• Sonuç bulunamadı

İSTANBUL UN İLK LERİ Süleyman Faruk Göncüoğlu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İSTANBUL UN İLK LERİ Süleyman Faruk Göncüoğlu"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

İSTANBUL’UN İLK’LERİ Süleyman Faruk Göncüoğlu

TİMAŞ YAYINLARI | 4241

Popüler Tarih Dizisi 34

PROJE EDİTÖRÜ

Neval Akbıyık

EDİTÖR

Zeynep Berktaş Samet Altıntaş

KAPAK TASARIMI

Ravza Kızıltuğ

MİZANPAJ

Hüseyin Özkan

1. BASKI

Ağustos 2017, İstanbul

ISBN ISBN 978-605-08-2544-2

TİMAŞ YAYINLARI

Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, No: 5, Fatih/İstanbul Telefon: (0212) 511 24 24 Faks: (0212) 512 40 00

P.K. 50 Sirkeci / İstanbul timas.com.tr timas@timas.com.tr facebook.com/timasyayingrubu

twitter.com/timasyayingrubu Kültür Bakanlığı Yayıncılık

Sertifika No: 12364

BASKI VE CİLT

Seçil Ofset

100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4.

Cad. No: 77 Bağcılar / İSTANBUL Telefon: (0212) 629 06 15 Matbaa Sertifika No: 12068

YAYIN HAKLARI

© Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne aittir.

İzinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

9 7 8 6 0 5 0 8 2 5 4 4 2

(3)

İçİndekİler

Önsöz ... 9

İstanbul’un İlk Efsanesi ... 10

Şehir Kurulurken… ... 13

İstanbul’un İlk Depremi ... 14

İstanbul’da İlk Üniversite ... 15

İlk Liman ... 16

İstanbul’un İlk Surları ... 17

İstanbul’un İlk Kilisesi ... 18

Hristiyanlığın İlk Anıtı ... 19

Bizans Sarayında Yaşamış İlk Türk Denizcisi ... 21

Bizans’ın İlk Türk Damadı ... 22

Tarihî Yarımada’nın İlk Fetih Şehitliği ... 23

Boğaziçi’nde İlk Fetih Şehitliği... 25

Fetih’ten Önceki ‘Kutlu Asker’lerin İlk Mescidi ... 26

İstanbul’un İlk Osmanlı Yüzleri ... 27

İstanbul’un İlk Mescidleri ... 29

İstanbul’da İlk Medreseler ... 31

İstanbul’un İlk Selâtîn Camisi ... 32

Konstantinopolis’in İlk Sarayı ... 34

1453 Sonrası Kurulan İlk Osmanlı Müesseseleri ... 36

Bilinen İlk Hapishaneler ... 38

İlk Org ... 40

İstanbul’un İlk Mevlevihanesi ... 41

Osmanlı İstanbul’unun İlk Mahalleleri ... 42

Fetih Sonrası Kurulan İlk Osmanlı Semti ... 43

Boğaziçi’nde İlk Osmanlı Yerleşim ... 45

Osmanlı İstanbul’unun İlk Yalı ve Sahilsarayları ... 45

İstanbul’da İlk Halife ... 47

İstanbul’un İlk Kulesi ... 47

İstanbul’un İlk Yangın Kulesi ... 48

İstanbul’da İlk Hokkabazlık ... 49

(4)

Mimar Sinan’ın İstanbul’daki İlk Eseri ... 50

İstanbul’un Vergilerle Yapılan İlk Selâtîn Camii ve Külliyesi ... 51

İstanbul’un İlk Demir Döküm Kilisesi ... 52

İlk Barok Cami ... 53

İstanbul’da İlk Kahve ve Kahvehane ... 54

İstanbul’da İlk Tütün Kullanımı ve Kamusal Alanlarda İlk Sigara İçme Yasağı ... 56

