• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE 1 ORTA VE UZUN VADELİ FİNANSMAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE 1 ORTA VE UZUN VADELİ FİNANSMAN"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜNİTE 1 ORTA VE UZUN VADELİ FİNANSMAN

İşletmeler ihtiyaç duydukları fonları kısa orta ve uzun vadeli olarak sağlamaktadırlar. Kısa vadeli fonlar işletmenin dönen varlıklarının finanse edilmesi için kullanılır. Orta ve uzun vadeli fonlar ise işletmelerin duran varlıklarının finansmanında kullanılır.

İşletmeler sağladıkları kısa vadeli fonları başka varlıkları ile geri ödeler(Başka varlıklarını paraya çevirerek öderler). Orta ve uzun vadeli fonlar ise işletmenin gelirleri ile geri ödenmektedir.

ORTA VADELİ FİNANSMANIN ÖZELLİKLERİ VE TÜRLERİ: Orta vadeli finansman kaynakları ortak özellikler taşımaktadır. Bu özellikler, kredinin süresi, kredinin geri ödeme planı ve kaynak ile sağlanan fonların güvencesi olmak üzere 3 grupta incelenir.

*Kredinin Süresi: Ortak bir kanı olmamakla birlikte orta vadeli finansman kaynakları süresinin 1 ile 10 yıl arasında olduğu kabul edilmektedir. Ancak orta vade ülkelerin ekonomik koşullarına göre 1-5 yıl arasında değiştiği de belirtilmektedir. Bu nedenle bazı ekonomilerde uzun vade ile orta vade birbirine karıştırılabilmektedir.

*Kredinin Geri Ödenmesi: Orta vadeli finansman kaynakları genellikle belirli bir plana göre, yıllık taksitler dahilinde ödenirler.

Bunla birlikte krediyi veren kurum ile krediyi kullanan işletme arasındaki anlaşmaya göre, anapara ve faiz ödemeleri esnek bir geri ödeme planı ile yapılabilir. Krediyi geri ödeme değişik şekillerde olabilir. Geri ödemelerin daha çok eşit taksitlere ve yalnızca sabit tutarlı anapara ödemelerine faiz eklenmesi yoluyla yapıldığı görülmektedir. Eşit taksitlerle geri ödemelere ilişkin olarak hesaplamaları yapabilmek için anüite (Eşit taksitli ödemeler dizisi) tekniklerinden yararlanılmaktadır.

Orta vadeli finansman kaynakları kısa vadeli kaynaklara göre daha az başvurulan kredi türü olmasına rağmen, bu tür krediler ile sağlanan fon kaynaklarının tutarı kısa vadeli kredilere göre daha fazladır. Orta finansman kaynakları genellikle tevsi, yenileme ve modernizasyon yatırımları için kullanılır. Bu bağlamda kredinin geri ödenmesi bu yatırımlardan elde edilecek gelirlere bağlıdır.

*Kaynak ile Sağlanan Fonların Güvencesi: Orta vadeli krediler genellikle krediyi talep eden ve kredi veren kurum arasında belirli anlaşmalar yapılarak sağlanmaktadır. Kredi veren kurumlar, kredinin geri ödenmesini garanti altına almak için belirli sözleşmeler yaparak kredi vermeyi tercih ederler. Zamanın uzaması dolayısıyla belirsizliğin ve buna bağlı olarak riskin artması nedeniyle bu sözleşmelerde işletmenin finansal riskinin artmasını önleyen hükümler ile kredi sağlanır. Tutarı az olan orta vadeli krediler, piyasada yeterince tanınan büyük işletmelere teminatsız şekilde sağlanırken, piyasada yeterince tanınmayan, riskli , küçük ve orta büyüklükteki işletmelere daha fazla güvence sağlanarak verilmektedir.

ORTA VADELİ FİNANSAMAN KAYNAKLARI TÜRLERİ: Literatürde orta vadeli finansman kaynakları genellikle orta vadeli banka kredileri, orta vadeli yatırım malları kredileri, rotatif krediler, forfaiting ve Leasing şeklinde incelenmektedir..

*Orta Vadeli Banka Kredileri: Bankalar mevduat yoluyla fon toplayarak, topladıkları bu fonları belirli bir faiz ödemesi karşılığında, kredi şeklinde ihtiyaç duyan kişi ve kurumların kullanımına sunarak, fonların akımının sağlanmasında önemli rol üstlenmektedirler. Bununla birlikte bir kredi anlaşması, ihtiyaç duyulan kredi miktarına bağlı olarak tek bir borç veren tarafından veya bir grup tarafından verilebilmektedir. Kredinin bir grup tarafından verilmesi durumunda kredi, sendikasyon kredisi adını almaktadır ve kredinin yönetimi bir veya iki aracı banka tarafından yapılmaktadır. Diğer yandan bankaların fon kaynakları istenilen düzeye ulaşmamış ise bankalar geri ödenmeme riskini göz önüne alarak uzun ve orta vadeli krediler yerine kısa vadeli kredileri tercih etmektedirler.

Banka kredileri yeni alınacak varlıkların finansmanında, mevcut borçların yeniden finansmanında veya sermaye yapısındaki kaldıraç etkisini arttırmak gibi amaçlarla kullanılabilmektedir.

Çalışma sermayesi kredileri, hammadde ve enerji gibi temel ihtiyaçların alımı için gerekli olan günlük harcamaların karşılanması amacıyla alınan kredilerdir ve süreklilik arz ederler. Uzun vadeli banka kredileri ise, arazi, bina, makine gibi sabit varlıkların satın alınmasında veya uzun vadeli çalışma sermayesinin finansmanında kullanılır.

İşletmenin likidite sıkıntısı önemli boyutlara ulaştığında işletme sermayesinin arttırılması için de orta vadeli krediler kullanılmaktadır.

Orta Vadeli Kredi sunulmasının temel koşulları ise şu şekilde özetlenebilir.

*Projenin düzenli fon yaratacak nitelikte olması

*Firmanın sermaye yapısına uygun olması

*Uzun süreli satış ve kar tahminlerinin yapılabilmesi

*Firmanın yeterli güvence sunabilmesi.

(2)

*Orta Vadeli Yatırım Malları Kredileri: İşletmeler orta vadeli krediler yoluyla sağladıkları fonları, yatırımlarının finansmanında kullanabilirler. İşletmeler sağladıkları bu fonlarla, bina , makine, arazi gibi sabit kıymetleri peşin satın alma yerine kredili satın aldıklarında yatırım malları kredileri ortaya çıkmaktadır. Orta vadeli yatırım malları kredilerinden genellikle piyasada tam olarak tanınmayan ve piyasalardan uygun şartlarda fon sağlayamayan, imalat, inşaat ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet gösteren küçük ve orta büyüklükteki işletmeler büyük ölçüde yararlanmaktadır. Bu tür krediler yardımıyla belirtilen türdeki işletmeler, başka yolla satın alamayacakları sabit kıymetlere uygun koşullarda kavuşabilmektedir.

ÖNEMLİ: ülkemizde yatırım malı üretimini teşvik etmek için, TCMB nezdinde 16/10/1985 tarihli ve 85/9967 sayılı Kararname ile

“yatırım malları imalatı teşvik fonu” kurulmuştur.

*Rotatif Krediler: Rotatif kredilerde banka, kredi dönemi boyunca işletmeye fon sağlamayı kabul eder ve borçlu, krediyi istediği tarihte kullanma ve faiz ödemelerinin miktarını belirleme opsiyonuna sahiptir. Başka bir ifadeyle rotatif krediler, işletmenin yatırım malları için gerekli fon kaynaklarını sağlamada kullanılan ticari bankalarına özgü orta vadeli bir finansman kaynağıdır ve belirli teminatlar karşılığında bankaların işletmelere yine belirli limitler çerçevesinde kullandırdığı bir kredi türüdür. Rotatif kredilerin uygulanmasında genellikle bankalar günlük faiz işletmektedirler ve işleyen faizin ödemeleri 3 ayda 1 gerçekleşmektedir.

Rotatif krediler borçluya, borçlanma, ödeme ve yeniden borçlanma konusunda esneklik sağlamaktadır. Sağladığı bu avantajlar nedeni ile rotatif kredilerde belirli bir ücret söz konusudur. Bu ücret aşağıda sırlanan bileşenlerden oluşmaktadır.

*İşletmenin krediyi arzu ettiği şekilde düzenleyebilmesi nedeniyle ortaya çıkan hesap ücreti

*Bankanın kredi kapasitesinin bir kısmını işletmeye ayırması nedeniyle talep ettiği taahhüt ücreti

*Baz puan olarak belirlenen faiz maliyeti.

*Forfaiting: Forfaitin, bankanın (Forfaiter) , ihracatçı şirketin vadesi 3-4 yıla kadar olan emre yazılı senetlerini satın aldığı orta vadeli ihracat finansmanı yöntemidir. Forfaiting mal ve hizmet ihracatından doğan ve gelecekte tahsil edilecek orta vadeli ve uygulamada bir banka tarafından garanti edilmiş senetli ya da senetsiz bir alacağın, vadeden önce satılarak bedelinin tahsil edilmesidir.

Dış ticaret finansmanında, foctoring’e nispeten benzeyen ancak daha çok orta vadeli senetli alacakların yönetiminde kullanılan Forfaiting den genellikle piyasada tanınan itibarlı işletmeler yararlanabilmektedir.

Forfaiting bir iskonto işlemidir ve genellikle yatırım malları ve altı aydan uzun vadeli işlemler için kullanılır. Alacağın satıcısına

‘’Forfaitist’’ devir alan kuruluşa ‘’Forfaiter’’ adı verilmektedir. Her çeşit senetli ve senetsiz alacak forfaiting konusu olsa da , uygulamada emre yazılı senet ve poliçe şeklindeki ticari alacaklar daha güvenilir oldukları için tercih edilmektedirler.

Forfaiting İşleminin temel unsurları şu şekilde sıralanabilir;

*Alacağın ihracat kaynaklı olması

*İhracattan doğan alacağın banka garantisi ile güvenceye alınması

*Söz konusu satışların kendisine rücu hakkı olmaksızın üçüncü kişilere devredilebilmesi

Forfaiting sürecinin İşleyişinde ise dört taraf bulunmaktadır. Süreçte yer alan bu taraflar; ihracatçı işletme (forfaitist), ithalatçı işletme, ihracatçının bankası (forfaiter) ve ithalatçının bankasıdır (garantör banka).

Forfaitingin ihracatçı açısından yararları şu şekilde sıralanabilir:

• Ekonomik ve politik tüm riskler forfaiter’a yansıtılmaktadır. Ayrıca ihracatçı tahsil yükümlülüğünden kurtulmaktadır.

• Maliyet önceden belirlendiğinden, ihracatçı uzun vadeli faaliyet planı yapabilmektedir.

• Vadeli satışlar anında paraya çevrilebildiğinden, ihracatçının kredili satışlar için kaynak aramasına gerek kalmamakta ve likidite durumu iyileşmektedir.

• İhracatçı, forfaiting işlemi ile kur, transfer ve faiz risklerini forfaiter’a devretmektedir.

•İhracatçı, alıcının kredi değerliliğini saptama, alacakların yönetimi ve tahsili için zaman ve kaynak ayırma gereğinden kurtulmaktadır.

(3)

*Leasing: Leasing kiralayan olarak isimlendirilen varlık sahibi ile kiracı olarak isimlendirilen kullanıcı arasında yapılan sözleşmedir.

Yani, belirli bir süre için kiralayan (lessor) ve kiracı (lessee) arasında imzalanan ve üreticiden kiracı tarafından seçilip, kiralayan tarafından satın alınan bir varlığın mülkiyetini kiralayanda, kullanımını ise kiracıda bırakan bir sözleşmedir. Leasing ile malın kullanımı, belirli bir kira ödemesi karşılığında kiracıya bırakılmaktadır.

Finansal kiralama, varlık sahibinin, varlığın kullanım hakkını, varlığın kullanım süresince ödeyeceği kira bedeli karşılığında kiracıya devrettiği bir anlaşmadır. Her türlü taşınır taşınmaz mal, leasing konusu olabilmektedir. Ancak marka, patent , lisans hakkı ile yazılım gibi maddi olmayan haklar leasinge konu olmamaktadır. Buna göre, hammadde ve ara malı niteliğinde olan ve kullanıldığında tüm özelliklerini yitiren mallar da leasing konusu olmaktadır.

Uygulamada birçok leasing türü bulunmaktadır. Temel olarak leasing türleri şu şekilde sıralanabilir:

Yurtiçi Kiralama: Genel anlamda kiralayan şirket ile kiracının aynı ülkede faaliyet gösterdiği leasing türüdür.

Uluslararası Kiralama: Leasing şirketinin Türkiye dışında olması ve leasing işletmelerinin bu şirket tarafından yürütülmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Uygulama adımları şu şekildedir:

• Leasinge konu olan mal Türkiye’ye geçici ithalat rejimi çerçevesinde ithal edilir.

• Malın leasing dönemi sonunda Türkiye’de kalması durumunda teminat mektubundaki vergiler ödenir.

• Sözleşme Hazine Müsteşarlığı tarafından uygun görüldüğü takdirde onaylanır.

• Kiralar döviz olarak transfer edilir, her kira üzerinden %1 oranında Kurumlar Vergisi ödenir.

Finansal Kiralama: Kiracı açısından bir satın alma anlaşmasıdır. Kiralanmış varlık kiracının bilançosunda bir varlık olarak rapor edilmekte ve taahhüt edilmiş yükümlülükler de bilançoda yer almaktadır. Diğer yandan varlığın amortismanı, kiracı tarafından ayrılmaktadır. Bir kiralama işleminin finansal kiralama sayılabilmesi için aşağıdaki kriterlerden en az birini taşıması gerekmektedir:

• Kiralama dönemi sonunda, kiracıya, varlığı, beklenen piyasa değerinden daha düşük bir fiyata satın alma opsiyonun tanınması

• Kiralama döneminin en az varlığın faydalı ömrünün %75’i kadar olması.

• Kiralama dönemi sonunda varlığın mülkiyetinin kiracıya devredilebilmesi.

Operasyonel Kiralama: Vadeleri genellikle 3 ile 5 yıl arasında değişen, dönülebilir nitelikte ve kiralayanın yalnızca varlığın satın alınması ve sigortalanmasından sorumlu olduğu anlaşmalardır. Bu kiralama türünde vade, varlığın ekonomik ömründen daha kısa olmaktadır. Operasyonel kiralama ve finansal kiralama türünü birbirinden ayıran farklılık, risklerin ve sahipliğin transferi ile ilgilidir.

Satma ve Geri Kiralama: Bir varlığın kiralanmasının maliyeti, vergi avantajı nedeni ile satın alınmasından daha düşük olmaktadır.

Bu nedenle hâlihazırda satın alınmış bir varlık satılarak kiralanabilir ve kiralamanın sağladığı maliyet avantajından yararlanılabilir.

Bu leasing türünde kiracı kendi elinde bulunan bir yatırım malını veya sabit kıymeti finansal kiralama şirketine satarak bedelini tahsil etmektedir. Karşılığında saptanan süre içinde kiralarını ödeyerek dönem sonunda söz konusu mala yeniden sahip olmaktadır Bu tür işlemde satıcı ile kiracı aynı kişidir.

Satışa Yardımcı Kiralama: Satıcı firmalar müşterilerine kendileri tarafından sağlanamayan vadeli ödeme planlarını leasing yoluyla önerebilirler. Satıcı malı peşin olarak satarken, alıcı da malı vadeli olarak almaktadır. Firma kendi satışlarını arttırmakta ve peşin satış yapabilmek için leasing şirketinin pazarlama birimi olarak çalışmaktadır.

Leasing Yönteminin Sağladığı Faydaları da Aşağıdaki şekildedir:

*Düşük Maliyet: Leasing ile sağlanan yatırım malının finansman maliyeti, diğer finansman kaynaklarına göre daha avantajlıdır.

Ülkemizde leasinge konu olan mal ve ekipmanlar için 2007 yılına kadar uygulanan %1 KDV oranı, 2007 sonrasında genel olarak

%18’e yükseltilmiştir. 2011 yılındaki son düzenleme ile de bazı yatırım mallarındaki KDV oranı, 2007 öncesinde olduğu gibi %1’e düşürülmüştür.

*Kiraların gider yazılması ve vergi avantajı: Kiralar için leasing şirketi fatura düzenlemektedir. Bu faturalar kiracılar tarafından gider gösterilmekte ve vergi matrahından indirilebilmektedir.

*Likiditenin Artması: İşletmenin kaynaklarını sabit varlıklara yatırması önlenmiş olur.

*Planlama kolaylığı ve sabit maliyet: Ödeyeceği tüm paraları daha önceden bildiği için sabit maliyet söz konusudur.

*Bilanço dışı işlem olması: Leasinge konu olan varlıklar İşletmelerin mülkiyetinde olmadığı için bilançoda gösterilmez. Bu durum işletmenin öz kaynak/borç oranını yükselteceğinden, kredibilitesinin artmasına yol açmaktadır.

*Riskin azaltılması: Kiralanan varlığın, teknik gelişmelerin gerisinde kalma riskinden korunması sağlanır. Leasing yönteminin sakıncaları ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

(4)

*Hurda Değer: Kiralanan varlığın mülkiyeti, kiraya verende kaldığı için kiralama dönemi sonunda varlığın hurda değerinden kiracı faydalanamayacaktır.

*İpotek: İşletmeler kiralama ile kullandıkları varlığın mülkiyetine sahip olmadıkları için varlıkları ipotek edemezler.

*Maliyet: Kredi limiti dolmuş küçük işletmeler için kiralama, tek seçenek olarak kalmaktadır ve artan risk nedeniyle kira maliyetleri artmaktadır.

*Amortisman: Sabit değerlerin kiralanması durumunda hızlandırılmış amortisman yönteminden faydalanılamamaktadır.

*Kur farkı: Uluslararası kiralamada ödemelerin dövizle yapılması nedeniyle kurda oluşabilecek kur farkları maliyetleri artırmaktadır.

UZUN VADELİ FİNANSMAN KAVRAMI VE ÖZELLİKLERİ: İşletmeler sürekli olarak kullandıkları duran varlıkları finanse edebilmek için uzun vadeli finansman kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bununla birlikte işletmeler özellikle kuruluş aşamasında ve yeni yatırım zamanlarında da uzun vadeli finansman kaynaklarına ihtiyaç duymaktadırlar. İşletmelerin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli finansman kaynakları ise ortaklar tarafından işletmeye sağlanan öz kaynaklardan ve borçlanma yoluyla sağlanan yabancı kaynaklardan oluşmaktadır.

Borçlanma yoluyla finansman, İşletmelerin öz kaynakla finansman, işletmelerin öz kaynakla finansmana göre daha maliyetle fonlama yapmasına olanak sağlamaktadır ve yeniden yapılandırma imkanın olması sebebiyle öz kaynak ile finansmana göre daha esnek bir finansman yoludur. Ayrıca borçlanma, işletmelere kaldıraç etkisinden yaralanma imkanı sunmaktadır. Ancak diğer yandan borçlanma , işletmenin risk düzeyini de arttırmaktadır.

İşletmeler borçlanma politikalarında, taşıdığı riske göre borçlanma maliyetini minimize eden, koşulları ağır olmayan ve gelecekte ortaya çıkabilecek borçlanma ihtiyaçları için maksimum esnekliği sağlayan borçlanma araçlarını tercih etmelidirler.

Sermaye piyasası gelişmiş olan ekonomilerde işletmelerin borçlanma ile uzun vadeli kaynak sağlamada en çok başvurdukları yollardan birisi tahvil ihraç etmektir.

İşletmeler benzer şekilde uzun vadeli finansman ihtiyacını hisse senedi ihracıyla da sağlayabilirler. Bazı durumlarda ise işletmeler otofinansman yoluyla öz kaynaklarını artırabilecekleri gibi, finansal kurumlardan uzun vadeli borç alarak yabancı kaynaklardan fon sağlamaktadırlar.

