• Sonuç bulunamadı

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu 3-5 Ekim 2018 Aliya İzzetbegoviç ve Bosna-Hersek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu 3-5 Ekim 2018 Aliya İzzetbegoviç ve Bosna-Hersek"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu 3-5 Ekim 2018 Aliya İzzetbegoviç ve Bosna-Hersek

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

Gümüşhanevi Kampüsü, Bağlarbaşı Mahallesi, 29100, Gümüşhane

Telefon: +90 456 233 10 00 Faks: +90 456 233 11 19

ISBN: 978-605-4838-19-6

Eser Adı: I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu: Aliye İzzetbegoviç ve Bosna-Hersek Bildiriler Kitabı

Yayın Türü: e-kitap (Aralık 2018)

Editörler / Editors

Dr. Öğr. Üyesi Mümin HAKKIOĞLU Dr. Öğr. Üyesi M. Ahmet TÜZEN

Öğr. Gör. Çağlayan DOĞAN Arş. Gör. Zeynep ŞİMŞEK

Arş. Gör. Fatih UYAR

Grafik Tasarım & Dizgi / Graphic Design & Typesetting

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali GÜCER (Gümüşhane Üniversitesi /Gümüşhane University)

Bu çalışma “Gümüşhane Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü”nce desteklenmiştir. Proje No: 18.F1211.08.01

This study has been supported by “Gümüşhane University Scientific Research Projects Coordination Department”. Project Number: 18.F1211.08.01

Yayın hakları Gümüşhane Üniversitesi’ne ait olan bu eserin, hukuki ve etik sorumluluğu yazarlarındır. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.

(3)

60 | S a y f a

Bosna-Hersek’te Tasavvufî Hayat

Ahmet VURAL Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, avural@gumushane.edu.tr

Giriş

Tasavvuf, en çok kabul gören görüşe göre “yün” manasına gelen “sûf”

kelimesinden türetilmiş bir kavramdır. Tasavvufun günümüze kadar birçok tarifi yapılmıştır. Sûfiler içerisinde bulunduğu hâl ve makama göre tasavvufla ilgili olarak çeşitli tanımlar yapmıştır. Bu konuda ilk söz söyleyen Ma’ruf-i Kerhî’dir (ö. 200/815) ki o tasavvufu; ”hakikate sarılmak ve insanların elindekilerden yüz çevirmek” olarak tanımlar (Kuşeyrî 1993: 280).

Tasavvufun genel olarak şöyle bir tarifi yapılabilir: Tasavvuf, İslam dininin kalbî hayatı ve özüdür (Topbaş 2006: 51); Hz. Peygamberin (s.) şahsında temsil ettiği manevi otoritenin, kurumsallaşmış ve günümüze kadar yaygınlaşarak gelmiş şeklidir (Haksever 2017: 18).

Tasavvuf mensupları, İslam’ı en iyi şekilde anlayıp duygu, düşünce ve davranışlarını Allah ve Rasûlünün iradesine tabî kılmayı kendilerine gaye edinmiştir. Gayrimüslim toplumlara İslam’ı tebliğ etme hususunda sûfîlerin büyük gayretleri söz konusudur.

1- Bosna-Hersek’in İslamlaşma Sürecinde Mutasavvıfların Katkıları İslamiyet’in geniş coğrafyalara yayılmasının en büyük etkenlerinden birisi olarak, İslam dini bünyesi içerisinde barınıp gelişen tasavvuf akımı zikredilebilir. Tasavvuf erbâbı, İslam dininin yayılması ve genişlemesinde çok büyük hizmetler îfâ etmiştir. Nitekim M. Ali Aynî1, Louis Massignon’dan2 şu alıntıyı paylaşarak bu gerçeğe vurgu yapmaktadır: “Dîn- i İslâm’ın beyne’l-milel ve âlem şümul bir din olması sûfiyye sayesindedir.

Sûfîler bilâd-ı gayr-ı müslimeyi irşad-ı inâm için dolaştıklarından Dîn-i İslam beyne’l-milel olmuştur. (…) Dîn-i İslâm’ın âlemşümul olması da sûfiyye sâyesinde olmuştur. Zira bütün insanlar için tabîî ve aklî bir tevhid olan “Hanîfiyye”nin müessiriyet-i ma’neviyye ve ahlâkiyyesini en birinci olarak sûfîler anlamıştır” (Aynî 1334:111-112).