İstanbul’un İlk Fotoğrafları ve Fotoğrafçıları ... 58

Bizans Dönemi’nde İlk Uçma Teşebbüsü ... 60

Osmanlı İstanbul’unda İlk Uçan Adam ... 61

İstanbul’da İlk Balon... 62

İstanbul’un İlk Kütüphaneleri ... 64

İstanbul’da İlk Matbaalar ... 65

İlk Gazeteler ... 68

İlk Türkçe Gazeteler ... 68

İlk Resimli Gazete ... 70

İlk Mizah Dergisi ... 71

İlk Bilim Mecmuası ... 72

İlk Yemek Kitabı ... 73

İlk Kıraathane ... 75

İstanbul’un İlk Toplu Konutları ... 76

İlk Eczane ... 77

İlk Çiçek Aşısı ... 79

İlk Teşrih ... 80

İlk Serum ... 80

İlk Mühendishane ... 80

İlk Tıp Okulu ... 82

İlk Ameliyathane ... 82

İlk Kadın Hastanesi ... 83

İlk Çocuk Hastanesi ... 85

İstanbul’da Kurulan İlk Cüzzamhaneler ... 86

İlk Türk Tersanesi ... 87

Osmanlı İstanbul’unda İlk Rasathane ... 88

İstanbul’da İlk Çini İmalathanesi ... 89

İlk Sigorta Teşkilatı ... 90

İlk Osmanlı Bankası ... 91

İlk Elektrik Santrali ... 92

İstanbul’da İlk Telefon ... 93

İstanbul’da İlk Su Tesisleri ... 95

Evlere İlk Sıcak Su Projesi ... 97

(5)

İstanbul’un İlk Kadısı ... 97

İstanbul’un İlk Valisi... 98

İlk Fuar ... 99

İstanbul’da İlk Otomobil ... 101

İlk Otomobil Fabrikası ... 103

İstanbul’da İlk Otobüs ... 105

İlk Trafik Kazası ... 106

İstanbul’da İlk Otomobil Yarışları ... 106

Boğaziçi’nde İlk Vapur Taşımacılığı ... 108

İlk Arabalı Vapur ... 109

İlk Müslüman Kaptan ... 110

İlk Toplu Taşıma Vasıtası ... 111

İlk Deniz Otobüsü ... 112

İstanbul’da İlk Zürafa ... 113

İlk Kumarhane... 114

İlk Spor Okulu ... 114

İstanbul’da İlk Futbol Maçı ... 116

İlk Stat ... 117

Dünyada Bilinen İlk Sergi Maketi ... 120

İstanbul’da İlk Müze ... 121

İstanbul’da İlk Defa Tebdil-i Kıyafetle Gezen Padişah ... 123

İstanbul’da İlk Sergi Salonu ... 124

İstanbul’da İlk Resim Sergisi ... 125

İlk Defa Portresini Yaptıran Padişah ... 125

İstanbul’da İlk Türkçe Tiyatro ... 126

İstanbul’da İlk Sinema ... 128

İstanbul’un Tiyatro Sahnelerinde İlk Kadın Oyuncular ... 130

İlk Opera İstanbul’da ... 131

İstanbul’da Kadınların Kurduğu İlk Pazar ... 133

İslam Âleminin İlk Kadın Yazarı ... 136

İlk Kadın Yazar Eseri ... 136

İstanbul’un İlk Kadın Memurları ... 137

İlk Kadınlar Kongresi ... 137

İlk Güzellik Yarışması ... 138

İstanbul’da Yaşanan İlk ve Son Recm Olayı ... 138

Haremde Dayak Yiyen İlk Sadrazam ... 139

İstanbul’da İlk Amele Cemiyeti ... 140

İstanbul Tarihinde İlk Grev ... 140

İstanbul’da İlk Büyük Gençlik Hareketi ... 141

(6)

İlk Basın Grevi ... 142

İlk İstanbul Radyosu ... 142

Padişah’a İlk Suikast ... 143

İstanbul’un İlk Berberleri ... 144

İstanbul’un İlk Gece Kulübü ... 146

İlk Kandil ... 147

İlk Mahya ... 147

İlk İftar Topu ... 148

İlk Balo ... 149

İstanbul’da İlk Resmî Tatil ... 150

İstanbul’da İlk Bayramlaşma Yasağı ... 150

Mezarda Doğan İlk Bebek ... 151

İstanbul’da Düzenlenen İlk Boğa Güreşi... 152

İstanbul’un İlk Resmî Define Arayıcısı ... 152

İstanbul’un İlk Bahçe ve Parkları ... 153

İstanbul’da İlk Basketbol Maçı ... 155

Şehir Hayatına ve Modern Belediyeciliğe Dair İlk Yazı... 157

Osmanlı İstanbul’unun İlk Mezarlığı ... 159

İstanbul’un İlk Vikingleri ... 160

İstanbul’da İlk Çevre Koruma Bilinci ... 161

İstanbul’un İlk Çöpçüleri ... 162

Osmanlı İstanbul’unun İlk Deniz Feneri ... 163

İstanbul’un ve Türkiyenin’nin İlk Kadın Doğum Uzmanı ... 164

İstanbul’un Osmanlı Dönemi ... 165

İlk Su Satıcıları ... 165

İstanbul’un İlk Fastfoodları ... 167

İlk Asansör ... 170

İlk Residance ... 170

Elektriğin, Kaloriferin ve Telefonun Kullanıldığı İlk Köşk ... 171

İstanbul’da İlk Gecekondulaşma ve Ruhu ... 172

İstanbul’un İlk Plajları ... 174

İlk Otogar ... 177

Cumhuriyet Dönemi İlk Planlı Mahalle ‘Levent’ ... 179

İlk Dolmuşlar ... 181

Osmanlı İstanbul’unda Vakıf Kuran İlk Kadın ... 182

İlk İşçi Milletvekili Numan Usta... 184

İstanbul’un İlk Alışveriş Merkezi ... 186

İlk Türbedar: Şeyh Baba Yusuf ... 187

İlk Türkçe Ezan ... 188

Kaynakça ... 192

(7)

Ö N S Ö Z

F

atih’in Konstantinopolis’i almadan önceki uykusuzlukla- rı Sinan’ın rüyasına dönüşmüş ve karşımıza bugün bile kırıntıları masal gibi gelen İstanbul’u çıkarmıştır. Şehrin ruhuna sirayet etmiş ‘İlk’ler ile aslında eski ve yerli İstanbul’u anlatıyorum, arıyorum. Ve karşımıza yaprak yaprak açılan, geçmişi hiç geçmeyen bir İstanbul çıkıyor. Tanpınar’ın deyi- şiyle bu şehir, “Devamlı şekilde muhayyilemizi işletme sihriy- le bize tesir ediyor.” İlham veren peyzajları, sadece Osmanlı İstanbul’u ile sınırlamadım. Şehrin kurulduğu ilk zamanları, Bizans’ın duvarlarındaki sesleri de derlemeye gayret ettim.

Şehrin geniş, velut ve verimli çağının; o savaşların ve barışla- rın gölgesinde, kıyıda kalmış hatıraları hatırlatıyorum aslın- da. Dile kolay, Marmaray çalışmaları esnasında Yenikapı’daki arkeolojik kazılar sonucu 8 bin 500 yıllık buluntular, şehr-i İstanbul’a daha kadim bir libas giydirdi. İstanbullular, gün- delik hayatın heyulası dışında hemen ötede duran mazinin elinden tuttuktan sonra, mevsimleri ve günleri, renk ve ko- kusunu yaşadığı şehrin semtlerinden alan bir yığın hayale sahip olacaklar. Ne büyük bir saadet…

İstanbul’un İlk’leri’ni okudukça iç içe geçmiş, kenetlen- miş, uzunca bir tarihin yüzünü göreceksiniz. Ve avuçlarınıza sürpriz anahtarlar düşecek, hangi kapıyı açarsanız, karşını- za Dersaadet çıkacak. Tekrar etmiş olayım: Elinizdeki kitap, ne bir akademik çalışmanın ne de bir hevesin ürünüdür. Bu, içinde yaşadığımız ve idrak ettiğimiz yüzyıl içerisinde hızla gelişen ve değişen İstanbul’un ‘dünya şehri’ kimliğini biraz olsun tanımaya yarayacak bilgiler ihtiva ediyor. Sayfaları çe- virdikçe ‘Türk İstanbul’un tapu senetlerini görecek, evrensel bir şarkıya eşlik edecekseniz.

Sözün özü elinizdeki kitap, şehrin efsunlu kapısını açan bir maymuncuk hüviyetinde...

Unutmayın! İstanbul, bir gün sizi mutlaka çağıracak!

(8)

Dünyanın En Güzel Yerİ Neresİdİr?

İstanbul’un

İlk Efsanesİ

İ

stanbul’un ilk efsanesi dünyanın en güzel kadını için Sarayburnu’nda kurulan bir masal sarayında başlar. Bu efsaneye göre: Süleyman Aleyhisselam, Kaf Dağları’na kadar yeryüzünün tek sultanı olduğu halde, okyanusun ortasındaki Ferendüz Adası’nın hü- kümdarı Saydun’u bir türlü hükmü altına alamamış- tı. Saydun çok gururluydu, Hazreti Süleyman da olsa kimseye baş eğmiyordu. Hazreti Süleyman’ın buna çok canı sıkıldı ve Ferendüz Adası’na bir sefer tertip etti.

