• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TİSK AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ- ŞUBAT 2015 (SAYI: 72) GENEL DEĞERLENDİRME

“Reel Sektörün Güveni Azaldı”

Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümenin 2015’te %3; 2016’da %3,3; 2017’de %3,2 olmasını bekliyor. ABD ve İngiltere’nin performansı iyi iken, Euro Bölgesi ve Japonya darboğazda bulunuyor.

Çin ekonomisi yavaşlamaya devam ediyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş, faiz oranları, uyumsuz para politikaları ve zayıf dünya ticareti 2015 yılında küresel ekonomik görünümü zedeleyebilir.

Gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımındaki azalma ılımlı seyreden faiz oranlarının yükselmesine neden olabilir.

Brezilya, Rusya ve Türkiye ivme kaybetti. Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinde büyümenin 2014’te

%3,1; 2015’te %3,5; 2016’da %3,7 ve 2017’de %3,9 olacağını tahmin ediyor. Türkiye ve Brezilya’da enflasyon gerçekleşmesi, hedef enflasyon oranının üzerinde. Türkiye, Rusya ekonomisindeki küçülmeden en çok etkilenecek ülke; Rusya ekonomisindeki 1 puanlık küçülme, Türkiye ekonomisini

%0,7 daraltıyor.

Türkiye uyguladığı politika faiz oranı ile, 2015’in ilk yarısında oranın yüksekliği açısından Brezilya’dan sonra ikinci sırada olacak. Türkiye, kısa vadeli para cinsinden borcun döviz rezervine oranı en düşük olan ülke. 2014 yılı kişi başına GSYH düzeyi muhtemelen 2013’ten çok farklı olmayacak. Orta gelir tuzağı tehlikesi yeniden sinyal veriyor.

Aralık 2014’te Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi Kasım’a göre %1,2 yükseldi. Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi yıllık bazda %2,6 yükseldi.

Mevsim ve Takvim Etkilerinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi aylık bazda %2,7 yükseldi.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Ciro, yıllık bazda %7,6 arttı. Kapasite kullanım oranı aylık bazda 0,9 puan, yıllık bazda 0,5 puan azaldı.

2014 Kasım döneminde işsizlik oranı %10,7’ye yükseldi. Toplam istihdamın %13,3’ü kamu kesiminde.

2014’te cari açık azaldı. Yabancıların kamu tahvillerine ilgisizliği kur artışını ve faiz oranlarını etkiledi.

Bankalar ve reel sektör borçlanmaya devam etti.

Yılın ilk ayında mali disiplin beklenenden daha iyi sonuç verdi. Bütçe fazlası %97,6; faiz dışı fazla

%26,9 arttı. Bütçe gelirleri %5,8; bütçe giderleri %0,9 yükseldi.

TCMB’nin faiz politikası tartışma yarattı. TCMB’nin kararları kısa vadede yatırımlara olumlu etki yapacak, ancak uzun vadede etkili olması için yapısal önlemler gerekebilir. Ocak’ta TÜFE geriledi.

Türkiye, temel ara mallarını ithal ettiği için döviz kuru artışları ihracatı olumlu etkilemekle birlikte sanayide maliyetleri artırıyor, kar oranlarını azaltıyor ve fiyatları yükseltiyor. Ayrıca euro/dolar paritesindeki hızlı değişimi de yakından izlemek gerekli, zira Euro’nun göreceli değer kaybı Türkiye açısından ciddi bir sorun yaratıyor.

TCMB aldığı kararlarla bir denge yaratmaya çalıştı. Ancak Bankanın kur artışından çekinmesi sebebiyle faiz konusundaki belirsizlik devam ediyor. Bankacılık sektörü fon kullanımında aşırıya kaçarsa, döviz kuru beklenenden hızlı yükselebilir.

(2)

DÜNYA EKONOMİSİ:

Şubat ayında küresel ekonomiye ilişkin arka arkaya raporlar yayınlandı. Dünya Bankası’nın “Küresel Ekonomik Beklentiler 2015” Raporuna göre 2014’te istenilen düzeyde büyüyemeyen küresel ekonominin 2015 yılında da benzer bir trend izleyeceği, büyüme oranının %3 düzeyinde olacağı beklenmektedir. Dünya Bankası büyümeyi 2016 için %3,3;

2017 için %3,2 olarak tahmin etmiştir. Bu da önümüzdeki üç yıllık dönemde küresel büyüme oranında ılımlı gidişatın devam edeceğini göstermektedir.

