Kemik, organik ve mineral kısımlardan oluşur.
Organik kısmın başlıca ögesi kollojendir.
Mineral kısmın temel ögesi kalsiyum tuzlarıdır.
1
KEMİĞİN YAPISI
KEMİĞİN ÖZELLİKLERİ
Kemiğin inorganik yapısı hidroksiapatit olup, başlıca elementleri kalsiyum (Ca) ve fosfattır (P).
Hidroksiapatit kollajen ile birleşerek hem çok kuvvetli ve esnek yapısal bir malzeme hem de damardan yoğun, metabolik olarak aktif ve canlı kemik dokusunu oluşturur.
canlı kemik dokusunuKemiğin inorganik yapısı hidroksiapatit olup, başlıca elementleri kalsiyum (Ca) ve fosfattır (P).
Hidroksiapatit kollajen ile birleşerek hem çok kuvvetli ve esnek yapısal bir malzeme hem de damardan yoğun, metabolik olarak aktif ve canlı kemik dokusunu oluşturur.
canlı kemik dokusunuKemik;
%70 inorganik
%30 organik unsurlardan oluşur.
Kemik;
%70 inorganik
%30 organik
unsurlardan oluşur.
Trabeküler Kemik
Kortikal Kemik
İskeletin büyük bölümünü
kortikal kemikler, daha azını trabeküler (süngerimsi) kemikler
oluşturur.
Kortikal Trabeküler
Yoğun ve sıkıdır. Kortikal kemiğin hemen alt kısmında yer alır.
İskeletin dış kısmını oluşturur. Çoğunlukla uzun kemikler ve vertebraların uçlarında bulunur.
İskeletin yaklaşık %80’idir. Mekanik destek sağlar.
Başlıca görevi mekanik kuvveti ve korumayı
sağlamaktır. İç kısmın yapı iskelesinin malzemesini
oluşturur.
Daha çok metabolik olarak aktiftir.
Osteoporoz
Osteoklast Osteoblast
Kemik dengesi
Kemikler sürekli değişim gösterirler. Bu değişimde osteoklast ve osteoblast hücreleri etkindir.
Osteoklastlar
kemiklerden mineral ve organik kısmın
çekilmesinde
Osteoblastlar ise boşalan yerlere mineral ve organik
ögelerin yerleşmesinde
etkindirler
Kemik Oluşumu ve Yıkımını Etkileyen Faktörler Kemik Oluşumu ve Yıkımını Etkileyen Faktörler
•Kalsiyum seviyesine Etki Eden Hormonlar
•Sistemik Hormonlar
•Lokal Faktörler
•Lokal ve Sistemik Büyüme Faktörleri
•Kalsiyum seviyesine Etki Eden Hormonlar
•Sistemik Hormonlar
•Lokal Faktörler
•Lokal ve Sistemik Büyüme Faktörleri
PTH
1.25 (OH)₂ DH₃ Kalsitonin
PTH
1.25 (OH)₂ DH₃ Kalsitonin Glukokortikoidler
Glukokortikoidler Büyüme Hormonları Büyüme Hormonları Cinsiyet Hormonları Cinsiyet Hormonları
Tirioid Hormonu Tirioid Hormonu
İnsülin İnsülin
Glukokortikoidler Glukokortikoidler Büyüme Hormonları Büyüme Hormonları Cinsiyet Hormonları Cinsiyet Hormonları
Tirioid Hormonu Tirioid Hormonu
İnsülin İnsülin Prostaglandinler
Osteokalsin Osteonektin Prostaglandinler
Osteokalsin
Osteonektin IL-1
IL-1TNF -
TNF - ɑ, ɑ, β
βCSF
CSF İnterferonİnterferon
IL-1
IL-1 TNF -TNF - ɑ, ɑ, β
βCSF
CSF İnterferonİnterferon
STOKİNLERSTOKİNLER
STOKİNLERSTOKİNLER
TGF-βTGF-TGF-β
TGF-ββ IGF-IIGF-I IGF-II IGF-II IGF-I IGF-I IGF-II
IGF-II PDGFPDGFPDGFPDGF bFGFbFGF aFGFaFGF bFGFbFGF aFGFaFGF
D VİTAMİNİ
7
• Yağda eriyen vitaminlerden birisi olan D
vitamini hormon benzeri fonksiyonlara sahip
olan bir grup steroldür.