Hazreti Süleyman bir gaza- ya gideceği zaman emir verir, tahtadan bir döşeme yaptı- rırdı. Önce tahtı

bu döşemeye yer- leştirir; askerleri, hayvanları, bü- tün harb aletleri, teçhizatı ve ge- rekli her şeyi de yükletir; sonra da şiddetle esen rüzgâra emreder- di. Rüzgâr hemen tahta döşemenin altına girer -sa- bahtan öğleye kadar bir zaman içinde- on- ları bir aylık yola gö- türürdü.

Hazreti Süleyman bir gaza- ya gideceği zaman emir verir, tahtadan bir döşeme yaptı-

bahtan öğleye kadar bir zaman içinde- on- ları bir aylık yola gö-

(9)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

Bu seferinde yine öyle oldu. Hazreti Süleyman Ferendüz Adası’na gitti. İnsan ve cinlerden müteşekkil ordusuyla Kral Saydun’u yendi. Memleketini ve halkı- nı esir etti. Sonra da Saydun’u huzuruna getirtip ateş saçan kılıcıyla onu öldürdü.

Ferendüz Kralı Saydun’un dünyada eşi emsali ol- mayan güzellikte genç bir kızı vardı. Adı Alina idi.

Süleyman Aleyhisselam Alina’yı savaş hediyesi olarak aldı ve dinine davet ederek onunla evlendi.

Hazreti Süleyman’ın nesebleri saf ve şeref sahibi ailelerden olan hanımları vardı, ama Alina hepsinden başkaydı. Hazreti Süleyman onu kadınlarından hiçbi- rini sevmediği kadar severek kalbini verdi. Fakat Alina hep keder içinde yaşıyor, hep ağlıyordu.

Hazreti Süleyman bir gün kendisine sorar: “Güzel Alina, senden ayrılmayan bu kaygı ve eksilmeyen bu gözyaşları nedir?”

Alina ise “Ya Eminullah, babamı hatırladıkça keder ve hasret içinde kalıyorum, emret de benim için baba- mın bir heykelini yapsınlar. Sonra da bir saray yaptır, ömrümün geri kalan kısmını o sarayda dua ve ibadetle geçireyim. Babamın heykeline baktıkça da kederlerim gider...” diye cevap verdi.

Hazreti Süleyman sevgili hanımının bu ricasını ka- bul eder ve hemen insanları, cinleri, kuşları, rüzgârları toplayıp emir verir: “Tez olun! Dünyanın en güzel yeri neresidir, bulup bana haber verin.”

Hazreti Süleyman Alina’sına yaptıracağı sarayın, dünyanın en güzel yerinde olmasını istiyordu. Cinler, insanlar, kuşlar ve rüzgârlar yedi gün sonra haber ge- tirdiler.

(10)

Süleyman Aleyhisselam hemen İstanbul’a geldi.

Sarayburnu’nda bir gece geçirdi. Sabahleyin uyanın- ca havanın ve suyun etkisiyle kendisini tam manasıyla genç ve kuvvetli hissetti. Sonra cinlere emir verip he- men burada bir saray yaptırdı ve kıyamete kadar ma- mur olsun diye İstanbul için hayır duası etti.

Efsanenin sonu ise acıklıdır. Meğer güzel Alina bu sarayda gizli gizli babasının heykeline taparmış! Hak dinin bir peygamberi olan Süleyman Aleyhisselam bunu öğrenince sevgili Alina’sını öldürdü.

“Biz Allah’ın kullarıyız, hep Allah’ın katına dönece- ğiz”1 âyetini okuduktan sonra o putu, yani Alina’nın babasının heykelini kırdı, ardından temiz elbiseler ge- tirilmesini emretti. Bu elbiselerin iplikleri ancak baki- re kızlar tarafından eğirilir ve dokunur, ancak bakire kızlar tarafından yıkanırdı. Hazreti Süleyman bunları giydi. Açık bir yere çıkarak yere kül serpilmesini em- retti. Sonra bu külün üzerine oturdu, Allah’a dua etti.

Dünyanın en güzel yerinde yaptırdığı bu sarayda karısı tarafından işlenilen günahın affını diledi. Ondan sonra Sarayburnu’nu da, yaptırdığı sarayı da olduğu gibi bı- rakıp Kudüs’e döndü.