Rapora göre ABD ve İngiltere büyük ekonomiler içinde performansı iyi olan ülkelerdir. Euro Bölgesi ve Japonya ise darboğazda bulunmaktadır. Çin’e gelince, süregiden bir yavaşlama içindedir. Banka önümüzdeki üç yıl için de iyimser değildir. Çin’de gayrimenkul fiyatlarındaki hızlı düşüşün devam edeceği ve bunun ekonomide risk yaratmaya devam ettiği belirtilmiştir (Grafik 1).

Raporda 2015 yılında küresel ekonomik görünümü etkileyecek belli başlı faktörler petrol fiyatlardaki düşüş, faiz oranları, uyumsuz para politikaları ve zayıf dünya ticareti olarak gösterilmiştir. Rapora göre 2014 yılının ikinci yarısından itibaren düşen petrol fiyatları petrol ithalatçısı ülkelerde büyüme üzerinde olumlu etki yaratabilecek; buna karşılık Euro Alanı ve Japonya’nın deflasyonist bir krize girmesi küresel ticaret hacmini daraltabilecektir. Diğer yandan, gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımındaki azalma ılımlı seyreden faiz oranlarının yükselmesine neden olabilecektir.

Yükselen ekonomiler ivme kaybeden ekonomiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Brezilya, Rusya ve Türkiye bu ülkelerin başında yer almaktadır. Mevcut durumunu bir ölçüde olumlu yönde ileri taşıyan ülkelerin Hindistan ve Endonezya olacağı kaydedilmiştir. The Economist’in verileri bu görüşleri doğrulamaktadır (Grafik 1).

TÜRKİYE EKONOMİSİ:

Uluslararası Kuruluşların Şubat ayında yayınlanan Raporlarında Türkiye ekonomisinin büyüme oranının 2015’te de %5’in altında kalacağı tahmini yer almıştır. Dünya Bankası’nın Küresel Ekonomik Beklentiler 2015 Raporuna göre Türkiye ekonomisi 2014 yılını %3,1’lik bir büyüme ile kapatacak, 2015 yılında %3,5; 2016 yılında %3,7 ve 2017 yılında %3,9 oranında büyüyecektir.

Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümenin 2015’te

%3; 2016’da %3,3;

2017’de %3,2 olmasını bekliyor.

ABD ve İngiltere’nin performansı iyi iken, Euro Bölgesi ve Japonya darboğazda bulunuyor. Çin ekonomisi

yavaşlamaya devam ediyor.

Petrol fiyatlarındaki düşüş, faiz oranları, uyumsuz para politikaları ve zayıf dünya ticareti 2015 yılında küresel ekonomik görünümü zedeleyebilir.

Gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımındaki azalma ılımlı seyreden faiz oranlarının

yükselmesine neden olabilir.

Brezilya, Rusya ve Türkiye ivme kaybetti.

Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinde büyümenin 2014’te

%3,1; 2015’te %3,5;

2016’da %3,7 ve 2017’de %3,9 olacağını tahmin ediyor.

(3)

Rapora göre Türkiye, Brezilya ile birlikte hedef enflasyon oranının üzerinde enflasyon gerçekleşmesi olan iki ülkeden biridir. Raporda Türkiye’de güçlenen ihracat ve kamu harcamasına rağmen 2014 yılında büyüme oranının düşük kaldığı, bunun nedenlerinin jeopolitik tansiyonun artması, yaşanan seçimler nedeni ile ortaya çıkan belirsizlik, güven kaybı ve kredi büyüme oranındaki yavaşlama olduğu belirtilmiştir. Türkiye, Rusya ekonomisindeki küçülmeden en çok etkilenecek ülkeler arasında gelmektedir. Rusya ekonomisindeki bir puan küçülme Türkiye ekonomisini %0,7 oranında daraltmaktadır.

Türkiye, 2013 Aralık ayına göre politika faiz oranını yükselten ülkeler (Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan, G. Afrika) arasındadır. Bunda kredi talebinin yüksekliği etkilidir.

