• Sonuç bulunamadı

SU VE ATIKSU MİKROBİYOLOJİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SU VE ATIKSU MİKROBİYOLOJİSİ"

Copied!
27
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SU VE ATIKSU

MİKROBİYOLOJİSİ

(2)

Bakteriler

Bakteriler, sularda en yaygın bulunan

mikroorganizmalardır.

Bakterilerin sulardaki en belirgin etkileri (Serratina, Flavobacterium ve

kromobacterium) değişik renklerde suda çözünmeyen boyalar oluşturarak

istenmeyen şartların oluşmasına neden

olmalarıdır.

(3)

Bakteriler

Bazı tür bakterilerin (Pseudomonas gibi), gıda ürünlerinin tadını

bozduğu ve bağırsak hastalıklarına

neden olabildikleri bilinmektedir.

(4)

Bakteriler

Yeraltı sularında rastlanan diğer bir grup bakteriler de demir ve mangan bakterileridir.

Bu bakteriler ise, suyun estetik kalitesini bozmakta, rengini

değiştirmekte ve su borularında

tıkanmalara neden olabilmektedir.

(5)

Bakteriler

Bakteriler, ön çökeltme havuzlarında nispeten giderilirler.

Esas bakteri giderimi, aktif çamur ve damlatmalı filtre gibi aerobik arıtım sistemlerinde sağlanır.

Bu sistemlerle %85-95 bakteri giderimi sözkonusu olabilmektedir.

Hala hayatta kalan bakteriler dezenfeksiyon ile giderilebilir.

Bununla birlikte, arıtılmış suların alıcı sulara deşarj edildikten sonra seyrelmesi ile de bakteri

konsantrasyonları azalma gösterir.

(6)

Virüsler

Virüsler, organizmaları enfekte ettikleri için zararlı canlılardır.

Yüzeysel sulara giren virüsler bu sularda çoğalmamakla birlikte, canlılıklarını uzun süre devam ettirebilmektedirler.

Arıtma ünitelerinde organizmaları

etkisiz hale getirdikleri gibi insan ve bitkilere de zarar vermektedirler.

(7)

Virüsler

Atıksuların ön çöktürme havuzlarından geçirilmesi ile %50’ye kadar virüs

giderimi sağlanabilmektedir.

Ancak bazı durumlarda çökelmiş

çamurdan bir kısım virüsün tekrar suya karıştığı ve dolayısıyla virüs sayısında artma gerçekleştiği de görülmüştür.

(8)

Virüsler

Atıksularda bulunan toksik maddeler

virüslere etki ederek %70-90 arasında bir giderim verimi sağlarlar.

Ancak virüsler, çökelmiş çamurda da faaliyetlerini sürdürdüklerinden dolayı çamurların nihai bertarafında önemli bir tehlike oluştururlar.

(9)

Virüsler

Aktif çamur, damlatmalı filtre ve oksidasyon havuzlarında da virüs giderimi sağlanabilmektedir.

Ancak virüslerin tamamının giderildiği sistemler, rekarbonasyon, kum

filtrasyonu, aktif karbon oksidasyonu, klor veya ozonla dezenfeksiyon gibi ileri arıtım sistemleridir.

(10)

Algler

Alglerin, su ortamında fazla miktarlarda

bulunmaları, sularda koku ve tat problemlerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Bazı algler zararlı da olabilmektedir. Su ortamında bazı balıklar için toksinler saçabilmektedirler.

Planktonik alglerin büyümesi, arıtma tesislerinde kum filtrelerini tıkayabilmektedirler.

(11)

Algler

Ayrıca, depolarda ve dağıtma

şebekelerinde su kalitesinin zararlı bir şekilde bozulmasına neden olan diğer organizmaların büyümesi için besin

maddesi oluşturarak, dolaylı yolla da zararlı etkileri vardır.

(12)

Algler

Bazı alglerin su ortamında kirlenmenin önemli işaretçisi durumundadırlar.

Aşırı miktarda çoğalmaları, göllerde ötrofikasyona neden olur.

(13)

Algler

Atıksu arıtma sistemlerinde yeterli

miktarda nütrient giderimi yapılamadığı durumlarda, özellikle çökeltim havuzu çıkışında ve savaklarında alg oluşumu gözlenebilmektedir.

Bu durumda, savaklama sisteminde tıkanmalar olabilmekte ve kötü bir görünüme neden olmaktadır.

(14)

Algler

Fotosentetik mikroorganizmalar oldukları için, algleri yok etmenin en etkili yolu

ışıktan korumaktır.

Bu da su depolarının üzerini kapamakla sağlanabilmektedir.

Ancak geniş yüzeylerde, bu önlemin

kullanılamadığı yerlerde bakır sülfat ve klor gibi kimyasallar kullanılarak alg

giderimi sağlanabilmektedir.

(15)

Mantarlar

Mantarlar, su ve atıksularda diğer organizmalar göre daha az sayıda ve daha az türde bulunurlar.

Arıtma sistemlerinin duvarlarına

yapışmış şekilde, gri renkte pamuğa

benzer topluluklar halinde görülürler.

(16)

Mantarlar

Damlatmalı filtrelerde, biyolojik film için bağlayıcı özellik gösterirler.

Aktif çamur sistemlerinde, şişkin çamur problemine neden olur.

Hacmi büyüyen çamurun yoğunluğu

azalacağından çökelmesi zorlaşır ve bu nedenle aktif çamur sistemlerinde

bulunmaları istenmez.

(17)

Protozoalar

Protozoalar, atıksularda ve atıksu arıtma işlemlerinde bakterilerden sonra, en çok rastlanan ve en önemli olan

mikroorganizmalardır.

Protozoalar, sularda genellikle bakterilerin üzerlerinde büyürler.

Ciliatlar, arıtma ünitelerinde en fazla rastlanan protozolardır.

(18)

Protozoalar

Atıksu arıtma sistemlerinde, süspanse

haldeki maddeleri tükettiklerinden dolayı, olumlu etki yapmaktadırlar.

Özellikle çamur çürütme tanklarında,

aktif çamur proseslerinde ve damlatmalı filtrelerde bol miktarda bulunurlar.

Bakterilerle beslendikleri için, suyun temizlenmesinde yardımcı olurlar.

(19)

ARITMA

MİKROBİYOLOJİSİ

Doç. Dr. N. Gamze TURAN

(20)

Biyolojik Arıtım

Atıksuların biyolojik olarak arıtımında mikroorganizmalardan faydalanılır.

Biyolojik arıtma, atıksuyun içinde bulunan askıdaki koloidal veya çözünmüş organik maddelerin mikroorganizmalarca

parçalanması ve çökebilen biyolojik floklar ile sıvının içinde kalan veya gaz olarak

atmosfere karışan sabit inorganik bileşenlere dönüşmesidir.

(21)

Biyolojik Arıtma

Biyolojik arıtma sistemleri değişik

şekillerde sınıflandırılabilirler. Ortamda oksijen varlığına göre, aerobik ve

anaerobik olarak sınıflandırılan bu sistemler, kullanılan organizmaların sistemdeki durumuna göre asılı

(süspanse) ve sabit film (fixed film)

prosesleri olarak da sınıflandırılabilirler.

(22)

Biyolojik Arıtma Sistemleri

Biyolojik Arıtma Sistemleri

Aerobik Arıtma

Sistemleri Anaerobik Arıtma

Sistemleri

Asılı Sistemler Aktif Çamur Oksidasyon Havuzu Oksidasyon Hendeği Havalandırmalı Lagün

Sabit Film Sistemler Damlatmalı Filtre

Dönen Biyodisk Akışkan Yatak

Asılı Sistemler Kontakt (Karıştırmalı)

Sistemler

Yukarı Akımlı Çamur Yatağı

Sabit Film Sistemler Dolgulu Kule (Karıştırmasız)

Akışkan Yatak

(23)

Aerobik Biyolojik Arıtma

Bütün aerobik arıtma proseslerinde organik atıklar

(a) sentez ve

(b) oksidasyon

yolu ile yok olurlar.

(24)

Aerobik Biyolojik Arıtma

Diğer bir deyişle organik

maddelerin bir kısmı yeni hücrelere dönüşürken (sentez), geri kalan

kısım enerji üretmek amacıyla

oksidasyona tabi tutulurlar.

(25)

Aerobik Biyolojik Arıtma

Organik maddeler yok olmaya

başlayınca biyolojik hücrelerin bir kısmı gerekli enerjiyi sağlamak

amacıyla kendi kendini oksitler

(içsel solunum).

(26)

Anaerobik Biyolojik Arıtma

Atıksuyun anaerobik şekilde arıtılması organik maddelerin

moleküler oksijenin bulunmadığı bir ortamda anaerobik

mikroorganizmalar tarafından

parçalanması ile gerçekleşir.

(27)

Anaerobik Biyolojik Arıtma

Bu biyolojik işlem sırasında organik

maddeler asit yapıcılar diye adlandırılan mikroorganizmalar tarafından organik asitlere dönüştürülür.

Organik asitler de metan yapıcı

mikroorganizmalar tarafından metan, karbondioksit ve hidrojen sülfür

gazlarına dönüştürülür.

Referanslar

Benzer Belgeler

Microsoft araflt›rmac›lar›ndan Ken Hinckley, flampanya kadehi gibi tokuflturulduklar›nda, haf›zalar›ndaki bilgileri birbirine aktaran düzenekler üzerinde

Giriş atıksuyunda sırası ile PAH ve KOİ baz alınarak hesaplanan EC 50 değerleri 50.65 ng/mL ve 820 mg/L iken çıkış atıksuyunda 5.25 ng/mL ve 68.5 mg/L’ye azalmış olup

Maksimum eritromisin kon- santrasyonunda ise 3872 mg/l olan giriş KOİ konsantrasyonu anaerobik arıtım sonrası 765 mg/l’ye, anaerobik arıtımı takiben aerobik arı- tım sonrası

 Gram (+) pozitif veya Gram (–) negatif olsun kristal viyolet boyası ile tüm bakteriler mor renge boyanırlar. Ortama

TAK sorbenti üzerine Arsenik adsorpsiyonu için 293K’de elde edilen Langmuir İzotermleri grafiği... Fe 3 O 4- TAK sorbenti üzerine Arsenik adsorpsiyonu

MY’nin AK sorbenti üzerine adsorpsiyonu için 318K’de elde edilen Freundlich izotermleri grafiği.. Tablo 6.10.’da 298K’de Fe 3 O 4 -AK sorbenti üzerine MY adsorpsiyonu için

 En içte nükleer materyal ve sitoplazma  Etrafında sitoplazmik membran vardır...

Bakteri biyofilmlerinin oluşumu bakteri- ler tarafından kontrollü olarak sürekli yenilenebildi- ği için, üretilen yapay biyofilm sistemi yaralandığı ya da bozulduğunda