*Vitamin D
2(ergokalsiferol) sadece bitkisel besinlerle vücuda alınabilir.
*Vitamin D
3(kolekalsiferol) hayvansal besinlerde bulunur
ve
vücutta cilt altında ultraviyole ışınlarının etkisi ile 7-hidroksi kolesterolden sentez edilir.
9
Yetişkinlerde epidermiste
Çocuklarda epidermis ince olduğu için
dermiste sentezlenir.
İnsanlar için D vitamininin esas kaynağı ultraviyole radyasyonudur.
Doğada tek UV kaynağı güneştir.
*Ozon tabakası atmosfere giren UV ışınlarının bir kısmını dengeleyerek yeryüzüne ulaşmasını
engeller.
*Kış aylarında güneş ışınlarının yatık gelmesi ve
günlerin kısa olması nedeni ile yeryüzüne ulaşan UV miktarı azdır.
*Güneş ışınları yeryüzüne en dik 9-15 saatleri arasında gelir.
Bu nedenle;
coğrafik özellikler, mevsim ve
güneşin geliş açısı D
vitamini üretimi üzerinde
etkili olur.
• Hava kirliliği
• Mevsimsel değişiklikler
• Yaşam biçimi
• Giyim şekli
• Güneş ışınlarına karşı koruyucu kremlerin kullanılması
• Deri renginin koyu olması
deride D vitamini sentezini etkiler.
11
• Besinlerle alınan veya vücutta
sentezlenen kolekalsiferol (vit D3) ile
• Sadece besinlerle alınan ergokalsiferol
(vit D2) inaktif maddelerdir.
Deride güneş ışınlarının etkisi ile 7 hidroksi kolesterolden sentezlenen kolekalsiferol;
• karaciğer ve
• böbreklerde
hidroksillenerek aktif D vitaminine çevrilir.
13
14
İnaktif D vitamini önce dolaşım yolu ile geldiği karaciğerde
hidroksillenerek 25- hidroksi vit D’ye
dönüşür ( 25-OH-D).
25-OH-Vit D tekrar dolaşıma geçerek böbreklere taşınır.
Burada tekrar hidroksillenerek
çeşitli metabolitlere dönüşür.
1,25 dihidroksi vitamin D 24,25 dihidroksi vitamin D 25,26 dihidroksi vitamin D
Bunlardan biyolojik olarak en aktif olan
1, 25 dihidroksi vitamin
D’dir.
Aktif D vitamini,
• vücutta sentez edilmesi,
• bir yerde sentez edildikten sonra uzaktaki dokularda reseptörleri aracılığı ile etki göstermesi
ve
• “Feed-back” kontrolünün olması
gibi özellikleri nedeni ile bir vitamin olmaktan çok bir
steroid hormon gibi davranmaktadır.
15
Hücre büyümesini inhibe eden biyoaktif bir faktör
Hücre farklılaşmasını İmmün regülasyonu
Hücreleri neoplastik dönüşümden korumayı sağlayan
bir hormon
• Son yıllarda yapılan araştırmalar hormon gibi etki gösteren D vitamininin kemik
metabolizması dışındaki organların
fonksiyonlarında da önemli rol oynadığını göstermiştir.
17
Sadece çocukluk çağında değil, yetişkinlikte de önemli
İleriki yaşlarda görülen bazı hastalıkların gelişimi ile D vitamini arasında ilişki olduğu
son zamanlarda yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.
• Bağırsaklar, böbrekler, kemik dokusu D vitamini metabolizmasının yer aldığı esas organlar.
• Bununla beraber hemen her hücrede (beyin, kalp, mide, pankreas, deri, meme,T ve B
lenfositler) Vitamin D Reseptörü (VDR) vardır.
• Hem kalsiyum metabolizması
• Hem de kemik dışı etkilerini VDR ile yapar.
En önemli rolü barsaklardan diyetle alınan kalsiyumun emilimini sağlamak. En önemli rolü barsaklardan diyetle alınan kalsiyumun emilimini sağlamak.19
İnsan vücudundaki D vitamininin;
• %90-95’i deride sentezlenmekte,
• az bir kısmı ise diyetle alınmaktadır.
21
Besin IU/100 g
Yağlı balıklar ve yağları 8.000-400.000
Köpek balığı 1.200-10.000
Kılıç balığı 1.000
Tereyağ 10-100
Peynir 12
Süt 4’ten az
Bütün yumurta 50-60 D VİTAMİNİ KAYNAKLARI
Çevirme faktörü 40 IU
= 1mcg
D Vit
Türkiye İçin Beslenme Rehberi’ne göre Günlük gereksinim 10 mcg
• Kemiklerde aşırı kalsifikasyona
• Böbrek taşlarına
• Böbrek, akciğerler gibi yumuşak dokularda kalsifikasyona
• Hiperkalsemiye neden olabilir.
Aşırı D vitamini toksiktir.
23
Başağrısı Halsizlik
Bulantı-kusma Kabızlık
Poliüri-polidipsi
görülebilir
Serum 25(OH)D düzeyi Değerlendirme ng/mL
<20 Eksiklik
20-30 Yetersizlik
30-100 Yeterli
D vitamini durumunun değerlendirilmesinde sıklıkla plazma 25(OH)D konsantrasyonları kullanılmaktadır.
25(OH)D 25(OH)D2 + 25(OH)D3
Bu değer hem deride sentezlenen hem de ağızdan alınan D vitamininin toplamını gösterir.
D vitamini durumunun değerlendirilmesi
• 0-24 ay arası çocuklar
• Adolesanlar
• Doğurganlık çağındaki kadınlar
• Gebe ve emzikli kadınlar
• Yaşlılar
D Vitamini Eksikliği İçin Riskli Gruplar
25
RAŞİTİZM (RİKETS)
• “Raşitizm”, bebek ve çocuklarda görülen, kemiklerin yumuşaması sonucu deformite gelişmesi ile karakterize bir hastalıktır.
• Başka bir deyişle büyüyen kemiğin hastalığıdır.
• Raşitizm büyümekte olan organizmada kıkırdak ve kemik matriksinin
mineralizasyonundaki yetersizlik sonucu gelişir.
27
• Gelişmekte olan ülkelerde raşitizmin en önemli nedeni D vitamini yetersizliğidir.
• D vitamini yetersizliğine bağlı olan türüne
“nutrisyonel raşitizm” denmektedir.
• Nadiren kalsiyum eksikliğine bağlı raşitizm
de görülebilir.
D vitaminin görev mekanizması şöyle açıklanabilir
29
Böylece kemiklerin ve dişlerin sertleşmesi
mümkün olur.
D vitamini eksikliğinde bağırsaklardan kalsiyum absorbsiyonu azaldığı için
• düşen serum kalsiyumu ve
• artan PTH sekresyonu nedeniyle kalsiyum fosfor mobilizasyonu artar
• ve raşitizmin;
*klinik
*radyolojik ve
*biyokimyasal bulguları ortaya çıkar.
• Raşitizm, genellikle büyümenin hızlı olduğu 3-4 ay ile 2 yaş arasında ortaya çıkar.
• Prematüre bebeklerde klinik bulgular, zamanında doğanlara göre daha erken görülebilir.
• Osteomalazik annelerin bebeklerinde ise hastalık ilk iki ay içinde gelişebilir.
• Görülme oranı erkeklerde kızlara göre yaklaşık üç kat daha fazladır.
31
Klinik Bulgular
• Doğumda neonatal tetani ( annede D vit yetersizliği)
• Huzursuzluk
• Baş çok terler
• Başını sürekli sağa sola çevirir
• Kabızlık
• Kraniotabes
• Kafada şekil bozukluğu ( Başın alın ve yanlarında çıkıntı )
• Ön fontanel açık (18 aydan sonra hala
açık)
• El-ayak bileği genişlemesi
• Kostalarda kemik kıkırdak birleşim yerlerinde
tesbih tanesi gibi yuvarlak çıkıntılar (raşitik rozary)
• Kas gevşemesi; kas tonusu azaldığı için oturma ve yürüme gecikir, karın kasları gevşer
• Diş çıkması gecikir, sıralaması bozulur
33
• Bacak eğrilikleri
*O bacak; yürümeye başlayan çocuklarda bazen ayaklar içe dönüktür, dizler birbirinden ayrıktır)
*X bacak; Dizden aşağı kısımlar dışa dönüktür.
Dizlerde tokmaklaşma görülür.
Göğüs kemiklerinde bozukluklar:
*Göğüs içe doğru çökük (Kunduracı göğsü)
*Göğüs öne doğru çıkık (Güvercin göğsü)
• Sırtta bel kemiğinde eğrilikler *Kamburluk (Kifoz)
*Bel kemiği eğriliği (Skolyoz)
• Ekstremite ve vertebradaki deformiteler sonucunda boy kısalığı olabilir
• Solunum sistemi problemleri sık görülür
• Anemi gelişebilir
35
Şüphede kalındığı durumlarda serum Ca, P ve Alkalen Fosfataz düzeylerine bakılabilir.
Ca genellikle düşüktür.
P böbrek hastalıkları dışında genellikle düşük olarak görülür.
Alkalen Fosfataz değerleri yüksek olarak bulunur.
Laboratuvar ve Radyoloji Bulguları
El bilek grafisinde
metafizlerde fırçalaşma- kadehleşme ve
düzensizliğin görülmesi tanıyı doğrular.
37
• D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm tanısı konan vakalara bir kez ağız yoluyla 150-300.000 ünite D vitamininin ikiye bölünerek verilmesi yeterlidir.
Başlangıçta bu tedaviye bir hafta süreyle Ca desteği sağlanmalıdır.
• Hangi yaş grubunda olursa olsun raşitizm tanısı doğrulanan vakalarda tek doz 300.000 ünite D vitamini uygulanması durumunda intoksikasyon gelişmesi beklenmez.
TEDAVİ
Ülkemizde Raşitizm
En sık 3 ay - 2 yaş arasında görülmektedir.
Hastalığın sıklığı ortalama %6 civarında olup, bölgesel araştırmalara göre % 2-19 arasında değişmektedir.
39
Siddiqui ve Kamfar (2007) Suudi Arabistan’ın Jeddah bölgesinde 12-15 yaş 433 kız öğrenci ile yaptıkları
araştırmada;
%81.0’inde D vit düzeyi %40.0‘nda çok bulunmuş,
bu durumun düşük Ca alımı ve güneş ışığına maruz kalma ile pozitif korelasyon gösterdiği belirlenmiş.
• Bir güneş ülkesi olan Türkiye’de raşitizmin bu kadar yaygın görülmesinin nedeni adetler, gelenekler ve halkın eğitimsizliğidir.
• D vitamini eksikliği diğer vitamin eksiklerinde olduğu gibi “fakirlik hastalığı” değildir. Ülkemizde bebekler ev içinde ve cam arkasında büyütülmektedir. Bunun yanında hala sürdürülen kundak yapma ve bebeklerin yüzlerini örtme adetleri raşitizmin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
42
• Güneş ışını ile yeterli derecede karşılaşıldığı veya oral yolla yeterli vitamin D alındığı zaman raşitizm önlenebilir bir hastalıktır.
KORUNMA
Bütün hamile kadınların ve bebeklerin günde en az 20 dakika süre ile öğle saatleri dışında güneşe
çıkarılması teşvik edilmelidir.
Çocuklar güneşlendirilirken doğrudan güneş ışınlarına temas etmesi gerekmektedir.
Camdan geçerek gelen ışığın D vitamini sentezi bakımından bir yararı yoktur.
Güneşlendirme sırasında çocuğun başında şapka olması ve kol-bacakların çıplak olması gereklidir.
44
• Bütün hamilelerin gebelik boyunca süt ve süt ürünleri ile birlikte
multivitamin preparatı alması sağlanmalıdır.
• Adolesan dönemi için günde 3
bardak süt içmeleri önerilmelidir.
• Tüm bebekler anne sütü alsalar dahi günde 400 ünite (günde bir kez 3
damla) D vitamini verilmelidir.
46
• Anneler eğitilerek kendilerinin ve
bebeklerinin güneş ışınından yeterli
derecede faydalanmaları ve D vitamini ve kalsiyumdan zengin besinlerle
beslenmeleri sağlanmalıdır.
47
BEBEKLİK VE ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE BEBEKLİK VE ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE
D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ
ÖNLEMEK AMACI İLE 23 Mayıs 2005 ÖNLEMEK AMACI İLE 23 Mayıs 2005
YILINDA
YILINDA BAŞLATILAN
“ “
D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİN ve KEMİK SAĞLIĞININ KORUNMASI D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ PROJESİ’’.Gebelere D Vitamini Desteği
• T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından gebelik ve süt verme döneminde annelere D vitamini desteği sağlanmasına dayanan bir program başlatılmıştır.
• D vitamini eksikliğinin yüksek oranda görülmesi ve zaten gebelikte dışarıdan D vitamini desteği gerektiğinden D vitamininin uygulanmayacağı durumlar hariç ayrım yapılmaksızın tespit edilen her gebeye ve doğumdan sonra da anneye D
vitamini desteği yapılacaktır.
Bütün gebelere ilk 3 aydan sonra günde 1200 IU (9 damla) D vitamininin ağızdan verilmesi ve bu
uygulamanın doğum sonrası 6 ay sürdürülmesi
planlanmıştır.
OSTEOPOROZ
50
Büyüme çağında kemik yapımı yıkımdan daha yüksektir.
Kemik kütlesi yaklaşık 25 yaşında doruğa ulaşır.
Kemik kütlesi erkekte kadından %30, kemik yoğunluğu ise %15 daha yüksektir.
Kemik yoğunluğu ve kütlesi kalıtım ve ırkla
da ilintilidir. Siyah ırkın kemik yoğunluğu
beyazlardan daha yüksektir.
Otuz yaşından sonra kemik yıkımı yapımın önüne geçer.
Menopoz ve menopoz sonrası kadınlarda kemik kaybında hızlı bir artış olur.
Menopozdan sonraki ilk 5 yılda bu kayıp erkeklere oranla kadınlarda 6 kat daha fazladır.
52
Osteoporoz, zaman içinde değişik
biçimlerde tanımlanmış olmakla birlikte en son kabul edilen tanımların bile tek tek bireylere uygulanması zordur.
osteoporos
Osteo (kemik) poros (delik)
delikli kemik
Geniş kabul gören tanıma göre osteoporoz;kemik mineral ve matriksinde, kendiliğinden veya
travmayla kırığa yol
açabilecek şekilde, mutlak azalmadır.
54
Diğer bir tanıma göre Osteoporoz;
Düşük kemik kütlesi ve kemiğin mikro mimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığı ve kırılganlığa yatkınlıkta artışla karakterize,
sistemik bir iskelet hastalığıdır.
Bu tanım düşük kemik kütlesi ve kırık riski arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya
koymaktadır. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) kemik gücünün yaklaşık %85’ini açıklamakta ve
KMY’nda her 1 SD azalma kırık riskini
yaklaşık iki kat artırmaktadır.
Değişik Açılardan Osteoporoz Sınıflaması
Yaşa göre Juvenil
Erişkin Senil
Lokalizasyona göre Genel
Bölgesel Tutulan kemik dokuya göre Trabeküler
Kortikal
Etyolojiye göre Birincil
İkincil
56
Osteoporoz sadece
kadınların sorunu değildir.
50 yaş sonrasında,
•2 kadından 1’inde
ve •4 erkekten 1’inde
osteoporoza bağlı
kırıklar görülebilir.
Osteoporoz önlenebilir, tedavisinde başarılar elde edilebilir bir durumdur.
Buna rağmen özellikle menopoz sonrası kadınları ilgilendiren önemli bir sağlık
sorunu olmaya devam etmektedir.
Osteoporoz nedeni ile oluşan kırıklar en önemli sağlık sorunlarından biridir.
58
Kırık olmadan düşük kemik kitlesi ile
karakterize dönem ise osteopeni olarak adlandırılır.
Osteopeni
Kemik mineral yoğunluğunun belirli düzeyde azalmasıdır.
Herhangi bir yaşta olabilir.
Osteoporoz risk faktörleri değiştirilen ve değiştirilemeyen olarak gruplanabilir.
Değiştirilemeyen risk faktörleri
• Cinsiyet
• Yaş
• Erken menopoz
• İnce, narin vücut yapısı
• Irk
• Ailede kırık öyküsü(genetik )
Değiştirilebilen risk faktörleri
• Kalsiyum ve D-vitamininden yetersiz beslenme
• Sigara kullanımı
• Alkol alışkanlığı
• Aşırı kahve tüketimi
• Aşırı tuz alınımı
• Hareketsiz yaşam tarzı
• Bazı ilaçlar
• Kemik ölçümleri hızlı, kolay yapılabilen testlerdir. Çok çeşitli yöntemler varsa da en çok DEXA (Dual photon X-ray absorbsiyometre) kullanılmaktadır.
• DEXA ile kemiğin % 1-2'lik kaybı bile değerlendirilebilir.
• Osteoporoz tanısında ve tedavinin takibinde hekim önerisi ile kullanılmalıdır.
TANI
DSÖ osteoporoz için tanısal bir sınıflama yapmıştır.
Kemik mineral yoğunluğu düzeyini, 20-35 yaşları arası aynı cinsiyet ve ırktaki sağlıklı
popülasyonun referans değerini gösteren “t”
skoru ile karşılaştırmıştır.
62
Buna göre
Tanısal kriter Sınıflama
t değeri > –1 Normal
-2.5< t değeri < –1 Osteopeni
t değeri < – 2.5 Osteoporoz t değeri < – 2.5 +kırık Ağır/yerleşmiş
osteoporoz
T değeri; Genç erişkinlerde ortalama kemik kütlesinin standart
sapması
Yapılan bir başka çalışmada;
Türkiye’de şehirde yaşayanlarda osteoporoz prevalansı erkeklerde
%0.6, kadınlarda %9; menopozda kırık oranı ise %16.7 olarak
belirlenmiştir.
• Akkaya (2006), İstanbul, Denizli, Antalya illerinde
osteoporoz tanısı konulmuş 128 kadın hasta ile yaptığı çalışmada; hastalara diyet alışkanlıklarını etkileyen
nedenlerle ilgili sorular sorulmuştur. Osteoporozlu hastaların yaş ortalaması 66.53 ± 1.27 yıldır. Yüksek gelirli ve mutfak harcaması fazla olan insanlarda
osteoporoza yakalanma riskinin daha az ve mutfak harcaması düşük olan ailelerde ise osteoporoza
yakalanma riskinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Araştırmada osteoporoz hastalarının boy kısalmalarıyla ilgili değerleri incelendiğinde, hastaların %17’sinin
boylarının 10 yıl öncesine nazaran 1-4 cm, %52’sinin 6-
10 cm, %34’ünün ise 10-12 cm kısaldığı saptanmıştır.
Pınar vd. (2009), Başkent Üniversitesi Menopoz Poliklinigi’e başvuran 272 postmenapozal kadından lumbar ve femur boynu kemik yoğunluğu -2.5 SD altında olan 146 osteoporotik hastada risk faktörlerini araştırmışlardır. Ortalama yaş 53.9±8.3 yıldır.