2015’in ilk yarısında Türkiye, politika faiz oranının yüksekliği açısından yükselen ekonomiler arasında Brezilya’dan sonra ikinci sırada olacaktır. Rusya, Macaristan, Kazakistan, Romanya ve Türkiye yabancı kaynak gereksinimi yüksek olan ülkelerdir. Burada ilk sırayı da Türkiye almaktadır.

Diğer yandan yabancı para cinsinden kısa vadeli borcun döviz rezervine oranı en düşük olan ülke de yine Türkiye’dir.

Türkiye ekonomisi 2007 yılından itibaren durağanlaşma eğilimi içerisine girmiştir. Nitekim geçen sekiz yıl içinde kişi başına GSYH 8.500-10.800 Dolar aralığında seyretmektedir. Bu dönemde 2010 ve 2011 yılında yüksek büyüme oranları yakalanmış, ancak bu daha çok baz etkisinden kaynaklanmış; bu büyüme oranlarına rağmen nüfus artış hızının da etkisi ile 11 bin dolar düzeyine ulaşılamamıştır. 2014 yılsonu gerçekleşmesinin de tabloyu fazla değiştirmeyeceğini tahmin etmekteyiz. Bu durum Türkiye’nin orta gelir tuzağı tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir (Tablo 1).

Sanayide Üretim, Ciro ve Kapasite Kullanımı:

Aralık’ta sanayi üretiminde aylık bazda hafif bir canlanma izlenmiştir. Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi Endeksi Kasım ayına göre %1,2 yükselmiş;

alt sektörlerden madencilik ve taşocakçılığı endeksi %3,2 ve imalat sanayii endeksi %1,6 artmış, enerji endeksi %1,9 oranında azalmıştır.

Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksinde ana sanayi grupları açısından en yüksek üretim artışı %6,5 ile sermaye malı imalatında görülmektedir. Bunu

%2 ile ara malı sektörü izlemiştir.

Türkiye ve Brezilya’da enflasyon

gerçekleşmesi, hedef enflasyon oranının üzerinde. Türkiye, Rusya

ekonomisindeki küçülmeden en çok etkilenecek ülke;

Rusya

ekonomisindeki 1 puanlık küçülme, Türkiye ekonomisini

%0,7 daraltıyor.

Türkiye politika faiz oranını yükseltti, 2015’in ilk yarısında oranın yüksekliği açısından

Brezilya’dan sonra ikinci sırada olacak.

Türkiye, yabancı para cinsinden kısa vadeli borcun döviz

rezervine oranı en düşük olan ülke.

Türkiye için orta gelir tuzağı tehlikesi yeniden sinyal veriyor.

Aralık 2014’te Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi Endeksi Kasım’a göre %1,2 yükseldi.

(4)

İmalat sanayinde ise en yüksek üretim artışları %28,6 ile bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı, %9,3 ile temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı ve %8 ile motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı izlemiştir.

İmalat sanayinde en yüksek üretim düşüşleri ise, %17,6 ile diğer ulaşım araçları imalatı, %10,6 ile kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması sektörü ile %5,8 ile deri ve ilgili ürünlerin imalatında saptanmıştır.

Diğer yandan 2014 yılının dördüncü çeyreğinde Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi yılın üçüncü çeyreğine göre %0,5 oranında düşmüştür. Çeyrek dönemler itibariyle alt sektörlere baktığımızda 2014 yılı dördüncü çeyreğinde, üçüncü çeyreğe göre üretimin madencilik ve taşocakçılığı sektöründe %1,8 arttığını; imalat sanayii sektöründe %0,4 ve enejide %2,4 azaldığını görmekteyiz.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi ise, 2013 Aralık ayına göre %2,6 oranında yükselmiştir. Üretim madencilik ve taşocakçılığında %7 ve imalat sanayinde

%2,8 artarken, enerjide %0,1 oranında bir azalmıştır.

Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi 2014 yılının dördüncü çeyreğinde 2013 yılının aynı çeyreğine göre %1,9 oranında yükselmiştir. Üretim madencilik ve taşocakçılığında %6,6, imalat sanayi sektöründe %1,5 ve enerjide %2,5 artmıştır.

Takvim etkisinden arındırılmış verilere göre sanayi üretimi 2014’te bir önceki yıla yakın ve Türkiye için zayıf bir oranda,

%3,6 artmıştır. Bu durum büyüme oranına yansımakta ve büyüme hızı da yetersiz düzeyde kalmaktadır. 2014’ün ilk 9 ayında büyüme hızı % 2,8’dir (Tablo 2).

