• Sonuç bulunamadı

to be (olmak fiili) Simple Present Tense yani Geniş Zaman cümlelerinde to be yi am, is, are olarak kullanıyoruz.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "to be (olmak fiili) Simple Present Tense yani Geniş Zaman cümlelerinde to be yi am, is, are olarak kullanıyoruz."

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

to be (olmak fiili)

Simple Present Tense yani Geniş Zaman cümlelerinde “to be” yi am, is, are olarak kullanıyoruz.

I am

You We

They are

He She

It is

to be konusuna örnek cümleler

Sadece “to be” kalıbıyla birçok şey ifade edebiliriz.

I am Muhammed. ile kim olduğumuzu söyleriz.

I am thirty. ile yaşımızı söyleriz.

I am a student. ile mesleğimizi söyleriz.

I am Turkish. ile hangi milletten olduğumuzu söyleriz.

I am young. ‘daki gibi bir sıfat kullanarak kendimizle alakalı bir bilgi veririz.

I am at school. ile nerede olduğumuzu söyleriz.

to be fiilinin olumsuz cümlede kullanımı I am not Mehmet. (Ben Mehmet değilim.) You are not thirty. (Sen otuz yaşında değilsin.)

(2)

We aren’t teachers. (Biz öğretmen değiliz.) They are not English. (Onlar İngiliz değil.) He is not old. (O yaşlı değil.)

She is not at home. (O evde değil.) It isn’t a cat. (O bir kedi değil.) to be ile soru cümlesi kurma

Peki soru cümlelerini nasıl yapacağız? Çok basit, yine bütün İngilizce cümlelerde olduğu gibi yardımcı fiili başa alınca soru yapmış olacağız.

Örnekler:

Am I Mehmet? (Ben Mehmet miyim?) Are you thirty? (Sen otuz yaşında mısın?) Are you teachers? (Siz öğretmen misiniz?) Are they English? (Onlar İngiliz mi?)

Is he old? (O yaşlı mı?)

Is she at home? (O evde mi?) Is it a cat? (O bir kedi mi?)

HAVE GOT - HAS GOT ( Sahiplik)

have/has got Türkçe'de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını gösteren tablo verilmiştir.

(3)

Have got / Has Got Olumlu Cümleler I have got

You have got We have got They have got

We have got a brother and a sister.

Bir erkek ve bir kız kardeşimiz var (sahibiz).

They have got a very luxury house

Onların çok lüks bir evi var (onlar çok lüks bir eve sahipler).

He has got She has got It has got

She has got a brother and a sister.

Onun bir erkek ve bir kız kardeşi var. (sahiptir).

That car has got four flat tyres.

Şu arabanın 4 tane patlak lastiği var.

(4)

Have got / Has Got Olumsuz Cümleler

Sahip olmadığımız her ne varsa ise “have not got / has not got” kalıbını

kullanırız. Olumlu cümleden tek farkı yardımcı fiilden (have / has) hemen sonra

“not” gelmesidir.

I have not got (haven’t got) You have not got

We have not got They have not got

We have not got a brother and a sister.

Bir erkek ve bir kız kardeşimiz yok. (sahip değiliz).

They have not got a very luxury house

Onların çok lüks bir evi yok. (onlar çok lüks bir eve sahip değiller).

He has not got (hasn’t got) She has not got

It has not got

She has not got a brother and a sister.

Onun bir erkek ve bir kız kardeşi yok.

That car has got four flat tyres.

Şu arabanın 4 patlak lastiği yok.

Have got / Has Got Soru Cümleleri

Sahiplik içeren herhangi bir şeyi sormak için ise “have / has + özne + got”

kalıbını kullanırız.

Have I got Have you got

(5)

Have we got Have they got

Have we got a brother and a sister?

Bir erkek ve bir kız kardeşimiz mi var (sahip miyiz)?

Have they got a very luxury house?

Onların çok lüks bir evi mi var? (onlar çok lüks bir eve mi sahipler).

Has he got Has she got Has it got

Has she got a brother and a sister?

Onun bir erkek ve bir kız kardeşi mi var (sahip mi)?

Has that car got four flat tyres?

Şu arabanın 4 patlak lastiği mi var? (şu araba dört tane patlak lastiğe mi sahip?)

There is / There are

‘’There is” ve “There are” Türkçede “var(dır)” anlamına gelir. Olumsuz halinde yok(tur), soru halinde ise var mı(dır) anlamına gelir.

(6)

Bir şeyin varlığından ya da yokluğundan bahsedilmek istendiğinde “there is” /

“there are” yapısı kullanılır.

Olumlu Cümleler

Olumlu cümlelerde “there is” ve “there are” yapısı kullanılır.

There is: Var(dır). Tekil nesnelerle ve sayılamayan nesnelerle birlikte kullanılır.

There are: Var(dır). Çoğul nesnelerle birlikte kullanılır.

There is a student in the classrom Sınıfta bir öğrenci var.

There is a little sugar in my tea. Çayımda azcık şeker var.

Şeker sayılamayan bir nesne olduğu için “There is” kullanılmıştır.

There are many books in my bag. Çantamda pek çok kitap var.

Kitaplar çoğul olduğu için “There are” kullanılmıştır.

There are many students and a teacher in the classroom. Sınıfta pek çok öğrenci ve bir öğretmen var.

There is a cat, a dog and a bird there. Orada bir kedi, bir köpek ve bir kuş var.

Bu cümle tekil bir nesne ilk sırada olduğu için “there is” ile başlamıştır, fakat

“there are” ile başlaması gerektiğini iddia eden pek çok kaynaklar da görebilirsiniz. Dolayısıyla kullanımı karışıktır.

(7)

Olumsuz Cümleler

Olumsuz cümlelerde yardımcı fiilden sonra “not” eki gelir.

There is not / There are not

There is not : Yok(tur). Tekil ve sayılamayan nesnelerle birlikte kullanılır.

There are not: Yok(tur). Çoğul nesnelerle birlikte kullanılır.

There is not even a car in the car park. Otoparkta bir araba dahi yok.

There isn’t any milk in the fridge. Dolapta hiç süt yok.

There are not 50 cities in Turkey. Türkiye’de 50 şehir yok.

There are not five birds in the cage. Kafeste 5 tane kuş yok.

Soru Cümleleri

Soru cümlelerinde yardımcı fiil (is / are) başa gelir.

Is there / Are there

Is there : Var mı(dır). Tekil ve sayılamayan nesnelerle birlikte kullanılır.

Are there: Var mı(dır). Çoğul nesnelerle birlikte kullanılır.

Is there an apple in the fridge? Buz dolabında bir tane elma var mı?

Is there a little sugar in my tea? Çayımda az mı şeker var?

(8)

Is there any thing to do? Yapacak bir şey var mı?

Who are there at home? Evde kimler var?

Are there many people in the office? Ofiste çok kişi mi var / Ofiste çok kişi var mı?

Kısa Cevaplar

Tekil Olumlu: Yes, there is Tekil Olumsuz: No, there is not Çoğul Olumlu: Yes, there are Çoğul Olumsuz: No, there are not

PRONOUNS

(9)

PREPOSITIONS OF PLACE

İngilizcede yer edatları isimlerin önüne eklenerek o ismi bir dolaylı tümlece çevirirler.Türkçede bazen bir ekle bazen de bir edatla katılan bu anlam

İngilizcede biraz farklıdır. Çünkü Türkçede, bu ekleri ya da edatları kelimeden sonra kullanırken, İngilizcede kelimeden önce kullanırız.

in: içinde

Examples (Örnekler):

There is some water in the glass. (Bardağın içinde biraz su var.)

The children are playing in the garden. (Çocuklar bahçenin içinde oynuyorlar.) My mom is in the kitchen. (Annem mutfağın içinde/Annem mutfakta.)

on: üstünde

Examples (Örnekler):

The keys are on the table. (Anahtarlar masanın üstündeler.) There is a dictionary on the book.(Kitabın üstünde bir kitap var.)

(10)

The cat is sleeping on the bed. (Kedi yatağın üstünde uyuyor.)

under: altında

Examples (Örnekler):

There is a book under the table. (Masanın altında bir kitap var.) My socks are under the bed. (Çoraplarım yatağın altında.) Your pencil is under the book. (Kalemin kitabın altında.)

in front of: önünde

Examples (Örnekler):

There is a fountain in front of our house. (Evimizin önünde bir çeşme var.) Ahmet is sitting in front of Ayşe. (Ahmet, Ayşe'nin önünde oturuyor.) I am waiting in front of the cinema.(Ben sinemanın önünde bekliyorum.)

behind: arkasında

Examples (Örnekler):

There is a man behind the door. (Kapının arkasında bir adam var.) The children are hiding behind the tree.(Çocuklar ağacın arkasında saklanıyorlar.)

(11)

There is a supermarket behind the school.(Okulun arkasında bir süpermarket var.)

next to: yanında, bitişiğinde

Examples (Örnekler):

There is a bakery next to the pharmacy.(Eczanenin yanında bir fırın var.) The armchair is next to the sofa.(Koltuk kanepenin yanında.)

Mehmet is sitting next to Ali. (Mehmet Ali'nin yanında oturuyor.)

between...and...: arasında

Examples (Örnekler):

There is a grocery between the post office and pharmacy. (Postane ve eczanenin arasında bakkal var.)

The cat is between the sofa and armchair.(Kedi koltuk ve kanepenin arasında.) The dustbin is between the door and table. (Çöp kutusu kapı ve masanın arasında.)

near: yakın, yakınında

(12)

Examples (Örnekler):

My house is near the school. (Evim okulun yakınında.) Is there a bank near here? (Buraya yakın bir banka var mı?) I am near the hospital. (Ben hastanenin yakınındayım.)

over: üstünde, yukarısında, üzerinde

“over” edatı da “on” gibi üstünde anlamına gelir.Fakat “on” kullandığımız da bir yüzeye temas olması gerekir. “over” edatı ise temas olmaksızın bir nesnenin üst tarafını kasteder. Bu ayrımı örnekler üzerinden inceleyelim.

The books are on the table. (Kitaplar masanın üstünde.) Yukarıdaki örnekte kitaplar masaya temas etmektedir.

The picture of Atatürk is over the board. (Atatürk resmi tahtanın üstünde.) Yukarıdaki örnekte resim ile tahta arasında temas yoktur. Tahtanın yukarısı kastedilmektedir.

Examples (Örnekler):

There is air-conditioning over the window. (Pencerenin üstünde klima var.) The shelves are over the TV. (Raflar televizyonun üzerinde.)

The painting is over the sofa. (Tablo kanepenin yukarısında.)

(13)

Example Sentences

The ball is behind the box.

The ball is in front of the box.

The ball is next to the box.

The ball is between the boxes.

The ball is near the box.

The ball is above the box.

The ball is below the box.

The ball is in the box.

The ball is on the box.

(14)

Simple Present Tense ( Geniş Zaman )

Yardımcı Fiil : DO / DOES

Simple Present Tense Türkçe’deki geniş zamanın karşılığıdır ve çok yaygın olarak kullanılır. Bu zamanın kullanımıyla ilgili aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.

("He,she ve it" üçüncü tekil şahıs oldukları için olumlu cümlede görüldüğü gibi fiilin sonuna "s" takısı gelmiştir. Ama olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiil kullanıldığı için "s" kullanılmamıştır.)

(+) AFFIRMATIVE (OLUMLU) (-) NEGATIVE

(OLUMSUZ) (?) QUESTION (SORU) I play (Oynarım) I don’t play (Oynamam) Do I play? (Oynar

mıyım?) You play (Oynarsın) You don’t

play (Oynamazsın)

Do you play? (Oynar mısın?)

He plays (O -erkek- oynar) He doesn’t play (Oynamaz)

Does he play? (Oynar mı?)

She plays (O -kadın- oynar) She doesn’t play (Oynamaz)

Does she play? (Oynar mı?)

It is plays (O -cansız, hayvan- oynar)

It doesn’t

play (Oynamaz)

Does it play? (Oynar mı?)

We play (Oynarız) We don’t

play (Oynamayız)

Do we play? (Oynar mıyız?)

They play (Oynarlar) They don’t

play (Oynamazlar)

Do they

play? (Oynarlar mı?)

YAPI

► Geniş zamanın olumlu şekli özneden sonra fiilin mastar hali getirilerek yapılır.

(15)

- I work in a school. (Ben bir okulda çalışırım.) - You live in New York. (Sen New York’ta yaşarsın.)

Ancak üçüncü tekil şahıslarda (he,she,it) olumlu cümlelerde fiilin sonuna "s"

takısı gelir.

- She works in a bank. (O bir bankada çalışır.) - He lives in Paris. (O Paris’te yaşar.)

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. “Bizim arkadaşımız Londra’da yaşar." cümlesini kurmak istersek;

Our friend lives in London. (Bizim arkadaşımız Londra’da yaşar.)

dememiz gerekir. Buradaki “bizim” çoğul gibi algılanarak fiilin sonuna -s getirilmezse yanlış olur. Çünkü, asıl kelime, yani işi yapan özne, “biz” değil,

“bizim arkadaşımız”dır. Yani tek bir kişidir.

DİKKAT: Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya doesn’t kullanıldığı için fiilin sonuna "s" takısı gelmez.

► Geniş zamanın soru şekli, öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olması

durumuna bağlı olarak, cümlenin başına do veya does getirilerek yapılır. Yani olumlu cümleyi aynen alıp, başına do veya does getirdiğimizde cümle soru olur.

- I go to school. (Ben okula giderim.) - olumlu cümle

- Do I go to school? (Ben okula gider miyim?) -soru cümlesi - You go to school. (Sen okula gidersin.) - olumlu cümle

- Do you go to school? (Sen okula gider misin?) - soru cümlesi

Tekil şahıslarda cümlenin başına “do” yerine “does” getirilir ve olumlu cümlede fiilin sonuna getirilen -s takısı kaldırılır.

(16)

- He goes to school. (O, okula gider.) - olumlu cümle

- Does he go to school? (O, okula gider mi?) - soru cümlesi - He writes an e-mail. (O e-mail yazar.) - olumlu cümle

- Does he write an email? (O, e-mail yazar mı?) - soru cümlesi

► Geniş zamanın olumsuz şekli yine öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olmasına bağlı olarak özneden "don’t" veya "doesn’t" getirilerek yapılır. 3.

tekil şahıslarda "doesn"t" getirildiğinde fiilin sonundaki -s takısı yine kalkar.

- I like ice-cream. (Dondurma severim.) - olumlu cümle

- I don’t like ice-cream. (Dondurma sevmem.) - olumsuz cümle - She plays tennis. (O tennis oynar.) - olumlu cümle

- She doesn’t play tennis. (O tenis oynamaz.) - olumsuz cümle -S TAKISI İÇİN HATIRLATICI SENARYO

Geniş zamanda üçüncü tekil şahıslarda fiilin sonuna -s takısı eklenmesi, soru ve olumsuz cümlelerde ise fiilin sonundaki -s takısının kaldırılması genelde zor öğrenilen bir konudur. Akılda tutmak ve unutmamak için şöyle bir senaryo düşünülebilir.

Simple Present Tense yapısını büyük bir şirket olarak

düşünün. does ve doesn’t yardımcı fiillerini şirketin patronları olarak, -s takısını da bu şirketin sekreteri olduğunu hayal edin. Şirkette herşey olumluyken, yani cümle olumlu olduğunda bütün işlere sekreter (-s) bakar. Fakat herhangi bir olumsuz durum veya sorun olduğunda patronlar (does, doesn’t) gelir ve doğal olarak sekreter (-s) aradan çekilir.

USE (KULLANIM)

► USE 1 Repeated Actions (Tekrarlanan eylemler)

Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual.

The action can be a habit, a hobby, a daily event, a scheduled event or

(17)

something that often happens.

(Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alışılagelmiş olduğu fikrini verir. Bu eylem bir alışkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmış bir olay veya sık sık tekrar eden bir olay olabilir.)

EXAMPLES:

- I play tennis. (Tenis oynarım)

- She does not play tennis. (O teniz oynamaz.)

- The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah saat 8’de hareket eder.)

- The train does not leave at 9am. (Tren saat 9’da hareket etmez.)

- She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.)

- He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.)

- Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her oniki ayda bir dünya güneşin etrafında bir tur atar.)

- The sun does not circle the Earth. (Güneş dünyanın çevresinde dönmez.)

► USE 2 Facts or Generalizations (Gerçekler veya genellemeler)

(18)

The Simple Present can also indicate the speaker believes that a fact was true before, is true now, and will be true in the future. It is not important if the speaker is correct about the fact. It is also used to make generalizations about people or things.

(Geçmişte, bugün ve gelecekte konuşan kişinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen şeyler için kullanılır. Aynı zamanda insanlar veya diğer şeylerle ilgili genelleme yaparken bu zaman kullanılır.)

EXAMPLES:

- Cats like milk. (Kediler sütü sever.)

- Birds do not like milk. (Kuşlar süt sevmez.)

- California is in America. (Kaliforniya Amerika’dadır.)

- California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya İngiltere’de değildir.)

- Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.)

- Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan yapılmaz.)

(19)

TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMANDA ZAMAN BELİRTEN KELİMELER)

Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce’de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression’ların bilinmesi çok önemlidir.

Geniş zamanla en çok kullanılan zaman ifadeleri "adverbs of frequency" (sıklık zarfları) dır.

- always (daima) - She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)

- usually (genellikle) - I usually go to cinema at

weekends. (Genellikle haftasonları sinemaya giderim.)

- often (sık sık) - They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.) - sometimes (arasıra) - She sometimes writes me a

letter. (Bana arasıra mektup yazar.)

- rarely (nadiren) - I rarely smoke. (Nadiren sigara içerim.) - never (hiç, asla) - I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)

- every (her) - I go fishing every Sunday. (Her pazar balık tutmaya giderim.)

MORE EXAMPLE SENTENCES

SIMPLE PRESENT TENSE 15 OLUMLU CÜMLE

1) I play tennis basketball every day at school. (Hergün okulda basketbol oynarım.)

2) I learn piano with my friends. (Arkadaşlarımla piyano öğreniyorum.)

(20)

3) You speak French very well. (Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.) 4) Some people like spending time at home. (Bazı insanlar evde vakit geçirmekten hoşlanır.)

5) He catches the train at 6 AM every morning. (Her sabah saat 6’da treni yakalar.)

6) Jack goes to gym every day. (Jack her gün spor salonuna gider.) 7) Susan loves to play piano. (Piyano çalmaya bayılır.)

8) English people always carry umbrella. (İngilizler daima şemsiye taşırlar) 9) It usually rains every day here. (Yağmur burada genelde her gün yağar.) 10) It smells very delicious in the kitchen. (Mutfaktan leziz kokular geliyor.

