak, en uygun girdi ve çıktı birleşiminin oluşturulması ile ilgili bir kavramdır. Girdi miktarlarıyla birlikte girdi fiyatlarının da dikkate alınması gereği, bu etkinliğin önemini ortaya çıkarmaktadır (Karahan ve Özgür, 2011:44).

2. 3. 6. Ekonomik Etkinlik

Etkinlik ölçümünün arkasındaki metodoloji, Farrell'in 1957 yılındaki çalışmasıyla başlar. Farrell (1957), üç çeşit etkinlikten bahsetmekte ve bunları, teknik, tahsis (fiyat) ve ekonomik (genel) etkinlik şeklinde sınıflandırmaktadır. Teknik etkinlik, bir KVB'nin belirli bir girdi demetinden maksimum uygulanabilir çıktıyı üretme veya minimum makul miktardaki girdileri kullanarak belirli bir çıktı seviyesini üretme yeteneği olarak ifade edilmektedir. Tahsisat etkinliği ise, teknik olarak etkin bir KVB'nin girdi olarak verilen üretim maliyetlerini en aza indiren girdileri kullanabilme kabiliyeti olarak tanımlanmaktadır. Maliyet etkinliği olarak da bilinen ekonomik etkinlik hem teknik hem de tahsis etkinliğin bir araya gelmesiyle elde edilen bir etkinliktir. Bu nedenle, bir KVB hem teknik hem de tahsisli bir şekilde etkin ise ekonomik olarak etkilidir (Watkins v.d., 2014:90). Ekonomik etkinlik, bir KVB’nin kaynaklarını, maliyetleri en aza indirecek şekilde ve en iyi girdi birleşimini sağlayarak kullanmaktır (Çavmak ve Çavmak, 2017:22).

52

Skaggs ve Carlson (1996), ekonomik etkinliği belirli bir maliyetten maksimum fayda elde etmek veya belirli bir fayda maliyetini en aza indirmek olarak tanımlamaktadır. Diğer bir deyişle, ekonomik etkinlik, bir faaliyetten azami net kazancın (alınan fayda ile oluşan maliyet arasındaki fark) elde edilmesi anlamına gelir. Yazarlar ayrıca ekonomik etkinliğin hem teknik etkinliği (atık üretmeden) hem de tahsisat etkinliğini (kaynakların en yüksek değer kullanımlarına tahsis edilmesini) içerdiğini açıklamaktadır (Kirigia ve Asbu, 2013:3).

KVB’lerinin ekonomik (genel) etkinliği; teknik etkinlik ile tahsis etkinliğin çarpımı olarak ifade edilmektedir. Yani,

Ekonomik Etkinlik Teknik Etkinlik Tahsis Etkinliği=  ’dir (Bakırcı, 2006:202).

2. 3. 7. Toplam Etkinlik

Toplam etkinlik, teknik etkinlik ile ölçek etkinliğin bir araya gelmesiyle elde edilen bir etkinliktir. Toplam etkinlik aşağıdaki gibi hesaplanır (Banker, Charnes ve Cooper, 1984:1089):

Toplam Etkinlik Teknik Etkinlik Ölçek Etkinliği= 

Bir KVB hem teknik hem ölçek etkinliğini sağlıyorsa buna toplam etkindir denir. Başka bir deyişle, bir üretim biriminin toplam olarak etkin olabilmesi için, her iki etkinliği (hem teknik hem ölçek etkinliği) sağlaması gerekmektedir. Şayet KVB, toplam etkin değilse, ya teknik etkinsizlikten (kendisine ait etkin olmayan eylemlerden) ya da ölçek etkinsizliğinden (olumsuz şartlardan meydana gelen bir etkinsizlikten) kaynaklanmaktadır. Bu durumda KVB’nin etkinsizliğine neden olan faktörlerin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir (Erpolat, 2011:44).

2. 4. Farrell’in Teknik, Tahsis (Fiyat) ve Toplam Etkinlik Yaklaşımı

1957 yılında Farrell’in “The Measurement of Productive Efficiency” adlı çalışmasında önerilen bir yaklaşım olan “karşılaştırmalı verimlilik ölçme yöntemi”, pek çok etkinlik ölçüm yönteminin geliştirilmesinde ilham kaynağı olmuştur. Farrell’in üretim fonksiyonunu bir sınır olarak yorumlanması ile geliştirdiği yaklaşım,

53

günümüzde kullanılan sınır karşılaştırmaları ile neredeyse aynı şeyi ifade etmektedir (Erpolat, 2011:47).