Evliya Çelebi efsaneyi böylece kaydettikten sonra Sarayburnu adının buradan geldiğini belirtir. Hatta Evliya Çelebi, Hazreti Süleyman’dan sonra oğlunun da Sarayburnu’nda birçok binalar yaptırdığını ve burasını merkez edindiğini, sonradan gelen kralların İstanbul’a,

“Hazreti Süleyman makamıdır.” deyip çok önem ver- diklerini, burayı mamur kıldıklarını yazar. Milletler ve Hükümdarlar Tarihi adlı büyük eserinde tarihçi Taberî de yer zikretmeden bu rivayeti anlatır. Biz de bunu böylece alıyoruz.

1 Bakara Suresi, 156. âyet.

(11)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

Üsküdar, İlk ve Tek Büyük İskeleydİ

Şehİr Kurulurken…

Y

unanistan’ın bulunduğu coğrafyanın, M.Ö. 680 yıllarında kuzeyden gelen Dorlar tarafından iş- gal edilmesiyle, Orta Yunanistan kentlerinden biri olan Megara’dan bir grup, yeni bir yurt kurmak üzere geldikleri Boğaziçi’ni geçerler. M.Ö. 685–680 yıl- ları arasında, İstanbul’un Anadolu kıyısı olan Çamlıca etekleri sonrasında uza nan ovaya yerleşirler. Bu ovay- la Marmara Denizi arasındaki kıyı bölgesi Kadıköy’ü (Kalkedon/ Chalcedon) kurarlar. Bununla beraber Kadıköy’ün kuzeyinde bulunan Fikirtepesi, kazılardaki buluntulara göre daha eski tarihli bir yerleşim yeridir.

Üsküdar, Asya’nın Avrupa’ya en yakın noktasında bulunması sebebiyle çevresi her zaman işlek ve tran- sit yer olma özelliğini taşımıştır. Üsküdar, Avrupa’ya

(12)

geçmek isteyen Asyalıların son, Avrupa’dan Asya’ya geçenlerin ilk ve tek büyük iskelesiydi. Bu sebeple çağ- lar içerisinde Üsküdar ve çevresi birçok tarihî olayın gelişimi yanında, önemli medeniyet merkezlerinin olu- şumuna da vesile olmuştur.

Bugün yanlış anlaşılmakta olan Kalkedon yerleşi- mi, Haydarpaşa ile Doğancılar Parkı arasındaki tepe ve etekleri üzerinde kuruluydu. Bu yerleşimin işlek ana limanı da bugünkü Üsküdar limanıdır.

O zamanlar Kadıköy kıyıları liman vasfına sahip olamayacak bir topografyaya sahipti ve yer yer batak- lık bölgeleri bulunmaktaydı. Kıyıdan hemen gerisi de dik yamaçlardı. Üsküdar limanının önemi şuradan an- laşılmaktadır: Atinalılar döneminde iki komutan yöne- timinde otuz parça gemiden oluşan bir donanma tara- fından korunmaktaydı. Bu limanın bir kısmı Kalkedon şehri yıkıldığı zaman, bir kısmı da ‘barbarlar gizlene- cek bir yer bulamasınlar’ diye Bizans İmparatorları ta- rafından doldurulmuştur. Bugün o limanın son izle- ri üzerinde 16. yüzyılda inşa edilen Mihrimah Sultan Külliyesi yükselmektedir.

Yerlİler Kaçtı, Anadolu Göç Ettİ!

İstanbul’un İlk Depremİ

T

arihî kaynaklara göre İstanbul’da bilinen ilk yer sarsıntısı miladi 358 yılında olmuş ve şehri bü- yük zarara uğratmıştır. Büyük taş binaların pek çoğu hasar görmüştür. Zararın boyutları hakkında ise tarihî bilgilerde fazla bir ayrıntıya rastlanmamak-

(13)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

tadır. Osmanlı İstanbul’unda ilk deprem ise 1464 yı- lında gerçekleşir. Yer sarsıntısı İstanbul’da bir buçuk ay devam eder ve birçok yeni Türk eserini harabeye çevirir. Temeli yeni atılan Fatih Camii ve külliyesinin yapımı durdurulmuş, şehirden kaçan Bizans halkıyla azalan İstanbul’un nüfusu, Anadolu’dan getirilen Türk ve Hristiyan halk ile takviye edilmiştir.