Aralık ayında Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi Kasım’a göre %2,7 yükselirken, ciro alt sektörlerden madencilik ve taşocakçılığında ciro %3,9 azalmış, imalat sanayinde %3 artmıştır. Ana sanayi gruplarında ise, en yüksek ciro artışı %7,1 ile sermaye malı imalatında görülmektedir. İmalat sanayinde cirosunu en çok artıran sektör %42,1 ile diğer ulaşım araçlarının imalatında gerçekleşmiştir. Bu sektörü %24,1 ile tütün ürünleri imalatı ve %9,9 ile temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı izlemektedir. En yüksek ciro düşüşü ise %15,0 ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatında gerçekleşmiştir. Bu sektörü %8,5 ile diğer imalatlar ve %7,1 ile kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması izlemektedir.

Dördüncü çeyrekte Mevsim ve Takvim Etkisinden

Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi üçüncü çeyreğe göre

%0,5 düştü.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi yıllık bazda %2,6 yükseldi.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi dördüncü çeyrekte yıllık bazda %1,9 yükseldi.

Mevsim ve Takvim Etkilerinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi aylık bazda %2,7 yükseldi.

(5)

Toplam sanayide takvim etkisinden arındırılmış ciro endeksi ise 2013 yılının Aralık ayına göre %7,6; imalat sanayiinde %8 artmış, madencilikte %4,6 azalmıştır.

Ciro, 4’üncü çeyrekte toplam sanayide %1,1; imalat sanayiinde %1,2 yükselmiş, madencilikte %1,7 düşmüştür.

Sanayi Ciro Endeksi 4’üncü çeyrekte 2013 yılının aynı çeyreğine göre %6,9 oranında yükselmiştir. Madencilikte %1,7 azalış, imalatta %7,3 artış vardır.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi 2013 yılı ciro endeksine göre ortalama olarak %12,8 oranında artış kaydetmiş, madencilikte %4,8; imalat sanayiinde %13,1 yükselmiştir.

Şubat ayında imalat sanayinde Kapasite Kullanım Oranı Ocak 2015’e göre 0,9 puan, Şubat 2014’e göre 0,5 puan azalmış ve

%72,8 düzeyine gerilemiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı ise da yıllık bazda 5 puan düşerek

%74,1 düzeyine inmiştir. Kapasite Kullanım Oranı Şubat ayında mal grupları bazında da düşüş kaydetmiştir. İmalat sanayinde geriye ve ileriye doğru bağlantısı nedeni ile öne çıkan dayanıklı tüketim malı sektöründe kapasite kullanım oranı yıllık bazda 3,4 puan gerilemiş ve %67’ye inmiştir.

İstihdam ve İşsizlik:

2014 Kasım döneminde işgücüne katılma oranı %50,5, işgücü 28 milyon 970 bin kişi olmuştur. İşgücüne katılma oranı erkeklerde %71, kadınlarda %30,5 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Bu dönemde işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine ve 2014 Ekim dönemine göre artarak %10,7 düzeyine yükselmiş, işsiz sayısı da 3 milyon 96 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik oranı erkeklerde %9,7; kadınlarda %13, tarım dışı sektörlerde

%12,7 ve genç işgücünde %19,9 düzeyine çıkmıştır.

Kasım 2014 döneminde istihdam oranı %45,1, istihdam edilenler sayısı 25 milyon 874 bin kişi olmuştur. İstihdamın

%64,2’sini erkekler, %26,6’sını kadınlar oluşturmuştur.

İstihdam tarımda 5 milyon 180 bin kişi, tarım dışı sektörlerde 20 milyon 694 bin kişidir. İstihdamın sektörel dağılımı şöyledir;

tarım %20; sanayi %20,4; inşaat %7,6; hizmetler %52.

2013 yılı sonunda 2 milyon 719 bin kişi olan kamu istihdamı 2014 yılsonu itibariyle %3,6 artarak 3 milyon 440 bin kişiye yükselmiştir. Toplam istihdamın %13,3’ü kamu kesimindedir.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Ciro, yıllık bazda %7,6 arttı.

Kapasite kullanım oranı aylık bazda 0,9 puan, yıllık bazda 0,5 puan azaldı.

2014 Kasım

döneminde işgücüne katılma oranı %50,5 oldu.

İşsizlik oranı %10,7’ye yükseldi.

İstihdam oranı %45,1 olarak gerçekleşti.

Toplam istihdamın

%13,3’ü kamu kesimindedir.

(6)

Ödemeler Dengesi:

Cari açık 2014’te 2013’e göre 18 milyar 822 milyon dolar azalarak 45 milyar 836 milyon dolara gerilemiştir.

İlk bakışta cari açığın gerilemesindeki en önemli unsur dış ticaret açığının 16 milyar 322 milyon dolar azalarak 63 milyar 585 milyon dolara inmesidir. Ayrıntıya girildiğinde ise, farklı bir gelişmenin cari açıktan azalışın yarısının kaynağı olduğu görülmektedir. Bu da parasal olmayan altın kalemi, yani altın ihracatı ve ithalatı kalemidir. Türkiye’nin 2013 yılı altın ithalatı 15 milyar 128 milyon dolar, altın ihracatı ise 3 milyar 349 milyon dolar, net altın ithalatı 11 milyar 779 milyon dolar olurken, 2014 yılında ithalat 7 milyar 108 milyon dolara, ihracat 3 milyar 212 milyon dolara, net altın ithalatı 3 milyar 896 milyon dolara gerilemiştir. Dolayısıyla 2014 yılında 16 milyar 322 milyon dolar azalan cari açığın, 7 milyar 883 milyon doları, yani %48,2’si altın ithalatındaki azalıştan kaynaklanmıştır. Sonuç olarak 2014 yılında cari açıktaki azalma sınırlı bir düzelmeden ibarettir.

Cari açığı azaltan bir başka faktör ise net hizmet gelirlerinin 2 milyar 509 milyon dolar artarak 25 milyar 353 milyon dolara ulaşmasıdır. Bu kalem içerisinde yer alan net seyahat gelirleri 2014 yılında 24 milyar 480 milyon dolara ulaşmıştır.

2014 yılında yabancıların net doğrudan yatırımları 2013 yılına göre 3 milyar 420 milyon dolar artmış, bu kalemden Türkiye’ye giren kaynak 7 milyar 47 milyon dolara yükselmiştir.

Yabancılar 2014 yılında 2 milyar 559 milyon dolarlık net hisse senedi, 370 milyon dolarlık Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) almıştır. Yabancı yatırımcılar 2014 yılında DİBS’e çok sıcak bakmamıştır. 2013 yılında DİBS alımı 4 milyar 133 milyon dolardı. Yabancıların kamu tahvillerine ilgisizliği kur artışını ve faiz oranlarını etkilemiştir.

Yabancılar, bankaların ve reel sektörün tahvillerine daha çok ilgi göstermişlerdir. 2014 yılında tahvil satışından bankalar 10 milyar 196 milyon dolarlık, reel sektör 3 milyar 177 milyon dolarlık net borçlanma gerçekleştirmiştir.

2014 yılında bankalar ve reel sektör kredi alarak da borçlanmaya devam etmişlerdir. 2014 yılında 2013’e göre bankacılık sektörünün net kredi kullanımı 9 milyar 476 milyon dolar, reel sektörün kullanımı ise 4 milyar 696 milyon dolar artmıştır.

2014’te cari açık azaldı.

Azalışta, dış ticaret açığındaki ve altın ticaretindeki gerileme etken oldu. Bu durum sınırlı bir düzelmeyi ortaya koyuyor.

Net hizmet gelirleri arttı.

Yabancıların

doğrudan yatırımları 3,4 milyar dolar arttı.

Yabancıların kamu tahvillerine ilgisizliği kur artışını ve faiz oranlarını etkiledi.

Bankalar ve reel sektör borçlanmaya devam etti.

(7)

Net hata noksan kaleminden giriş tutarı ise 2014 yılında azalmıştır. Bu kalemden giren kaynak 2013 yılında 2 milyar 796 milyon dolar iken, 2014 yılındaki giriş 2 milyar 224 milyon dolar olmuştur.

Para ve Maliye Politikası:

2015 Ocak ayı bütçe gerçekleşmesine göre, mali disiplin açısından beklenenden daha iyi sonuç vermiştir. 2014 Ocak ayında 1,9 milyar TL olan Merkezi Yönetim Bütçe fazlası

%97,6 oranında artmış ve Ocak 2015 döneminde 3,8 milyar TL olmuştur. 6,9 milyar TL olan faiz dışı fazla, %26,9 oranında artışla 8,8 milyar TL’ye yükselmiştir. Bütçe gelirleri

%5,8 oranında artarken, giderlerdeki artışın %0,9’da kalması olumlu gelişme yaratmıştır. Hükümetin mali disipline bağlılığının devam etmesi, enflasyonun kontrolünde TCMB’ye güç verecektir.

Ocak ve Şubat aylarında TCMB’nin, para politikası faiz oranı konusundaki yaklaşımı ekonomi dünyasında tartışma konusu olmuştur. Tartışmada faiz oranlarının düşürülmesini savunanlar kredi talebindeki artış yoluyla yatırımların ve büyümenin yükseltilmesi gerektiğini; karşı çıkanlar sebep olunacak artışın enflasyonu ve büyümeyi olumsuz etkileyeceğini savunmuştur.

Bu ortamda TCMB Şubat ayının son haftasında aşağıdaki kararları almıştır:

Gecelik faiz oranları: Marjinal fonlama oranı %11,25’ten,

%10,75’e, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranı %10,75’ten, %10,25’e, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı %7,5’ten, %7,25’e indirilmiştir.

Bu oranlar bankaların TCMB’den borçlanmak istendiğinde uygulanan faiz oranı açısından önem arz etmektedir.

Enflasyon oranının aylık bazda Ocak ayında (TÜFE artış oranı) %1,10 olduğu ve geçen yıla göre düştüğü (geçen yıl oran %1,98 idi), TCMB’nin 2015 yılı için enflasyon beklentisini aşağı yönlü olacağını daha önce açıkladığı düşünülürse, faiz oranının hala yüksek olduğu söylenebilir.

Politika faiz oranı: Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı

%7,75’ten, %7,5’e indirilmiştir. Bu kararla birlikte TCMB’nin politika faiz oranı reel olarak negatife dönmüştür.

Yılın ilk ayında mali disiplin beklenenden daha iyi sonuç verdi.

Bütçe fazlası %97,6;

faiz dışı fazla %26,9 arttı.

Bütçe gelirleri %5,8;

bütçe giderleri %0,9 yükseldi.

TCMB’nin faiz politikası tartışma yarattı.

(8)

Kısa vadede yatırımlara olumlu etkisi olacağını düşündüğümüz bu kararın uzun dönemde de etkili olması için Hükümetimizin yapısal önlemler alma konusunda hızlı davranması gerekmektedir.

Geç Likidite Penceresi Faiz Oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası’nda gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde sıfır düzeyinde sabit tutulmuş, borç verme faiz oranı ise %12,75’ten, %12,25’e düşürülmüştür.

TCMB’nin söz konusu kararları alırken şu unsurları dayanak aldığını görmekteyiz:

- Kredi büyüme hızını TCMB yeterli görmektedir. Banka Hükümetin istediği gibi hızla artan bir kredi talebine karşı durmaktadır.

- Cari açığın dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyri nedeni ile düştüğü, bunun tersi olumsuz bir değişime yer vermemek için faiz kararlarında sert düşüşlere yol açmamak gerektiği görüşündedir.

- Dış talep zayıf, fakat iç talep ılımlı düzeyde artmakta ve büyümeyi olumlu etkilemektedir. TCMB bu aşamada mevcut durumun sürdürülmesinden yana bir tutum almaktadır.

- TCMB faiz indirimi isteyenlere yapısal reformların uygulamaya geçirilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır ve bunun gerçekleşmesi halinde büyüme potansiyelinin önemli ölçüde artıracağını vurgulamaktadır.

- Çekirdek enflasyon düşmektedir, fakat enflasyondaki düşüşün kalıcı olması için para politikasında temkinli bir yaklaşım izlemesi gerektiğini ifade etmektedir.

- TCMB özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki artan oynaklıktan tedirgin olduğunu açıkça söylemektedir.