11) We generally sing songs all together. (Şarkılarımı genelde hep beraber söyleriz.)

12) We go to a gallery every Sunday. (Her Pazar sergievine gideriz.) 13) They drive their kids to school every day. (Çocuklarını her gün okula götürüyorlar.)

14) They work for a chemical company. (Bir kimya şirketi için çalışıyorlar.) 15) My uncles lives in a big house in New York. (Amcam New York’ta büyük bir evde yaşar.)

SIMPLE PRESENT TENSE 15 OLUMSUZ CÜMLE

1) We don’t have dinner at five o’clock in Turkey. (Türkiye’de akşam yemeğini saat 5’te yemeyiz.)

(21)

2) John and his friends don’t go out when it is cold. (Hava soğuk olduğunda John ve arkadaşları dışarı çıkmazlar.)

3) Kind neighbours don’t listen music loudly at night. (İyi komşular gece yüksek sesle müzik dinlemezler.)

4) They don’t watch TV in the evenings. (Akşamları televizyon izlemezler.) 5) I don’t believe you. (Sana inanmıyorum.)

6) I don’t trust people who lie. (Yalan söyleyen insanlara güvenmem.)

7) You don’t know that guy, do you? (O adamı tanımıyorsun, değil mi?) 8) My family don’t let me go out at night. (Ailem gece dışarı çıkmama izin vermiyor.)

9) My friend Michael does not want to stay here anymore. (Arkadaşım Michael artık burada kalmak istemiyor.)

10) It doesn’t smell good in this part of town. (Şehrin bu bölümü iyi kokmaz.) 11) It doesn’t matter anymore. (Artık farketmez.)

12) He doesn’t like swimming in the pool. (Havuzda yüzmekten hoşlanmıyor.) 13) She doesn’t call me even when she needs my help. (Bana ihtiyacı olduğunda bile beni aramaz.)

14) She does not go to bed before 1 AM at the weekend. (Hafta sonunda gece birden önce yatmaz.)

15) Many people prefer to live in countryside in these days. (Bugünlerde birçok insan kırsal kesimde yaşamayı tercih ediyor.)

(22)

SIMPLE PRESENT TENSE 15 SORU CÜMLESİ

1) Do you believe what he says? (Söylediklerine inanıyor musun?)

2) Do you and your friends like this place? (Sen ve arkadaşların burayı seviyor musunuz?)

3) Does your father still work in the same company? (Baban hala aynı şirkette mi çalışıyor?)

4) Do you swim in the summer? (Yazın yüzer misin?

5) Do you often go to the cinema? (Sinemeya sık gider misin?)

6) Do people in Turkey work at weekends? (Türkiye’deki insanlar haftasonunda çalışır mı?)

7) Do students in Turkey have to wear school uniform? (Türkiye’deki öğrenciler okul forması giymek zorunda mı?)

8) Does John have a lot of friends at school? (John’un okulda çok arkadaşı var mı?)

9) Does your parents know where you are now? (Ailen şu anda nerede olduğunu biliyor mu?)

10) Does she eat a lot lately? (Son zamanlarda çok mu yiyor?

11) Does your father speak Spanish fluently? (Baban akıcı bir şekilde İspanyolca konuşuyor mu?)

12) Does she tidy her room every morning? (Her sabah odasını toplar mı?)

(23)

13) Do you know where this sound comes from? (Bu sesin nereden geldiğini biliyor musun?

14) Does Jane like eating out? (Jane dışarıda yemek yemeyi sever mi?) 15) Does the cake taste good? (Pastanın tadı güzel mi?)

Can / Can’t

İngilizcede yeteneklerimizden, becerilerimizden, yapabildiğimiz aktivitelerden bahsederken CAN yapısını kullanarak cümleler kurarız.

Can Kullanımı

Türkçedeki yeterlilik yardımcı fiili olan “-ebilmek / -abilmek” ekleri yerine geçer.

Cümlelerde kullanılan özneye (kişiye) göre değişmeksizin “can” yapısının ardından gelen fiil hiçbir ek almadan kullanılır.

Example(s) / Örnek(ler)

» I can speak English. (Ben İngilizce konuşabilirim.)

» You can play the piano. (Sen/Siz piyano çalabilirsin/iz.)

» We can play soccer. (Biz futbol oynayabiliriz.)

» They can do experiments. (Onlar deney yapabilirler.)

» He can solve problems. (O problem çözebilir.)

» She can draw pictures. (O resim çizebilir.)

» It can swim. (O yüzebilir.)

Can’t Kullanımı

Becerilerimiz dahilinde olmayan, yeteneklerimiz arasında bulunmayan, yapamadığımız aktivitelerden bahsederken ise cümleyi olumsuz yapmamız gerekir. Cümleyi olumsuz yaparken can yapısının ardından olumsuzluk eki

(24)

olan NOT getirilir ve can’t şeklinde kısaltılarak ya da uzun haliyle cannot olarak kullanılır.

Example(s) / Örnek(ler)

» I can’t (cannot) play a musical instrument. (Ben bir müzik aleti çalamam.)

» You can’t (cannot) dance. (Sen/siz dans edemezsin/iz.)

» We can’t (cannot) do origami. (Biz origami yapamayız.)

» They can’t (cannot) rollerblade. (Onlar paten kayamaz.)

» He can’t (cannot) play checkers. (O dama oynayamaz.)

» She can’t (cannot) read. (O okuyamaz.)

» It can’t (cannot) run. (O koşamaz.)

Can ile Soru Cümleleri

Karşımızdaki kişinin bir aktiviteyi yapıp yapamadığını öğrenmek için soru sorarken CAN cümlenin başına getirilir.

Example(s) / Örnek(ler)

» Can you do gymnastics? (Sen jimnastik yapabilir misin?) Short answers (Kısa cevaplar)

– Yes, I can. (Evet yapabilirim) – No, I can’t. (Hayır yapamam.)

Long answers (Uzun cevaplar)

– Yes, I can do gymnastics. (Evet jimnastik yapabilirim.) – – No, I can’t do gymnastics. (Hayır jimnastik yapamam.)

(25)

» Can he ride a horse? (O ata binebilir mi?)

Short answers (Kısa cevaplar) – Yes, he can. (Evet yapabilir.)

– No, he can’t. (Hayır yapamaz.)

Long answers (Uzun cevaplar)

– Yes, he can ride a horse. (Evet o ata binebilir.) – No, he can’t ride a horse. (Hayır o ata binemez.)

» Can Ece speak English? (Ece İngilizce konuşabilir mi?)

Short answers (Kısa cevaplar)

– Yes, she can. (Evet, konuşabilir.) – No, she can’t. (Hayır, konuşamaz.)

Long answers (Uzun cevaplar)

– Yes, Ece can speak English. (Evet, Ece İngilizce konuşabilir.) – No, Ece can’t speak English.(Hayır, Ece İngilizce konuşamaz.)

Can / Can’t Kullanım Alanları

Yeteneklerden bahsetmemizi sağlamasının yanı sıra CAN yapısının başka kullanım alanları da vardır.

> Yasaklardan bahsetmek, izin istemek ve izin vermek için kullanılır.

Example(s) / Örnek(ler)

» You can’t park here. (Buraya park edemezsin.)

» Can I take Karabaş for a walk? (Karabaş’ı yürüyüşe çıkarabilir miyim?)

(26)

» Students can use dictionaries during the exam. (Öğrenciler sınav esnasında sözlük kullanabilirler.)

> Olasılıklardan bahsetmek, tahminde bulunmak için kullanılır.

Example(s) / Örnek(ler)

» It is cloudy. It can rain. (Hava bulutlu.Yağmur yağabilir.)

» We can go to İstanbul in summer. (Yazın İstanbul’a gidebiliriz.) > Ricada bulunurken kullanılır.

Example(s) / Örnek(ler)

» Can you help me? (Bana yardım edebilir misin?)

» Can you open the window? (Pencereyi açabilir misin?)

Present Continuous Tense (Şimdiki Zaman)

Present Continuous Tense Türkçe’deki şimdiki zamanın ifadesidir. Genellikle konuşma anında yaptığımız eylemlerden bahsederken kullanılır. Diğer

kullanımlar da aşağıda detaylı olarak belirtilmiştir.

Auxiliary Verbs (Yardımcı fiiller)

: am/is/are

Present Continuous Tense ile cümle kurulurken am / is / are yardımcı fiilleri kullanılır ve fiilin sonuna -ing takısı getirilir. Aşağıda bu zamanın kullanımıyla ilgili tablo yer almaktadır.

(27)

PRESENT CONTINUOUS TENSE ÖRNEK TABLO

(+) AFFIRMATIVE (OLUMLU) (-) NEGATIVE (OLUMSUZ) (?) QUESTION (SORU) I am playing (Oynuyorum) I am not

playing (Oynamıyorum)

Am I playing? (Oynuyor muyum?)

You are playing (Oynuyorsun) You aren’t

playing (Oynamıyorsun)

Are you playing? (Oynuyor musun?)

He is playing (O -erkek-

oynuyor) He isn’t playing (Oynamıyor) Is he playing? (Oynuyor mu?)

She is playing (O -kadın- oynuyor)

She isn’t

playing (Oynamıyor)

Is she playing? (Oynuyor mu?)

It is playing (O -cansız,

hayvan- oynuyor) It isn’t playing (Oynamıyor) Is it playing? (Oynuyor mu?)

We are playing (Oynuyoruz) We aren’t

playing (Oynamıyoruz)

Are we playing? (Oynuyor muyuz?)

They are

playing (Oynuyorlar)

They aren’t

playing (Oynamıyorlar)

Are they

playing? (Oynuyorlar mı?) USE OF PRESENT CONTINOUS TENSE (ŞİMDİKİ ZAMANIN KULLANIMI)

♦ USE 1 - Now (Şimdi)

(28)

► We use the Present Continuous with Continuous Verbs to express the idea that something is happening now, at this very moment. (Present Continuous Tense bir şeyin tam şu anda olduğunu veya yapıldığını anlatmak için kullanılır.)

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- You are learning English now. (Şu anda İngilizce öğreniyorsun.)

- You are not sleeping now. (Şimdi uyumuyorsun.)

- I am sitting. (Oturuyorum.)

- I am not standing. (Ayakta durmuyorum.)

- What are you doing? (Ne yapıyorsun?)

- I am teaching English. (İngilizce öğretiyorum.)

- Madonna is riding a bike. (Madonna bisiklet sürüyor.)

- Joe is smoking. (Joe sigara içiyor.)

- Bill Gates is travelling by plane. (Bill Gates uçak ile seyahat ediyor.)

- Jane is taking a photograph. (Jane fotoğraf çekiyor.)

- People are waiting for bus. (İnsanlar otobüs bekliyor.)

(29)

- Why aren’t you doing your homework? (Niye ödevini yapmıyorsun?)

♦ USE 2 Longer Actions in Progress Now (Halen devam eden uzun süreli olaylar)

► In English, now can mean "this second," "today," "this month," "this year," "this century" and so on. Sometimes we use the Present Continuous to say that we are in the process of doing a longer action which is in progress.

(İngilizce’de "now" yani "şimdi" şu anlamlara gelir. "tam bu anda", "bu ay", "bu yıl", "bu yüzyıl" vs. Bazen Present Continuous Tense’i uzun süren bir eylemi yapma sürecinde bulunduğumuzu anlatmak için kullanırız.)

İngilizce de “now” kelimesi “şu an, bugün,bu ay,bu yıl,bu yüzyıl” gibi birçok anlam verebilir. Bazen şu anda aktif olarak yapmıyor olsak bile, süreç olarak içinde bulunduğumuz eylemlerden bahsederken Present Continuous kullanırız.

Örneğin “ karate öğreniyorum” diyen bir kişinin, konuşurken karate yapması beklenemez.

EXAMPLES : (Aşağıdaki bütün örnekler bir lokantada yemek yerken söylenebilir)

- I am studying to become a doctor. (Doktor olmak için çalışıyorum.)

- I am not studying to become an engineer. (Mühendis olmak için çalışmıyorum.)

(30)

- I am reading a book. (Bir kitap okuyorum.)

- I am not reading any newspapers right now. (Şu anda hiç bir gazete okumuyorum.)

- Are you working on any special projects? (Özel bir proje üzerinde çalışıyor musun?)

♦ USE 3 Near Future (Yakın Gelecek)

► Sometimes, speakers use the Present Continuous to indicate that something will or will not happen in the near future. (Bazen Present

Continuous Tense bir şeyin o anda değil de yakın bir zamanda olacağını veya olmayacağını anlatmak için kullanılır.)

EXAMPLES

- I am meeting some friends after work. (İşten sonra arkadaşlarla buluşuyoruz.) - I am not going to the party tonight. (Bu gece partiye gitmiyorum.)

- Isn’t he coming with us tonight. (O bu gece bizimle gelmiyor mu?)

♦ USE 4 Complaining with "Always" ("Always" kullanarak şikayette bulunma)

► The Present Continuous with words such as "always" expresses the idea that something often happens. Notice that the meaning is like Simple Present but with negative emotion.

(Present Continuous Tense "Always" gibi kelimelerle kullanıldığında bir şeyin yapıldığını veya olduğunu belirtir. Anlam Simple Present Tense’e benzer ve her zaman negatiftir. Bir şeyden şikayet ederken kullanılır.).

Always kelimesi dışında ayrıca "constantly" veya “ forever” kelimeleri ile kullanıldığında da, Present Continuous Tense rahatsız edici hoş olmayan bir

(31)

eylemden yakınma anlamı verir. Anlam olarak Simple present tense!i andırsa de , olumsuz duygu içerir. "always" “forever” veya "constantly" kelimeleri

cümlede "be" ve "verb+ing." arasında bulunurlar EXAMPLES

- She is always coming to class late. (Derse hep geç kalıyor.) - He is always talking. (O sürekli konuşur.)

- I don’t like them because they are always complaining. (Onları sevmem çünkü hep şikayet ederler.)

- My brother is always wearing my shirts without asking me. (Kardeşim hep bana sormadan tişörtlerimi giyer.)

- Mary is always late for work. Someone should warn her. (Mary hep işe geç kalıyor. Birisi onu uyarmalı.)

- She is constantly speaking. I wish she would shut up. (Sürekli konuşuyor.

Keşke biraz sussa.)

- You are forever talking about your father-in-law. (Sürekli kayınpederin hakkında konuşuyorsun.)

Fiilin son harfine bağlı olarak bazen -ing takısı farklı şekillerde yazılabilir.

Aşağıdaki bu konuyla ilgili kurallar verilmiştir.

- Bir sessiz harf + -e gelirse -e düşer ve –ing eklenir.

dance - dancing ride - riding take - taking

(32)

- Bir sesli + Bir sessiz harf gelirse sessiz harf çift yazılır ve – ing eklenir.

cut - cutting plan - planning run - running

NOT: w,y, ve x harfleri çift yazılmaz.

snow - snowing fix - fixing pay - paying

- İki sesli + bir sessiz harf varsa -ing eklenir; sessiz harf çift yazılmaz

keep - keeping read - reading

- İki sessiz harf varsa -ing eklenir; sessiz harf çift yazılmaz

sing - singing wash - washing

Şimdiki Zamanın Olumlu Cümle Kurulumu

I am going to school.

He

She

is

(33)

It

We

You

They

are

Olumlu yukarıda görüldüğü gibi am, is, are özne ile birleşebilir.

Şimdiki Zamanın Olumsuz Cümle Kurulumu

I am not going to school.

He

She

It

is not

We

You

They

are not

Olumsuz cümlelerde “not” sözcüğünden yararlanılır. Bu sözcük, is ve are ile birleştirilerek kısaltılabilir, ancak am ile kısaltma yapılmaz.

Örneğin;

(34)

I am not going.

He isn’t going.

We are’t going.

Şimdiki Zaman Soru Cümlesi Kurulumu

Am I going to school?

Is He

She

It

Are

We

You

They

Soruda am, is ve are yardımcı fiilleri cümlenin en başına gelir. Cümlenin geri kalanı aynen devam eder.

Şimdiki Zaman Olumlu/ Olumsuz Kısa Cevaplar

Yes, I am.

He is.

(35)

She

It

We

You

They

are.

No, I am not.

He

She

It

isn’t.

We

You

They

aren’t.

Bu sorulara verilen kısa cevaplarda am, is ya da are kullanılır, fiil tekrar edilmez.

(36)

Örneğin;

The students are reading a passage about animals right now.

(Öğrenciler tam şu anda hayvanlar hakkında metin okuyorlar.)

The doctors are trying to save the people who have been injured during the accident now.

(Doktorlar, şu anda kazada yaralanmış olan insanları kurtarmaya çalışıyorlar.)

Is Eda preparing the report that the boss has said?

(Eda patronun söylemiş olduğu raporu hazırlıyor mu?)

The students are not listening to the lesson at the moment.

(Öğrenciler şu anda dersi dinlemiyorlar.)

Ahmet is looking for the keys which he has lost.

(Ahmet kaybettiği anahtarları arıyor.)

Dilek is expecting the birth of her first baby in early April.

(Dilek ilk bebeğinin Nisan ayının başlarında doğmasını umuyor.)

The inspectors are trying to find the murderers now.

(Müfettişler şu anda katilleri bulmaya çalışıyorlar.

They are discussing the reasons of the accident at present.

(Şu anda onlar kazanın sebeplerini tartışıyorlar.)

A lot of people are criticizing school sports these days.

(Şu günlerde çok sayıda kişi okul sporlarını eleştiriyor.)

Referanslar

Benzer Belgeler

She (help) the kids of the neighborhood.... I

değişmektedir.Temel olarak özetlersek, “he,she,it” öznelerinin bulunduğu Simple Present Tense’ fiil cümlelerinde olumlu ise fiile -s takısı gelmekte olumsuz veya soru

Soru cümlesi kurmak için yardımcı fiilin cümle başına geldiğini biliyoruz.. Aynı durum bu zaman durumu için

►“There is …” kalıbını tekil veya sayılamayan isimlerle olumlu cümle için kullanırız.. Çantamda bir

The Simple Past Tense yapısında olumlu cümlelerde sonu “1 sessiz harf + y” ile biten düzenli fiiller geçmiş zaman kalıbına dönüşürken fiilin sonundaki “-y”

a cake an hour ago. in the sea for an hour. a lot of Coke last night. all his money last week. She ……… a bath two minutes ago. his wallet last night. on the old chair a minute ago.

Use the verb in brackets in the present simple or present continuous..

Note 1: Tek heceli sıfatlarda sıfat “sessiz harf + y” şeklinde bitiyorsa, bu sıfatın sonuna “-er” eki getirilirken “-y”.. düşer ve yerine “-ier”