3. ÂYET ve HADİSLER
3.1. Âyetler
Nazîr, Dîvân’ında mutasavvıf ve âlim kişiliğinin bir yansıması olarak tamamen Kur’ân ve hadîslere dayalı bir düşünce sistemi ortaya koymuştur. Genel anlamda hemen her beytin bir âyet veya hadîsle doğrudan veya dolaylı olarak bir bağlantısının olduğu söylenebilir. Bu nedenle âyet ve hadîslere yapılan telmihlerden sarf-ı nazar ederek, iktibas yoluyla beyitlere yerleştirilmiş âyet ve hadîsleri ortaya koymayı uygun
buluyoruz. Âyetleri ihtiva eden beyitler ve geniş manalarını ise şu şekilde açıklamak mümkündür.
Mâsivâ, Allah’ın dışındaki varlıklardır. Bunlara karşı sevginin artması Allah Teâlâya karşı sevginin azalmasını beraberinde getirir. O nedenle sivâ hubbını terk etmek gerekir. Bunun için de Kur’ân’daki “Ey insan seni rabbine karşı aldatan şey nedir?”21 âyeti hatırlanmalıdır.
Sivā
ĥ
ubbını terk içün bu gün lûŧf-ı ilāhiyle Dil-i zāra tilāvet eyledüm çün āyet-i māġ
arG 302 / 4
Hz. Peygamber büyük bir tevazu ile, belki de hiç günahı olmadığı hâlde Allah’a karşı isyan içinde olduğunu ifade ettiğinde, daha doğrusu gereği gibi şükr edememenin sıkıntısını çekerken Cebrâil (a.s) ona, dolayısıyla bütün Müslümanlara “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.”22 âyetini indirmiştir.
Şerm-i Ǿiśyānum görünce Ĥażret-i Cibrįl-i Ĥaķ Āyet-i Lā ta
ķ
neŧū
eyler tilāvet dāimāKt 26 / 2
Âlemdeki bütün varlıklar, Allah’ın hükümlerine boyun eğmişlerdir. Onlar Allah’tan gelen her şeye razıdırlar. Menekşe de ârifane bir eda ile köşe bucak korkusuzca “Buyruk ise senindir. Artık ne buyuracağını sen düşün.”23 âyetini okuyup durmaktadır.
Okur āyet-i fe’n-
ž
urǾārifāne Benefşe kūşelerde bį-mehābāTr 165 / 5
Dünyadaki sıkıntı ve belalar geçicidir. Sürekli bela hâli devam etmez. Çünkü “her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir ferahlama vardır.”24 Bu nedenle zorluk anlamındaki “usr” ile kolaylık anlamındaki “yusr” kelimeleri şiirlerde peşpeşe kullanılmakta, “usr ile yusr” “usr u yusr” şekilleriyle sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Kühl-i ġamla sakınup dideñi itme mekĥūl Āyet-i
Ǿ
usr u yüsr çün bize oldı maǾmūl21 İnfitar, 82 / 6. 22 Zümer, 39 / 53. 23 Neml, 27 / 33. 24 İnşirah, 94 / 5-6.
