SON GELİŞMELER IŞIĞINDA HEKİM MESLEK HATASI
HEKİM SORUMLULUĞU
Av Mehmet Ali Akgül
GSC DANIŞMANLIK
Hukuk ve Tıpla İlişkisi Hasta Hakları
Hekim Meslek Hatası Komplikasyon
Hekim Sorumluluğu Aydınlatma ve Onam Alma Mesleki Sorumluluk Sigortası
Yargı Kararları
Sunuş Akış Şeması
H U K U K v e T I BBIN İ L İ Ş K İ S İ
Hukuk, iki ana unsuru;
ideal/standart toplumsal ilişkileri belirleyen
yasal düzenlemeler VE pratik/pozitif ilişkilerin bu düzenlemelere uygunluğunu denetleyen yargısal
bir alandır…
HUKUK ADALET
YASA YARGI
Tıbbi uygulamaların da genel ve kendilerine özgü yasal düzenlemelere tabi olmaları;
bu tabi oluşla ilgili sorun yaşanması durumunda
yargıya intikal etmeleri söz konusudur…
N N İYET İ YET ETİK
SONU SONU Ç Ç HUKUK
e e y y l l e e m m
HUKUK
ETİK
H A S T A H A K L A R I
Hasta olma durumunda bulunan kişilerin, kendilerine sağlık hizmeti sunan kişilerden ve
kurumlardan neler isteyebileceklerini, neler bekleyebileceklerini belirleyen (yasal)
düzenlemelerdir…
Yaşama Hakkı Sağlık Hakkı Hasta Hakları
*
Hem Hukukun Hem Etiğin İlgi Alanında Bulunma
*
Hekim Hakkı, Hasta Sorumluluğu, Hekim Sorumluluğu Çağrışımı Uyandırma
*
Malpraktise ve Aydınlatma-Onam Alma Sürecine İndirgenme
Hasta Haklarıyla İlgili Notlar
H E K İ M M E S L E K H A T A S I
Tıbbi uygulamanın,
bilimsel, teknik, yasal standartlara uygun olmayan
biçimde gerçekleştirilmesidir…
K O M P L İ K A S Y O N
Tıbbi uygulama sürecinin doğasından kaynaklanan, hata-kusur olmaksızın,
kimi zaman önlem de alınmış olmasına rağmen,
ortaya çıkan istenmeyen durumdur…
T I B B İ S Ü R E Ç
istenmeyen sonuç
k o m p l i k a s y o n
m a l p r a k t i s
H E K İ M S O R U M L U L U Ğ U
Hekimin tıbbi uygulama sırasında gerçekleştirdiği
kusurun hesabını verme durumunda olmasıdır…
VEKALET SÖZLEŞMESİ
KUSUR SORUMLULUK
KUSURSUZ SORUMLULUK
Hasta-Hekim Sözleşmesi
* VEKALET S * ESER S
HİZMET S
ağır hafif K U S U R
kast olası kast
taksir
bilinçli taksir
kendisine karşı mesleğine karşı
yasaya karşı
kişiliğine meslek
kimliğine
HEKİM
SORUMLULUĞU
meslek örgütüne İNZİBATİ SORUMLULUK
çalıştığı kuruma İDARİ SORUMLULUK
zarara uğrayana
HUKUKİ SORUMLULUK
kamuya
CEZAİ SORUMLULUK
Hekimin hukuki sorumluluğu, tıbbi uygulama çerçevesinde zarara uğrattığı hastaya tazminat
ödemesini gerektirir.
Cezai sorumluluğu ise kusurlu eylemi nedeniyle TCK ifade edilen cezaya çarptırılmasını ifade eder.
İki sorumlulukla ilgili yargı süreçleri birbirinden bağımsız olarak farklı mahkemelerde, farklı
usullerle yürütülür…
H e k i m i n H u k u k i s o r u m l u l u ğ u Hasta Hekim ilişkisi vekalet ilişkisi olup BK gereği 5
yıllık zamanaşımına tabidir.
Hekim aleyhine açılacak davalarda hekimin devlet memuru olması halinde sadece devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.Şayet hekim devlet memuru
değilse ya da özel hastane de tıbbi müdahale de bulunmuşsa bu durumda sadece hekim aleyhine dava
açılabileceği gibi hekimle birlikte özel hastane
aleyhine de birlikte dava açılabilir.
H e k i m i n C e z a i S o r u m l u l u ğ u
Hekimin tıbbi müdahalesi neticesinde hastanın
yaralanması halinde ceza basit halde TCK 89/1 mad
gereğince 3 aydan bir yıla kadar hapis veya adli para
cezasıdır. Yaralanmanın nitelikli olması halinde TCK nun
89/2 ve 89/3 maddeleri gereğince bu ceza yarı oranından
bir katına kadar artırılabilir. Hastanın ölümü halinde ceza 2
yıldan 6 yıla kadar hapistir.Bilinçli taksire dair hükümlerin
uygulanması halinde bu cezalar 1/3 den yarısına kadar
arttırılır.
BİLİRKİŞİ SORUNU
• HUKUK MAHKEMELERİNDEKİ DÜZENLEME
• CEZA MAHKEMELERİNDEKİ
DÜZENLEME
A Y D I N L A T M A v e O N A M A L M A
Teşhise, tedaviye, takibe, korumaya yönelik tıbbi süreçlerin tümü hakkında hastaya veya onun adına
karar verene tam-açık-anlaşılır bilgi verilmesi ve sürecin üzerinde yürütüleceği kişinin bilgilenmiş
olarak vereceği onam ya da yapacağı seçim
doğrultusunda gerçekleştirilmesidir…
çağdaş tıbbın ve toplumun koşulları
bu koşulların biçimlendirdiği hasta-hekim ilişkisi modeli
bu model çerçevesinde iki aşamalı / unsurlu etkileşme
bu etkileşmenin
belgesi
H e
YENİ HMK DÜZENLEMELERİ
• DEVLET ALEYHİNE AÇILACAK DAVALARIN ADLİ YARGIYA TAŞINMASI
• İDARİ YARGIDAKİ PİLOT DAVA SORUNU
• HARÇ VE AVANS SORUNU
DEVLET MEMURU OLAN OLMAYAN HEKİM AYIRIMI
• RÜCU MESELESİ
• DAVAYA MÜDAHİL OLMA
• SİGORTA ŞİRKETİNE DAVANIN İHBAR
EDİLMESİ
M ES L E K İ S O R U M L U L U K S İ G O R T A S I
Tıbbi hata sonucu zarara uğrayan kişinin kaybını bir ölçüde giderecek bir tazminat almasını sağlamaya
ancak tazminat ödeyen hekimin de telafi
edemeyeceği bir kayba uğramasını engellemeye
yönelik olarak oluşturulmuş bir mekanizmadır…
H e k i m M e s l e k H a t a s ı P o l i ç e s i Anılan poliçelerde zamanaşımı 2 yıl olarak
düzenlenmektedir.Oysa hekimler aleyhine açılacak davalarda zamanaşımı 5 yıl olup salt bir tek poliçe
hekimi korumaz.Bu nedenle poliçelerin aralıksız devam etmesi gerekmektedir.
Hekim aleyhine dava açılması durumunda derhal
yazılı olarak durum sigorta şirketine bildirilmelidir
Ö R N E K Y A R G I K A R A R I
T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2008/6311 K. 2009/3092 T. 3.3.2009
• •BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI ( Manevi Tazminat - Haberde Sık Sık Gündeme Gelen Sağlık Sistemindeki Problemlere Yanlış Uygulamalara ve Sonuçlarına Dikkat Çekmek Amacıyla Etkileyici Bir Başlık Kullanıldığı/Reddi Gereği
)
• • MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Haberde Sık Sık Gündeme Gelen Sağlık
Sistemindeki Problemlere Yanlış Uygulamalara ve Sonuçlarına Dikkat Çekmek Amacıyla Etkileyici Bir Başlık Kullanıldığı - Reddi Gereği )
• • YAYININ GÖRÜNÜRDEKİ GERÇEĞE UYGUN OLMASI ( Kamu Yararının Bulunduğu - Olayların Gelişimi Karşısında Kişilik Haklarına Saldırıdan Söz Edilemeyeceğinden İstemin Reddi Gerektiği
• ÖZET :
Dava, basın yoluya kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi
tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu haberde sık sık gündeme gelen
sağlık sistemindeki problemlere, yanlış uygulamalara ve sonuçlarına dikkat
çekmek amacıyla etkileyici bir başlık kullanılmıştır. Ayrıca, men cezasına
temel teşkil eden uyumazlıkta bacağın ampute edilmesi ve başlatılan
soruşturma sonucu gelişmiştir. Davacının operasyona katılıp katılmadığı
konusu haberde ayrıntı olarak verilmiştir. Yayının görünürde ki gerçeğe
uygun olduğu, kamu yararının bulunduğu, olayların gelişimi karşısında kişilik
haklarına saldırıdan söz edilemeyeceğinden istemin tümden reddi gerekir.
• KARAR : Dava, basın yoluya kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
• Davacı, H. Gazetesi’nin H. Bursa ekinin 07/05/2007 tarihli nüshasında yer alan
"Bir bacağa bir ay men cezası" başlıklı haberin gerçek dışı ve okuyucuyu yanıltacak nitelikte olduğunu iddia ederek manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
• Davalı gazete, dava konusu haberin gerçek olup yeni doğan Sergen Y. isimli bir bebeğin doğum sonrası ayağının kesilmesinden sonra yaşanan idari ve yargısal gelişmelere yer verildiğini belirterek haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
• Mahkemece, TTB Yüksek Onur Kurulu Kararının bebeğin bacağının ameliyatla kesilmesinin hatalı olup olmadığına veya bu hatanın kime ait olduğuna dair olmayıp, evrakta tahrifatla ilgili olduğu yayının yanlış izlenim ve intiba uyandırmaya yol açtığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir
• Dava konusu haber, H. Gazetesi 'nin Bursa ekinde, 7 Mayıs 2007 tarihli nüshasında 1. sayfada "Bir bacağa bir ay men cezası" 4. sayfada ise "Başhekim yardımcısına meslekten men cezası" başlıkları ile verilen haberdir. Haberde, dava dışı bebeğin bacağının kesilmesi üzerinde durularak, ailenin şikayeti üzerine olayla ilgili yaşanan idari ve adli gelişmelere yer verilip, ceza davasında davacının beraat etmesine rağmen TTB Merkez Konseyi'nin davacıya dosyada tahrifat yaptığı gerekçesiyle 1 ay meslekten men cezası verildiği ifade edilmiştir.
• Davacı çocuk doktoru ve Çekirge Çocuk Hastanesi Başhekim yardımcısıdır. 12/07/2004'de sezaryenle dünyaya gelen bebeğin bacağı, davacının nöbetçi olduğu 13/07/2004 tarihinde, bacağın kesilmesi gerekliliğine dair kanaati ve dava dışı hekimlerin görüşü alınarak ampute edilmiştir. Dosya kapsamından davacının operasyona katılmadığı ancak operasyon kararında görüş sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Olay basına yansımış ve bebeğin ailesinin şikayeti üzerine soruşturma başlatılmıştır. Bebeğe yönelik tedavi aşamasında görev alan dava dışı doktorun, klinik seyir başlıklı belgenin amputasyonu haklı göstermek kaygısı ile sonradan düzenlenip, hasta dosyasına ek yapılarak tahrifat edildiği iddiası üzerine, davacı hakkında evrakta sahtecilik suçu nedeniyle kamu davası açılmıştır. Davacı, 21/03/2007 günlü kararla atık suçtan dolayı delil yetersizliğinden beraat etmiştir. Bu karardan kısa süre sonra TTB Yüksek Onur Kurulu 24/03/2007 tarihli kararıyla, tahrifat eyleminin gerçekleştiği kanaatiyle davacının 1 ay süre ile geçici olarak meslekten men cezası ile"
cezalandırılmasına ve ayağın ampute edilmesine kadar geçen sürede tıbbi müdahaleden sorumlu olan hekimler hakkında ise soruşturma açılmasına karar vermiştir. Söz konusu men kararı dava konusu yayında ele alınmış olayların gelişim süreci aktarılmıştır.
08/05/2007 tarihli Bursa Tabip Odası Onur Kurulu kararıyla, davacıya disiplin cezası verilmesine gerek olmadığına karar verilmişse de karar yayın tarihinden sonraki bir tarihtir.
• Dava konusu haberde sık sık gündeme gelen sağlık sistemindeki problemlere, yanlış uygulamalara ve sonuçlarına dikkat çekmek amacıyla etkileyici bir başlık kullanılmıştır.
Ayrıca, men cezasına temel teşkil eden uyumazlıkta bacağın ampute edilmesi ve başlatılan soruşturma sonucu gelişmiştir. Davacının operasyona katılıp katılmadığı konusu haberde ayrıntı olarak verilmiştir.Tüm bu bulgular gözetildiğinde, yayının görünürde ki gerçeğe uygun olduğu, kamu yararının bulunduğu, olayların gelişimi karşısında kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceğinden istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmediğinden bozmayı gerektirmiştir.
T.C.YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2004/6493 K. 2004/15431 T. 26.10.2004
• TAZMİNAT TALEBİ ( Prematüre Doğan Çocukların Yanlış Tedavi Sonucu Gözlerini Yitirmesi Nedeniyle Hastane ve Doktorun Sorumluluğu - Vekalet Sözleşmesinde Vekilin Zararın Tümünden Sorumlu Olması )
• • PREMATÜRE DOĞAN ÇOCUKLARIN YANLIŞ TEDAVİ SONUCU GÖZLERİNİ KAYBETMESİ ( Hastane ve Doktorun Tazminat Sorumluluğunun Kapsamı - Davacıların Müterafik Kusurunun Bulunmaması )
• • YANLIŞ TEDAVİ NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Hastane ve Doktorun Sorumluluğunun Vekalet Hükümlerine Göre Tesbiti Gereği - Vekalet Sözleşmesinde Vekilin Kusur Oranına Bakılmadan Tüm Kusurdan Sorumlu Olması )
• • DOKTORDAN VE HASTANEDEN TAZMİNAT TALEBİ ( Vekalet Hükümlerinin Uygulanacağı - Davalıların Kusur Oranına Bakılmaksızın Yanlış Tedaviden Doğan Zararın Tümünden Sorumlu Olacakları )
• ÖZET : Yüksek Sağlık Şurasının raporuna göre istihdam eden hastane ve davalı doktora ayrı ayrı 1/8'er kusur izafe edilmiş ve mahkemece de bu orana göre tazminat miktarından indirim yapılmıştır. Davalılarla hasta arasındaki hukuki ilişki vekalet ilişkisi olup, vekil görevini ifa ederken en hafif kusurunun bulunması halinde dahi meydana gelen zarardan kusuru oranında değil zararın tamamından sorumludur. Kaldı ki olayda davacılara izafe edilecek bir kusur saptanamadığına yani davacıların müterafik kusuru bulunmadığına göre davalılar saptanan tazminat miktarının
tamamından sorumludur. Hakim ancak BK. 43. maddesi hükmü gereğince tazminatın miktarından indirim yapabilir.
• KARAR : Davacılar, davalılardan T... Sağlık Hizmetleri Turizm. A.Ş'ye ait A...
Hastanesinden diğer davalı çocuk doktoru Hülya'nın kontrolü altında 17.03.1998 tarihinde ikiz çocukları dünyaya geldiğini, çocuklar prematüre doğdukları için 25 gün küvezde kaldıklarını, bu sırada aşırı oksijen yüklemesi sebebiyle çocukların gözlerinde rahatsızlık oluştuğunu ve sonuçta çocuklardan Doruk'un iki gözünde Kağan'ın ise bir gözünde görme tünelinin kapandığını, çocukları düzenli olarak davalı doktor Hülya'ya kontrole götürmelerine ve gözlerinde çapaklanma, sulanma olduğunu bildirmelerine rağmen bu durumun normal olduğunu belirterek kendilerini yönlendirmediğini, böylece telafisi mümkün olmayan zarara sebep olduklarını, çocuklarının davalıların kusurundan kaynaklanan bu rahatsızlıkları nedeniyle maddi manevi zarara uğradıklarını belirterek, toplam 90.000.000.000 TL. maddi manevi tazminat istemiş, bilirkişi raporundan sonra ıslahla maddi tazminat miktarını artırarak 277.824.523.788 TL tazminatın 17.03.1998 tarihinden faizi ile davalılardan alınmasını istemişlerdir.
• Davalılar çocukların doğumunda ve doğum sonrası bakımlarında kusur ve ihmalleri bulunmadığını, solunum problemi nedeniyle zorunlu olarak küveze alınıp yeterli oksijen verildiğini, prematüreliğin riskleri hakkında davacıların bilgilendirildiğini, istenen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirtmişler ayrıca ıslah dilekçesinden sonra da zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini dilemişlerdir.
• Davacıların davalılardan T... Sağlık Hizmetleri A.Ş'ne ait A... Hastanesinde
ikiz çocuklarının dünyaya geldiği ve prematüre doğan bu çocukların doğum
sonrası sağlık kontrollerinin davalı çocuk doktoru Hülya tarafından yapıldığı
ve çocuklardan Kağan'ın bir gözünün, diğer çocuk Doruk'un ise iki gözünün
de görme kabiliyetini kaybettiği anlaşılmaktadır. Yüksek Sağlık Şurasının
raporuna göre istihdam eden şirket ve davalı doktora ayrı ayrı 1/8'er kusur
izafe edilmiş ve mahkemece de bu orana göre tazminat miktarından indirim
yapılmıştır. Davalılarla hasta arasındaki hukuki ilişki vekalet ilişkisi olup,
vekil görevini ifa ederken en hafif kusurunun bulunması halinde dahi
meydana gelen zarardan kusuru oranında değil zararın tamamından
sorumludur. Kaldı ki olayda davacılara izafe edilecek bir kusur
saptanamadığına yani davacıların müterafik kusuru bulunmadığına göre
davalılar saptanan tazminat miktarının tamamından sorumludur. Hakim
ancak BK. 43. maddesi hükmü gereğince tazminatın miktarından indirim
yapabilir. Mahkemece bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi
usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
T.C. YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ E. 1982/140 K. 1982/180 T. 27.1.1982
• DAVA : 1.1.1974 doğumlu mukavemete muktedir olmayan Fevzi'nin ırzına geçmekten sanık Salih'in yapılan yargılaması sonunda; TCK.nun 414/2, 54/3, 59.
maddeleri gereğince 4 sene 2 ay ağır hapis cezasıyla mahkumiyetine dair ( Urfa 1.
Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 12.10.1981 gün ve 1981/167 esas, 1981/113 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş ve şartı yerine getirilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
• KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara hükmün dayandığı gerekçe ve takdire göre sanık vekilinin suçun oluşmasına ilişen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Ancak:
• Sanığın, mağdura karşı herhangi bir nesnel zor, tehdit yada hile kullanmadığı, mahkemece TCK.nun 414. maddesinin 2 fıkrasıyla hüküm kurulurken mağdurun eyleme karşı koyamıyacak derecede küçük yaşta olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır.
• 16.9.1981 günlü oturumda dinlenen bilirkişi çocuk doktoru Mübeccel, mağdurun 5,5-6 yaş görünümünde olduğu ve bu nedenle de karşı koyma gücü bulunmadığını bildirmiş ise de kendisinde akıl hastalığı, zeka geriliği tanımlanmıyan mağdur nüfus kaydına göre 1.1.1974 doğumlu ve olay tarihi itibariyle 7 yaşını bitirmiş durumdadır.
• Adil Tıp Meclisi'nin benzer olaylardaki yerleşmiş görüşü; akıl hastalığı, zeka geriliği bulunmayan 7 yaşını bitirmiş küçüklerin eylemin fenalığının bilincine ve karşı koyma gücüne sahip oldukları biçimindedir.
• Bu durumda, madurun yaşı konusunda bilirkişi açıklamasıyla nüfus kaydı arasında doğan çelişkinin giderilmesi için mağdurun tam kuruluşlu hastane sağlık kuruluna gönderilmek,kemik oluşumuna ilişkin grafiler de çektirilmek suretiyle muayenesinin yaptırılması, hem yaşı hem de anlama ve direnme gücüne sahip bulunup bulunmadığının raporla saptanması gerektiğinide Adli Tıp Meclisi'nden görüş alınması, sonucuna göre sanığın eyleminin TCK.nun 414. maddesinin 1 ve 2. fıkrasından hangisine uyduğunun belirlenmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yazılı biçimde karar verilmesi ,
• SONUÇ : Yasaya aykırı sanık vekilinin temyiz itirazları bu nedenle
yerinde görüldüğünden hükmün CMUK.nun 321. maddesi gereğince
tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, depo parasının geri
verilmesine 27.1.1982 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 1997/4741 K. 1999/1950 T. 27.4.1999
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Davacının Çocuğunun Üniversite Hastanesindeki Nöbetçi Doktorların Kusuru Sonucu Ölmesi
Nedeniyle Uğranılan Zarar )
• HİZMET KUSURU ( İdareye Bağlı Hastanede Nöbetçi Doktorların Teşhis ve Tedavideki Kusuru Sonucu Davacı Yakınanının
Ölmesi )
• HASTANEDE GÖREVLİ DOKTORUN YANLIŞ TEŞHİSİ SONUCU ÖLÜM ( Kusur Oranları Araştırılmaksızın Eksik İncelemeyle Hüküm Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )
• DOKTORUN YANLIŞ TEŞHİSİ SONUCU ÖLÜM ( Kusur Oranları Araştırılmaksızın Eksik İncelemeyle Hüküm Verilmesinin
Yasaya Aykırı Olması )
• KUSUR ( Ölüm Olayının Meydana Gelmesindeki Kusur Oranları Araştırılmaksızın Eksik İncelemeyle Hüküm Verilmesinin
Yasaya Aykırı Olması )
• ÖZET : Davacılar, davalı idareye bağlı hastanede görevli nöbetçi doktorların teşhis ve tedavideki kusurları sonucu yakınlarının ölümüne neden olunduğu iddiasıyla
uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açmışlardır. Bu haliyle, dava konusu uyuşmazlıkta, öncelikle davalı idarenin istihdam ettiği personel
tarafından yürütülen sağlık hizmetinin işleyişindeki kusurun varlığının ortaya konulması gerekmektedir.