Bu tartışmayı en aza indirgeyecek gelişme enflasyon oranının düşmesidir. Yılın ilk ayında TÜFE’deki gerçekleşme bu yönde küçük de olsa olumlu bir ışık yakmıştır. 2015 Ocak ayında TÜFE Aralık 2014’e göre %1,10, Ocak 2014’e göre %7,24 ve on iki aylık ortalamalara göre %8,80 yükselmiştir. Ocak ayında en yüksek fiyat artışı %4,19 ile alkollü içecekler ve tütün grubu ile %3,52 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde grubunda gerçekleşmiştir. Ocak ayında TÜFE kapsamındaki maddelerde 283 maddenin ortalama fiyatları artmıştır.

TCMB’nin kararları kısa vadede

yatırımlara olumlu etki yapacak, ancak uzun vadede etkili olması için yapısal önlemler gerekiyor.

Ocak’ta TÜFE geriledi.

(9)

Sonuç:

Faiz bir fiyattır. Önemli olan nominal faiz oranından çok reel faiz oranıdır. Eğer bir ülkede nominal faiz oranı enflasyon oranının altında kalırsa reel faiz negatif demektir. Bu durumda tasarruf sahipleri ulusal para cinsinden tasarruf yapmaktan kaçınmakta; reel getirisi pozitif olan araçlara yönelmektedirler. Geçmişte bu araç ülkemizde dövizdi. Bu eğilimin sonucunda döviz talebi daha çok artmakta ve sonuçta para ikamesi ya da dolarizasyon dediğimiz durum ortaya çıkmaktadır. Faiz oranlarının düşmesiyle artan kredi talebi, yatırım ve tüketim harcamalarını artırmakta ve sonuçta büyüme oranı da yükselmektedir. Ancak bu süreç kısa dönemde çalışmakta, uzun dönemde devam ettirilmesi mümkün olmamaktadır.

TCMB ve Hükümet Orta Vadeli Programda fiyat istikrarını ve sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirecek bir para politikası uygulanması konusunda görüş birliği içinde olmuştur. Bu mutabakatın nirengi noktası 2006’dan bu yana uygulanan enflasyon hedeflemesidir.

Anılan mutabakatın kısıtlarından biri Türkiye’nin temel ara malları ithal eden bir ülke olması, dolayısıyla döviz kuru artışlarının özellikle sanayi sektöründe maliyetleri artıracak olmasıdır. Bu durum zaten düşük düzeylerde seyreden kâr oranlarını daha da aşağıya çektiği gibi, zorunlu olarak nihai tüketim malları fiyatlarına da yansımakta, enflasyon oranı yükselmektedir.

2001 Krizinden sonra döviz kuru ve enflasyon arasındaki doğrusal korelasyonun azalacağı öngörülse de, 2006 yılı Nisan-Temmuz dönemindeki döviz kuru oynaklıkları sonrasında, enflasyon oranındaki yükseliş bu iki değişken arasında pozitif ve güçlü bir korelasyon olduğunu ve ilişkinin sürdüğünü göstermiştir. Bu ilişki 2013 yılı sonrasındaki döviz kuru ve enflasyon oranı artışları ile bir kere daha kanıtlanmıştır. Dolayısıyla iş dünyası ihracatta yaratacağı avantaja rağmen elbette kur artışlarından, özellikle dolar/euro paritesindeki hızlı değişimden rahatsızlık duymaktadır. Nedeni; 2014 yılı itibariyle Türkiye’nin ihracatının %44,3’ünün euro cinsinden, %47,4’ünün dolar cinsinden, buna karşılık ithalatının %29,9’unun euro cinsinden, %63,4’ünün dolar cinsinden olmasıdır.

Dolayısıyla Euro’nun değer kaybı Türkiye açısından ciddi bir sorun yaratmaktadır.

TCMB ve Hükümet OVP’de fiyat istikrarı ve büyüme

konusunda görüş birliğinde oldu.

Enflasyon hedeflemesi bu noktada temel rol oynuyor.

Türkiye, temel ara mallarını ithal ettiği için döviz kuru artışları sanayide maliyetleri artırıyor, kar oranlarını azaltıyor ve fiyatları yükseltiyor.

İş dünyası ihracatta yaratacağı avantaja rağmen kur

artışlarından, özellikle euro/dolar

paritesindeki hızlı değişimden rahatsız.

Euro’nun değer kaybı Türkiye açısından ciddi bir sorun yaratıyor.

(10)

TCMB aldığı kararlarla tartışmada bir denge bulmaya çalışmıştır. TCMB’nin kur artışından çekinmesi sebebiyle faiz konusunda belirsizlik hala devam etmektedir. Eğer bankacılık sektörü gecelik faiz oranındaki düşüş sonrasında, fon kullanımında aşırıya kaçarsa, döviz kurunda korkulan yükselme, beklenenden daha kısa sürede gerçekleşebilir.

Şubat ayında Reel Kesim Güven Endeksi %2,1 oranında azalarak 104,3’e, Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi %0,8 azalarak 103,53’e inmiştir.

TCMB aldığı kararlarla bir denge yaratmaya çalıştı. Kur artışından çekiniyor, bu nedenle faiz konusundaki belirsizlik devam ediyor. Bankacılık sektörü fon

kullanımında aşırıya kaçarsa, döviz kuru beklenenden hızlı yükselebilir.

(11)

Kaynak: The Economist, 20 Şubat 2015

Tablo 1: Kişi Başına GSYH ve Reel GSYH Büyüme Oranı

Yıl KBGSYH (Dolar) Reel GSYH Büyümesi (%)

2007 9 247 4,7

2008 10 444 0,7

2009 8 561 -4,8

2010 10 003 9,2

2011 10 428 8,8

2012 10 459 2,1

2013 10 807 4,1

2014 (*) 10 428 2,8

(*) 9 Aylık

Kaynak: TÜİK, TİSK

Büyüme Oranı

Enflasyon Oranı

Bütçe Açığı/GSYH

Cari

Denge/GSYH Faiz Oranı İşsizlik Oranı

Brezilya 0,1 6,3 -6,1 -4,1 12,8 4,3

Endonezya 5 6,4 -2,3 -2,8 5,9

Güney Afrika 1,6 6,2 -4,3 -5,4 7,4 24,3

Rusya 0,6 7,8 -0,2 2,7 11,7 5,5

Hindistan 6 7,2 -4,2 -1,8 7,7 8,8

Türkiye 2,8 8,9 -1,4 -5,6 7,8 10,7

-10 -5 0 5 10 15 20 25 30

zde

Grafik 1: Riskli Yükselen Ekonomiler

(12)

Kaynak: TÜİK

Tablo 2: Sanayi Üretimi-Büyüme Oranı İlişkisi, 2011-2014

Yıl Sanayi Üretim Artışı GSYH Büyüme Hızı

2011 9,6 8,8

2012 2,5 2,1

2013 3,4 4,1

2014 3,6 2,8**

*Takvim etkisinden arındırılmış verilere göre.

**9 Aylık Kaynak: TÜİK

9,6

2,5 3,4 3,6

0,0 2,0 4,0 6,0 8,0 10,0 12,0

2011 2012 2013 2014

Grafik 2: Yıllık Ortalama Sanayi Üretim Artışı (Takvim Etkisinden Arındırılmış, Yüzde Olarak)

(2011-2014)

Referanslar

Benzer Belgeler

Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksinde en yüksek üretim artışı %5,4’lük artış ile imalat sanayii sektöründe görülürken, madencilik ve

Nitekim 2015 Mayıs ayında cari işlemler açığı, 2014 yılının aynı ayına göre 342 milyon dolar artarak 3 milyar 994 milyon dolara ulaşmıştır.. Yıl bazında cari

2014 Ekim ayında Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi Eylül ayına göre %1,8 oranında düşmüştür.. Alt sektörler itibariyle üretim düşüşü

2014 Haziran ayında mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi Mayıs ayına göre çok düşük oranda; %0,1 yükselmiştir.. Takvim etkisinden

Ödemeler bilançosunda parasal olmayan altın kalemi altında yer alan altın ithalatı, 2013 yılının ilk yılın dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre

Dış ticaret açığındaki daralma cari işlemler açığını olumlu yönde etkilemiş ve Ağustos ayında cari açık geçen yılın aynı ayına göre 2 milyar 58 milyon dolar

2013 yılı Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi alt sektörleri kapsamındaki madencilik ve

Sanayi üretimi 2016 Nisan ayında aylık bazda %1,1 azalırken, yıllık bazda ancak %0,7 arttı.. İşsizlik oranının azalışında kamu istihdamındaki ve kayıtdışı