• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Kimliin Yeniden nas: Aytmatovda "Unutma" ve "Hatrlama"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Toplumsal Kimliin Yeniden nas: Aytmatovda "Unutma" ve "Hatrlama""

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AYTMATOV

oosvA·s·ı.

TOPLUMSAL KIMLIGIN YENIDEN

INŞASI:

AYTMATOVDA "UNUTMA" VE "HATIRLAMA"

Mustafa KURT

Masal bilen herkes, bir şeyin asla unutu/maması gerektiği uyamım içeren motifi hatlflar. JanAssmann

illetler tarihi akış içindeki varlıklarını, toplum- dir. l\)ltmatov yalnızca kendi coğrafYasını ve oraya hafizanın ve bu hafizanın önemli bir par- ait hikayeler aniatmakla kalmamış, her kitabıyla

Kır-oluşturan kültürel değerlerin sonraki gız halkının toplumsal hafızası ve kimliğini yeniden nesillere aktarılması üzerine ikame ederler. inşa etmiş ve geçmişte kazandıklarını canlı tutmu.-Toplumıarın kolektif bir hafizası olduğu gibi,

tur,

Uzun yıllar "Sovyet yazar" olarak anılması ve bu hafizanın o toplumu oluşturan bireylere akse- yazarlığını öncelikle Rusça ile kanıtlamış olması bile den ve bireylerin içinde biçimlendikleri topluma a~ onu Kırgız halkından bir an olsun uzaklaşurmamış-diyet duygularını pekiştiren bir yönü de vardır. Ta- tır.l\)ltmatov erken bir yaşta elinden ve evinden alı-nh içinde farklı biçimlerde de- nan babasını elli üç yıl sonra

ğişen, dönüşen ve yeni değer- toplu bir mezarda

bulduğun-ler ile birlikte sürekli bir yeni- da bile metanetini kaybetmez;

lenme içinde olan toplumsal çünkü babasına olan borcunu

hafiza, her ne kadar farklı b~ ondan aldıklarını kendi haklına

çimiere bürünse de o milleti vererek ödemiştir. O, kendini

yapan asli değerler bütününü ve babasını bu kadere

mah-korur. Toplumu ve onu oluştu- kCım edenlerle doğrudan

çatış-ran bireyleri bir arada tutan mak yerine, kendine tevarüs

kültürel değerler, yaşama bi- eden bül9iı değerleri canlı tut-çimleri, hayata ve eşyaya bakış mayı, korumayı ve bunları

tek-tarzı yalnızca toplumsal hafiza- rar tekrar yazmayı tercih

ede-nın muhtevasını oluşturmakla rek bir çeşit içeriden mücade- ·

kalmaz, aynı zamanda sonraki le yi tercih etmiştir. Bu tutum nesilleri öncekilere bağlayan yazar için karşı çıkma biçimidir. bir köprü işlevini de görür. ÇünkCı dönemin ruhu "unut-Edebi metinlelin de toplumsal mayı" ve milletleri millet yapan

hafizayı kuran, geliştiren, akla- değerleri "silmeyi"

amaçlamak-ran, yenileyen, toplumların bir tadır. Farklılıklar unutulmalıdır

'dil' etrafında toplanmasını ki başka değerlerde kolayca

sağlayan ve organik bütünlük birleşilebilsin. Yazarın bütün

arz eden birer yapı olduklan eserlerine bu gözle bakıldığın-söylenebilir. Elbette yazarlar da onda "hatırlama" kavramı-edebi metinlerini bu işlevleri nın geçmişe ait değer ve

ritüel-yeıine getirsin diye vücuda ge- leri bugüne taşımanın bir

vası-tirmez; ancak belli bir dil içinde tası olduğu görülür. Bu

kavra-varlık bulan ve yazıldığı döne- · mın tam karşısında yer alan

min zihniyetini bir. biçimde ba-L---~---'--'"----'" "unutma" ise toplumsal kimi~

nndıran her edebi metin içirı- ğin dışına çıkma, kendi öz

de-de oluştuğu kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu ğerlerinden uzaklaşma ve bir bakıma başkalaşmayı durumun en karakteristik •örneğini Cengiz Aytma- ifade eder. Yazarın, toplum ve bireyin unuım~ ile tov'da ve onun eserlerinde görmek mümkündür. yaşadığı çözülmenin karşısına hatıriama ile gelen Aytmatov'un durumu aslında dünya edebiyatında yeni~en dirilişidönüş kavramını koyduğu söylene-benzerine çok az raStlanan bir görünüm arz eder. bilir. Aytmatov'un "hatırlama/hatırlatma" işlevi

as-O, birçok eserini önce Rusça yazmış olmasına ra!)- !ında yalnızca eserlerinde görülmez. Onun "Sovyet men kendi ana dilinden ve coğrafYasından bir an Yazarlan Ansiklopedisi"ne yazdığı "Hakkımda Not-bile ayrı düşünülemeyecek ender yazarlardan bi~ lar" adlı otobiyografisi bu bakımdan çok manıdar- "

(2)

dır. Aytmatov orada çok bilinçli olarak şu cümleleri kuruyor:

'Yedi sülale ötesini bilmek bizim köyde herkesin

vazifesidir. Yaşlılar küçük çocuklara ciddi ciddi

so-rarlardı: 'Buraya gel bakalım yiğit, hangi soydan-sın, babanın babası kimdir? Ve onun babası? Nasıl bir adamdı'?' Ve şayet çocuk kendi geçmişini

bilmi-yorsa. o çocuğun anası babası azarlanır. paytanır­ dı. Ne biçim baba bu, eşsiz dostsuz, akrabasız, der-lerdi. Niçin bu kadar kayıtsız? Insan geçmişini bil-meden nasıl büyüyebilir? Burada önemli olan,

ne-sillerin

ve

cemiyet içinde o~ ahlaki

sorumlulukla-rın devamını temin etmekti."

Aytmatov 1972 yılında yazdığı bu yazıda bütün bildiklerini büyükannesinden ve teyzesinden öğ­ rendiğini anlatır. Dedesine ve doğduğu yerlere

da-ir bütün ayrıntıları -değirmen taşına kadar- aktaran

yazar bir yerde durur ve burada anlattıklan aynntı­ lar için "Böyle şeyler edebi biyografilerde söz

konu-su edilmeli miT sorukonu-sunu sorar ve cevabını da

ken-disi verir: "Bence edilmeli. Insan ilk hatıriayabildiği şeylerle başlamalı." Sonra devam eder yazar: "Bü-yükannem, benim hayatımı, halk hikayeleri, şarkı­ lar ve hikaye anlatıcılan ve aşıklarla buluşmalarla süsledi, bezedi. ı ... ) Babamın kız kardeşi Karakız­ apa'nın yanında sığınacak yer bulduk. Birlikte ol-maktan çok mutluyduk. Benim hayatımda büyü-kannemin yerini aldı. Annesi gibi elindeki iğne ile maharetli idi. Pek çok halk hikayesi ile eski şarkıları biliyordu. Köyde saygıdeğer biriydi." Aytmatov'un kendi otobiyografisini yazarken kendinden daha

fazla .. atalanna ve geçmişe" yer vennesi ve ısrarla kendi yazar kimliğini oluşturan yerel kaynaklan "ha-tırlaması" çok dikkat çekicidir. Çünkü onun

köyün-de "soyunu ve atalarını unutanların babası

azarla-nacaktır." O Toprak Ana adlı eserinin ithafinda de-diği gibi "Nerede bile gömülü olduğunu bilmediği babası Törekul Aytmatov"u unutmamıştır. Bütün bu "hatırlama·ıardan sonra Aytmatov. lenin'in adı­ nı anmadan, ödüllerıdirildiği için Sovyet halkına şükran borçlu olduğunu belirtir ve şu anahtar cüm-leyi kurar. "Kabiliyet, düşünce derinliği ve hayal gü-cüyle, geliye, geçmişe açılacağız." Aytmatov için yön bellidir: Geriye ve geçmişe açılmak. Yani hatır­ lamak ve hiç unutmamak. Böylelikle yazar kendine çocukluğundaf! beli anlatılan halk hikayelerini, masalları. San üzel< bozklrını. Manas·ı. Kırgtz türkü-lerini hatırlayacak ve bunlan sonraki nesillere

akta-rarak Kırgız toplumunun toplumsal hafizasını hep diri tutacaktır. Kırgız yazar, oTlak kültürel değerle­ rin oluşturdu!ju bu "bağlayıcı yapı" dan hiçbir

za-man aynlmaz; çünkü "önemtf deneyim ve anıları bir biçimde canlı tutarak. ilerleme halindeki şimdiki zamanın ufkuna. bir başka zamanın görüntülerini

ve öykülerini katarak ve böylece ümit verip anılan canlandırarak. dünle bugünü birleştilir. Kültürün bu yanı tarihi aniatılara ve efsanelere dayanır:3 Anlatılacak olan yalnızca "hatırlananlar" değildir eJ.. bette. Unutanlar, unutturanlar, toplumsal ve birey-sel hafizası silinerek başkalaşanlar/öteklleşenler de anlatılarak edebi metin!erin temel çatışmalan kuru~ lacaktır. Aytmatov, eserlerinin temel çanşmasını oluşturan hatıriama ve unutma karşıtlığında taraf

olmaktan hiç kaçınmaz. O hatırlayan ve geçmişi

muhafaza edenlerden taraftır. unutaniann da

kar-şısındadır. Çünkü o, yazarlığını küitürelklmli!jin ko-runması ve sonraki nesillere taşınması üzerine

kur-muştur.

Aytmatov'un önce kendi kimli!jinde yaşadığı

unutma ve hatıriama karşıtlığı onun eserlerinin

yal-nızca tematik yönünü değil. aynı zamanda bu

te-maları kuran yapılarını da belirler. Onun en önem-li romanlarından biri olan Gün Olur Asra Bedel

"unutanlar" ile "hatırlayanlar" karşıtlı!jı üzerine

ku-rulur. Romanın olay örgüsü kısa bir zaman

dilimin-de geçen olaylarla kurulmuş gibi görünmesine

ro-man "geriye dönüş" ve "hatırlama"larla uzar ve bir

co!jratyada yaşanan bütün bir hayatı ve zamanı kuşatır. Aytmatov'un hemen hemen bütün

eserle-rinde görülen halk mitleri, efsaneleri, inanışlan ve

masallanna başvurma gelene!ji bu eserde de "ha-tırlama"nın ve geçmişle bağ kurmanın en etkili yo-lu olarak görülür. Çünkü "Geçmiş'in orıaya çıkması

ve bir anlama dönüşerek varlaşması için. şimdiyi yaşayan birey'in onunla ilişkiye girmesi bir zorunlu-luktur:4 Aytmatov geçmişle ilişkiyi kurarken

mito-lojik dön~min efsanelerine başvurur. Söz konusu romanda anlatılan en gnemli efsane Ana-Seyit

me-zarlı!jıyla ilgilidir. San-Ozek'i işgal eden Juan-Juan-lar'ın yaptıgı işkencelerin en kötüsü, ele geçirilen

esirlerin başının kazınması ve yeni yüzülmüş taze

deve delisinin kazınan başa geçirilmesiyle uygula-nır. Bu "deri geçirme işkencesi"ne maruz kalan kişi­

ler ya ölmekte ya da "hafızasını tamamen yitiren. ölünceye kadar geçmişini hanrlamayan bir

man-kurt, yani geçmişini bilmeyen bir köle" haline gel-mektedir. Bundan daha kötüsü de bu işkenceye

maruz kalanları hiçbir yakinının kurtarmak isteme-mesidir. Çünkü hafızası "silinen" ve geçmişini hiçbir biçimde "hattrlama"yan insan, insan olma vasfinı kaybetmiştir. Bu durum romanda şu cümlelerle ifa-de edilir: "Bir mankurt kim oldu!junu, hangi soy-dan, hangi kabileden geldiğini, anasını. babasını, çocuklu!junu bilmezmiş. Insan oldu!junun bile far-kında değilmiş, bilinci, benli!ji olmadığı için, efen-disine büyük avantaj sa!jlarmış. • ıs. 144). Aytma-tov'un bu efsane ile ilgili görüşlerini ifade ederken bu tür bir köleleştirmenin insanlı!ja yapılacak en büyük ihanet oldu!junu söylemesi de onun ·unut-turma" ve hafizayı tamamen boşaltma karşısındaki

tutumunu göstermesi bakimından önemlidir:

"Bir tutsa!jın içine korku salmak için ona kafası­ nın uçurulacağını ya da başka bir yerinin

kesilece-ğini bildirmek; onun hahzasını silme. son nefesine

kadar taşıyaca!jı ve başkalannın anlayamayaca!jı yegane kazancı olan bilincini kökünden yok etme

cezası yanında hiç kalır. Işte göçebe Juan-Juanlar,

o kisa tarihlerinde, insanın bu' gizli özüne

kastet-mek gibi en büyük vahşet öme!jini çıkardılar. Tut-sakların yaşayan anılarını elinden almak usulünü

bulmakla, insanlı!ja karşı en korkunç cinayeti işle­ miş oldular: ıs. 145).

Romanda böyle bir "silme" işlemine tabi tutul-muş ve toplumsalibireysel hafizasını kaybetmiş bir kişinin hikayesinden üretilen başka bir efsaneye

ge-çer, Aytmatov. Efsanenin taşıyıcı cümlesi tam da yazann eserlerinin nirengi noktasını yansıtır: ... Adını hatırla! Kim oldu!junu hatırla!" Efsaneye göre,

o!l-lunu kurtarmak isteyen Nayman Ana'nın çaresizce

çırpınışlan sonucunda başından finayan beyaz yaz-ması beyaz bir kuş olur. Şöyle haykım kuş: "Adını hatırla! Kim oldu!junu hatırla! Babanın adı Dönen-bay! DönenDönen-bay! Dö!JenDönen-bay! Işte o gün bugün,

(3)

AYTMATOV

dururmuş. Bir yolcuya rastlayınca onun yanına so-kulur. "Adını biliyor musun? Kim olduğunu biliyor musun 7 Babanın adı Dönen bay! Dönenbay!

Dö-nenbayl' diye ötermiş: {s. 167}. Aytmatolfun ken-di coğrafyasıyla ilgili anlattığı bu hikaye. onun na-zannda hatırıamanın toplumsal kimliği korumak ve bir bilince sahip olmakla aynı anlama geldiğinin en önemli kanıtJdır. Hatırlamanın/hatırlatmanın ve hiç unutturmamanın yolu .. tekrarlama" dır. Bu nedenle yazar bütün eserierinde bazı söz kahplannı ve

ina-nışlan sürekli olarak tekrar eder. Gerek Gün Olur Asra Bedel'de gerekse diğer romanlarda tekrar

edi-ten bölümler sürekli hatırlanınası istenen kavram

veya konuyla ilgilidir. Çünkü "Geçmiş kendiliğin­ den oluşmaz. kültürel yapının ve temsilin

sonucu-dur; her zaman özel motifler. beklentiler~ umutlar

ve hedefterle destekle~r ve şimdiki zamanın çerçe-vesi ile biçimlendirilir. ..

Gün Olur Asra Bedel'de Yedigey'in dostunun cenazesini ille de Nayman Ana Mezarlığı'na. hem de kendi halkı için bir e!Sanesi ve acılanno banndı­ ran bir mekana götümıek istemesi bir hatır1ama ve geçmişe dönük bir koruma biçimidir. Çünkü Nay-man Ana e!Sanesi temelde "hatırla" çağnsının bir temsilidir. O, ölü gömme ritüellerini tıpkı atalannın yapllğı usule uygun yapmakta ısrar etmekle top-lumsal kimliği koruduğunun. kültürel sürekliliği sağladığının bilincindedir. Bu bakımdan Yedigey. hatırlayan ve koruyandır. Karşısındakiler ise unutan ve korumaKbilincinden uzak olanlardır. Yedigey'in nazannda gençlerin ölüyü defnederken okunacak dualan bilmemeleri bile unutmanın. yani toplumsal kimliğin ve sürekliliğin zaafa uğraması demektir. Bu bakımdan Yedigey unutanlan eleştirir: "Yedigey. başını döndürüp araçlarla gelen genç arkadaşları­ na baktı ve aniann hiçbirinin dualan bilmediğini düşünerek canı sıkıldı. Oldükleri zaman. birbirlerini gömmek zorunda kaldıklannda ne yapacaktı bu

in-DOSYAS

sanlar7 Öleni sonsuzluğa uğurlarken. hayatın baş­

langıcını ve sonunu kapsayan sözleri nereden bu-lup söyleyeceklerdi? 'Elveda yoldaş, seni unutma--yacağız: mı diyeceklerdi7 Ya da bunun gibi başka

bir zırva mı?"6

Jan Assmann. "Kültürel Bellek-Eski Yüksek Kül-türlerde Yazı. Hatıriama ve Politik Kimlik" adlı kita--bında "hatırlama ve hatırlatma"nın teorik altyapısı­ nı çok açık bir biçimde ifade eder:

"Kültürel bellek biyolojik olarak devredilemedi§i için. kuşaklar boyunca kültürel olarak canlı tutul-· ması gerekir. Bu. anlamın kaydedilmesi. caniandı­ niması ve ifade edilmesi, yani kültürel bellek tekn~ gi ile yapılır. Bu tür kültürel bellek tekniğinin işlevi, sürekliliğin ve k.imli~in devamının sağlanmasıdır. Kimlik kolayca anlaşılacağı üzere bir bellek ve hatır­ iqma sorunudur. Bir bireyin kendi kimliğini sadece belleği sayesinde oluşturabilmesi gibi. bir grup da grupsal kimliğini ancak bellek sayesinde yeniden kurabilir. Aradaki fark grup belleğinin nörolojik bir temeli olmamasındadır. Onun yerine. mitler, şarkı­ lar. danslar. atasözleri, yasalar. kutsal metinler, süs-lemeler. resimler, yollar; hatta tüm bir cografya g~ bi kimliği garanti edici bilgilerin bütünü olan kültür geçer. Kültürel bellek. hatırlamanın. temelinde bayramlar ve ritüel kutlarnalann yattığı biçimlerin-de dolaşır. Ritüeller. grubun kimliğini koruyucu bil-ginin sürekliliğini garanti ettiği sürece. kültürün ye-ni kuşaldara aktanlmast süreci. tekrarlama biçimin-de yaşanır:7