• Açılan bu dava sonucunda, Ankara 2. İdare-Mahkemesince, dava dosyasının
incelenmesinden: davacılardan ... ve ...'in çocuğu, ...'in kardeşi olan 1983 doğumlu ...'in 7.3.1993 tarihinde hastalanması üzerine götürüldüğü ... Üniversitesi Çocuk Acil Polikliniğinde yanlış teşhis ve tedavi sonucu öldüğü anlaşıldığından, sağlık hizmeti şeklindeki kamu hizmetinin yürütülmesi sonucu meydana gelen kişilerin uğradıkları zararın hizmetin sahibi idarelerce karşılanması gerektiği gerekçesiyle uğranılan
maddi zararın saptanması amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapora dayalı olarak ölenin annesi için 473.482.500.-TL.. babası için 178.380.513.- TL.olmak üzere toplam 651.863.113.-TL. maddi tazminatın idareye başvuru
tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak bu davacılara verilmesine, ölüm olayı nedeniyle duyulan elem ve üzüntü karşılığı olarak annesi için 200.000.000.-TL.. baba için 200.000.000.-TL. kardeşi için 100.000..000.- TL olmak üzere toplam 500.000.000.-TL. manevi tazminatın davalı idareden alınarak davacılara ödenmesine, maddi ve manevi tazminat istemlerinin fazlaya ilişkin
kısmının ve davacıların manevi tazminata faiz yürütülmesi yolundaki istemlerinin reddine karar vermiştir.
• Anılan idare mahkemesince verilen 11.6.1997 tarih ve E:.1996/905, K:1997/902 sayılı kararın, olayda idarenin kusuru olup olmadığı hususunun araştırılmadığı, ceza davasının sonucu beklenilmeden ve bilirkişi raporuna yönelik itirazlar dikkate alınmadan karar verildiği ileri sürülerek davalı idarece: bilirkişi raporuna yönelik itirazda da belirtildiği şekilde maddi tazminat miktarının eksik hesaplandığı, takdir edilen manevi tazminat miktarlarının da düşük olduğu ileri sürülerek davacılar tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
• Davacılar, 7.3.1993 tarihinde davalı idareye bağlı hastanede görevli nöbetçi doktorların teşhis ve tedavideki kusurları sonucu yakınlarının ölümüne neden olunduğu iddiasıyla uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açmışlardır.
• Bu haliyle, dava konusu uyuşmazlıkta, öncelikle davalı idarenin istihdam
ettiği personel tarafından yürütülen sağlık hizmetinin işleyişindeki kusurun
varlığının ortaya konulması gerekmektedir.
• Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu'nun 5.6.1998 tarih ve 949 sayılı kararının sonuç kısmında .... Acil cerrahi durum gelişebileceğinden şüphe edilen hastanın takipten uzaklaştırılmaması gerektiği halde takipten uzak tutan doktorların kusurlu oldukları, ancak otopsi yapılarak ölüm sebebi tespit edilmediğinden kusur oranları hakkında tıbben kanaat beyan edilemediğinin mütalaa olunduğu, 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.9.1998 tarih ve 1996/96 sayılı yazısı ile genel kurulca rapor düzenlenmesinin istenilmesi üzerine. Adli Tıp Kurumu Kanununun 15/a maddesi uyarınca Adli Tıp Genel Kurulunun 26.11.1998 tarihli oturumunda konunun görüşülmesi üzerine alınan 148 sayılı kararda; ... kesin ölüm nedeni belirlenememiş olmakla beraber 6.3.1993 tarihinde hastalığı başlayıp 8-9 saat kadar sonra ölüm meydana geldiğine, hastaneye her iki müracaatında da yeterli takip ve araştırma yapılmadığı, uygulanan tedavi yöntemlerinin yetersiz olduğu belli olduğuna -göre, hastayı yatıp gerekli takip ve özeni göstermediklerinden hastayı muayene eden üç doktorun her Dirinin ayrı ayrı 2/8 ( Sekizde iki ) oranında kusurlu bulunduğu, geriye kalan kuburun hekimlere atfedilmeyecek diğer nedenlere bağlı olduğu yolunda kanaat belirtilmiştir.
• Bu haliyle, ölüm olayının meydana gelmesindeki kusur oranları araştırılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir