• Sonuç bulunamadı

ERGENLİK DÖNEMİ: ÜSTBENLİĞİN GELİŞMESİNDE KRİTİK BİR EVRE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ERGENLİK DÖNEMİ: ÜSTBENLİĞİN GELİŞMESİNDE KRİTİK BİR EVRE"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KRİTİK BİR EVRE

Celal Odağ*, Müge Tamar**

Ö ZET

E rgenlik k ısa ca hızlı değişim v e y e n id e n ya p ıla n m a dönem idir. D eğişim v e hızlı y a p ıla n m a sü reçleri çoğulnedenlidir, çokyanlıdır, eşzam an lı ve hızlı b ir çö zü m e gü dü len m işlerdir. Ç oğulnedenlilik, çokyanlılık, eşzam an lı ve hızlı b ir çö zü m e g ü d ü len iş ru h s a l süreçlerin sıra v e d ü zen in i bozar, s a p ­ m a la r ve çelişkilere n ed en olur. K en d isi değişen ve y e n id e n ya p ıla n a n ü stb e n lik bu sapm aların ve çelişkilerin etkisin dedir, am a aynı za m a n d a bu sa p m a v e çelişkilerden ö zetle gelişim in dü zen in d en ve d en etim in d en d e soru m lu du r. Süregiden ayrışm a süreçleri, y e n id e n etkin leşen p reö d ip a l ve ödipal sorunlar, şid d etlen en dü rtü ler, m o to r etkinliğin a rtm ası, üstben liğin değişim ine, y e n id e n y a p ıla n ­ m a sın a dam galarını vu ran ru h s a l etm en lerin başlıcalarıdır. Ü stbenliğin gözetlem e, denetlem e, değerlen dirm e işlevleri d ö n em d e gü n celleşen ird elem ed e önem li roller oynar. B öylece ço cu k ü stb en - liği sorgulanır, değişim e uğrar, ç o cu k lu k ta k i gam sızlığın y e rin i so ru m lu lu k v e g ö rev bilinci alm aya başlar. Özetle, ergenlik d ö n em in d e üstben liğin değişim i ve y e n id e n ya p ıla n m a sı çözü m bekleyen b a şk a sorunların etkisin dedir, onlara b ü y ü k ben zerlikler gösterir, onlarla birliktedir, onlardan so y u t­

la m a k olanaksızdır.

A n a h ta r s ö z c ü k le r : ergenlik, ü stben lik, gelişim .

SUMMARY: THE STAGE OF ADOLESCENCE: A CRITICAL PHASE IN THE FORM ATION OF THE SUPEREGO

B riefly sta te d , ad o lescen ce is a p h a s e o f ra p id change a n d reform ation. P rocesses o f change a n d refor­

m a tio n du rin g ad o lescen ce are m u ltica u sa l, versatile, sim u lta n eo u s a n d m o tiv a te d to “q u ick fixes."

M u lticau sality, versatility, sim u lta n ity a n d m otivation for q u ick solu tion s, a t th e sa m e tim e, d istu rb s th e order a n d stru c tu r e o f p s y c h ic p ro c e s s e s a n d ca u se con tradiction s a n d deviations. The superego, w hile b ein g in a s ta te o f change a n d reform ation, is lik e ly to b e in flu en ced b y th e s e con tradiction s a n d direction al changes. Yet, a t th e sa m e tim e, i t is in charge o f th em a n d re sp o n sib le fo r th e order a n d control o f th e overall developm en t. O ngoing p ro c e s s e s o f separation , reactivation o f p reo ed ip a l a n d oedipal p ro b lem s, h eig h ten in g o f drives a n d an in crea se o f m o to r-a c tiv ity c o n stitu te th e m ain p s y c h ic factors th a t a s s u m e th e le a d w ithin th e tran sition a n d reform ation o f th e superego. The su p e re g o ’s fu n ction to observe, control a n d eva lu a te is cru cial to th is critical ju d g e m e n t-p ro c e ss d u r­

in g adolescence. O nly w ith this a b ility a ch ild-su perego is called in to q u estio n a n d then changed; a n e w co n scio u sn ess o f re s p o n sib ility a n d s e n s e o f d u ty ta k es on th e p la c e o f th e ch ild h o o d ’s care­

le s sn e ss . In short, th e tran sition a n d reform ation o f th e su perego du rin g ad o lescen ce is in flu en ced b y o th e r p ro b le m s th a t are y e t unresolved.

K e y w o rd s: adolescence, superego, developm en t.

GİRİŞ

Ergenlik kısaca hızlı değişim ve yeniden yapılanm a dönem idir. Hızlı değişim ve yeniden yapılanm a yalnızca bedenin hızlı büyüm esi, cin­

sel organların değişmesi, dürtülerin şiddetlen­

mesiyle sınırlı değildir, ruhsal yapımız da bu evrede hızla değişir ve yeniden yapılanır. Hatta araştırıcılara göre ergenlik fizyolojik değişime ruhsal bir yanıt olma özelliğini taşır.

Pubertenin şiddetlenen biyolojik değişiklikleri, nedeni oldukları değişim ve yeniden yapılanma sorunlarını, sıkıntılarını da birlikte getirir.

Erikson (1956) bunun 'norm atif kriz' yani dönem e özgü bir bunalım olduğu görüşündedir.

* Doç. Dr., D ü s se ld o rf P sika n a liz E n stitü sü , A lm a n y a .

** Doç. Dr., E ge Üniv. Tıp Fak. Ç ocuk P sikiya trisi A na- bilim Dalı, İzmir.

Gizillik (latent) dönem inin kazanımları ergenin bu bunalım la baş edebilecek alt yapısını oluşturur. Bu yanıyla gizillik dönem i geleceğin çalkantılarına bir hazırlanm a evresi niteliği de taşır. Üstbenliğin işlevselliğiyse dönem boyunca dürtüler, nesneler, ülküleri kapsayan yeniden yapılanm ada bireyin kendi durulgücünü (potan­

siyelini) ayrım sam asında belirleyici bir rol oynar. Bu güçle özerklik çabalarındaki ergen kendisi ve kendi eylemleri için giderek daha fazla sorum luluk alma olanaklarına kavuşur. Bu yol kendi üstbenliğinin içselleştirilmesi yani kendi üstbenliğinin ebeveyn yetkesinden (otorite), ebeveyn değerlerinden de çözülme zo ru n lu lu ğ u n u birlikte getirir. Gelişen bu süreçler içinde en son aşam ada benlik işlevsel­

liğinin üst benlik işlevselliğinin önüne geçmesi

Ç ocuk ve G ençlik R u h Sağlığı Dergisi : 9(3) 2 0 0 2

190

(2)

gerekir (Tyson ve Tyson 1990). Tüm yaşam boyu am a öncelikle de ergenlik dönem inde benlik ile üstbenlik işlevlerini birbirlerinden ayırm anın olanaksızlığına b u rad a kısaca işaret etm ek gerekir.

Bedeninin hızlanan büyüm esini saşkın şaşkın izleyen ergen değişmek, çocukluğunu aşmak, olgunlaşm ak konum undadır. Bazı araştırıcılar (Erikson 1956, Laufer ve Laufer1984) cinsel kimliğin kazanılması, ödipal nesnelere, akran­

lara, kendine olan ilişkilerin değişmesini döne­

m in aşılması gerekli temel görevleri arasında saym aktadırlar. Bu görüşün d oğruluğu yanı sıra, değişim ve yeniden yapılanm a bu kısa özetin sınırlarını çok aşar. Dönem de preödipal ve ödipal sorunların birlikte etkinleşmeleri, cin­

sel kimlik yapılanması ve ondan öte bireysel kimlik arayışları, aşılması gerekli temel görevle­

rin sayılarını çok arttırır. Aynı nedenler değişim ve yeniden yapılanm aya karmaşık, işlenmesi ve aşılması zor bir görünüm verirler.

Çocukluk dönem inin ilkel özdeşleşmeleri, çocuk rolleri, kardeş rolleri, öğrenci rolleri, çocuk üst- benliği, ideal benlik, çekirdek kimlik gibi az çok yapılaşan ruhsal birimler ergenlik dönem inde yeniden sorgulanırlar. Fizyolojik süreçlerin taş­

kınlığı kadar sorgulam a ve irdeleme de değişi­

m in öncül koşulu görüntüsündedir. Üstbenlik büyük bir oranda bu irdelem enin sorum lusu, gözcüsü ve denetleyicisidir.

Değişim ve yeniden yapılanm a süreçleri çoğul- nedenlidir, çokyanlıdır, eşzamanlı ve hızlı bir çö­

züm e güdülenm işlerdir. Çoğulnedenlilik, çok yanlılık, eşzamanlı ve hızlı bir çözüme güdüle- niş, süreçlerin sıra ve düzenini bozar, sapm alar ve çelişkilere, karışıklığa neden olur. Kendisi de­

ğişen ve yeniden yapılanan üstbenlik bu sapm a­

ların, çelişkilerin etkisindedir am a aynı zam anda bu sapm a ve çelişki özetle gelişimin düzeninden ve denetim inden de sorum ludur.

Çoğulnedenlilik, çözülmesi, işlenmesi, aşılması gerekli ergenlik sorunlarının, fizyolojik süreçle­

rin taşkınlığı dışında ruhsal birçok nedeni oldu­

ğu anlam ına gelir. Ruhsal nedenler ve sorunlar hep birliktedir, birbirleriyle örtüşürler, çok yan­

lıdırlar.

Ergenlerde üstbenliğin değişimi ve yeniden ya­

pılanm ası da çoğulnedenlidir. Çoğulnedenler eşzam anlı bir çözüm e güdülenm işlerdir. Bu özellikleriyle dönem in başka gelişim süreçlerine benzer am a aynı zam anda onların etkisindedir, onlarla birliktedir, onlardan soyutlamak olanak­

sızdır. Süregiden ayrışma süreçleri, yeniden et­

kinleşen preödipal ve ödipal sorunlar, şiddetle­

nen dürtüler, m otor etkinliğin artm ası üstbenli­

ğin değişim ve yeniden yapılanm asına dam ga­

larını vuran ruhsal etm enlerin önde gelenleridir.

Bunlara çocuklukta içselleştirilen rollerin, değer­

lerin, yasakların ergenlik dönem inde yeniden ir­

delenmesi, beğenilmeyenlerin atılması, yeni top­

lumsal değerlerin, yeni rollerin kazanılması iş­

lemleri katılır. Üstbenliğin gözetleme, denetle­

me, değerlendirm e işlevleri dönem de güncelle­

şen bu irdelem ede önemli roller oynarlar. Böyle- ce çocuk üstbenliği de sorgulanır, değişime uğ­

rar, çocukluktaki um ursam azlığın yerini sorum ­ luluk ve görev bilinci alm aya başlar. Kültürel ve toplum sal değerlerin bu evrede artan etkilerine de değinm ek gerekir.

Özetle; ergenlik dönem inde üstbenliğin değişi­

mi ve yeniden yapılanması çözüm bekleyen baş­

ka sorunların etkisindedir, onlara büyük benzer­

likler gösterir, onlarla birliktedir, yukarıda belir­

tildiği gibi onlardan soyutlamak olanaksızdır.

Ama aynı sorunlar aynı zam anda üstbenliğin gözetim, yönetim ve denetim indedir. Bu karşı­

lıklı etkileşim ergenlik dönem inde üstbenliğe öz­

gün özellikler kazandırır. Dağınıklılık, zıt özel­

liklerin bir arada oluşu, hoşgörü ve acımasızlığın yanyanalığı, yum uşam a ve değişime açıklık, baş edilemeyen sorunlara (içrel gerginliklere) geçici bir süre aldırmazlık bu özelliklerin başlıcaları- dır.

Aşağıda birini bir kitaptan aldığımız dört örnek sunulm uştur. Bu örnekler yardım ı ile üstbenli­

ğin değişim ve yeniden yapılanm asının belirgin­

leşmesi amaçlanmıştır. Dönem deki çocuk/er- gen /erişkin üstbenliklerinin ya da ço cuk /er­

gen /erişkin üstbenlik öğelerinin bir aradalığı açıklanmaya çalışılmıştır. Dağınıklılık, yum uşa­

m a ve değişime açıklık, aldırm azlık gibi üstben­

liğin dönem e özgü özelliklerinin somutlaştırıl­

ması amaçlanmış, gelişim süreçlerinin birbirleri­

(3)

ni karşılıklı etkilemeleri, çok yönlülük, çoğul nedenlilik üzerinde durulm uştur.

ÖRNEKLER

Ö rn e k l. Çocuk ve ergen üstbenliklerinin bütünleşm em iş beraberliği

Lise öğrencisi Heidemarie geçen yılın ağustos ayında 7. sınıfta kaldığını anne babasından bir yıl saklama becerisini gösteren bir hastam ızdır.

Heidem arie büyük bir ustalıkla karnesindeki notlarını değiştirmiş, postacıyı ayarlamış, böyle- ce okuldan gelen m ektupların başkalarının eline geçm em esini güvenceye alm ıştır. Kim senin, onun çevirdiği bu dolaplardan haberi olmamış, an n e/b ab a kızlarının böyle bir şey yapacağını sezem em işler, ondan kuşkulanm am ışlardır.

Hastam ızınsa bu yöndeki etkinlikleri sürm üş­

tür. Akranları ile satış yerlerinden du d ak boyası gibi, çikolata gibi değerleri on m arkı geçmeyen şeyler çaldığı da olmuştur.Bir kez babasından, bir kez annesinin çantasından gizlice para (20 DM ) aldığı ortaya çıkmıştır. Bir kız arkadaşının pantolonunu yürütm esi de vukuatları arasında­

dır. Ebeveynini notlarını değiştirdiği karnesi ile bir yıl kandırmıştır. En sonunda okuldan gelen ve zayıf notlarını bildiren 'm avi m ektup' un an­

nesinin eline geçmesini önleyememiştir. Böylece herşey berbat olmuş, annesi ve babası hiç de beklemedikleri bu m ektuba çok şaşırmışlardır.

Baba çocuklarının yetiştirilmelerinde etkisiz, on­

ların uzağında yaşayan, yetke (otorite) kavra­

mıyla tanışmadığı izlenimi veren bir kişidir. An- neyse üç çocuğuna bakm ada zorlanm akta, çocuk yetiştirm ede kararsız ve yetersizdir. içtenlikli değildir, her zam an doğruları söylemez, söyle­

dikleriyle asıl söylemek zorunda oldukları bir- birleriyle örtüşmemekte, söyledikleri gerçeği ge­

nellikle yansıtm am aktadır. Bunun sık sık ortaya çıkması anneyi rahatsız etmemekte, çevrenin ona bu nedenle güvenini yitirmesine de aldır­

maz görünm ekrtedir. Yalanlarını işlerinin fazla­

lığına bağlamakta, dağınık olduğunu öne sür­

mekte, yorgunluğuna, dikkatsizliğine verm ekte­

dir. Doğruculuk anneyi fazla ilgilendiren bir de­

ğer değildir. istem ediği olayları saklam akta,

am a gizledikleri çok çabuk ortaya çıkmaktadır.

Kızının gizleme, başkalarını ayarlama, başkaları­

nı uyutm a ustalığı annede yoktur. Bu alanda kı­

zı kadar becerikli değildir, onun kadar süreklilik gösterememektedir.

Kısacası genç kızın dilini de kullanarak (uyutma, ayartm a,yürütm e) özetlediğimiz bu olguda an­

neyle özdeşleşme ve rekabet sorunları öncelikte oldukları izlenimi vermektedir. Ergenlerde öz­

deşleşm e süreçlerini rekabet so runlarından ayırm ak aslında güçtür. Çünkü özdeşleşilen nesne aynı zam anda bilinçaltında yokedilmesi, ortadan kaldırılması gerekli bir kişiyi simgeler.

Bu yokedici tasarım lar nedeniyle ergen şiddetle suçlanırken aynı zam anda özdeşleştiği rakibini aşm ak ondan daha ilerde olmak konum undadır.

Freud (1933) kimlik gelişmesinin "onun gibi ol­

m a" dürtüsel istemleriyle başladığı görüşünde­

dir. Oysa ergenler özdeşleştiği kişiye benzem ek yani "onun gibi olmak" la kalmaz onu geçmek hevesini, onu aşm ak zorunluluğunu da taşırlar.

Hastam ız ise sanki olayları çarpıtma, doğruculu­

ğu hafife alma, etik değerlere dikkat etmeme gi­

bi annenin özelliklerini içselleştirmiş, anneyle özdeşleşmiş, annenin benzeri gibi olmuş, ama anneyi aşmış, onu geçmiş, ondan çok daha bece­

rikli davranm ıştır.

Öte yandan yalan söyleme, çalma, gizleme ve etik değerlere dikkat etmeme gibi özellikleri has­

tam ızda üstbenlik sorunlarını ele vermektedir.

Ama bu kez üstbenlik sorunlarıyla anneyle öz­

deşleşme ve rekabet süreçlerini birbirlerinden ayırm ak güçleşir. Bu güçlüklere üstbenliğin tanı­

sını yapm a zorlukları eklenir.

işte çokyanlılıktan anlaşılması gereken budur.

Çünkü çalma ve yalan söylemeye dayanarak hastam ızda üstbenliğin görünür (manifest) özel­

liklerini saptam ak kolaydır. Ama burada sınıfta kalışın bir yıl saklanabilme becerisini de u n u t­

m am ak gerekir. Bir yıl ergenler için u zun bir sü­

redir. Sürenin bu uzunluğu yani hastanın olum ­ suzları gizlemedeki yaşma uym ayan üstü n bece­

risi derin katm anda, preödipal evredeki, ilkel özdeşleşme diye de tanım lanan bir yapılan­

m anın varlığına işaret eder. Sanki gizil (latent) bir dizge, gizil ama sağlam, en erken çocukluk

1 9 2

(4)

dönem inde yapılanmış bir dizge, hastam ızda her şeye dikkat etmesini, gerekli önlemleri alm a­

sını sağlamakta, ona tüm ayrıntıları anım sat­

m akta, onun yalanlarını yakalatacak yanlışlar yapm asını u zun süre engellemektedir. Bunu ne ergenlerin cinlik ve şeytanlıkları, ne artmış sez­

gileri, ne yakalanacağı korkuları ne de güçlü bir benlikle açıklamak olasıdır. Hastamız ilkelerin ve doğruculuğun hafife alındığı bir alanda, bir erişkin gibi davranıp, bir erişkinin dayanıklılığı­

nı ve sürekliliğini göstermekte, hatta bu alanda bir erişkini (anneyi) de geçmektedir.

H astam ızda tam örgütlenememiş, dizgeleşeme- miş, depersonifiye olamamış bir üstbenlik söz konusudur. Bu yapılanmam ış üstbenliğin derin katm andaki annenin yasaklarını, ilkelerini, an­

nenin doğruculuk anlayışını içselleştirmiş bir bölüm ü, kendi içinde yapılanmış, hastamızı bel­

li bir alanda yönlendirecek güçtedir. Bu bölü­

m ün özdeşleşme ve içselleştirmeler aracılığı ile en erken çocukluk dönem inde yapılandığı, pre- ödipal evredeki başka sorunlardan etkilendiği, ergen dönem inde yeniden etkinleştiği ve etkisini sü rdü rdüğ ü düşünülm ektedir. Gizleme, olayları saklam a, postacıyı ayarlam a, anne babasını uyutm adaki üstün becerisinde etkili olan, sanki hastanın en bütünleşm iş gibi görünen, en yön­

lendirici bir yanıdır. Preödipal ve ödipal özdeş­

leşmelere dayalı bu bölüm hastam ıza güç ver­

mekte, dayanak sağlam aktadır. Üstbenliğin de­

ğer ölçülerine, ilkelere, yasaklara dikkatli oluşu yanlızca cezalara, suçluluk utanm a duygularına, aşağılanm alara neden olmaz. Bireysel kimliği henüz yapılanmam ış ergenlerde yönlendirici ve yön verici işlevler de görür. Bu yönlendiriciliği ergen için çok önemli bir dayanak sağlam akta­

dır.

O lgum uzda bütünleşem em iş, dizgeleşememiş üstbenliğin daha dağınık başka bir bölüm ü de­

netimi tam yapam am akta, yasakları tam uygula- yamam akta, çalmayı ve yalan söylemeyi engelle- yememektedir. Bu bölüm derin katm andaki an­

neyle özdeşleşmiş bölüm den daha dağınık, daha yetersiz olduğunu düşündürür. Yönlendirici ve dayanak sağlayıcı etkisi azdır. H er iki ruhsal bi­

rim in yani çocukluk ve ergen üstbenliklerinin

kendi aralarında bütünleşm em iş yanyanalığı er­

gen dönem i üstbenliğinin dikkat edilmesi gerek­

li özellikleri arasındadır.

O nedenledir ki üstbenliğin, örgütlenmesi, diz- geleşmesi (çocuk ve ergen üstbenliğinin) bü tün­

leşmesi tam amlanıncaya dek ergenlerin geçici bir süre yalan söylemelerini, tram vayda bilet al­

m adan gitme yatkınlıklarını, çalma eğilimlerini, 18 yaşına girm eden diskoya gitmelerini, ya da gitme zorunluluğunu, yatak odasından gizlice kaçma m odasını değişim ve yeniden yapılanma süreçlerini derinde yaşayan dağınık bir üstbenli- ğe dayandırm ak yanlış sayılmamalıdır. izlenim ­ lerimiz çoğum uzun tanıdığı, bazılarımızınsa da­

ha da fazla tanıdığı bu özelliklerin ergenlerde çok yaygın olduğu yönündedir. N orm al bir geli­

şim de bu belirtiler u zun sürm ez, yeniden yapı­

lanm a süreçlerine koşut olarak yiter, unutulur ya da gülümsemeye neden olarak anımsanırlar.

Bu savımız yalan söyleyen çocuklarına aşırı tep­

ki veren ebeveynlere yöneliktir onları yatıştırma amacını taşımaz. Öte yandan dönem de norm al­

den patolojiye geçiş de kolaylaşır. O nedenle er­

genlik dönem i kimlik dağılması riskini de taşı­

dığı gibi, yalanın antisosyal davranış, çalmanın kleptomani, biseksüalitenin homoseksüalite yö­

nünde gelişme riskini de taşır.

Ö rnek 2. Ü züntü ve yas tutm anın çoğulnedenli- liği, Üstbenliğin denetlem e / düzenlem e / yön­

lendirm e işlevleri

Alkolik annesinden m ahkem e kararı ile ayrılan Odo bir görüşm ede çökkün ve üzüntülüdür. Ak­

lına hastaneye kaldırılan halasıyla ilgili çağrı­

şım lar gelir. Oysa halası hastalığına üzüleceği bir kimse de değildir. O nu yeterince tanım am ak­

tadır. Çökkünlük ve yasını halasına bağlam ak olası görünm em ektedir. H alasının a rd ın d an Odo okulla ilgili çağrışımlar getirir, ü züntü için­

de derslerindeki başarısızlığını anlatır. Sonra da beğendiği fizik öğretm enine karşı yaşadığı düş kırıklıkları anlatım sırasında yerlerini alırlar.

Bu çağrışımlarına dayanarak O donun üzün tü sü ­ nü anlam aya çalışmak, nedenlerini araştırm ak zordur. Çünkü bu üzüntüsünün halasının hasta­

lığı, derslerindeki başarısızlığı, herhangi bir ya­

(5)

ralanması, fizik öğretm enine karşı yaşadığı düş kırıklıkları, yıllar önce m ahkem e kararıyla (al­

kolik) annesinden ayrılmasıyla ilgili olup olma­

dığı bilinmez, ü züntüsünün ne oranda ayrışma süreçlerine dayandığı, birincil nesnelerin yiti­

m inden kaynaklanıp kaynaklanm adığı anlaşıl­

maz. Görüşmede üzüntüsünü çocuksu özlemle­

rine, yitirilen çocukluğuna bağlam ak da güçtür.

Geleceğe yatırım eksikliğinin, ödipal nesne yi­

timlerinin, amaç yokluğunun, akran küm esinde­

ki sorunların bir ü züntü kaynağı olup olmadığı da kestirilmez. Olgum uz O donun üzüntüsünde, yasında, kaygılarında bu öğelerin çoğunun bir­

likte ve eşzam anda etkili olduklarını varsayıl­

m aktadır.

Çoğul nedenlilik ve eşzamanlılıktan anlaşılması gereken budur. Bu çoğul nedenlilik ve eşzam an­

lılık ruhsal süreçlerin sıralama ve düzenini en­

geller. Örneğin ayrışma, ikili ilişkilerden üçlü olanlarına geçişe, cinsel kimlik arayışları genel kimlik arayışlarına öncelik tanımaz. Ergenlerde aşılması gerekli sorunlar sıra tanıyacak konum ­ da değillerdir, içrel gerginlik, şiddetlenen d ü rtü ­ lerin baskısı, acele çözüm arayışları buna olanak vermez. Preödipal anne tarafından yutulacağı korkuları gibi preödipal sorunlar progresif eği­

limlerin baskısıyla ödipal dönem e aktarılabilir.

Blos, Kafkanın dinam iğinde bu olgunun ağırlık­

lı bir rol oynadığı görüşündedir. Kafka yaşamı boyunca babasının beğenisini kazanm aya uğra­

şan ama babasına yaklaşam ayan m utsuz bir kimsedir. Çünkü asıl sorunu annesiyledir. Çün­

kü bir evvelki dönem in çozülm eyen sorunları bir sonraki dönem in sağlıklı geçmesini de engel­

ler. Öte yandan bir sonraki evreden bir önceki­

ne gerilemeler de olur. Etkin bir anneyi, doyuru­

cu bir anneyi bulacağı um uduyla ergen ödipal sorunlardan kaçarak bu kez regresif eğilimlerin etkisiyle preödipal dönem e gerileyebilir. Bu ta- nida ve sağaltım da yanlışlara neden olur (Blos 1967,1970).

Sorunlar da birbirlerine pek nazik değillerdir.

"Sıra sizde, önce siz buyurun", "hayır siz buyu­

run" diyemezler. Çünkü iç içedirler, keskin sı­

nırlarla birbirlerinden ayrılmamışlardır. Bu karı­

şıklık sıra ve düzeni bozar, kendi içinde örgütle­

nememiş bir üstbenliğin de tüm bu süreçleri de­

netleyecek, onlara bir düzen verecek, onları yönlendirecek gücü azalmış gibi görünmektedir.

Çocuk üstbenliğinin ya da çocuk üstbenliği öğe­

lerinin ergenlik dönem inde irdelenmesi, değişi­

mi ve yeniden yapılanması bu nedenlerden do­

layı dikkati çeken özellikler gösterir. Örneğin değişim ve yeniden yapılanm a üstbenliğin işlev­

lerini engellemez, yani üstbenlik kendi içinde değişir ve yeniden yapılanırken işlevleri sürer.

Ruhsal süreçleri ya da davranışları etik değerler ekseninde yönlendirm e çabaları, düzen ve sıra­

lamayı ayarlaması, suçlamaları, emirleri, yasak­

ları, itaat beklentileri, aşağılamaları ya da ödül­

lendirmeleri azalmaz. Üstbenliğin bazı alanlar­

daki boş vericiliğine yapısal dağınıklılığına kar­

şın işlevleri devam eder. Dönem de çok yaygın suçluluk ve utanm a duyguları bu varsayımımızı destekleyici niteliktedir. Aslında bu süreçlerde iki yanlı bir etkilenme söz konusudur. Üstbenlik dönem e özgü olgu ve süreçleri etik değerler, etik ilkeler ekseninde yönlendirm eye çalışır, sıra ve düzene dikkat eder, olgu ve süreçleri denetler­

ken kendisi de ayrışmanın, yeniden etkinleşen ödipal çatışmaların, kimlik arayışlarının etkisin­

de, bu etkilenmeye bağımlı özgün özellikler gös­

terir. Yani ergen üstbenliği bir yandan işlevleri­

ni sürdürürken kendisi de dönem e özgü çözül­

memiş, çözüm arayan sorunların etkisi altında, henüz tam yapılanmış, dizgeleşmiş, örgütlenmiş değil, dağınık, yum uşam ış ve değişime açık bir görüntü sergiler, yukarıda belirtidiği gibi yeter­

siz olduğu izlenimini verir.

Ö rnek 3. Üstbenliğin yum uşam ası, değişime açıklığı, acımasız introjektlerin aşağılayan sesi Bu örnekte (Laufer 1976,1980, Bohleber 1996) 18 yaşında özkıyım girişiminde bulunm uş bir genç anlatılmaktadır. H astanın ilk girişimini ne ebe­

veyni ne de kendisi ciddiye almıştır. Ama bir sü­

re sonra yeniden bir girişimde bulunm uş, üni­

versiteden ayrılmış ve ardından haşhaş kullan­

m aya başlamıştır. Bir süre katlanam adığı çaresi­

zliğini, dayanam adığı boşluk duygularını, yal­

nızlığını çocukluğundan kalan oyuncak bir ayı

1 9 4

(6)

ile giderm eye çalışmıştır. Daha sonra da hom o­

seksüel bir ilişkinin ona sevildiği duygusunu ve­

receği, ona dayanak olacağı fantezisini geliştir­

miş ve bir akranı ile de homoseksüel denemeler­

de bulunm uştur. Bu denemeler yaşıtıyla birbir­

lerini m astürbe etmeleri, arkadaşının hastam ızın anüsüyle oynamasına izin verm esinden ileriye gitmemiştir. Hastamız geriye baktığında bu ho­

moseksüel ilişkinin kendisine fazla bir şey sağla­

m adığını ama oturup ağlam aktan da daha iyi ol­

duğu sonucuna varmıştır. Daha sonraları yaşlı bir kimse ile daha ileri gittiği homoseksüel bir ilişkiye girmiştir. Bu sürede hasta herşeyin ken­

disine önemsiz göründüğü, bir şeye aldırmadığı duygusundadır. Bu ilişkinin kendisini etkileme­

diğini, herşeyin ona vız geldiğini söyler ama d u ­ rum u düzelm ez, korkuları artar, bir ara kim ol­

d u ğun u nerede olduğunu bilemeyeceği hale ge­

linceye dek alkol ve haşhaş içm eden uyuyamaz.

N erede olduğunu kim olduğunu bilmeyecek ka­

d ar içmesi, "sen kötüsün, sen pis bir kimsesin"

diyen sesi duym am ak içindir. Ama bir süre son­

ra akşamları tam küfelik oluncaya dek içtiği za­

m anlarda da bu ses kesilmez. Ses sürekli işe ya­

ram adığı, kötü bir kişi olduğu suçlam alarında bulunur.

Bir kitaptan aldığımız bu örnek üstbenliğin yu­

m uşam a, değişime açıklık, hoşgörü gibi özellik­

lerini hiç akla getirmemektedir. Oysa yıkıcı, aşa­

ğılayıcı, kötüleyici, suçlayıcı introjektlerin tüm ­ den egemen olduğu bu patolojik tablodan ürk- m em ek gerekir. Çünkü bu ürkütücü tablo za­

m an içinde değişebilir. Hastanın, her şeyin ken­

disine önemsiz göründüğü bir şeye aldırmadığı duygusuna inanm ak güçtür, çünkü d u ru m u kö­

tüleşmektedir. Çünkü kötüleşme aslında 'hiçbir- şeye aldırm adığı duygusunun' derininde her şe­

ye herkesten fazla aldıran bir yapının varlığına işaret etmektedir. Derin yalnızlık, çaresizlik, kat­

lanılmaz boşluk duygularından kurtulm a yolu olarak homoseksüel ilişkilere izin veren üstben­

lik bir yandan da yargılamalarını, suçlamalarını, kötülemelerini, aşağılamalarını tüm şiddetleriy­

le sürdürm ektedir. Burada üstbenliğin aşağıla­

yabilmek için, kötüleyebilmek için, eleştirebil­

m ek için yasaklara izin verdiğini düşünm ek de

olasıdır. Bunun bir taktik gereği mi, yıkıcı inro- jektlerle bir uzlaşm a mı olduğu sorusuna, aşağı­

layıcı introjektlerin dizginlenm eyen baskısına, ya da suçlanm a gereksinimleriyle bağlantısına burada girmiyoruz.

Ö rnek 4. Ikili/üçlü (diadik/triangüler) ilişkile­

rin, geriletici/ilerletici (regresif/progresif) eği­

limlerin yanyanalığı, dağınık/değişim e açık üst­

benlik (ergen) ile katı/kalıplaşm ış (obsesif kom- pülsif ) üstbenliğin beraberliği, ergen üstbenliği- nin bir uyum u olarak aldırmazlık

15 yaşında, yaşından büyük gösteren, Bettina te­

mizlik, sayma zorlantılarından (kompülsiyon) dolayı sağaltıma alınmıştı. Hasta ellerini sürekli yıkıyor, annesinin sabrını taşıracak kadar uzun süre duş yapıyor, duşun altından bir türlü çıka- m ıyordu. Bettina okulunda uyum lu ve başarılı bir öğrenciydi. Öğrenebilen ve arkadaşlarıyla ilişki kurabilen bir kişiydi. Zorlantılarından çok annesinin tutu m un d an yakınıyordu. Annesin­

den çok yakınm asına karşın ondan da uzaklaşa­

mıyor, her cümlesi bir yerde annesine bağlanı­

yordu. Bitmeyen yakınmaları anneyle hastamız arasındaki ayrışma sorunlarının bir belirtisi gö- rüntüsündedir.

Anneyse dediği dedik bir kimse idi, yalnızca kendi söyledikleri ve kendi düşündükleriyle il­

giliydi, onların dışındaki görüşler kendisini ilgi­

lendirmiyor, dışardan söylenenlere başkalarının görüşlerine duyarsız kalıyordu, onlara tüm üyle kapalıydı. Anneye ulaşmak, onunla anlaşmak, bir sonuca varm ak çok zordu. Hele ruhsal sorun­

ların nedenlerini örneğin kendi sorum luluğunu araştırm ak kesinlikle olanaksızdı. Düşünceleri söyledikleri biçimde kalıyor, kesinlikle değişmi­

yordu ve onları sorgulam ak bile m üm kün değil­

di. Anne karşısındakinin görüşlerini yıkmada, onları geçersizleştirmede üstü n becerisi olan bir kimseydi. Anne ile görüşm elerde kızının tera­

pistini alaşağı etmesi, onu kontrolü altına alm a­

sı, onu ne yapacağını bilmeyen, işe yaramaz, ye­

tersiz bir kişi konum una sokması olağan beceri­

leri arasındaydı. Denetim saatlerinde annenin bu gücü denetleyiciye de ulaşıyor o da kendisini yetersizlik ve çaresizlik duygularından kurtara- m ıyordu. Terapist ve denetleyici çoğu kez sin-

(7)

mişliği yaşıyorlar, bir çıkış yolu bulam ıyor ve çö­

züm üretemiyorlardı. Özetle anne obsesif kom- pülsif kişilik yapısının en şiddetli özelliklerini gösteren soğuk, katı, hep haklı baş edilemeyecek bir kimseydi. Başka bir terapistle görüşmesi öne­

risinin annede en ufak bir onaylanm a şansı yok­

tu, buna şiddetle karşıydı. Annenin katılığı, de­

ğişmezliği, iç görü ve eşduyum yoksunluğu, on­

da belirtisiz bir obsesif kompülsif nevroz tanısı koym aya rahatça yetetecek boyutlardaydı.

Baba kızına daha yakındı. O nun yandaşı görün­

tüsündeydi. Ama anneye karşı çoktan pes etmiş­

ti. Kızını anneye karşı koruyacak, kendi görüşle­

rini kabul ettirecek gücü yoktu. Tıpkı terapisti ve terapistinin denetleyicisi gibi sinmişti. Tek çıkış yolunu eşinden uzaklaşm ada bulm uştu. Genel­

likle uğraşları ailenin dışındaydı.

Hastam ız görüşm elerde uzun süre annesinden, annesinin katı kurallarından, yaptığı haksızlık­

lardan yakınıyordu.

Aşağıda hastanın terapisti ile bir görüşm esinden kısa bir bölüm aktarılmıştır:

'.... H er akşam odam da oturm ak zorundayım.

Ama kardeşim annem in yanında . Benimse böy­

le bir şeye zaten hakkım yok. Bunun da nedeni­

ni çok iyi biliyorum. Aşağıda annem in yanında onlarla birlikte otursam sanki onlara zarar veri­

yorum ... '

Sonra da annesinin onu aşağıya yemeğe çağırdı­

ğını unu tu p zam anında gitmediği için öfkelendi­

ğini anlatıyordu.

'....Annem bana yemek salonu dışında yememe izin vermez. Ama kardeşim nerede isterse yiyor, yemek tabağını da istediği yerde bırakabiliyor.

Ama ben yaparsam azarlanıyorum . En geç saat ona kadar odam da olmam gerektiğini ben de (elbette) biliyorum. Ama ben 15 yaşındayım, ar­

tık bir çocuk da değilim. Sanki annem in yanına oturursam , yanındaki şezlonga uzansam bun­

d an rahatsız oluyor. Saat onda yatakta olma zo­

runluluğunu bir türlü kabullenem iyorum . As­

lında benim ne yaptığım hiçbirinin um urunda değil. Önemli olan benim annem in kurallarına uym am '.

Bu bölüm ü kardeş kıskançlığının bir örneği ola­

rak anlamak, "hastamız kardeşini kıskanıyor, onun gördüğü yakınlığın daha fazlasını arıyor"

diye düşünm ek yanlış değildir. H atta anneyi kö­

tülemeleriyle annesiyle rekabet sorunları arasın­

da bir bağlantı kurm ak da yanlış sayılmamalıdır.

Ama burada geriletici/ilerletici (regresif/prog- resif) güçleri, hastanın ikili (diadik) ve üçlü (tri- angüler) ilişkiler arasındaki bocalamasını da ay­

rım sam ak gerekiyor. Sanki hasta bir yandan an­

nesinin yakınında ve annesiyle kendisi arasında kardeşine yer tanım ayan bir yakınlık içindedir.

Sürekli annesi aklına gelmektedir, aralıksız onu anlatır, ondan ayrışmamış gibi, ikili ilişkilerin etkisindedir. Çocuksu özlemlerini hala yaşa­

m aktadır, annesinin yanındaki şezlonga uzan­

m ak istemesi anne kucağını arayışlarını ele ver­

mektedir.

Bu örnekte, ikili ilişkiler ve çocuksu özlemler, bi­

lince yakındır, tam bastırılmamıştır, tüm bu ya­

kınmaları arasında başkalarınca duyum sanırlar.

Ergenleri sevimli kılan nedenlerin bir tanesi bu- dur. Çocuk olmak istekleri, kıskançlık sahnele­

rinde belirginleşir. ikili ilişkilerle çocuksu öz­

lemlerin sürmesi am a onların aynı zam anda yadsınarak, yok sayılarak bir erişkin gibi dav­

ranm a zorunluluğu ergenlerin bitm eyen ikilem­

leri arasındadır.

Ergenlik ikili ve üçlü ilişkilerin etkinleştikleri, ikili ve üçlü ilişkilerin birbirleriyle buluştukları, birbirleriyle kesiştikleri, ergen benliği ile üstben- liğinin dengelem ede zorlandığı bir evredir. Bu evrede ilerletici ve geriletici eğilimler aynı şid­

dette etkinleşir, aynı şiddette birbirleriyle bulu­

şur ve gelişim süreçlerini etkiler. Jacobson (1946, 1961) bu buluşm anın çocukluktaki yapılanm ala­

rı dağıttığı am a aynı zam anda yeni yapılanm ala­

rın yeni hiyerarşik bir düzenin gelişmesini sağla­

dığı görüşündedir.

Benlik ve üstbenlik ise ne ikili ve üçlü ilişkilerin, ne geriletici ve ilerletici (regresif ve progresif) eğilimlerin, ne de şiddetlenen dürtüsel istemle­

rin dengelenm esinde etkili olacak güçtedir. Bu evrede ses çıkarmamak, yasaklara aldırmamak, üstbenliğin geçici özellikleri arasındadır.

H astam ızda da preödipal ve ödipal isteklere izin

1 9 6

(8)

veren kendi içinde yapılaşmamış bir üstbenlik söz konusudur. Çocuksu özlemlere karşı ama bunların bastırılmasını sağlayacak gücü azdır.

Çok yanlı bir d ü rtü kabarm ası bunu engeller.

Üstbenliğin bu nedenle yasaklamayla oluruna bırakm a arasında dalgalanm a; tutarsızlığa, çelişkilere hoşgörülü, acele bir çözüm yerine so­

runların ertelenmesine izin veren bir tutum ser­

gilemesinin dışında bir seçeneği yok gibidir.

Bu hoşgörüyü üstbenliğin yetersizliği hatta iflası olarak da anlam ak olasıdır. Bu görünüm se alda­

tıcıdır. Çünkü üstbenliğin pes etmeye niyeti yok­

tur, bir yandan çocuksu isteklere izin verirken onları aynı zam anda yasaklamak konum unda­

dır.

Görüşm enin ikinci yarısında da gerginlik sürer.

Hastam ız aceleyle anlatm aya devam eder. Ye­

m ek konusunun ardından temizlik saplantıları (el yıkama, duştan çıkamama) çağrışımları için­

de yerlerini alırlar. Sonra berbere gidişini anlatır.

Buklelerin şekillerini bulm ada çektiklerini anla­

tır. Artık bir berbere gereksinim duym aktadır.

Ama annesi gene buna karşıdır ve bu hafta ber­

bere gönderm em ektedir. "..Onun hesabına göre ben altı ayda bir berbere gidebilirim. Ama kendi­

si ne zam an istese gidiyor ". Sonra da yeniden yemek konusuna gelir.

Anlattıkları hep bir çıkmazla, olumsuzlukla, çö­

züm süzlükle, suçlam alarla sonuçlanm aktadır.

O tu ru m u n başındaki gerginlik sürm ektedir, am a baştaki yum uşaklık yerini katılığa, acıma­

sızlığa bırakmış gibidir. Ama katılık ve acıma­

sızlığı anneye yöneliktir. Anne tüm üyle dikkat alanını oluşturm akta ve hastanın çağrışımların­

da katı, yasaklayıcı, emredici, engelleyici bir kişi özellikleriyle ortaya çıkmaktadır. Terapist yavaş yavaş bu özellikler nedeniyle hastayı anneden ayırm akta zorlanm ağa başlar. Çoğu kez karşı­

sında anneyi görmekte, onun katı, dediği dedik, yasaklayıcı özellikleriyle karşı karşıya olduğu duygusunu taşımaktadır. .

H astanın anlattıklarına başka bir açıdan bakıldı­

ğında sanki gizli bir dizge tüm olum lu sonuçla­

rı, hastanın işine yarayacak her çözüm ü engelle­

mekte doyum ve haz yollarını tıkamaktadır.

Genç kız ise tüm bunların sorum luluğunu anne­

ye yüklemektedir. Bunda da tam haksız sayıl­

maz. Çünkü çözüm ü engelleyici, haz düşm anı, katı, yasaklayıcı, kuralcı, suçlayıcı anne ile has­

tanın algılamadığı ama varlıkları sezilen kendi yasakları, suçlamaları arasında bir benzerlik söz konusudur. Sanki genç kız anne üstbenliğinin tı­

patıp bir benzerini içinde taşımaktadır. Gerçek anneyi suçlar ama ona asıl rahatsızlık veren ve hastalığından sorum lu kişi içselleştirdiği ve için­

de taşıdığı, ondan ayrışmadığı annedir (içrel).

Bu bağlam da hastalık psikopatolojisinin temel çekirdeklerinin örneğin anal sadistik saplantıla­

rın, annede yattığı ve hastam ızın büyük bir oranda sem ptom taşıyıcısı görevini üstlendiği akla gelmektedir. Hastam ızın sürekli anneden söz etmesi ondan ayrışmadığı, sürekli ondan ya­

kınmasıysa içselleştirilen anne üstbenliğinin tam özümsenm ediği, hastaya mal olmadığı, ade­

ta ödünç alınmış bir birim olduğu düşüncelerini doğurm aktadır. Bu özellikler hastam ızda olum ­ lu prognostik ölçütler olarak değerlendirilmiştir.

Öte yandan daha önce belirtildiği gibi içsel bir baskıya göre değişebilen, iflasın eşiğinde, iflas etmiş gibi görünen am a etmeyen, geriletici ve ilerletici (regresif/progresif) eğilimleri dengele- yemeyen, çocuksu özlemlere karşı koyamayan şaşkın üstbenlik özellikleriyle, katı, haz düşm a­

nı, yasaklayıcı özelliklerin beraberliği ergenlik dönem inin olağan olguları arasındadır. Sanki er­

gen ve erişkin üstbenlikleri yanyanadır. Sanki gelişim düzlem inde yapılanm am ış, değişim e açık, yum uşam ış şaşkın ergen üstbenliği, hasta­

lık düzlem inde yapılanmış katı, yasaklayıcı haz düşm anı saplantı ve zorlantılardan sorum lu üstbenlikle birliktedir. Ergenin davranışları ba­

zen biri bazen diğeri çoğunlukla da her ikisi ta­

rafından yönlendirilir. Erişkin üstbenliği diye ta­

nımladığımız ve hastalıktan sorum lu tuttuğu ­ m uz bölüm ise yaygınlaşmamıştır. Yani erişkin­

lerdeki gibi ruhsal yapının tüm öğeleri, tüm ta­

sarımları, tüm davranışlarını tüm den etkileye­

mez, baskısı ve kontrolü altına alamaz. Özetle hastanın ruhsal yapılanm asında içselleştirilmiş, am a özümsenmemiş, yaygınlaşmamış üstbenli­

ğin katı, yasaklayıcı eğilimlerine karşın, hasta­

m ızın bir ergen gibi davrandığı sezilmekte, bir

(9)

ergenin sıcaklığı duyum sanm akta, çocuksu öz­

lemleri ayrım sanm aktadır.

Bu beraberlik yani katı yasaklara karşın ergen davranışlarının sürmesi, ergen sıcaklığının du- yum sanm ası ergen üstbenliğinin tam yapılan­

m adığı savımızı bir kez daha doğrular. Hastalık­

tan sorum lu katı üstbenlik öğelerinin etki alanla­

rı da oldukça sınırlıdır. Ergen ve erişkin üstben- liği beraberliğiyle bu sınırlılık da olumlu prog­

nostik ölçütler olarak değerlendirilebilir.

O lgum uzdaki saplantı zorlantı belirtilerine ne­

den olan çatışmalar, hastam ızın anal sadistik dö­

nem saplantılarından çok, bu evreyi atlatama- mış, anal sadistik evrenin çatışmalarını çözeme­

miş, belirtisiz bir obsesif kom pülsif nevrozu ol­

duğu çok belirgin annenin içselleştirilmesinden kaynaklanır. Içselleştririlmiş anal sadistik evreye aşırı saplanmış preödipal anneden ayrışma so­

runlarının genç hastada belirtilere (semptom) neden, olduğu düşünülm ektedir. Bu nedenlerle sağaltım da anal çatışmalar kadar ayrışma süreç­

lerinin işlenmesi de önem ve ağırlık kazanm ak­

tadır.

SONUÇ

Bu çalışmada ergenlik dönem inde üstbenliğin değişimi ve yeniden yapılanması olgu örnekle­

riyle irdelenmeye çalışılmıştır. Dönem de preödi­

pal ve ödipal sorunların birlikte etkinleşmeleri, cinsel kimlik yapılanması ve ondan öte bireysel kimlik arayışları, aşılması gerekli temel görevle­

rin sayılarını çok arttırm aktadır. Aynı nedenler değişim ve yeniden yapılanm aya karmaşık, iş­

lenmesi ve aşılması zor bir görünüm verm ekte­

dir. Üstbenlik gelişimi de çözüm bekleyen başka sorunların etkisindedir, onlara büyük benzerlik­

ler gösterir. Tüm bu sorunlar aynı zam anda üst- benliğin gözetim, yönetim ve denetimindedir.

Bu karşılıklı etkileşim ergen üstbenliğine özgün özellikler kazandırır. Dağınıklılık, zıt özellikle­

rin bir aradılığı, hoşgörü ve acımasızlığın yanya- nalığı, yum uşam a ve değişime açıklık, baş edile­

m eyen sorunlara geçici bir süre aldırm azlık bu özelliklerin başlıcalarıdır.

Çoğulnedenlilik, çok yanlılık, eşzamanlı ve hızlı bir çözüme güdüleniş, süreçlerin sıra ve düzeni­

ni bozar, sapm alar ve çelişkilere, karışıklığa ne­

den olur. Kendisi değişen ve yeniden yapılanan üstbenlik bu sapmaların, çelişkilerin etkisinde­

dir ama aynı zam anda bu sapm a ve çelişki özet­

le gelişimin düzeninden ve denetim inden de so­

rum ludur.

Ergenin sorunlar içinde batmış, ne yapacağını bilmeyen, karışık ve karmaşık, yaklaşılamayan bir kişi olduğu gibi olumsuz bir izlenim ergen­

lik dönem i gerçeklerine tüm üyle uymaz. Bu özelliklerin yanı sıra, ergenlerin bunalım içinde oldukları, sorunlar içinde batmış, kararsız, so­

runlarını nasıl çözeceğini bilemeyen bir d u ru m ­ da oldukları doğrudur. Ama ergenlik dönem i­

nin sezgi, eşduyum , yaratıcı yetilerin, değişime açıklığın, esnekliğin en çok arttığı, yepyeni ru h ­ sal alaşımların geliştiği bir evre olduğu da doğ­

rudur.

KAYNAKLAR

B io s P(1967) T he se c o n d individ u a tio n p ro c e ss o f a d o ­ lescence. P sych o a n a l S tu d y Child 22:62-186.

B io s P(1979) The a d o le sc e n t p a s s a g e . N e w York: Int.

Univ. P ress.

C h a sseg u et-S m irg el J (1970) F em ale sexu a lity: N ew p sy c h o a n a ly tic view s. A n n Arbor: Univ. O f M ichigan P ress.

E rikso n E (1956) The concept o f ego identity. J A m e r P sych o a n a l A s s o c 4:56-121.

F reud S (1933) N e w introductory lectures on p s y c h o ­ a n a ly s is 22:3-184.

J a c o b so n E (1946) T he e ffe c t o f d is a p p o in tm e n t on ego a n d su p ereg o fo rm a tio n in norm al a n d d e p re s siv e d evel­

opm ent. P sych o a n a l R ev 33:129-147.

J a c o b so n E (1961) A d o le sc e n t m o o d s a n d th e rem odel­

ing o f p sy c h ic stru ctu res in a dolescence. P sych o a n a l S tu d y Child 16:164-183.

L a u fer M, L a u fer ME (1984) A d o lesce n ce a n d d evelo p ­ m en ta l b rea kd o w n : A p sy c h o a n a ly tic view . N e w H aven:

Y ale Univ. P ress.

T y so n P, T y so n R L (1990) P sych o a n a ly tic theories o f developm ent: a n integration. Y ale Univ. P ress, N ew H aven- London.

198

(10)

D İK K A T L O G O G İR E C E K

Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi Yayın Kurulu, ülkemizde ço­

cuk ve ergen ruh sağlığı alanında yapılan çalışmaları desteklemek, özel­

likle genç meslekdaşları nitelikli yayın yapma konusunda yüreklendir­

m ek amacıyla, 1995 yılından başlayarak, her yıl o yılı kapsayan yazılar arasından bir yazıya ödül verilmesini kararlaştırmıştır. Ödül için seçile­

cek yazılar, araştırma yazıları, özgün olgu sunumları ya da kapsamlı ve özgün görüşlere yer veren gözden geçirme yazıları arasından belirlene­

cektir. Ödül alan yazı, her yıl, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresinde duyurulacaktır.

SECİCİ KURUL :

V.

Prof. Dr. Cahide Aydın Prof. Dr. Saynur Canat Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu

Prof Dr. Bahar Gökler Psk. Prof Dr. Ferhunde Öktem Psk. Prof Dr. Ayşe Yalın

Referanslar

Benzer Belgeler

İnternet yeni bir satın alma ortamı olarak tüketicilerin aradık- ları her türlü bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri ve satın alma sürecine interaktif olarak katıla- bildikleri,

A Case of Confluent and Reticulated Papillomatosis Treated with a Combination of Topical Calcipotriol and Tretinoin.. Olgu Sunumu / Case Report 242 Turk J Dermatol 2013; 7: 242-4

Ancak Hudbe, yanında bulunan kız kardeşinin yüzüne böyle bir recez söylediği için Ziyâde’ye çok kızar.. Hudbe de bu receze cevap olmak üzere onun, Ummu Kâsım künyeli

İlköğretim Programlarını Değerlendirme Sempozyumu (14-16 Kasım). Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Kayseri. Mesleki ve Teknik Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Gazi

In Romeo and Juliet we come across various images of and references to food connected with man-woman relationship.. We remember Romeo at the beginning of the play complaining

(M…S) Adasına yeni bir başlangıç ve yeni bir hayat kurmak amacıyla gelen başkişi Nazmi, amcasının kızı Şükran ile evlenip, (M…S)’deki çiftlikte kalan

Dersin yürütülmesinde belirtilen hedefleri kazandır­ maya yönelik konuların işlenmesi ile ödevlerin öğrenci­ ler tarafından hazırlanması sağlanmıştır.

controlled disease 41. In a placebo controlled study of Lewis et al 42 , high-dose vitamin D treat- ment was initiated for deficiency and sufficiency in asthmatic patients between