• Sonuç bulunamadı

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ"

Copied!
105
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yasemin DİM

MİSİS YAPISAL YÜKSELİMİNDE (GD ADANA) YER ALAN TÜRBİDİTLERDEKİ TABAKA KALINLIK VE İÇ YAPI DEĞİŞİMLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

ADANA, 2010

(2)

Yasemin Dim

YÜKSEK LİSANS TEZİ

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

Bu tez 05/10/2010 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oybirliği İle Kabul Edilmiştir.

İmza:... İmza:... İmza:...

Prof. Dr. Kemal GÜRBÜZ Yrd. Doç. Dr. Tolga ÇAN Doç. Dr. Ahmet DAĞ

DANIŞMAN ÜYE ÜYE

Bu tez Enstitümüz Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalında hazırlanmıştır.

Kod No:

Prof. Dr. İlhami YEĞİNGİL Enstitü Müdürü

Bu çalışma, Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir.

Proje No: MMF2009YL31

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.

MİSİS YAPISAL YÜKSELİMİNDE (GD ADANA) YER ALAN TÜRBİDİTLERDEKİ TABAKA KALINLIK VE İÇ YAPI

DEĞİŞİMLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

(3)

ÖZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

MİSİS YAPISAL YÜKSELİMİNDE (GD ADANA) YER ALAN

TÜRBİDİTLERDEKİ TABAKA KALINLIK VE İÇ YAPI DEĞİŞİMLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

Yasemin DİM

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI Danışman: Prof. Dr. Kemal GÜRBÜZ Yıl: 2010, Sayfa: 92

Jüri : Prof. Dr. Kemal GÜRBÜZ Yrd. Doç. Dr. Tolga ÇAN

Doç. Dr. Ahmet DAĞ

Bu çalışmada Misis-Andırın Baseni içerisinde yer alan Karataş formasyonuna ait türbidit istiflerinin istatistiksel olarak değerlendirmesi yapılmıştır. İlk olarak bölgede yer alan türbidit birimlerinin tabaka kalınlıkları GB-KD yönünde ölçülmüş ve 497 adet türbidit istifi ayırt edilmiştir. Elde edilen kalınlık verileri kullanılarak bölgedeki türbidit istiflerinin istatistiksel yöntemlerle ortam yorumu, akış rejimi, yayılma oranı ve kaynak alana olan uzaklıklarının belirlenmesi amacıyla akma analizleri yapılmış ve kümülatif frekans grafikleri elde edilmiştir. Elde edilen kümülatif frekans grafikleri log-normal ve power-law dağılımları ile ilişkilendirilerek türbidit istiflerinin ortam yorumunun yapılmasına katkı sağlamıştır. Dağılımlar arasındaki ilişki Pearson korelasyon (R2) katsayısı ve Kolmogorov-Smirnov uyum iyiliği testi ile test edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda bölgede gelişen türbidit istiflerinin oluşumunda düzenli bir türbidit akışının olmadığı tespit edilmiş ve bölge içerisinde ayırt edilen tüm Bouma alt bölümlerinin kaynak alana olan uzaklıkları belirlenmiştir. Türbidit birimlerinin yayılma dereceleri power-law dağılımının üssel eğim değerlerinden elde edilerek bölgedeki tüm türbidit birimleri için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Kümülatif frekans grafikleri yardımı ile bölgedeki türbiditlerin ortam yorumu yapılmıştır. Türbidit istiflerine uygulanabilecek farklı istatistiksel yöntemler ile türbidit istiflerinin oluşumunda etken olan akış hızı, tane boyu, akış konsantrasyonu gibi faktörlerin de istatistiksel yöntemler kullanılarak tanımlanabileceği düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Türbidit, power-law, parçalı power-law, log-normal, denizaltı yelpaze ortamı.

(4)

ABSTRACT

MSc. THESIS

STATISTICAL ANALYSIS OF INTERNAL BEDDING STRUCTURES AND BED THICKNESS VARIATIONS OF TURBIDITES LOCATED AT

THE MISIS STRUCTURAL HIGH (SE ADANA) Yasemin DİM

ÇUKUROVA UNIVERSITY

DEPARTMENT OF GEOLOGICAL ENGINEERING INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES

Supervisor: Prof. Dr. Kemal GÜRBÜZ Year: 2010, Page: 92

Jury : Prof. Dr. Kemal GÜRBÜZ Assist.Prof.Dr. Tolga ÇAN Assoc.Prof.Dr. Ahmet DAĞ

In this study statistical evaluation of Karataş formation turbidites which are situated in Misis-Andırın Basin is constructed. At the outset, layer thicknesses of turbidite units which are located in the study area are measured at the SW-NE direction and 497 number of turbidite units are determined. For the purpose of designate the flow regime, spread rate, distance to the source of turbidite units which are located in the study area and to make paleo-environment interpretation with statistical methods; thickness datums which are on hand are used to construct run analysis and to produce cumulative frequency diagrams. The cumulative frequency diagrams are related to the log-normal and power-law distributions and gave some help to make environment interpretation of turbidite units. Relationship between the distributions are tested by using Pearson corelation (R2) coefficient and Kolmogorov- Smirnov goodness-of-fit tests. At the result of these analysis; during the development of the turbidite units, absence of a systematic turbidite flow determined and distance to the source of turbidite units which are distinguished at the study area are designated separately. The spread degree of turbidite units are produced with using power-law distribution’s slope exponent value and evaluated for the entire turbidite units which are situated in the study area. The environment interpretation of turbidite units at the study area are made with the aid of cumulative frequency diagrams. With application of different statistical methods to the turbidite units, some factors like flow velocity, grain size and flow concentration which are effective at the occurance of turbidite units can be define too by using statistical methods.

Key Words: Turbidite, power-law, segmented power-law, log-normal, submarine fan environment.

(5)

TEŞEKKÜR

Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı’nda yapmış olduğum yüksek lisans çalışmamın tez konusunun belirlenmesini sağlayan, çalışmalarım süresince beni yönlendirerek destekleyen ve tezin her aşamasında yapıcı eleştirileriyle katkı sağlayan danışman hocam sayın Prof.Dr. Kemal GÜRBÜZ’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tez çalışmalarım öncesinde ve çalışmalarımın gerek büro çalışmaları gerekse arazi çalışmaları sırasında desteklerini esirgemeyerek beni yönlendiren, her aşamada yapıcı eleştirileriyle katkıda bulunan sayın hocam Yrd.Doç.Dr. Tolga ÇAN’a teşekkürü bir borç bilirim.

Tez çalışmam süresince bölüm imkanlarını kullanmamı sağlayan Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı sayın Prof.Dr. Ulvi Can ÜNLÜGENÇ’e ve Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı sayın Yrd.Doç.Dr. Mustafa AKYILDIZ’a teşekkür ederim.

Çalışmalarım sırasında istatistiksel verileri yorumlamama yardımcı olan sayın Prof.Dr. Hamza EROL’a ve Yrd.Doç.Dr. Güzin YÜKSEL’e teşekkür ederim.

Çalışmalarım esnasında bana yardımcı olan Jeoloji Yüksek Mühendisi Tolga MAZMAN’a ayrıca teşekkür ederim.

Yüksek lisans eğitimim süresince manevi desteğini eksik etmeyen; arazi ve büro çalışmalarım esnasında yardımlarını esirgemeyen sevgili arkadaşım Jeoloji Yüksek Mühendisi sayın Engin ÇİL’ e sonsuz teşekkür ederim.

Hayatımın her anında maddi ve manevi her türlü desteği esirgemeden veren ve her koşulda yanımda olan çok sevgili babam Süleyman DİM’e, annem Firdevs Güzin DİM’e ve kardeşim Yonca DİM’e sonsuz teşekkür ederim.

(6)

İÇİNDEKİLER SAYFA ÖZ ... I ABSTRACT ... II TEŞEKKÜR ... III İÇİNDEKİLER ... IV ÇİZELGELER DİZİNİ ... VI ŞEKİLLER DİZİNİ ... VIII

1. GİRİŞ ... 1

2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ... 7

2.1. Bölge Jeolojisi Üzerine Yapılmış Çalışmalar ... 7

2.2. Türbiditler ve Oluşum Mekanizmaları ... 11

2.3. Türbidit İstifleri ile İlgili İstatistiksel Çalışmalar ... 19

3. MATERYAL VE METOD ... 27

3.1. Materyal ... 27

3.2. Metod ... 28

3.2.1. Olasılık ve Olasılık Yoğunluk Fonksiyonları ... 29

3.2.2. Power-Law Dağılımı ... 30

3.2.2.1. Parçalı Power-Law Dağılımı ... 32

3.2.3. Log-Normal Dağılım... 34

3.2.4. Türbidit İstiflerine Uygulanan Power-Law, Parçalı Power-Law ve Log- Normal Dağılımları Arasındaki Farklar ... 35

3.2.5. Uyum İyiliği Testleri ... 37

3.2.5.1. Pearson Korelasyon (R2) Testi ... 37

3.2.5.2. Kolmogorov – Smirnov Testi ... 38

3.2.6. Türbidit İstiflerinin Yayılımının Belirlenmesi ... 39

3.2.7. Türbidit Tabakalarının Ortam Değerlendirmesi ... 42

3.2.8. Türbidit Tabakalarının Akma (Zaman Serileri) Analizleri ... 43

4. ARAŞTIRMA BULGULARI ... 49

4.1. Çalışma Alanının Jeolojisi ... 49

4.2. Karataş Formasyonu ... 51

4.3. Karataş Türbiditlerinin Akma (Zaman Serisi) Analizleri ... 60

(7)

4.4. Türbiditlerin Kümülatif Frekans Değerlendirmesi... 62

4.4.1. Türbiditlerin Log-Normal Dağılım Değerlendirmesi ... 67

4.4.2. Türbiditlerin Parçalı Power-Law ve Power-Law Dağılım Değerlendirmesi ... 71

4.4.2.1. Karataş Türbiditlerinin Ortam Yorumu ... 76

5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER ... 77

KAYNAKLAR ... 79

ÖZGEÇMİŞ ... 92

(8)

ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA

Çizelge 4.1. Çalışma alanında ölçülen türbidit istiflerinin sayısal değerleri ... 55 Çizelge 4.2. Çalışma alanında gözlenen farklı tabaka formlarının sayısal değerleri 56 Çizelge 4.3. Waldron testi için uygulanan RAM ve RUD analizi sonuçları ... 61 Çizelge 4.4. Çalışma alanındaki türbidit istiflerine ait Log-Normal dağılım

parametreleri ve test istatistik değerleri ... 70 Çizelge 4.5. Sade Power-Law dağılımına uyan türbidit birimlerinin üssel eğim ve uyum iyiliği test değerleri ... ...73 Çizelge 4.6. Parçalı Power-Law dağılımına uyan türbidit birimlerinin üssel eğim değerleri ... 74 Çizelge 4.7. Parçalı Power-Law dağılımına uyan türbidit birimlerinin uyum iyiliği test değerleri ... 74 Çizelge 4.8. Sade power-law dağılımı değerlerine göre türbidit birimlerinin yayılım değerleri ... 75 Çizelge 4.9. Parçalı power-law dağılımı değerlerine göre türbidit birimlerinin yayılım değerleri ... 75

(9)
(10)

ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA

Şekil 1.1. Çalışma alanın yer bulduru haritası ... 2

Şekil 2.1. Türbit akıntıların oluşum mekanizması... 12

Şekil 2.2. Tam Bouma istifi sunan bir türbidit istifi (Bouma, 1962) ... 14

Şekil 2.3. Eksikli Bouma İstifleri (Mutti, 1992)... 16

Şekil 2.4. Türbiditik fasiyes topluluklarının yelpaze üzerindeki yerleşimlerini gösteren şema ... 17

Şekil 3.1. Power-Law dağılımının çizgisel grafiği (A) ve log-log grafiği (B) ... 32

Şekil 3.2. Log-Normal dağılımının çizgisel grafiği (A) ve log-log grafiği (B) ... 35

Şekil 3.3. Türbidit kalınlıklarının üç farklı frekans dağılımına ait örnekler. (A) log- normal frekans dağılımı, (B) β power-law üssü ile kümülatif frekansın parçalı power-law dağılımı, (C) kümülatif kalınlığın sade power-law dağılımı ... 36

Şekil 3.4. Yelpaze ortamı, fasiyes, anlaşılmış olan süreçler ve olası kümülatif dağılım şekli ... 43

Şekil 4.1. Çalışma alanının jeoloji haritası (Özvan, 2009) ... 51

Şekil 4.2. Genelleştirilmiş stratigrafik kesit (Kozlu, 1987) ... 52

Şekil 4.3. Çalışma alanında yüzeylenen türbidit istifi ... 53

Şekil 4.4. Çalışma alanında yüzeylenen türbidit istifinin genel görümü ... 54

Şekil 4.5. Çalışma alanında yüzeylenen türbidit istifinin yakın görümü ... 54

Şekil 4.6. Çalışma alanında gözlenen üstten yontulmuş istife bir örnek (Tab)... 56

Şekil 4.7. Çalışma alanında gözlenen üstten yontulmuş istife bir örnek (Tabc) ... 57

Şekil 4.8. Çalışma alanında gözlenen altan eksikli üstten yontulmuş istife bir örnek (Tbc) ... 57

Şekil 4.9. Çalışma alanında gözlenen altan eksikli üstten yontulmuş istife bir örnek (Tcd) ... 58

Şekil 4.10. Çalışma alanında gözlenen altan eksikli üstten yontulmuş istife bir örnek (Tc) ... 58

Şekil 4.11. Çalışma alanında gözlenen altan eksikli istiflere örnek (Tde)... 59

Şekil 4.12. Çalışma alanındaki türbiditlerde yer alan taban yapısına bir örnek ... 60

(11)

Şekil 4.13. Türbidit tabaka kalınlığı – tabaka sırası grafiği ... 61 Şekil 4.14. Misis yapısal yükselimindeki türbidit istiflerinin kümülatif frekans eğrisi ... 62 Şekil 4.15. Ta (A) ve Tab (B) türbidit tabaka kalınlık verilerinin kümülatif frekans grafikleri ... 63 Şekil 4.16. Tabc (A), Tabcd (B), Tabcde (C), Tb (D), Tbc (E), Tbcd (F) türbidit tabaka kalınlık verilerinin kümülatif frekansgrafikleri ... 64 Şekil 4.17. Tbcde (A) ve Tc (B) türbidit tabaka kalınlık verilerinin kümülatif frekans

grafikleri ... 65 Şekil 4.18. Tcd (A), Tcde (B), Tde (C) ve Te (D) türbidit tabaka kalınlık verilerinin kümülatif frekansgrafikleri... 65 Şekil 4.19. Çalışma alanında gözlenen farklı tabaka formlarının kümülatif frekans grafiği, (A) üstten yontulmuş ve (B) alttan eksikli üstten yontulmuş tabaka formları ... 66 Şekil 4.20. Çalışma alanında gözlenen farklı tabaka formlarının kümülatif frekans grafiği, (A) alltan eksikli tabaka formu ... 67 Şekil 4.21. Çalışma alanındaki türbidit verilerinin logaritmik olasılık grafiği üzerindeki Log-Normal dağılım değerleri ... 68 Şekil 4.22. Ta (A), Tab (B), Tabc (C) ve Tabcd (D) türbidit birimlerinin logaritmik olasılık grafiği üzerindeki Log-Normal dağılım değerleri ... 68 Şekil 4.23. Tabcde (A), Tb (B), Tbc (C), Tbcd (D), Tbcde (E) ve Tc (F) türbidit birimlerinin logaritmik olasılık grafiği üzerindeki Log-Normal dağılım değerleri ... 69 Şekil 4.24. Tcd (A) ve Tcde (B)türbidit birimlerinin logaritmik olasılık grafiği üzerindeki Log-Normal dağılım değerleri ... 69 Şekil 4.25. Tde (A) ve Te (B) türbidit birimlerinin logaritmik olasılık grafiği üzerindeki Log-Normal dağılım değerleri ... 70 Şekil 4.26. Çalışma alanına ait kümülatif frekans eğrisi üzerinde uyum gösteren parçalı power-law dağılımının üssel eğim değerleri ... 71

(12)

Şekil 4.27. Ta (A), Tab (B), Tabc (C), Tabcd (D), Tabcde (E) ve Tb (F) istiflerine ait kümülatif frekans dağılımları üzerinde uyum gösteren sade power-law dağılımının üssel eğim değerleri ... 72 Şekil 4.28. Tbc (A) sade power-law; Tbcd (B) parçalı power-law dağılımının üssel eğim değerlerinin kümülatif frekans dağılımları üzerindeki uyumu ... 72 Şekil 4.29. Tbcde (A) ve Tc (B), sade power-law; Tcd (C) ve Tcde (D), Tde (E) ve Te (F) parçalı power-law dağılımının üssel eğim değerlerinin kümülatif frekans dağılımları üzerindeki uyumu ... 73

(13)
(14)

1.GİRİŞ

Bu çalışma Adana ili Karataş ilçesinden başlayıp Osmaniye ili sınırlarından geçerek Kahramanmaraş ili Andırın ilçesine kadar GB-KD uzanımlı olarak Adana ve İskenderun Basenleri’ni birbirinden ayıran Misis Yapısal Yükselimi içerisinde yer alan Tersiyer yaşlı Karataş formasyonu türbidit istifinden inceleme amacına uygun olarak seçilen bir alanda yapılmıştır. İstifin devamlılık sunduğu ve iyi gözlendiği Ceyhan ilçesi–Çelemli köyü–Ayvalık köyü arasındaki (Şekil 1.1) türbiditlerin yol üzerinde bir alandaki istif üzerinden tabaka kalınlık ve iç yapı değişimlerinin ölçümü gerçekleştirilmiştir.

Açık denizde sedimantasyon, şelf üzerinde biriken sedimanların gravite, tektonik, deprem gibi çeşitli nedenlerle kıta yokuşu vasıtasıyla taşınan sedimanlar ile pelajik sedimanlardan oluşmaktadır. Şelften açık denize kıta yokuşu yoluyla taşınmalar olistostromlar, heyelanlar, tane akışları, türbid akıntıları, moloz akmaları şeklinde olmaktadır (Middleton ve Hampton, 1976; Middleton, 1993; Simpson, 1987). Bu olaylar nispeten dik eğimli olan deniz altı topografyalarında oluşmaktadırlar ve su altı akışlarını meydana getirmektedirler (Simpson, 1987). Bu taşınma olayları açık denize doğru yüzlerce kilometre mesafelere kadar ulaşabilmektedir. Fakat bu akışlar enerjilerini belli bir süre sonra kaybederler ve akış tarafından daha fazla taşınamayan sedimanlar çökeltilirler. Bu sedimantasyon olaylarının tarihi kayıtları sedimanter istifin kendisidir (Rothman ve Grotzinger, 1996). Bu deniz altı akışlarının türbülanslı kısmı türbid akıntılarıdır ve bunların çökelimleri sonucunda türbiditler oluşmaktadır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan türbiditler çoğunlukla açık denize doğru yelpaze şeklinde büyük boyutlu geometriler içerisinde belirgin istifler sunacak şekilde çökelirler. Türbülanslı akıntılarda sediman taşınımı burgaçlar tarafından türbülansın yukarı doğru hareketi sonucunda desteklenirken, çizgisel akışlardaki sediman taşınımı kum ve çamurun diğer tanelere göre daha fazla olan asıl gücü nedeni ile olmaktadır (Rothman ve Grotzinger, 1996).

Derin denizel ortamlarda hacim bakımından, türbiditler ve bunlarla birlikte gözlenen kırıntılılar en bol olarak denizaltı yelpazelerinde bulunmaktadırlar.

(15)

Şekil 1.1. Çalışma alanının yer bulduru haritası.

(16)

Türbiditik fasiyes topluluklarının üzerinde yer aldıkları bu yelpazeler, iç, orta ve dış yelpaze olmak üzere litofasiyes topluluklarına göre üç bölüme ayrılırlar (Walker, 1967, 1970, 1976)

Bir türbid akıntısının oluşturabileceği ideal tabaka yapısı, zaman içerisinde enerjisi/gücü düşmekte olan türbid akıntısının değişen akıntı rejimlerinde oluşturacağı sedimanter yapılar ve tabaka şekilleri göz önünde bulundurularak, Bouma (1962) tarafından beş yapısal kısıma ayırılmıştır. Fakat her akışın enerjisinin farklı olmasından ve aynı akıntı rejimi içerisinde dahi enerjinin zaman içerisinde değişebilmesinden dolayı meydana gelmekte olan bir türbidit tabakası her zaman ideal yapısal kısımların tamamına sahip olmayabilmektedir. Yani; türbid akışları, genellikle türbidit zonlarında akış rejimlerine bağlı olarak değişik bölgelerde, değişik tane boylu sedimanları çökelterek özel tabakalaşma formları oluştururlar ve böylelikle alttan veya üstten eksik türbidit tabakalarının oluşmasını sağlayarak eksikli istiflerin de arazide gözlemlenebilmesine olanak sunarlar. Eksikli istifler içerdikleri Bouma birimlerine göre alttan eksikli istifler, üstten yontulmuş istifler ve alttan eksikli üstten yontulmuş istifler olarak üç şekilde gruplandırılabilirler. Alttan eksikli istiflerde, Ta; Ta, Tb; Ta, Tb, Tc ve Ta, Tb, Tc, Td bölüm veya bölümleri eksik iken; üstten yontulmuş istifler, Ta; Ta, Tb; Ta, Tb, Tc ve Ta, Tb, Tc, Td bölümleri şeklinde gözlenirler. Tam bir türbidit istifinin hem alttan hem de üstten eksik olduğu şekli ise alttan eksikli üstten yontulmuş istif olarak adlandırılır. Alttan eksikli üstten yontulmuş istifler, Tb; Tb, Tc; Tb, Tc, Td ve Td bölüm veya bölümlerinden oluşabilmektedirler.

Türbidit tabakalarının kalınlıklarının frekans dağılımları akış hidrodinamikleri, ilksel sediman hacmi ve kaynak göçü hakkında bilgiler verirken ayrıca petrol rezervuar modellerinin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Bu kalınlık dağılımlarının nedeni henüz tam olarak açıklanamamıştır; bununla birlikte log-normal ya da negatif üssel frekans dağılımları ve power-law kümülatif frekans dağılımları bir çok çalışmacı tarafından önerilmiştir ve türbidit kalınlıklarının kümülatif frekans dağılımlarının sade ya da parçalı bir power-law ilişkisi izlediği belirtilmiştir (Hiscott ve diğ., 1992; Rothman ve diğ., 1994; Beattie ve Dade, 1996;

Rothman ve Grotzinger, 1996; Malinverno, 1997; Pirmez ve diğ., 1997; Chen ve

(17)

Hiscott, 1999; Winkler ve Gawenda, 1999; Carlson ve Grotzinger, 2001, Staňova ve Soták, 2004; Sylvester, 2007). Power-law kalınlık dağılımları aynı zamanda tektonik olarak kontrol edilen türbidit çökelimleri sırasında basende meydana gelen periyotları ayırt etmek için de kullanılmıştır (Winkler ve Gawenda, 1999).

Türbidit tabaka kalınlıklarını, bu tabaka geometrisi kadar (Rothman ve Grotzinger, 1996; Malinverno, 1997) iyi belirleyebilen istatistiksel parametreler, bunların dağılımlarını kontrol eden süreçlerin kavranmasını sağlayabildikleri gerekçesiyle önerilmektedir (Rothman ve diğ., 1994; Beattie ve Dade, 1996).

Belli bir bölgede bir sedimanter basen içerisinde yer alan bir türbidit tabakasının kalınlığı; şekli ve kaynağa olan uzaklığı ile belirlenmektedir. Bunlardan da tabaka şekli, ilksel sediman hacmi, tane boyu ve akış konsantrasyonu gibi faktörlere bağlıdır. Eski sedimanter basenlerin oluşum süreçlerini anlamak için türbidit kalınlıklarının frekans dağılımları oldukça önemlidir. Bu kayıtlar, akış dinamikleri, ilksel sediman hacmi ve kaynak göçü hakkında bilgiler vermektedir (Talling, 2001). Farklı dağılımların farklı yelpaze süreçlerini ve ortamlarını yansıttığı da başka araştırmacılar tarafından belirtilmiştir (Muto, 1995; Carlson ve Grotzinger, 2001). Türbidit istiflerinin kümülatif frekans değerleri ile elde edilen grafikler göz önünde bulundurularak bir türbidit istifinin oluştuğu ortam hakkında bilgi sahibi olunabileceği ve yelpaze üzerindeki konumunun belirlenebileceği Carlson ve Grotzinger (2001) tarafından belirtilmiştir. Böyle bir durum, bu ortamların tanımlanmasında niceleyici bir metot olarak kullanılmaktadır (Staňova ve Soták, 2004). Birçok türbidit tabaka kalınlığı çalışmalarında power–law dağılımı da log–

normal frekans dağılımları kadar iyi şekilde ispatlayıcı faktör olarak kullanılmıştır (Carlson ve Grotzinger, 2001; Talling, 2001). Kesin bir şekilde, deniz altı ortamına karşılık gelen tabaka kalınlığı dağılımları için evrensel bir ifade bulmak, deniz altı yelpaze ortamını daha ayrıntılı bir biçimde tanımlamak açısından etkili bir araç olabilir (Staňova ve Soták, 2004).

Literatürde kalınlık değişimleri ile ilgili çeşitli çalışmalar olmasına rağmen, bu tip bir istatistiksel değerlendirme ilk olarak bu tez kapsamında Misis-Andırın Baseni içerisinde yer alan Karataş formasyonuna ait türbidit istiflerinin istatistiksel değerlendirmesi olarak yapılmıştır. İlk olarak bölgede yer alan türbidit istifinin iyi

(18)

gözlemlendiği ve devamlılık sunduğu bir yerden (Şekil 1.1) tabaka kalınlıkları ölçülmüş ve alttan eksikli, üstten yontulmuş ve alttan eksikli üstten yontulmuş toplam 14 adet Bouma tabaka tipini içeren 497 adet türbidit tabakası ayırt edilmiştir.

Ayırt edilen birimlerin kalınlık verileri kullanılarak bölgedeki türbidit istiflerinin istatistiksel yöntemler ile ortam yorumu, akış rejimi, yayılma oranı ve kaynak alana olan uzaklıkları belirlenmiştir. Bu amaçla akma analizleri yapılmış ve kümülatif frekans grafikleri üretilmiş, üretilen kümülatif frekans grafikleri log-normal ve power-law dağılımları ile ilişkilendirilerek türbidit istiflerinin ortam yorumu yapılmıştır.

Dağılımlar arasındaki ilişkinin test edilmesi amacıyla Pearson korelasyon (R2) katsayısı ve Kolmogorov-Smirnov uyum iyiliği testleri kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda bölge içerisinde ayırt edilen tüm Bouma alt bölümlerinin kaynak alana olan uzaklıkları göreceli olarak belirlenmiş ve bölgede gelişen türbidit istiflerinin oluşumunda düzenli bir türbid akışının etken olup olmadığı tespit edilmiştir. Power-law dağılımının üssel eğim değerleri elde edilerek, bölgedeki tüm türbidit birimlerinin yayılma dereceleri belirlenmiş ve her tabaka için ayrı ayrı değerlendirmede bulunulmuştur. Bölgedeki türbiditlerin ortam yorumu ise kümülatif frekans grafikleri yardımı ile yapılmıştır. Türbidit istiflerine uygulanabilecek farklı istatistiksel yöntemler yardımıyla, türbidit istiflerinin oluşumunda etken olan akış hızı, tane boyu, akış konsantrasyonu gibi faktörlerin de tanımlanabileceği düşünülmektedir.

(19)
(20)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

Bu başlık altında; öncelikle inceleme alanı ve civarında yapılmış çalışmalar özetlenmektedir. İkinci olarak türbiditler ve oluşum mekanizmaları hakkında literatür bilgisine dayalı bir özet sunulmaktadır. Son olarak ise bu tip istiflerde tabaka kalınlık ve iç yapı değişimleri ile ilgili çalışmalar ayrı alt başlıklar halinde sunulmaktadır.

2.1. Bölge Jeolojisi Üzerine Yapılmış Çalışmalar

Doğu Toros Otokton kayaçları ile ilişkisi görülmeyen ve Adana Baseni ile Amanoslar arasında kalan Misis–Andırın Yapısal Yükselimi içerisinde yer alan çalışma alanında genellikle Tersiyer yaşlı birimler gözlenmektedir. Bu alanda stratigrafik konum olarak alttan üste doğru Alt Eosen yaşlı İsalı Katastrofik Fasiyesi (Dokuztekne Volkano–sedimanterleri); Üst Kretase–Alt Miyosen yaşlı Andırın Formasyonu, Andırın Formasyonu’nun üyeleri olan Üst Kretase yaşlı Dokuztekne üyesi ve Üst Eosen–Oligosen yaşlı Bulgurkaya Olistostromu; Alt Miyosen yaşlı Gebenköy Formasyonu; Alt–Orta Miyosen yaşlı Karataş Formasyonu; Üst Miyosen yaşlı Kızıldere Formasyonu; Üst Pliyosen–Alt Pleistosen yaşlı Delihalil Bazaltı; Üst Pliyosen–Kuvaterner yaşlı Kaliçi–Taraça ve Kuvaterner yaşlı Alüvyon yer almaktadır.

Misis karmaşığı hakkındaki yapılmış olan ilk çalışmalar yayınlanmamış MTA raporları olmakla birlikte, Loczy (1950)’nin hazırlamış olduğu Adana Baseni ve Misis Dağları’nın jeolojisine ait rapor bunların ilk ve en önemlilerinden birisidir.

Loczy (1950) bu raporda, Misis Dağları’nda gözlediği kayaçların stratigrafisine değinmiş ve Paleozoyik, Mezozoyik, Senozoyik yaşlı olmak üzere değişik birimleri ayırtlayarak bölgenin 1/100000 ölçekli jeoloji haritasını hazırlamıştır.

Schmidt (1961), 1957–1960 yılları arasında Adana bölgesinin stratigrafisini ilk olarak çalışmış ve bölgede, 47 kaya birimini ayırtlayarak isimlendirmiştir. Adana Baseni’nde yapmış olduğu incelemelerde Misisler’in jeolojisini de ele almış ve iki ayrı fasiyes ayırt etmiştir. Bu fasiyeslerden çamurtaşı, kumtaşı ve marn ardalanmalı

(21)

kırıntılılar Karataş Klastik Fasiyesi, karbonat kayaçları ile ofiyolitik kayaçlar ise İsalı Katastrofik Fasiyesi olarak çalışmacı tarafından tanımlanmıştır.

Schiettecatte (1971), Misis Dağları’nın jeolojisine ait çalışmalar yapmıştır ve Schmidt (1961) tarafından tanımlanan fasiyesleri değiştirerek, İsalı Formasyonu ve Karataş Formasyonu şeklinde kullanmıştır. Çalışmacı bu iki grubu Misis Grubu olarak ifade etmiş ve formasyonlara Oligo–Miyosen yaşını vermiştir.

Özer ve diğ. (1974), Antalya, Mut ve Adana Neojen Basenleri’nde; yapılması olası derin deniz petrol araştırmaları için gereken jeolojik bilgiyi sağlamak amacıyla;

jeolojik araştırmalar yapmışlar, Antalya, Mut ve Adana Neojen Basenleri’nde yürütülen bu çalışmalar sırasında Misis Dağları’nın jeolojisine de değinerek inceleme alanına ait bazı yorumlarda bulunmuşlar ve inceleme alanının yakınından geçen, Bitlis Pliyosen Şaryajı’nın kuzeydoğu–güneybatı hattı boyunca uzanan ve yeni oluşan bir şaryajdan bahsetmişlerdir.

Buji–Duval ve diğ. (1974), Doğu Akdeniz Neojeni ile ilgili yapmış oldukları araştırmalar kapsamında, Misis Dağları’nın jeolojisini araştırarak bu bölgenin Antalya’dan başlayan, Kıbrıs’ın kuzeyini de içine alarak geçen, Misislerden, Andırın ve Bitlis’e kadar uzanan yapısal bir hat olduğunu belirtmişlerdir.

Bilgin ve Ercan (1981), Misis Karmaşığı ile ilgili olduğu düşünülen Kuvaterner yaşlı bazaltlar üzerine yaptıkları araştırmalarında bu bazaltların kökenini levha tektoniğine göre yorumlamışlardır. Bölgede gözlenen bazaltların hafif alkalin özellik gösteren toleyitik bazaltlara karşılık geldiği ve sıkışma tektoniğinin halen etkili olduğu ve aynı zamanda KD-GB yönlü ikincil kırık hatlarının oluştuğu zayıflık zonlarından manto malzemesinin toleyitik bazaltlar şeklinde yeryüzüne çıktığı ve bölgenin kıta kenarı olduğu fikrini söz konusu çalışmada yapılan petrografik incelemeyi göz önüne alarak savunmuşlardır.

Bilgin ve diğ. (1981), MTA adına yapmış oldukları araştırmada inceleme alanında gözlenen Andırın Formasyonu ve Dokuztekne Üyesi ile Karataş Formasyonu gibi birimleri ayırt etmişler ve inceleme alanının 1/25000 ölçekli jeoloji haritasını hazırlamışlardır. Çalışmacılar bölgede çok iri olistolitler kapsayan olistostromal seviyelerin bulunduğunu belirtmişlerdir ve ayrıca bloklar arasında matriks olarak flişin yer aldığını ifade ettikleri olistostromal seviyeler, taşınmış

(22)

ofiyolitik kayaçlar, çeşitli yaşlardaki kireçtaşı blokları ile bu bloklar arasında matriks nitelikli olarak bulunan filişi Andırın Formasyonu olarak tanımlamakla birlikte, Karataş Formasyonu’nu ise sahada yüzeylenmiş olarak gözlenen filiş olarak ifade etmişlerdir. Araştırmacılar Karataş Formasyonu’na Burdigaliyen–Tortoniyen, Andırın Formasyonu’na ise Alt Lütesiyen–Burdigaliyen, yaşını vermişlerdir.

Bilgin ve Elibol (1984), bölgenin stratigrafisine ve yapısal konumuna, Misis Dağları ile yapısal yükselimin kuzeydoğusundaki Tersiyer çökellerini inceleyerek çözüm getirmeye çalışmışlardır.

Gökçen ve diğ. (1985), Misis Karmaşığı, Karataş Formasyonu’nun kil mineralojisini araştırarak, çalışma kapsamında bölgenin sedimanter jeolojisine de değinmişler ve yapmış oldukları çalışmada özetle kumtaşlarında yapılan petrografik çalışmalardan bahsetmişlerdir. Çalışmacılar kumtaşlarında hakim kil minerallerinin serpantin ve simektit olduğu, düzenli ve düzensiz tabakalı kaolinit minerallerinin de kumtaşları içerisinde var olduğu ve kil mineralojisi ile petrografik, jeolojik veriler birleştirildiğinde, bölgenin kırıntılı materyalinin kuzeyden beslendiği şeklindeki görüşlerini bu inceleme sonuçlarına dayanarak savunmuşlardır. Önceki araştırmacılar tarafından Çukurova Baseni’nin yaşının Oligo–Miyosen olarak değerlendirildiğini belirtmişler ve basenin yaşının Miyo–Pliyosen olduğunu savunmuşlardır.

Aslan (1986), Kızıldereköy–İsalı–Vayvaylar (Adana) Yöresi Misis Karmaşığı olistolitlerinin kökensel incelemesi üzerine bir çalışma yapmıştır.

Gökçen ve diğ. (1986), bu bildiri özetinde Çukurova Baseni–Misis Karmaşığı tektono–sedimanter birimlerinin stratigrafisini ele almışlar ve karmaşığın İsalı ve Karataş Formasyonları’ndan meydana geldiğini belirtmişlerdir. Araştırmacılar yapılan incelemelere göre Karataş Formasyonu’nun Burdigaliyen–Tortoniyen yaşlı ve yay önü (fore–arc) fasiyesindeki türbiditlerden oluştuğunu ve İsalı Formasyonu’nun ise Pre-Miyosen–Akitaniyen yaşlı olup yay gerisi (back–arc) fasiyesinde olduğunu özetlemişlerdir.

Kozlu (1987), Misis–Andırın dolaylarının yapısal evrimi ve stratigrafisi üzerine yaptığı çalışmasında inceleme alanı ile ilgili jeolojik ve temel yapısal unsurları ortaya koymuştur.

(23)

Kelling ve diğ. (1987), Misis bölgesinde yapmış oldukları çalışmada Bulgurkaya Olistostromunu Misis Karmaşığı olarak tanımlamışlar ve bloklu olan bu birimin çökelme esnasında naplardan; tektonik dilim ve olistolit şeklinde aktarıldığını belirterek; bloklu olan bu birimin Miyosen döneminde kıta-kıta çarpışmasına bağlı olarak devamlı sıkışan ve dilimlenen yay önü basende oluştuğunu ifade etmişlerdir.

Gökçen ve diğ. (1988), inceleme alanı ve çevresinde çökelmiş olan sedimanter istifin denizaltı yelpazeleri ve derin denizel ortamda çökelmiş olan türbiditler olduğunu yürütmüş oldukları sedimantolojik amaçlı çalışmalar sonucunda ortaya koymuşlardır.

Ünlügenç (1993), Misis Yapısal Yükselimi’nin İskenderun Alt Baseni ile Neojen Adana Baseni’ni birbirinden ayırdığını belirterek; Adana Baseni’nin evrimi ve basenin oluşumunda etkili olan tektonik–sedimantolojik faktörler üzerinde durmuştur.

Kozlu (1997), yapmış olduğu çalışmada, inceleme alanının tektono-stratigrafi birimleri ile bu birimlerin tektonik gelişimini incelemiştir. Araştırmacı Misis–

Andırın ve İskenderun basenlerinin tektonik gelişim modellerini şekillerle açıklayarak temel birimleri ayrıntılı bir şekilde tanımlamış ve söz konusu birimlerin kenet kuşağı ve Arap–Afrika kıtalarına ait olduklarını ifade etmiştir. Çalışmanın son kısmında ise araştırmacı tarafından, Antalya’dan Kahramanmaraş bölgesine kadar uzanan tüm Neojen basenlerinin stratigrafisine dayalı olan bölgesel bir korelasyon yapılmıştır.

Parlak ve diğ. (2000), yapmış oldukları çalışmada Yumurtalık fayı boyunca gözlenen alkali bazaltların iz element ve SR-Nd izotop jeokimyasını inceleyerek, güney Türkiye’de gözlenen kıta içi volkaniklerin Geç Pliyosen’den beri sol yönlü doğrultu atımlı fayların neden olduğu kıtasal kabuktaki kırıklar boyunca astenosferik mantodan türediklerini ifade etmişlerdir.

Boyraz (2002), Misis–Andırın yapısal yükseliminin yer aldığı alanın doğu kısmında bulunan genç birimlerin stratigrafik ve yapısal özelliklerini belirleyerek çalışma alanında bulunan en yaşlı birimin Andırın formasyonuna ait Dokuztekne

(24)

üyesi olduğunu ve en genç birimin ise bölgenin son tektonizma ürünü olan Delihalil bazaltı olduğunu ifade etmiştir.

Robertson ve diğ. (2004), Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan Misis–Andırın karmaşığının oluşumuna ait sedimanter ve tektonik süreçleri inceleyerek Geç Paleozoik–Mezozoik’den başlayarak Pliyo–Kuvaterner dönemine kadar geçen dönemler içerisinde gelişen tektonik tarihçeyi çıkartmışlardır. Yapılan çalışmalar sonucunda güney Neotetis’in aktif olan kuzey kenarı ile ilgili tektonik tarihçe çalışmacılar tarafından zaman ve mekân içerisinde değişik yorumlarla özetlenmiştir.

Uysal (2005), Misis–Andırın yapısal yükseliminin olduğu alanın batı kısmında bulunan birimlerin stratigrafik, sedimantolojik, paleontolojik ve yapısal özelliklerini inceleyerek çalışma alanında yer alan en genç birimin Kuvaterner yaşlı kaliçi ve alüvyonlar olduğunu ve bu birimlerin tüm birimler üzerinde açısal uyumsuzlukla durduğunu; aynı zamanda bölgede bulunan en yaşlı birimin ise ofiyolitik birim, kireçtaşları ve volkanik ara katkılı ve Üst Kretase–Eosen yaşlı kumlu-marnlı İsalı birimi olduğunu ifade etmiştir.

2.2. Türbiditler ve Oluşum Mekanizmaları

Yoğunluk akıntıları, yoğunluklarının fazla olması sebebiyle içlerinde aktıkları sıvı ortamdan ayrılan akıntılar için kullanılan genel bir deyimdir. Türbid akıntıları birçok yoğunluk akıntısı biçiminden sadece birisi fakat özel bir türüdür. Yoğunluk miktarına bağlı olarak, yoğunluk akıntıları alt (dip) akıntılar, iç akıntılar ve yüzey akıntıları olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Kuenen (1951) türbid akıntılarını

“Dip Akıntılar” olarak kabullenmiştir. Dip akıntı olmalarından dolayı bulantı akıntıları, tabanı aşındırabileceği gibi malzemenin taşınmasını ve çökelmesini de sağlamaktadırlar. Türbid akıntıları laboratuarda, çamurlu suyun aniden temiz suya karıştırılması ile elde edilmektedirler. Doğada çamur ve asılı malzemece zengin akarsuların deniz veya göllerin temiz sularına aniden yükleri ile beraber girmeleri sonucu oluşmaktadırlar.

Türbid akıntısı türbülans tarafından asılı (suspended) olarak tutulan sedimanın deniz veya göl suyu ile yaratmış olduğu yoğunluk farkı nedeni ile sediman

(25)

yüklü akıntının su altında eğim aşağıya doğru akması sonucu oluşmaktadır (Şekil 2.1). Middleton ve Hampton (1976)’a göre türbid akıntıları ön kısım, gövde kısmı ve kuyruk kısmı olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadırlar (Şekil 2.1). Akıntının ön kısmı türbülansın en yoğun olduğu kesimdir ve diğer kısımlardan en az iki kat daha kalındır ve deniz suyu ile türbid akıntıyı birbirine karıştıran birçok burgaçlar içermektedir.

Şekil 2.1. Türbit akıntıların oluşum mekanizması (Selley, 1981).

Türbid akıntıları genelde iki mekanizma ile oluşmaktadırlar. Bunlardan biri olan “spazmodik türbid akıntıları” deprem veya fırtına gibi kısa ömürlü katastrofik (felaket) olayların suda yoğun türbülans yaratması sonucu oluşmaktadırlar.

Türbülans nedeni ile deniz/göl tabanında yoğun erozyona ve birçok malzemenin suda asılı hale gelmelerine neden olmaktadırlar. İkinci tip mekanizma ise “sürekli türbid akıntıları (steady uniform flow)”dır ve bu akış mekanizması sedimanca yoğun suların daha az yoğun suya girmesi ve eğim aşağı akması sonucu oluşmaktadır. Bu tip akıntılar genelde sediman yüklü nehirlerin daha az yoğunluktaki göl suyuna girmeleri sonucu oluşmaktadır. Bu mekanizmanın oluşumu kıta yamacı (denizlerde) için de ileri sürülse de çamurlu nehir suları ile tuzlu deniz suyu arasındaki yoğunluk farkının, çamurlu nehir suları ile göl suları arasındaki farka oranla daha az olması sebebi ile denizlerde oluşma sansı daha düşük olmaktadır. Türbid akıntıları ne

(26)

şekilde oluşursa oluşsun, eğim aşağı akarken tabanındaki sürtünme sonucu oluşacak yavaşlatma eğilimi aşağıya doğru türbülansın artması ile kompanse edilmektedir.

Akıntı yavaşladıkça, deniz veya göl suyu ile karışmanın da etkisiyle tabandaki türbülans azalmakta ve akıntı sedimanca daha az konsantre hale gelmektedir. Bu işlem ön kısımda taşınan ve geriye kalan sedimanın azalmasına ve sonunda akıntının tamamen yok olmasına sebep olmaktadır. Türbid akıntılarda, akıntının pozisyonuna ve ilksel sediman miktarına bağlı olarak, akıntı içindeki sedimanın konsantrasyonu az veya çok olmakta ve buna göre %20 ile %30 oranında sediman taşıyan akıntılar

“düşük yoğunluklu türbid akıntılar” ve daha fazla orana sahip akıntılar ise “yüksek yoğunluklu türbid akıntılar” olarak adlandırılmaktadırlar.

Türbid akıntılar sonucu oluşan sedimanlar “türbiditler” olarak adlandırılmaktadırlar. Türbiditler koşulların uygun olduğu her ortamda meydana gelebilen, birçok tip ve çeşitteki birincil sedimanter yapılar içeren, geniş yanal devamlılığa sahip tabakaların ritmik bir şekilde ardalanmasından oluşmuş kırıntılı fasiyeslerdir (Gökçen ve Şahbaz, 1980).

Türbiditler 1942’de Bell tarafından tanımlanmış, türbiditler ile ilgili ayrıntılar ise 1950’de Kuenen ve Migliorini tarafından ortaya koyulmuştur (Gökçen ve Şahbaz, 1980).

“Türbiditler” akıntının yoğunluğuna göre iki türlü gözlenmektedirler. Yüksek yoğunluklu akıntılarda oluşan sedimanlar genelde daha kalın tabakalı, düşük boylanmalı, daha iri taneli, görece kötü derecelenmeli, çok az içsel laminalı olmakla birlikte, taban yapıları ya gelişmemiş ya da çok azdır. Bazı kalın tabakalı türbiditler daha ince taneli, laminasyonlu ve küçük ölçekli çapraz tabakalanmalı tabakalara geçiş gösterebilmektedirler. En üstte çok ince taneli sedimanlar ve kuyruk kısmında homojen çamur çökelimi oluşmaktadır.

Düşük yoğunluklu türbid akıntı sedimanları ise ince katmanlı, ince taneli olmakla beraber, taban kısmı iyi gelişmiş dikey derecelenme ve boylanma göstermekte, iyi gelişmiş laminalı, küçük ölçekli çapraz tabakalanmalı olmaktadırlar.

Tabanda iyi gelişmiş taban yapıları gözlenebilmektedir.

Türbid akıntılarının dereceli tabakalanma oluşturduklarını ilk olarak Kuenen ve Migliorini (1950) öne sürmüştür. Daha sonra Bouma (1962) bir türbid akıntısının

(27)

(her iki akıntı türünün) oluşturabileceği ideal tabaka yapısını beş yapısal kısıma ayırmıştır (Şekil 2.2). Bu yapısal kısımlar zaman içersinde enerjisi/gücü düşmekte olan türbid akıntısının değişen akıntı rejimlerinde oluşturacağı sedimanter yapılar ve tabaka şekilleridir. Kalın tabakalı, iri taneli türbiditlerde genelde Ta ve Tb seviyeleri iyi gelişmişken Tc, Td ve Te seviyeleri ya yoktur ya da iyi gelişmemiştir. İnce tabakalı, ince taneli türbiditlerde ise Tc, Td ve Te seviyeleri iyi gelişmişken Ta ile Tb seviyeleri ya iyi gelişmemiştir veya yoktur.

Şekil 2.2. Tam Bouma istifi sunan bir türbidit istifi (Bouma, 1962’den değiştirilerek).

İstifin dereceli kısmı veya masif bölümü olan (Ta) (Şekil 2.2), türbiditin en alt kısmında dereceli tabakalanmanın görüldüğü kısımdır. Bu bölümü oluşturan malzemenin çok iyi boylanmış olması halinde dereceli tabakalanma belli belirsizdir, bazen de gelişmemiştir. İstifin tabanını kum boyu malzeme oluşturmaktadır. Kum boyu malzemeden oluşmuş olmasına rağmen, bazen çakıllar da içerebilmekte ve kaba taneli olabilen bu kısmın ortalama tane büyüklüğü alttan üste doğru azalan bir istif sunmakta ve dereceli tabakalanma dışında herhangi bir sedimanter yapı göstermemektedir (Bouma, 1962).

Alt paralel laminalı kısım olan (Tb) ise (Şekil 2.2) belirgin paralel laminalardan oluşmaktadır ve Tb içerisinde de alttan üste doğru bir derecelenme

(28)

görülmektedir. Laminalar kum içerisine değişik oranlarda kilin karışmasıyla oluşmaktadırlar. Birim içerisinde taneler alttan üste doğru derecelenmekte olup, egemen yapı laminalanmadır. Ta ile bu bölüm arasındaki sınır genellikle dereceli geçişlidir. Birim içerisinde bitki kalıntıları ve mikalar bulunmaktadır (Bouma, 1962).

Akıntı ripıl laminalı kısım olan (Tc) (Şekil: 2.2) tek yönlü akıntı kırışıkları veya kayma ile oluşmuş kırışıkları içermektedir ve bazen kırışıklıklar az çok konvolut lamina şekline dönüşmektedir. Eğer türbidit istifinde konvolut laminalanma gelişmişse sadece bu bölümde görülebilmektedir. Birim, içerisinde ince kum–kaba silt boyutlu malzemenin yer aldığı sedimanların akıntı ripılları şeklinde çökelmesi ile gelişmektedir. Ripılların boyları 20 cm’yi, yükseklikleri de 5 cm’yi geçmemektedir.

Bölüm içerisinde derecelenme zaman zaman gözlenmekte, fakat akıntı kırışıklıkları ve konvolut laminalanmalar bu derecelenmenin belirgin olarak gözlenmesini olanaksız kılmaktadır. Üste doğru yavaş yavaş ripılların düzleşmesi ile üst paralel zona geçilmektedir (Bouma, 1962).

Üst paralel laminalı kısım olan (Td) biriminde (Şekil 2.2) az belirgin de olsa, paralel laminalanma gözlenebilmektedir, fakat kumtaşlarının ileri derecede bozuşmuş olmaları veya şiddetli tektonik hareketlerden etkilenmeleri durumunda bu bölüm pek belirgin olmamaktadır. Bu bölüm genel olarak, çok ince kum veya siltli killerden ve aralıklı olarak da ince siltlerin ardalandığı paralel laminalardan oluşmaktadır. Bazı durumlarda kum oranının aşağıdan yukarıya doğru azalması belirgin olarak gözlenebilmektedir. Üste doğru paralel laminasyon giderek belirsizleşmekte ve pelitik kısma geçiş göstermektedir. Td ile altındaki kırışık laminalı Tc bölümü arasındaki dokanak genellikle belirgin olarak gözlenebilmektedir (Bouma, 1962).

Pelitik kısım (Te) (Şekil 2.2) ise gözle herhangi bir tabakalanmanın görülmediği, çamur ve kilden oluşan kısımdır ve basen içerisinde kimyasal koşullara bağlı olarak içerisinde CaCo3 oranı yukarı doğru giderek artmakta ve yerinde çökelmiş mikritik kireçtaşına geçmektedir. Pelitik kısımla mikritik kireçtaşının birbirinden ayırt edilmeleri oldukça zor olmakla beraber gereken ayrım ancak renk farklılıklarıyla mümkün olabilmektedir. Pelitik bölümde foraminifer bulunabilmekte ve foraminiferlerin miktarı kireç oranının artması ve tane boyunun incelmesiyle

(29)

birlikte artmaktadır. Bu bölüm ile alttaki paralel laminalı bölüm arasındaki geçiş dereceli, hatta çok iyi dereceli olmaktadır (Bouma, 1962).

Akış enerjilerinin farklılığından dolayı tam bir türbidit tabakası bir türbidit istifi içerisinde yalnız belirli zonlarda görülebilmektedir. Yani; ancak yüksek akış rejiminden düşük akış rejimine geçiş sırasında çökeltme yapan bir türbid akıntının o anını gösteren kesiminde, türbidit istifi eksiksiz olarak gözlenebilmektedir. Ender görülen bu tür geçiş fasiyesi türbiditlerine, orta tabaka (medyal) türbiditleri denmektedir (Gökçen, 1971; Şenalp ve Fakıoğlu, 1977).

Her akışın enerjisinin farklı olmasından ve aynı akıntı rejimi içerisinde dahi enerjinin sürekli sabit olmamasından, yani zaman içerisinde değişmesinden dolayı oluşmakta olan bir türbidit istifi her zaman ideal yapısal kısımların tamamına sahip olamayabilmektedir. Bu durumdan dolayı eksikli istifler de arazide göze çarpan türbidit istifleri arasında yer almaktadır (Şekil 2.3).

Eksikli istifler içerdikleri türbidit birimlerine göre alttan eksikli istifler, üstten yontulmuş istifler ve alttan eksikli üstten yontulmuş istifler olmak üzere üç şekilde gruplandırılabilmektedirler.

Şekil 2.3. Eksikli Bouma İstifleri (Mutti, 1992).

Alttan eksikli istifler, Ta; Ta, Tb; Ta, Tb, Tc ve Ta, Tb, Tc, Td bölüm veya bölümleri eksik olan istiflerdir (Şekil 2.3). Bu istifler kaynak alanın uzağında (deniz

(30)

yönünde) veya yamaç aşağısında birikmiş türbidit istifleridirler. Gerçek bir türbidit fasiyesinde, "alttan eksikli" türbidit istifleri daha yaygın görülmektedir.

Üstten yontulmuş istifler ise, Ta; Ta, Tb; Ta, Tb, Tc ve Ta, Tb, Tc, Td şeklinde gözlenmektedirler (Şekil 2.3). Tb, Tc, Td, Te; Tc, Td, Te; Td, Te; Te gibi bölümleri eksiktir. Bu tür bir istif, ikinci bir bulantı akıntısının, daha önce çökelmiş olan bir türbidit istifini aşındırmasıyla ve çökel kaynağına yakın (kara yönünde) oluşmaktadırlar.

Alttan eksikli üstten yontulmuş istifler tam bir türbidit istifinin hem alttan hem de üstten eksik olduğu şeklidir (Şekil 2.3). Bu istifler, Tb; Tb, Tc; Tb, Tc, Td ve Td bölüm veya bölümlerinden oluşabilmektedir. Tabanı kesik olarak gelişmiş bir istifin daha sonra ikinci bir bulantı akıntısıyla üst kesiminin de aşındırılmasıyla oluşmaktadır. Bu istifler hem çökel kaynağına yakın hem de uzak olarak çökelebilmektedirler.

Derin denizel ortamlarda hacim bakımından, türbiditler ve bunlarla birlikte gözlenen kırıntılılar en bol olarak deniz altı yelpazelerinde bulunmaktadırlar (Şekil 2.4). Türbiditik fasiyes topluluklarının üzerinde yer aldıkları alüvyal yelpazeler, litofasiyes topluluklarına göre iç yelpaze, orta yelpaze ve dış yelpaze olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadırlar (Walker 1967, 1970, 1976) (Şekil 2.4).

Şekil 2.4. Türbiditik fasiyes topluluklarının yelpaze üzerindeki yerleşimleri ve fasiyes dağılımları (Walker, 1978).

(31)

İç yelpaze (Proximal Fan)

İç yelpaze en eğimli yüzey ve en iri taneli sedimanlarla karakteristiktir ve iç yelpazede hakim litoloji bazen matriks bazen de tane destekli olan moloz akması çökellerinden oluşan konglomeralardır. Tabakalanma ve kanallar çok seyrektir.

Sedimanları oluşturan tanelerin yuvarlaklaşması iyi, boylanması kötü olup çok değişik tane boyuna sahip taneler içermektedirler. Matriks ise kum boyutundadır.

Konglomeralar ara seviyeler halinde teknemsi çapraz tabakalanmalı kırmızı kumtaşı seviyeleri içermektedirler. deniz altı yelpazelerinin üst kısımlarında yakınsak (proximal) türbiditler çökelmektedirler.

Orta yelpaze (Mid Fan)

Orta az eğimli yüzey ve orta iri taneli sedimanlarla ve iyi gelişmiş küçük kanallar ağının varlığı ile karakteristiktir. Alüvyon yelpazelerinin bu kesiminde kalın tabakalı, iri kumtaşı, çakıllı kumtaşı ve konglomeralar yaygın olarak gözlenmektedir.

Konglomeralar genelde iyi yuvarlaklaşmış, oldukça değişik boyutlarda ve çoğunlukla tane desteklidirler. Kumtaşları genelde iri tanelidir ve çapraz tabakalanma oldukça yaygındır. Deniz-altı yelpazelerinin orta kısımlarında ve kanalların ötesinde ortaç (intermediate) veya normal türbiditler çökelmektedirler.

Dış yelpaze (Distal Fan)

Dış yelpaze en az eğimli yüzey ve en ince taneli sedimanlar ve iyi gelişmiş kanalların yokluğuyla karakteristiktir. Yelpazenin kenarlarına yakın bölgeleridir. Dış yelpaze çökelleri yelpazelerin duraylılıklarına bağlı olarak çeşitli fasiyes özellikleri gösterirler. İri kumtaşından çamurtaşına kadar değişen istiflere sahip olabilmektedirler. Deniz altı yelpazelerinin dış kısmında ıraksak türbiditler çökelmektedirler

Saha çalışmalarında tanımlanan proksimal ve distal türbiditler, aslında türbid akıntıyı yüksek veya düşük akış rejimine bağlı olarak sınıflandırmaktır (Allen, 1970).

Türbid akıntıların proksimal veya distal karakterde (yüksek veya düşük enerjide) oluşunu etkileyen en önemli faktörlerden birisi de akışın başlangıcı sırasında durgun suya ani olarak dökülen malzemenin miktarıdır (Lovell, 1969;

Gökçen ve Ataman, 1973).

(32)

2.3. Türbidit İstifleri ile İlgili İstatistiksel Çalışmalar

Literatürde türbidit istiflerini istatistiksel metotlarla değerlendiren pek çok çalışma bulunmaktadır. Türbidit istifleri ile ilgi çalışmaların tarihsel sıralaması Carlson ve Grotzinger (2001) ile Sylvester (2007)’den derlenmiştir.

Tabaka kalınlıkları jeologlar tarafından toplanan en temel tipteki veriler arasında yer almaktadır. Ancak onların bu verileri kullanarak yaptıkları sezgisel gözlemleri ve nicel ölçümleri tanımlamak amacıyla çeşitli araştırmalar yapılmıştır.

İlk türbidit tabaka kalınlığı çalışmaları öncelikle tek tabakaların kalınlığı ve tane boyu arasındaki ilişkiye yoğunlaşmıştır (Dott, 1963; Sadler, 1982). Daha sonra, dikey istiflerin analizlerinin sonuçları deniz altı yelpaze modellerinin daha geniş yorumlanabilmesine yol açmıştır (Mutti ve Ricci-Lucci, 1972; Ricci-Lucci, 1975;

Mutti, 1977; Mutti ve diğ., 1978; Nelson ve diğ., 1978; Piper, 1978; Shanmugam, 1980; Heller ve Dickinson, 1985; Macdonald, 1986; Shanmugam ve Moiola, 1988;

Einsele, 1991). Chester (1994) türbidit tabaka kalınlığı değişimlerini görsel kontrole dayanan “yukarıya doğru incelen” ve “yukarıya doğru kalınlaşan” tanımlamalarıyla istiflerin genel konumlarını değerlendirmiştir. Bu tip istatistiksel analizlerle alttan üste doğru sedimanter istifin deniz altı yelpaze mimarisini yorumlamak için gerekli veri ve modellemeler yapılmıştır. Murray ve diğ. (1996) Kaliforniya Cache Creek’de yer alan Cortina formasyonundaki Sites Üyesi türbiditlerinin istatistiksel analizini yapmışlar ve sonuç olarak bu bölümün yukarı doğru kalınlaşan tekrarlanan istifler tarafından baskın olmadığını ve çoğu araştırıcının öngördüğünün tersine deniz altı yelpaze loblarının yukarı doğru kalınlaşan istiflerden oluşmadığını öne sürmüşlerdir (Ingersoll, 1978). Chen ve Hiscott (1999), türbidit istiflerinin ters dağılımları içerisindeki kümelenmeyi bulmak amacıyla Hurst testini kullanmış ve tabaka dağılımını rastgele süreçlerin kontrol ettiği sonucunu çıkarmışlardır.

Son zamanlarda, türbidit tabaka kalınlığı ile ilgili olan çalışmalar deniz altındaki sediman taşınma olaylarını başlatan dinamikler hakkında özet açıklama yapmaya çalışmaktadırlar. Hiscott ve diğ. (1992), Izu-Bonin yay ardı basenindeki türbidit kalınlıklarına power-law testini uygulamışlar, türbiditlerde power-law ölçeklenmesinin bulunmasının, bir power-law dağılımına sahip olan depremler

(33)

tarafından tetiklenmelerinin bir sonucu olduğunu önermişlerdir. Rothman ve diğ.

(1994) benzer eğilimleri Kaliforniya’da yer alan Izu-Bonin baseninde ve Kingston Peak formasyonunda yer alan türbidit kalınlıklarının her ikisine de uygulamışlar ve power-law’ın minimum düzeydeki erozyon ve tabaka amalgamasyonu ile karakterize edilen türbidit verilerinin karakteristiği olduğuna dair kesin olmayan deneysel bir sonuç çıkarmışlardır. Rothman ve diğ. (1994), Bak ve diğ. (1988)’in kum yığını örneklerini türbidit çökelimlerinin içsel dinamiklerin bir sonucu olduğunu savunmak için kullanmışlar ve yığılma olaylarının bir power-law akışı üretebilmesine, yayılımlı, non-linear difüzyon eşitliği yoluyla yaklaşmışlardır. Alternatif olarak, Beattie ve Dade (1996) Izu-Bonin türbiditlerinin power-law istatistiklerinin depremler tarafından tetiklenmiş akışlar tarafından yerleştirilenler ile tutarlı oldukları sonucunu çıkarmışlardır. Böylelikle birbirinden bağımsız üç araştırma takımı Izu- Bonin türbidit verilerini değerlendirmişler ve hepsi de power-law ölçeklenmesinin sisteme hakim olduğu konusunda görüş birliğine varmışlar; fakat bu durumun asıl yığılma mekanizmasıyla mı yoksa dışsal olarak tetiklenmiş bir depremin mi mekanizmayı ürettiği konusunda fikir ayrılığı yaşamışlardır.

Power-law istatistikleri geniş bir uygulama alanına sahiptir ve topografik şekiller (Mandelbrot, 1967; Sayles ve Thomas, 1978; Rapp, 1989), depremler(Gutenberg ve Richter, 1954; Sornette ve Sornette, 1989; Scholz ve Cowie, 1990; Sornette, 1991; Vasconcelos ve diğ., 1991), drenaj ağları (Hack, 1957),sel istatistikleri (Turcotte ve Greene, 1993; Turcotte, 1994), petrol rezervuar boyutları (Hurst ve diğ., 1965; Mandelbrot ve Wallis, 1969a,b) ve tabaka geometrisi (Hewett, 1986; Todeoschuck ve diğ., 1990; Stolum, 1991; Hiscott ve diğ., 1992; Rothman ve diğ., 1994) konuları için elde edilmiş ya da türetilmiştir. Power-law dağılımı sadece uygulanan bir istatistiksel dağılım değildir; bununla birlikte karakteristik genişlik ölçeği içermeyen tek dağılımdır ve sabit ölçekli olaylara uygulanabilir. Derin deniz stratigrafisine gelince, istatistiksel dağılımların spektrumlarının varlığı açıktır ve power-law dağılımları muhtemelen özel çökelimler ve/veya süreçler tarafından sınırlandırılmıştır (Rothman ve Grotzinger, 1996; Carlson, 1998; Chen ve Hiscott, 1999; Talling, 2001). Bununla birlikte log normal dağılımlar türbidit istifleri içerisinde geniş bir şekilde meydana gelirler (McBride, 1962; Enos, 1969; Beeden,

(34)

1983; Drummond ve Wilkinson, 1996; Murray ve diğ., 1996; Talling, 2001). Farklı süreçler ve jeolojik çökelimler ile bu farklı dağılımların karşılaştırılması gerektiği birçok çalışmacı tarafından ifade edilmektedir.

Örneğin Talling (2001) çalışmasında; ince ve kalın tabakalı türbiditleri ayırmak için yapılan power-law dağılımlarının; belki de log normal dağılımların kıvrımlarının bir sonucu olarak; spektrumun ince sonundaki tabakalar için daha az açıklama sergilediğini kanıtlamıştır. Eğer bu doğru ise, örneğin power-law ile ölçeklendirilen bazı tabaka kalınlığı dağılımlarının farklı tane modları için yapılan farklı log normal dağılımların girdisinin bir sonucu olabileceğini içermektedir.

Bununla birlikte Rothman ve diğ. (1994) tarafından belirtildiğine göre aynı etki küçük hacimler içerisinde tabakaların frekansının sınırlı olması tarafından basit bir şekilde sınırlandırılan dağılımın ince ucunun sonlu ölçek etkileri tarafından hesaplanabilir.

Literatürde dört farklı tipteki istatistiksel dağılım sedimanter tabaka kalınlığı verilerini tanımlayabilmek için önerilmiştir. Bunlar; truncated/kısaltılmış Gaussian, log-normal, eksponansiyel ve power-law (ya da fractal/kesirli) dağılımlardır.

Kısaltılmış Gaussian dağılımının bir sonucu olan kalınlık verileri içerisinde her yerde var gibi görünen sağa çarpıklık depolanma ve erozyon arasında bir dengeyi yansıtmaktadır (Kolmogorov, 1951; Mizutani ve Hattori, 1972; Muto, 1995). Muto (1995), Kolmogorov’un kısaltılmış Gaussian modelinin eksponansiyel dağılımlara nasıl yol açabileceğini göstermiştir. Bazı araştırmacılar türbidit istiflerinin en iyi şekilde log-normal dağılımlar tarafından karakterize edilebileceğini savunmuşlardır (McBride, 1962; Enos, 1969; Ricci Lucchi ve Valmori, 1980; Murray ve diğ., 1996;

Talling, 2001). Başka çalışmalar ise; log-normal ya da eksponansiyel tabaka kalınlığı dağılımlarının jeolojik kayıtlara hükmedip hükmetmediği konusu üzerine yoğunlaşmışlardır. Drummond ve Wilkinson (1996) eksponansiyel dağılımın ölçeklerin geniş bir dağılım sergilediği sedimanter kalınlıkları açıklayabileceğini önermişlerdir, fakat ölçümler çok ince tabakalara doğru eğilmiştir. Daha sonraları, kesirli olaylara ve doğadaki power-law ölçeklenmesine olan ilginin artmasına paralel olarak (örneğin; Mandelbrot, 1983; Turcotte ve Huang, 1995; Turcotte, 1997), türbidit istifleri çalışmalarında power-law dağılımı bir popülarite kazanmıştır

(35)

(Hiscott ve diğ., 1992, 1993; Rothman ve diğ., 1994; Malinverno, 1997; Pirmez ve diğ., 1997; Chen ve Hiscott, 1999; Winkler ve Gawenda, 1999; Awadallah ve diğ., 2001; Carlson ve Grotzinger, 2001; Chakraborty ve diğ., 2002; Sinclair ve Cowie, 2003, Sylvester, 2007).