Farrell (1957), bir firmanın etkinliğinin iki bileşenden oluştuğunu ileri sürmüştür: teknik etkinliği, bir firmanın belirli bir girdi setinden maksimum çıktı elde etme kabiliyetini yansıtması ve tahsis (fiyat) etkinliğini ise, bir firmanın fiyatları ve üretim teknolojisini göz önünde bulundurarak girdileri optimal oranlarda kullanma yeteneğini yansıtma olarak tanımlamıştır. Bu iki etkinliğin birleştirilmesiyle toplam ekonomik etkinlik veya toplam etkinlik elde edilmektedir (Coelli v.d., 2005:51).

Farrell, ölçeğe göre sabit getiri ve etkin üretim fonksiyonunun bilindiği varsayımları altında “eş maliyet” ve “eş ürün” eğrilerini kullanarak, iki girdi (x1 ve x2

) ile bir çıktının (y) bulunduğu üretim süreci örneği için “teknik”, “tahsis” ve “toplam” etkinliğinin nasıl hesaplanacağını göstermiştir (Lorcu, 2008:49).

Farrell, etkin üretim fonksiyonunu, etkinliği ölçülecek işletme ile aynı endüstri dalında iş yapan en etkin işletmenin üretim faktörlerinin çeşitli kombinasyonları sonucu ortaya koyabilecekleri üretimi gösteren fonksiyon olarak tanımlamış ve etkinlik kavramlarını Şekil 10’daki gibi açıklamıştır (Farrell, 1957:254).

Şekil 10: Farrell’in Etkinlik Yaklaşımı S O A ' x S ' A y P Q ' Q R

54

Şekil 10’da iki girdinin kullanılarak bir çıktının elde edildiği endüstri dalındaki etkin üretim fonksiyonunun eş ürün eğrisi SSile gösterilmektedir. Burada farklı miktarları kullanarak farklı çıktılar elde eden üç işletme P, Q ve Q ile gösterilmiştir.

P ve Q işletmeleri incelenirse, Q işletmesi P işletmesiyle aynı çıktıyı elde etmek için her bir faktörden OQ

OP oranında daha az kullanarak üretim yaptığından Q

’nun P’ye göre göre daha etkin olduğu söylenebilir. Başka bir ifadeyle, Q işletmesi aynı girdi miktarıyla OP

OQ oranı kadar daha fazla çıktı üretebilmektedir. OQ

OP oranına

P işletmesinin “teknik etkinliği” denir. Teknik etkin olan işletmeler için bu oran %100 olarak elde edilmektedir. Buna göre Q işletmesi etkin üretim sınırında olduğundan teknik etkinliği %100’dür.

Şekil 2.10’da AA ile gösterilen eş masraf doğrusu, girdi fiyatlarına göre belirlenmektedir. Buna göre Q ve Q işletmelerinin teknik etkin oldukları açıkça görülmektedir. Girdi fiyatları göz önüne alındığında optimal üretime sahip olan işletmenin Q olduğu görülmektedir. Q işletmesinin birim çıktı maliyetinin Q ’ya göre OR

OQoranı kadar daha az olacaktır. OR

OQ oranı, Q işletmesinin “tahsis etkinliği”

olarak ifade edilir. Diğer taraftan teknik olarak etkin olmayan P işletmesinin tahsis etkinliği Q işletmesinin tahsis etkinliğine eşit olmaktadır.

Farrell, “toplam etkinliği” aşağıdaki gibi formülüze etmektedir (Farrell, 1957:255):

Toplam Etkinlik Teknik Etkinlik Tahsis Etkinliği= 

Teknik etkin olan Q işletmesinin toplam etkinliği yukarıdaki formülle hesaplandığında bu değerin tahsis etkinliğe eşit olduğu görülmektedir.

P işletmesinin toplam etkinliği ise; OR OQ OR

55

Gerek teknik gerek tahsis etkinlik değeri “1” olan Q işletmenin toplam etkinlik değeri de “1” dir.

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, Farrell’in önerdiği etkinlik ölçüm yönteminde, teknik etkinlik ve tahsis etkinlik arasındaki fark kolaylıkla belirlenebilmektedir.

2. 5. Etkinlik Ölçümünde Kullanılan Yöntemler

Etkinlik ölçümü, işletmenin var olan rekabet ortamı içinde nerede olduğunu belirlemekte ve mevcut girdilerden nasıl en iyi çıktıların üretilebileceğini göstermektedir. Etkinliğin artması ile üretimin ne kadar artabileceğini bilmek, işletmeler için büyük önem taşımaktadır. Bundan dolayı farklı etkinlik ölçüm yöntemleri geliştirilmiştir. Etkinlik ölçümü ile ilgili ilk çalışma 1957 yılında Farrell tarafından yapılmıştır ve bu sebeple literatürde “Farrell’in etkinlik ölçüm yaklaşımları” adıyla anılmaktadır. Farrell’in yaptığı bu çalışma, tek çıktılı bir üretim teknolojisi varsayımı altında ve bazı sınırlayıcı varsayımlara dayandırılmakla beraber daha sonraki çalışmalar için kaynak niteliğinde bir çalışma olmuştur. Sonraları daha ileri yöntemler geliştirilerek, matematiksel tabanlı bir programlama ile veri zarflama analizi gibi yöntemler kullanılarak yapılmaya başlanmıştır (Dinçer, 2011:50).

