• Sonuç bulunamadı

SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ (GÖREVLERİ)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ (GÖREVLERİ)"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayfa 1 / 11 SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ (GÖREVLERİ)

Tarafların edimleri arasındaki dengenin sağlanması ve devamına yönelik olarak sigorta ettirenin bazı görevleri bulunmaktadır. Bu görevlerin yerine getirilmesi, sigortacının himaye borcunun sınırlandırılmasında etkili olmaktadır. Bunlar, akit öncesi ihbar göreviyle sigorta edilen rizikoyu ağırlaştırmama görevdir. Riziko meydana geldikten sonraki safhaya ilişkin olarak öngörülen görevlerin yerine getirilmesindeki amaç ise sigortacının derhal duruma müdahale ederek zararın tespiti ve büyümesine engel olunması için gerekli tedbirlerin alınmasıdır.

A – Akit Öncesi İhbar Görevi

Akit öncesi ihbar görevine ilişkin olarak TTK m. 1435 – 1443 hükümleri uygulanacaktır. Buna göre sigorta ettiren veya sigortalı sözleşmenin kurulması sırasında sigortacının sözleşmenin şartları hakkında karar vermesine etken olacak tüm unsurları bildirme mükellefiyeti altındadır. Aksi takdirde belirtilen hükümlerde yer alan yaptırımlar uygulanır.

ENSGŞ m. 9’da akit öncesi ihbar yükümlülüğüne temas edilmiştir. Burada “Esasa ilişkin husus” tanımlanmıştır. Esasa ilişkin husus; rizikonun takdiri bakımından taşıdıkları önem dolayısıyla, gerek sigortayı kabul edip etmemek, gerek tabi olacağı çeşitli şartları tayin etmek bakımından basiretli bir sigortacının vereceği kararda etkili olabilecek nitelikteki her husustur. ENSGŞ’nda yer alan bu hüküm, büyük ölçüde İngiliz hukukunun etkisi altındadır.

Ancak, ENSGŞ’nda akit öncesi ihbar yükümlülüğüne aykırılığın yaptırımı gösterilmemiştir.

ENSGŞ’nda akit öncesi ihbar görevi iyiniyet yükümlülüğü olarak değerlendirilmiş ve tarafların bu yükümlülüğe aykırı davranmaları hâlinde sözleşmenin geçersiz olacağı hükme bağlanmıştır. ENSGŞ m. 9’a göre sigortalı, esasa ilişkin olan ve kendisi tarafından bilinen bütün hususları sözleşmenin kurulmasından önce sigortacıya bildirmekle mükelleftir. Bu görevin yerine getirilmemiş iyiniyet aykırılık oluşturur ve sözleşmenin sona erdirilmesi sonucunu doğurabilir. Sözleşmenin sona erdirilmesinin hüküm ve sonuçları genel şartlarda düzenlenmediğinden bu hususta TTK m. 1435 – 1443 hükümleri uygulanacaktır. Bu hükümlerde sözleşmeden cayılması, prim farkı istenilmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra ise bağlantı bulunması durumunda tazminattan indirim veya tazminatın borcunun kalkması yaptırımları düzenlenmiştir.

(2)

Sayfa 2 / 11 B – Sözleşmenin Devamı Sırasındaki Yükümlülükler

Sigorta ettiren, sözleşmenin devamı sırasında rizikoyu ağırlaştırıcı davranışlarda bulunmamalı, riziko ağırlaşırsa bu durumu sigortacıya bildirmelidir. Riziko ağırlaşmasının yaptırıma bağlanması, sigorta sözleşmesinde belirlenen edimler arasındaki dengenin korunmasına yöneliktir.

TTK m. 1444’de sigorta ettirenin sözleşmenin yapılmasından sonra sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasına etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamayacağı belirtilmiştir. Sigorta ettirenin (veya izniyle bir başkasının) rizikoyu ağırlaştırıcı davranış ve işlemlerde bulunması durumunda sigorta ettiren derhal sigortacıya durumu bildirmelidir. Sigorta ettirenin bilgisi dışında riziko ağırlaşmışsa öğrendiği tarihinden itibaren en geç 10 gün içinde durumu sigortacıya bildirmelidir.

ENSGŞ m. 10’da ise, olağan veya kararlaştırılan yolun değiştirilmesi veya varma yerinin değiştirilmesi ya da navlun sözleşmesi gereğince donatana veya gemi işletme müteahhidine verilen herhangi bir yetkinin kullanılması sonucunda sigorta edilen rizikonun mahiyetinde diğer bir değişiklik, ağırlaşma meydana geldiği takdirde, veyahut sigortalı malın, geminin veya seferin tarif ve tavsifinde herhangi bir unutma veya hata söz konusu olduğunda sigorta, kararlaştırılacak bir ücret (sürprim) karşılığında yürürlükte kalır. Ancak bu şekilde sözleşmenin devam etmesi ENSGŞ m. 14’e uygun olarak riziko ağırlaşmasına neden olan olgunun öğrenilir öğrenilmez sigortacıya bildirilmesine bağlıdır. Bildirim hiç veya zamanında yapılmadığı takdirde sigorta sözleşmesi devam etmez, sigortacı sorumluluktan kurtulur.

Böylece sözleşmenin ayakta tutulması, sözleşmenin değişen şartlara uygun hale getirilmesi yöntemlerinden biridir. Genel şart hükmüyle sağlanan bu imkan, sigortacının belirlemiş olduğu sürprimin sigorta ettiren tarafından kabul edilmesiyle uygulama bulabilir.

1982 EYK m. 10’da ise ENSGŞ’na nispeten daha dar bir düzenleme yer almaktadır.

Buna göre sigorta sözleşmesinin yapılmasından sonra varma yeri sigortalı tarafından değiştirilirse sigortacılara derhal bildirimde bulunulması koşuluyla kararlaştırılacak şartlar dâhilinde ve bir prim karşılığında himaye devam eder.

Görüldüğü üzere, İngiliz klozlarında rizikonun ağırlaştırılması, münhasıran varma yerinin değiştirilmesiyle sınırlı tutulmuştur. Ancak, klozların sözleşmede esas teşkil etmeleri durumunda mevcut boşlukların o hukuk sistemi çerçevesinde doldurulması gerekir. Bu

(3)

Sayfa 3 / 11 durumda varma yerinin değiştirilmesi hali dışında kalan haller için, örneğin rota değişikliği söz konusu olduğunda MIA m. 46 vd. hükümleri uygulama imkanı bulabilir.

NEDENSELLİK BAĞI

Tekne sigortalarında geçerli olan nedensellik bağına ilişkin açıklamalar yük sigortası bakımından da aynen geçerlidir.

RİZİKONUN GERÇEKLEŞMESİ

Rizikonun gerçekleşmesi, sözleşmede belirtilen olguların meydana gelmesidir.

Rizikonun meydana gelmesi, sigortacıdan tazminat talep etme hakkının doğması, rizikonun gerçekleştiğinin ihbar görevinin yerine getirilmesi ve buna bağlı olarak zamanaşımının işlemeye başlaması gibi sonuçlar doğurmaktadır.

Yük sigortaları bakımından sigortacının sorumluluğunun doğması, sigorta edilen menfaatin zarar görmesine bağlıdır. Sigorta hukukunda zarar, sigorta sözleşmesinde sınırları belirlenmiş olan rizikonun gerçekleşmesiyle, sigortalanan menfaatin tamamen ortadan kalkması veya olumsuz yönde değişikliğe uğramasını ifade etmektedir. Bütün zararların değil, sadece sigorta sözleşmesinde münferiden belirlenen zararların tazmini mümkündür. Böylece sigortacının himaye borcu sınırlandırılmaktadır. Tazmin edilecek zararın sınırı, sigorta genel ve özel şartlarında belirtilir.

Yük taşıma sigortalarında zarar iki şekilde ortaya çıkmaktadır:

(1) Zarar, bir malın hasarlanması veya zayi olması şeklinde ortaya çıkabilir. Yükün gemide çıkan bir yangın sonucunda tahrip olması gibi.

(2) Zarar, sigorta kapsamında yer alan eşyanın tahribe uğramaksızın sigorta ettirenin bu eşya ile arasındaki değer ilişkisinin olumsuz şekilde ortadan kalkması biçiminde doğabilir. Sigorta ettirilen yükün gemi adamları tarafından çalışmasında olduğu gibi.

Sigorta edilen zarar, sigorta sözleşmesinde genel ve özel şartlar yoluyla tanımlanmaktadır. Sigorta edilen zarar, sözleşmenin diğer unsurlarında olduğu gibi böylece sınırlandırılmaktadır.

A – HASAR ve ZIYA

(4)

Sayfa 4 / 11 Hasar, haricen de olsa yükün hâl ve durumunun kötüleşmesi, değerinin azalmasıdır.

Bir kötüleşmenin tazmin borcuna yol açabilmesi için devamlı etki gösterecek niteliğe sahip olması gerekir. Hasar durumunda sigorta konusu üzerindeki menfaatin bütünüyle haleldar olmadan zarara uğraması ifade edilir. Zarar gören malvarlığı kalemi, bütünüyle ortadan kalkmaz. Ancak sigorta ilişkisi bakımından bu halin sigorta edilen bir rizikodan kaynaklanmış olması gerekir.

Sigorta edilen yükün tamamen veya kısmen ortadan kalkması, ekonomik değerini yitirmesi, zıya olarak nitelendirilmektedir. Ancak hasar ile zıya arasındaki ayrımı ortaya koymak kolay değildir. Bu konuda İngiliz Hukukunda kabul gören esastan hareket edilebilir.

İngiliz hukukunda hasar; tam zıya olarak nitelendirilemeyen hâlleri ifade etmektedir.

Bu yaklaşım, Türk hukuku bakımından da kabul edilebilir. Yükün yok olması, bir daha elde etme ihtimali bulunmaksızın sigortalının elinden çıkması, özellikle kurtarılamayacak surette batması, asli niteliklerinin kaybolmuş olması (veya ganimet olduğuna karar verilmesi gibi hâller tam zıyaa örnek gösterilebilir.

Yükün asli niteliğinin kaybolması, yükün cinsinin başka bir özelliğe bürünmesidir.

Ancak bunun için yükün tamamen değersiz hâle gelmesi gerekmez. Balık yükünün deniz suyuyla temas etmesi sonucu kokmasına karşılık gübre olarak ekonomik bir değer ifade etmesi, tam zıya için yeterlidir.

İngiliz Hukukunda gerçek tam zıya ve hükmi tam zıya hâllerinden bahsedilir:

a – Gerçek tam zıya hâlleri şunlardır:

(1) Sigorta edilen yüklerin tamamen tahrip olması, (2) Yüklerin mahiyetinin değişmesi,

(3) Geminin yolculuk sırasında kaybolmuş ve makul bir süre geçmesine rağmen kendisinden hiç haber alınamamış olması,

(4) Bir daha ele geçirilemeyecek şekilde yüklerden mahrum kalınması.

b – Hükmî (farazi) tam zıya durumunda, yük fiilen ortadan kalkmamakta, fakat zayi olduğu kabul edilmektedir. MIA m. 60/1’e göre poliçede açık bir hüküm bulunması hariç olmak üzere, gerçek tam zıyaın kaçınılmaz görülmesi veya gerçek tam zıyaa engel olmanın ancak sigorta konusunun değerini aşan bir masraf yapılması ile mümkün olması yüzünden

(5)

Sayfa 5 / 11 sigorta konusunun makul olarak bırakılması halinde hükmî tam zıya vardır. Aşağıdaki hâllerde hükmî tam zıyaa söz konusudur:

(1) Sigorta edilen riziko kapsamında sigortalı, gemi veya yüklerin mülkiyetini kaybeder ve,

i- Bir daha bunları ele geçirmesi şüpheli hâle gelirse veya

ii- Duruma göre geminin veya yüklerin kurtarılma masrafları, bunların kurtarıldıkları zamandaki değerini aşacaksa,

(2) Yüklerin hasarlanması durumunda hasarın tamir edilmesi ve yükleri varma yerlerine gönderme masrafları, yüklerin varma yerindeki değerini aşacaksa.

Hükmi tam zıyaa karar verilirken objektif kriterler esas alınmalıdır. Denizcilik çevrelerinin hükmi tam zıya konusundaki anlayışları, somut olay bakımından önem taşımakta ve belirleyici olmaktadır.

Hükmi tam zıya gerçekleştiğinde bırakma hakkı kullanılarak sigorta himayesinden yararlanılarak tazminat talep edilebilir (EYK m. 13). Sigorta ettiren (sigortalı) sigortacıya bırakma bildiriminde bulunarak, yani yükü bıraktığını bildirerek tazminat talep eder.

B – SİGORTALININ YAPTIĞI MASRAFLARI TALEP ETMESİ

1 – Türk Hukukunda

Yükünü bir yerden diğer bir yere taşıttıran sigorta ettiren, yükün taşınmasıyla ilgili olarak çok çeşitli masraflar yapmaktadır. Bu masrafların tazminata konu olabilmesi, talep edilebilmesi için yükün taşınması sırasında yapılmış olmaları ve “olağan” sayılabilecek masraf kategorisi içinde yer almaması gerekir. Olağanüstü masrafların talep edilebilmesine imkân veren ENSGŞ m. 5’de, sigortacının malların sevk ve naklinde, sebebi ne olursa olsun yaşanan gecikmeler, karantina veya kışlama beklemeleri, yükleme veya boşaltma, starya ve sürastaryaları ile bunlara ait resim, harç ve giderler, kur ve rayiç farkları veya faiz kayıpları, teslim etmemedeki temerrüt veya geç teslim tazminatı, kâr mahrumiyeti gibi gider kalemlerinden sorumlu olmayacağı belirtilmiştir.

Türk hukukunda sigorta ettirenin bu şekilde gerçekleştirmiş olduğu masrafların ödenmesi, koruma tedbirleri çerçevesinde mümkündür. Sigorta ettiren, sigorta ettirilen şeyleri kurtarmak ve daha büyük bir zarara sebep olmamak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

(6)

Sayfa 6 / 11 Nitekim, TTK m. 1448/1’e göre sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almakla yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortacının bu konudaki talimatlarına olabildiğince uymak zorundadır. Birden çok sigortacının varlığı ve bunların birbirlerine aykırı talimatlar vermeleri hâlinde, sigorta ettiren, bu talimatlardan zararın azaltılması ve rücu haklarının korunması bakımından en uygun olanını dikkate alır.

Sigorta ettiren, bu yükümlülüğe aykırı davrandığı ve sigortacı aleyhine bir durum ortaya çıktığı takdirde kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır (TTK m. 1447/2).

Aynı maddenin 3. fıkrasında sigortacının sigorta ettirenin birinci fıkra gereğince yaptığı makul giderleri, bunlar faydasız kalmış olsalar bile, sigorta tazminatından veya bedelinden ayrı olarak tazmin etmekle yükümlü olduğu açıkça belirtilmektedir.

Koruma tedbirleri çerçevesinde yükün sevkiyatının tamamlanmasına yönelik giderler, özel bir önem taşımaktadır. Yükün taşındığı gemi, tamire muhtaç bir hâle gelebilir. Bu durumda tamir süresi kadar beklenilmesi gerekir. Geminin tamiri hiç mümkün değilse veya yükün niteliği gereği geminin tamirinin beklenmesi mümkün görünmüyorsa, yükün varma yerine gönderilmesi gündeme gelir. Bu durumda yükün kararlaştırılandan başka bir suretle taşınması, yani yarıda kalan yolculuğun tamamlanması giderlerinden sigortalı sorumlu olur.

Ancak, bu masraflar, uygun değilse, örneğin; yükün değeri, yeniden taşınma giderlerinin çok altında ise yükün satılması gibi bir başka tedbir alınmalıdır.

ENSGŞ m. 15/A’da da sigortalının koruma tedbirlerini almakla yükümlü olduğu, sigortacının ise buna yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Sigortalı şeylerin kurtarılmasına nezaret edilmesi, kurtarma işine bilfiil iştirak edilmesi vs. Sigortacı, geminin zayi olması veya yolculuğa elverişsiz hâle gelmesi durumunda sigorta konusu yükün kararlaştırılan varma yerine gönderilmesi için gerekeni yapmalıdır (ENSGŞ m. 15/2/2). Ayrıca, sigortalı sigortacının rücu hakkının kullanabilmesi için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu gibi zararın tespit edilebilmesi için gerekli olan muayeneyi de yaptırmalıdır.

2 – İngiliz Hukukunda

1982 öncesi düzenlemelerde giderlere ilişkin olarak “Sue and Labour” (dava ve say - emek klozu) klozuna yer verilmişti. Bu kloza göre yolculuk sırasında yüklerin hasarlanması

(7)

Sayfa 7 / 11 veya zayi olmalarını engellemeye yönelik olarak sigortalı tarafından alınan makul tedbirlerden doğan giderlerin sigortacı tarafından ödenmesi öngörülmekte idi. EYK 1982 düzenlemelerinde ise bu kloza yer verilmemiş, ancak önceki kloza paralel şekilde

“sigortalının görevleri” başlığını taşıyan m. 16 sevkedilmiştir. Bu maddede şu hüküm yer almaktadır:

İşbu klozlar bakımından giderilebilecek kayıplar bakımından sigortalılar, adamları ve acenteleri aşağıdaki görevleri yüklenmişlerdir:

16.1 Anılan kaybı en aza indirmek veya ortadan kaldırmaya yarayacak makul önlemleri almak,

16.2 Taşıyıcılar, yedieminler ve diğer üçüncü kişilere karşı tüm hakların uygun şekilde korunmasını ve kullanılmasını temin etmek,

Sigortacılar da işbu klozlar uyarınca giderilebilecek kayıplara ek olarak anılan görevlerin yerine getirilmesi sırasında uygun ve makul şekilde gerçekleştirilen her türlü gideri sigortalıya ödeyeceklerdir.

Sigortalının yaptığı giderlerden sigortacının sorumlu olacağı diğer bir durum ise 1982 EYK A, B, C m. 12’de yer almaktadır. “Sevkiyat giderleri” başlıklı bu klozda aynen şu hüküm yer almaktadır:

İşbu sigorta kapsamında bulunan bir riskin gerçekleşmesi sonucu, sigorta edilen yolculuğun, sigortalanan yer veya liman dışında başka bir yer veya limanda sona ermesi durumunda sigortacılar, yüklerin, boşaltılması, depolanması ve sigortalanmış oldukları yere gönderilmeleri için sigortalı tarafından uygun ve makul şekilde yapılmış olan ek giderleri tazmin edeceklerdir.

Sigortacı tarafından ödenmesi gereken giderler, müşterek avarya veya kurtarma kapsamına girmemelidir. Ayrıca yolculuğun tamamlanamamasında sigortalı veya adamlarının kusuru bulunmamalıdır.

C – MÜŞTEREK AVARYADAN KAYNAKLANAN ZARAR VE GİDERLERLERİN TALEP EDİLMESİ

Müşterek avarya paylaşımı sonucunda sigortalıya isabet eden garame payı, belirli şartlar altında sigortacının sorumluluğuna yol açar. Bu durumda sigortalanan yükler hiçbir şekilde zarara uğramasa bile sigortacı sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Burada sigortalının üzerine düşen sorumluluk, sigortacı tarafından üstlenilmektedir. Dolayısıyla, yük sigortalarında zarar ve sorumluluk sigortalarının bir arada yapıldığı söylenebilir.

1 – Türk Hukukunda

Sigortacının sorumluluğunun tayininde sigorta sözleşmesinin kapsamı rol oynamaktadır. Bütün müşterek avarya hâllerinden her halükârda sigortacının sorumlu

(8)

Sayfa 8 / 11 tutulması mümkün değildir. Kapsam dışı kalan bir sebepten kaynaklanan müşterek avaryadan sigortacı sorumlu tutulamaz.

Sigortacının müşterek avarya garame payları ile müşterek avarya esasına tabi tutulan garame payından sorumluluğu, doğal olarak dispeç raporuna1 göre belirlenecektir. TTK m.

1279’a göre dispeç, varma yerinde, varma yerine ulaşılamadığı takdirde yolculuğun bittiği limanda yapılır.

ENSGŞ m. 17/1’de navlun sözleşmesinde belirlenen yer ve usulde, navlun sözleşmesinde açık bir hüküm yoksa sigorta edilen yolculuğun bittiği yer kanun ve adetlere göre dispecin hazırlanacağı hükme bağlanmıştır.

Dispeçe göre belirlenecek garame payı, sigortalının diğer ilgililere ödemede bulunmak durumunda olması, zararın bir kısmının sigortalının üzerinde kalması ve sigortalının diğer ilgililerden alacaklı olmasına rağmen bu alacağını elde edememesinde sigortacının yapacağı ödeme miktarını tayin etmektedir.

Sigortacının tazmin borcunun sigorta değeri dikkate alınmaksızın hesaplanmasının sigortacı aleyhine doğuracağı olumsuz sonucun önüne geçmek için, garameye giren yükün müşterek avarya iştirak değerinin tamamı üzerinden sigorta edilmemesi hâlinde sigortacının değerler arasındaki oranı dikkate alarak ödeme bulunması gerekir (ENSGŞ m. 17/2). Doğal olarak garameye giren yükün müşterek avarya iştirak payının tamamı üzerinden sigorta edilmesi durumunda garame payının tamamen ödenmesi söz konusudur.

2 – İngiliz Hukukunda

Sigortacı, aksi kararlaştırılmadığı sürece müşterek avarya gideri veya fedakâlığından sorumludur. Sigortacının sorumluluğu için sigorta edilmiş bir riskin gerçekleşmesi gerekir.

Navlun sözleşmesinde uygulanacak hukuk seçilmişse müşterek avarya paylaşımı bu çerçevede gerçekleştirilir. Navlun sözleşmesinde bir hüküm yoksa İngiliz Hukukunda varma yeri ülkesinin hukuku veya yolculuk, gemi ve yükün birbirinden ayrılmasıyla sonuçlanmışsa bu durumun gerçekleştiği yer hukukunun uygulanmasına işaret etmektedir. Ancak uygulamada bu sorunun aşılması amacıyla navlun sözleşmelerine genellikle müşterek avarya

1 Dispeç; bir müşterek avarya durumunda, kazadan sonra gemi ve yükle ilgili kimselerin uğradıkları zararların ve bunların yaptığı masrafların kimlerce, nasıl ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlemdir.

(9)

Sayfa 9 / 11 paylaşımının York – Anvers Kuralları çerçevesinde gerçekleştirileceği yönünde bir hüküm konulmaktadır.

MIA m. 66/5’e göre poliçede yer alan açık hükümler saklı kalmak üzere sigorta konusu dolayısıyla müşterek avarya garame payı ödeyen veya ödemek zorunda kalan sigortalı zararını sigortacıdan talep edebilir. Ancak MIA’e göre sigorta edilen şeyin müşterek avarya hükümleri çerçevesinde doğrudan zarara uğraması halinde (ki, bu durum müşterek avarya fedâarlığıdır) sigortalı, dispecin sonucunu beklemeksizin sigortacıdan tazminat talebine hak kazanır. Bu şekilde ödemede bulunan sigortacı, sigortalını yerine geçerek müşterek avarya paylaşımına dâhil olur. Şüphesiz bu uygulama, sigortalının menfaatinedir.

D – KURTARMADAN KAYNAKLANAN ZARAR VE GİDERLERİN TALEP EDİLMESİ

1 – Türk Hukukunda

Türk hukukunda kurtarma masrafları veya bu sebeple ortaya çıkan zararlardan sigortacının sorumluluğunu düzenleyen açık bir düzenleme mevcut değildir. Ancak, kurtarma dolayısıyla ortaya çıkan zarar ve giderlerden sigortacının sorumlu tutulması mümkündür.

Kurtarma yardımdan doğan gider veya bu faaliyetin gerçekleştirilmesi sırasında yükün uğradığı zararlardan sigortacının sorumluluğu, ilk olarak müşterek avarya hükümleri çerçevesinde mümkün olabilir. Kurtarma giderleri, müşterek avaryanın gerçekleşmesinde yapılan fevkalade giderin tipik bir örneğidir. Kurtarma, bir müşterek avarya durumu oluşturmuyorsa sigortacı, koruma tedbirleri çerçevesinde yapılan gider veya bu faaliyetin yapılması sırasında gerçekleşmiş bir zarar çerçevesinde ödemede bulunacaktır.

2 – İngiliz Hukukunda

İngiliz hukukunda sigorta himayesinin kapsamında yer alan bir tehlikeyle karşılaşılması sebebiyle doğacak bir zararı önlemek amacıyla sarf edilen kurtarma giderleri, sigorta himayesine dâhildir (MIA m. 65/1, EYK A, B, C m.2). Ancak, kurtarma faaliyetinin bağımsız bir üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesi gerekir. Sigortalı, onun temsilcisi veya onların istihdam ettiği kişilerce yapılan kurtarma faaliyeti sigorta hukuku bakımından sigortalıya tazminat talep etme hakkı vermez. Ancak uygulamada kurtarma giderleri, müşterek avarya kapsamında değerlendirilerek hazırlanan dispeç raporuna göre sigortacının sorumluluğu yoluna gidilmektedir.

(10)

Sayfa 10 / 11 E – SİGORTACININ ÇATMADAN DOĞAN SORUMLULUĞU

1 – Türk Hukukunda

ENSGŞ m. 1 gereği yükün taşınmakta olduğu geminin bir çatma vakasıyla karşı karşıya kalması sonucu yükün zarar görmesi durumunda sigortacının sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Ancak çatma, sigortalının üçüncü kişilere karşı sorumluluğunun sigorta edilmesi imkân dahilinde olan bir rizikodur. Hukukumuzda sigortalının çatmadan dolayı sorumluluğu, yalnızca geminin sigorta edilmiş olması hâlinde mümkündür. Yük sigortası bakımından sigortalının sorumluluğunun sigorta edilmesi ne TTK, ne de ENSGŞ’nda düzenlenmiş değildir.

Bununla birlikte sigortacının sorumluluğunun kapsamı, emredici olarak düzenlenmediğinden taraflar anlaşarak bu hususu kapsam dâhiline alabilirler. EYK özel şart olarak sözleşmeye eklenmişse sigortacı, belirli şartlar çerçevesinde sigortalının çatmadan doğacak sorumluluğunun sigorta edilmesi de sigorta himayesi içinde yer almaktadır.

2 – İngiliz Hukukunda

Yük sigortası alanında sigortalının herhangi bir kanuni sorumluluğunun himaye kapsamında olması mutad olmamakla birlikte EYK A, B, C m. 3 bu bakımdan bir istisna oluşturmaktadır.

Sigortalının çatmaya ilişkin sorumluluğu, sigorta sözleşmesi uyarınca ortaya çıkan diğer zararların tazmin edilmesine paralel biçimde sigortacı tarafından korunmaktadır. Ancak bunun için navlun sözleşmesinde “both to blame” klozunun yer alması gerekir.

Çatma hakkında bazı hükümlerin birleştirilmesine dair 1919 tarihli Brüksel Sözleşmesi, müşterek kusurlu çatmanın varlığı hâlinde kusurlu gemilerden her birinin meydana gelen zararlardan (gemi veya gemide bulunan yüklere) kusurları oranında sorumlu olacaklarını hükme bağlamaktadır. Ancak ABD, bu sözleşmeye taraf olmadığından “both to blame” klozunun sözleşmelere konması olağan hâle gelmiştir. Çünkü ABD hukukunda müşterek kusurlu donatanlar, çatma dolayısıyla gemi ve yükün uğradığı zararlardan müteselsilen sorumludurlar. Dolayısıyla, tazminatın tamamını ödeyen geminin donatanı, diğer kusurlu geminin donatanına rücu etmektedir. Bu sebeple yükü taşıyan geminin donatanının rücu sebebiyle uğrayacağı zararın, gemiden taşınan yükün, yükle ilgilisi tarafından tekeffül

(11)

Sayfa 11 / 11 edilmesi gerekli olmaktadır. Bu amaçla “both to blame” (müşterek kusurlu çatma) klozu devreye sokulmaktadır.

Bu kloz sayesinde, müşterek kusurlu çatma sonucunda zarar gören yükü taşımayan geminin donatanının yük zararına ilişkin olarak, yükü taşıyan geminin donatanına (taşıyanına) rücu etmesi hâlinde, yükle ilgililer, rücu sebebiyle yükü taşıyan geminin donatanının (taşıyanının) uğrayacağı zararı tazmin etmeyi taahhüt etmektedirler. EYK m. 3 hükmü de yük üzerinde menfaat sahibi olan sigortalının, navlun sözleşmesinde yer alan bu hüküm uyarınca ödemek zorunda kaldığı tazminatı sigorta etmektedir. Ancak sigortalı böyle bir talebe muhatap olduğunda sigortacıları, tazminata ilişkin savunma hususunda haberdar etmek durumundadır. Bildirim, sigortacının savunma imkanının kullanmasına hizmet etmektedir.

Müşterek kusurlu çatmadan kaynaklanan zararlarda söz konusu klozun uygulanmasıyla, sigortacı, hem zarar, hem de sorumluluk sigortacısı gibi hareket etmektedir.

Sonuçta çatma zararları bakımından hem zarar, hem de sorumluluğun sigorta ettirilmesi söz konusu olmaktadır. Böylece sigortacı ödemekle mükellef olduğu tazminat bedelinin yalnızca bir kısmını üçüncü kişilerde geri alabilmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Pontom tipi ambar kapağının üst sacının montajını tülanilerin üzerine yapınız.  Kapağın sızdırmazlığına

Ayrıca poliçe kapsamı dışında kalan diğer haller şu şekildedir: Sağlık Sigortası Genel Şartları'nda düzenlenmiş teminat dışı kalan haller, Poliçe başlangıç tarihinden

fontı grvbu bakım/w de ncak wyla dıqlll1rWUflll .tii.ıiyl. BwııWtı birlib~ parço//llft4 il/emi somutda sıcak siL ııygıdamarıııııı koliform $il' yuuu azaltıcı

Hayattan ayrılmaz bir parça olarak ölüm ve dolayısıyla cansız beden, mimaride olduğu gibi sanatın da konusu haline gelmektedir.Sanatın konusu olarak, Antik Roma

Geminin’in spermatogenezi nasıl düzenlediğini ince- lemek için geminin geninin (Gmnn) spermatogonia veya mayotik spermatositlerden çıkartıldığı iki fare modeli

Yükten kaynağa doğru gidilirken aradığımız

Uzun, kısa ve mikro dalga diatermi olmak üzere üç şekli vardır.Günümüzde uzun dalga diatermi terk edilmiştir.. Ultrason da

Diğer yandan post-modern dönemde örgütlenme biçimlerinde dikey ve sabit örgüt yapıları yerine esnek örgütlenme, stratejik iş birimleri, ürünlere odaklanma yerine