• Sonuç bulunamadı

ARKlTEKT AYLIK MİMARLIK. ŞEHİRCİLİK VE SÜSLEME SANATLARI OEROİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ARKlTEKT AYLIK MİMARLIK. ŞEHİRCİLİK VE SÜSLEME SANATLARI OEROİSİ"

Copied!
50
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARKlTEKT

A Y L I K M İ M A R L I K . Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I O E R O İ S İ

r insan ve sanat. Y. M. Abidin Mortaş. — Ayaspaşada bir ev. Y. M. Emin Necip Uzman — Ödemiş imar plânı pro-

je müsabakası. Mükâfatlar - Y. M. Ahmet Aru, Orhan Sefa, ve Celile Berk. Y. M. Selman Yönder izzet Aydmoğhı. — Bergama Sağlık yurdu, Rüstem D u y u r a n İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü. — Bir resim sergisi. Arkitekt. — Ümbuild tipinde evler. — Küçük belediyeler meselesi. Prof, F. Reu- ter — Şehircilik, Prof. G. Oelsner. — ingiliz mimarî teşkilâ- t ı . — Ayasofya mozaikleri. — Ressam Sami Yetik. Ressam Ali Karsan. — Renkler. — Meşhur mimarlar '«Sir Edwing L ü t -

yens». J o h n Fisher. — Bibliyografi: 1 - Leonardo da vinci, 2 - Size And social structure oi A Towıı. — Haberler. —

XV inci Y ı l . 1 9 4 5

(2)

/

s

A R K İ T E K T

5

İ N A B O N E Ş A R T L A R I

ÇİFT SAYISI 1.75 Lira PRIX D'UN NUMERO 1,5 Dolar

ALTI AYLIĞI 5.00 „ „ pour 6 MOiS 4

YILLIĞI 9.00 „ „ „ UN AN 8

CİLT KAPAĞI İLE YİLLİĞİ : 14.00 „

Arkitektin kolleksiyonları t 1931

1932

1 ci seri 1933 b e h e r ciltli k o l l e k s i y o n u 20 Lira 1934 b e h e r ciltli k o l l e k s i y o n u 20 Lira 1935

1936 1937 i

2 ci aeri 1938 j fj jf | | 1 8 ] J 1939

1940 1941-42

rı ıı »» 115 ^ ı»

3 cü seri 1943 rı ıı »» 115 ^ ı»

1944

BUtÜn yazılar, r e s i m l e r , r e k l â m ve a b o n e b e d e l l e r i Posta ile A R K İ T E K T ' i n idare y e r i n e g ö n d e r i l m e l i d i r . R e k l â m tarifesi i s t e y e n l e r e g ö n d e r i l i r . A d r e s l e r i n i d e ğ i ş t i r e n a b o n e l e r süratle b i l d i r m e l i d i r l e r . A k s i t a k d i r d e

k a y b o l an d e r g i l e r d e n d o l a y ı ı d a ı e m e s u l i y e t k a b u l e t m e z .

Schriftstücke, D r u c k s a c h e n A n z e i g e n , Post-u. B a n k a n v v e i s u n g e n sind an die Schriftleitung z u richten. Kaine Vartratung 1 '.

n-u. Ausland- Auf W u n a c h k o s t e n l o s e P r o b e h e f t e u. A n z e i g e n p r e i s l i s t e .

Pour tout p a i e n e n t et de man de d e r e n s e i g n e m e t , ainsi q u e pour tout envoi de d o c u m e n t t e l s q u e p h o t o s , a r t i r s , a n n o n c e s , b i b l i o g r a p h i e â inserer s ' a d r e s s e r â la Direction. No, 3 3 A n a d o l u Han, E m i n ö n ü İstanbul

r

Dr. C U Dİ B I R T E K

A T E S T U Ğ L A S I

F A B R İ K A S I

M A R K A S I

Büro :

Daniib Sigorta Han 10 - 11

G a l a t a - İstanbul Tel. : 41193 Posta K. 1151

Fabrika : D e f t e r d a r G ö m l e k ç i l e r No. 78 • 80 Tel. : 22512

Türkiyenin Bütün Büyük Fabrika ve Müessesleri Bu Fabrikanın A L E V markalı A T E Ş Tuğlalarını kullanmaktadırlar.

.J

A R K İ T E K T A y l ı k y a p ı s a n ' a t ı , ş e h i r c i l i k v a d e k o r a t i f s a n a t l a r d e r g i s i . İ m t i y a z s a h i b i M . Z e k i S a y â r - N e ş r i y a t m ü d ü r ü A b i d i n M o r t s ş - İ d a r e y e r i A n a d o l u h a n N o . 33 i s t a n b u l B a s ı l d ı ğ ı y e r C u m h u r i y e t M a t b a a s ı • İ s t a n b u l - K t i | * K a n a r

(3)

B a ş y a z

1 3 1 , 5 " / 3 - c #

İ N S A N V E S A N ' A T Yazan; Ahidin Mortaş

Şuurile düşünen, ruh hassalarile heyecan du- yan ve müphem idraklerile sezen insan, kendini bildiği çağlardaniberi, söz, musiki, resim, heykel, mimarî şeklinde ifadelerle san"at eserleri yaratmış- tır. Taş devrinde iptidaî insanın mağara duva- rına kazıdığı resimler, oyuk bir kütüğe tokmakla vurarak çıkardığı ritmik sesler ve taş taş üstüne ko- yarak diktiği anıtlarla, medenî insanın yağlıboya tablosu, senfonisi, otomobil biçimi ve bina manzu- mesi arasında mutlak san'at bakımından yalnız bil- gi ve görgü farkı vardır.

Sfenks'in müteâl san'at ifadesi ile mukayese e- debilecek modern bir eser bulmanın güçlükleri bi- ze hakikî san*atın zamanla ve birikmiş tecrübelerle kaıyıdlı olmasını açıkça anlatır. Zaman ve tecrübe, san'ati daha şuurlu, daha nizamlı ve sezişten uzak- şarak vuzulha daha yaklaşmış bir hale getirir. İnsan dehası.her zaman, güne kadar edindiği az veya çok bjliıgyi, kafasına muhtelif kaynaklardan sızan ışık- larla yuğrularak «istemli bir kompozisyon haline- sokmayı bildirmiştir.

Bu ışdt, metafizik sezintilerin ilhamı mıdır?

Kozmik şuaların tesiri midir? eserin binbir hassa- larından biri midir? Bilemiyoruz. Fakat tezahürü ve şekillenmesi san'atın kendisi midir?

Fizikî kaideler san'atın bünyesini teşkil eder.

Bünyeye can veren ruh, San'atkârm kafasından çı- kar. Musikide notların ifade ettiği sesler, tellerin ihtizaz adetleriyle belli olur. Seslerin armonisi, ih- tizaz adetleri birbirile mütenasip rakamlar halinde olan riyazî münasebetlerin bir ifadesidir. Buna rağ- men musiki, matematik değildir.

Resimde plân, perspektif ışık, renk, ve ton kaideleri esastır. Fakat bütün teknik kaidelere uy- gun bir resim mutlaka bir san'at kıymeti taşımaz.

Mimarî, en mütekâmil bir mantık, en sistemli bir bilgi veren kudretli bir görüş icap ettiren, sta- tik ve teknik esaslara dayanan bir mevzudur. Fa- kat yüz yıllarca dış tesirlere göğüs gerip yerinde duran her bina bir san'at eseri değildir.

Bir musiki eserini, bir tabloyu, bir heykel ve- ya bir binayı san'at eseri yapacak olan, ona yara- tıcı insan duyuşunun vereceği ruhtur.

San'at, üstün insan kafasının tabiata yaklaş- ması, Promete'in güneşten ateş getirmesi gibi, bü- yük sır kaynaklarından sezip kapabildikleri™ orta- lama insan idrakine nakletmeye çalışması yolunda didinmesidir.

Büyük aan'atkârlar muztarip ruhlarile yıllar- ca, büyük tabiatın kapısında; yıldızdan, denizden, rüzgârdan ve uçsuz bucaksız gökün derinliklerin- den ilham sırarak beklemişler, müıphem iç mücade- lelerini kâğıda, tuvale ve taşa dökmüşler, feragat ve mahrumiyet içinde geçen ömürlerini bazan bir hiç, bazan da küçük bir hakikat veya san'at kıvıl- cımı uğruna ziyan etmişlerdir. Emeksiz san* at ol- maz. Kâinatın kuruluş esaslarından biri de budur.

Az cevher, çok boşluk. İşte bir gök yüzü ki, görü- nüşteki bütün yıldız kesafetine rağmen hakiktate maddenin boşluğa n i ab e ti hiç denecek kadar az. Bir elmanın yüzde 99 u su, 70 yıllık bir insan ömrü i- çinde biraz heyecan biraz saadet; üst tarafı günlük gaile.

Buna rağmen büyük tabiatın içinde kaybolan küçük insan, içinden gelen ve hiçbir mahrumiyetin dindiremediği tabiî şevklerle san'at heyecanı ara- maktan vaz geçmiyor. San'atikârlar tabiatilç insan

arasında geçen sessiz ve büyük mücadelenin feda- îleridir.- Bu fedailerin haris ve müstehzi tabiattan biz ortalama insanlara nakledebildikleri söz, ses,

renk ve hacim kompozisyonlarına rahat koltuğu- muzdan ve sıcak pardesümü^in içinden baktığımız zaman bu san'at eserinin neye maloliduğunu idrak etmekten çok uzak olduğumuzu unutmamalıyız.

Allah mefhumunu, metafizik bir ilhamla du- yarak yaratılan ve aç heyecanlara en azametli hu- şuğ telkin edebilen bir Süleymaniye ana ıstırabını bir fırça ile idrâk hudutları dışına çıkarabilen bir talblo ve içimizde tatminsiz hasretler tutuşturan bir beste insan duyuşunun fevkine yükselmiş san'atkâr kafasının bir ömür bahasına eriştiği mertebeden bize birer hitabıdır.

Bu günün huzursuz insanı cüceleşen zevkile ta- biatla yatkınlığını kaybetmiştir. Büyük şehirlerde

(Devamı 5 5 inci sayfada)

(4)

i Y. Mimar Emin Necib Uzman

Park oteli arkasında Boğaza nazır çok meyil- li- bir a;sa üzerine inşa edilen bu ev, şehir plânı- na 'göre, üç yol ağzının birleştiği köşeyi teşkil et- mektedir. Saçağa müsade edilmemiş olması bu kısmın sadece bir profille nihayet bulmasına neti- celendirmiştir. Zemin katı hol ve oturma odaları- na, üst kat yatak odalarına ayrılmıştır.

Hari-cî sıva açık sarı, parmaklıklar ve cephe- de görülen tezyini şerit tuğla kırmızısı renginde-

dir. i Y. Mimar Emin Necib Uzmanın eseri olan bu

ev dış mimarisinin akdeniz çevresine mahsus sı- cak bir tesir yapması ve esas itibarile fena bir şe- kilde olan arsada plâmn sureti halli bakımından muvaffak olmuş bir eserdir.

. Cad derlün görünüş (Foto: İsmail Seneler)

Zemin kat plânı

(5)

Birinci kat plânı ve Hol

İçeriden görünüş

(6)

Ö D E M İ Ş Ş E H İ R P L Â N I M Ü S A B A K A S I J U R İ R A P O R U,. K I S A L T I M I

Y Mimar Doçent K. Ah- met, Orhan Sefa ve Ce-

liîe Berk projesi

Ödemiş imar plânı avan proje müsabakası her bakımdan tatbik edilebilecek ve tam manasiyle olgun 'bir proje mfeydana çıkaramamış bulunuyor- sa da maksadı temin etmiş ve netice itibariyle güçlüklerin hangi noktalarda olduğu belli olmuş- tur. Bu güçlüklerin de ne tarzda (bertaraf edilece- ğine gelince bu husuta Jüri Heyetimizce şunları söylemek ve belirtmek mümkün görülmektedir.

1 — Müsabıkların bir çoğu bu plânlama işini çok geniş olarak mütale,a etmişlerdir, ödemişe ha- yat ve faaliyet getiren seyrü sefer civar köylerden gelmektedir. Bu itibarla Ödemiş daima mütevazı bir rençber şehri olarak kalacağından, burada mu- azzam ve abidevi binaları taşıyanı teklifler ye- rinde yapılmış sayılmıyacaktır,

2 — On safta dikkat nazarına alınması icab- eden nokta şehrin müstakbel genişliğidir, esas o- larak verilmiş olan 1/2000 mikyasındaki halihazır haritasında şehir hududu biraz geniş gösterilmiş ise de müsabıklardan malhallî tetkiklerini iyice yapmış ve şehrin nüfus tezayüdünü iyice hesab etmiş olanlar Ödemiş için önümüzdeki 20 - 30 se- ne içinde büyük bir genişlemenin mevzuubahs ola- mıyacağmı muhakkak anlamışlardır. Böylece Çev-

Belediye meydanı menazın

ren yollarının fazla dışardan geçilmesinin ve ara- daki sahaların tamamiyle meskûn bir vaziyete so- kulmasının lüzumsuzluğu aşikârdır. Bilhassa iler- de mümasi yol karakterini kazanacak olan çevren yollarının imkân nisbetinde şeflıir merkezine ol- dukça yakın olarak geçirilmesi muhakkak ki daha doğu olurdu.

3 — Şehir merkezi üç caminin ara sında bu- lunmaktadır. Çarşı ve ticaret bölgesi de buradadır.

Şehir hayatı satmak ve satın almaktan canlanaca- ğına göre 'bir satıcının dükkânını bir çevre yolu ü- zerine kurduğu kabul edilse, bunun müşterisi sade bu yoldan geçenlere inhisar edebileceği gibi bu müşteriler de şehir merkezindeki vaziyeti görmeden buradan bir şey almak istemiyeceklerdir. Bu iti- barla binlerce senedenJberi olduğu giıbi ticaret mer- kezleri daima ana yolların birleşme noktalarına ya- kın olan şehir merkezine bağlı bulunmaktadır.

Bir çok şehirlerde ibu gübi merkezleri kaydır- mak veya nakletmek arzusu gösterilmişse de mu- vaffak, olunamamıştır.

4 — Yeni imar plânından beklenen asıl gaye bütün şehri tamamiyle yeni bir yol şebe- kesiyle örmek değildir. Bir tecrübeli şehirci yal-

(7)

imar plânı R: 04871

rıız lâzım ve yerinde olan fedakârlığı kabul ede- rek ancak 'bu gibi yerlerde değişikliği tavsiye e- deibilir. Diğer kısımları olduğu gibi muhafaza et- mek ve eski şehir kısmında lüzumlu tamirleri, eski ve tradisyonel karekterleri 'bozmadan mey- dana getirmek ve yalnız ana yollan bir intizama sokmak için kat'î hamlelere cevaz vermek mev- zuu'bahs olmalıdır.

4 — Seyrü sefer şehri doğu - (batı aksı üze- rindeki esas seyrü sefer meselesini teşkil etmek- tedir. Diğer mevcut kutranî yollar ise mühim bir müşkil göstermemektedir. Şarktan itibaren berta- raf edilmesi icabeden daralma vaziyeti başlamak- tadır. Bugünkü belediyenin karşısından başlayan darlık şehrin izmir istikametinde harice açılan menfeze kadar devam etmektedir. Bu miişkil va- ziyeti gösteren kısım iiç parçaya ayrılmaktadır.

1 — Pazara kadar olan, kısım,

2 — Kuzey doğudan gelen yolun güney batı istikametinde devam etmesiyle doğu - batı yoluy- la teşkil ettiği çarpaza kadar olan kısım.

3 — Şehrin Izmirs açılan menfezine kadar olan yol kısmı.

Birinci kısma gelince belediyenin bulunduğu noktada oldukça büyük tutulmuş 'bir genişliğin

meydana getirilmiş olması lâzımdır. Bu meydan şehrin kalbini teşkil edecek bir mafhiyet almalıdır.

ikinci kısım: Eskişehir kısmındaki ana seyrü sefer yollarının birleşme noktaları hiç bir proje- de tatminkâr şekilde [hal edilmiş bulunmamaktadır.

Üçüncü kısım: Izmire giden yolun şehir içinde kalmış olan kısmı bir taraflı veya ikitaraflı olmak üzere genişletilebilir. Bu yolun en iktisadi şekilde açılabilmesi için yolun bir tarafının tercih edilmesi lâzımdır.

Bu üç yol yol kısmının kat'î imar plânı tan- zimi işine başlandıktan sonra ilk iş olarak ele alın- ması ve kat'î kararların verilmesi icabetmektedir.

Bu hususun temini için de bittalbi 1/1000 ve 1/500 lük haritaların bitmiş olarak istifadeye konması lâzım gelecektir. Projelerin hiç birinde 'bu nokta- ları etraflıca ifade ettikleri görülmemiştir. Buna 1/2000 mikyaslı haritaların böyle bir etüd için lü- zumlu tafsilâtı taşımamaları sebeb olmuştur.

Doğu - Batı aksının tekmil devamı boyunca gidecek olursak şu vaziyetleri görebiliriz. Doğuda- ki şehir hududundan kuzey güneye giden çevren yolları ayrılmaktadır. Yolun istasyona kadar de- vam eden birinci kısmında sade iki katlı binalar yer almalıdır. Yalnız (bu binaların tamamiyle ka- palı bir inşaat sistemine değil bilâkis oldukça sey-

(8)

rek guruplar halinde ve arada boşluklar -bulunmak suretiyle meydana getirilmeleri lâzımdır.

Derinliğine ön balhçeler yalnız meskenler için bırakılmalı ve umumî binalar için mevzuubahs ol- mamalıdır. istasyon meydanının bugünkü serbest genişliği iyidir. Burada civarın fevkalâde olan gü- zelliğini ve .boz dağ siluetini iyice yaşamak müm- kün olmalıdır. Bu meydan ayni zamanda oldukça uzatılmış bir derinliği de ihtiva etmelidir. Fakat bu yeşillik ağaçlı bir park halinde değil bir çayır ve yanlarında sıra ağaçlar bulunmalıdır. Bu mey- danın etrafrmda1 iki katlı basit ve iddesisız mektep ve enstitü binaları yer almalıdır. Resmî ve umumî binaların şeiırin merkezine yakın olarak yerleşme- si daha doğrudur. İstasyon seyrü seferi için lüzum- lu meydan kısmının, ayrı bir (şekilde mütalea ediT

lerek şekillendirilmesi lâzımdır. Bu meydanın şi- malini tahdit edecek olan yeşilliğin istasyon seyrü seferine tahsis edilmiş olan kısımdan sonra başla- ması arzu edilir. (1) sıra numaralı projede olduğu gibi. İstasyon ile belediye arasındaki kısım için 12 ve 9 numaralı projelerde kıymetli teklifler ya- pılmıştır. Cumhuriyet meydanı bilhassa 12 numa- ralı projede iyi halledilmiştir.

6 — Güney çevren yolu: Gelen projeler ara-

sında pratik ve müsait bir güney çevren yolu tek- lif eden 2 numaralı projedir. Bu çevren yolunun heyeti umumiyesi, şehrin merkezinden geçen doğ- ru yoldan yalnız 200 metrelik bir fazlalık göster- mektedir ki devamlı vaziyette olan deve nakliya- tının şehir merkezini rahatsız etmiyecek şekilde bu yola kaydırılması mümkün olabilecek demektir.

Çevren yolunun istasyona doğruca uğramadan ge- çirilmesi ve bilhassa istasyonla ıbu yolun arasına, antrepo, depolar ve yardımcı senayi 'bölgesini ala- bilecek müsait adaların yerleştirilmesi lâzım gele- cektir. Güney çevren yolunun bir kenar yolu ayni zamanda bir araba yolu olarak geçirilmesi ve kıy- metlendirilmesi lâzımdır, ikamet bölgeleriyle iş bölgelerinin birbirinden ayrılmaları bu yola müm-

kün olduğu kadar fazla bir genişlik vermekle sağ- lanabilecek ve iç kısımlar da yayılmakta olan ika- met mıntakalarının her bakımdan korunması da bu yola fazla ağaç dikmekle mümkün olacaktır. Bu yolu"'yanlardan iltihak edecek olan tali derecedeki

yolların lüzumsuz ve sık sık birleşmelerinden ko- rumak icabedecektir.

7 — Resmî binaların iç şehrin haricinde yer- leştirilmemiş olması lâzımdır. Bunların şehir mer- kezinde toplanmış olmasını sağlamak icaJbedecek-

(9)

Y. Mimar Necmı Ateş ve Feyyaz Tüzüner projesi

y

<

Y. Mimar Asım Kömür-

cüoğlu projesi:

(10)

04871 Rumuzlu projenin tafsilâtı

ziyette Alhrandı mevkii gösterilmiş, buraya ait bir imar plânının, hazırlanması istenmiş ise de bu mev- kiin yeniden teessüs ederek tam manasiyle bir ban- liyö evsafını kazanması müşkül olacaktır.

Birgi, tabiatın bahsettiği her türlü güzellikler içinde ve bir tarihî kıymeti de taşırken onun bu vaziyetten istifade edememesi ve Ödemişin bir banliyösü olmaması hususu, Odmişten pek uzakta da olmamasından dolayı jüri heyetimizce doğru gö- rülmemiştir. ilerde yeni vesaitle her türlü müna- kale ve irtibat imkânları kolaylaşacağından, Boz-

Sabri Oran ve

tir. Meydan ve binaların mütevazi bir şekilde plan- lanması temin edilmelidir. Bina irtifalan iki kat- tan fazla olmamalıdır. lüzumlu mikyasın muha- faza edilebilmesinde, yetişmiş ve tecrübeli sanat- kârın kıymet ve derecesi belli olur. Yoksa muaz- zam hayal mahsullerini ifade etmekle değil... Bir mütevazi mesele en basit vasıtalarla halledilmişse muvaffak olmuş demektir. Böyle olmasına rağmen kıymet derecesi kendiliğinden yükselir.

8 — Alhrandı - Birgi müsabaka şartnamesin- de her ne kadar Ödemişin banliyösü olabilecek va-

Ralip Erhan projesi

(11)

dağ yolu üzerinde bulunan Birginin Ödemişe daiha lâyık bir banliyö olarak kabul edilmesi ve <bu su- retle planlanmasına çalışılmasını jiiri heyetimiz tavsiye etmektedir. •)

Son: iyi buluş ve tavsiyeler Iher nekadar 4 mü- kâfat kazanmış olan projeye dağılmış bulunuyor- sa da tatbikat plânları, bu projeden birinin intiha- biyle meydana gelecektir. Jüri Heyetimiz 12 sıra numaralı 04871 rumuzlu projenin şehircilikde daha tecrübeli bir sanatkâr tarafından yapılmış oldu- ğunu gördüğünden mütebaki kat'î, tatbikat ve taf1- silât plânlarının yapılması işinin <bu proje sahiple- rine tevdiini tavsiye etmektedir.

Belediyeler imar Heyeti tarafından müsaba- kaya konulmuş olan ödemiş şehri umumî imar plâ- nı avan projesi müsabakasına iştirak etmiş bulu- nan projelerin mikdar, rumuz ve sıra numaraları- nı tesfoit eden ilk zabıttan 13 projenin müsabaka şartnamesine tevfikan müsabakaya iştirak edebi- lecek teferrüatı ihtiva ettikleri anlaşıldığından mezkûr ıprojeleri tetkik etmek ve Ödemişe olan tatbik imkânlarını araştırmak suretiyle karırım vermek üzere Ödemişe gelen heyetimiz projeler ve şehir üzerindeki tetkiklerini ikmal ederek 24/11/

944 Cuma günü saat 15 de Ödemiş belediyesi içti- ma salonunda Ödemişe gelen Jüri azalarının işti-

rakiyle ve İzmir Valisi Şefik Soyer'in Reis vekil- liğinde toplanmış ve yapılan müzakere neticesin- de müsabakaya iştirak eden Projeler arasında bi- rinci mükâfata lâyık bir proje bulunamadığından müsabaka şartnamesinin 16 inci maddesine müste- niden birinci mükâfatın kaldırılmasına ve müka- fat miktarı olan 4100 lira taksim edilerek ve iki adet ikinci ve iki adet üçüncü mükâfat ihdasına ittifakla karar verilmiştir.

ikinci mükâfata 04871 (rumuzlu Y. Mimar K.

A. Aru, örhaıı Sefa ve C. Be k e ait proje ile 21262 rumuzlu Y. Mimar Selman Yönder, izzet Ay- dknoğlu projesidir. Üçüncü mükâfata lâyık görü- len 37137 rumuzlu Y. Mimar Necmi Ateş ve Fey- yaz Tüzüuer 17085 rumuzlu Y. Mimar Asım kömür- cüoğlunun projeleridir.

Ayrıca 14491 rumuzlu, Y. Mimar Sabri Oran ve Ratip Erhan projesi satın alınmıştır.

Jüri, Belediyeler Fen Kurulu Müdürü Mit- hat Yenen, T. Y. Mimarlar Birliği adına Recaı Ak- çay, T. Y. Mühendisler Birliği adına Şekip Akalın, Prof. Paul Bon<;ta Prof. öelsner, Prof. E. Reuter ödemiş Belediye Reisi Mutahbar Başoğlu, izmir valisi Şefik Soyar, Sıhhat Bakanlığı ad:na Dr. Niya- zi Erzin'den teşekkül etmiştir. Prof. öelsne-, seçi- len projeleri ayni kıymette bulmadığı için jüri ra- poruma iştirak etmemiştir.

19

(Baş yazıdan devam)

•kendi yarattığı sun'î muhit içinde ilhamı maddîleş- miş eserleri şımarmıştır. Yaşlı, vakur çamların çer- çevelediği bir tabiat parçasının ortasında efc»edî su- lara dayanan bir yalının yüksEik tavanlı odalarında eski insan... gürültülü ve tozlu sokaklar içinde bir apartmanın iki buçuk odasında sinirli adımlarla do-

laşan yeni insan... bu iki kafanın görüş ölçüsü ve abstre'çye değer verişi bir olamaz. Hesapla, teknikle kendi hayalinin hudutlarını geçmiş başarılar elde eden bu günün insanı kapıldığı baş döndürücü tem- podan ayılabildiği an yarattığı âlemin kuruluğu karşısında talbiî ve hakikî san'atı ihmal ettiğine e-

®ef edecektir.

ABİDİN MORTAŞ

(12)

A r k e o l o j i :

B E R G A M A S A Ğ L I K. Y U R D U ( A s k l e p i o n ) K ü ç ü k A s y a n ı n e n e s k i T ı p M ü e s s e s e s i h a k k ı n d a

K ı s a Ibir e t ü ı d Yazan : Rilstem Duyuran İzmir arkeoloji müzesi müdürü Bundan altmış altı sene evvel Akropolünde

keşfedilmiş olan çeşitli ve zengin eserleriyle Ber- gamanın tarihî ve arkeolojik şöhreti bütün dünya- ya yayılmıştı. 1928 - 32 seneleri arasında yapılan kazılar neticesinde meydana çıkarılan ve Anadolu- nun en eski sağlık yurdu olan (Asklepion) ise Ber- gamanın ehemmiyet ve kıymetini bir kat daha art- tırmıştır ( I ).

Bergama Asklepion'u izmir şosesinin bu gün- kfi Bergamaya ulaştığı yerden 1,5 kilometre uzak- ta ve şehrin batısında kurulu olup (Şekil: 1) etra- fı alçak tepelerle çevrili ve her türlü hava ceryan- larına karşı mahfuz bulunmaktadır.

Yurd, eski Grek ve Romen mitolojisine »öre sağlık ve şifa tanrısı olan (Aaklepios - Eskülap) un adını taşımaktadır. Bu tanrının semıbollefri yılan, asa, ve t as idi. Vatanı olarak Tesalyadaki Trikka şehri gösterilmektedir. Buradan Epidauros'a geti- rilen tanrının kültü, az zamanda önem kazanmış ve eski dünyanın Iher tarafında bir çok Asklepios sağlık yurdları ve tapmaklar kurulmuştur ( 2 ) . Asıklepios kültü Bergamaya milâttan evvel 4 üncü asırda getirilmiştir. Pausanias (kitap, 2,26, 8) kül- tün Epidauros'tan Bergamalı Arkias isminde birisi tarafından Bergamaya getirildiğini nakletmekte- dir. Anadoluda Bergama sağlık yurdundan başka

1 . A K K O P O L I S

X He H - E M I S. T » E S T A D T 5 . M O D E R N E i r * T T 1 . K İ Z İ L A V U I

f . M U S A L U M B ; E R U I K 6 . A M > » K I T H 6 A T B R . 7 . T H E A T £ R .

8 . H 6 I L I Ç B S T R A S S 6 S A S K L T ' L E İ O İ M

%

1 — Th. YViegand: Zweiter Bericht über di Ausgrabun- genin Pergamon 1928 - 32: Das Asklepieion, Berlin, 1932 adlı kazı raporunda kazılar esnasında meydana çıkarılmış olan mimarı eserler hakkında mufassal teknik malûmata ve kitabeler üzerinde epigrafik incelemelere rastlanır.

Bu kazı raporundan başka Bergama Müzesi Müdürü Osman Bayatlı tarafından 1934 senesinde: Bergama Askle- pion - Sağlık Yurdu, adlı kıymetli bir eser neşredilmiştir, ki bunun ikinci tabı 1938 de intişar etmiştir.

Yine Bergama Asklepionu hakkında O. Deubner tara- fından: Das Asklepieion von Pergamon, Berlin, 1938, adlı çok faydalı bir eser neşredilmiştir.

2 — Deubner, yukarıda adı geçen kitabmda (sayfa: 6) ilk çağlara ait iki yüz asklepion'un bilindiğini yazıyor.

Bunların bir kısmı yalnız bir tapınaktan ibaret idise de pek çoğu, Bergamada olduğu gibi, sağlık yurdu vazifesini görecek tesisata maliktiler.

Resim: 1

Bergama Akropolü, bugünkü Bergama kasabası ve Sağlık Yurdunun yerlerini gösteren genel durum haritası 1 — Akropolis, 2 — Helenistik şehir, 3 — Yem şehir.

4 — Kızıl avlu, 5 — Mezarlık, 6 — Anfiteatr, 7 — Tiyatro, 8 — Kutsal cadde, 9 — Asklepion.

diğer Asklepios sağlık yurtlarının da bulunduğu hiç şüphesizdir ( 3 ) . Ancak Bergama Asklepion'u

3 — 0 . Bayatlı (sayfa: 10 ve 18), Küçük Asyada sağlık yurdunun yalnız Bergama bulunduğunu yazıyor. Wiegand ve Deubnerde bu hususta malûmat verilmiyor. Biz, Anado- luda, bugün izleri silinmiş olan daha sağlık yurtlarının da bulunduğunu kabul etmek istiyoruz. Nitekim Pausanias yukarıda numarası yazılı kitabının ayni paragrafında Iz- mirde deniz kenarında mevcut olan bir Asklepiondan bah- setmekledir.

«Bunun Asklepıos'a ait yalnız bir tek tapınak bina- sı mı yoksa bütün tesisleri havi bir sağlık yurdu mu oldu- ğu kesin olarak bilinmiyorsa da, bir tıp ekolüne malik olan Eski Izmirde Asklepıos'a ait bir sağlık yurdunun mevcut ol- ması kuvvetle muhtemeldir.

(13)

Resim: 3 Yurdun genel plânı

bilhassa milâttan sonraki ikinci asırda gerek Roma imparatorlarının gerekse yüksek rütbeli memur ve mahalli zengin vatandaşların maddî ve manevî yardımlarıyla fevkalâde büyük bir şöhret kazan- mış ve diğer sağlık yurtlarını gölgede bırakmıştır.

Bu ehemmiyeti o zamanki Bergama şehri paraları üzerinde takip etmek mümkündür. Filhakika A&k- lepios bu devirde Bergamayı paralar üzerinde tem- sil eden bir tanrıdır. Bundan başka yazılı vesikalar da Bergama sağlık yurdunun tıbbî şöhret ve ehem- miyetinden uzun uzun bahsederler. Bilhassa sene- lerce devam eden hastalığından ancak Bergama sağlık yurdunda kurtulan ünlü bilgin A. Aristeides yurdun baş tanrısı Asklepios hakkında birçok .met- hiyeler kaleme almıştır. Bu arada yurtta tatbik edi- len tedavi usulleri hakkında da kıymetli malûmat veriyor.

Tedavi usullerinin en başında temizlik gel- mektedir. Yurda girip kendisini sağlık tanrısının ihtimam vç tedavisine hudutsuz bir İnançla terk e-

Resim: 2

Yurdun genel durumunu gösteren maket

(14)

Şekil: 4 — Kuzey galerisinin meydana bakan cephesi toprak altından çıkarıldıktan sonra

den hasta, tanrıyı rüyasında görebilmek için bir çok defalar yıkanmak mecburiyetinde kalırdı ( 4 ) . Su ve güneş banyoları, perhiz ve Bergama yöresinde yetişen çeşitli şifalı otlardan yapılan şerbetler, ma- cunlar da tedavide büyük bir rol oynarlardı. Tan- rıyı rüyasında görüp şifa bulması için vereceği e- mirleri öğrenen hasta, bunları yurdun hekimlerine anlatır, onlar da kendisi tedavisi için gerekli öğüt- lerde bulunurlardı. Tanrının emirleri ne kadar sert olursa olsun hastalar tarafından büyük bir itaatla karşılanır ve tatibik edilirdi ( 5 ) . Çünkü Yurda gi-

4 — Bergamada bulunmuş olan çok bozuk bir kitabede:

(Altertümer von Pergamon, 8„ 2, 264) şu cümleler okunabili- yor: Hasta içeri girmelidir.. On gün geçiyor., yıkanmalı ve içeri girmelidir... Günlük elbiselerini çıkarıp beyaz hiton giy- melidir.. sonra yine yıkanmalıdır.. Tanrıya yaklaşmalıdır...

Büyük uyuma odasına girmeli.. Yüzük ve kuşak taşımamalı- dır..».

5 — Tanrının kendisine emrettiği çok sert ve haşin te- davi usullerini büyük bir tevekkül ve cesaretle tatbik eden Aristeides şöyle bir vak'a anlatıyor: Tanrı bana yerlerin donduğu ve buz gibi soğuk bir rüzgârın estiği bir kış gü- nünde balçıktan alıp bunu üzerime dökmemi ve bu şekilde:

Zeus tanrıların en iyisi ve en büyüğüdür, diye bağırarak kutsal jimnazm galerisinde oturmamı emretti. Bu merasim birçok seyircilin huzurunda cereyan etti.

ren her hasta kendisinin Asklepios tarafından mut- laka iyi edileceğine ve bunun için de tanrının emir- lerine bilâkaydüşart itaat etmenin zaruri olduğu*

na inanırlardı. Yurttaki hastaların maneviyatını sars- mak için pek ağır hastalar Yurda kabul edilmez ve hayatlarından ümit (kesilenler de Yurddan u- zaklaştırılırdı.

Sağlık Yurdunda iyileşip burasını terk eden herkes gücünün yettiği nisıbette bir adak eşyası bı- rakırdı. Bu, topraktan yapılmış basit bir heykelcik adî taştan kabaca yontulmuş küçük bir sunak... o- labileceği gibi en ünlü bir sanatkârın kaleminden çıkmış nefis bir sanat şaheseri, yahut muazzam bir bina da olabilirdi ( 6 ) .

Sağlık Yurdu, Eski Bergamadan iki kilometre mesafede olup şehre, iki tarafından muteber Ber- gama hemşehrilerinin abidevî mezarları bulunan

6 —..Meselâ aşağıda kısaca bahsedeceğimiz yurdun bü- yük Propylon'u tarihçi ve filozof K. Haraki tarafından inşa edilip Asklepios'a vakfedilmiştir. İmparator Caracalla (211 - 218 M. S.) Yurdda iyi olduğumdan birçok ihsanlar meyanında tabiî cesametten üç misli büyüklükte bir hey- kel diktirmişti. Bu imparatorun başında örtü bulunan güzel bir portresi bugün Bergama müzesinde bulunmaktadır.

(15)

Resim: 5 — Kuzey galerisinin meydana bakan cephesinin bugünkü görünüşü

neyi sütunlarla süslü galerilerle çevrilidir. Bun- lardan kuzey ve batı galerileri 'birer katlı, güney galerisi de - arazinin meylinden ötürü - iki katlıdır.

Kuzey galerisi diğerlerine nazaran çok iyi bir şekilde muhafaza edilmiştir. Kazı esnasında, mey- dana bakan güney cephesinin ıbütün aksamı zelze- leden (yıkıldıkları şekilde [bulunmuş ve bunların büyük bir kısmı bugün sayın Osman Bayatlının gay- ret ve himmeti ile tekrar ayağa kaldırılmıştır (Şe- kil 4,5). Burada mimarî tarihi ile uğraşanları alâ- kadar edecek enteresan bir nokta vardır ki, o da cephedeki sütunların doğu tarafında bulunan on tanesinin kompozit nizamında piyedestalli, diğer- lerinin de Tonik nizamında işlenmiş olmalarıdır, An- tik bir ibinayı süsliyen sütunların umumiyetle bir nizamda olmaları lâzım geldiğine göre bu cihet an- tik mimaride emsaline pek te rastlanmıyan bir cu- riosite teşkilefcmektedir ( 9 ) .

9 — Hafirler bunu şöyle izah ediyorlar: Galerinin gü- ney cephesindeki sütunlar ilk evvelâ umumiyetle Ionik ni- : 6 — Zeus - Asklepios Tapınağı

kutsal bir cadde ile bağlıydı ( 7 ) . Milâttan sonraki ikinci asırda Asklepion büyük bir şöhret ve ehem- miyet kazanıp ta hemen 'hemen yeni baştan inşa edilmeğe başlanınca bu cadde de şeklini değiştir- miştir. Yeni baştan tanzim edilen caddenin başlan- gıç noktası, bugün Bergsmayı ziyaret eden her in- sanın gözüne çarpan ve inşasmdaki asaletle hay- ranlığını mucip olan «Viran» kapı denilen muaz- zam kapı idi. Bu caddenin yedi yüz metrelik bir kısmının ortası trahitten ayakları üzerine oturtul- muş moloz taşından mamûl manastır tonozları ile örtülüydü. Caddenin her iki tarafında satıcılar için dükkânlar mevcuttu. Yediyüz metreden sonra bir- kaç caddenin birleştiği bir meydan geliyor ve bu- radan itibaren Propylon'a kadar olan kısmın orta- sı açık ve iki tarafı galerilerle çevrili idi ( 8 ) . Bu caddeyi takip edenler A. Aristeides'in şairane bir şekilde «dış liman» diye vasıflandırdığı Propylon'- un etrafı sütunlu galerilerle muhat avlusuna dahil olurlardı (Şekil 2,3). Propylon'un beyaz mermer- den mamûl muhteşem cephesi Korent nizamında işlenmiş dört adet sütunla süslü olup fronton'unun ortasındaki kabartma kalkan üzerinde: binanın Klaudius Haraks tarafında inşa ettirildiği yazılıdır.

Diğer cephesi süslü idi ve buradan onüç basamakla yurdun büyük avlusuna inilirdi.

Statüler, kitabeler, tapmaklar, türbeler, çeş- meler. ..le dolu olan bu meydanın büyüklüğü 110 x 130 metre olup kuzey yarısı mermer plâklarla örtülüdür. Diğer yarısı bahçe veya çimenlik şeklin- de tanzim edilmişti.. Meydanın kuzey, batı ve gü-

7 — 1934 senesinde yapılan birkaç sondaj neticesinde klâsik devir sanatının güzel nümunelerini teşkil eden birçok yüksek kabartmalar bulunmuştur.

8 — Bayatlı (sayfa: 42} ile Deubner (sayfa: 23) in bu husustaki tarifleri birbirine uymayor. Biz, plân ve resimler-

le daha mufassal bir şekilde izah edilmiş olan Deubnerin ta- rifini esas tuttuk.

(16)

Kuzey galerinin arkasında, batı tarafında, kutsal tiyatro bulunmaktadır. (3500) seyirci istiap edecek büyükükte olan tiyatronun sahne binasının Kemen bütün (parçaları ve oturma sıralarının bası- ları muhafaza edilmiştir. Tiyatroya kuzey galeri- sinden ve kuzeyindeki yi'ksek kısımdan girilmek- teydi. Asırlardanberi kireç ocakçıları ve inşaatçılar tarafından sökülüp yok edilen sıraların yerlerine son zamanlarda taştan yeni sıralar yapılmış ve bu suretle tiyatrodan istifade edilmeğe başlanmıştır.

Ancak burasının Bergama gibi arkeolojik ve turis- tik bakımdan dünya çapında ehemmiyeti haiz bir merkeze yakışacak şekilde temamen ilmî esaslara uygun bir tarzda restore edilmesi lâzımdır 'ki bu hususta son aylarda Bergama mevzuunu turistik, arkeolojik ve urbanizm yönlerinden önemle ele almış olan Vekâletler arası heyetinin müsbet ve ha- yırlı kararlar vereceğini ümit ederiz.

Kuzey galerinin doğusunda, 16,5 X 18,5 eb- adında iç duvarları mermerle kaplı ve nişlerle süs- lenmiş bir kütüphane mevcuttur. Kütüphanenin doğu duvarının ortasındaki büyük yuvarlak nişte İmparator Hadriyan'm ibugün Bergama müzesinin kanaatımızca en kıymetli eserlerinden birisini teş- kil eden bir heykeli bulunmaktaydı.

Propylon'un güneyinde, büyük avlunun do- ğusunda, yurdun en hâkim mevkiinde inşp. edilmiş olan «Zeus - Aâklepios» tapmağı bulunur (Şekil:

6). Kazı esnasında ele geçen bir çok yazıtlar tapı- nağın tanrı Asklepios'a ait olduğunu sarahatla gös- termişlerdir. Bina yuvarlak olup doldurulmuş mu- azzam bir alt - kat üzerine oturtulmuştur. Büyük avludan geniş bir merdivenle cepheyi süsleyen F'ro- pylon'a çıkılır ve müstatil şekinde bir sdlon'dan geçildikten sonra üzeri kubbe ile örtülü kült ma- halline girilirdi. Buranın duvarları birbirini takibe- den yuvarlak ve köşeli nişlerle süslü ve çok çeşitli mermerlerle kaphvdı. Ortadaki büyük nişte Askle- pios'un sanatkâr-.ıc bir şekilde işlenmiş muazzam heykeli bulunurdu.

Binanın yuvarlak plânı bilhassa ehemmiyeti haizdir. Filhakika şimdiye kadar Anadoluda bulun- muş olan yuvarlak ve kubbeli binaların en eskisini bu bina teşlkil etmektedir. Eldeki yazıtlara [göre tapınak Milâttan sonra 142 senesinde konsül olan C. P. Rufinus tarafından inşa edilmiştir.

Asklepios tapınağının güneyinde hâfirler ta- rafından «Aşağı yuvarlak bina» diye adlandırılmış olan iki katlı ve ondan daha büyük bir bina mev- cuttur. Binanın plânı çok şayanı dikkattir. Alt ka- tı da iyi bir şekilde muhafaza edilmiştir. Ne yazfk-

ki binanın ismini ve fonksiyonunu bilmeyoıuz (10) Hiç bir antik mehaz ondan bahsetmediği gibi kazı esnasında da bu husufta ip ucu verebilecek bir yazıta rastlanmamıştır, inşa tarzına bakılırsa onun Yıırddaki binaların en genci olduğuna inanmak lâ- zım gelecektir.

Aşağı yuvarlak binanın alt katından, seksen metre uzunluğunda ve üzeri tonozlarla örtülü bir yeraltı yolu vasıtasıyla Büyük avlunun hemen he- men ortasına tesadüf eden kutsal çeşmenin yanı- na çıkılır. Çeşmenin suyunun şifa hassasına inanı- lır ve hastalar tarafından bolbol içilirdi. Bundan başka burada hartaların banyo yaptıkları ve çok iyi bir şekilde muhafaza edilmiş olan havuzlar ve daha eski devirlere ait birçok temeller görülmek- tedir.

Yurdun güney galerisinin batı tarafında, arka- da, muhtelif büyüklükte iki oda mevcuttur, ki bü- yüğü erkekler, küçüğü de kadınlara mahs ?s abdes- hanelerdir. Bunlardan bilhassa erkeklere mahsur o- lanında görülen mermer sütun başlıkları zamanın en iyi heykeltraşı eserlerini teşkil etmektedirler. Di- ğer kısımlarda büyük bir zarafet ve incelikti işlen- mişlerdir. Bu kabil tesisat orta imparatorluk dev- rinin karakteristik bir vasfıdır. Ondan evvelki ve sonraki devirlerde böyle yerlere okadar ehemmiyet verilmezdi..

Pek umumî hatlarıyla anlatmağa çalıştığımız Bergama Sağlık Yurdu hıristiyanlığın, gün geçtik- çe nüfuzunu arttırması yükünden ehemmiyet ve kudretini (kaybetmeğe başlamış ve takriben Milât-

tan sonraki üçüncü asrın nihayetinde vukua gelen bir zelzele neticesinde harap olunca artık yeni baş- tan inşa edilmemiştir.

zamda idiler. Fakat bir zelzelenin sebep olduğu toprak ka- yımısı neticesinde bu on sütun takriben Milâttan sonraki 175 senesinde yıkılmış ve bunların yerine, o zaman, iorûk ni- zamındaki sütunlar büyüklüğünde sütunları alelacele teda- rik etmek mümkün olmadığından piyedestalli kompozit sütunlar kulanılmıştır.

10 — Hafirlerin raporunda (Wiegand: sayfa: 28) Bü- tün müşahedeler burasının tanrılara tapınılacak bir yer ol- madığım göstermiştir, denilmektedir. Deubner de (sayfa:

60) ayni fikirdedir. Bayatlı ise (sayfa: 45) burasının sağlık tanrısı Asklepios'un oğlu Telesphor'a ait bir tapınak oldu- ğunu söylüyor. Bergamayı son ziyaretimde bu mühim me- seleyi sayın Bayatlı'dan tahkik ettim. Verdiği cevapta, ki- tabındaki .malûmatı hafirlerden öğrendiğini söyledi. Demek oluyor ki hafirler ilk defa böyle bir ihtimali düşünmüşler ve fakat' müspet delil elde edemediklerinden bunu resmen ya- zamamışlardır. Bu sebeple binayı şimdilik adlandırmanın doğru olmıyacağı kanaatindeyiz.

60

1

(17)

Bayan Fruımet Tek t aşın eserlerini yakın dost- ları e sk id enberi tanırlar. Geçen şubat ayında 'bu değerli ressamın eserleri, ilk defa açılan husıusi ser- gide teşhir edilmiştir.

Bu vesile ile Bayan Tektaşın Sanaıt Kabiliyeti sergiyi gezenler tarafından takdir ile karşılanmıştır.

Sergide teşhir edilen eserler, resim sanatının esaslı meziyetlerini üzerinde toplanmış bulunuyor- du. Bütün bir salonu dolduran bu güzel tablolar a-

rasında, bilhassa çıplak eti'idler, nature morte ve portreler dikkati çekecek derecede ryi çalışılmış e- serlerdi. Frumet Tektaşın, figürleri ye nature mort- ları Ihakikî ihaya,ttaıı kolaylıkla resme intikal ettir- mekteki başarısı onun en iyi meziyetini göstermek-

tedir. | Sanatkârın geniş ve açık görüşü (vision) renk-

lerdeki harmoni kaibiliyeti serginin enteresan ve ba- şarılı olmasını temin etmiştir.

Foto: İsmail Sender Pehlivanlar deseni

(18)

Bayan Frumet uzun seneler Avrupamn iki mü- him şehrinde resıme çalışmıştır. İlk resim kültürünü Roma da klâsik sanat membalarından almış, sonra Paris de modern üstatların yanında bu bilgisini ar- tırmıştır. Esterlerinde Pariste iken yanınlda çalıştığı Andre Lothe'un tesirleri görülmektedir. Frumet Tefctaş iyi bir anlayışla vücude getirdiği, hareketli çıplak 'etüdler ive asil rentkeri ihtiva eden yağlı bo- ya tablolariyle bugünkü genç ressamlarımız arasına kıjyimetli bir eleman olarak katılmaktadır.

Kendisini tebrik ederiz.

- • T / •

Çıplak bir portre

(19)

Çift evin bittikten

sonra görünüşü

H A Z I R L A N M I Ş « U n i b u i l t » T İ P İ N D E E V L E R Türkçeye çeviren: Y. Mühendis Ali Berkol

parçalar kullanan bir inşa sistemidir.

Coventry'de tecrübe mahiyetinde kurulmuş olan bu iki ev «Unibuilt» denilen sistemde inşa e- dilmiştir. Bu evler şantiye üzerinde bir kaç saat zar- fında dört usta tarafından kurulabilecek ince pro- fillerden yapılmış çelik çerçevelerden ve bu çer- çevelere raptedilen 120 X 60 santimetre eb'adın- da kaplama lavtalarından müteşekkildir. Görülü- yor ki bu duvar parçaları çok büyük boyda olma- makla (beraber âdî tuğla veyahut taş elemanların- dan daıha büyüktür, ve «Unibuilt» inşa sistemi kuru teknik icap ettirmektedir. Daha hassas bir şekilde bu inşa usulünü isimlendirmek lâzım gelirse yarı ön- ceden imâl etme sistemi demek daha doğru olur.

«Unibuilt» inşa tarzı umumiyetle Gyproc Pro- ducts, Limited, J. Brockhouse and Company Limi- ted, ve Jo«eph Sankey and Sons Limitsd tarafın- dan tasarlanmış ve tekemmül ettirilmiştir. Müşavir mimarları A. Grey Wornum, F. R. I. B. A., ve Ric- hard Sheppard, A.R.I.B.A.; inşaat mühendisi de George C. Wriglıt, M, 1. Struct. E. dir.

Temeller tuğla duvarlardan ve beton hanlar- dan müteşekkil âdî yapıdır. Bu beton hatıl, önce- den direk ve kiriş halinde hazırlanmış çeiik yapıya bağlanır. Bu kirişli evin tekmil eni 7 2 met- Yap> tekniği ;

F A B R İ K A L A R D A

Önceden imal etme nedir? Yapının ekseri ak- samını atöyelerde evvelden hazırlıyan ve, şantiye- -de muhtelif kısımlarını monte ederken az işçiliğe lüzum göstermek için kabil olduğu kadar büyük

FIRST FLOOR PLAN

GFTOUND F L O O R

(20)

m m .

Evin içi ve.servis dolapları

mm

Evin kuruluşundan bir ameliye

(21)

Yapının inşa esasmdaki muhtelif halleri ile evin is- keletini teşkil eden hususî profillerin bağlanışı ve

bunların kaplanışını gösteren tafsilât

(22)

reye ka.dar açıklıktadırlar, böylece ara mesnet du- varlarına lüzum kalmadığından odaların tertibi da- ha serbest bırakılmıştır. Mamafî kirişler o kadaı derindir ki - takriben 45 santimetre - birinci katta ve dam seviyesinde binanın yüksekliğinin bir il^ısmı israf edilmiş olur. Bununla beraber bu aralıklar izo- lasyon ve servis borularının yerleştirilmesi için lü- zumludur.

Halen kurulmuş her iki evde duvar elemanla- rı fabrikada beş santimetre eninde tahta talaşı ile doldurulmuş amiantlı çimentodan «yapılmış lay- ihalardan müteşeflcikldir. Bu elemanlar biri biri üzerine binmdk suretiyle birleştirilmişlerdir; ilâve-

ten bu aralıklardan su geçmemesi için el pompasi- le basılan macun kullanılır. Tahta talaşı lâvhalar hararet izolasyonu bakımından gayet elverişlidir, bu tarzdaiki duvarın, hararet izolasyonu noktai na- zarından, takriben 65 santimetre tuğla duvara mu- adil olduğu söylenmektedir; krolkide gösterildiği gibi duvar elemanları çelik iskelete medenî rabıt parçalan ile tutturulmuştur. Amiantlı çimento ve tahta talaşı plâkları yerine 'başka haricî kaplama malzemesi kullanılabilir. Duvar ve tavanlar dahilen bir buçuk santimetre kalınlığında alçı lavhalarile kaplamıştır; ıbu lâvhaların kâğıtlı tarafı boyalıdır.

Döşemeler, çelik kirişler üzerine atıhrfış tahta tâli kirişlere oturan 120 X 60 X 6 santimetre eb'->

adında beton levhalardan müteşekkildir. Döşeme-ı nın üzeri eksiz kaplama veyahut rutulbet geçirme- yen hususî muşamba ile kaplanmıştır. Dam döşe-

melere ibenziyen bir tarzda beton plâkalarla inşa edilir ve üç katlı «Ruberoit» ile kaplanır.

iki ev arasındaki bölme duvarı tahta nüveli 10 santimetre kalınlığında alçı levhalarından yapıl-

mıştır. Bu tarz yapının faydaları ses ve ateşe muka- vim olması ve kuru teknik icap ettirmesidir.

Oturma odasının ısınması bir «courtier* soba- sı ile temin edilir. Bu soba 1 5 santimetrelik bir ba- ca borusuna bağlıdır; boru metal bir muhafaza içi- ne alınmış olduğundan bacanın harareti de odayı ısıtmaya yarar.

«Unibuilt» sisteminin ucuz bir inşa tarzı oldu- ğu iddia edilmemektedir, zira hemen hemen ana- nevi tuğla yapı maliyetine çıkacağı tahmin edil- mektedir; fakat bu metoıd şantiye üzerinde çok daha sür'atli montaj temin edecektir.

Bu sistemi üç nokta üzerinden tenkit etmek kabildir. Evvelâ haricî kaplama plâkalarını birleştir- me usulü ilelebet su geçirmez şekilde kalmayabilir;

sonra amiantlı çimento lavhaları mevcut şekillerin- de haricî b 'r boyaya ihtiyaç gösterirler, bu da ba- kım masraflarını yükseltir; ve nihayet elemanların eb'ad ve tertibi mükemmel tarzda pencere yapma- yı güçleştirir. Demek oluyorki mükemmel mihaniki

Dİr birleşme usulü kullanabilse ve amiantlı çimento levhaların kendinden güzel bir daimî yüzü olsa baş- lıca güçlükler bertaraf .edilmiş olur. Fakat bu mühim bakım mahzurları hariç « Unibuilt » sistemi en- teresan ve sağlam bir inşa tarzıdır; bu sistem harb sonrası inşaatına hız vermede faydalı olabilecek ve aynı zaımanıda binalarının yabancı memleketlere bel- ki de ihracını kabil kılacaktır; ve her halde «Uni- built» sisteminin daimî bir inşa usulü olduğu iddia edilmemektedir; bu sistem takriben 50 ilâ 100 se- nelik orta ömürlü binalara elverişlidir, bu ömür de bir çok kimseler tarafından harp sonrası inşaatına uygun sayılmaya başlanmıştır.

«Building» (Londra) mecmuasından alınmıştır

Evin inşaatı safhasından iki görünüş

(23)

Saminin bir fotoğrafı

Yazan: Ressam Ali Karsan ta ? • 15 Ocak 1945 tarihinde Türk ressamlar aile-

sinin kıymetli bir uzvu ressam Sami Yetik büyük uykusuna yattı.

1878 senesinde Istanibulda doğan Sami Yetik Raşit Beyin oğludur. Kendisinde resim aşkı Çem- berlitaşta kırtasiyeci Naci Efendinin vitrininde gör- düğü Hoca Ali Rızanın yağlı boya bir manzarası ile başlar. O zamanlar Rı'jşdiyei askeriyeye devam e- den Sami Yetik her gün dükkânın önünden geçer ve teşhir edilen tablonun karşısında durarak ona hayran hayran bakmaktan kendini alamazmış.

Bu resim ruhunda o kadar büyük akisler yap- mışta- ki artık mektep derslerini ihmal etmiye başla- mış ve birçok vakitlerini resim yapmağa hasreyle- miştir. Hattâ bu yüzden mektep idaresinden müte- adid defa tekdir bile almıştır.

Harbiye mektebinin resimhanesinde hayranı olduğu Hoca Rızadan ders almış ve ilk eserlerini onun tesiri altında kalarak ayni tarzda yapımıştır.

Yirmi yaşında Haıbiye'yi ikmal eden Sami Yetik askerî baytar Rüştiyesine resim muallimi tayin edil- miştir. Bu müddet zarfında da Sanayi nefise mek- tebine muntazaman devam ederek 1906 senesinde birincilikle diploma almıştır. Binbir meşakkatle bi-

riktirdiği üç bin kuruşa güvenerek 1910 senesinde Harbiye Nezaretinden aldığı müsaade üzerine Pa- rise resim bilgisini ilerletmek için gitmiş ve orada, Akademi juliende Meşlhur Fransız ressam- larından ve üstadlarından Jan Paul Laurens'den ders almıştır.

Sami Yetik Balkan harbine iştirak etmiş, E- dirnede esir düşmüştür. Birinci Cihan Harbinde de- boğazların müdafaasında vazife almıştır. Uzun se- neler KuleÜ lisesinde, Harbiye mektebinde resim öğretmeni olarak bulunmuş ve bir çok gence ders vermiştir. 1933 senesinde binbaşılıktan emekliye

ayrılmıştır.

Annesi hayatta bulunduğu müddetçe belki her hangi bİT sebepten incinir diye evlenmemiş ve alın terile kazandığı para ile Fatihte Kıztaşmda atel- yeli; ufak, gfczel bir ev yapmıştır.

Cümihuriyet ilânını müteakip 1924 senesinde tekrar Parise giderek orada ressam Namık İsmail ve Alhımet Hâşim ile beraber bulunmuş ve harp sonra- sı san'at ceryanlannı yakından tetkik etmiştir.

Kendisinin en büyük meziyeti imanlı bir res- sam olmasındadır. Doğru veya yanlış inancına dört elle sarılmış ve sonuna kadar ayni yolda yürümüş- R E S S A M S A M İ Y E T İ K

(24)

Kazlar

tür. Memleketimizde ilk san'at teşkilini kutanlar a- rasmdadır ve kurduğu cemiyette büyük bir feraga- ti nefs ile çalışmıştır. Tab'an asabî ve sert olmasına rağmen altun gibi bir kalbi vardı. Lüzumsuz ve haksız yere san'atin e ve kurduğu birliğe çatanları affedebilmesini bilmiş kâmil bir insandı. Geç ola- rak evlenmiştir. Fakat yüksek meziyetli hayat yol- daşı bir san'aekâra lâzım olan huzuru kalbi Sami Yetik'e temin etmiştir. Bütün ömrünce fırçası ve kalemi ile faal bir hayat geçiren Sami son senelerde ressamlarımız namı altında iki ciltlik bir eser ha- zırlamıştır. Birinci cildi çıkan kitabın ikincisi basıl- msdt üzeredir. Resmin her şubesinde (natürmort, peyzaj, «portre ve kompozisyon) ayni kıratta çalış-

Salih Berker Kolleksiyonu

mıştır,

Hayatının sonuna doğru ağır hastalanmış ve hatta sol tarafına paralizi gelmiş idi. Birinci krizi adatdıktan sonra bir müddet İyileşir gibi olmuştu.

Bu halde bile, ilk düşüncesi sol kolunun kendisim muattal bırakamıyacağını eğer paleti tesbit edebi- lirse sağ el ile yine eskisi gibi çalışabileceğine emin- di.

ölüm haberini bildiren iki satırlık gazete ilâ- nı kendisini sevenleri son defa olarak atölyesinde toplamış idi. Toprağa iade merasimi de tıpkı kendi hayatı gibi sade geçti.

San'at ailemizde bıraktığı (boşluğu zamanla d a - ha iyi anlıyacağız.

1

U^- a', - v * $ - V '

_ -

Savaş Sami yetik

(25)

r

A Y A S O F Y A M O Z A İ K L E R İ

New York'da (Metropolitan (müzesinde teşkir edilen Ayasofya mozayiklerinin kopyaları, bir san'- at eserinin bazen bütün müşkilâtı bertaraf ederek yaşaması bakımından ne kadar talili olduğunu a- Çiğa vurmuştur.

Sergide, Thıomas Whittemore'un idaresi al- tında yapılan mesai neticesinde, Amerika Bizans Entitüsünün Ayasofya camiinde meydana çıkardığı mozayiklerin yağlı boya, kabartma ve kalemle çi- zilmiş kopyaları teşhir edilmiştir.

Sergide teşhir edilen fotoğraflar da, gerek •no- zayikleri kaphyan sıvaları çıkartmak ve gerekse röprodüksiyon işile meşgul olarak, 1931 den 1937 senesine kadar çalışan Amerikalıların faaliyetleri açığa vurulmaktadır.

Görülecek işin Ibüyük kısmı, gayet yakından çalışmak ihtiyacın; gösterdiği için, bir yapı iskelesi kullanılmıştır. Dişçilerin kullandıkları delik açma makinesiyle mozayiikleri araştırıp, sıvalar çelik ka- lemle temizlendikten sonra, orijinalleri üzerinden

alçıdan kalıplar alınmış ve bunlann üzerindeki bü- Ü'in murabbalara, asıllarına taım manasile uygun o- labilece'k şekilde renkler ilâve edilmiştir.

Umumiyet itibarile resimler, göz seviyesin den 20, mozayikler de 100 kadem yüksekliğınde- dir.

Princeton Üniversitesinin Güzel Sanat ve Ar- keoloji Profesörü Charles Rufus Morey, hâlen meydana çıkarılan mozayiklerin IX ve X. cu asır- daki atöyelerin vüoude getirmeğe muktedir olduk- an sulu boya eserlerden ibaret bulunduğunu bil- dirmiştir.

Metropolitan müzesinde tertibedilen serginin açılış merasiminde söz alan direktör Francis Henry Taylor, yeni neslin, Türk hükümetinin böyle bir i- kazı ileri sürüşünden doğan zekâ ve âlicenapiığil».

nozayiklerin hâlâ zarar görmemiş (bir vaziyette sı- vaların arkasında bulunduğuna inanmak cesareti- ni gösteren Thotmas Whitteımore'un görüşüne med- yun olması lâzımgeldiğini açığa vurmuştur.

(26)

Ayasofya Müzesi

Mozaiy)arından bazı kopyaların fotoğrafları

M o d e r n y a ğ l ı b o y a s a n a t i n e d o ğ r u 1453 senesinde, İstanbul şehri Türkler tara- fından zaptedliince, Ayasofya, camiye tahvil edil- mişti. Bu vaziyet karşısında resimler alçı ile kapa- tılmıştı. Son asırda, mozayikler ğizlenmeden evvel Türk hükümeti bunlardan sulu boya ile röprodü'k- aiyon yapılmasına müsaade etmiştir.

Prohesör Whittemore, araştırmaya girişme- den evvel bu suluboya röprodüksiyonlar üzerin- den bir fikir edinmiştir. Esas itibariyle, yapılacak iş oldukça heybetliydi. C am üzerinde yapılan mo- zaik'in Shiçbir mik'abını zarara uğratmadan, sıvala- rın çıkarılması lâzınngeliyordu. Lakin, mozayikler sıvanırken alâkadar kimseler mükemmel bir suret- te çalışarak, bunların en cüz'î bir hasara uğrama- ması için azamî ihtimamı göstermişlerdir. Netekim, bu'günkü muvaffakiyeti ibütün dünya 5 asırdanberi sıva altında kalan mozajyiklerin iyi bir şekilde muha-

faza edilmiş olmasına borçludur.

Whittemore'un giriştiği bu muazzam iş, bir san'at hazinesinin ibütün dünyaya elverişli olarak muh&faza edilmesi bakımından san'at ve insanlık tarihinde iki millet arasındaki işbirliği daima yad edilecektir.

(27)

Ş e h i r c i l i k :

Ş E H İ R C İ L İ K Yazan : G. Oelsner

G. S. Akademisi ve T. Üniversitede şehircilik profesörü

Bu konferans ocak aymda Ankarada toplanan Nafia müdür- leri kongresinde söylenmiştir. Aynı toplantı münasebetile söylenen diğer ehemmiyetli konferansları da gelecek sayı- mızda yayınlayacağız.

Memleketin refahı, büyük ölçüde, şehirlerin inkişafına bağlıdır. Şehirlere Ibu inkişafın yolunu şehir plânı gösterir. Bu, büyük şehirler için de böy- ledir, Küçük şehirler için de ve hatta köyler için bi- le.

iyi bir plân şehri ileri götürür. Fena bir plân onu yanlış yola sokar, Hayalî ve mübalâğalı bir iyimserlik ile hazırlanmış bir plân iıse, şalyet ekseri- yetle olduğu gibi bir masanın gözüne atılıp kal- mışsa, daha zararlıdır. Böyle ibir plânın olmasıyle olmaması arasında hiçbir fark yakhır. Bu takdir- de şehirin ilerlemesi çok yavaşlar ve arada bir çok hatalar yapılır. Şehircilikte yapılan hataların, bir sürü paranın sokağa atılırcasma israfı demek oldu- ğu unutulmamalıdır.

Memlekette halli en zor meselelerden birisi de eski şehİTİer meslsidir. Eski şeihirleri olduğu gibi, bir müze halinde muhafaza ebmek ve yenilerini yanlarına eklemek fikri ortada dolaşmaktadır. Ne müthiş bir anlayışsızlık!

Evet, eski şehirlere yeni mahalleler ilâve edi- lebilir. Fakat eski şehirler, hiç olmazsa seyrüsefer, ticaret ve represantasyon bakımından, en iyi şe- hircilik kuruluşlarına sahiptirler. «Şehirin kalbi»

ekseriya olduğu yerde bırakılmak gerektir. O, an- cak orada normal bir kuvvetle çarpar.

Şu halde, çok zamanlar eski şehirleri islâhtan başka çare kalmaz. Bir çok hallerde bu islâh yol- suzluktan veya gayrî sıhhî vaziyetten kurtarmak değil, daha ziyade eski şehiri modern seyrüsefer şartlarına uydurmaktır. Kooperatiflerin çalışması- şayanı şükran şekilde bu islâhı temin etmektedir.

Şayet şehirler kendileri de bizzat inşaat yaptırma- ğa başlarlarsa bu hal daha hızlı ibir tempo ile yürür.

Ancak bu suretle hakikî islâh ve gelişme, sayesin- de şehirlerin imarı başlamış olacaktır.

Temizlemek, boşaltmak, Iboş yerlerin her met- re karesini bakımlı serbest saha haline getirmek de

bir nevi islâihtır. H e m de bu en ucuz bir usuldür. En yakın İbir zamanda bu nevi islâha geniş ölçüde baş- lanabilir.