Etkinliğin ölçülmesi ve değerlendirilmesinde hem doğrusal tabanlı teknikler hem de istatiksel teknikler kullanılabilmektedir.

Etkinlik ölçme yöntemleri, oran analizi, parametrik yöntemler ve parametrik olmayan yöntemler olmak üzere üç grupta ya da parametrik ve parametrik olmayan yöntemleri birleştirip sınır etkinliği analizi adı altında iki grupta da incelemek mümkündür. Sınır etkinliği analizinde, performansı en iyi olan karar verme birimlerin etkin sınır üzerinde bulunduğu varsayılmaktadır. Gerek parametrik gerekse parametrik olmayan yöntemlerin ortak amacı, etkin sınır fonksiyonunu tahmin etmektir. Söz konusu etkin sınır fonksiyonu, parametrik olmayan yöntemlerde parçalı olurken parametrik yöntemlerde ise parçalı olmayan bir hal almaktadır (Erpolat, 2011:46). Etkinlik ölçmede kullanılan oran analizi, parametrik ve parametrik olmayan yöntemler aşağıda açıklanacaktır.

56

2. 5. 1. Oran Analizi

İki büyüklük arasındaki matematiksel bir ilişkiyi ifade eden oran, aynı tür çokluklardan birinin diğerine bölünmesiyle elde edilir. Bir oranın hesaplanması basit bir aritmetik işlem iken, onu anlamlandıran ve yararlı bir araç haline getiren hesaplamadan ziyade, yorumlanmasıdır (Kharatyan, 2016:3).

Oran analizi, etkinlik ölçme yöntemleri içerisinde en sık kullanılan ve en basit olan yöntemdir. Genellikle firmaların finansal projeksiyonlarını belirlemede analistler tarafından sık uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntem bir tek girdi ile bir tek çıktının birbirine oranlanması ile elde edilen oranın zaman içinde izlenmesi şeklinde uygulanmaktadır (Kecek, 2010:51).

Birden fazla girdi ve çıktısı olan karar birimlerinde sadece bir orana göre karar vermek ve etkinliği belirlemeye çalışmak, bazı hatalara yol açabilmektedir. Bu sakıncanın giderilmesi için genellikle birden fazla sayıda oran aynı anda incelenmekte ve her bir oran performans boyutlarından sadece birini göz önüne alıp diğerlerini göz ardı etmektedir. Bu durumda da bazı oranlara göre işletme başarılı olarak yorumlanırken, bazı oranlara göre de başarısız olarak görülebilmektedir. Dolayısıyla bu yöntem de incelenen oranların anlamlı bir grup haline getirilememesi ve ortak bir şekilde değerlendirilip yorumlanamaması gibi sorunlar söz konusu olabilmektedir. Bunun yanı sıra, girdi ve çıktı sayısının çok olduğu durumlarda incelenen oran sayıları da çok artacağından analizin zorlaşması, amaca uygun ağırlıklandırma yapılamaması ve işletmenin sadece tek döneminin ele alınması yöntemin diğer dezavantajlarıdır (Kecek, 2010:51).

Oran analizinin bu dezavantajlarını ortadan kaldırabilmek ve tek başına birer etkili karşılaştırma ölçütü olabilmeleri için;

• Genel olarak kabul görmüş oranlarla, • Aynı endüstri dalındaki benzer oranlarla, • İşletmelerin geçmiş dönemdeki oranlarıyla,

• İşletmenin aynı dönem içindeki birbiriyle ilgili diğer oranlarıyla kıyaslanmaları gerekmektedir.

57

Oran analizi, bir şirketin performansının ve finansal sağlığının mevcut ve geçmiş mali tablolardan elde edilen verileri kullanarak değerlendirilmesini içerdiğinden, şirketin gelişmekte olan veya kötüleşen bir durumunun olup olmadığını, zaman içinde iyi performans gösterip göstermediğini, sektör ortalaması ile uyuşup uyuşmadığını tespit etmede yardımcı olduğundan yöneticiler gibi diğer yatırımcılara da şirketin performansının izlenmesine, güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesine imkân sağlamaktadır (Kharatyan, 2016:3).

Oran analizi, genel olarak performans ölçümünde birçok eksikliği olmasına rağmen, tek girdi ve çıktının olduğu durumda, basit ve sadeliği de göz önüne alındığında, uygun bir değerlendirme metodu olarak görülebilmektedir. Ancak bu uygunluk, etkinliği optimize etmekten ziyade, daha çok istatiksel bir gösterge olduğu unutulmamalıdır. Çünkü oran analizinde kullanılan oranlama, göreceli olmasına rağmen en iyiye göre değil, mevcut değerlerin birbirine bölünmesiyle elde edildiğinden, bu ise bir etkinlik iyileştirmesi değil sadece bir durum tespitidir (www.ekodialog.com, 10.05.2018).

2. 5. 2. Parametrik Yöntemler

Parametrik yöntemlerde, etkinliği ölçülecek olan sektöre ilişkin bir üretim fonksiyonun olduğu ve bu fonksiyonun analitik yapıda olduğu varsayılarak fonksiyona ilişkin parametreler belirlenmeye çalışılır (Depren, 2008:14). Parametrik yöntemlerin en önemli özelliği, sonlu sayıda parametresi olan ve fonksiyonel formu belirlenmiş bir üretim fonksiyonunun gerekliliği varsayımının yapılmasıdır (Dinçer, 2011:52).

Parametrik yöntemlerle etkinlik ölçümü yapılırken üretim sürecine giren girdi ve çıktılara ilişkin üretim fonksiyonu, regresyon analiz teknikleriyle tahmin edilmeye çalışılır. Regresyon analiz teknikleri, girdi ve çıktıları bir nedensellik ölçütüyle ilişkilendirerek fonksiyonel yapıyı tanımlamaktadır. Fonksiyonel yapı tanımlanırken girdi ile çıktı arasındaki ilişkiyi gösteren noktaların oluşturduğu grafiklerden yararlanılmaktadır. Birden çok girdi ve birden çok çıktının ilişkilendirildiği regresyon metotları geliştirilmiş ancak parametrik yöntemlerde pek çok kullanım alanı bulamamıştır. Bir bağımlı ve birden çok bağımsız değişkenin bulunduğu regresyon denklemi şu şekilde tanımlanmaktadır (Çavmak ve Çavmak, 2017:26):

58

1 1 2 2 3 3 ...

o n n i

y b= +b x b x+ +b x + +b x +e

Yukarıda verilen denklemdeki notasyonların açıklamaları ise;

y: Bağımlı değişken,

o

b : Regresyon doğrusunun yeksenini kestiği nokta,

1, , , ... , 2 3 n

b b b b : Bağımsız değişkenlerin katsayıları,

i

e : Hata terimi

Çoklu regresyon analiziyle yapılan etkinlik ölçümlerinde, elde edilen regresyon doğrusu etkinlik doğrusu (etkinlik sınırı) olarak kabul edilir ve bu sınır üzerinde kalan karar verme birimleri göreceli olarak “etkin”, sınırın altında kalan karar verme birimleri de “etkinsiz” olarak tanımlanır (Erpolat, 2011:50). Çoklu değişkenleri kullanarak değerlendirme yapabilen bu yöntem, oran analizine göre daha kapsamlıdır (Sherman, 1984:924). Etkinlik ölçümlerinde sıklıkla kullanılmasına rağmen bazı sakıncalarının da bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan ilki, basit regresyon analizinde, çoklu bağımsız değişkenine karşılık sadece bir tek bağımlı değişkenin analizini gerçekleştirmektedir (Çavmak ve Çavmak, 2017:27). İkincisi, performans kriteri olarak ortalama değeri kullandığından etkinliği ölçülecek herhangi bir karar verme biriminin performansını, en etkin karar birimine göre değil sadece ortalamaya göre değerlendirme yapmaktadır (Dinçer, 2011:53). Üçüncüsü ise, elde edilen üretim fonksiyonun yapısının belirlenmesiyle ilişkilidir. Bir eşitlikte bulunan çıktıların girdilerle nasıl ilişkilendirileceğine dair bir üretim fonksiyonunun tanımlanmasını gerekli kılmakta ve etkin olarak çalışmayan karar birimlerini tanımlayamamaktadır. Bu durum üretim fonksiyonunun yapısının tanımlanmasını zorlaştırmakta ve regresyon analizinin etkinlik ölçümünde yetersizliğine sebep olmaktadır. (Çavmak ve Çavmak, 2017:27). Ayrıca parametrik yöntemlerde her zaman bir rassal hatanın olabileceği varsayılmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemlerde etkinlik sınırından

Benzer Belgeler