Assmann'ın vurguladığı gibi "kimlik. bir bellek ve hatıriama sorunudur. • Aytmatolfun bir defnet-m e törenini öncesi ve sonrası ile anlattığı eseri Gün Olur Asra Bedel' de eski geleneki ere. inanışlara. ef-sanelere yer vermesi ve Yedigey'in toplumsal hafi-zanın yaşadığı Nayman Ana Mezarlığı konusunda--ki ısran toplumsal kimliğin bireysel hafizadaki yan-sımasını gösterir. Nayman Ana Mezarlığı'nın

(4)

ri toplumsal bir kabulden ziyade, bu rnektın etrafın­ da "yaşanan" veya yaşandı!)ına kesin olarak inanı­ lan olaylarla ilgilidir;· çünkü "Bir gerçe!)in bir gru-bun belleğinde yer etmesi için gerçek belli. bir kişi, yer ffa da olay biçiminde yaşanması gerekmekte-dir" . Bu "gerçekli!)in" Kırgız toplumuna hatırlattı!)ı "anlam", hafızasını ve bilincini kaybetmenin insanın başına gelecek en kötü şey olduğudur. Bu bakım­ dan Yedigey, geçmişin kendine verdiklerini hatırla­ yan ve onları uygulama yönünde gösterilen irade-nin temsiliyken; Sabitcan ve Tansıkbayev gibi kişiler kendi coğraıyasından uzaklaşmış ve "unutmuş", bu nedenle de toplumsal kimli!)in sürekliligini zaafa uğratmış, bilinci zedelenmiş karşı değerleri temsil ederler. Yazarın Gün Olur Asra Bedel'de "ölülerine ve onların değerlerine sahip çıkmak, onları toplum-sal ritüellere uygun bir biçimde defnetmek" yönün-de gösterdiği irade 'Yıldırım Sesli Manasçı" adlı ese-rinde karşımıza çıkar. Hil<tıyede geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki köprüyü kuran kişi Senirbay'dır. O en kötü zamanlarda bile "ölüleri için ağlamak­ tan" ve "onları kendi geleneklerine göre gömmek-ten geri durmayacaklarını" ifade eder. Bu yaklaşım geçmişi bilen ve koruyan Yedigey'in tavrıyla aynı kaynaktan beslenir.

Yazarın ilk adı "Masaldan Sonra" olan Beyaz Ge-mi adlı eseri de da aynı bakış açısıyla de!)erlendiri-lebilir. Adı romanda belirtilmeyen ve eserin sonun~ da "balık olup yüzerek" bu hayattan ayrıldı!)ı ima edilen roman kişisi dönemin ruhuna aykırı bir tavır sergiler. Çünkü dönemin estetik algısına, yani

sos-yalist realizm edebiyatına göre "olumlu kahrama-nın galibiyeti" ile sonuçlanması gereken hil<tıye hi~ de bu duruma uygun bir son ile taçlandırılmaz. Ne annesini ne de babasını tanıyan bu küçük çocu-!)un hafızasını Kırgız masal ve efsaneleriyle besle-yen ve onun geçmişle köprü kurmasını saglayan dede figürü romanda çok önemlidir. Eserde, küçük çocu!)a hiç durmadan masallar anlatıp duran Mü-min Dede çevrenin kendisini alaya alıp durması karşısında bile tepki göstermez. Bugu soyundan

ol-makla övünen ve ölenleri anma şölenlerinden hiç

eksik ol.mayan dedenin gücendi!)i tek şey yine "ha-tırlama" ve bunun gere!)i olan "anma" ile ilgilidir. Kitapta bu durum şu cümlelerle anlatılır. "Ama bir şeye çok gücenirdi, eskilerden birini anmak için ve-rilecek şölenin hazırlayıcılarından biri olarak ça!)rıl­ mazsa buna çok ahnırdı. Ancak onun asıl gücenik-li!)i fikrinin alınmamasından çok, büyüklerine karşı borcunu ödeyememekten ileri geliyordu." 1 O ÇocU-gun a!)zından aktarılan bu masal o kadar önemli-dir ki Mürnin Dede "lsık-Göl çevresinden yaşayan herkesin bu masalı bilmesi gerektiğini" söyler ve bil-meyenlere günah yazıldı!)ına inanır. Yine dedenin anlattı!)! masalların birinde başka bir hana tutsak düşen bir han son istegi olarak memleketinden bir çoban ça!)rılınasını ister. Bu talebin nedeni sorudu-!)unda da: "Oimeden önce son bir kere daha

mem-leketimin türküsünü dinleyeceğim." cevabını verir.

Dedesi bu kısa hil<tıyedl'n sonra torununa toplum-sal hafizanın korunmasına yönelik çok önemli bir tutuma işaret eder: "Insan memleketinden bir tür-kü için hayatını verebilir." Aslında son arzunun yine bir hatıriarnayı ve hatırlanan muhtevanın yerel ve kültürel bir kod içermesi Aytrnatov için alışılmadık bir durum degildir. Eserde "kültür taşıyıcısı" işlevi üstlenen dedenin geçmişe ve yaşadıgı co!)ral)'aya

baglılıgı o kadar güçlüdür ki yemin ederken bile "Boynuzlu Geyik Ana" adına yemin eder. Aytma-tov'un her eserinde görülen, geçmiş ile şimdiki za-manı birbirine bağlama işlevi gören "taşıyıcı efsa-ne" bu kitapta "Boynuzlu Geyik Ana" masalıdır.