• Ailesinde osteoporoz öyküsü (%60.8),
• ailesinde minör travmaya baglı kırık öyküsü (%69.8),
• düşme ve çarpmaya bağlı kırık öyküsü olanlarda (%71.0),
• osteoporoz dışında kronik hastalığı olan (%59.9),
• düzenli ilaç kullanan (%61.0),
• uzun süre yataga bağımlı olan (%67.3),
• 3 cm ve üzerinde boyda kısalma (%77.3)
• sırt-bel ağrısı (%61.1) ve
• sırtta kamburlaşması olanlarda (%70.9) osteoporozun daha sık olduğu bulundu.
66
Korunma
Büyüme çağında yeterli kalsiyum ve D vitamini alınarak kemik kütlesi doruğa çıkarılmalıdır.
Riskli bireylere menopoz başlangıcında
"östrojen yerine koyma" tedavisi yapılabilir.
Östrojen progesteronla birlikte
kullanıldığında yan etkisi daha azdır.
Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve süt ürünleridir.
Günlük alınan 2 su bardağı süt veya yoğurt kalsiyum
gereksinmesinin yarısını karşılar. Süt yağının çoğu
doymuş yağ asitlerinden oluştuğu için bunların yağı
azaltılmış olanları tercih edilmelidir.
68
*Her yaş döneminde yeterli kalsiyum tüketilmelidir.
Pekmez, kuru baklagiller ve yeşil
sebzeler de diyette yeterince yer
almalıdır.
Günlük Kalsiyum Gereksinimi(mg/gün)
YAŞ Miktar
0-6 ay 210
7-12 ay 600
1-9 yaş 800
10-18 yaş 1300
19-50 yaş 1000
51 yaş ve üzeri 1200
Gebe 1300
*Mineral içeriği yüksek sert suların içilmesi tercih edilmelidir.
*D vitamini gereksinmesi karşılanmalıdır. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır.
*İçme ve kullanma sularının flor içeriği litrede 0.7-1.2 mg olmalıdır.
*Aşırı posa tüketiminden sakınılmalıdır. Orta düzeyde posa tüketilmelidir (25g/gün).
*Aşırı protein tüketiminden sakınılmalıdır. Çünkü yüksek proteinli diyet idrarla kalsiyum atımını artırır.
70
*Aşırı fosfor tüketiminden kaçınılmalıdır. Proteinli besinler genelde fosfordan da zengindir. Protein yeterli düzeyde alınırsa aşırı fosfor alımı da önlenir.
*Sigara içilmemelidir.
-Sigara kan kortizol düzeyini artırarak 25- hidroksi D vitamininin, aktif şekli 1.25 dihidroksi D vitaminine dönüşümünü azaltır.
-Kandaki C vitamini düzeyini ve serum östrojen
düzeyini de düşürür.
*Aşırı tuz idrarla kalsiyum atımını artırdığı için yemeklere aşırı tuz eklemekten ve tuzlanmış besinleri aşırı tüketmekten kaçınmalıdır.
*Alkolden kaçınmalıdır. Alkol, kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar.
*Aşırı kafein tüketilmemelidir. Kafein içeren çay, kahve türleri ve kola tüketimi sınırlandırılmalıdır.
*Aşırı zayıflık ve şişmanlıktan kaçınılmalıdır.
*Özellikle alüminyum içeren antiasitlerden, kortizonlu ilaçlardan sakınılmalıdır.
72
* Düzenli fiziksel aktivite yapılmalıdır. Fiziksel aktivite gençlikte kemik kütlesini artırır, yaşlılıkta ise kemik kaybını önler.
Hareketsizlikten kaçınılarak düzenli
egzersiz yapılmalıdır.
Aşırı kalsiyum alımının yan etkilerinin başlıcaları; kabızlık, böbrek ve idrar yollarında taş oluşumu ve kansızlıktır.
Böbrek taşı riski olanlar kalsiyum tableti alımından sakınmalıdırlar.
74