Uzun vadeli finansmandaki en temel ayrım borç ve öz sermaye ayrımıdır. Bununla birlikte varan ve hisse senedi karşılığı değiştirilebilir borç senetleri gibi hibrit enstrümanların ortaya çıkmasıyla borç ve öze sermaye arasındaki sınır giderek ortadan kalkmaya başlamıştır. İşletmeler zamanla artan finansman araçları ile birlikte ihtiyaç duydukları uzun vadeli fonları dezavantajlarına katlanmadan kullanmanın yollarını aramaktadır.

HİSSE SENETLERİ: İşletmelerin sermaye piyasasından uzun vadeli fon sağlamada kullandıkları en önemli finansman araçlardan biri hisse senedidir. İşletmeler gerek ilgili kanunlardan yararlanarak gerekse de ihtiyaç duydukları öz sermayeyi sağlamak amacıyla sermaye artırımına gitmektedirler. Bu işlemin sonucunda tedavüle çıkardıkları hisse senetleri ise menkul kıymet borsasında işlem görebilmektedir.

Hisse senedi, sermaye paylara bölünmüş ve karşılığında kıymetli evrak niteliğinde pay senedi çıkarabilen anonim şirket veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin yasal şekillere uygun olarak düzenledikleri belgeler olup, sermayenin belli bir oranını temsil eden ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı sağlayan menkul kıymetlerdir.

ÖNEMLİ: Halka açık anonim şirketler, hisse senetlerinin halka arz eden şirketlerdir. Hisse senedi sahiplerinin sayısının 250’yi aşmaması durumunda veya şirket yazılı veya sözlü şekilde halkı ortaklığa çağırırsa, bu anonim şirket, halka açık şirket sayılı ve SPK ya tabi olur.

NOT: Esas sözleşmede taahhüt sahiplerince taahhüt edilen, şirketin tescilinden itibaren en geç 2 Ay içinde halka arz edileceği esas sözleşmede belirtilmiş ve ayrıca garanti edilmiş bulunan nakdi payların karşılıklarının satıştan elde edilen gelirden ödeneceği belirtilmiştir.

Hisse senetleri, anonim şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıklarda, payları temsil eden bir menkul kıymettir ve sahibine her türlü ortaklık haklarından yararlanma imkanı sağlamaktadır. Bu haklar;

*Şirket Yönetimine Katılma ve Oy kullanma Hakkı: Hisse senedi sahiplerinin en önemli haklardan biri de oy kullanma hakkıdır.

Şirketler faaliyetlerine başlamadan önce yönetim ve denetim kurulu üyelerini seçerler. Yönetim ve denetim kurullarının seçimi ise ortakların oylarıyla gerçekleşmektedir. Bu hak hisse sahibine şirket yönetim kurulunu seçme hakkını vermektedir ve bununla birlikte hisse sahibi yönetim kuruluna seçilebilmektir.

*Şirket Karından Pay Alma Hakkı: Pay sahibinin en önemli haklarından biri şirket karından pay almasıdır. Kar payı pay sahibinin, kazanılmış haklarından olmakla birlikte sınırlandırılabilir.

*Rüçhan Hakkı: Rüçhan hakkı, ortağın mevcut sermayedeki payı oranında arttırılan sermaye kısmından da aynı oranda pay alma hakkını ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile eski hissedarların şirketteki ortaklık yüzdelerini sürdürmeleri amacıyla yeni çıkarılacak hisse senetlerini sahip oldukları pay yüzdesiyle orantılı olarak ilk önce satın alma hakkı olarak tanımlanabilir.

*Tasfiyeden Pay Alma Hakkı: Tasfiyeden pay alma hakkı, tasfiye sonucunda bir pozitif bakiye kalması halinde geçerlidir. Her hisse senedi sahibi, bu bakiyeye payı oranında iştirak etmektedir. Hisse senetleri, belirtilen hakları sağlamakla birlikte sahiplerine bazı sorumluluklarda yüklemektedir. Gerek kuruluş aşamasında gerekse sermaye artırımına iştirak taahhüdünde bulunan bir ortak, taahhüdünü yerine getirmek ile yükümlüdür.

Hisse senedi fiyat kavramındaki başlıca tanımlamalar ise nominal fiyat ve piyasa fiyatıdır. Çıkarılacak hisse senedinin piyasa değeri ile nominal değeri arasında fark yoksa işletmenin senedin fiyatının belirlenmesinde herhangi bir seçeneği Yoktur. Ancak şirketler belirledikleri amaçlar doğrultusunda hisselerini nominal değerin üzerinde de satabilmektedirler.

*Nominal (İtibari) Fiyat: Hisse senedinin üzerinde yazılı olan fiyattır.

*Piyasa Fiyatı: Hisse senedinin sermaye piyasasında alınıp satıldığı fiyat, o pay senedinin piyasa fiyatı olarak tanımlanır.

Hisse senetleri dolaşımlarına ve sahiplerine sağladıkları çıkarlara göre 2 ye ayrılmaktadır. Dolaşımlarına göre hisse senedi türleri ise kendi içinde nama ve hamile yazılı olarak ikiye ayrılmaktadır.

(5)

*Nama Yazılı Hisse Senetleri: Esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirketlerin hisse senetlerinin nama yazılı olması esastır. Nama yazılı hisse senetleri ortak sayısının tespitinde, ortakların tanınması ve takibinde, malvarlığının korunmasında ve vergi kaybının önlenmesinde avantajlara sahiptir.

*Hamiline Yazılı Hisse Senetleri: Hamiline yazılı hisse senetlerinde sendin hamili kim ise, o kimsenin hak sahibi sayılacağı anlaşılan hisse senetleri hamiline yazılı hisse senetleridir. Hamiline yazılı hisse senetlerinin gerçek anonimliği sağlama, devir kolaylığı, sınai mülkiyetin yaygınlaşmasına yardım etme, tasarruf sahibi açısından gizlilik temin etme gibi avantajları bulunur.

Sahibine Sağladıkları Çıkarlar açısından hisse senetleri şu şekilde sıralanabilir:

*Adi Hisse Senedi: Hisse senetleri, ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa sahiplerine eşit haklar sağlarlar. Bu tip hisse senetlerine adi hisse senetleri denir.Bu tip hisse senetlerine adi hisse senetleri denir. Adi hisse senetleri, toplantılarda oy hakkı sağlayarak hisse sahiplerine yönetime katılım imkânı sunarlar. Bunun yanında kârdan pay alma ve şirketin tasfiyesi durumunda diğer yükümlülükler yerine getirildiği takdirde, yatırımın geri ödenmesini, diğer bir ifadeyle tasfiyeden pay alma hakkı sağlarlar.

Türleri bakımında diğer hisse sahiplerine göre en büyük riske adi hisse senedi sahipleri sahiptirler. Ancak şirketin başarılı olması durumunda ise yüksek temettü ve sermaye kazancı elde edebilirler.

*İmtiyazlı Hisse Senetleri: Bazı yönleriyle tahvillere, bazı yönleriyle adi hisse senedine benzeyen hibrit menkul kıymetlerdir.

Tahvillerde olduğu gibi , imtiyazlı hisse senetleri de bir nominal değere sahiptir ve adi hisse senetlerine kar payı dağıtımı yapılmadan önce imtiyazlı hisse senetlerine sabit bir kar payı ödemesi yapılmaktadır.

Değiştirilebilir hisse senetleri, daha sonraki bir tarihte adi hisse senetlerine dönüştürülebilmektedir. Kümülatif bir imtiyazlı hisse senedinde ise vaktinde ödenmeyen temettüler daha ilerideki bir tarihte ödenebilmektedir. Baz› hisse senetleri ise nominal değer üzerinden geri alınabilen imtiyazlı hisse senetleridir

İmtiyazlı hisse senetlerinin borç mu yoksa öz sermayeye mi daha çok benzediği, şirkete ilişkin finansal oranlar hesaplanacağı zaman önem kazanmaktadır. Bu bağlamda yapılacak ayrım taşıdıkları özelliklere göre şu şekilde yapılabilir:

• İmtiyazlı hisse senetleri için vakti geçen temettüler er ya da geç ödeniyorsa, diğer bir ifadeyle kümülatif davranıyorlarsa öz sermayeden daha çok borç olarak görülebilir.

• İmtiyazlı hisse senetleri değiştirilebiliyorsa ve değişim tarihi yakın ise borçtan daha çok öz sermaye özelliği gösterirler.

• İmtiyazlı hisse senetleri nakde çevrilebiliyorsa, borca daha yakındırlar

• İmtiyazlı hisse senetleri yönetime katılım hakkı sağlıyorlarsa, öz sermaye niteliği daha fazladır.

Kurucu Hisse Senetleri: Kurucu hisse senetleri, belli bir sermaye payını temsil etmeyen ve yönetime katılma hakkı vermeyen hisse senetleridir. Bu senetler işletmenin kuruluşu sırasında kişilerin hizmeti karşılığı olarak, ana sözleşme hükümlerine göre şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı vermektedir.

Primli ve Primsiz Hisse Senetleri: Türk hukuk sisteminde nominal değeri bulunmayan hisse senedi ihracı söz konusu değildir.

Üzerinde yazılı değer ile ihraç edilen hisse senetlerine primsiz, nominal değerlerinden yüksek bir bedelle ihraç edilen hisse senetlerine primli hisse senedi denir.

Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri: Yeni taahhüt veya ödeme yolu ile çıkarılan ve bir bedel karşılığında sahip olunan hisse senetlerine bedelli hisse senetleri adı verilmektedir. Diğer bir ifadeyle ihracı ile dışardan ortaklığa belirli bir nakit girişi olan hisse senetlerine bedelli hisse senedi adı verilir. Bedelli hisse senetleri;

• Kuruluş aşamasında,

• Sermaye artırımlarında,

• Rüçhan hakkı kullanımıyla eski ortaklar tarafından,

• Halka arz yoluyla üçüncü kişiler tarafından satın alınırlar.

Oydan Yoksun Hisse Senetleri: Oydan yoksun hisse senetleri, anonim şirketlerin sermaye artırımı ile ihraç edebilecekleri ve oy hakkı haricinde sahibine kâr payından ve istenildiğinde tasfiye bakiyesinden imtiyazlı olarak yararlanma hakkı ile diğer ortaklık haklarını sağlayan hisse senetleridir.

OTOFİNANSMAN: İşletmeler uzun vadeli fon gereksinimlerinin bir kısmını da otofinansman yoluyla sağlamaktadır. Diğer bir tanımla otofinansman, bir işletmenin kendi gücü ile öz sermaye yaratmasıdır. İşletmeler otofinansmanı yedek akçeler, amortismanlar ve uzun vadeli karşılık ayrılması yoluyla gerçekleştirmektedirler.

TAHVİLLER: Sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ekonomilerde işletmelerin uzun vadeli kaynak sağlamak için başvurdukları başlıca yollardan biri de tahvil çıkarmaktır. Ülkemizde anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetlerine tahvil adı verilmektedir.

Tahviller, kamu kuruluşları veya şirketlerin halktan borçlanarak sağlayacakları fonlar için seri halinde çıkardıkları, eşit kıymete ve aynı ibareli , kanun şekil şartlarına uygun olarak düzenlenen borç senetleridir.

Bir işletmenin çıkardığı tahvilleri satın alarak işletmeye fon sağlayan kimselere karşı sorumluluğu genellikle borç almış bir kimsenin sorumluluğuna benzer. Bu sorumluluk öngörülen tarihlerde anapara ve faiz ödeme zorunluluğudur.

Özel sektör tahvilleri , işletmeler tarafından ihraç edilen tahvillerdir.

NOT: Özel sektör tahvilleri devlet tahvillerinden farklı olarak geri ödememe riski taşırlar. Devlet tahvillerinin ödenmeme riski sıfır olarak kabul edilir.

Tahvil vadelerinin uzunluğu ülkeden ülkeye farklılık gösterse de genellikle 5 yıl ve daha uzun vadeli olarak çıkarılmakta, faiz ödemeleri de 3 Ayda bir, 6 Ayda bir, 1 Yılda bir kuponlara bağlı olarak yapılabilmektedir.

Halka Açık Anonim Ortaklarda Tahvil İhraç Tavanı Şu Şekilde Formüle Edilebilir:

Tahvil İhraç Tavanı = (Çıkarılmış(Ödenmiş sermaye) + Yedek Akçe + Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu) - Zararlar Halka Açık Olmayan Anonim Oraklarında Tahvil İhraç Tavanı İse Şu Şekilde Formüle Edilebilir:

Tahvil İhraç Tavanı = (Çıkarılmış(Ödenmiş sermaye) + Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu) - Zararlar

Tahvilin değerini ve bunun sonucunda bir tahvilin başka bir tahvile göre talebinin yüksekliğini doğuran etmenler şu şekildedir;

*Tahvilden Sağlanacak Gelir *Tahvili Çıkaran İşletmenin Geliri *Tahvilin Risk Durumu

(6)

Tahvil Türleri Kendi İçlerinde Farklı Kriterlere Bağlı Olarak Şu Şekilde Sırlanabilir:

*Devlet ve Özel Sektör Tahvilleri: Maliye bakanlığı tarafından belli amaçlarla çıkarılan dahili istikraz tahvilleri uzun vadeli, hazinen dönemsel ihtiyaçları için çıkarılan tahviller ve hazine bonoları ise kısa vadelidir. Ancak enflasyonun yükseldiği dönemlerde tüm tahviller 1-2 Yıllık süreyle kısa vadeli ihraç edilir.

*Primli ve Primsiz Taviller: İhraç edilen bir tahvil üzerinde yazılı değerle satışa çıkarılmasına başabaş tahvil adı verilmektedir.

Nominal değerinden daha aşağı bedelle satışa çıkarılan tahviller ise primli tahvildir.

*İkramiyeli Tahviller: Tahvillerin satışını teşvik etmek için faiz ve erken satış priminden başka para ikramiyeli de verilebilmektedir. Ancak her ne isim altında olursa olsun, alıcılara sağlanacak menfaatler tahvilin itfa tablosunda belirtilen faiz ödeme tutarının içindedir.

*Garantili ve Garantisiz Tahviller: Çıkarılan tahvillerin satışını arttırmak için bir bankanın veya şirketin bağlı olduğu holding garantisi sağlanabilmektedir. Banka veya holdingin garantisi, çıkarılan tahvillerin ana para ve faizlerinin vadelerinde geri ödemesini kapsamaktadır.

Garantisiz tahviller, aslında garantisiz olmakla beraber, ihraç eden şirketin malvarlığının teminatı altında olabilir. Şirket, bu borcu karşılayacak malvarlığı göstermiyorsa zayıf bir tahvil, şirketin tahvillerinin ana para ve faizlerini karşılayacak gücü yoksa çürük tahvil söz konusudur.

*Sabit ve Değişken Faizli Tahviller: Tahvil vadesi boyunca faiz oranı sabit ya da değişken olabilir. Enflasyonun yükseldiği dönemlerde piyasa cari faiz oranının tahvil faiz oranlarını kısa zamanda geride bırakması ve faiz oranlarının sürekli olarak oynaklığının artması tahvil piyasasında istikrarsızlığa neden olacaktır. Değişken faizli tahviller bu tür durumlarda tahvil piyasasının tıkanmaması için ileriye dönük faiz riskini ortadan kaldırmak üzere SPK tebliğleriyle düzenlenmiştir. Ülkemizde faiz ödemeleri 3,6 Aylık yada 1 Yıllık dönemler itibariyle kuponlara bağlı olarak yapılabilmektedir.

*Endeksli Tahviller: Endeksli tahviller özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde görülen bir tahvil uygulamasıdır. Yüksek enflasyonun olduğu dönemlerde tahvil sahibinin , anaparasının değerini korumak amacıyla belli bir dövize veya altına endeksli tahviller çıkarılabilir.

Dövize endeksli tahvil, döviz kurlarında beklenenin üstünde artış olması halinde ihraç edeni mali bakımdan zarar sokabileceği için riskli bir fon temin aracıdır.

*Kara İştirakli Tahviller: Anonim ortaklıklar , tahvillere verilecek kar payının hesap şekli ve zamanını tahvilin ön yüzünde göstermek şartıyla kara iştirakli tahvil ihraç edebilirler. Kara iştirakli tahvilin diğer tahvillerden tek farkı gelirin maktu bir faiz oranı olarak değil, çıkaran ortaklığın bilanço karından pay şeklinde olmasıdır.

HİBRİT ENSTRÜMANLAR: Büyüyen ve yeni kurulan şirketler dış kaynaklı finansman ihtiyacı duymaktadırlar. Bu ihtiyaç genelde banka kredileri ile karşılansa da kredilere ulaşma şartları gittikçe zorlaşmaktadır. Özellikle orta ve küçük ölçekteki kuruluşlar ile yeni ve kurulmakta olan şirketlerin riskleri yüksek olduğundan kredi alma olanakları büyük çapta kısıtlanmıştır.

Hibrit menkul kıymetler özellikle yeni ve büyüyen şirketlerin yatırımcı çekmek amacıyla kullanıldığı araçlardır.

VARANT: Varant, belli bir varlığın önceden belirlenmiş fiyat üzerinden, belirlemiş bir tarihte veya öncesinde, alma veya satma hakkı veren bir menkul kıymettir. Varantlar, banka ve aracı kurum gibi finansal kuruluşlar tarafından ihraç edilebileceği gibi işletmeler tarafından da ihraç edilebilmektedir.

Varantlar borsada kote olan finansal araçlar olup, kolayca alınıp satılabilmektedir ve dayanak varlığı hisse senedi, endeks, döviz, emtia vb. olabilmektedir. Finansal varantlarda, varantın türünü DAYANAK VARLIKLAR belirlemektedir.

Borçlanma aracına eklenen varantlar, borç verene hisse senedine ilişkin haklar tanımaktadır. Hisse senedi satın alma hakkı veren tahviller olarak da tanımlanan şirket varantları tahville birlikte veya tahvilden ayrılarak alınıp satılabilmekte, ikincil piyasada işlem görmektedir. Varanlar elinde bulunduran açısından opsiyonlara benzemektedir Ancak varantlar opsiyon sözleşmelerinden farklı menkul kıymetlerdir. Varanlar, özellikle yeni ve büyüyen şirketlere yatırımcı çekmek içinde kullanılmaktadır.

DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR MENKUL KIYMETLER: Dönüştürülebilir menkul kıymetler yatırımcıya elinde bulunan menkul kıymeti önceden belirlemiş fiyat ve şartlara göre hisse senedi ile değiştirme hakkı sağlayan menkul kıymetlerdir.

Dönüştürülebilir menkul kıymetler yatırımcıya , şirket sermayesine ortak olma dolayısıyla sermaye kazancı elde etme olanağı sağlamaktadır. İhracatçı şirket açısından bakıldığında ise dönüştürülebilir menkul kıymetlerin avantajları aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

• Hisse senedi ihracı yerine dönüştürülebilir menkul kıymet ihracı, hisse senetlerin cari fiyatlarla ihraç edilmesini önleyerek, öz sermayenin zayıflatılmasını engellemekte ve uzun bir dönem için mevcut hissedarların oy kullanma haklarının saklı tutulmasına olanak tanımaktadır.

• Hisse senedi ihracı yerine dönüştürülebilir menkul kıymet ihracı, hisse senedi ihraç dönemini erteleyerek, gelecekte daha yüksek fiyatların oluşmasını sağlayacaktır.

• Dönüştürülebilir menkul kıymetler kendini likidite eden borç niteliği taşımaktadır. Vade geldiğinde ödemenin hisse senedi ile yapılması, fonların şirket bünyesinde kalmasını sağlamaktadır.

DİĞER UZUN VADELİ FİNANSMAN ARAÇLAR: İşletmelerin hisse sendi ,tahvil, otofinansman ve hibrit enstrümanlar dışında yaralanabileceği birçok uzun vadeli finansman kaynağı bulunmaktadır. Bu kaynaklar özellikle borsaya kote edilmemiş veya sermaye piyasalarından borçlanma imkanları kısıtlı olan işletmeler için uygun araçlar olmaktadır.

