Doç. Dr. Arzu TAŞDELEN KARÇKAY
Etik
Etiğin Teorisi
Etik Önermeleri
Meslek
Meslek Etiği
Etik olgusunun günümüz dünyasında ilgi çeken bir konu olması bu olgunun sadece son dönemlerde tartışılan bir kavram
olduğu anlamını taşımaz. Etik kavramının
geçmişi aslında insanlık tarihi kadar eskilere uzanmaktadır.
Aristoteles, etiği kuramsal felsefeden
ayırarak kendi başına bir felsefe alanı olarak ele alan ilk filozoftur.
Bu bağlamda günümüze ulaşan bilgiler, etik kavramının ilk önce eski Yunan filozofları
tarafından tartışılmaya başladığını göstermektedir.
Sözlük anlamı olarak etik; töre bilimi, ahlak bilimi, ahlaki, ahlakla ilgili olarak biçiminde tanımlanmaktadır.
Etik, ahlaki olanın özünü ve temellerini araştıran bilim, insan davranışları ile ilgili problemleri inceleyen felsefe dalı olarak tanımlanmaktadır.
Bu bağlamda etik, ahlak felsefesidir
Etik, bir etkinlik alanı olarak felsefenin bir dalı, bir ahlak felsefesi alanı; ahlaki olanın özünü ve temellerini araştıran bir felsefe etkinliğidir. İnsanın kişisel ve toplumsal
yaşamdaki ahlaki sorunlarını ele alıp inceler (Akarsu, 1998, 74).
Türkçe’de ahlak kavramı, Latince moral
sözcüğünün karşılığıdır. Arapça’dan dilimize giren ahlak sözcüğü, “hulk” sözcüğünden
türemiştir ve huy, mizaç, karakter anlamlarına gelmektedir (Cevizci, 2002).
Ahlak, toplumların gereksinim ve çıkarları
doğrultusunda, alışkanlıklar, gelenekler, töreler ve kamuoyunun gücünden destek alan,
kendiliğinden biçimlenmiş, genel kabul görmüş yasaklama ve değerlendirmelerdir.
Ahlak, genellikle insanların kendisine göre yaşadıkları bir ilkeler topluluğu, bir kurallar toplamı anlamına gelir. Ahlak felsefesi ya da etik ise ahlaktan farklı olarak, bu tür
davranışları felsefi olarak inceleyen, onları
açıklamaya ve değerlendirmeye çalışan felsefe dalıdır (Aslan, 2002, 119).
Etik sözcüğü, Yunanca “karakter”, “adet”,
“usul”, veya “gelenek” anlamına gelen “ethos”
sözcüğünden türetilmiştir. Latince “morality”
kavramı ise Türkçe’de “ahlak” olarak
kullanılmaktadır. Etiğin ilgi alanı, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelinin araştırılmasıdır (Mengüşoğlu, 1965).
İyi, kötü, doğru ve yanlış gibi kavramları inceleyen, değerler ve standartlar sistemi olarak tanımlayabileceğimiz etiğin özünde doğru ve yanlış ölçütleri yatmaktadır. Söz
konusu bu doğru ve yanlış ölçütler şüphesiz ki tüm mesleklere ilişkin uygulamalarda
gündeme gelmektedir.
Günümüzde etik kavramı, daha çok iş hayatı içerisinde ki davranış biçimlerini irdeleyen, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir.
Ahlak kavramı ise, kişilerin sosyal yaşam
içerisindeki ilişkilerini düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir
Etik, pratik felsefenin bir bölümü olarak insan eylemleri ve onların ürünlerini konu alır.
Etik sözcüğünün iki farklı kullanımı vardır. İlk kullanımı; alışkanlık töre ve gelenek
anlamlarını taşır.
İkinci kullanımı ise (genel kullanımı budur), eylemde bulunan ve davranan kişi, aktarılan eylem kurallarını ve değer ölçülerini
sorgulamadan uygulamayıp; aksine
kavrayarak ve üzerinde düşünerek talep edilen iyiyi gerçekleştirmek için onları alışkanlığa dönüştüren kişidir.
İnsanın eylemleri ile ilgili tüm etkenler de etiğin inceleme konusuna girer.
Bu etkenler;
eylemin gerçekleştirildiği koşullar,
eylemin yöneldiği amaç,
eylemin sonuçları,
eylemin doğruluğu ve yanlışlığı,
eylemin doğruluğunun temellendirilmesi gibi konuları kapsar.
Etiğin temel soruları da etiğin bu etkenleriyle ilgili olarak ortaya konulur. Bu temel sorular şunlardır:
Ahlaki eylemin bir ereği var mıdır?
İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?
Ahlak yargısının niteliği nedir?
Kişi vicdanı karşısında evrensel ahlak yasası var mıdır?
ETİK: doğru ve yanlış davranış teorisidir.
Ahlak ise onun pratiğidir.
İlkeler söz konusu olduğunda etik kavramı kullanılırken,
Davranış söz konusu olduğunda ahlak kavramı kullanılır.
Etik bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerler iken ahlak ise bunu hayata geçirme tarzıdır
Teleoloji Etik amaca, adil kurumlar içerisinde, başkalarıyla birlikte ve başkaları için “iyi
yaşam” amacı denilebilir. Etik amacın ilk
bileşeni Aristoteles’in “iyi yaşam”, “iyi hayat”
dediği şeydir.
Ahlaki yükümlülük ise öznel olarak “iyi
yaşam” amacı ile ilişki içerisindedir. Teleolojik kuramlar, bireyin eylemlerinin sonuçları
üzerine odaklanır.
Bazı filozofların görüşüne göre, tıpkı tıbbın veya tıbbi ilkelerin sağlığa erişmeyi en iyi bir biçimde temin etmesi gibi, doğru ve yanlışla ilgili ilkeler de etik amaçlara ulaşmayı en iyi biçimde mümkün kılan bilgiyi temsil eder.
Etik, insan davranışlarını tanımlayarak ya da açıklayarak değil de, değerlendirerek yapar.
Buradaki değerlendirmeden kasıt, insan eylemleri ve bunların sonuçlarının
çözümlenmesidir.
Günümüzde etik alanındaki çalışmalar;
Betimleyici (Destkriptif) Etik
Normatif Etik
Meta Etik
Olmak üzere üç başlık altında incelenmektedir.
Betimleyici (Destkriptif) etik, adından da
anlaşılabileceği üzere ahlak alanına bilimsel yaklaşımı uygulamakla, eylemlerle ilgili ortaya çıkan betimleyici bir yaklaşımdır. Olması
gereken eylemlerle ilgili ahlaki değerlerden
ziyade, var olan ahlaki değer ve olguları tespit etmek ve bu tür inançların sosyolojik ve
psikolojik yönleriyle ilgili araştırma yapmaktan çıkan bir etik türüdür.
Bu yaklaşımda etik, seyirci, gözlemci
konumundadır. Bir toplum içerisinde neyin kötü olduğunu tespit eder. Hazzın nasıl bir duygu ve eylem olduğunu psikolojik olarak tahlil
incelerken iyi-kötü değerlendirmesinden
uzaktır. Zira yargı belirtmek betimleyici ahlâk anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
Görüldüğü üzere etiğin, betimleyici bir şekilde ele alınması için bazı normların varlığı
gerekmektedir. Başka bir deyişle daha önceden ortaya konulmuş olan ahlakî normların varlığı betimleyici etik için ön şart olmaktadır. Bu da bizi normatif etiğin betimleyici etik için var olması gerekliliğine götürmektedir.
Dolayısıyla insan faaliyeti sonucunda ortaya çıkmış olan etik yargıların varlığı için belirli bir otoritenin varlığı gerekmektedir. Burada otoriteden kastımız, insan topluluklarının uymak zorunda hissettikleri etik normların kaynaklarıdır. Ancak bu etik türüyle ilgilenen diğer pozitif bilimlerde olduğu gibi durum tespiti yapmak zorundadır. Bu durumda ilgili bilim insanı, ahlâk normlarını bir antropolog, tarihçi,
psikolog ve sosyolog gibi tecrübe edilmiş, tarihsel ve bilimsel olarak ele almak durumundadır.
Normatif etik, Immanuel Kant’ın etik üzerine
felsefi düşüncelerinde belirginleşen bir eğilimin adıdır. Normatif, adından da anlaşılabileceği
üzere kural koyucu bir etiktir. Yani, bir kurala ya da ilkeye göre değerini alan bir etik türüdür.
Ödev ahlakı olarak da bilinir. İyinin istenmesi bir ödevdir ve ödev burada koşulsuz bir buyruktur.
Bir eylemin ahlaki değerini içerisinde değil de
dayandığı form ya da kuralda görmesi sebebiyle bu etik Formalist etik olarak da isimlendirilir.
Burada söz konusu olan form ya da ilke, ahlaki bakımdan doğru tüm eylemler için aynıdır.
Değişmezdir.
Farklı içerikler ya da farklı şekiller alsa da form değişmeden kalır. Eyleme ahlaksal değerini
veren bu ilkedir. Kant’ın düşüncesinde, insan doğal bir varlık olma konumuyla, nedensellik yasasına bağlıdır. Bu noktada kendi dışındaki nedenler tarafından belirlenmiş durumdadır. O ancak irade ya da istek sahibi olduğunda özgür biri olabilir. Bunun anlamı kişinin kendi
koyduğu bir yasaya uyarak özgür olduğudur.
Burada söz konusu olan ilkeye bağlanma durumudur.
Diğer bir ifadeyle, herhangi bir baskı ya da nedensellik sonucu olarak ilkeye bağlanmak
gereklidir. Eylemin ahlaksal değeri için bu özgür istenç zorunludur. Korku, alışkanlık ya da zorla yapılan davranışlar ahlaki değer taşımazlar. Bir ilkeye istençsizce uyularak yapılan eylemler
kötüdür, öte yandan tamamen özgür karar
verme ve ortak isteme dayanmayan eylemler ne iyi ne de kötüdür, nötrdür.
Meta Etik, etik ilkelerimizin kaynaklarını ve
anlamlarını araştırır. Etik ilkelerin toplumdan mı yoksa duygulardan mı kaynaklandığını sorgular.
Bu sorulara cevap verirken evrensel doğrular, dini duyguların etkisi, etik karar vermede
mantığın rolü ve etik ile ilgili terimlerin taşıdığı anlamlar üzerinde odaklanır
Meta etik, normatif etiğin koyduğu kurallar üzerine konuşur, bu yargılarda geçen
kavramları analiz eder ve söz konusu
kavramlarla yargıların anlamlarını, içeriklerini ve birbirleri karşısındaki durumlarını inceler.
Meta etiğe göre ahlak filozofları normatif etikle uğraşmamalıdır. Çünkü onların ahlaki
gerçeklere nüfuz etme imkanı verecek kavrayış güçleri olmadığını savunur. Bu yüzden diğer
insanlara nasıl yaşayacaklarını söylemeye hakları olmadığını savunur.
BAŞLICA ETİK
KURAMLARI
1. Üç temel problem açısından kuramlar,
2. Sonuca dayalı olan ve olmayan kuramlar,
3. Tarihsel açıdan kuramlar .
2
Üç Temel Problem:
1. En yüksek iyi
2. Doğru eylem
3. İstenç(irade) özgürlüğü
Etik kuramlarını etiğin bu üç temel problemine getirilen çözüm denemelerini dikkate alarak sınıflandırma yapılmıştır.
3
3. İrade Özgürlüğü
Belirlenimci EtikÖzgürlük (İrade Özgürlüğü) Etiğ
2.Doğru Eylem
Kant’ın Ödev Etiği (Deontolojik Etik)
İçerikli Değer Etiği (Aksiyolojik
Etik)
1.En yüksek iyi
Mutlulukçu Etik Yararcılık
4
1.Mutlulukçu
Etik
Sokrates’in
Mutluluk Etiği Platon:İdealist Mutlulukçuluk
Aristoteles:
Mutluluk ve Erdem
Hazcılık(Hedon
izm)
Epikurosçuluk
Kinizm:Aldırm
Hazcı Mutlulukçuluk
Stoacılık
5
2.Yararcılık
6
2.İçerikli Değer Etiği
(Aksiyolojik Etik) 1.Kant’ın Ödev Etiği
(Deontolojik Etik)
1.Belirlenimci Etik
Spinoza: Özgürlük ve Zorunluluğun
Bağdaşabilirliği
Schopenhauer: Etik
Kötümsercilik
Doğabilimci ve Sosyolojist Etikler
7
2. Özgürlük (İrade Özgürlüğü) Etiği
Nietzsche: Güç
İradesi Varoluşçu Etik
Kierkegaard:
Tanrıcı Varoluşçuluk
Heidegger:
Dasein ve Ekzistens
Jaspers:
Ekzistens ve Tarih Sartre:
Toplumcu Varoluşçuluk
Etik Kuramlar Sonuca Dayalı
Etik Egoizm Faydacılık
Deontolojik Kant’ın Kuramı Doğal Yasa Değerler Etiği
8
1. Klasik
2. Modern
9
En basit ve en açık sınıflama, tarihi olandır. Bir teori şu
sorulardan birini ya da her ikisini yanıtlamaya çalışırsa, o
zaman klasik bir teori olacaktır. «İnsan için iyi olan hayat
nedir?» «İnsanlar nasıl davranmalıdır?»
Modern Etik ise ahlak kuramını çözümlemeye çalışan felsefe dalı olarak ifade edilebilir.
9
1. Etiğin ortaya çıkışı
2. Etik Kuramlar
a) Mutluluk ve hazzı temel alan yaklaşım
b) Erdemi temel alan yaklaşım
c) Faydayı temel alan yaklaşım
d) Metaetik yaklaşımı
10
Bir araştırma alanı olarak etiğin çıktığı nokta, insanın kendini bilmesiyle veya insan için
“doğru” ve “iyi” bir yaşamın ne olduğu, “doğru”
ve “iyi” bir yaşamın nasıl yaşanabileceğiyle ilgili sorulardır denebilir.
SORU: Acaba etiğin kapsamına hangi konular girer ve etiğin temel soruları nedir?
11
Genel olarak söylenirse, insan ve yaşamla ilgili Her konu ve sorun etiğin kapsamına girer. Etiğin felsefenin temel alanlarından biri olması bundan dolayıdır. Eskiçağda doğayı ve varlığı araştıran Sokrates öncesi düşünürlerde bile, Demokritos örneğinde açıkçagörüldüğü gibi, etik sorular ele alınmıştır. Gerçi etikhenüz bir araştırma alanı
olarak ortaya konmamıştır, ama o evrede bu durum diğer alanlar için de aynıdır.
12
Etiğin başlı başına bir alan olması Sokrates,
Platon veözellikle Aristoteles’in çalışmalarıyla olmuştur. Eskiçağdan günümüze uzanan
tarihinde etik, tarihsel dönemlere bağlı şekilde çeşitlenen farklı türden soruları ele almıştır.
13
Başlı başına bir bilgi alanı olarak kurulduğu
Eskiçağda etiğin temel sorusu pratik yönüyle söylenirse, doğru, âdil, iyi” anlamında mutlu yaşamın ne olduğu
sorusudur. Teorik yönden dile getirilirse bu soru,
“adalet» nedir?”, “erdem nedir?” şeklinde araştırılmıştır
13
Etik önemli midir peki? Önemliyse, hangi noktalarda, neden önemlidir acaba? Etik, felsefenin dört temel alanı arasında insanın kendisiyle doğrudan ilişkili olan tek
alandır..
14
Öyle ki diğer üç alan (epistemoloji, ontoloji,
aksiyoloji), aslında amaç bakımından etiğe bağlıdır.
İnsanı diğer canlılardan ayrı kılan ve sırf ona özgü olan bir yanı vardır. O, doğada sadece canlı bir
varlık olarak kalamaz. İnsan aynı zamanda
toplumsal veya siyasal bir canlıdır. İşte bu yönü onun etik varlık olduğunun, zorunlu şekilde etik bir var olan olduğunun ifadesidir.
1
15
İnsan her yapıp etmesinde iyiye, iyi olan bir şeye ulaşmak ister. İnsan için iyi amaçtır. Kötü ise
kaçınılacak şeydir. Ancak bu noktada varmak istediği, bu amaçladığı «iyi» nedir?
16
“ İyi” ve “mutlu” yaşamın nasıl olabileceği,
dolayısıyla da iyinin ve mutluluğun ne olduğu soruları, etiğin başlangıçtaki temel soruları
olmuştur. Bu sorular daha sonra, bir araştırma ve bir bilgi alanı olarak etiğin kimi sorularına
kaynaklık etmiş; bir bilgi alanı olarak etiğin doğuşuna giden yolu açmıştır.
17
Böylece etik tarihi, mutluluk ve hazzı sorgulayan bir yaklaşımla başlamıştır.
17
Mutluluk sorununu ilk ele alan filozof
Demokritos’ tur. Demokritos’ a göre insanın amacı, yaşamda kesintisiz, sürekli bir “iç
dinginliğine”, huzur ve esenliğe kavuşmanın
yolunu bulmaktır. Dolayısıyla burada aranan ve istenen “mutluluk”, iç dinginlik ya da
sarsılmazlık ve “iyi durumda olma”
kavramlarıyla birlikte ele alınmalıdır.
18
Etik tarihinde erdemi temel alan yaklaşımın, hazzı ve hazza dayalı mutluluğu temel alan yaklaşıma karşı çıkan ve genellikle onu
eleştiren bir bakışla ortaya koyulan görüşler tarafından benimsendiği görülür. Bu yaklaşımı temsil eden ana filozoflar Sokrates, Platon,
Aristoteles’tir.
19
Etik soruları ve sorunları ele alırken erdeme öncelik veren ve erdemin bilgisini arayan bu yaklaşımda, Kynik(keinik) okulunun dışında söylenirse, genel olarak filozofların eğilimi hazzı reddetmek veya hazza karşı çıkmak değildir.
20
Bu yaklaşımda filozofların öncelikli sorusu, doğrudan doğruya iyi veya mutlu yaşamın ne olduğu değil, bu anlamda mutluluğu veren, sağlayan temel kazanım olan erdemin ne olduğu sorusudur
. 20
Filozofları böyle bir arayışa götüren önemli bir etken, filozofların iyi ve mutlu yaşam için hazzı temele koymanın sonuçları üzerine
düşünmüş olmalarıdır. Filozoflar iyi ve mutlu yaşam için hazzı temele koymanın sonuçları üzerine düşünmüş, mutlu yaşam için hazza
yönelmek söz konusu olduğunda, hangi hazlara ne derecede yönelmek gerektiği sorusu gündeme
gelmiştir.
21
Böylece erdemin ne olduğunu bilmek gerektiğini Düşünen bu filozoflar, haz karşısında ölçülülüğün ve erdemin önemini belirtmek ve bunların
bilgisini ortaya koymak istemişlerdir. Çünkü
ölçülülüğün, dolayısıyla da erdemin ne olduğunun bilinmesi iyi ve mutlu yaşam için mutlaka
gereklidir. Ölçülülüğü ve ölçüsünü bilmeden bir hazza yönelmek iyi ve mutlu yaşam yerine
hatalara ve mutsuzluğa götürebilir.
.
22
Ölçülülükle ilgisi açıklığa kavuşmayan bir haz anlayışının yaşamda iyi olana, doğru olana ve dolayısıyla mutluluğa götüreceği çok
tartışmalıdır.
3
Varlık ve insan anlayışı bakımından Rönesans'ın
devamı olan 18. yüzyıl, insan ve insan eylemleriyle ilgili sorunları insanın kendinden yola çıkarak ele alma çabalarının yaygınlaştığı bir dönemdir.
Aydınlanma Yüzyılı veya Felsefe Yüzyılı da denen 18. yüzyılda, insanın kendini doğru şekilde bilmesi, tanıması, anlaması ve anlamlandırması için yeni
arayışlar içine girilmiştir.
24
Böyle bir arayışın etik sorulara da yönelmesi kaçınılmazdır. Felsefî soruşturmalarda ilk
bakışta bilgi sorunu önde görünmekle birlikte, filozofları araştırmaya iten
asıl neden, insan ve insan eylemlerinden doğan sorunlardır.
25
Genel olarak toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar olarak görünen bu sorunlar, temelde insan eylemleriyle ilgili etik sorunlardır. İşte 18.
yüzyıl, etik soruların öne çıktığı bir yüzyıl olmuş, ardından gelen dönemlerdeki etik tartışmalara zemin hazırlamıştır.
2
Etikte faydayı temel alan yaklaşım da böyle bir ortamdadoğmuştur. Faydayı temel alan
anlayış, 18. yüzyılda başlayan yeni eğilimlerde kendini birlikte, temellerini Eskiçağdan alır
gösteren bir anlayış olmakla Bu yaklaşımın
köklerinin Eskiçağda, Kyrene (Kariin Okulunda görülen haz ve hazza bağlı mutluluk
düşüncesine ve Sofistlerin erdem anlayışına dayandığı söylenebilir.
. ) .
26
Faydacılık adıyla bilinen bu yaklaşımın temelleri Jeremy Bentham tarafından atılmış; daha sonra James Mill ile John Stuart Mill tarafından
geliştirilmiştir. Faydacı bakış açısına göre bir eylemin değeri, sağladığı fayda ile belirlenir. Bir eylemi doğru veya uygun kılan şey, o eylemin olabildiğince çok sayıda insan için en
yüksekdüzeyde mutluluk sağlıyor olmasıdır.
2
Bentham’ın (Bentamın) deyişiyle “bir eylem kişinin genelde mutluluğunu, daha özeldeyse o anki
hazzını çoğaltıyorsa ya da kişinin o an yaşadığı acıyı bir biçimde azaltıyorsa, işte ancak o zaman yararlılık ilkesine uygundur. Faydacılığın bir
felsefe olarak özü, bir eylemin sonuçlarını
vurgulamasıdır. Eğer bir eylem zararlı olanlardan ziyade, faydalı sonuçlar ortaya çıkarırsa o zaman doğrudur; tersi olursa doğru değildir.
”.
34
Akarsu, Bedia.(1965). Ahlak Öğretileri: Mutluluk Ahlakı. İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yayın No: 1144.
Aydın, İnayet (2006). Eğitim ve Öğretimde Etik.
PegemA yayıncılık, Ankara.
Cevizci, Ahmet (2005). Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul.