• Sonuç bulunamadı

KEMİĞİN YAPISI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KEMİĞİN YAPISI"

Copied!
74
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

 

Kemik,  organik  ve  mineral  kısımlardan oluşur. 

      Organik  kısmın  başlıca  ögesi  kollojendir.

      Mineral  kısmın  temel  ögesi  kalsiyum tuzlarıdır.

    

1

KEMİĞİN YAPISI

(2)

KEMİĞİN ÖZELLİKLERİ

Kemiğin inorganik yapısı hidroksiapatit olup, başlıca elementleri kalsiyum (Ca) ve fosfattır (P).

Hidroksiapatit kollajen ile birleşerek hem çok kuvvetli ve esnek yapısal bir malzeme hem de damardan yoğun, metabolik olarak aktif ve canlı kemik dokusunu oluşturur.

canlı kemik dokusunu 

Kemiğin inorganik yapısı hidroksiapatit olup, başlıca elementleri kalsiyum (Ca) ve fosfattır (P).

Hidroksiapatit kollajen ile birleşerek hem çok kuvvetli ve esnek yapısal bir malzeme hem de damardan yoğun, metabolik olarak aktif ve canlı kemik dokusunu oluşturur.

canlı kemik dokusunu 

Kemik;

%70 inorganik

%30 organik  unsurlardan oluşur.

Kemik;

%70 inorganik

%30 organik 

unsurlardan oluşur.

(3)

Trabeküler Kemik

Kortikal Kemik

İskeletin büyük  bölümünü 

kortikal  kemikler,  daha azını  trabeküler  (süngerimsi)  kemikler 

oluşturur.

(4)

Kortikal Trabeküler

Yoğun ve sıkıdır. Kortikal kemiğin hemen alt kısmında yer alır.

İskeletin dış kısmını oluşturur. Çoğunlukla uzun kemikler ve vertebraların uçlarında bulunur.

İskeletin yaklaşık %80’idir. Mekanik destek sağlar.

Başlıca görevi mekanik kuvveti ve korumayı

sağlamaktır. İç kısmın yapı iskelesinin malzemesini

oluşturur.

Daha çok metabolik olarak aktiftir.

(5)

Osteoporoz

Osteoklast Osteoblast

Kemik dengesi

Kemikler sürekli değişim gösterirler. Bu değişimde osteoklast ve osteoblast hücreleri etkindir.

Osteoklastlar 

kemiklerden mineral ve  organik kısmın 

çekilmesinde

Osteoblastlar ise boşalan  yerlere mineral ve organik 

ögelerin yerleşmesinde 

etkindirler

(6)

Kemik Oluşumu ve Yıkımını Etkileyen Faktörler Kemik Oluşumu ve Yıkımını Etkileyen Faktörler

•Kalsiyum seviyesine Etki Eden Hormonlar

•Sistemik Hormonlar

•Lokal Faktörler

•Lokal ve Sistemik Büyüme Faktörleri

•Kalsiyum seviyesine Etki Eden Hormonlar

•Sistemik Hormonlar

•Lokal Faktörler

•Lokal ve Sistemik Büyüme Faktörleri

PTH

1.25 (OH)₂ DH₃ Kalsitonin

PTH

1.25 (OH)₂ DH₃ Kalsitonin Glukokortikoidler

Glukokortikoidler Büyüme Hormonları Büyüme Hormonları Cinsiyet Hormonları Cinsiyet Hormonları

Tirioid Hormonu Tirioid Hormonu

İnsülin İnsülin

Glukokortikoidler Glukokortikoidler Büyüme Hormonları Büyüme Hormonları Cinsiyet Hormonları Cinsiyet Hormonları

Tirioid Hormonu Tirioid Hormonu

İnsülin İnsülin Prostaglandinler

Osteokalsin Osteonektin Prostaglandinler

Osteokalsin

Osteonektin IL-1

IL-1

TNF -

TNF - ɑ, ɑ, β

β

CSF

CSF İnterferon

İnterferon

IL-1

IL-1 TNF -

TNF - ɑ, ɑ, β

β

CSF

CSF İnterferon

İnterferon

STOKİNLER

STOKİNLER

STOKİNLER

STOKİNLER

TGF-βTGF-TGF-β

TGF-ββ IGF-IIGF-I IGF-II IGF-II IGF-I IGF-I IGF-II

IGF-II PDGFPDGFPDGFPDGF bFGFbFGF aFGFaFGF bFGFbFGF aFGFaFGF

(7)

D VİTAMİNİ

7

(8)

• Yağda eriyen vitaminlerden birisi olan D

vitamini hormon benzeri fonksiyonlara sahip

olan bir grup steroldür.