İşletmelerin uzun vadeli finansman kaynağı sağlama yollarından biri iş melekleridir. İş melekleri, gelecek vaat eden ya da genellikle kurulum aşamasındaki, girişimciler tarafından yönetilen şirketlere yatırım yapmayı isteyen ve elinde serbest fonları bulunan yatırımcılardır. Bu melekler hem kendilerine getiri sağlamayı hem de girişimci ruhu desteklemeyi amaçlamaktadırlar.

Eurotahviller (Euro-bond) ve Yabancı Tahviller: İşletmelerin yararlanabilecekleri alternatif uzun vadeli finansman araçlarıdır.

Euro tahviller, satışa sunulduğu ülkenin para birimi dışında bir para birimi cinsinden, uluslararası bir sendikasyon tarafından ihraç edilen ve birçok ülkede satışa sunulan tahvillerdir. Yabancı tahviller ise, bir işletme, hükümet veya hükümet kuruluşunun belirli bir piyasada satılmak üzere, o ülkenin para birimi cinsinden ihraç ettiği borçlanma araçlarıdır.

(7)

ÜNİTE 2 FİNANSAL VARLIKLARDA DEĞERLEME

DEĞER KAVRAMI: Varlık değerlerini tanımlamada, muhasebe kayıtları, alıcı ve satıcıların tespit ettiği fiyat ve gelecekte sağlanacak nakit akımları esas alınmaktadır. Literatürde değer tanımlarına temel oluşturan yaklaşımlar, ‘’Aktif Bazlı Yaklaşım’’ ,

‘’Piyasa Fiyatı Yaklaşımı’’ ve ‘’Gelir Yaklaşımı’’ olarak 3 grupta ele alınabilir.

Aktif Bazlı Yaklaşım: Varlıkların Kayıtlara yansıyan edinme maliyetlerini esas alır. Bu yaklaşımda bir işletme değerinin bilançoda görüleceği kabul edilmektedir. Aktif bazlı yaklaşımla Defter Değeri, aktif değer ve net aktif değeri tanımlamaları yapılmaktadır.

Piyasa Fiyatı Yaklaşımında Değer: Piyasadaki yatırımcıların varlıklar için belirledikleri fiyatı ifade eder. Varlıkların değeri, piyasa tarafından değerlenmiş benzer varlıkların fiyatı ile karşılaştırılma yoluyla belirlenir. Piyasa fiyatı yaklaşımındaki değer tanımı olarak piyasa değeri kavramı söz konusudur.

Gelir Yaklaşımı: Varlıklara sahip olunmasının yaratacağı kazançları esas alır. Bu yaklaşıma göre varlığın değeri, varlığın ekonomik ömrü boyunca yaratacağı gelirlerin bugünkü değeri ele alınarak bulunur. Gelir yaklaşımında indirgenmiş nakit akımlar yönetimiyle değer tespiti yapılır. Varlıkların bu yaklaşım ile bulacak değeri gerçek değer olmaktadır .Gelir yaklaşım ile bulunacak değeri, firma değeri tanımları yer alır.

*Piyasa Değeri: Bir varlığın alıcı ve satıcı arasında el değiştirmesi halinde oluşan fiyatıdır. Yani, bir varlığın piyasa koşullarında arz ve talebe göre belirlenen fiyatıdır. Piyasa değeri, yatırımcıların etkin değerlemeleri sonucunda fiyatlama yaptıkları durumda gerçek değere eşit ya da gerçek değere yakın olur. Piyasa değeri ve gerçek değer değerleme faaliyetleriyle ilgili en önemli kavramlardandır.

*Gerçek Değer: Bir varlığın sağlayacağı nakit akımları ve riskine bağlı olarak değerleme yoluyla belirlenen değeridir. Yani, Varlıkların değerini etkileyen bütün faktörlerin hesaba katılması sonucunda değerleme modeli kullanılarak belirlenen olması gereken fiyata gerçek değer denilmektedir. Bir varlıktan sağlanacak nakit akımlarının yatırımdan istenen getiri oranı kullanılarak bugüne indirgenmesiyle tespit edilen değer gerçek değerdir. Varlığın gelir yaratma potansiyeli ve yatırımdan arzu edilen getiri oranı gerçek değeri etkileyen en önemli unsurlardır. Bu unsurlar varlığın geçmişteki performansına bağlı olarak tahmin edilmektedir.

*Defter Değeri: İşletmelerde öz kaynakların muhasebe kayıtlarında yer alan değeri ifade eder. Bir varlığın defter değeri, varlığın mali tablolarda yer alan değerinden birikmiş amortismanların çıkarılması sonucu elde edilen değerini gösterir.

Defter Değeri = Toplam Varlıklar – Toplam Yabancı Kaynaklar Formülüdür.

Eğer İşletmenin imtiyazlı hisse senetleri bulunuyorsa, defter değerinin hesaplanmasında aşağıda yer alan eşitlikten yararlanılır.

Defter Değeri = Toplam Varlıklar - Toplam Yabancı Varlıklar - İmtiyazlı Hisse Senetleri

Nakit değerler, ticari alacaklar ve menkul kıymetler gibi dönen varlıkların defter değerleri piyasa değerlerine yakın olabilir Ancak duran varlıkların piyasa değerleri defter değerlerinden farklılık göstermektedir. Maddi olmayan duran varlıkların birçoğu ise defter değeri kapsamında ele alınmamaktadır. İşletmelerin maddi olmayan duran varlıklarına Entelektüel Sermayeleri de denilmektedir. Entelektüel sermaye, patent, marka gibi hakların yanı sıra bilgi, beceri ve insan sermayesi unsurlarını da içerir.

Entelektüel sermayenin birçok unsuru mali tablolarda yer almadığından ve mali tablolar geçmiş değerlere dayandığında varlıkların defter değerlerinin piyasa değerlerinden düşük olması beklenir.

TASFİYE DEĞERİ: Bir işletme faaliyetinin sona ermesi halinde , mevcut varlıkların tümü satılarak elde edilecek gelirden öncelikle vergi ödemeleri ve işletmeye borç vermiş kişi ve kurumlara ödemeler yapılır. Borç ödemelerinde sonra sırasıyla imtiyazlı hisse senedi sahiplerine, adi hisse senedi sahiplerine ve diğer giderle ilişkin ödemeler gerçekleştirilir. Tasfiye halinde, varlıkların satımından elde edilen gelirler üzerinden tüm borçlar ödendikten sonra geriye kalan tutar işletmenin tasfiye değeridir.

Tasfiye değeri işletmenin minimum değerini ifade eder. Piyasa faaliyetlerini başarıyla sürdürmekte olan işletmeler için tasfiye değeri hesaplanması anlamlı değildir. Ancak gelecekte kar elde etme potansiyeli bulunmayan işletmeler için tasfiye değeri anlam ifade edebilir.

İŞLEYEN TEŞEBBÜS DEĞERİ: İşletmenin bir bütün olarak çalışır durumda devir edilmesi halindeki değeri işleyen teşebbüs değerini ifade eder. İşletmenin işleyen teşebbüs değerini belirleyen 3 temel unsur bulunmaktadır. Bunlar, Ek kazanç gücü, Maddi olmayan duran varlıklar ve gelecekteki yatırımların değeridir. Tasfiye değeri, işletme varlıkları ayrı ayrı satıldığı zaman ortaya çıkacak değeri ifade ederken, işleyen teşebbüs değeri varlıkların faaliyet halindeyken yaratacağı değeri gösterir.

NOMİNAL DEĞER VE İHRAÇ DEĞERİ: Bir finansal varlığın üzerinde yazılı olan değeri olarak tanımlanabilir. Bu değer sabit kalmakta, hiç değişmemektedir. Nominal değer finansal varlıkların muhasebe kayıtlarına esas teşkil eder. Ülkemizde hisse senetlerinin nominal değer en az 1 kuruş olabilir.

Hisse senetleri ihraç fiyatının nominal değerden fazla olması durumunda aradaki fark emisyon primi olarak adlandırılır. Hisse senetlerinin nominal değerinin altında ihraç edilmesi yasalarla engellenebilmektedir.

NET AKTİF DEĞERİ VE AKTİF DEĞERİ: İşletmenin varlıklarını toplam cari değeri aktif değeri olarak tanımlanır. Aktif değeri hisse senedi sayısına bölünerek hisse başına aktif değeri hesaplanabilmektedir. İşletmenin aktif değerinden borçların cari değeri çıkarılması sonucunda net aktif değerine ulaşır. Mali tablolarda yer alan varlık kalemlerinin cari piyasa değerleri kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda bulunan net aktif değeri düzeltilmiş defter değeri olarak da isimlendirilmektedir. Aktif değeri ve net aktif değeri aşağıdaki eşitliklerden faydalanılarak hesaplanabilir.

Aktif Değeri = Toplam Varlıkların Cari Değeri

Net Aktif Değeri = Toplam Varlıkların Cari Değeri - Borçların Cari Değeri

FİRMA DEĞERİ VE ÖZ KAYNAK DEĞERİ: Firma değeri, öz kaynak değerinden farklı olarak sadece ortaklar için değil işletmenin gelirleri üzerinde hak sahibi olan tüm tarafları ilgilendirir. İşletme hisselerini satın alan yatırımcılar firma değerini dikkate almazlar, çünkü firma değeri üzerinde borç sağlayan finansal kurumların da hakkı bulunmaktadır. Ortaklıkların dikkate alacağı değer öz kaynak değeridir.

Firma Değeri = İşletmenin Kreditör ve Ortakları İçin Toplam Değeri Öz Kaynak Değeri = İşletmenin Ortakları İçin Değeri

(8)

HURDA DEĞER: Bir sabit kıymetin ekonomik ömrünü tamamladıktan sonraki piyasa değerine hurda değeri denilmektedir.

Amortisman payları tamamen itfa olan bir varlık, muhasebe kayıtları açısından hurda olarak kabul edilmektedir. Hurda değer , bir varlığın ekonomik ömrü sonunda sahip olduğu değeridir.

DEĞERLEME: Makine , hisse senedi, ya da hammadde gibi herhangi bir varlığın satın alınması söz konusu olduğunda varlığın değeri hakkında yargıya varılması gerekliliği ortaya çıkar, Benzer şekilde herhangi bir varlık elden çıkarılmak istenirse değerini bilmeye ihtiyaç duyarız.

Bir yatırımın değeri, yatırımcıların gelecekte sağlayacakları getiri ile ilgili tahmin ve hesaplamalarına dayanır. Bu kurul gün içinde alınıp satılacak future kontratı için olduğu gibi onlarca yıl elde tutulacak tahvil için de geçerlidir. Yatırımdan gelecekte beklenen getirinin tahmini değerlemenin temelini oluşturur. Alıcılar, bir malın değerini, yani bugün ne kadar ödeyeceklerini malın gelecekte saplayacağı getirisinden yola çıkarak hesaplanır.

Bir varlığın değerini belirlemeye yönelik çalışmalara değerleme adı verilmektedir.

Değerleme İhtiyacını Ortaya Çıkaran Sebepler: Hisse sendi yatırımlarında piyasada oluşan fiyatlar, değerleme çalışmaları sonucunda tespit edilen değerler ile karşılaştırılır. Bu sayede hisse senetlerinin alınması, satılması ve elde tutulması kararları verilebilir.

*Halka arzlarda menkul kıymetin fiyatının belirlenmesinde değerleme faaliyetlerinden yararlanılmaktadır.

*İşletmelerin finansman sağlaması esasında değerleme çalışmalarına gereksinim ortaya çıkabilir. Sağlanan fonların geri ödenmesini garanti alacak faktör, işletme değeridir.

*Yeni kurulan işletmelerde erken aşama finansman ihtiyacı karşılanırken değer tespitinde güçlükler yaşanmaktadır. Bu aşamada işletmenin pozitif akımını olmayabilir ve değerleme modelleri uygulanamayabilir.

Birleşme ve satın almalar söz konusu olduğunda değerleme yapma ihtiyacı ortaya çıkar. Çünkü, yatırımlar için yapılacak ödemelerin yatırımın değeriyle karşılaştırılması son derece önemlidir.

İşletmelerde mevcut ve potansiyel ortaklar için değerleme önemlidir. İşletmenin mevcut ortakları piyasa değerinin yüksek olmasını isterler.

İşletmelerde son yıllarda hissedarların varlıklarını en yükseğe çıkartma amacına önem gösterilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, değer temelli yönetim anlayışı doğrultusunda çalışanları ve yöneticileri değeri ortaya çıkaran faktörler ile ilgilenme konusunda teşvik etmek gereklidir. Bu amaçla, çalışanlara hisse senedi verilmesine dayanan prim sistemleri uygulanmaya başlanmıştır.

Etkin Piyasalar Hipotezi ve Değerleme: Finansal varlıkların gerçek değerleri ile fiyatlandıklarını açıklayan hipoteze etkin piyasalar hipotezi denir. Etkin hipotezi, hisse senetlerinin her zaman dengede olduğunu hisse fiyatlarının piyasada mevcut olan bütün bilgileri yansıttığını ortaya koyar. Piyasada varlıkla ilgili yeni bilgiler ortaya çıktığında denge fiyatı farklılaşacaktır. Eğer hipotez doğruysa eksik değerlenmiş hisseleri bulmak için analiz yapmak zaman kaybıdır. Teoriye göre hisse fiyatları gerçek değerleri ile fiyatlanmıştır. Etkin piyasalar hipotezine göre Piyasa değeri ile gerçek değerin dengede olması beklenir.

Piyasa Değeri ve Gerçek Değer İlişkisi: Piyasa değeri, basit olarak bir varlığın arz ve talebe bağlı olarak belirlenen fiyatıdır ve piyasalar üzerinden gözlemlenmesi mümkündür. Gerçek değer ise doğrudan gözlemlenememekte, ancak belirli yöntemlere dayanarak tahmin edilmektedir. Piyasa değeri ve gerçek değer varlığın yaratacağı nakit akımları ve riskine bağlıdır. Ancak, yatırımcıların nakit akımı ve risk algılamaları gerçeği yansıtmayabilir. Bu durumda gerçek değer ile piyasa değeri arasında farklılık meydana gelmektedir. Eğer piyasalar etkinse gerçek değer ve piyasa değeri arasında farklılık oluşmayacaktır.

DEĞERLEMEDE KULLANILAN YÖNTEMLER: Genel olarak değerlemede ’’İndirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi’’ ‘’Çarpanlara Dayalı Değerleme’’ ve ‘’Reel Opsiyonlara Dayalı Değerleme’’ yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemler dışında son yıllarda

‘’Alternatif Değerleme Yaklaşımları’’ olarak adlandırılan yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler ayrı başlık altında açıklanmaya çalışılacaktır.

*indirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi: Her varlık, sağlayacağı nakit akımları ve iskonto oranı faktörlerine dayanılarak tahmin edilebilen gerçek bir değere sahiptir. Gerçek değer,

yatırım dönemi “n” ile gösterildiğinde “n” dönem boyunca sağlanan nakit akımlarının bir iskonto faktörü kullanılarak bugüne indirgenmesiyle bulunur.

İndirgenmiş nakit akımları yöntemiyle gerçek değer hesaplanması aşağıdaki gibi formüle edilebilir.

(9)

Beklenen nakit akımları belirlenirken gelecek ile ilgili tahminlerden yararlanılır. Tahminler olasılık dahilinde yapılır. Nakit akımlarının beklenen değeri ise olasılıklara bağlı olarak aşağıda verilen eşitlik yardımıyla hesaplanır.

İndirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi, genellikle tahmin edilebilir pozitif nakit akımlarına ve iskonto oranı olarak kullanılabilecek risk göstergesine sahip varlıklar için uygulanabilir olmaktadır. İflas durumundaki işletmelerde nakit akımları negatif olarak tahmin edileceğinden yöntem uygun olmayabilir. Ekonomideki konjonktür hareketlerine bağımlı olan işletmelerde olumsuz ekonomi koşullarına bağlı olarak negatif nakit akımı beklentisi ortaya çıkabilir. Bu durumda iflas durumundaki işletmelerde olduğu gibi dönemsel özellik gösteren işletmelerde de indirgenmiş nakit akımları yönteminin uygulanması zorlaşmaktadır. İndirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi en doğru değerleme yöntemi olarak kabul edilmektedir. Ancak, yöntemin başarısı, beklenen nakit akımları ve iskonto oranı hakkında doğru tahminlerin yapılmasına bağlıdır. İndirgenmiş nakit akımları yönteminde kullanılan faktörlerin tespitinde yapılacak hatalar, yanlış değerleme sonuçları ortaya çıkaracaktır.

*Çarpanlara Dayalı Değerleme: Çarpanlara Dayalı Değerleme, piyasa fiyatının değerin belirleyicisi olduğu yaklaşımına dayanan bir değerleme yöntemidir. Çarpanlar işletmenin ya da hisse senedinin piyasa değerinin, söz konusu işletmeyle ilgili herhangi bir performans ölçütüne bölümü ile elde edilir.

Çarpanlar ile değerlemede işletmenin performans ölçütü ve benzer işletmelerin bu performans ölçütüne dayanan çarpan ortalamaları kullanılarak değerleme yapılır. Performans ölçütü olarak satışlar, nakit akımları, net kâr gibi değişkenler kullanılabilmektedir. İşletmenin performans ölçütü tahmin edildikten sonra, benzer işletmelerin ortalama çarpan değeriyle performans ölçütü çarpılmaktadır. Yöntemde yaygın olarak kullanılan bazı çarpanlar ile ilgili açıklamalar aşağıda yer almaktadır -Fiyat/ Kazanç Oranı: Hisse senedinin piyasa değerinin hisse başına kazanca bölünmesiyle bulunan, hisse senedine kazancın kaç katı değer biçildiğini gösteren bir orandır.

-Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı : Hisse senedinin piyasa fiyatının defter değerinden kaç kat fazla olduğunu gösteren bir orandır.

-Fiyat / Nakit Akımı Oranı: Hisse senedinin piyasa fiyatı ile nakit akımları arasındaki ilişkiyi yansıtan orandır.

-Tobin q Oranı: Varlıkların piyasa değeriyle yenileme maliyetleri arasında ilişki kuran orandır.

(10)

-Piyasa Değeri / Satış Oranı: Hisse senedinin piyasa değerinin hisse başı satışlara bölünmesiyle bulunan orandır. Bu oran çarpanlara dayalı değerlemede yaygın olarak kullanılmaktadır.

*Reel Opsiyonlara Dayalı Değerleme: Reel opsiyonlar, gerçek varlıklar için yaratılmış finansal opsiyon uyarlamalarıdır.

Opsiyonlar bir yatırımcıya belirli bir hisse veya aktifi belirli bir fiyattan alma veya satma imkanı verirler. Benzer şekilde , işletmelerin yatırım yapma imkanları bulunur ve bu benzerlikten hareket ederek değerleme gerçekleştirilebilir. Opsiyonlardaki hisse fiyatının reel opsiyonda indirgenmiş nakit akım değerine eşit olduğu kabul edilir. Opsiyonlardaki uygulama fiyatı ise gerçek opsiyonlarda projenin ilk yatırım maliyeti olarak düşünülmektedir. Opsiyon ömrü reel opsiyonlarda projenin ömrüdür. Opsiyon değerlemesinde yer alan risksiz faiz oranı, reel opsiyonlarda paranın zaman değeridir. Opsiyonlardaki getirilerin varyansı reel opsiyonlarda projenin riskine eşit olmaktadır.

*Alternatif Değerleme Yaklaşımı: İşletme değerinin tespitinde son yıllarda alternatif değerleme yaklaşımları ortaya çıkmıştır.

Alternatif yaklaşımlar olarak en çok üzerinde durulan modeller Ekonomik Katma Değer (Economic Value Added-EVA) ve Piyasa Katma Değeri (Market Value Added-MVA) Modelleridir.

HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ: Hisse senetlerinin değeri tespit edilirken ilgili işletmenin gelecekteki kâr payı ödemeleri ve hisse senedi fiyatını etkileyen faktörler analiz edilir.

Temel analiz olarak bu çalışmalarda; ekonomi, oran, sektör ve firma analizleri gerçekleştirilir.

Satışlar ile diğer gelir unsurlarının ve giderlerin tahmini yapılarak proforma gelir tablosu oluşturulur.

Temel analiz sonucunda indirgenmiş nakit akımları, çarpanlarla değerleme v.b. gibi teknikler kullanılarak hisse senetlerinin potansiyeli incelenir.

Hisse senedi değerlemesinde üç temel model kullanılır. Bu modeller; temettü değerleme modeli, öz kaynaklara olan serbest nakit akımları modeli ve firmaya olan serbest nakit akımları modeli olarak sıralanabilir.

Temettü değerleme modelinde sadece kâr payları esas alınırken, diğer iki modelde işletmenin satışları ve maliyetlerine bağlı olan serbest nakit akımları üzerinde durulur.

TAHVİL DEĞERLEMESİ: Tahvil değeri anapara ve faiz ödemelerinin bugünkü değerini ifade eder.

Tahvilin değerlemesinde iskonto oranı olarak istenen getiri oranının kullanılması gerekir.

Tahvillerin değeri parasal olarak ya da getiri cinsinden tanımlanabilir.

Tahvilin parasal değerini bugünkü değer modeli yardımıyla hesaplamak mümkündür.

Tahvilin getiri cinsinden değeri saptanmak isteniyor ise tahvilinin piyasa değerinden hareket eden getiri modeli tercih edilmelidir.

Tahvillerin gerçek değeri, ihraç tarihinden sonra piyasa şartlarına bağlı olarak değişir.

Tahvillerin gerçek değerindeki değişimlere paralel olarak tahvil fiyatı yani piyasa değeri de değişim gösterir.

Tahvillerde değeri etkileyen en önemli faktörler piyasa faiz oranı ve tahvilin vadesidir.

Faiz oranlarındaki düşüşler tahvilin piyasa değerini artırırken, faiz oranlarındaki yükselişler tahvilin piyasa değerini azaltır.

Tahvillerde faiz oranları ve değer arasındaki ilişkinin ölçülmesinde kullanılan durasyon ve konveksite kavramlarının anlaşılması önemlidir.

Durasyon, Tahvillerde faiz oranları ile piyasa değeri arasındaki ilişkiyi doğrusal olarak açıklayan bir ölçüttür.

Durasyon, Tahvilin piyasa değerinin faiz oranlarından etkilenmesi sonucunda kazanç ve kayıplar ortaya çıkmaktadır.

Tahvil değerinde ve tahvilden elde gelirlerin yeniden yatırımlarında meydana gelen değişim birbirine eşit olduğu süreye tahvilin durasyonu denilmektedir.

Macaulay durasyonu tahvilin faiz ve anapara ödemlerinin zamanlamalarına göre ağırlıklandırma esasına dayanır.

Durasyon hesaplanması kupon ödemeli tahviller için söz konusu olmakta, kupon ödemesiz tahvillerde durasyon vadeye eşit olmaktadır.

Durasyon Risk ölçüsü olarak kullanılabilmektedir.

(11)

ÜNİTE 3 SERMAYE BÜTÇELEMESİ

İşletmeler üretim faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak, üretim kapasitesini arttırmak, yeni mal ve hizmet üretimi yaparak Pazar payını ve işletmenin piyasa değerini arttırmak gibi amaçlarla yatırım yaparlar. Bu yatırımlar dönen varlıklara yapılacağı gibi duran varlıklara da yapılabilmektedir. Duran varlıklara yapılacak yatırımlar uzun süreli ve büyük tutarlarda olduğu için işletmenin başarısında hayati öneme sahiptir. İşletmelerin duran varlıklarla iliği yatırım kararları sermaye bütçelemesi kapsamında ele alınarak verilir. Bu tür varlıklara yapılan yatırımlar tutarlarının yüksek olması yanında bu tür yatırımlardan vazgeçebilme imkanı oldukça düşük maliyetli olması nedeniyle sermaye bütçelemesi işletmeler açısından hayati öneme sahiptir.

Sermaye bütçelemesinde kullanılan yöntemler riski dikkate almayan ve riski yatırım projelerinin unsuru olarak değerlendirme sürecine dahil eden yöntemler olarak iki grupta toplanmaktadır. Riski göz ardı eden, diğer bir ifadeyle tüm yatırım projelerinin aynı risk düzeyine sahip olduğu varsayımından hareket eden yöntemler statik yöntemler ve dinamik yöntemler olarak gruplandırılmaktadır.

Statik Yöntemler, Projelerin değerlendirilmesinde paranın zaman değeri göz ardı eden yöntemlerdir. Bu yöntemlerin sayısı oldukça fazladır. Ancak en çok kullanılanları ‘’Ortalama Yıllık Yatırım Tutarına Oranı’’ ve ‘’Geri Ödeme Süresi Yöntemi’’dir.

Dinamik Yöntemler, Paranın zaman değeri dikkate alınmaktadır. Bu yöntemlerde en sık kullanılanlar , ‘’Net Bugünkü Değer Yöntemi ‘’ ve ‘’İç Karlılık Oranı Yöntemi’’ ve ‘’Karlılık Endeksi’’ ve ‘’Yıllık Eşdeğer Gider Yöntemi’’ dir.

Yatırım projelerinin değerlendirilmesinde riskin sabit bir faktör olarak kabul edilmesi gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır. Gerçekte bütün yatırım projeleri farklı risk düzeylerine sahiptir.

Yatırım projelerinin taşıdığı riskleri hesaplamak oldukça zordur; ancak, kullanılan bazı yöntemlerle projelerin riski belirlenebilmektedir. Bu yöntemler; “Yatırımın İskonto Oranını Farklılaştırma Yaklaşımı”, “Belirlilik Eşiti Yaklaşımı”, “Olasılık Dağılımı Yaklaşımı”, “Karar Ağacı Yaklaşımı” ve “Simülasyon Yaklaşımı”dır.

YATIRIM KAVRAMI VE YATIRIM TÜRLERİ:

Yatırım: Üretim gücünün elde edilmesi, korunması ve artırılması için yapılan her türlü harcamaya Yatırım denir. Diğer anlamıyla, Yatırım gelecekte beklenen enflasyon, fonların bağlı kaldığı süre ve geleceğin belirsizliğini telafi edecek bir nakit akışı sağlamak amacıyla bir süreliğine para bağlamayı ifade etmektedir.

Yatırımlar mali (finansal) ve maddi olmak üzere iki grupta sınıflandırılmaktadır.

Mali yatırımlar: sermayenin mal ve hizmet üretimi dışındaki alanlara bağlanmasıdır. Bu tür yatırımların yapılmasındaki temel amaç, yatırılan sermaye ile belirli bir faiz, kâr payı, sermaye kazancı gibi gelirler sağlamak, uzun süreli bir likidite rezervi yaratmak, işletmenin ekonomik gücünü ve itibarını artırmak ve vergiye ilişkin avantajlardan yararlanmaktır.

Maddi yatırımlar: ise mal ve hizmet üretimine ilişkin yatırımları ifade eder ve dönen ve duran varlık yatırımları olarak iki grupta ele alınabilirler.

Dönen varlık Yatırımları: Bir yıldan kısa sürede mal veya hizmetlere dönüştürülecek varlıklara yapılan yatırımları ifade eden, uzun süreli varlıkların çalıştırılması için gerekli olan yatırımlardır. Bu kapsam, banka , kasa, stok ve alacaklarda bulunması gereken fon tutarlarına karar verilir.

Duran Varlık Yatırımları: Bir yıldan uzun süre yararlanılacak maddi veya gayri maddi varlıklara yapılan yatırımlardır.

Dönen varlık yatırımları ile duran varlık yatırımları arasındaki farklar ise şu şekildedir,

• Duran varlıklara yapılan yatırımlar genellikle dönen varlıklara yapılan yatırımlardan daha yüksek tutarlarda olmaktadır.

• Dönen varlıklara yapılan harcamalar daha bölünebilir bir nitelik taşırken, duran varlık yatırımları bir bütünlük göstermektedir.

• Dönen varlıklara ilişkin kararları revize etmek, duran varlıklara ilişkin kararları revize etmekten daha kolaydır. Duran varlıkları revize etmenin maliyeti genellikle yüksek olmaktadır.

• Dönen varlıklar için yapılan harcamaların, değer kaybına uğramadan süratle paraya çevrilme olasılığı oldukça yüksek, duran varlık yatırımlarında ise düşüktür.

• Dönen varlık yatırımlarının firmanın risk derecesi üzerindeki etkisi sınırlıdır. Duran varlıklar yatırımlarının tutarlarının büyük olması, uzun süreli olması nedeni ile firmanın risk derecesini önemli ölçüde etkilemektedir.

Yatırım Türleri: Yatırımlar çeşitli şekilde sınıflandırılabilirler. Başlıca Yatırım türleri Aşağıdaki gibidir.

*Komple Yeni Yatırımlar: Mal ve hizmet üretimine yönelik olarak ana makine ve teçhizat ile yardımcı tesisleri içeren, gerektiğinde arazi-arsa, bina-inşaat harcamalarını da kapsayan, mevcut tesis veya altyapıdan farklı özelliğe sahip yatırımlardır.

Ayrıca, mevcut tesislerde makine ve teçhizat ilavesi nedeniyle kapasite artışının %100’ü geçmesi halinde bu yatırımlar yeni yatırım sayılmaktadır.

*Yenileme Yatırımları: Üretimin devamlılığı açısından, tamir, bakım ve her türlü onarıma rağmen eskimiş ve çalışmaz hale gelmiş bir varlık ya da tesisin yerine, niteliği aynı olan ve aynı üretim faaliyetinde kullanılacak yeni bir varlığın ya da tesisin satın alınması için yapılan yatırımlardır.

*Tevsii Yatırımlar: Mevcut bir yatırıma ilave üretim hattı veya makine ve teçhizat ilave yapılması suretiyle üretim miktarının artırılması veya yeni bir yatırım özelliği taşımayan, mevcut üretim hattında yer alan makine ve teçhizatların bir bölümünün değiştirilmesi ile ilgili yatırımlardır. Mevcut tesis ile bir bütünlük teşkil eden, aynı işletmede aynı mal ve hizmetin kapasitesini en fazla %100’e kadar artırmaya yönelik yatırımlardır.

*Tamamlama Yatırımları: Tesisin eksik kalan kısımlarının tamamlanması amacıyla yapılan yatırımlardır. İşletmeler kuruluş aşamasında birtakım nedenlerle yatırımlarını sınırlı tutup, tesisin eksik kalan kısımlarını daha sonra tamamlamak isteyebilirler.

Faaliyet gösteren bir tesiste, herhangi bir nedenle eksik kalmış bir makinenin konulması veya boş kalmış bir odanın, küçük bir değişiklikle üretimde kullanılır hale getirilmesi birer tamamlama yatırımıdır.

*Modernizasyon Yatırımları: Daha çok maliyet tasarrufu sağlamak , üretim kapasitesini yükseltmek amacıyla yapılan yatırımdır.

*Darboğaz Giderme Yatırımları: Üretimde darboğaza neden olan olayları giderme amacıyla yapılan yatırımlardır. Yatırım projeleri başlangıçta ne kadar ayrıntılı hazırlanırsa hazırlansın, tesis üretime geçtikten sonra bazı olumsuz ve beklenmedik durumlar ile karşılaşılması kaçınılmazdır.

(12)

*Kalite Düzenleme Yatırımları: Üretilen malların kalitesini yükselterek, pazar payını korumak ya da arttırmak için, mamulün kalitesini yükseltici etki yapacak yatırımlardır.

*Entegrasyon Yatırımları: Mal ve hizmet üreten tesislerin mevcut üretim hatlarında elde edilen nihai ürüne bütünleyici nitelikte ara malı verecek ve/veya üretilmekte olan nihai ürünü ara malı olarak kullanabilecek şekilde, mevcut tesise ileri ve/veya geriye doğru entegre olan, yatırımın konusu ve projenin özelliği dikkate alınarak aynı il sınırları içinde veya aynı yerde ve aynı tesis bünyesinde olan yatırımlardır

*Finansal Kiralama Yatırımları: Bir tesisin tamamının ya da bir kısmının, belirli bir süre için kullanım hakkına sahip olmak amacıyla gerçekleştirilen yatırımlardır. Bu tür yatırımlarda mülkiyet hakkı kiraya veren işletmede kalırken, kullanım hakkı kiralayan işletmededir.

*Nakil Yatırımları: Taşınma işlemi için yapılan yatırımlar olarak tanımlanabilir.

YATIRIM ALTERNATİFLERİNİ DEĞERLEME: İşletmelerde duran varlıklara yapılan yatırımları değerleme süreci Sermaye Bütçelemesi olarak adlandırılır. Sermaye bütçelemesi, karlı yatırım projelerinin araştırılması, analiz edilmesi ve en uygun yatırım projesinin seçim sürecidir.

Tanımda yer alan değerleme kavramı, bir projenin yatırım yapmaya değer olup olmadığı sorusuna yanıt arar ve değerlendirmenin esasını oluşturur. Sermaye bütçelemesi ifadesindeki sermaye, üretimde kullanılan duran varlıkları; bütçe ise gelecekteki belli bir zaman dilimi içindeki nakit giriş ve çıkışlarını ayrıntılı olarak gösteren bir plânı belirtmektedir.

NOT: Menkul kıymet değerleme süreci piyasada halihazırda bulunan finansal varlıkların değerlemesine dayanırken, sermaye bütçelemesi süreci işletmenin kendi oluşturduğu yatırım projelerinin değerlendirilmesine dayanmaktadır.

Yatırım Projelerini Değerleyebilmek için bir takım verilere ihtiyaç duyulmaktadır Bu veriler;

*Yatırım Harcamaların Tutarı: Bir yatırımın tamamlandığı süreye kadar yapılan bütün araştırma geliştirme ve proje hazırlık giderleri, arazi, arsa, binalar, yollar, tesisler, makine-teçhizat, montaj, gümrük vergileri, deneme vb. sabit sermaye giderleri ile çalışma sermayesi harcamaları gibi giderleri ifade etmektedir.

*Yatırım İşletmeye Sağlayacağı Nakit Akışları ve Bu Nakit Akışlarını Zaman İçerisindeki Dağılımı: Bir yatırımın gerçekleştirilmesi durumunda işletmenin Pazar payında, üretim ve satış hacminde yaşanan artışlar, bunun yanında maliyet unsurlarının yaratacağı düşüşler dikkate alınarak projenin işletmeye sağlayacağı nakit girişlerini ifade eder.

*Yatırımın Ekonomik Ömrü: Bir yatırımın faydalı olarak üretimde bulunabileceği süreyi ifade etmektedir.

*Kalıntı (Hurda) Değeri: Makine, teçhizat vb. gibi yatırımlarda, bu yatırımın gerçekleşmesinden belirli bir süre sonra makine ve teçhizatın ekonomik ömrünü doldurması nedeniyle satılması halinde ele geçen tutardır.

*Yatırımdan Beklenen Verim veya Getiri Oranı: Bir yatırım projesinin gerçekleştirilebilmesi için o projeden istenen, o proje için uygun görülen getiri oranıdır. Yatırım alternatifleri değerlendirilirken, yatırımdan sağlanacak nakit girişleri kadar, bu nakit girişlerinin bugünkü değerini bulmada kullanılacak iskonto oranını(beklenen getiri oranı) belirleme de önemlidir. Getiri oranının belirlenmesinde firmanın benzeri yatırımlarındaki kârlılık oranı, sermayenin fırsat maliyeti, firmanın ortalama kârlılık oranı ve sermaye maliyeti de göz önünde tutulması gereken diğer faktörlerdir.

Sermaye bütçelemesinde kullanılan yöntemler, paranın zaman değerini göz ardı eden ve paranın zaman değerini göz önüne alan yöntemler olarak iki grupta toplanmaktadır. Paranın zaman değerini göz ardı eden yöntemler statik yöntemler, paranın zaman değerini göz önüne bulunduran yöntemler ise dinamik yöntemler olarak adlandırılmaktadır.

STATİK YÖNTEMLER: Paranın Zaman değerini göz önüne almayan , basit yöntemlerdir. Statik yöntemlerde projenin ekonomik ömrü ve projenin hurda değeri de dikkate alınmamaktadır.

*Ortalama Yıllık Gelirin Yatırım Tutarına Oranı Yöntemi: Ortalama Yıllık Gelirin Yatırım Tutarına Oranı Yöntemi bir rantabilite tahmini yöntemidir. Bu yöntemde kullanılan sermaye ve bununla ilgili gelir, muhasebede varlıklar ve gelir için kullanılan ilkelere göre hesaplanmaktadır. Bununla birlikte yöntemde kullanılan yatırım tutarının hesaplanma esasına göre değişik verim oranlarının bulunması, bu yöntemin en önemli sakıncalarından biridir.

*Geri Ödeme Süresi Yöntemi (GÖS) : Yöntemde , yatırılan sermayenin tekrar işletmeye kazandırılacağı süre araştırmaktadır. Bu yönteme göre yatırımlar öncelikle kendini en kısa sürede finanse etmelidir. GÖS’ne göre, geri ödeme süresi en kısa olan proje daha avantajlıdır. Geri ödeme süre, projenin her yıl elde edilecek nakit akışları eşit ise aşağıdaki eşitlik yardımıyla hesaplanır.

Yatırım projesinden elde edilecek nakit girişleri farklılık gösterdiğinde geri ödeme süresi, projenin net nakit girişleri projenin yatırım harcamasına eşit oluncaya kadar toplanarak hesaplanabilmektedir. Diğer bir ifade ile yöntemde projenin kümülatif nakit akışları sıfır oluncaya kadar geçen süre bulunur.

NOT: Projenin nakit akışları denildiğinde hem nakit girişleri hem de nakit çıkışları anlaşılmalıdır.

NOT: Yatırım projeleri değerlendirilirken yatırım harcamalarının dönem başında, nakit girişlerinin ise dönem sonunda olacağı varsayılır. Yatırım harcamasında olduğu gibi negatif nakit akışları parantez içinde gösterilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir taraftan BUSKİ tarafından yapı- lan dere ıslah, Gemlik Körfezi temizliği kapsamındaki arıtma tesisleri, altya- pının iyileştirilmesi çalışmaları devam

� Yorgunluk ve isteksizlik, iştah azalması, kusma ve sindirim sisteminde bozukluklar, kalp yetmezliği , huzursuzluk sıklıkla görülen yetersizlik belirtileridir. � Beriberi

denendiği araştırmada, yeni geliştirilen filtrelerin kullanıldığı araçların içindeki çok küçük parçacık miktarının standart filtrelerin kullanıldığı araçlara

Terzi çıraklığı, matbaa işçiliği, çeşitli dergi ve gazetelerde mizanpaj sorumluluğu, gazetecilik, öğretmenlik, muhabirlik, spor yazarlığı, genel yayın

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın isteği üzerine anayasa taslağına vakıfların yanı sıra özel şirketlerin de üniversite kurabilmesine ilişkin bir hüküm konulması benimsendi..

Hem Artaud, hem de Meyerhold tiyatroyu kitlelerin harekete geçmesi için bir araç olarak görmüştür.. Feminist tiyatroların hedeflerinden biri de sahnede

Ye şil ve Sol Çalışma Grubu olarak başlattığımız yerel, yerli ve doğal buğday tarımı ile ilgili girişimimizi GDO’ya Hayır Platformu içerisinde paylaşmamız sonucu,

BP’nin yan ı sıra konuya ilişkin platformun sahibi "Transocean" şirketinin de haberdar edildiğini belirten Benton, sızıntının olduğu kontrol tankının tamir