• Sonuç bulunamadı

MEDENİ USUL HUKUKU I. (İkinci Kısım)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MEDENİ USUL HUKUKU I. (İkinci Kısım)"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göksu Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi goksu@gazi.edu.tr

MEDENİ USUL HUKUKU I

(İkinci Kısım)

Bu sunum dosyası Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okutulan Medeni Usul Hukuku I dersi için hazırlanmıştır.

İzinsiz kullanılamaz. © 2011-2018

1 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Bu sunumun hazırlanmasında aşağıdaki eserlerden yararlanılmış, eserlere metin içerisinde ayrıca atıf yapılmamıştır:

Pekcanıtez, Atalay, Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 5. Baskı, İstanbul 2017.

Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz, Medeni Usul Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2017.

Baki Kuru, İSTİNAF Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2017.

Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku, Cilt I, Ankara 2016.

Timuçin Muşul, Medeni Usul Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2012.

Bilge Umar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 2014.

Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 2014.

2 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Yetki Kuralları

Görevli mahkeme belirlendikten sonra, o davaya hangi yer mahkemesinde bakılacağı tespit

edilmelidir. Bunu belirleyen kurallara yetki kuralları adı verilir.

Mahkemeler sadece kendi yargı çevrelerinde (ilçe idari sınırları) faaliyet gösterebilirler.

Yetki kuralları prensip olarak kamu düzenine ilişkin değildir.

Bazı hallerde ise HMK ve diğer kanunlar tarafından kesin yetki kuralı belirlenmiştir.

Genel Yetki Kuralı

MADDE 5- (1) Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.

MADDE 6- (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.

TMK. Madde 19- Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.

Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.

Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.

Madde 51- Tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir.

(2)

Genel Yetki Kuralı

Özel yetkili mahkeme, genel yetkili mahkemeyi ortadan kaldırmaz, genel yetkili mahkeme de yetkilidir.

Kesin yetki kuralı ise genel yetkiyi ortadan kaldırır.

Genel yetki kuralı dava açıldığı an için önemlidir, davalı yerleşim yerini değiştirse bile davaya devam edilir. Ancak tebligatlar yeni yerleşim yerine yapılır.

Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması hâlinde yetki:

MADDE 9- (1) Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar

hakkında genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak, diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir.

Türkiye’de yerleşim yeri veya mutad meskeni olmayanlar hakkında MÖHUK (Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun) hükümleri uygulanır.

(TMK. Madde 168- Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.)

5 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Genel Yetki Kuralı

Davalının birden fazla olması hâlinde yetki

MADDE 7- (1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.

(Kesin yetki kuralıdır, örn: haksız fiilin işlendiği yer) (2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.

(Dürüstlük ilkesi çerçevesinde mahkemenin resen de değerlendirme yapılabilmesi gerekir)

6 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Kesin Olmayan (Özel) Yetki Kuralları (HMK)

Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki MADDE 14- (1) Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

Bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak davalarda yetki

MADDE 8- (1) Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam

edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir.

Kesin Olmayan (Özel) Yetki Kuralları (HMK) Sözleşmeden doğan davalarda yetki

MADDE 10- (1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.

Bu kural borçlar hukukuna tabi sözleşmeler içindir.

Sözleşmenin feshi halinde bu özel yetki kuralı uygulanamaz.

İfa yeri davacıya göre belirlenir (yani davalının ifa etmesi gereken yer).

Taraflar ifa yerini belirlememişlerse Borçlar Kanununa (m. 89) bakılır:

1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, 2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun

bulunduğu yerde,

3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ödenir.

4. Kambiyo senetleri ise aranacak borçlar olduğu için 1. madde uygulanmaz.

(3)

Kesin Olmayan (Özel) Yetki Kuralları (HMK)

Haksız fiilden doğan davalarda yetki

MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda,

1.

haksız fiilin işlendiği veya

2.

zararın meydana geldiği yahut

3.

gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da

4.

zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

9 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Kesin Olmayan (Özel) Yetki Kuralları (HMK)

Mirastan doğan davalarda yetki

MADDE 11- ... (2) Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabilir.

(3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

Sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda yetki (Deniz sigortaları hariç)

MADDE 15- (1) Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir.

10 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Kesin Yetki Kuralları (HMK)

Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki MADDE 12- (1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer

mahkemesinde açılır.

(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.

(İlçe sınırlarının değişmesi vb. gibi bir sebeple mahkeme yetkisiz hale gelirse, davayı derhal yetkili mahkemeye göndermelidir. Bu durum teknik

anlamda bir yetkisizlik kararı değildir.)

Kesin Yetki Kuralları (HMK)

Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki MADDE 14- (2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

Sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda yetki (2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin,

sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine

açılacak davalarda onların yerleşim yeri

mahkemesi kesin yetkilidir.

(4)

Kesin Yetki Kuralları (HMK)

Mirastan doğan davalarda yetki

MADDE 11- (1) Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir:

a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı

tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile

mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar.

b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.

13 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Yetki Sözleşmesi

Kesin yetki olmayan hallerde ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda taraflar kanun gereği yetkisiz olan bir mahkemeyi, aralarında anlaşarak yetkili hale getirebilirler. Buna yetki

sözleşmesi adı verilir.

Yabancı mahkemelerin yetkili kılınması da mümkündür (MÖHUK m. 47)

Yetki sözleşmesi bir usul sözleşmesidir, bu yüzden Türk Mahkemelerini yetkili kılmak için yurt dışında yapılan yetki sözleşmelerinin geçerliliği de Türk Hukukuna tabidir.

Yetki sözleşmesi sadece tacirler ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilir. Bunlar dışındaki kimselerin yaptıkları sözleşmeler geçersizdir.

14 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Yetki Sözleşmesi

Yetki sözleşmesi

MADDE 17- (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.