(9)

*Vitamin D

2

(ergokalsiferol) sadece bitkisel besinlerle vücuda alınabilir.

*Vitamin D

3

(kolekalsiferol) hayvansal besinlerde bulunur

ve

vücutta cilt altında ultraviyole ışınlarının etkisi ile 7-hidroksi kolesterolden sentez edilir.

9

Yetişkinlerde epidermiste

Çocuklarda epidermis ince olduğu için

dermiste sentezlenir.

(10)

İnsanlar için D vitamininin esas kaynağı ultraviyole radyasyonudur.

Doğada tek UV kaynağı güneştir.

*Ozon tabakası atmosfere giren UV ışınlarının bir  kısmını dengeleyerek yeryüzüne ulaşmasını 

engeller.

*Kış aylarında güneş ışınlarının yatık gelmesi ve 

günlerin kısa olması nedeni ile  yeryüzüne  ulaşan  UV miktarı azdır.

*Güneş ışınları yeryüzüne en dik 9-15 saatleri  arasında gelir.

Bu nedenle;

 coğrafik özellikler,  mevsim ve 

güneşin geliş açısı D 

vitamini üretimi üzerinde 

etkili olur.

(11)

• Hava kirliliği

• Mevsimsel değişiklikler

• Yaşam biçimi

• Giyim şekli

• Güneş ışınlarına karşı koruyucu kremlerin kullanılması

• Deri renginin koyu olması

deride D vitamini sentezini etkiler.

11

(12)

• Besinlerle alınan veya vücutta

sentezlenen kolekalsiferol (vit D3) ile

• Sadece besinlerle alınan ergokalsiferol

(vit D2) inaktif maddelerdir.

(13)

Deride güneş ışınlarının etkisi ile 7 hidroksi kolesterolden sentezlenen kolekalsiferol;

• karaciğer ve

• böbreklerde

hidroksillenerek aktif D vitaminine çevrilir.

13

(14)

14

İnaktif D vitamini önce  dolaşım yolu ile geldiği  karaciğerde 

hidroksillenerek 25- hidroksi vit D’ye 

dönüşür ( 25-OH-D).

25-OH-Vit D tekrar dolaşıma geçerek böbreklere taşınır.

Burada tekrar hidroksillenerek

çeşitli metabolitlere dönüşür.

1,25 dihidroksi vitamin D 24,25 dihidroksi vitamin D 25,26 dihidroksi vitamin D

Bunlardan biyolojik  olarak en aktif olan

1, 25 dihidroksi vitamin 

D’dir.

(15)

  Aktif D vitamini, 

• vücutta sentez edilmesi, 

• bir yerde sentez edildikten sonra uzaktaki dokularda  reseptörleri aracılığı ile etki göstermesi 

ve 

• “Feed-back” kontrolünün olması 

gibi özellikleri nedeni ile bir vitamin olmaktan çok bir 

steroid hormon  gibi davranmaktadır. 

15

(16)

Hücre büyümesini inhibe eden biyoaktif bir faktör

Hücre farklılaşmasını İmmün regülasyonu

Hücreleri neoplastik dönüşümden korumayı sağlayan

bir hormon

(17)

• Son yıllarda yapılan araştırmalar hormon gibi etki gösteren D vitamininin kemik

metabolizması dışındaki organların

fonksiyonlarında da önemli rol oynadığını göstermiştir.

17

Sadece çocukluk çağında değil, yetişkinlikte de önemli

İleriki yaşlarda görülen bazı hastalıkların gelişimi ile D vitamini arasında ilişki olduğu

son zamanlarda yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.

(18)

• Bağırsaklar, böbrekler, kemik dokusu D vitamini metabolizmasının yer aldığı esas organlar.

• Bununla beraber hemen her hücrede (beyin, kalp, mide, pankreas, deri, meme,T ve B

lenfositler) Vitamin D Reseptörü (VDR) vardır.

• Hem kalsiyum metabolizması

• Hem de kemik dışı etkilerini VDR ile yapar.

En önemli rolü barsaklardan diyetle alınan kalsiyumun emilimini sağlamak. En önemli rolü barsaklardan diyetle alınan kalsiyumun emilimini sağlamak.

(19)

19

(20)
(21)

İnsan vücudundaki  D vitamininin;

• %90-95’i deride sentezlenmekte,

• az bir kısmı ise diyetle alınmaktadır.

21

(22)

Besin IU/100 g

 Yağlı balıklar ve yağları 8.000-400.000

 Köpek balığı 1.200-10.000

 Kılıç balığı 1.000

 Tereyağ 10-100

 Peynir 12

 Süt 4’ten az

 Bütün yumurta 50-60 D VİTAMİNİ KAYNAKLARI

Çevirme faktörü 40 IU

= 1mcg

D Vit

Türkiye İçin Beslenme Rehberi’ne göre Günlük gereksinim 10 mcg

(23)

• Kemiklerde aşırı kalsifikasyona

• Böbrek taşlarına

• Böbrek, akciğerler gibi yumuşak dokularda kalsifikasyona

• Hiperkalsemiye neden olabilir.

Aşırı D vitamini toksiktir.

23

Başağrısı Halsizlik

Bulantı-kusma Kabızlık

Poliüri-polidipsi

görülebilir

(24)

Serum  25(OH)D düzeyi Değerlendirme ng/mL

<20 Eksiklik

20-30 Yetersizlik

30-100 Yeterli

D vitamini durumunun değerlendirilmesinde sıklıkla plazma 25(OH)D konsantrasyonları kullanılmaktadır.

25(OH)D  25(OH)D2 + 25(OH)D3

Bu değer hem deride sentezlenen hem de ağızdan alınan D vitamininin toplamını  gösterir. 

D vitamini durumunun değerlendirilmesi

(25)

• 0-24 ay arası çocuklar

• Adolesanlar

• Doğurganlık çağındaki kadınlar

• Gebe ve emzikli kadınlar

• Yaşlılar

D Vitamini Eksikliği İçin Riskli Gruplar

25

(26)

RAŞİTİZM (RİKETS)

(27)

• “Raşitizm”, bebek ve çocuklarda görülen, kemiklerin yumuşaması sonucu deformite gelişmesi ile karakterize bir hastalıktır.

• Başka bir deyişle büyüyen kemiğin hastalığıdır.

• Raşitizm büyümekte olan organizmada kıkırdak ve kemik matriksinin

mineralizasyonundaki yetersizlik sonucu gelişir.

27

(28)

• Gelişmekte olan ülkelerde raşitizmin en önemli nedeni D vitamini yetersizliğidir.

• D vitamini yetersizliğine bağlı olan türüne

“nutrisyonel raşitizm” denmektedir.

• Nadiren kalsiyum eksikliğine bağlı raşitizm

de görülebilir.

(29)

D vitaminin görev mekanizması şöyle açıklanabilir

29

Böylece kemiklerin ve  dişlerin sertleşmesi 

mümkün olur.

(30)

D vitamini eksikliğinde bağırsaklardan kalsiyum absorbsiyonu azaldığı için

• düşen serum kalsiyumu ve

• artan PTH sekresyonu nedeniyle kalsiyum fosfor mobilizasyonu artar

• ve raşitizmin;

*klinik

*radyolojik ve

*biyokimyasal bulguları ortaya çıkar.

(31)

• Raşitizm, genellikle büyümenin hızlı olduğu 3-4 ay ile 2 yaş arasında ortaya çıkar.

• Prematüre bebeklerde klinik bulgular, zamanında doğanlara göre daha erken görülebilir.

• Osteomalazik annelerin bebeklerinde ise hastalık ilk iki ay içinde gelişebilir.

• Görülme oranı erkeklerde kızlara göre yaklaşık üç kat daha fazladır.

31

Klinik Bulgular

(32)

• Doğumda neonatal tetani ( annede D vit yetersizliği)

• Huzursuzluk

• Baş çok terler

• Başını sürekli sağa sola çevirir

• Kabızlık

• Kraniotabes

• Kafada şekil bozukluğu ( Başın alın ve yanlarında çıkıntı )

• Ön fontanel açık (18 aydan sonra hala

açık)

(33)

• El-ayak bileği genişlemesi

• Kostalarda kemik kıkırdak birleşim yerlerinde

tesbih tanesi gibi yuvarlak çıkıntılar (raşitik rozary)

• Kas gevşemesi; kas tonusu azaldığı için oturma ve yürüme gecikir, karın kasları gevşer

• Diş çıkması gecikir, sıralaması bozulur

33

(34)

• Bacak eğrilikleri

*O bacak; yürümeye başlayan çocuklarda bazen ayaklar içe dönüktür, dizler birbirinden ayrıktır)

*X bacak; Dizden aşağı kısımlar dışa dönüktür.

Dizlerde tokmaklaşma görülür.

 Göğüs kemiklerinde bozukluklar:

*Göğüs içe doğru çökük (Kunduracı göğsü)

*Göğüs öne doğru çıkık (Güvercin göğsü)

 

(35)

• Sırtta bel kemiğinde eğrilikler *Kamburluk (Kifoz)

*Bel kemiği eğriliği (Skolyoz)

• Ekstremite ve vertebradaki deformiteler sonucunda boy kısalığı olabilir

• Solunum sistemi problemleri sık görülür

• Anemi gelişebilir

35

(36)

Şüphede kalındığı durumlarda serum Ca, P  ve Alkalen Fosfataz düzeylerine bakılabilir. 

Ca genellikle düşüktür. 

P böbrek hastalıkları dışında genellikle düşük  olarak görülür. 

Alkalen Fosfataz değerleri  yüksek olarak  bulunur. 

Laboratuvar ve Radyoloji Bulguları

(37)

  El bilek grafisinde 

metafizlerde fırçalaşma- kadehleşme ve 

düzensizliğin görülmesi   tanıyı doğrular.

37

(38)

• D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm tanısı konan vakalara bir kez ağız yoluyla 150-300.000 ünite D vitamininin ikiye bölünerek verilmesi yeterlidir.

Başlangıçta bu tedaviye bir hafta süreyle Ca desteği sağlanmalıdır.

• Hangi yaş grubunda olursa olsun raşitizm tanısı doğrulanan vakalarda tek doz 300.000 ünite D vitamini uygulanması durumunda intoksikasyon gelişmesi beklenmez.

TEDAVİ

(39)

Ülkemizde Raşitizm

En sık 3 ay - 2 yaş arasında  görülmektedir.

Hastalığın sıklığı ortalama %6 civarında  olup, bölgesel araştırmalara göre % 2-19  arasında değişmektedir.

39

(40)

Siddiqui ve Kamfar (2007) Suudi Arabistan’ın Jeddah bölgesinde 12-15 yaş 433 kız öğrenci ile yaptıkları

araştırmada;

%81.0’inde D vit düzeyi %40.0‘nda çok bulunmuş,

bu durumun düşük Ca alımı ve güneş ışığına maruz kalma ile pozitif korelasyon gösterdiği belirlenmiş.

(41)

• Bir güneş ülkesi olan Türkiye’de raşitizmin bu kadar yaygın görülmesinin nedeni adetler, gelenekler ve halkın eğitimsizliğidir.

• D vitamini eksikliği diğer vitamin eksiklerinde olduğu gibi “fakirlik hastalığı” değildir. Ülkemizde bebekler ev içinde ve cam arkasında büyütülmektedir. Bunun yanında hala sürdürülen kundak yapma ve bebeklerin yüzlerini örtme adetleri raşitizmin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

42

(42)

• Güneş ışını ile yeterli derecede karşılaşıldığı veya oral yolla yeterli vitamin D alındığı zaman raşitizm önlenebilir bir hastalıktır.

KORUNMA

(43)

 Bütün hamile kadınların ve bebeklerin günde en az 20 dakika süre ile öğle saatleri dışında güneşe

çıkarılması teşvik edilmelidir.

 Çocuklar güneşlendirilirken doğrudan güneş ışınlarına temas etmesi gerekmektedir.

 Camdan geçerek gelen ışığın D vitamini sentezi bakımından bir yararı yoktur.

 Güneşlendirme sırasında çocuğun başında şapka olması ve kol-bacakların çıplak olması gereklidir.

44

(44)

• Bütün hamilelerin gebelik boyunca süt ve süt ürünleri ile birlikte

multivitamin preparatı alması sağlanmalıdır.

• Adolesan dönemi için günde 3

bardak süt içmeleri önerilmelidir.

(45)

• Tüm bebekler anne sütü alsalar dahi günde 400 ünite (günde bir kez 3

damla) D vitamini verilmelidir.

46

(46)

• Anneler eğitilerek kendilerinin ve

bebeklerinin güneş ışınından yeterli

derecede faydalanmaları ve D vitamini ve kalsiyumdan zengin besinlerle

beslenmeleri sağlanmalıdır.