Yārımuz keŝret-i elŧāf-ile oldı meşmūl Çarħuñ olmış ŧutalum devri ħilāf-ı me’mūl Dem olur kāmımuz üzre döner inşāallāh
Ms 7 / 5
Allah Teâlâ, her şeye gücü yetendir. O bir şeyin olmasını istediğinde ona ol der, o da olur. Kur’ân-ı Kerîmde bu husus şu şekilde ifade edilmektedir. “…………bir şeyi dilediğinde ona sadece ol der, o da oluverir.”25 Kün emr-i celîli* şeklinde formüle edilen bu âyeti muhtevî Dîvân’da pek çok beyitle karşılaşmak mümkündür. Biz bunlardan sadece iki tanesini zikretmekle yetiniyoruz:
Ĥamdüli’llāh ki mežāhirde yine žāhir olan Emr-i kün ile olan ķudretidür eşyāda
G 738 / 3 Diyüp bir kerre kün var oldı ekvān Yed-i ķudretle ĥāśıl oldı insān Bile tā kim nedür bu sırr-ı Sübĥān
Hüve’l-maǾbūd hüve’l-maķśūd hüve’llāh Tv 4 / 2
Kıyâmet gününde insanlar dünyada işlemiş oldukları bütün iyilikler ve kötülüklerden hesaba çekileceklerdir. Hesap gününde kendilerine verilen ömür sermayesini kötüye kullanıp, Allah’ı inkar eden kafirler “Keşke toprak olsaydık”26 diyecekler ve yaptıklarından pişmanlık duyacaklardır. Bu âyet de edebiyatımızda pek çok mazmûna konu olmuş bir âyettir. Âyette asıl manasıyla kafirlerin bir dileği olarak geçen keşke toprak olsaydım temennisi bazen âşığın, sevgilinin ayağının toprağı olmak arzusuna dönüşür. Bazen de güneşin toprağın üzerine doğması dolayısıyla toprak, tevazunun bir simgesi olarak görülür ve keşke toprak olsaydım temennisinde bulunulur.
Pā-nihāde oldıġın gördi zemįne āfitāb Didi reşkiyle o dem yā leyten
į
küntü türābMf 141
25 Bakara, 2 / 117.
* Aynı anlamdaki diğer âyetler için bkz: Âl-i İmrân, 3 / 47; En’âm, 6 / 73; Meryem, 19 / 35; Yâ-sîn 36 /
Hz. Peygamber mi’râca çıktığında Allah Teâlâ’ya çok yaklaşmıştır. Bu yakınlık Kur’ânda “iki kaş arası kadar hatta daha da yakın”27 bir mesafe olarak ifade edilmektedir.
Varup ol
ķ
ābeķ
avseyne saǾādetlerle Ǿizzetle Görünce ĥażret-i Ĥaķķı o dem şān-ı aǾlā buldıN 24 / 10
İnsan olabilecek en güzel şekilde yaratılmıştır. Bütün azaları yerli yerindedir ve son derece rahat bir hareket imkanına sahiptir. Şübhesiz bu maddî güzelliğin yanında manen de en güzel şekilde yaratılmıştır. Fakat insan dünyada birtakım hırslara yenilerek kötü yollara sapar ve yaratılışındaki bu güzelliği yok eder. Allah’ın kendisine bahşedilmiş olan eşref-i mahlukat seviyesini bırakarak hayvanlaşır, hatta onlardan daha da aşağı bir seviyeye düşer. Bu husus “Muhakkak ki biz insanı en güzel şekilde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısı kıldık. İnanan ve iyi ameller işleyenler müstesna”28 âyetlerinde ortaya konulmuştur.
A
ĥ
sen-i taķ
vį
m ile ħalķ oldı çün insān güzel Hem melāik müşkilātın itdi lûŧfı ile ĥal Ĥayf kim nefse uyanlar źātın itdi mübtezel Secde-gāh itdi cemāl-i Ādemi rūz-ı ezel Kendüye taķrįb içün Ĥaķ böyle fermān eylediMs 71 / 4
“Şübhesiz her nefis ölümü tadacaktır.”29 Ölümden kaçış yoktur. Bu nedenle şâirler ölüm temasına sık sık vurgu yapmışlardır. Bunun değişik formları vardır. Bunlardan biri de ırci’î emrinin vurgulanmasıdır. Ölen kimseler ırci’î emrine itaat edenler veya bu emre kulak verenler olarak tarif edilir. Allah Kur’ân-ı Kerîm’de: “Rabbin senden, sen de rabbinden razı olarak rabbine dön”30 âyetiyle ölümü en güzel şekilde ifade etmiştir.
ǾĀķibet ırci
Ǿį
emrin semǾ-i cānı gūş idüp İttibāǾ-ı emr ile Ǿuķbāya oldı ǾāzimeTr 115 / 3
İnsan bu dünyada faal bir durumda olmalı, vaktini boşa harcamamalı, bir işi bıraktığı zaman başka bir işe sarılmalıdır. Çünkü bu dünyada “ancak kişinin çalıştığının
27 Necm, 53 / 9. 28 Tîn, 95 / 4-6. 29 Âl-i İmrân, 3 / 185. 30 Fecr, 89 / 28.
karşılığı vardır.”31 Şübhesiz bu durum âhiret hayatı için de geçerlidir. Bu dünyada âhiretleri için çaba harcamayanlar, âhiret hayatında elleri boş kalacaktır.
Cedd ü saǾy u himmet ile kıl duǾā Leyse li’l-insāni illā mā se
Ǿ
āMf 208
Kıyâmet günü her şey bütün çıplaklığı ile açığa çıkacak ve her şey ortada olacaktır. O gün gizli hiçbir şey kalmayacaktır. Zira “Hak gelmiş batıl zâil olmuştur.”32 Âyetin dünya hayatına tekabül eden tarafı da vardır. Çünkü bir yere doğruluk yani Hak geldiğinde, yanlış yani batıl olan orada duramaz ve hemen yok olur.
Eger bir meclise varsa Nažįr Olur bā
ŧ
ıl olan elbetde zāhiķ
G 444 / 5
Zan kötü bir haslettir ve Müslümana yakışmaz. Çünkü Allah Teâlâ “ Ey iman edenler zannın çoğundan kaçının. Çünkü bazı zanlar günahtır...”33 buyurmuştur. O hâlde Müslüman zandan kaçınmalı ve gerçek bilgiye ulaşmadan, bir şey hakkında hüküm vermemelidir.
İnne ba
Ǿż
e’ž
-ž
anni iŝ
mün didi Rabbü’l-Ǿālemįn Žannuñı eyle tecessüs olasın her dem emįnMf 81
İnsan zâlim ve câhil olarak yaratılmıştır. Çoğu zaman başta kendisine olmak üzere diğer insanlara ve çevresindeki varlıklara zulmeder. Tabiatı icabı her zaman menfaatlerini korumak ister. Fakat bu onun câhilliğini gösteren de bir durumdur. Zira insan akl-ı kül olarak isimlendirilen ve her şeyi bilen Allah Teâlâ karşısında akl-ı cüz’e sahiptir. Dolayısıyla yaptığı işlerin nihaî sonuçlarını görmesi ve buna göre mükemmel hayatlar planlaması mümkün değildir. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm’de: “Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklîf ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler. (Sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zâlim, çok câhildir.”34 buyurulmaktadır.
31 Necm, 53 / 39. 32 İsrâ, 17 / 81. 33 Hucurât, 49 / 12.
Źikr eyleyüp insānı didi Ĥażret-i Mevlā F
į
eś
daķ
u’l-aķ
vāliž
alū
men cehū
lāKt 119 / 1
Allah Teâlâ’nın insanlara karşı merhametini gösteren bir başka âyet-i kerime ise, “ Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir. Halîmdir.” âyetidir. Alîm her şeyi bilen anlamında; halîm de Arapça hilm kökünden merhametli, yumuşak huylu demektir.
İĥsān idicek rūĥ-ı ižāfį aña ammā
Ķ
ad kāne selį
men veĥ
alį
men veǾ
alį
māKt 119
Bu dünyada Hakk’ın rızâsına uygun bir hayat yaşayanlar, öbür âlemde Allah Teâlâ’nın bu hususta verdiği güvencenin koruması altındadırlar. Çünkü Hak Teâlâ bu türlü kimselerin “..artık kendilerine korku yoktur. Onlar mahzûn da olmazlar.”35 âyetinde belirttiği zümreye dahil olduğu müjdesini vermiştir.
Ki lā
ħ
avfünǾ
aleyhim zümresine Olup vāśıl sivāyı cümle yād itG 78 / 3