Memlekette nadiren yepyeni şehirler vücude gelecektir. Meselâ: yer sarsıntısı eski şehiri tamami- le harap ederse (Eıfoaa) yalı ut zorla harab olmuş, muharebelerde olduğu gibi ve sıtma gibi bir âfet yüzünden gelişmesi mümkün olmamış bir vaziyet olursa (Van'daki gibi) yahutta yeraltı hazineleri- nin (birdenbire bulunmasile bir işçi ordusunun şim- diye kadar gayrı meskûn bir yere yerleştirilmesi icap ederse böyle yeniden bir şehir kurmak lâzım olur.

Siedlunıg, Siedlung lâzım. Evet amma, bunla- rı primitif villâ kümeleri şeklinde veyahut tamami- Ie şekilsiz yeni köyler halinde kurmamalıdır.

Bilâkis «yie SiedlunglaT, yani öyle ikamet

•bölgeleri kurmalıdır ki, esasları vazdı iktisadî me- selelere dayansın, vasıtaları iktisadi olsun, şekilleri ve malzemeleri iyi olsun Asıl bunlar memlekette eski şehirlerin İslahına önayak olabileceklerdir.

Çünkü eskilerin belli (başlı noksanları olan dar yol- larla ve üst üste inşaat yeni Siedlungum ferahlığı ile muvazenelenecektir.

Memlekette hakikî ve doğru şehir pânlarınm ehemmiyeti gittikçe daha çok anlaşılmaktadır ve gitgide, biıkaç kulaktan dolma formülün mihanikî şekilde biraz plân çizme marifetiyle karıştırılma- sından meydana gelen şehir plânları da ortadan kayıp omaktadır.

Şehirler canlı organizmalardır. Şehir vücu- dunun hiçbir tarafı hasta olmamalıdır. Aksi takdir- de bunun acısını bütün şehir çeker.

Düsturumuz şu olacaktır: Eski, eğer yüksek bir kültürü temsil ediyorsa, muhafaza edilecektir!

Mevcut şehire bakılacak ve bu tamir edilecektir!

Yeni ve nümune olacak şekilde iyi mahalleler yapı- lacak ve yeşilliklerle sarılı, bahçelerle süslü Sied-

(28)

lunglar kurulacaktır. Böylece gelecek nesiller bize medyunu şükran olacaklardır.

Ş e h i r p l â n l a r ı n ı n e s a s l a r ı : Bir şehir plânı tasarısına esas olacak bir to- pografik haritanın tesviye münhanileri, ordinatları, ölçüsü ve şimal istikametini gösteren bir işareti bu- lunmalıdır. Keza arazinin en yüksek yeraltı su se- viyesi olan yerlerini gösterir olması da şarttır. A- karsular gayet açık şökilde görünür olmalıdır. Ta- rihî ehemmiyetleri olan yahut sanat kıymetleri bu- lunan eski binalar, önemli yeni binalar isimleri ve ne işte kullanıldıkları da yazılmak suretiyle göste- rilmiş bulunmalıdır. En mühim caddelerin isimleri yazılmalıdır. Bütün büyük tek ağaçlar, ormanlık- lar veya ağaçlıklar işaret edilmelidir. Halihazır va- ziyet gayet okunaklı olmalı, en iyisi siyah çini mü- rekkdbile çizilmiş olarak gösterilmelidir. Paftalar öyle taksim edilmelidir ki, şehirin ortası yalnız bir paftanın üstünde kalsın. Bütün yazılar büyük fakat ince harf ve rakamlarla yazılmalıdır.

Havadan fotoğraf alınarak yapılmış plânları mümkün olduğu nisbette temine çalışılmalıdır. Bun- lar çok kıymetli vesikalardır.

S ı h h î ive j e o l o j i k e s a s l a r : ' Sıtma ve diğer hastalıklar hakkında isabetli malûmat tedarik etmelk pek kolay değildir. Şehir- lerin yeni mahallelelerinin vadilerde veya sırtlarda yapılacak şekilde düzenlenmesi bu bakımdan çok önemlidir. Heryerde mahallî yersarsıntısı dinle- melerinin de tam ve deliksiz olmadığı malûmdur.

Bu iki korkunç felâket memleketi öyle hırpalayor- ki, daha şehir plânı hazırlanırken» bunlardan ko- runmak için herşeyi yapmak mecburiyeti vardır.

Hayatın üç mukaddes şeyi vardır: Ekmek, ev ve yol. Hiç olmazsa birincisinin tedarik edilmesi derdi şehircirıin üstünden alınmıştır. Fakat diğer ikisi karşımıza zor problemler çıkarmaktadır. Bu bir sürü problemlerden memleketi bilhassa alâ- kadar edenlerden bazılarını zikredelim: Sıra ev mi yoksa tek ev mi? Kaç katlı ev? Hangi malzeme kullanılsın? Şehir bölgesinin büyüklüğü?

S ı r a e v m i , ' t e k e v m i ?

Ejsdci zamanlarda memleketin normal evi ma- kul sebeplerden dolayı iki veya daha fazla katlı sıra ev idi, tek ev değildi. Tek ev çiftlik evi veya park içinde büyük bir villâ olduğu takdirde gayet tabiîdir. Fakat şehir içinde sıra evlere mukabil bir çok noksanları vardır.

ı

Tdk ev şehirde kullanılan itinalı bir işçilikle sıra evden bir defa daha pahalıdır. Hattâ beşte iki pahalıdır. Elbet, çünkü dört cephesi, daha masraf- lı çatısı ve her tarafında pencereleri vardır. Bu in- şa esnasında böyle olduğu gibi sonradan evin dai- mî bakımında, ısıdılmasmda, çatısının, sıva ve bo- yasının muhafazasında da böyledir. Tek evin sahi- bi kendini küçük bir kral gibi hisseder, fakat aslın- da böyle olmadığını çabucak anlar. Komşularile hiçbir bağlılığı olmadığını zanneder ve kendisini serbest hisseder. Fakat hakikatta komşuları tara-

fından pek de dostça olmayacak şekilde sıra evle- rinlkinden daha çok gözlenmektedir. Bu serbestlik zannettiği şey saygısız bir komşunun arsanın hemen yanına gübre yığını, çöplük ve ekseriya garaj geti- rip koymasile ne hale gelir tasavvur ediniz. Buna mukabil sıra evlerde bahçe kurutucu rüzgârlara kar- şı mahfuzdur. Çocuklar sokaktan uzak kalırlar.

Bahçe mütecessiıs gözlerden masûn kalır. Siedlung- lar ileride bir genişlemeği gözönünde tutarlarsa

teik ev ile başlarlar. Sıra evlerin lehine olan önemli bir nokta da bunların yersarsıntısına karşı daha emniyetli olmalarıdır. Sıra evleriyle estetik bakım- dan da bir çok daha iyi tesirler elde etmek müm- kündür. Çünkü tek evin kütlesi ekseriya pek küçük kalmaktadır ve nihayet bir mes'ul merkezî makam Meselâ Vekâlet veya Belediye için sıra evlerle top- lu bir tesir temin etmek çok daha kolaydır. Muay- yen malzeme, belirli bir yükseklik ve müşterek bir renk ve saire gibi hususlara daha kolaylıkla ulaşılır.

Şehirin ortasında, şayet yersarsıntısı tehlike- si yoksa, üç katlı inşaat yapabilir ve ekseriya ya- pılmak zorundadır. Köşelere bazen dört katlı ev- ler koymak yerinde olur. Tabiî bu evin mimarî ba- kımdan kusursuz bir projeye göre yapılması gerek- tir. Ekseriya en üst katın biraz geri çekilerek inşası icap eder. Bu takdirde betonarme kullanılmış ola- caktır.

YOL :

En çok sizlere emanet edilen şey yoldur. Sey- yabatlarım esnasında çok mükemmel başarılar gö- rüyorum. Meselâ yeni Mersin - iskenderun şosası

gibi. Burada yalnız memleket için ehemmiyetli ba- zı şeylerden bahsetmek istiyorum: Kanuna göre

en dar yol 9,5 metredir. Buna rağmen bazı haller- de Vekâlet bu açıklığı azaltmak hususunda direk- tif vermiştir. Ekseriya 6 metre kifayet etmektedir.

Bu bilhassa çok arızalı yerlerde ve ikametgâh böl- gelerinde böyledir. Hakikî bir Siedlung yol saha- sını mümkün olduğu kadar azaltır. Aksi halde ikti- sadî bakımdan kabili tatbik olaanaz. Karşılıklı ev-

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu hususların anlaşılmış olması, memur mi- mar durumunda büyük değişiklik yaratmıştır; zi- ra bir insanın bütün meslek hayatının mutlaka memur olarak geçmesi icap

• Geçmişten günümüze sürüp gelen maddi kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel el sanatlarımız arasında önemli bir yeri vardır..

gibi yapıların kubbelerini, tavanlarını ve iç duvarlarını sıva, ahşap, bez, taş, deri gibi elemanlar üzerine renkli boyalar, kabartma ve bazen de altın varak kullanılarak

• TC MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ, GELENEKSEL TÜRK SÜSLEME SANATLARI, 2012.. •

Koyulaştırıcı bir madde (kitre) ile kıvamı artırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin

• Somaki ebru: Gelgit veya şal ebrusu üzerine fırça yardımıyla battal ebru yapılarak

• Teknik gelişmeler karşısında önemini hemen hemen kaybetmekte olan bu el sanatları dalı, motorlu taşıtların bulunmadığı veya az olduğu yıllarda önemli bir geçim

Anadolu, bize mahallî mimarîde pek çok şey öğreten binlerce misal