MADDE 18- (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.

(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için:

yazılı olarak yapılması,

uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve

yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.

Yetki Sözleşmesi

Yetki Sözleşmesinin Şartları

1.

Kesin yetki olmamalıdır.

2.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir uyuşmazlık olmalıdır.

3.

Yazılı Olmalıdır

(Ancak davacı yetkisiz bir mahkemede dava açmış, davalı da itiraz etmemişse bu da bir yetki sözleşmesi gibi değerlendirilebilir. Fakat bu herkes için geçerlidir, tacir veya kamu tüzel kişisi olmak gerekli değildir).

4.

Uyuşmazlık belli veya belirlenebilir olmalıdır.

5.

Mahkeme(ler) belli olmalıdır.

Yetki sözleşmesi aksi belirtilmemişse münhasır kabul

edilir, sadece bu mahkeme veya mahkemelerde dava

açılabilir.

(5)

Yetki Kuralları

Yetki Kurallarına Aykırılık ve Sonuçları Kesin Yetki varsa:

Dava şartı olduğu için her aşamada ileri sürülebilir.

Hakim resen değerlendirebilir.

Kesin Yetki Yoksa:

Dava şartı değil, dava engelidir. Bu sebeple davanın başında ilk itiraz olarak (cevap dilekçesi ile) öne

sürülmelidir. Öne sürülmediği taktirde daha sonra öne sürülemez. Yetki itirazı yapılırken mutlaka yetkili mahkeme de belirtilmelidir.

Hakim resen değerlendiremez.

Yetkinin kesin olmadığı davalarda davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa,

davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.

17 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Yetki Kuralları

Yetki Kurallarına Aykırılık ve Sonuçları Her Durumda:

Hakim dosya üzerinden veya ön inceleme duruşmasında tarafları dinleyerek de bir karar verebilir.

Tahkikat aşamasına geçilmeden yetki(sizlik) konusunda karar verilmelidir.

Mahkeme, yetkili olduğu kanısına varırsa itirazı reddeder ve davayı görmeye devam eder. Hakim davadan el çekmediği için bu bir ara karardır. Ara kararlara karşı derhal bir kanun yolu yoktur. Nihai kararla birlikte kanun yoluna gidilebilir.

18 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Yetki Kuralları

Yetki Kurallarına Aykırılık ve Sonuçları Her Durumda:

Yetkisizlik kararı ise davadan el çekildiği için usule ilişkin nihai bir karardır. Nihai karar olduğu için kanun yoluna gidilebilir.

Hakim yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de belirtir ve dosyanın bu mahkemeye gönderilmesine karar verir fakat bu sadece bir karardır, kendiliğinden göndermez.

Dava konusu 2017 için 3110 TL’den fazla olan yetkisizlik kararları için istinaf kanun yoluna başvurulabilir.

BAM’nin vereceği karara karşı temyiz yolu kapalıdır.

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

MADDE 20- (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin,

bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, (Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi)

süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten;

kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden

itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden

taraflara davetiye gönderir.

(6)

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Bu süreye uyulup uyulmadığını mahkeme resen değerlendirir.

Süre içinde başvurulmuşsa, dava eski davanın

devamı sayılır, yeniden harç ödenmesi gerekmez. Bu sebeple davanın açılması ile meydana gelmiş

sonuçlar (örn: zamanaşımının kesilmesi) korunur Süreye uyulmamış ise, önceki dava açılmamış sayılır ve bütün sonuçları ile ortadan kalkar.

Yeniden harç yatırarak dava açılabilir. Fakat bu dava yeni bir dava olduğu için davanın açılmasının

sonuçları bu tarihten itibaren yeniden oluşur.

21 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

TBK. MADDE 158-

Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce

açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.

(2 Hafta + 60 gün)

22 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler Görevsizlik veya Kesin Yetkinin olduğu hallerde Yetkisizlik kararı kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşirse,

kendisine gönderilen mahkeme bu kararla bağlıdır, aynı kararı veremez.

Kanun yolu denetiminden geçmemişse, kesin olmayan yetki halleri hariç, aynı kararı verebilir. Bu durumda yargı yeri belirtilmesi (merci tayini) gerekir:

MADDE 21- (1) Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulur: …

c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.

ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

MADDE 22- (2) İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak

verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya

Yargıtayca belirlenir.

Eski davada yapılan taraf usul işlemleri geçerlidir, mahkeme usul işlemleri ise kural olarak

geçersizdir, ancak görevli mahkeme bu işlemin usul

ekonomisi ilkesi çerçevesinde tekrarlanmamasına

karar verebilir.

(7)

25 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAF

Dava, iki taraf sistemi üzerine kuruludur.

Her davada mutlaka iki taraf vardır.

Hukuki korunma talep eden kişi davacıdır.

Kendisine karşı hukuki korunma talep edilen ise davalıdır.

Davacı ve davalı sıfatları aynı kişide birleşemez.

Birleşirse (örn. Miras yoluyla) dava sona erer.

Bununla birlikte davacı veya davalı tarafı birden fazla kişi oluşturabilir. Ancak bu durum, ikiden fazla taraf olduğu anlamına gelmez.

26 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAF

Çekişmeli Yargı:

Davacı / Davalı Çekişmesiz Yargı:

İlgili

Geçici Hukuki Korumalar:

Talep Eden / Talebin Karşı Tarafı

TARAF

Davanın tarafları her zaman eşittir (silahların eşitliği ilkesi –adil yargılanma hakkının bir unsuru)

Dava açılırken davalı tarafın kim olduğu gösterilmek zorundadır, aksi taktirde dava dilekçesi işleme

konulmaz. Mahkemenin hiç belirtilmemiş tarafı araştırma yükümlülüğü yoktur.

Aslında hakkın (hukuki ilişkinin) tarafı olmayan bir kişiye dava açılırsa o kişi maddi hukuk anlamında taraf haline gelmez. Fakat dava açısından artık davalı sıfatını taşır. Yanlış kişiye karşı açılan davalarda tarafın değiştirilmesi gerekir.

TARAF

Taraf olmanın önemi, hem davada yapılacak usul işlemleri, hem de davanın sonunda verilecek hükmün bağlayıcılığı (hem icrai hem de kesin hüküm) açısındandır.

Taraf kavramı maddi değil, şekli olarak düşünülmelidir.

Her bir tarafın mutlaka hakkın tarafları olması

gerekmez, bazı durumlarda hakka taraf olmayan

kişiler de davada taraf sıfatı taşıyabilirler.

(8)

TARAF

1.

Kimler taraf olabilir?

TARAF EHLİYETİ

2.

Kimler davayı takip edebilir?

DAVA EHLİYETİ

3.

Taraf ve dava ehliyetleri olmasına rağmen talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olmayanların temsili yetkisi kime aittir?

DAVA TAKİP YETKİSİ

4.

Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler gerçekten o dava ile ilgili midir?

SIFAT (HUSUMET)

29 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAF EHLİYETİ (m. 50)

Davada taraf olabilme, usuli hakkın süjesi olabilme ehliyeti, taraf ehliyetidir.

Taraf ehliyetine sahip kişiler davada davacı ve davalı sıfatını taşıyabilirler.

MADDE 50- (1) Medenî haklardan yararlanma

ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.

TMK Madde 8 - Her insanın hak ehliyeti vardır.

Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.

TMK Madde 28 - Kişilik, çocuğun sağ olarak

tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.

(Cenin söz konusu ise: 427/3: Kayyım atanır)

30 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAF EHLİYETİ

TMK Madde 48- Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler.

Devletin tüzel kişiliği vardır, fakat devlete karşı açılacak davalar Bakanlıklara açılır.

Bakanlıkların tüzel kişiliği olmamasına rağmen devleti temsil etmeleri sebebiyle Taraf Ehliyetleri vardır.

Ayrı tüzel kişiliği olan Genel Müdürlüklere karşı açılacak davalar bunlara karşı açılmalıdır.

İl özel idaresi, köyler ve belediyelerin de tüzel

kişilikleri vardır. Bunlara karşı dava açılması gerekir.

Miras ortaklıkları ve adi şirketlerin tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyetleri de yoktur.

TARAF EHLİYETİ

Taraf ehliyeti dava şartıdır.

Taraf ehliyeti taraf usul işleminin geçerlilik şartıdır, yoksa işlem geçersizdir.

Davacının davanın başında taraf ehliyeti yoksa dava, dava şartı eksikliğinden (usulden) reddedilir.

Davalının taraf ehliyeti yoksa:

Davanın başında yoksa m. 124 çerçevesinde taraf değişikliğine gidilebilir.

Dava devam ederken ortadan kalkarsa (ölüm yoluyla), davaya mirasçılara karşı devam edilebilmesi için hakimin davacıya süre vermesi gerekir. Ancak bunun için mirasçılara karşı devam edilebilecek (mal varlığına ilişkin) bir dava olması gerekir.

Mirasçılara karşı devam edilmezse, dava reddedilir.

Taraf ehliyeti olmadan bir dava görülürse kanun yollarında denetlenir, kesinleşmiş ise bir yol yoktur. Bu hüküm, etkisiz bir hüküm olarak varlığını sürdürür.

(9)

DAVA EHLİYETİ (m. 51)

Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil) ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir. Dava şartıdır.

Medeni Kanuna göre fiil ehliyetine sahip olan kişiler, dava ehliyetine de sahip olurlar.

TMK Madde 10 - Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

TMK Madde 49- Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar.

33 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA EHLİYETİ (m. 51)

Sınırlı fiil ehliyetine sahip olan kimselerin dava ehliyeti yoktur, kanuni temsilcileri onlar adına bu ehliyeti kullanır. Ancak bunun üç istisnası vardır:

1.

Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, kişilik hakları ile ilgili hakları kendi başlarına

kullanabilirler.

2.

TMK Madde 453- Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın

yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile

sorumludur.

3.

Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar,

tasarruf hakkı kendilerine bırakılmış olan serbest mal ve alacaklar üzerinde (TMK m. 359, 455) dava

ehliyetine sahiptirler.

34 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA TAKİP YETKİSİ (m. 53)

MADDE 53- (1) Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir.

Dava takip yetkisi, kural olarak, hakkın tarafındandır. Bir hakkı ihlal edilen veya bir hukuki koruma isteyen kimsenin bu davayı takip etme yetkisi de bulunur. Diğer kimselerin kural olarak böyle bir yetkisi yoktur. Dava şartıdır.

Bazı hallerde ise, hakkın tarafı olmayan bir kimse, hakkın sahibi adına bu davayı açıp yürütebilir. Davayı bu kimse takip etmesine rağmen, hüküm asıl taraf hakkında verilir.

Dava takip yetkisi, şekli taraf kavramının bir sonucudur.

Dava takip yetkisi, temsilden farklıdır, çoğunlukla kanundan doğan istisnai durumlarda tanınmış olan bir yetki söz

konusudur (İİK m. 94/II, 120; TMK m. 550, 551, 562; TTK m. 555, 556).

TARAF SIFATI (HUSUMET)

Sıfat, dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Davanın tarafları şekli anlamda taraftırlar, fakat davanın konusunu oluşturan maddi hukuk ilişkisinin tarafları olup olmadığı sıfat ile tespit edilir.

Uygulamada, davacının sıfatına aktif husumet, davalının sıfatına pasif husumet de denilmektedir.

Sıfat bir dava şartı değildir. Diğer itirazlar gibi dosyadan anlaşıldığı ölçüde hakim tarafından değerlendirilir. Bir kimsenin bir hukuki ilişkinin gerçekten tarafı olup olmadığını tespit edebilmek için kural olarak işin esasına girmek gerekir. Bu yüzden sıfat bir dava şartı değildir.

Sıfat yokluğu söz konusu olursa, dava esastan reddedilir. Bu yüzden söz konusu hüküm

kesinleştikten sonra aynı kişiler arasında aynı sebebe

ve konuya dayanan bir dava açılamaz.

(10)

TARAFLARIN DEĞİŞMESİ

Tarafların değişmesi iki şekilde olabilir:

Mevcut tarafa yeni kişiler eklenmesi ve mevcut tarafın değişmesi.

Değişiklik iradi veya kanunen olabilir.

Kanunen değişiklik ölüm (taraf ehliyetinin ortadan kalkması) ile söz konusu olur:

Mirasçıların devam edebilecekleri türde bir dava söz konusu ise, davacı veya davalının ölümü ile mirasçılar tarafından veya

mirasçılara karşı davaya devam edilebilir.

Ayrıca tüzel kişiliğin ortadan kalkması durumunda da bir halef varsa (örn. Hazine) yine bu şekilde bir değişiklik olur.

37 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAFLARIN DEĞİŞMESİ

Dava sırasında taraflardan birinin ölümü

MADDE 55- (1) Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.

Buradaki süreler hakkında TMK m. 605 vd hükümleri uygulanır.

38 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

TARAFLARIN DEĞİŞMESİ

İradi değişiklik de iki şekilde olabilir:

Müddeabihin (dava konusunun) devri (HMK m. 125) ve

tarafta iradi değişiklik (HMK m. 124).

124. maddedeki hallerde, dava dilekçesinin yeniden gönderilmesi gerekir, eski tarafın yaptığı işlemler geçersiz olur.

TARAFLARIN DEĞİŞMESİ Dava konusunun devri

MADDE 125- (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:

a) İsterse, devreden tarafla olan davasından

vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.

b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.

(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı

tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi,

görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava

kaldığı yerden itibaren devam eder.

(11)

TARAFLARIN DEĞİŞMESİ

Tarafta iradî değişiklik

MADDE 124- (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.

(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.

(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.

(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.

41 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

KANUNİ TEMSİL

Dava ehliyeti olmayan tarafların temsili:

Velayet varsa, anne ve baba birlikte temsil etmek zorundadır, velayet sadece birinde ise, o kimse tek başına temsil edebilir.

Evlat edinen kimse velayet haklarını kullanabilir, evlatlığı temsil edebilir.

Vesayet varsa vasi sadece atanmış olması yeterli değildir, sulh mahkemesinden husumet yetkisi verilmiş olması gerekir (TMK m.

462/8).

Kayyım atanmasını gerektiren bir durum varsa, sadece o iş açısından kayyım tarafından temsil edilir, diğer haller için kişinin dava ehliyeti devam eder.

Dava ehliyeti olmayan bir kimse dava açarsa, hakimin kanuni temsilciye icazet vermesi için bir süre tanıması gerekir. Verilmediği taktirde davayı dava şartı eksikliğinden (usulden) reddeder.

Davalının dava ehliyeti yoksa, dava dilekçesi kanuni temsilciye tebliğ edilir, kanuni temsilcisi yoksa bir kanuni temsilci atanır.

42 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

KANUNİ TEMSİL

MADDE 54 - (1) Kanuni temsilciler, davanın açılıp

yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir.

(2) İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.

(3) Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya

gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.

KANUNİ TEMSİL

Kanuni temsilci atanması sebebiyle yargılamanın ertelenmesi

MADDE 56- (1) Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman

atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.

(2) Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama

ertelenebilir.

(12)

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Dava ehliyetine sahip olan herkes kendisinin açtığı veya kendisine karşı açılan her davayı kendisi takip edebileceği gibi, bir vekil de atayabilir.

MADDE 71- (1) Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir.

İstisna: MADDE 80- (1) Hâkim, taraflardan birisinin, davasını bizzat takip edecek yeterlikte olmadığını görürse, ona uygun bir süre tanıyarak, davasını vekil aracılığıyla takip etmesine karar verebilir. Verilen karara uymayan taraf hakkında, yokluğu hâlindeki hükümlere göre işlem yapılır.

45 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Davaya vekâlet hakkında uygulanacak hükümler MADDE 72- (1) Davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde, kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak üzere, Türk Borçlar Kanununun temsile ilişkin hükümleri uygulanır.

Birden fazla vekil görevlendirilmesi

MADDE 75- (1) Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri, vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir.

Vekilin vekâlet veren huzurundaki beyanı

MADDE 78- (1) Kendisinin de hazır olduğu duruşmada, vekili tarafından yapılan açıklamalara derhâl ve açıkça itiraz etmeyen taraf, bu açıklamalara rıza göstermiş sayılır.

46 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Davaya vekâletin kanuni kapsamı

MADDE 73- (1) Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar:

vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına,

hükmün yerine getirilmesine,

yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve

bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar.

(2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir.

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller

MADDE 74- (1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

1.

sulh olamaz,

2.

hâkimi reddedemez,

3.

davanın tamamını ıslah edemez,

4.

yemin teklif edemez,

5.

yemini kabul, iade veya reddedemez,

6.

başkasını tevkil edemez,

7.

haczi kaldıramaz,

8.

müvekkilinin iflasını isteyemez,

9.

tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,

(13)

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

10.

konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,

11.

alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz,

12.

davadan veya kanun yollarından feragat edemez,

13.

karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,

14.

yargılamanın iadesi yoluna gidemez,

15.

hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz,

16.

hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.

NOT: İkrar için özel bir yetki gerekmez. Ancak ikrar davayı sona erdirecek bir nitelik taşıyorsa, davayı kabul veya feragat gibi değerlendirilmelidir.

49 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Avukat olmayan kişilere de vekalet verilebilir. Ancak Avukatların tekel yetkisi çerçevesinde bu vekilin bir avukat tutması gerekir, davayı bizzat takip edemez.

Görevlendirilen avukat vekaletini ibraz etmek zorundadır:

MADDE 76- (1) Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından onaylanan ya da

düzenlenen vekâletname aslını veya avukat

tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.

(2) Kamu kurum ve kuruluşlarının avukatlarına, yetkili amirleri tarafından usulüne uygun olarak düzenlenip verilmiş olan temsil belgeleri de geçerli olup, ayrıca noterce onaylanmasına gerek yoktur.

50 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması MADDE 77- (1) Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul

işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde

vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.

(2) Vekâletnamesiz işlem yapmasına izin verilen ancak haklı bir sebep olmaksızın süresi içinde vekâletname ibraz etmeyen avukat, celse harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahkûm edilir. Bunu kötüniyetle yapan avukat aleyhine, ceza ve disiplin soruşturması açılmasını sağlamak üzere, Cumhuriyet başsavcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına durum yazıyla bildirilir.

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması

(3) Bir tarafın avukat tutmak istemesi sebebiyle, yargılama hiçbir şekilde başka bir güne bırakılamaz.

(4) Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz. Ancak, dosyanın incelenmemiş olması geçerli bir özre dayanıyorsa, hâkim bir defaya mahsus olmak üzere, kısa bir süre verebilir.

Verilen süre sonunda, dosya incelenmemiş olsa bile

davaya devam olunur.

(14)

İRADİ TEMSİL (VEKALET)

Vekilin azli ve istifasının şekli

MADDE 81- (1) Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur.

Vekilin istifası

MADDE 82- (1) İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder.

(2) Vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet veren davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.

Vekilin azli

MADDE 83- (1) Vekil ile takip edilen davada, vekilin azli hâlinde vekâlet veren, davayı takip etmez ve iki hafta içinde bir başka vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.

53 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ARKADAŞLIĞI

Davada iki taraf vardır. Fakat her bir tarafın birden fazla kişiden oluşması mümkündür.

Böyle bir durumda dava arkadaşlığı söz konusu olur.

Davacı taraf birden fazla kişiden oluşuyorsa aktif dava arkadaşlığı, davalı taraf birden fazla kişiden oluşuyorsa pasif dava arkadaşlığından bahsedilir.

Dava arkadaşlığına sübjektif dava birleşmesi adı da verilmektedir.

Dava arkadaşlığı maddi veya usuli olabileceği gibi, ihtiyari ve mecburi olabilir.

54 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI

MADDE 57- (1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:

1.Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.

2.Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.

3.Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.

Bu hallerden birisi olmamasına rağmen dava birden çok kişi tarafından veya birden çok kişiye karşı açılırsa, hakim davaların ayrılmasına karar verir.

Bu hallerden biri olmasına rağmen ayrı ayrı açılmışsa, o zaman da davaların birleştirilmesi söz konusu olabilir.

İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI

İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu MADDE 58- (1) İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder. Buna göre:

Bu davalar birbirinden bağımsızdır, aslında dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır.

Her bir dava arkadaşı ayrı ayrı savunma yapabilir.

Dava şartları ve engelleri ayrı ayrı incelenir.

Ayrı ayrı taraf usul işlemleri yapabilirler, ayrı ayrı vekil atayabilirler, süreler ayrı ayrı hesaplanır.

Ayrı hükümler verilebilir, yargılama giderlerine ayrı ayrı karar verilir.

Taraflardan birisi temyize başvurursa ve hüküm bozulursa sadece kendisi yararlanır, diğer taraf yararlanamaz.

Bu davaların birlikte görülmesinin faydası, tahkikat aşamasının tek olmasıdır.

(15)

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

MADDE 59- (1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri

sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.

Mecburi dava arkadaşlığı çoğunlukla maddi hukuktan kaynaklanmaktadır.

Bazı hakların ve yükümlülüklerin bunun tüm süjelerince hep birlikte yerine getirilmesi gerekir.

Bu durum birlikte hareket etme zorunluluğu (örn.

İştirak halinde mülkiyet) veya bölünemezlikten (örn. Birden fazla kiracının tahliyesi)

kaynaklanmaktadır.

57 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

Mecburi dava arkadaşlarının davadaki durumu

MADDE 60- (1) Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır.

Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri*, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.

* Davaya son veren usul işlemleri (feragat, kabul, sulh) hariç.

58 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı:

Bazı hallerde ise maddi hukuk bakımından böyle bir zorunluluk olmamasına rağmen bir kanun hükmü gereği davaların birlikte açılması zorunlu olabilir.

Örneğin nesebin reddi davası anne ve çocuğa karşı birlikte açılır (TMK m. 286); asli müdahale davası her iki tarafa karşı açılır (m. 65); Yargıtay’a göre alt işçilik halinde davalı olmaları halinde alt işveren ve asıl işveren arasında şekli mecburi dava arkadaşlığı bulunur.

Ancak bu durumlar sadece davanın açılması bakımından söz konusudur.

Davanın işleyişi bakımından bu arkadaşlar, ihtiyari dava arkadaşı gibi olurlar; ortak savunma yapmak zorunda değildirler.

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

Mecburi Dava Arkadaşlığı Hükümlerine Aykırılık:

Aktif mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda:

Tüm arkadaşlar birlikte dava açmak zorundadır.

Bunlardan sadece biri veya birkaçı davayı açarsa, mahkeme, diğer mecburi dava arkadaşlarının da davaya (davacı olarak) katılmalarını veya muvafakat etmelerini sağlaması için davacıya veya davacılara bir süre verir.

Davacı verilen kesin süre içerisinde diğer mecburi dava arkadaşlarının davaya katılmalarını veya

muvafakat etmelerini sağlayamaz ise, dava sıfat

yokluğundan (esastan) reddedilir.

(16)

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

Mecburi Dava Arkadaşlığı Hükümlerine Aykırılık:

Pasif mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda:

Tüm arkadaşlara karşı birlikte dava açılması zorunludur.

Bunlardan sadece biri veya birkaçına karşı dava açılmışsa, mahkeme, diğer mecburi dava

arkadaşlarına da davayı teşmil etmesi için davacıya bir süre verir.

Davacı verilen kesin süre içerisinde davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmezse, dava sıfat yokluğundan (esastan) reddedilir.

61 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

FER’İ MÜDAHALE

Hüküm sadece taraflara ilişkin olabilir. Fakat bununla birlikte verilecek hüküm üçüncü bir kişiyi etkileyecek olabilir. Örneğin davayı kaybeden tarafın üçüncü bir kişiye bunu rücu etme hakkı bulunabilir.

Bu üçüncü kişiler taraf sıfatı ile (dava arkadaşı olarak) davada yer alamazlar, fakat davaya

müdahil sıfatı ile katılmaları mümkündür.

Müdahil mutlaka taraflardan birinin yanında yer alır ve ona yardım eder. Yardım ettiği taraf davayı kazanırsa, müdahil ile arasında bir dava ilişkisine gerek kalmayacağı için usul ekonomisi ilkesine katkıda bulunur.

62 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

FER’İ MÜDAHALE

Feri müdahilin bir takip yetkisi bulunmaz, yanında katıldığı tarafın takip yetkisini

kullanır.

Yanında katıldığı tarafa yardımcı olacak usul işlemleri yapabilir.

MADDE 66- (1) Üçüncü kişi, davayı

kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.

FER’İ MÜDAHALE Şartları:

Yürüyen (derdest) bir dava olmalıdır.

Tahkikat aşaması bitene kadar yapılabilir, istinafta da tahkikat aşaması bitene kadar

mümkündür. Temyizde tahkikat aşaması olmadığı için mümkün değildir.

Mecburi dava arkadaşları feri müdahil olamazlar, çünkü dava arkadaşı olmak zorundadırlar, ihtiyari dava arkadaşları ise birbirlerinin davalarında feri müdahil olabilirler, çünkü bu davalar bağımsızdır.

Feri müdahil dava ve taraf ehliyetlerine sahip

olmalı; hukuki yararı bulunmalıdır (verilecek

hüküm kişiyi etkileyecek olmalıdır). Hukuki yarar

olayın özelliklerine göre değerlendirilir.

(17)

FER’İ MÜDAHALE

Usulü:

MADDE 67- (1) Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale

sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur.

(2) Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir.

Müdahale talebinin kabulü veya reddi bir ara karar olduğu için ancak nihai kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir. Herhangi bir itiraz vb. söz konusu değildir.

65 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

FER’İ MÜDAHALE

Fer’î müdahilin durumu

MADDE 68- (1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.

(2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.

66 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

FER’İ MÜDAHALE

Fer’î müdahalenin etkisi

MADDE 69- (1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.

(2) Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil,

1.zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya

2.yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da

3.kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek,

yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir.

DAVANIN İHBARI

MADDE 61- (1) Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.

(2) Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması

mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir.

İhbarın amacı, ihbar edilen kişinin feri müdahil olarak davaya katılmasını sağlamaktır. Bu durum feri müdahalenin etkisi (m. 69) ile bağlantılıdır.

MADDE 64- (1) İhbar edilen davada verilen hükmün

ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69 uncu maddenin

ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.

(18)

DAVANIN İHBARI Şartları:

1.

Yürüyen (derdest) bir dava olmalıdır.

2.

Tahkikat aşaması bitene kadar yapılabilir, istinafta da tahkikat aşaması bitene kadar mümkündür. Temyizde tahkikat aşaması olmadığı için mümkün değildir.

3.

İhbar ancak üçüncü kişiye yapılabilir, davanın taraflarına yapılamaz.

4.

İhbar edilecek kişi ile ihbar eden arasında rücu ilişkisi olması gerekir.

69 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVANIN İHBARI

İhbarın şekli

MADDE 62- (1) İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir.

(2) Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.

Tek taraflı bir işlemdir, mahkemenin veya karşı tarafın bir etkisi yoktur. Mahkeme aracılığıyla yapılması da

mümkündür.

İhbar üzerine üçüncü kişi isterse mahkemeden feri müdahil olarak davaya katılma talep edebilir. Feri müdahale için gerekli koşullar varsa mahkeme kabul eder.

Feri müdahil, şartları varsa, ihbarda bulunan taraf yerine diğer tarafın yanında da davaya katılabilir.

70 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVANIN İHBARI Sonuçları:

Maddi hukuka ilişkin sonucu, zamanaşımının kesilmemesidir (kambiyo senetleri hariç –TTK m.

750).

Usul hukukuna ilişkin sonucu ise ihbarın etkisidir.

İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.

Bu hüküm hem katılma hem de katılmama halleri için geçerlidir.

Öngörülen sonuç her iki halde de doğar, yeter ki ihbar yapılmış olsun.

FER’İ MÜDAHALE

Fer’î müdahalenin etkisi

MADDE 69- (1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.

(2) Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil,

1.zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya

2.yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da

3.kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek,

yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı

yürüttüğünü ileri sürebilir.