Okulda 31 Profesör Görev Almıştı

İstanbul’da

İlk Ünİversİte

27

Mart 425 tarihinde Bizans İmparatoru II.

Theodosius tarafından İstanbul’da ‘Auditorium’

adıyla bir yüksek okul açılmıştı. Okulda 31 profesör görev almış; Latince, Grekçe, hitabet, gramer, hukuk ve felsefe dersleri verilmeye başlanmıştı. Profesörler devletten maaş almakla beraber vergiden de muaftı- lar. Özel ders vermeleri ise yasaktı. 1045 yılında da İstanbul’da ilk defa felsefe ve hukuk yüksekokulu kurulmuştur. Bizans İmparatorluğu, dünyanın ilk yüksek eğitim müesseselerini kurmuştur. Ve diğer Avrupalı devletler bu kaliteye yüzyıllar sonra ulaşabil- miştir. Teoloji ile hukuk eğitiminin bir arada verildiği antik okullardan farklı olarak bu yüksekokulda hukuk eğitimi daha ağırlıktaydı. Okul ayrıca senatör seçilme imkânlarını da artırmıştı.

(14)

Marmara Sahİlİndekİ Bİzans Lİmanı Ahırkapı’daydı

İlk Lİman

B

izans devrindeki İstanbul limanlarından günü- müze isimlerinden ve sur kalıntılarından başka hiçbir şey kalmamıştır. Sarayburnu’nu başlangıç kabul edersek, Marmara sahilindeki ilk Bizans limanı Ahırkapı’dadır.

Byzantion’un kurulduğu dönemlerde, Haliç’in Marmara ve Boğazlara açılan ağzındaki kıyı şeridi gü- nümüzdeki gibi düz değildi. Haliç ağzında, bugünkü Sirkeci ve Bahçekapı’nın bulunduğu yerde Neorion ve Prosforion limanları vardı. Prosforion Boğaz’dan, Karadeniz’den, Anadolu kıyılarından, Ege’den gelen malların boşaltıldığı ticari limandı. Hemen yanında, şimdi Sirkeci Tren Garı’nın bulunduğu yerdeki Neorion Limanı ise askerî nitelikteydi.

Yenikapı Limanı, diğer adıyla Theodosius Limanı’nın (Portus Theodosiacus) 2004-2013 yılları arasında yapı- lan kazılar sonucunda 4. ile 7. yüzyılın başlarındaki en büyük ticari ulaşım merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

Marmara Denizi kıyısında inşa edilen ikinci büyük liman Theodosius Limanı, İmparator I. Theodosius (379-395) tarafından, Lykos Deresi’nin ağzında

(15)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

bulunan kıyıya hayli derin bir koyda kurulmuştu.

Günün koşullarına cevap verebilecek şekilde güney tarafında, batıdan doğuya doğru uzanan bir mendire- ğin bulunduğu, tahıl başta olmak üzere pek çok tüke- tim maddesinin boşaltıldığı, oldukça büyük ticari bir limandı.

Lykos (Bayrampaşa) Deresi’nin sürekli mil taşıya- rak önünü doldurması neticesinde, 12. yüzyıldan son- ra terk edilen bu önemli liman bölgesi, 16. yüzyılın ortalarında geniş bostanlara ev sahipliği yapan doldu- rulmuş bir bölge haline gelmiştir.

Topkapı Sarayı’nı Çevreleyen Tepe!

İstanbul’un

İlk Surları

Ş

ehrin en eski surları İstanbul’un ilk kurulduğu yer olan bugünkü Topkapı Sarayı’nın bulunduğu tepeyi çevrelemekteydi. Şimdiki Topkapı Sarayı’nı çevreleyen yani ‘Sur-ı Sultaniye’ diye adlandırılan kara surları dışındaki sınırları kuşatmaktaydı.

surları dışındaki sınırları kuşatmaktaydı.

(16)

İkinci sur inşasının sınırları ise bugünkü Yeni Camii civarından başlayıp Çemberlitaş’tan geçerek güneye;

Marmara Denizi’ne ulaşıyor, oradan da kıyıyı takip ede- rek Sarayburnu’nu kuşatıyordu. Bu ikinci suru, Roma İmparatoru Septimius Severus, milattan sonra II. yüzyılın sonunda şehri yerle bir ettikten sonra, yeniden inşa ettirdi.

Her sur yapıldığında, şehri kuşatan eski surların dı- şına doğru büyüyen ve gelişmekte olan bir İstanbul’la karşılaşmaktayız.