Clark ve diğ. (1995), boyut dağılımlarını kullanarak Kodiak Kompleksi içerisinde yer alan kuvars damarlarının model simülasyonlarını yapmışlar ve damar kalınlık dağılımlarının negatif-üssel dağılım içerisinde sabit bir büyüme ile sonuçlandığını ve bu boyut–orantılı büyüme varsayımının bir Power-law dağılımı üretmek için gerekli olduğunu savunmuşlardır. Çalışmacılar yaptıkları stokastik modellemeler sonucunda, büyüme oranının boyut ile orantılı olduğu durumlarda, orantılı bir büyüme oranı ve ayrıca sabit bir kaynak yolu ile bir power-law boyut dağılımı üretilebileceğini ifade etmişlerdir. Bu nedenle mikrodokuların ve power-law kalınlık dağılımlarının her ikisini de inceleyerek Kodiak damarlarının pozitif- geribesleme büyüme süreci ile meydana geldiğini belirtmişlerdir.

Rothman ve Grotzinger (1995), türbiditler gibi yerçekimi etkisiyle gerçekleşen sedimantasyonların tarihi kayıtlarının aslında sedimanter istifin ta kendisi olduğunu ifade etmişler, türbiditler ve debris akışları üzerine yaptıkları çalışmada Power-law dağılımını kullanarak tabaka kalınlıklarını etkileyen faktörler üzerinde durmuşlar ve power-law dağılımının kütlenin tamamı için tipik olup olmadığı, dağılımlarda kullanılan birtakım değerlerin değişmez ya da tipik olup olmadıkları ve eğer bu değerler değişmez ya da tipik değil ise bu değerleri neyin tayin ettiği sorularına yanıt aramışlar ve yaptıkları çalışmalar sonucunda iki temel sonuç elde etmişlerdir. Bunlardan birincisi, power-law boyut dağılımlarının her yerçekimi etkisiyle gerçekleşen sedimantasyonda bulunmamasıdır. İkincisi ise, power-law dağılımlarının bulunduğu durumlarda ölçeklenme özelliklerinin formasyondan formasyona değiştiğidir. Sonuçta o dönemde çok büyük tartışmalara konu olan bu konunun gözlem ve deneylerle desteklenebileceğine kanaat getirmişlerdir.

Malinverno (1997), türbiditler ve türbid akıntılar üzerine yapmış olduğu çalışmasında türbidit tabaka kalınlıklarının kümülatif dağılımlarının bir Power-law dağılımı izlediğini belirtmiş ve söz konusu yayının amacının türbidit tabakalarının

(36)

Power-law boyut dağılımlarının karakteristik üssü hakkında bir açıklama önermek olduğunu ifade ederek; eğer tabakaların uzunlukları ve hacimleri bir power-law dağılımı izliyorsa, tabaka hacmi dağılımının (3D), bir boyutlu (1D) tabaka kalınlığı ölçümleri ile nasıl ilişkilendirilebileceğini açıklamıştır. Çalışmacı, kum yatağı hacimlerinin dağılımlarının, üç boyutlu (3D) hidrokarbon rezervuar modellemeleri açısından oldukça pratik saklı anlamlar içerdiğini ve bir türbidit istifi içerisindeki kum miktarının nasıl farklı boyutlarda dağılım gösterdiğini açıkladığını belirtmiştir.

Ayrıca kantitatif modellemeler eğer yerinde gözlemlerle birleştirilirse söz konusu durumu kavrama gücümüzün gelişeceği de yine araştırmacı tarafından ifade edilmiştir.

Price ve diğ. (1999), Data–Based Modelling (DBS) metodolojisini kullanarak basen sedimantasyonu üzerine yapmış oldukları çalışmalarında; iki yıl boyunca Birleşik Krallık, Lancashire’da yer alan Wyresdale Park Reservoir’da ölçümler alarak, bir yığın parametresi ve farklı zaman modelleri kullanarak asılı haldeki sediman yüküne (SSL-Suspenden Sediment Load) yağışın direkt etkisini araştırmışlardır. Çalışmacılar günlük alınan yağış verileri ile birlikte bu metodu kullanarak 1911 ve 1996 tarihleri arasındaki günlük sedimantasyon miktarını hesaplamayı amaçlamışlardır. Bu sentetik sediman sekansları rezervuar tabanından toplanmış sedimanlarda bulunan kum içeriğindeki değişimler ile karşılaştırılmış ve bu profillerin genel bir uyum göstermiş olduğu ve yüksek magnitüdlü olaylarda yavaş meydana gelen yeniden oluşumun önemini yansıtmış olduğu araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Bu ön çalışmanın başka çalışma alanlarına da uygulanabilecek bir yöntem olan DBS modellemesine bir ışık tutabilecek nitelikte olduğunu savunan araştırmacılar, yapmış oldukları çalışmalar sonucunda, yağış miktarı ile sediman yükü arasındaki nonlinear ilişkiyi ispatladıklarını ve bu yöntemin magnitüd–frekans ilişkisini araştırmak amacıyla da kullanılabileceğini ifade etmişlerdir.

Talling (2001), türbidit kalınlıklarının frekans dağılımlarının akış hidrodinamiği, ilksel sediman hacmi ve kaynak göçü hakkında önemli bilgiler verdiğini ve hatta petrol rezervuar modellemeleri için oldukça önemli olduğunu İtalya’da yer alan Miyosen Marnoso Arenacea Formation, Galler Ülkesi’nde yer alan

(37)

Silurian Aberystwyth Grits, Kaliforniya’da yer alan Cretaceous Great Valley Sequence ve Güney Afrika’da yer alan Permian Karoo Basin hakkında yaptığı karşılaştırmalı çalışmada belirtmiştir. Türbidit kalınlıklarının power-law frekans dağılımlarının deprem magnitüdü veya deniz altı yamaç kaymalarının power-law dağılımları ile ilişkilendirildiğini ifade eden araştırmacı, birçok rastgele dağılım parametresi ile belirlenen türbidit kalınlıklarının; akış hızı ve tane boylarının yanı sıra, mevcut bir tane boyu sınıfı için verilen bir log-normal dağılımın alternatif bir bakış açısı sunduğunu ifade etmiştir.

Carlson ve Grotzinger (2001), sayısal modelleme yöntemi ile ilksel sediman hacmine ilaveten tane boyları, kanallı ya da sınırlanmamış akış yolları, küçük hacimli akışların örneklem alanına ulaşmak için yetersiz olması gibi faktörlerin belirli bir biçimde ölçümdeki belirsizlikler, erozyon ve tabaka amalgamasyonu gibi faktörlerin basen içerisindeki bir noktada yer alan tabakaların çok farklı dağılımlarını üretebilmek için girdi hacimlerinin ilksel power-law dağılımlarını nasıl değiştirebildiğini örneklemişlerdir.

Chakraborty ve diğ. (2002), yapmış oldukları çalışmada Non-parametric Waldron test yöntemini kullanarak Hindistan’da yer alan Oligosen yaşlı Andaman Filiş Grubu’nda yer alan türbiditlerin tabaka kalınlıkları üzerinden istatistiksel değerlendirmesini yaparak depolanma sürecinde meydana gelen olayların ve aynı zamanda çevresel faktörlerin tabaka kalınlıkları üzerindeki etkilerini değerlendirmişlerdir. Çalışmacıların asıl amacı; Non-parametric Waldron test yöntemini kullanarak depolanma döngüsünü değerlendirmek ve aynı zamanda tabaka kalınlığı–magnitüd dağılımı üzerindeki olası çevresel kontrolü hesaplamaktır.

Çalışmacılar, üzerinde çalışılan örneklerin tabaka kalınlığı–magnitüd dağılımı bakımından farklılık gösterdiğini belirtmişler ve tabaka kalınlığı–magnitüd dağılımı üzerinde etkili olan faktörlerin tetikleyici mekanizmaya bakılmaksızın depozisyonal sistem ve sağlanan sediman olduğunu belirterek, türbidit bölümlerine uygulanacak başarılı bir power-law dağılımı uygulamasının, yukarıda bahsedilen söz konusu durumların yeniden değerlendirilmesini gerektirdiğine dikkat çekmişlerdir.

Ananiadis ve diğ. (2004), Pindos Filişi üzerinde yaptıkları çalışmada bölgede yer alan ince tabakalı türbiditlerden almış oldukları örnekleri inceleyerek farklı

Referanslar

Benzer Belgeler

Sanayileşmiş bölgelerden yay ılan toz ve partiküllerin tabakalaşmasıyla oluşan küresel loşlaşma, su buharının yağmur ve kara dönüşmesini engelliyor.. Ankara

Kağıt ve ince tabaka kromatografisinde bir maddenin alıkonma faktörü (R f ), maddenin katettiği mesafenin hareketli fazın başlangıç çizgisinden

Barbitüratların sıvı-sıvı ekstraksiyonuyla izolasyonu ve tanıma deneyleri; Ditizon ekstraksiyon yöntemiyle kurşun analizi; Kurşun maruziyetinin

Üstten beslemeli sobada besleme anında kül yıkamanın tam olarak yapılamaması ve beslenen kömürün alttan yanmaya başlaması ile PM emisyon seviyesi, alt yandan beslemeli

Hava ortamında üretilen GTY3 numunesinin mıknatısa yaklaşırken (a) Manyetik duyarlılık düşey uzaklığa bağlı değişimi (b) Manyetik duyarlılık lnh’ a bağlı

Bu noktalar spor tırmanış rotalarında boltlar ile geleneksel tırmanışta ise emniyet aletleriyle oluşturulmaktadır.. Ara emniyet noktalarının arası IFSC’ye

• Bu yöntemde sabit faz, çeşitli boyutlardaki (20x20, 20x5 ve 5x2 veya mikroskop camı vb) cam plakalar üstüne, ince bir tabaka halinde sıvanmış katı..

Kula volkanitlerinin ikinci evresi olan Elekçitepe vol- kanitleri olasılıkla 200 ile 300 bin yıllık olup volkan koni- leri ve kraterler daha az aşınmış ve daha iyi