(19)

ASLİ MÜDAHALE

MADDE 65- (1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.

(2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.

Asli müdahale çekişmesiz yargıda da mümkündür.

Çekişmesiz yargı işi asli müdahale ile çekişmeli hale geliyorsa, çekişmeli yargıya dönüşür ve bu şekilde görülüp karara bağlanır.

Asli müdahil mutlaka taraflar dışında bir üçüncü kişi olmalıdır. Kendisine ihbar edilen kimse de asli müdahale davası açabilir.

73 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

ASLİ MÜDAHALE

Gerçek anlamda bir dava olduğu için tüm dava şartları asli müdahale açısından da geçerlidir.

İlk davanın tarafları arasında şekli mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olur.

İlk davanın görüldüğü mahkeme görevli ve yetkilidir. Başka yerde de açılabilir, ama o zaman asli müdahale davası olmaz.

Hakim her iki davayı birlikte görebilir, veya birini bekletici sorun yapabilir.

74 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA

Dava: Başkaları tarafından hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan kimsenin, yeniden tartışma konusu

yapılmayacak şekilde ve geleceğe yönelik olarak, bu ihlalin ve tehlikenin bertaraf edilmesi için mahkemeden hukuki korunma talep etmesidir.

Dava: Bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacı), mahkemeden hukuki korunma istemesidir.

Dava Hakkı: Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisidir. Dava hakkı asıl sübjektif haktan ayrı bir hak değildir. Sadece dava hakkı yalnız başına devredilemez veya haczedilemez, asıl hakla birlikte devir veya haczedilebilir.

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Dava şartları: Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı (veya yokluğu) mutlaka gerekli olan şartlardır.

Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.

Taraflar da dava şartı eksikliğini her zaman ileri sürebilirler.

Mahkeme, dava şartı eksikliğini tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.

Ancak, dava şartı eksikliğinin giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı eksikliğini giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

Usulden reddedilen dava, gerekli şartların tamamlanmasıyla yeniden açılabilir.

Mahkeme dava şartlarını davanın başında, en geç ön inceleme duruşmasının sonunda incelemeli ve varlıklarından emin olmalıdır. Ancak bu aşamadan sonra da mahkeme davayı dava şartı yokluğu sebebiyle reddedebilir.

(20)

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Dava şartı eksikliği, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu eksiklik

giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı eksikliğinden ötürü, dava usulden reddedilemez.

Dava şartı olmamasına rağmen (hatalı olarak) esasa ilişkin karar verilmiş fakat bu eksiklik giderilmişse BAM kararı kaldırmamalı veya Yargıtay kararı bozmamalıdır, dava şartı eksikliği ortadan kalkmıştır.

Dava şartı yokluğundan reddedilen davada temyiz sırasında eksik tamamlanırsa, Yargıtay kararı bozamaz, mahkemenin kararı doğrudur.

Dava şartları için bir sıra yoktur, ancak bir dava şartının incelenmesi, diğerinin incelenmesini gereksiz kılıyorsa önce onun incelenmesinde fayda vardır. Bu sebeple önce mahkemeye ilişkin dava şartlarının, ondan sonra taraflara ilişkin dava şartlarının, en son da dava konusuna ilişkin dava şartlarının incelenmesi uygun olur.

77 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115) MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

b) Yargı yolunun caiz olması.

c) Mahkemenin görevli olması.

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

d) Tarafların*, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

* Maddede yazılmamış olmakla birlikte, iki tarafın varlığı da bir dava şartıdır.

78 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. (Derdestlik)

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. (Maddi anlamda kesin hükmün önleyici etkisi) (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler

saklıdır.

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

Türk Mahkemeleri coğrafi olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde faaliyet gösterebilirler. Yabancı

mahkemeler de, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde faaliyet gösteremezler. Böyle bir ihtiyaç olduğunda istinabe kurumuna başvurulur.

Kural olarak (yerli – yabancı) bütün gerçek ve tüzel kişiler, Türk Yargısına tabidir. Ancak bunun bazı istisnaları vardır.

Bir devlet, başka bir devletin mahkemeleri önünde egemenlik işlemlerine ilişkin olarak yargılanamaz.

Bir devlet, başka bir devletin mahkemeleri önünde özel hukuk ilişkilerinden dolayı ise yargılanabilir. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devlete karşı dava açılabilir, bu konudaki tebligat bu ülkelerin Türkiye’deki diplomatik temsilcilerine yapılabilir.

(21)

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

Türkiye’deki diplomatik temsilciler ise ceza yargısından mutlak olarak muaf olmakla birlikte, hukuk

yargısında bazı durumlarda muaf değildirler:

a)

Diplomatik temsilcilerin Türkiye’de bulunan özel taşınmazıyla ilgili ayni hak davaları.

b)

Diplomatik temsilcilerin vasiyeti tenfiz memuru, mirasın idarecisi, mirasçı veya vasiyet olunan kişi sıfatıyla ilgili bulunduğu mirasa ilişkin davalar.

c)

Diplomatik temsilcinin, Türkiye’de resmi görevleri dışında icra ettiği herhangi bir mesleki veya ticari faaliyet ile ilgili davalar.

81 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

Bu kimseler tanıklık yapmak zorunda değildirler, fakat isterlerse yapabilirler.

Bu kimselere karşı Türkiye’deki kurumlar tarafından tebligat yapılamaz.

Bu kimselere karşı icra takibi yapılamaz.

Bu kimseler kendileri dava açabilirler veya açılmış olan davalara müdahale edebilirler.

Böyle bir durumda bu kişilere karşı dava açılması mümkündür.

82 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115) MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

b) Yargı yolunun caiz olması.

c) Mahkemenin görevli olması.

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

d) Tarafların*, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

* Maddede yazılmamış olmakla birlikte, iki tarafın varlığı da bir dava şartıdır.

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

(22)

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115) Davacının yatırması gereken gider avansının

yatırılmış olması

Davacı, yargılama harçları ile birlikte, her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.

Aslında bu şart yoksa zaten davanın açılamaması gerekir. Buna rağmen açılmışsa süre verilmeli, süre içinde yatırılmazsa dava reddedilmelidir.

Kanun yürürlüğe girdiği tarihte (1.10.2011) devam eden davalarda da gider avansı yatırılmak

zorundadır.

Adli yardım kararı ile adli yardımdan yararlanan kimselerin yatırmasına gerek yoktur.

85 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi (30 Eylül 2017) Gider avansı

MADDE 3 – (1) Davacı, bu Tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri ile dosyanın bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay’a gidiş dönüş ücretleri gibi giderleri kapsar.

Gider avansı miktarı MADDE 4 – (1) Davacı,

a) Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri,

b) Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri,

c) Dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 85 TL. ulaşım gideri,

ç) Dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, (165 TL – 330 TL) d) Diğer iş ve işlemler için 55 TL,

toplamını avans olarak öder.

86 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi

MADDE 84- (1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:

a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.

b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.

(2) Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.

(3) Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Teminat gösterilmesine ilişkin kararın

gereğinin yerine getirilmesi

Teminat gerektirmeyen hâller

MADDE 85- (1) Aşağıda sayılan hâllerde teminat istenemez:

a) Davacının adli yardımdan yararlanması.

b) Davacının, yurt içinde istenen teminatı

karşılamaya yeterli taşınmaz malının veya ayni teminatla güvence altına alınmış bir alacağının bulunması.

c) Davanın, sırf küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması.

ç) İlama bağlı alacak için ilamlı icra takibi yapılmış

olması.

(23)

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması Dava hakkına sahip olmak tek başına yeterli değildir.

Davacının bir davayı açabilmesi için, güncel ve

korunmaya değer bir hukuki yararının olması gerekir.

Davacının hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına ihtiyaç duyuyor olması gerekir.

Çok küçük bir alacak söz konusu ise de hukuki yarar vardır. Fakat alacağı küçük parçalara bölerek ayrı ayrı dava etmekte bir hukuki yarar yoktur.

Hukuki yarar dava açıldığı anda bulunmalıdır, daha sonra doğacak bir alacak için dava açılamaz.

Bununla birlikte hukuki yarar kanun maddeleri ile de var kabul edilebilir.

Hukuki yarar tamamlanabilir bir eksiklik değildir, davanın başında (ve hüküm kesinleşinceye kadar) bulunması gerekir.

89 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115) Davacının, dava açmakta hukuki yararının

bulunması

Eda Davalarında davacı, dava açmadan başka bir hukuki yol ile ve aynı güvende alacağına

kavuşabiliyorsa, hukuki yarar yoktur.

Örneğin ilamsız icra takibi yapılmış, borçlu itiraz etmemiş ve takip kesinleşmiş ise, dava açmakta bir hukuki yarar yoktur.

Veya elinde ilam niteliğinde bir belge varsa (İİK m. 38), dava açmasına gerek yoktur, ilamlı takip yapabilir.

Hukuki yarar davanın ve tarafların özelliklerine göre değerlendirilmelidir.

90 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Göksu - Medeni Usul Hukuku

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

Eda davalarında hukuki yarar kural olarak var kabul edilir. Ancak mahkemenin hukuki yararın bulunup bulunmadığını araştırması gerekir.

Tespit davalarında hukuki yarar özellikle arandığı için, davacının bunu ortaya koyması gerekir (m.

106/2).

İnşai davalar sadece kanunda öngörülen hallerde açılabildiği için bu davalarda da kural olarak hukuki yararın varlığı esastır. Ancak bulunup bulunmadığı yine mahkemece araştırılır.

Hukuki yarar sadece davalar için değil, her hukuki koruma için geçerlidir. Kanun yoluna başvurmada, feri müdahalede, delil tespitinde ve geçici hukuki korumalarda (örn. İhtiyati tedbir) hukuki yarar aranır.

DAVA ŞARTLARI (HMK m. 114 – 115)

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından yayımlanan “Personel Sertifikasyon Mekanizmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ve “Veri Koruma Görevlisi

Yukarıda yer verilen içtihatlara uygun olmakla beraber sübjektif ehliyetin yokluğuna ilişkin olan bir başka davada Danıştay Onuncu Dairesi; idari işlemlerin hukuka

Yazının Yetkili Makam Tarafından İmzalanması İlgili Birim/İdareye Görüş,Bilgi,Belge İstem. Yazısının Hazırlanması

Hukuk davalarında taraflarca hazırlama ilkesi yani delilleri tarafların sunması ilkesi söz konusudur.. Ayrıca taraflarca tasarruf ilkesi söz konusudur, Yani kimse dava

Bu bağlamda icra kavramı, cebri icra çeşitleri, icra organları, ilamsız icra ve bunun çeşitleri, ilamlı icra, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu,

EHLİYETİNDEN VAZGEÇEMEZ HİÇ KİMSE TAMAMEN VEYA KISMEN FİİL EHLİYETİNDEN VAZGEÇEMEZ HİÇ KİMSE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ HUKUKA VE AHLAKA AYKIRI OLARAK SINIRLAYAMAZ HİÇ

Sorunu”, s.11 (Kripto Paraların Eşya Niteliği).. herkese karşı ileri sürülebilir 78. Kripto paralardaysa, kripto paraların ileri sürülebileceği kimse yoktur. Kripto

Dava konusu olan hukuki ilişki birden fazla kişi arasında ortaktır ve mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir hüküm verilmesi gereken hallerde dava