İşte üçüncü surumuz da ilk adıyla Roma, daha sonraki tarihlerde Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu devrine ilk adım atılırken inşa edi- lir. Roma İmparatorluğu’na İstanbul’u başkent ya- pan İmparator I. Constantinus tarafından yaptırılan İstanbul’un üçüncü surları ise Samatya Kapısı’ndan başlayarak Cerrahpaşa Esekapı mevkiinden, Aksaray- Topkapı yolu üzerinden Haliç’e doğru devam ederek;

Sultanselim semtinden Cibali’ye inen surdur.

Fatİh Camİ’nİn Altında Kİlİse Var!

İstanbul’un

İlk KİLİSESİ

İ

mparator I. Constantinus kendi kurduğu şehirde, ölümünden sonra gömülmek için bir kilise yaptır- mıştır. Bu, İstanbul’da Ayasofya (Birinci Ayasofya) ile birlikte inşa edilen ilk kiliselerden biridir.

Sur içinde kentin en önemli tepelerinden biri olan, bugünkü Fatih Camii’nin bulunduğu yere yaptırılmış- tır. Kilise, Hazreti İsa’nın oniki havarisine adanmış

(17)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

olduğundan ‘Havariyun Kilisesi’ (Havariler Kilisesi) olarak bilinir. Temel kalıntılarına Topkapı Sarayı’nın bahçesinde rastladığımız ilk Ayasofya kilisesi yapısı da İmparator I. Constantinus dönemindedir. Kilisenin mimari formunun bazilikal planlı ahşap kırma çatı ile örtülü olduğu bazı kaynaklarca belirtilmektedir.

Hrİstİyanlar, Çemberlİtaş’ın Önünden Geçerken İstavroz Çıkarırdı

Hrİstİyanlığın İlk Anıtı

M

iladî 330 yılında Büyük Roma’nın başkentini İstanbul’a taşıyan İmparator I. Constantinus yeniden imar ettirdiği bu şehirde, Büyük Roma İmparatorluğu ve dünya tarihi içerisinde çok büyük değişikliklere sebep olacak ilkleri de gerçekleştirmiştir.

Yeniden imar ettiği İstanbul’da kendi adına bir mey- dan (Constantinus Forumu) yaptırmıştır. Bu meyda- nın ortasına bir anıt inşa ettirmiştir. Gövdesi, impa- ratorlara mahsus renk olan erguvan rengindeki porfi r

Süleyman Faruk Göncüoğlu

(18)

taşından yapılmış anıtın, tepesine de tanrı Apollon Helios suretinde kendi heykelini diktirmiştir.

Constantinus’un kendi adı- na diktirdiği bu heykel, Roma’nın çok tanrılı inancının bir simgesi niteliğindedir. Heykelin sol elinde haç olan bir küre, sağ elindeyse bir mızrak bulunuyordu. Bu hey- kel, İmparator Constantinus’un İstanbul’u Büyük Roma’nın baş- kenti yaptıktan sonra diktirdiği ilk anıt olduğu gibi (aslında Pagan döneme ait bir heykel), dünya Hristiyanlığının da ilk anıtıdır. Geç tarihlerde konulmuş olduğu ileri sürülen kitabesinde, “İsa, sen ki dünyanın yaratıcısı ve sahibisin, senin olan bu şehre onunla birlikte Roma’nın asasını ve gücünü de sun- dum. Onu bütün saldırılardan koru ve tehlikelerden kurtar.” ifadesine yer verilmiştir.

Çemberlitaş’la ilgili önemli bir bilgi de şudur:

İmparator Constantinus’un annesi İmparatoriçe Helena, Kudüs’ü ziyaretinde İsa’nın işkence gördü- ğü çarmıhın kalıntılarını bularak büyük bir tören- le İstanbul’a getirtmiştir. Constantinus da bu de- ğerli hatırayı sonraki yıllarda zarar görmemesi için Çemberlitaş’ın altına yaptırdığı özel bir bölmeye göm- dürtmüştür. Osmanlı kaynaklarında, Hezarfen Hüseyin Çelebi’nin Tenkîhü’t-Tevarih (Tarih-i Devlet-i Rumiye) adlı eserinde bu haç ve Çemberlitaş’tan bahsedilmekte- dir. Hristiyan kaynaklarda da Aziz Ambrios ve Severios İstanbul’a getirilen bu haçla ilgili bilgiler verir. 19. yüz- yılda İstanbul’da bir süre kalmış olan Miss Pardoe de

(19)

Süleyman Faruk Göncüoğlu

İstanbul hatıralarını aktardığı eserinde, “Şehir sakini Hristiyanların Çemberlitaş’ın önünden geçerken durup istavroz çıkarmalarının sebebi, burada Hz. İsa’nın geril- diği haçtan parçaların gömülü olmasındandır.” diye ifa- de edip; dikilitaşın altında bulunan dehlizlerden de bah- setmektedir. İmparator I. Manuel Komnenos da saltanat yıllarında (1143–1180) onarttığı anıtın tepesine tunçtan bir haç koydurtmuştur. Bu nedenle Constantinus Anıtı, Bizans’ın son döneminde, “Haçlı Anıt” olarak tanınıyor- du. Evliya Çelebi de sütunu İstanbul’un tılsımlarından biri olarak tarif eder.

Bİzans Sarayında Yaşamış İlk Türk Denİzcİsİ

Ç

aka Bey, Oğuzların Çavuldur boyuna mensup bir Türk lideridir. Malazgirt zaferini takiben Anadolu’nun fethi işine girişen Selçuklu kuvvet- lerinden ayrı yaptığı savaşların birinde Bizanslılara esir düşmüştür. Esir düşen Çaka Bey, İmparator III.

Botaneites’in dikkatini çekmiş ve İstanbul’a getirile- rek saraya alınmıştır. Sarayda Grekçeyi öğrenmiş ve Bizans deniz kuvvetlerini yakından tanıma imkânı bulmuştur. 1081’de Bizans tahtına İmparator Aleksios Komnenos (Alexios Commenus) geçince Çaka Bey hür- riyetine kavuşmuştur. Ege sahillerinde ilk Türk do- nanmasını kuran Çaka Bey, 1095 yılında donanma- sıyla İstanbul’u kuşatmaya giderken; Abidos Kalesi fethinde yaralanarak vefat etmiştir. Çaka Bey kalenin fethi sırasında ölmeseydi, İstanbul’u deniz kuvvetleriy- le kuşatan ilk Türk beyi olacaktı.

(20)

Bursa Valİsİydİ, Bİzans’a Damat Oldu

Bİzans’ın İlk Türk Damadı

O

smanlı hanedanIndan Bizans İstanbul’una damat olarak gelen ilk kişi Şehzade Halil İbrahim’dir. Şehzade Halil İbrahim, Orhan Gazi’nin üçüncü şehzadesi olup; ayrıca Bursa valisiy- di.

1356 yılı yaz başlarında şehzade, Bursa dışında Bozburun mevkiinde kayıkla gezinirken bir korsan ge- misinin baskınına uğramış ve yakalanıp Foça’ya götü- rülerek Foça bölgesini yöneten tekfura teslim edilmiştir.

Bunun üzerine Orhan Gazi, Bizans İmparatoru’na Şehzade Halil İbrahim’in kurtarılması karşılığında as- kerî yardımın yanında, oğlunu damat olarak verebile- ceğini vadetmişti. Şehzade, Foça Tekfuru’nun elinden kurtarıldıktan sonra İstanbul’a getirilmiş ve Bizans İmparatoru’nun on yaşındaki kızı İreni ile nişanı ya- pılmıştır. Daha sonra nişan İznik’teki Osmanlı erkânı nezdinde devam etmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

İnsanlık tarihi ve iletişim. İlk çağlarda iletişim. Antik çağda iletişim. İletişim teknolojilerinin gelişimi. Kitle iletişim araçlarının doğuşu

ile yapılmış mozaikler incelenmiş ve tez çalışmasının özgün bir mozaik proje uygulaması ile sonuçlandırılmasına karar verilmiştir. Proje uygulama mekânı

Kentin mekânsal or- ganizasyonunu biçimlendirmek adına eski kent dokusunu bü- yük ölçüde koruyup yeni ulaşım ağları ve yerleşme alanları ile kentin büyümesini

Üniversite öğrencilerinin; cinsiyet ile sigaraya başlama yaşı, sabah uyandıktan sonra ilk içilen sigara zamanı, sigara içme nedenleri, günlük içilen sigara

Çok kuvvetli bir öldürücü olan polonyum 210 az miktarda tütün dumanında da bulunuyor.Tütündeki doğal radyoaktif polonyumun, tütün kullananların kanser riskini

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların