• Sonuç bulunamadı

Abu Dabi’de tasarımını hazırladığı ve “dünyanın ilk yüzde yüz yeşil kenti” olarak anılan yerleşim alanında 40 bin kişi yaşayacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Abu Dabi’de tasarımını hazırladığı ve “dünyanın ilk yüzde yüz yeşil kenti” olarak anılan yerleşim alanında 40 bin kişi yaşayacak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Birleşik Arap Emirliklerinin başkenti Abu Dabi havalimanı yakınlarındaki altı kilometrekarelik şantiyede hummalı çalışmalar bütün hızıyla sürüyor.

Bir milyonluk nüfusuyla, petrol zengini olarak anılan Abu Dabi emirliği 1971 yılında başkent olduktan sonra muazzam bir dönüşüm yaşamaya başladı. Çöllerinde 50 derece sıcakta rafineri kurmaya çalışan mühendisler ve dünyanın altın kaplama, en pahalı oteli Emirates Palace’ı yapan mimarlarının kenti Abu Dabi. Lüks evleri ve

arabalarının gezdiği yolları yapan Filipinli, Hintli, Suriyeli işçilerin, 5 dirhemlik ücret artış için (2 TL) Sheikh Zayed Caddesi’ni trafiğe kapadıklarında, ülkeden kovuldukları bir şehir. Petrol zengini Abu Dabi Şeyhi İsa Bin Zeyd El Nahyan’ın, Afganlı kölelere işkence ettiği bir şehir. Nahyan'ın öfke ve saldırganlık gibi yan etkileri bulunan bir ilaç kullanmış olması gerekçesiyle bu işkenceden beraat kararı veren mahkemelerin bulunduğu şehir Abu Dabi.

Dünyanın petrol rezervlerinin yüzde onunu barındıran bu sömürge ülke, Fransız hükümetine 700 milyon avro karşılığında 2007 yılında, 'Louvre' Müzesi’nin yeni uydusu' ya da 'çöl Louvre'u' olarak anılmaya başlanan müzenin kurulması için anlaşma imzalamıştı. Fransız mimar Jean Nouvel tarafından tasarlanan bu müze dışında, alış veriş merkezleri, hizmet sektörü ile Ortadoğu’nun Manhattın’ı olmaya çoktan soyunmuştu. Zaha Hadid, Tadao Ando, Jean Nouvel’in fütürist kent rüyalarını süsleyen bu şehirde dönüşümün son izlerini ise, ünlü İngiliz mimar Sir Norman Foster oluşturuyor. Abu Dabi’de tasarımını hazırladığı ve “dünyanın ilk yüzde yüz yeşil kenti” olarak anılan yerleşim alanında 40 bin kişi yaşayacak.

Çöl ikliminin ortasında yeni bir vaha arayışı!

Lüks otomobil ve konut şehrinin, kimi zaman 50 dereceyi aşan sıcaklığını dayanılır hale getirmek için, klimaların dayanılmaz rüzgârı arasında Abu Dabi’deki Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin başkanı Rezzan el Mubarek, “yeşil kent” Masdar City’e taşınacağı günü iple çekiyor. Deutsche Welle’nin haberine göre, Rezzan el Mubarek, 'Böylece hayallerimiz gerçek olacak. Hepimiz hayat standardının yükselmesini, doğal kaynakların korunmasını, çocuk ve torunlarımızın sağlıklı bir gezegende yaşamasını arzuluyoruz. İşte Masdar City bu ilkeye göre inşa ediliyor.” Diyor.

Kaynak ve başlangıç noktası anlamına gelen “masdar” bu kente adını vermiş. Abu Dabi, Masdar City projesiyle uzun vadede dünyanın “yenilenebilir enerji” lideri olmayı planlıyor. Masdar projesinin yönetim kurulu başkanı Sultan El Caber karbonsuz yeşil silikon vadisini ballandırarak anlatıyor. El Caber, bütün dünyadaki özel şirket, banka, iştirak fonları ve Ar-Ge çalışmalarını buraya kaydırmak isteyen işletmelerin Masdar City’e ilgi duyduğunu ve Masdar City'nin yenilenebilir enerjiler dalındaki katma değer zincirinin bütün halkalarını barındırabileceğini söylüyor. 2023 yılından önce tamamlanması planlanan proje, “ekolojik kent” rüyasını sermayenin emrine sunuyor.

Petrol Zenginliği İle Ekolojik Kent

Dünyanın sıfır karbonlu ilk kenti olabilmesi için girişilen inşa faaliyetinin odağında yeralan Masdar City’nin nasıl karbondioksitten tamamen arındırılacağı henüz ayrıntılandırılmamış durumda. Bir kapitalist rüya olarak pazarlanıyor, şimdilik. Bu yükün altından kalkmak, Abu Dabi’nin “ekoloji üniversitesi” sayılan Masdar Bilim ve Teknoloji

Enstitüsü’ne omuzlarına yıkılmış. Masdar yakınlarında güneş enerjisi tesisleri imal eden Alman mühendis Olaf Göbel’in, Abu Dabi’nin büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirttikten sonra: 'Problem, sermaye ve çevre bilincinin olduğu yerde güneşin az olmasından kaynaklanıyor. Bol güneşin olduğu Kuzey Afrika’da para yok. Güneş ve paranın bol olduğu petrol zengini ülkelerde ise petrol nedeniyle güneş enerjisine önem verilmiyor. Abu Dabi de petrol ihraç eden bir ülke. Burada çalışmamın nedeni, bu ülkenin büyük bir potansiyele sahip olması.' diyor.

Abu Dabi bütün geleceğini tabiî ki ekolojik bir kent fantazyasına endekslemiyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ilk nükleer enerji santrali birkaç yıla kadar faaliyete geçecek. Abu Dabililer Masdar City ile nükleer enerji arasında çelişki görmüyorlar. Elektrik ihtiyacının hızla artması Abu Dabi’yi enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye zorluyor. Temel sorunsa nükleer santralin olduğu yerde güneş enerjisine dayalı bir ekolojik kentin olup olamayacağına indirgenmiş durumda. Oysa daha bu noktaya gelmeden yanıtlanması gereken sorular var. “Kendi kendine yeten kentler” emek sömürüsüne ve petrol gibi savaş uygarlığının fitilini yakan kapitalist tüketim alışkanlıklarının temsili enerji modellemeleri ile nasıl mümkün olacak? Bu soruya bir yanıt aramadan, kırk bin kişilik yeni bir zenginler sitesi yaratılıyor aslında. Karbonsuz kent ise tam bir mimari reklâm jargonudur. Petrol uygarlığının dünya üzerindeki ayak izini görmeyi engelleyen bir pazarlama yöntemidir. Bu nedenle, kendi kendine yeten kent, sadece kendi ekonomik zenginlikleri ile bir vaha yaratma girişimi olarak görmek mümkün değildir. Tam da bu nedenle, yerel rüyalarımızı Abu

(2)

Dabi’ye bakarak temize çekmek gerekiyor.

Bir ada ütopyasına bürünerek yeniden yeşertilmeye çalışılan, Tevfik Fikret’lerin Yeni Zelanda projesi, büyük

kentlerdeki yaşam alışkanlıklarından sıkılan pek çok kişi için yeni bir nirengi noktası olmaya adaydır. Oysa enerjinin nasıl üretildiğinin, bu enerjinin diğer ekosistemlere etkisinin ne olup olmadığının değerlendirilmediği, üretim tarzının yeni bir site devleti ima ettiği yeni refah toplumunda kapitalizm, kendi krizinden öte bir toplumsal ufku olmadığını gösteriyor. Güneş enerjisi tapınısı etrafında biçimlendirilen ekolojik kent fantazyası için, Abu Dabi doğru bir örnek olabilir. Ama, gerçekten bir ekolojik ütopya ima ediliyorsa, köle emeği ile değersizleşen, klimalar ile soğutulan

sınıfsal ayrışmanın dik alasının yaşandığı bir mimari rüya, ekolojik bir kent niteliği taşımıyor. Petrol uygarlığı, güneş, nükleer ile çeşitlendirilmiş ve Pazar karşısında tüm yaşamı türdeşleştiren bir şehre “ekolojik” demek mümkün

görünmüyor. Ekolojik bir kent için ölçek önemlidir, ama ölçek kadar önemli olan şey bir kentteki yönetim, üretim ilişkilerinin kır ve kent arasındaki yarılmanın; emek-doğa ile sermaye arasındaki çelişkinin ortadan kaldırılmasıdır.

Bu da üretimde yabancılaşmaya neden olan her türlü uygarlık biçimiyle hesaplaşmayı zorunlu kılar. çünkü çağımızda ekolojik kriz, hem emeğin hem de doğanın sömürüsüyle açığa çıkmaktadır. Bu sömürüyü ortadan kaldıracak olan bir toplumsal yaşam biçimini işaret etmeden; çelik ve petrol üzerinde zıplatılan Filipinli ve Hintli emekçilerin yarattığı kuleleri “ekolojik” olarak görmek mümkün olmadığı gibi, güneş enerjisi ile Abu Dabi’yi karbonsuz şehir haline getirmek de tam bu nedenle mümkün değildir.

Kolektif Ekososyalist Dergi 6. sayısında yayınlanmıştır

Referanslar

Benzer Belgeler

İlk test sürüşünü Amsterdam’daki Schiphol Havalimanı ile onun 20 km uzağındaki Harleem kasabası arasında sorunsuzca gerçekleştiren otobüs, son derece

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde yer alan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, ülkemizde sayısı elliye yaklaşan milli park, tabiat parkı gibi sahaların

Kullanıcının akıllı telefonundan yapabildiği şeyleri, üzerindeki dokunmaya ve baskıya duyarlı sensörler sayesinde çok daha kolay bir şekilde yapmasını sağlayan ceket,

Akıllı bebek arabası otomatik modda iken elle kontrol edilmeksizin kullanıcının önünde belli bir mesafede ilerliyor ve iOS ve Android uyumlu uygulaması

Royal College of Art’ta eğitim gören bir grup öğrenci tarafından geliştirilen Gravity Sketch, tasarımcıların iki boyutlu düzlemde yaptıkları üç boyutlu çizimleri

Düz, yüksek ses kalitesine sahip ve çevre dostu bu hoparlörler Stockholm KTH Royal Teknoloji Enstitüsü’nde odun hamurundan geliştirilen ve manyetik sellüloz jel adı ve-

Bu nakillerde bir vericiden alınan kök hücreler alıcının kendi kök hücrelerinin yerine konuyor, ancak önce alıcının kendi kök hücrelerinin radyasyonla ya da ilaçla

Based on information mentioned above, how important it is for researcher to know a potency of company bankruptcy, so the researcher conducts a reseach at Garuda Indonesia as one