47

(47)

BEBEKLİK VE ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE  BEBEKLİK VE ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE 

D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ  D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ 

ÖNLEMEK AMACI İLE  23 Mayıs 2005  ÖNLEMEK AMACI İLE  23 Mayıs 2005 

YILINDA 

YILINDA BAŞLATILAN

D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİN ve KEMİK SAĞLIĞININ KORUNMASI D VİTAMİNİ YETERSİZLİĞİNİ PROJESİ’’.

(48)

Gebelere D Vitamini Desteği

• T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından gebelik ve süt verme döneminde annelere D vitamini desteği sağlanmasına dayanan bir program başlatılmıştır.

• D vitamini eksikliğinin yüksek oranda görülmesi ve zaten gebelikte dışarıdan D vitamini desteği gerektiğinden D vitamininin uygulanmayacağı durumlar hariç ayrım yapılmaksızın tespit edilen her gebeye ve doğumdan sonra da anneye D

vitamini desteği yapılacaktır.

Bütün gebelere ilk 3 aydan sonra günde 1200 IU (9 damla) D vitamininin ağızdan verilmesi ve bu

uygulamanın doğum sonrası 6 ay sürdürülmesi

planlanmıştır.

(49)

  OSTEOPOROZ

50

(50)

Büyüme çağında kemik yapımı yıkımdan daha yüksektir.

Kemik kütlesi yaklaşık 25 yaşında doruğa ulaşır.

Kemik kütlesi erkekte kadından %30, kemik yoğunluğu ise %15 daha yüksektir.

Kemik yoğunluğu ve kütlesi kalıtım ve ırkla

da ilintilidir. Siyah ırkın kemik yoğunluğu

beyazlardan daha yüksektir.

(51)

Otuz yaşından sonra kemik yıkımı yapımın önüne geçer.

Menopoz ve menopoz sonrası kadınlarda kemik kaybında hızlı bir artış olur.

Menopozdan sonraki ilk 5 yılda bu kayıp erkeklere oranla kadınlarda 6 kat daha fazladır.

52

(52)

Osteoporoz, zaman içinde değişik 

biçimlerde tanımlanmış olmakla birlikte  en son kabul edilen tanımların bile tek  tek bireylere uygulanması zordur. 

  

osteoporos

Osteo (kemik) poros (delik)

delikli kemik

(53)

Geniş kabul gören tanıma göre osteoporoz;kemik mineral ve matriksinde, kendiliğinden veya

travmayla kırığa yol

açabilecek şekilde, mutlak azalmadır.

54

(54)

Diğer bir tanıma göre  Osteoporoz;

   Düşük kemik kütlesi ve kemiğin mikro mimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığı ve kırılganlığa yatkınlıkta artışla karakterize,

sistemik bir iskelet hastalığıdır.

Bu tanım düşük kemik kütlesi ve kırık riski arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya

koymaktadır. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) kemik gücünün yaklaşık %85’ini açıklamakta ve

KMY’nda her 1 SD azalma kırık riskini

yaklaşık iki kat artırmaktadır.

(55)

       Değişik Açılardan Osteoporoz Sınıflaması

Yaşa göre Juvenil

Erişkin Senil

Lokalizasyona göre Genel

Bölgesel Tutulan kemik dokuya göre Trabeküler

Kortikal

Etyolojiye göre Birincil

İkincil

56

(56)

Osteoporoz sadece 

kadınların sorunu değildir. 

50 yaş sonrasında, 

•2 kadından 1’inde 

ve •4 erkekten 1’inde 

osteoporoza bağlı 

kırıklar görülebilir. 

(57)

 Osteoporoz önlenebilir, tedavisinde  başarılar elde edilebilir bir durumdur. 

Buna rağmen özellikle menopoz sonrası  kadınları ilgilendiren önemli bir sağlık 

sorunu olmaya devam etmektedir. 

 Osteoporoz nedeni ile oluşan kırıklar en  önemli sağlık sorunlarından biridir.

58

(58)

   Kırık olmadan düşük kemik kitlesi ile 

karakterize dönem ise osteopeni olarak  adlandırılır.

Osteopeni

Kemik mineral yoğunluğunun belirli düzeyde azalmasıdır.

Herhangi bir yaşta olabilir.

(59)

Osteoporoz risk faktörleri değiştirilen ve değiştirilemeyen olarak gruplanabilir.