Kırgız halkıyla ilgili olan bu masala göre Kırgız oymağı uçsuz bucaksız Enesay (Ana-Nehir} nehri-nin kenarında yaşamaktadır. Çevresi düşmanlarla çevrili olan Kırgız halkı her gün başka bir düşmanın saldırısına u!)ramaktadır. Topluluklar arasındaki bu savaşların sonucunda çapulculuk ve yagmacılık bir yaşama biçimi haline gelmiştir. Günlerden bir gün ormanda türeyen bir kuş onlara başlarına büyük bir bela gelece!)ini haber verir. Kırgızlar ölen ha-kanla rı Külçe Hakan için cenaze töreni düzenle-mektedir. Bu cenaze töreninin geleneklerine uy-gun bir biçimde yerine getirilmesi ve son görev ola-rak ölen kişinin ruhuna Enesay türküsünü söylen-mesi büyük önem taşımaktadır. Halkın tamamı ce-naze törenindedir ki böyle yas günlerinde Enesay halkları ne kadar düşman da olsalar birbirine saldır­ mamaktadırlar. Ne var ki düşman kuwetleri bu ge-leneği bozup Kırgızlara saldırır ve önlerine gelen herkesi öldürür. Düşmanın kılcından kurtulanlar kendilerini Enesay nehrine atar ve nehirde bof:)u-lurlar. Bu saldırıdan sa!) olarak kurtulan yalnızca iki çocuktur. Bu küçük kız ve erkek çocuk yine düş­ manlar tarafından Enesay'a atılmak üzereyken bir mucize gerçekleşir ve dişi bir anne geyik masum çocukların yanında olan yaşlı kadına, masum ço-cukların kanına girilmemesi gerekligini söyler. Yaş­ lı kadının elinden çocukları kurtaran geyik onları Isık-Göl'ün bulundu!)u yere getirir. Geyi!)in çocuk-lara söyledikleri manidardır: "Çocuklarınız ana dili-nizi ögrensinler, kendi dillerinde konuşmaktan, tür-kü söylemekten zevk alsınlar." Sonunda kız çocu!)u ile erkek çocuk büyür ve pek çok çocukları olur. Ka-labalıklaşınca da o bölgenin hakimiyetini ellerine geçirirler. Çocuklara analık eden geyik ve onun so-yu da o bölgede kutsal sayılır. kimse onlara bir za-rar vermez. Ne var ki bir nesil sonra çocuklar geyik-lerin kutsallı!)ını, kendilerine yapııgı iyili!)i unutur ve geyikleri aviarnaya başlarlar. Yaşlılar bu aviara karşı çıksa da maraUar acımasızca öldürülür ve boy-nuzları hem şan hem de ticaret için kullanılır. Boy-nuzlu Geyik Ana da çok az sayıda kalan, sag kalan yavrularını alıp başka diyartara gider.

Romanın adının "Masaldan Sonra" oluşu bir tür yeniden türeyiş destanı sayılabilecek bu efsane ile ilgilidir. Masaldan sonra olan "unutma"dır, yani kendine yapılan iyiligi unutan ve kutsal sayılanı yok eden insano!)lu yozlaşmayla karşı karşıya kalacak-tır. Nitekim romanın açılış cümleleri şöyledir: "Iki masalı vardı onun. Biri kendisinindi, bu masalı kim-se bilmezdi. Ötekisini ikim-se ona dedesi anlatmıştı. Sonra ikisi de yok olup gitti." Romanın trajik bir bi-çimde sonuçlanması dedesinin anlattığı masalın yok olup gitmesiyle ilgilidir; çünkü toplumsal bir deger ifade eden bir inanış zarar görmüştür. Eser-de maralların daha sonra o topraklara döndü!)ü anlatılır, ancak sonuç yine değişmez. lnsanoglu yi-ne kutsalın temsili olan degeriere saldırır ve geyik-leri öldürür. Kutsal sayılana yöneltilen şiddet aslın-da o toplumun kimliginin dışına çıkmadır ki bu fe-laketi getirecektir. Kutsal sayılana kendi halkından birilerinin tecavüz etmesi küçük çocu!)u bir "balık olarak" bu dünyadan uzaklaşmaya sevk eder. Bu 1>

(5)

..

AY TMA

TO•\/•

bir biçimde unulmaya karşı başkaldırıdır. Küçük ço-cuk bir bakıma Boynuzlu Geyik Ana'nın yapngını yapar ve toplumsal olanın korunmadıgı cografyayı terk eder. Aytmatov' un bütün eserlerinde şimdiye dair anlatılan temel hikaye ile bunun paralelinde

yürüyen ve "geçmiş"ten alınan ve ortak bilincin

ürünü olan "mitik hikayeler" taşıdıkları "anlam de-ğerleri" bakımından eşdeğerdir. Geçmişten gelen hikayelerin içerdigi bütün anlam degerieri "halde anlatılan" hikayenin de bir görünümünü barındırır. Eskide gerçekleştiğine inanılan ve evrensel bir me-sajı içeren bu efsaneler "hatırlanırsa" halde yaşa­ nanlar bir çözülmeyle veya bozulmayla sonuçlan-mayacaktır. Ne var ki insanoğlunun ''unutma"

ge-leneği hep aynı trajik sonları hazırlar.

Söz konusu unutmayıa gelen trajik son Beyaz Gemi'de de yaşanır. Küçük çocuk dedesinin "Atala-rını tanımayanlar kısa zamanda yozlaşırlar." cümle-sini bir askere söylediğinde askerden şunları duyar: "Bak şu işe! Amma yaman deden varmış senini Yal-nız kalanı hep saçma sapan şeylerle doldurmuş. Serı dedenin söylediklerine bakma yavrum. Yolu-muz komünizm yoludur, amaçımız ise uzaya git-mek. Deden mi öğretiyor sana bunları? Politika derslerinde elimize düşse, bak onu o zaman nasıl eğilirizi Büyüyüp adam olunca git bu ada!'j'ın ya-nından. Belli; kültürsüzün, kara cahilin biri." 1 Ayt-matov'un hayal aleminde yaşıyormuş gibi gösterdi-ği, dedesinin anlattıklarıyla biçimlenen bu küçük çocuğun bir "beyaz gemi" umuduyla yaşaması as-lında bir alegoriden ibarettir. Umut edilen "beyaz gemi"ye ulaşamaması onun trajik sonunu hazırlar. Aytmatov'un simgesel düzeyde eleştirdiği sistem onlara vaat ettiklerini vermemiştir. Elbette trqjedi-nin sebebi yalnızca bu değildir. Romanın sonunda çevresindeki üç kişi tarafından -bunlar arasında

kendini bütün o masallara inandıran dede de

var-dır-öldürülen mara!, insanoğlunun "geçmiş"i unut-ması sonucunda kutsala yönelen saldırısının· bir göstergesidir. Bu durum da bir felaketi çağırmıştır. Oysa o topraklara ait olan ve bir anlam taşıyan her şey değerlidir ve asla onlara zarar verilmemelidir.

Toprak Ana genç yaşta kaybedilen bir babaya onu unutmadığını, anneye ise kendilerini yetiştirdi­ ği için bir vefayı sunmak. maksatlı bir ithafla açılır. "Babam, Törekul Aytmatov,/Bilmiyorum nerede gömülüsün,/Bunu sana sunuyorum./ Annem N ahi-me Aytmatova, Biz döf.ıl«ırdeşi sen yetiştirdin,/Bu­ nu sana sunuyorum." Olenleri anmak konusun-da büyük hassasiyet gösteren ve bu tavrı gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan Aytmatov bU eserini de "hatırlama"lar üzerine kurar. Bunu yaparken 'Toprak Ana''yı kişileştirir ve yüceltir. Baştan sona acılı bir dönemi, Ikinci Dünya Savaşı yıllarını anla-tan eser bir ailenin savaşla birlikte çözülüşünü ko-nu edinir. Geçmişi ve yaşadığı kötü olayları Toprak Ana'yla, yani tarlası ile paylaşan yaşlı kadına tarla-nın söyledikleri, toplumsal hafızanın ve hatırlama­ nın mekanla özdeşleştiğini göstermesi bakımından anlamlıdır: "Hatırlamaz olur muyum? Ben hiçbir şe­ yi unutmam, Tolganay. Şu dünya kuruldu kurulalı çagların izi üstümdedir. Tarihin tümü ne kitaplar-da, ne de insanların belleklerindedir. Hepsini yalnız ben bilirim." {s. 177). Eserde savaşta ogullarını ve eşini kaybeden Tolganay yine de geleceğe umutla bakar, çünkü "canlı kalan bir sürgün vardır." Diğer eserlerinden farklı olarak Aytmatov burada

hatırla-n·o

s

Y

A

s

mayı, hayatın ve savaşın kötülüklerine karşı korun-ma biçimi olarak sunar. Bütün kaybettiklerine rağ­ men T olganay onları anmak ve hatırıarnakla teselli bulur: "Sen benim geçmişimi biliyorsun. Anma gü-nüdür bugün. Savankul'un Kasım'ın, Muslubek'in, Caynak'ırı. Aliman'ın anıları önünde saygıyla egili-yorum. Omrüm oldukça unutmayacağım onları. Zaman gelince Canbolara her şeyi anlatacağım." {s. 265). Yine Tolganay'ın o~luna söyledigi şu söz-ler kültürel sürekliligin sağlanmasıyla ilgili önemli ipuçları verir: "Türküler insanı arıtır, birbirine yaklaş­ tırır. Bir zaman gelecek_ bu anını hatırıayarak bir yaz akşamı seninle birlikte türkü söyleyenleri içten anacaksın." {s. 173).

Aytmatov'un toplumsal hafızayı özellikle eski gelenekler, inanışlar ve efsanelere dayanarak "can-landırması" vefatından önce yazdığı son romanı Dağlar Devrildiğinde/Ebedi Nişanlı'da da karşımıza çıkar. Modern hayata, onun insanf degerieri dışla­ yan algılama biçimine ve tüketim toplumuna karşı açık bir tavır alan yazar bu romanında da aşk kav-ramını "Ebedi Nişanlı" adlı efsaneyle tarihf bir zemi-ne yerleştirir. Bu efsanede de bir metamortoz {baş­ kalaşma) gerçekleşir ve sevdiğine kavuşamayan Ebedi Nişanlı bir kuş suretini alır. Aytmatov, yoru-mu roman kişisine bırakır: "Ebedi Nişanlı'nın bu gi-zemli destanda bir kuş suretini almasında, ayrılığın ezeli acısını yaşamasında her zaman olduğu gibi in-san doğasının saldırganlığı neticesinde ödenen bir bedel kendini göstermektedir. Iyilik daima kötülü-ğe bedel ödemeye mahküm. Ebedi Nişanlı nefret ve kıskançlıkla tutuşup yanan kötülüğü kabul ede-miyor, inzivaya çekilmiş olan avcıyı çekip çıkararak gerçek hayata geri döndürmek istiyor. Bundan do-layıdır ki ırmak tarafindan kurtarılan Ebedi Nişanlı, bütün yaşamış ve yaşanacak olan zamanların sem-bolüdür. Ve inanıyorum ki o, şu anda burada, bu parkta bizim yanımızda. Çünkü biz onu düşünüyor ve onu konuşuyoruz. O da bunu hissediyor. Ya sen bu folklorik analizde. aşkın evrensel motifini hisse-debiliyor musun?" 13 Roman kişisi Arsen Saman-çin'in "Çocukluğundan beri birçok defa Ebedi Ni-şanlı için yakılan ateşlerde bulunduğu" ve "bütün bunları akınlarının türkülerinde duyduğu için" "ha-tırladığı" ama yanındaki Aydana'nın "unuttugu" ve-ya ciddiye almadığı bu efsane aşkın kendi kültürel coğrafyalarındaki tanımı ve algısı ile ilgilidir. Sonsuz bir aşkın sembolü olan bu efsane aynı zamanda geçmişe duyulan özlernin ve saygının da ifadesidir. Yazar; "kitle kültürü"nün, "moda"nın, "pop-moder-nizmden türeyen şov pazarının çöpçüleri"nin karşı­ sına geçmişten gelen bir miti koyarak bir tür kültü-rel direnç noktası oluşturmayı amaçlar. Arsen Sa-mançin'in Aydana'ya ısrarla bu efsaneyi sahneye koyması için telkinde bulunması da bir anlamda "geçmişe" ve "kaynaklara dönmeye" çagrıdır. Geç-mişin türküsü yenilendiginde, yüksek sesle çağrıldı­ ğında insanlar evrensel ve kalıcı olanı tanıyacaklar­ dır. Yazarın bu romanında da bir parsın hikayesini ana hikayeye paralel olarak yürütmesi ve onu da mitleştirmesi önceki romanlarındaki yaklaşırnma uygun bir yazarlık tutumudur.

Aytmatov'un Gülsarı'da aktardığı 'Yaşlı Avcının Türküsü" adlı hikaye de sistemin unutturduğu bazı

değerleri hatıriatmayı amaçlar. 14 Roman kişisi Ta- • nabay'ın sistemin direktifleri ve biraz da kişisel hırs-Iarı doğrultusunda kardeşinin alın teriyle kazandığı ,..

(6)

mallara el koymasını eleştıren yazar. anlattığı

efsa-ne ile bir laefsa-netin sonuçlarını gözler önüne serer.

Zalim bir avcının çevresindeki bütün hayvanlan ö~ dürmesi sonucunda bir geyik tarafindan

lanetten-mesini içeren efsane, aynı avcının babası

tarafin-dan zorunlu olarak öldürülmesini aktarır. Aylına­

tav'un içten içe sistemin insanı nasıl dönüştürdü­ ğünü ve başkalaştırdığını anlatırken çözümün yine bir halk hil<i'iyesinden alınacak değerlerle anlam kazanacağını ima eder. ..Kendi içindenikanından

birine zarar verme'" önermesi üzerine kurulan bu

hikaye temel hikayenin bir tür "yol gösterenidir." Aslında Aytmatov'un yöntemi değişmemiştir: Unutanlara. doğru ve insani olanı hatırlatmak için geçmişten gelen ve kolektif bilinçaltında bir kar-şılığı olan değerler kadim bir efsane aracılığıyla habrlatılmıştır.

"Dişi Kurdun Rüyaları"nda da insanoğlunun doğal hayatı acımazsızca tahrip etmesi konu edilir. Insanlar tarafindan yok edilen kurt nesiinin temsi~ cileri mekan de~iştirse de insaniann zulmünden kurtulamazlar. Ancak bir gün roman kişisi Bostan dişi kurtAkbarı öldürmeye çalışırken kendi oğlunu

vurarak onun ölümüne neden olur. Kutsal analık duygusuna yöneltilen saldırı yine aynı biçimde cezalandınlmıştır. Bu bakımdan yerel değerlerin

ev-rensel ternalara dönüşmesi yazann en başanlı

ol-duğu noktaların başında gelmektedir. Insanoğ­ lunun doğal hayatın akışına olan müdahaleleri Ayt-matov'un "'Kassandra Damgası"" adlı romanında da tenkit edilir. Yine mitik döneme ait referansları ku~ !anan Aytmatov. Aldous Huxley'nin ·cesur Yeni Dünya""sına benzer bir roman kurgular. Insan genetiğiyle oynamanın korkunç sonuçlarını ortaya koyan Aytmatov'un ölümlerle ve intihartarla

sonuç-lanan bu romanı, yine insan do~asına aykırı

dav--ranmanın ortaya çıkardı~ı modern zamanlara

yönelik olarak yaptığı eleştirinin bir yansımasıdır. Aytmatov'un toplumsal hafizayı korumak ve

onu sonraki nesillere aktararak bir kimlik inşa

et-mek yönündeki tavn "Cemile" romanında bambaş­ ka bir biçimde karşımıza çıkar. Her eserinde tür-külerin insanlan birbirine bağlayan birer değer ol-duğunu vurgulayan yazar bu eserinde türküleri toplumca çok da onayianmayacak gibi görünen bir aşkın "mazereti" kılar. Aslında romanın ilk adının "Melodi" oluşu da bu hassasiyeti destekler nitelik-tedir. Savaşla birlikte eşi Sadık"tan uzak kalan Cemile'yi Daniyar'a aşık eden Daniyar'ın tür-küleridir. "Memleket adetlerine göre ağabeyinin

kansını. yani yengesini gözetmek zorunda· IS olan Daniyarın içindeki bütün iyilik ve kötülük duy-gulannı Ağustos gecesi birlikte söylenen bir türkü alt üst eder. Yazar. bu hikiiyede söz konusu aşka dair herhangi bir eleştirel cümle kurmaz; çünkü kahramanlan "elde edilmesi zor olan mutluluğa kavuşmuşlardır." Cemile bu bakımdan kendi top-raklannın türküsünü iyi bilen bir kişiye iişık olarak kendisini geleneklerin baskısından koruyacak bir başka kültürel sığınak bulmuş gibidir.

Sonuç olarak. Cengiz Aytmatov'un hemen hemen bütün eserlerinde "hatırtadığı" ve Kırgız ha~ kına hatırlattığı kültürel değerler toplumsal kimliğin korunmasını ve çözüldüğü noktalarda yeniden

in-şasını sağlamaktadır. Özellikle yazann Kırgız top-lumunun kolektif bilinçaltında yaşayan mitleri eser-lerinin bir parçası haline getirmesi bir bakıma "kay-naklara dönüş" olarak nitelendirilebilir. Mitik döneme ait olan bu efsane. destan. inanış. türkü ve halk hikiiyesi gibi kültürel taşıyıcılar onun eser-lerinde halkın yozlaşan. zarar gören ve kesintiye uğrayan toplumsal kimliğini korumanın birer aracıdırlar. Aslında uzun süre Moskova'nın .. aydın muhiti"nde bulunan 16 Aytmatov'un daha sonra farklı Avrupa şehirlerinde yaşaması bile onu kendi co!)rafyasından ve o coğrafyayı yapan unsurtan hatırlamaktan alıkoyamamıştır. Çünkü o, hem ken-dinin hem de halkının elinden alınanlara ancak "kaynaklara döndü!)ü" ölçüde ulaşabileceğfnin bilincinde olan bir yazardır.

o.