Değiştirilemeyen risk faktörleri

Cinsiyet

Yaş

Erken menopoz

İnce, narin vücut yapısı

Irk

Ailede kırık öyküsü(genetik )

Değiştirilebilen risk faktörleri

Kalsiyum ve D-vitamininden yetersiz beslenme

Sigara kullanımı

Alkol alışkanlığı

Aşırı kahve tüketimi

Aşırı tuz alınımı

Hareketsiz yaşam tarzı

Bazı ilaçlar

(60)

• Kemik ölçümleri hızlı, kolay yapılabilen testlerdir. Çok çeşitli yöntemler varsa da en çok DEXA (Dual photon X-ray absorbsiyometre) kullanılmaktadır.

• DEXA ile kemiğin % 1-2'lik kaybı bile değerlendirilebilir.

•  Osteoporoz tanısında ve tedavinin takibinde hekim önerisi ile kullanılmalıdır. 

TANI

(61)

DSÖ osteoporoz için tanısal bir sınıflama  yapmıştır.

   Kemik mineral yoğunluğu düzeyini, 20-35  yaşları arası aynı cinsiyet ve ırktaki sağlıklı 

popülasyonun referans değerini gösteren “t” 

skoru ile karşılaştırmıştır.

62

(62)

Buna göre

Tanısal kriter Sınıflama

t değeri > –1 Normal

-2.5< t değeri < –1 Osteopeni

t değeri < – 2.5 Osteoporoz t değeri < – 2.5 +kırık Ağır/yerleşmiş

osteoporoz

T değeri; Genç erişkinlerde ortalama kemik kütlesinin standart

sapması

(63)

Yapılan bir başka çalışmada;

Türkiye’de şehirde yaşayanlarda osteoporoz prevalansı erkeklerde

%0.6, kadınlarda %9; menopozda kırık oranı ise %16.7 olarak

belirlenmiştir.

(64)

• Akkaya (2006), İstanbul, Denizli, Antalya illerinde

osteoporoz tanısı konulmuş 128 kadın hasta ile yaptığı çalışmada; hastalara diyet alışkanlıklarını etkileyen

nedenlerle ilgili sorular sorulmuştur. Osteoporozlu hastaların yaş ortalaması 66.53 ± 1.27 yıldır. Yüksek gelirli ve mutfak harcaması fazla olan insanlarda

osteoporoza yakalanma riskinin daha az ve mutfak harcaması düşük olan ailelerde ise osteoporoza

yakalanma riskinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Araştırmada osteoporoz hastalarının boy kısalmalarıyla ilgili değerleri incelendiğinde, hastaların %17’sinin

boylarının 10 yıl öncesine nazaran 1-4 cm, %52’sinin 6-

10 cm, %34’ünün ise 10-12 cm kısaldığı saptanmıştır.

(65)

    Pınar vd. (2009), Başkent Üniversitesi Menopoz Poliklinigi’e başvuran 272 postmenapozal kadından lumbar ve femur boynu kemik yoğunluğu -2.5 SD altında olan 146 osteoporotik hastada risk faktörlerini araştırmışlardır. Ortalama yaş 53.9±8.3 yıldır.

• Ailesinde osteoporoz öyküsü (%60.8),

• ailesinde minör travmaya baglı kırık öyküsü (%69.8),

• düşme ve çarpmaya bağlı kırık öyküsü olanlarda (%71.0),

• osteoporoz dışında kronik hastalığı olan (%59.9),

• düzenli ilaç kullanan (%61.0),

• uzun süre yataga bağımlı olan (%67.3),

• 3 cm ve üzerinde boyda kısalma (%77.3)

• sırt-bel ağrısı (%61.1) ve

• sırtta kamburlaşması olanlarda (%70.9) osteoporozun daha sık olduğu bulundu.

66

(66)

Korunma

Büyüme çağında yeterli kalsiyum ve D vitamini alınarak kemik kütlesi doruğa çıkarılmalıdır.

Riskli bireylere menopoz başlangıcında

"östrojen yerine koyma" tedavisi yapılabilir.

Östrojen progesteronla birlikte

kullanıldığında yan etkisi daha azdır.

(67)

Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve süt ürünleridir.

Günlük alınan 2 su bardağı süt veya yoğurt kalsiyum

gereksinmesinin yarısını karşılar. Süt yağının çoğu

doymuş yağ asitlerinden oluştuğu için bunların yağı

azaltılmış olanları tercih edilmelidir.

68

*Her yaş döneminde yeterli kalsiyum tüketilmelidir.

Pekmez, kuru baklagiller ve yeşil

sebzeler de diyette yeterince yer

almalıdır.

(68)

Günlük Kalsiyum Gereksinimi(mg/gün)

YAŞ Miktar

0-6 ay 210

7-12 ay 600

1-9 yaş 800

10-18 yaş 1300

19-50 yaş 1000

51 yaş ve üzeri 1200

Gebe 1300

(69)

*Mineral içeriği yüksek sert suların içilmesi tercih edilmelidir.

*D vitamini gereksinmesi karşılanmalıdır. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır.

*İçme ve kullanma sularının flor içeriği litrede 0.7-1.2 mg olmalıdır.

*Aşırı posa tüketiminden sakınılmalıdır. Orta düzeyde posa tüketilmelidir (25g/gün).

*Aşırı protein tüketiminden sakınılmalıdır. Çünkü yüksek proteinli diyet idrarla kalsiyum atımını artırır.

70

(70)

*Aşırı fosfor tüketiminden kaçınılmalıdır. Proteinli besinler genelde fosfordan da zengindir. Protein yeterli düzeyde alınırsa aşırı fosfor alımı da önlenir.

*Sigara içilmemelidir.

-Sigara kan kortizol düzeyini artırarak 25- hidroksi D vitamininin, aktif şekli 1.25 dihidroksi D vitaminine dönüşümünü azaltır.

-Kandaki C vitamini düzeyini ve serum östrojen

düzeyini de düşürür.

(71)

*Aşırı tuz idrarla kalsiyum atımını artırdığı için yemeklere aşırı tuz eklemekten ve tuzlanmış besinleri aşırı tüketmekten kaçınmalıdır.

*Alkolden kaçınmalıdır. Alkol, kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar.

*Aşırı kafein tüketilmemelidir. Kafein içeren çay, kahve türleri ve kola tüketimi sınırlandırılmalıdır.

*Aşırı zayıflık ve şişmanlıktan kaçınılmalıdır.

*Özellikle alüminyum içeren antiasitlerden, kortizonlu ilaçlardan sakınılmalıdır.

72

(72)

  

* Düzenli fiziksel aktivite yapılmalıdır. Fiziksel aktivite gençlikte kemik kütlesini artırır, yaşlılıkta ise kemik kaybını önler.

  Hareketsizlikten kaçınılarak düzenli

egzersiz yapılmalıdır.

(73)

Aşırı kalsiyum alımının yan etkilerinin başlıcaları; kabızlık, böbrek ve idrar yollarında taş oluşumu ve kansızlıktır.

Böbrek taşı riski olanlar kalsiyum tableti alımından sakınmalıdırlar.

74

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yeni görüşler Currie, Cavers, Ehrenzweig’e ait olup, kanunlar ihtilâfı alanında klâsik bağlama kurallarından hareket etmeyip, her hukukî ilişkinin

Lirik nesir kendi başına bir tarz sayılmaz, sadece nesrin üslûp şekli olarak incelenir.’’ Bu tür eserin kompozisyon şekli lirik kahramana, onun duygularına uyumlu olarak

Hikâyede ruhi depresyon ve hastalık girdabında kalan insanın durumu açıkça yazılmıştır. Soyut duygular, kahramanı çeşitli hayallere yönlendirir. Bu durum

Yapılan açımlayıcı faktör analizi (AFA) ve doğrulayıcı faktör analizi (DFA) neticesinde Cronbach's alpha değeri 0.79, maddelerin toplam varyansı açıklama oranı %44 ve

O dönemde yayınladıkları metot kitapları ve eserleri günümüz keman eğitiminde de halen temel kaynaklar olarak kullanılan bu eğitimci yorumculardan bazıları şunlardır;

Ülkemizdeki uygulamalara bakıldığında, var olan sigorta sistemi içinde, özel kişi veya kurumların elinde bulunan sanat eserleri için, yurt dışında yapılan söz konusu

While conducting an econometric study, the direction of the causal relationship among variables is determined according to the information obtained from the theory.

Bir köy seyirlik oyunu olan bu oyun hakkında detaylı olarak bilgi verilir- ken; köyde var olan somut olmayan kültürel miras alanlarından biri olan gösteri sanatla- rına