-babasının vasiyeti üzerine- hiç unutmadığı ve eserleriyle kayda geçir-dilderiyle Kırgız coğrafyasından bütün dünyaya

ulaşan bir ses olmayı başarmıştır. •

1 Ramazan Korkmaz, Ayrmatov Anlatılannda Qtekiteşme Sorunu

ve DönUş Izleideri (TÜRKSQY Genel Müdürfü~U Yayınlan; Ankara,

2004.) adlt eserinde onun anlatılanndaki çözUimenin boyutfannı

ortaya koyduktan sonra~ geri dönüş izlekJerini; eve/anneye

dônflş, anadile dönüş. insana dönüş. dağaya dönOş: veTann'ya

dönüş olarak beş.. başJık altında Inceler.

2 c~ız Aytrnatov, "'Hakkımda Notlar"; Çev.: Orhan Söylemez, Cengiz AytmatOv--Hayatı ve Eserleri ÜZerine Incelemeler. KaraM

Yayıncdık. Ankara 2002, s. 90-99.

3 Jan Assmann, KrJitürel Bellek- Eski Yilksek Kilftilrlerde Yazı,

Hatıriama ve Politik J(jm/ik;. Çev.: Ayş.e Tekin. Aynntı Yayın!an, Ir

tanbUı. 200 1. s. 21 .

4 Ramazan Korkmaz. a.g.e., s. 32. 5 Jan Assmann, a.g.e., s. 91.

6 Cengiz Aytmatov, GUn Olur Mra Bedel. Elips Yayın!an. Ankara. 2005, s. 109.

7 Jan Asman, a.g.e .. s. 91 B Jan Asman. a.g.e., s. 42.

9 Kene.şbek Asanaliyev, MCengiz Aytmatov'un Edebiyat Adamll{lı

Devri~, Cengiz Aytmatov-Doflumunun 75. l'lft Için Arma{Jan. Kır­

gızist:an..Türkiye Manas Üniversitesi Yayın!an, Bişkek:. 2004, s. 79. 10 Masaldan Sonra {Beyaz Gemi). Çev.: M. Ethem Gözlü.. Cem

Yayınevi, Istanbul, 1974, s. 44. Aytmatov daha sonra ölümle biten bu finali biraz yumuşatır ve çocugun ölüp ö!medigini

belir-sizleştiren bir anlatımla romanını sonuçlandınr. Keneşbek

Asanaliyev, bu müdahalenin dışandan sebeplere dayandıgını id-dia eder. MCengiz Aytmatov'un Edebiyat Adamlığı Devri", Cengiz Aytmatov-Dogumunun 75. Ytlt /çın Arma(]an, Kırgızistan-Türkiye

Manas Ünlversitesi Yayın!an, Bişkek. 2004. s. 79.

11 Masaldan Sonra s. 100-101.

12 Cengiz Aytmatov, Toprak Ana, Çev.: M. Ethem Gôzfü, Cem

Yayınevi,lstanbul, 1974, s. 156.

13 Cengiz Aytmatov. Daf)lar Devrildi{jinde/Ebedi N'IŞanll, Çev.: Güzet Sangül Şonbaeva, Ufuk Kitap, Istanbul, 2007. s. 80.

14 Cengiz Aytmatov. Gfilsan. Çev: Selvi Cılıze>glu, Hür Yayınevi, Istanbul, 1973. s. 197-201.

15 Cengiz AytmatoV; Cemife, Çev.: Şerif HuiOsi, Hür Yayınevi. ls..

tanbul. 1965, s. 12.

16 Sallcan Ogitov, MCengiz Aytmatov Edebiyat Meydanında Yeni

Yeni Boy Gösterc:li~inde ... M Cengiz Aytmatov-lJc:JÇ)umunun 75. Yılt

lçinAtma(jan. Kırgızistan...Türkiye Manas Ünivenitesi Yayınlan. Bir kek. 2004.

Referanslar

Benzer Belgeler

Konut fiyatlarına pozitif yönde etki eden değişkenler; konutun muhiti, konuttaki oda sayısı, konutun metrekaresi, konutun ısıtma sistemi, konutun güney cepheye

Fransa’nın dini, iktisadi, siyasi, hedeflerini gerçekleştirmek için her türlü dini ve etnik ayrımcılığı yaptığı bu süreçte Suriye’nin iktisadi anlamda

Bu çalışmada ise Dona Campbell’in Amerikan bölgesel edebiyatı için belirlediği zaman, mekân, karakterler, anlatıcı ve olay örgüsü gibi anlatı bileşenlerinde

18TA 'DEKİ OS - MANU-RUS SAVAŞINDA RU SLARIN DESTEKLEDİĞİ E R - MENİLER DOĞU ANADOLU'DA BİR DEVLET KURMA İSTE­ ĞİNE KAPILMIŞLAR, TERSİNE GELİŞMELER KARŞISINDA. DA

Türk Dil Kurumu’nun 1974 baskılı Türk­ çe Sözlük’ünde (sayfa 254), gene kurumun 1977 baskılı Resimli Türkçe Sözlük'ünde (sayfa 180) bulunduğu gibi,

Erişkin hastalarda yabancı cisim aspirasyonuna predispozan faktör varlığında, tedaviye yanıt vermeyen persiste eden öksürük şikâyeti olan hastada anamnez

Benim “baba” hocalarımdan biri… Birinci sınıfa başladığımızda, ilk derste, bize, “ Çocuklar, biz bir aileyiz …” diyerek bizim öğrencisi ve hocasıyla