İlk dönemlerden itibaren İslam’ın özüne inerek, onu en güzel bir şekilde anlamaya ve yaşamaya çalışan tasavvuf ve tarîkat mensupları, İslam dininin yayılması hususunda büyük bir özveri göstermişlerdir. Kendilerini Hakk

1 Son devir Türk mütefekkir, yazar ve idareci. (1869-1945).

2 Hallâc-ı Mansûr üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Fransız şarkiyatçısı. (1883- 1962).

(4)

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu / 1st International A Luminary A Country Symposium Bildiriler Kitabı / Full Paper Proceedings

61 | S a y f a yolunda seferber ederek her türlü fedakârlığı göze alan bu sûfî şahsiyetler, birçok bölgede İslâm’ı tanıtıp sevdirmiş, gayri Müslim toplumların İslam ile şereflenmesine vesile olmuştur.

Balkanların fethedilmesinde ve İslamlaşma sürecinde de yine mutasavvıfların katkıları ön plandadır. Osmanlı’nın, Bosna-Hersek’i fethinden önce bölgeye seyyah dervişlerin geldiği ve yerli halka İslam’ı anlattığı ifade edilir. Zorba ve zalim idareciler tarafından büyük zulümlere maruz kalan halk, dervişlerin sunduğu İslamî hayatı benimsemeye başlamış, tabiri caizse İslam’ın ilk tohumları bu süreçte atılmıştır. Ayrıca tasavvuf erbâbının gayretleri sebebiyle, Bosna-Hersek halkı bir nevi psikolojik anlamda fethe hazır hale getirilmiştir. Nitekim bu coğrafyanın fethedilmesinin zeminini hazırlayan tarîkat şeyhleri ve sûfîler, bölgedeki fetihlerin öncüleri ve ilk mimarları olarak kabul görmektedir. Yine burada mutasavvıflar tarafından birçok tekke kurulmuş, bu tekkeler dinî kimliklerin yaşatılmasında ve korunmasında önemli rol oynamıştır.

Netice itibariyle Boşnakların ana yurdu olan Sancak (Raşka) 1455-1465 yılları arasında, Bosna 1463 yılında, Hersek ise 1482 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir. Fethedilen bu bölgeler 1580 yılında, Bosna Beylerbeyliği (Eyaleti) bünyesinde birleştirilmiştir (Djurdjev 1992: 297-305).

Fetihle beraber Bosna’nın İslamlaşma süreci de hız kazanmıştır.

2- Bosna-Hersek’te Tasavvuf Akımları

Balkanlar’a XIII. yüzyıldan itibaren yerleşmeye başlayan tasavvuf kültürü, XVIII. ve XIX. yüzyılda yaygınlığını artırmış ve toplumun inşasında önemli katkılar sunmuştur. Tarîkat ve tekkelerin Anadolu coğrafyasında görmüş olduğu ilgi, Osmanlı’nın Balkanlar’ı fethetmesiyle beraber burada yaşayan halk nezdinde de devam etmiştir. Bilhassa tekkelerin yapımında her kesimden insanın maddî-manevî desteğini esirgemediğini ifade edebiliriz.

Bosna-Hersek’te tasavvufî hayatın emarelerini bizlere gösteren ve bu bölgede varlığını idame ettiren tarîkatlar genel olarak şunlardır: Kâdirîlik, Mevlevîlik, Nakşbendîlik ve Halvetîlik. İlgili tarîkatlar hakkında kısa bir malumat verdikten sonra Bosna-Hersek’te kurulan tekkeler ve zaviyelere değinmek istiyoruz. Nitekim medeniyetimizin temel taşlarından biri olarak kabul edebileceğimiz tasavvufun, sosyal hayattaki müesseseleri tekkelerdir.

2.1. Bosna-Hersek’te Kâdiriyye Tarîkatı

Tasavvuf tarihinde, hicrî VI. asırda (XII.) teşekkül etmeye başlayan, tarîkatların ilklerinden olarak kabul gören Kâdiriyye tarîkatı, Abdülkâdir-i Geylânî (ö. 561/1165-66) tarafından kurulmuştur. Abdülkâdir-i Geylânî’nin adına izafetle Kâdiriyye (bazen de Geylâniyye) diye anılan tarîkat, İslam dünyasının en yaygın tarîkatlarından biri haline gelmiştir. Uzak Doğu’da

(5)

62 | S a y f a Endonezya’dan Kuzey Afrika’ya, Sibirya’dan Afrika içlerine kadar yayılmıştır. (Yılmaz 2010: 241) Kâdirî dervişleri başta Irak olmak üzere Orta Doğu, Afrika, Endülüs, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Çin, Endonezya, Hicaz, Anadolu, Balkanlar, Kuzey Kafkasya, Orta Asya, Doğu Türkistan gibi ülkelere ulaşmış ve irşâd görevlerini îfâ etmiştir. (Gürer 1999: 329-348) Kâdirîlik Anadolu’ya XV. yüzyılın ortalarında Eşrefoğlu Rûmî1 (ö.

874/1470) vasıtasıyla, İstanbul ve Balkanlar’a da XVII. yüzyılda İsmail Rûmî (ö. 1041/1631) vasıtasıyla girmiştir. Silsile açısından Hz. Ali’ye ulaşan bir tarîkat olması hasebiyle zikir, cehrî olarak yapılmakta ve toplu olarak icra edilen bu zikre, “devrân” ismi verilmektedir. Tarîkatta riyazatın da önemi büyüktür. 2

Kâdirîliğin Bosna-Hersek’te yayılmasını sağlayan en önemli merkezlerden birisi Saraybosna’da bulunan Silahtar Mustafa Paşa veya halk nazarında meşhur ismiyle Hacı Sinân Kâdirî Tekkesi’dir. Günümüzde de varlığını devam ettiren bu tekke Saraybosna’nın kuzeyinde Saraç Ali Camii civarındadır. (İzeti 2013: 231-237) Tekkenin giriş kapısına şu ilâhî nakşolunmuştur:

“Tekkegâh-ı kesretin sanmam heman mihmanıyız Bir numûneyiz ki beyt-i vahdetin pinhânıyız Biz Gediz sûretâ ammâ cihânın sultanıyız

Sâlikân-ı Şeyh Abdülkâdir Geylânîyiz” (Ayverdi 1981: II/388).

Silahtar Mustafa Paşa Tekkesi sayesinde Kâdirîlik Bosna-Hersek’in Travnik, Yayce, Zvornik gibi şehirlerinde de yayılma imkânı bulmuştur.

Tekkenin şeyh ve dervişleri Saraybosna özelinde ve Bosna-Hersek genelinde, coğrafyanın sosyal, kültürel ve dinî hayatında önemli rol üstlenmişlerdir.

Bosna-Hersek’te kurulan Zvornik Kâdirî Tekkesi ve Yayçe Kâdirî Tekkesi de bu bölgede Kâdiriyye tarîkatının yayılmasını sağlayan diğer tekkelerdir.

Saraybosna’da kurulan Hacı Sinân Tekkesi, Bosna-Hersek’te Kâdirîlik’in merkezi konumundadır. Onun dışında ismi zikredilen tekkeler genelde ona bağlı olarak hizmet vermişlerdir (İzeti 2013: 239). Kâdirî tekkeleri sadece tasavvufî faaliyetlerde bulunmamış, aynı zamanda kültürel etkinliklerle de toplumun inşasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Birçok edebî ve felsefî eserin okunduğu, sanat ve şiirin hâkim olduğu bir tekkeden söz etmekteyiz.

1 Hacı Bayram-ı Velî’nin damadı olan Eşrefoğlu Rûmî, tarîkatta “Pîr-i sânî” olarak kabul edilmektedir.

2 Abdülkâdir Geylânî ve Kâdirîlik hakkında bkz. Harîrîzâde, Tibyânü vesâili’l- hakâyık; Vicdânî, Sâdık (1338), Tomâr-ı Turûk-ı Âliyye, İstanbul; Azamat, Nihat,

“Kâdiriyye”, DİA, XXIV, 131-136, Ankara; Gürer, Dilaver (1999), Abdülkâdir Geylânî, Hayatı, Eserleri, Görüşleri, İnsan Yayınları, İstanbul.

(6)

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu / 1st International A Luminary A Country Symposium Bildiriler Kitabı / Full Paper Proceedings

63 | S a y f a 2.2. Bosna-Hersek’te Mevleviyye Tarîkatı

Mevleviyye, Mevlânâ Celâleddin Rûmî’ye (ö. 672/1273) nispet edilen tarîkatın ismidir. Kendisinin vefatından sonra Konya’da gelişip, Anadolu Beylikler dönemi ve Osmanlı Devleti boyunca, özellikle Anadolu’da toplumu derinden etkileyen tarîkatlardan birisi olmuştur (Gölpınarlı 2009:

244-266). Mevlânâ’nın vefatından sonra yerine Hüsâmeddin Çelebi geçmiş ve Mevlânâ muhiblerini bir arada tutmayı başarmıştır. Ancak Hüsâmeddin Çelebi bir tarîkat ihdas etmemiştir (Sipehsâlâr 1977: 138-143).

Mevleviyye’nin tarîkat olarak kuruluş dönemi, Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’in (ö. 712/1312) babasının makamına geçmesiyle birlikte başlamıştır (Küçük 2015: 496). Mevlevîlik, Mevlânâ’dan sonra onun soyundan gelen ve

“Çelebi” unvanı verilen şeyhler vasıtasıyla devam etmiştir. Mevlevîliğin en önemli iki özelliği semâ ve çiledir. Semâ, dönerek icra edilen Mevlevî âyinidir. Mevlevîlikte çile ise 1001 günlük bir süre zarfında gerçekleşmekte ve çile çıkarılan Mevlevî dergâhlarına “âsitâne” ismi verilmektedir (Yılmaz 2014: 252-253). Mevlânâ’nın Mesnevî-i Manevî’si başta olmak üzere eserleri, tüm dünyada en çok okunan eserler arasında yer almaktadır.

Mevlânâ ve onun edebî şaheseri Mesnevî-i Manevî, Osmanlı’nın Bosna’yı fethinden itibaren bu topraklarda da tanınmaya başlamış ve etkileri günümüze kadar süregelmiştir. Saraybosna’nın kurucu şahsiyetlerinden sayılan ve Mevlevî tarîkatına mensup olan İshakoğlu İsa Bey’in (ö. 1470) Saraybosna’da 1462 yılında bir Mevlevî tekkesi inşa ettirmesi ile Mevlevîlik Bosna-Hersek ve civarında yaygınlık kazanmaya başlamıştır (İzeti 2013:

149). Bu tekke, Bosna’da ilk kurulan ve en meşhur olan Mevlevîhânelerdendir. Yine Saraybosna’da Hacı Mahmud isminde bir Mevlevî tekkesinden daha bahsedilmektedir. Tarihî vesikalarda yer alan bilgilere göre; Saraybosna’da kurulan bu tekkeler dışında Mostar, Belgradcık, Belgrad, Üsküp, Niş, Manastır gibi şehirlerde de Mevlevî tekkeleri mevcuttur (Gölpınarlı 2009:335). Evliyâ Çelebi de (ö. 1071/1659) Seyahatnâmesi’nde Saraybosna’da bulunan 47 tekkeden söz etmekte ve İsâ Bey tekkesi hakkında bilgi vermektedir (Evliyâ Çelebi 1896, 431).

Avusturya’nın 1878 yılında Bosna-Hersek’i işgal etmesiyle buradaki Mevlevî tekkeleri kapatılmış, ancak birkaç yıl sonra yeniden açılarak hizmetlerine devam etmiştir. 1924 yılında ise tekkelerin kapatılması ile Mevlevîlik bir dinî tezâhür olarak Bosna-Hersek’te hayatını devam ettirmiştir (İzeti 2013: 155).

Diğer bölgelerde olduğu gibi Bosna-Hersek’te de Mevlevî tarîkatı ve şeyhleri, sanat, edebiyat ve eğitime önem vermişlerdir. Osmanlı döneminden itibaren Bosna’nın en iyi şair ve yazarları, Mevlevîliğe mensup kimselerdi. Mehmed Râzî Velihocış (1722-1786) ve Fadıl Paşa Şerefoviç

(7)

64 | S a y f a (1789-1858) Mevlevî şair ve mûsîkîşinaslara örnek gösterilebilir (İzeti 2013:

154).

Mesnevî-i Manevî, Bosna-Hersek’te de büyük bir ilgiye mazhar olmuş, asırlarca Saraybosna’da okutulmuştur. Mesnevîhânlar, Mesnevî-i Manevî’nin (Farsça) metnini okuyup şerh etmek suretiyle halkı irşad etmişlerdir. Bosna-Hersek’te Mesnevî okuma geleneği günümüzde de devam etmektedir. Saraybosna’da Mevlânâ’nın hatırasını canlı tutmak amacıyla, Mevlânâ’nın Hakk’a yürüdüğü gün (Şeb-i Arûs/Sevgiliye Kavuşma Gecesi) geçmişte olduğu gibi bugün de kutlanmaktadır. Nitekim Şeb-i Arûs, Saraybosna’nın en önemli kültür olaylarından birisi olarak kabul görmektedir.

2.3. Bosna-Hersek’te Nakşbendiyye Tarîkatı

Muhammed Bahâeddîn Nakşbend’e (ö. 791/1389) izafe edilen Nakşbendiyye, İslam dünyasında Kâdiriyye’den sonra en yaygın tarîkat konumundadır. Nakşbendîlik kısa zamanda Mâverâünnehir’in sınırlarını aşarak Doğu Türkistan’dan Balkanlara, Hicaz’dan Hindistan’a kadar İslam coğrafyasının hemen her bölgesine yayılmıştır (Tosun 2015: 415). Tarîkat, Bahâeddîn Nakşbend’den sonra halifeleri Alâaddîn Attâr (ö. 802/1400), Hâce Muhammed Parsa (ö. 822/1420) ve Mevlânâ Yakûb-i Çerhî (ö.

851/1447) tarafından yayılmıştır (Harîrîzâde t.y.: 1956). Nakşbendiyye, İmam Rabbânî (ö.1034/1624) ile birlikte Müceddidîlik koluyla ve Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ö. 1241/1826) tarafından kurulan Hâlidîlik koluyla güçlü olarak temsil edilmiş ve ünlenmiştir. Nakşbendiyye tarîkatının birçok şubesi olmakla birlikte daha çok Ahrâriyye, Kâsâniyye, Müceddidiyye ve Hâlidiyye şubeleri ile maruftur. Zikir usulü hafî zikirdir. Ruh terbiyesine öncelik verdiklerinden dolayı ruhanî tarîkatlar arasında zikredilmektedir.

Rabıta, sohbet, hizmet ve halvet der encümen gibi uygulamaları ile maruftur (Tosun 2015: 297-351).

İslam dünyasında büyük bir teveccühe mazhar olan Nakşbendîlik, Bosna-Hersek’te de halkın en fazla ilgi gösterdiği tarîkatların başında gelmektedir. Diğer tarîkatlardan farklı olarak Nakşbendîlik, Bosna- Hersek’in sadece belirli şehirlerinde değil, birçok şehrinde, kasabasında hatta köylerinde tekkeler kurmak suretiyle halkın çeşitli tabakalarına nüfuz edebilmiştir. Nakşbendîliğin Bosna-Hersek’e ne zaman ve kimler vasıtası ile geldiği hakkında net bilgilere sahip değiliz. Ancak XVIII. ve XIX. yüzyıl, Bosna-Hersek’te Nakşbendîliğin en yaygın olduğu zamanlardır. Bu dönem Nakşbendîliğin Bosna-Hersek’teki altın dönemidir, diyebiliriz. Nakşbendî tarîkatının, Ehl-i Sünnet akidesine ve Kur’an ile sünnet prensiplerine sıkı sıkıya bağlı olduğundan dolayı Bosna-Hersek toplumunun tüm kesimlerine yayıldığı ifade edilmektedir (İzeti 2013: 180).

(8)

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu / 1st International A Luminary A Country Symposium Bildiriler Kitabı / Full Paper Proceedings

65 | S a y f a Bosna-Hersek’te kurulan Nakşî tekkeleri şu şekildedir:

Saraybosna Gâziler Tekkesi Saraybosna İskender Paşa Zâviyesi Saraybosna Yediler Tekkesi

Saraybosna Mlin (Değirmen) Tekkesi Saraybosna Şeyh Hasan Kâimî Tekkesi Mostar Koski Mehmed Paşa Hankâhı Foynitsa Vukelyiçi Tekkesi

Foynitsa Oglavak Tekkesi Foynitsa Nakşî Tekkesi Visoko Nakşî Tekkesi Travnik Nakşî Tekkesi Foça Nakşî Tekkesi

Konjic (Belgradcık) Seonica Nakşî Tekkesi Mostar Luka Nakşbendî Tekkesi

Bosna-Hersek’te diğer tarîkatlara nispetle Nakşî tekkeleri daha çoktur.1 Bu tekkelerden birçoğu maalesef günümüze ulaşmış değildir. Saraybosna Mlin (Değirmen) Tekkesi gibi çok nadir bazı tekkeler günümüze ulaşmış ve faaldir (İzeti 2013: 163-180). Tüm tekkeler, Bosna-Hersek halkının manevî anlamda selameti için önemli misyon üstlenmiştir. Ancak bazı tekkeler daha çok ön plana çıkmıştır ki bu tekkelere ayrı bir parantez açmak isteriz.

Örneğin Saraybosna İskender Paşa Zâviyesi, zengin vakfıyla ve faaliyetleriyle Nakşbendîliğin Bosna-Hersek’te yayılmasında oldukça önemli bir yere sahiptir.

2.4. Bosna-Hersek’te Halvetiyye Tarîkatı

Pîr-i Evvel Ebû Abdullah Sirâcüddin Ömer b. Şeyh Ekmeleddin el-Gîlânî el-Lâhicî el-Halvetî’ye (ö. 800/1397) nispet edilen Halvetiyye tarîkatı, farklı ana kolları ve şubeleri ile İslam coğrafyasının en yaygın tarîkatlarından birisidir. Ömer el-Halvetî, halvet hayatını çok sevdiği, uzlete çekilip ibadet ve zikirle meşgul olduğu için “Halvetî” nisbesiyle anılmaktadır (Tek 2017:

337). Halvetiyye pîr-i sânî olarak kabul edilen Seyyid Yahya Şirvânî ile tekâmül dönemine girmiştir. Halvetiyye tarîkatının Rûşeniyye, Cemâliyye, Ahmediyye ve Şemsiyye olmak üzere dört ana kolu ve bu kollardan ortaya çıkan birçok şubesi vardır. Halvetiyye tarîkat kuluçkası olarak bilinmektedir (Akot 2017: 70).

Halvetîlik Bosna-Hersek’in Osmanlı idaresine geçmesiyle takriben XVI.

asrın ilk yarısından itibaren varlık göstermeye başlamıştır. Saraybosna başta olmak üzere birçok şehirde Halvetî tarîkatına mensup tekkeler inşa edilmiştir. Bu tekkeler şunlardır:

1 Bosna-Hersek’te yayılan tarîkatlar ve bu tarîkatların kurdukları tekkeler hakkında daha teferruatlı bilgi için Metin İzeti’nin Balkanlarda Tasavvuf isimli eserinden istifade edilebilir. Nitekim bu çalışmada, kendisinin mezkûr eserinden sıkça faydalanılmıştır.

(9)

66 | S a y f a Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Hankâhı

Saraybosna Şeyh İbrâhim Bistrigî Tekkesi Travnik Elçi İbrahim Paşa Tekkesi Konjic (Belgradcık) Halvetî Tekkesi Blagay Halvetî Tekkesi

Akhisar (Prusac) Halvetî Tekkesi

Görüldüğü üzere Bosna-Hersek’te Nakşbendîlikten sonra en çok tekke Halvetiyye tarîkatına aittir. Halvetiyye, Saraybosna ve Travnik başta olmak üzere Bosna-Hersek’in diğer şehirlerine de yayılma imkânı bulmuştur. Bu tekkelerden çoğu günümüze ulaşamamıştır. Gazi Hüsrev Bey Hankâhı gibi bazı tekkeler, XIX. yüzyılda Halvetîlik’in etkisinin azalması ile Nakşbendî tarîkatı bünyesine katılmıştır. Gazi Hüsrev Bey Hankâhı, daha sonraki dönemde medreseye dönüştürülmüştür (İzeti 2013: 187-201). Bir zamanlar Bosna-Hersek’te tüm canlılığı ile var olan Halvetîlik, günümüzde etkisini kaybetmiştir.

3- Bosna-Hersek’te Kurulan Tekkelerin Üstlendikleri Misyonlar

Tasavvuf erbabının, oturup kalkmalarına, sülûk çıkarmalarına, âyin yapmalarına mahsus özel yere tekke denir. Tekkeler aynı zamanda içerisinde özel oda ve mutfakların bulunduğu, taşradan gelen dervişlerin barınma ihtiyacını karşılayan mekânlardır. Küçük tekkelere “zâviye”, büyüklerine “hankâh” veya “dergâh”, merkezî pozisyonda olanlara ise

“âsitâne” denilmektedir (Cebecioğlu 2014: 486). Tekke demek; kibarlığın, zerafetin, nezaketin, insan sevgisinin, çalışmanın, hizmetin, sanatın, ilmin, irfanın, marifetin ve maharetin öğretildiği, işlendiği, geliştirildiği ve olgunlaştırıldığı mekânlar demektir. Tekkelerde, tasavvuf düşüncesinin, anlayış ve terbiyesi işlenerek halka takdim edilmektedir (Kara 2017: 34; 41).

Tekkeler tasavvufî hayatın kurumsallaşmış yüzüdür. Tasavvufî hayatın yoğun olarak yaşandığı Bosna-Hersek’te de çeşitli tarîkatlara ait birçok tekke ve zaviye kurulmuştur. Bu tekkeler sadece tasavvufî gelenek açısından değil aynı zamanda sanat tarihi yönüyle de önemli mekânlardır. Bosna-Hersek’in fethinden önce ve sonrasında bu bölgelere giden dervişler, boş topraklara yerleşip, bu arazileri ekip biçerek şenlendirmiş ve mamur etmiştir. Aynı zamanda dervişler bu boş arazilere tekke ve zaviye kurmuş, bu tekke ve zaviyeler, zaman içerisinde etrafında yerleşim alanlarının oluştuğu birer din, kültür ve sanat merkezine dönüşmüştür. Örneğin Saraybosna kurulmadan önce, İsa Bey Tekkesi inşa edilmiş ve bu tekke etrafında bugün yaşanılan şehir, Saraybosna ortaya çıkmıştır.

Tekkeler her şeyden önce “mescid ve cami” görevi gören, içerisinde ibadet edilen mekânlardı. Tekkelerde dervişler bir araya gelerek zikir, âyin ve ibadet ederlerdi. Tekkeler, okuma-yazma ve dinî ilimlerin öğretildiği, tarîkat mensuplarının yazdığı eserlerin okutulduğu, içerisinde kütüphanesi bulunan bir mektep idi. Yolcuların, dervişlerin konakladığı, misafir olduğu

(10)

I. Uluslararası Bir Bilge Bir Ülke Sempozyumu / 1st International A Luminary A Country Symposium Bildiriler Kitabı / Full Paper Proceedings

67 | S a y f a bir kervansaray fonksiyonuna sahipti. Hastaların, sakat, düşkün ve çaresizlerin başvurduğu, yerine göre dârü’l-aceze gibi faaliyet göstermekte idi. Fakir ve yoksulların karınlarının doyurulduğu bir imârethâne görevi üstlenmişti. Tekkelerde haftanın belirli gün ve saatlerinde zikir, sohbet gibi tasavvufî faaliyetler icra edilmekte idi. Bu tekkelere mensup dervişler, sohbet-vaaz yoluyla halkı irşad etmekte idi.

Tekkeler sadece tasavvufî faaliyetlerde bulunmamış, aynı zamanda kültürel etkinliklerle de toplumun inşasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Şiir, mûsikî, el sanatları gibi İslam sanatlarının birçok dalında önde gelen kurumlar arasındadır. Özellikle Mevlevî ve Halvetî tekkeleri Osmanlı’da sanat merkezleri arasında zikredilmektedir.

Tekkeler iktisadî ve sosyal alandaki faaliyetlerinde din, dil, ırk farkı gözetmemiştir. Bu durum halk tarafından tekkelere olan rağbeti artırmıştır.

Tekke mensupları halk ile iç içe olmuş, onların dertleriyle dertlenmiş ve samimi münasebet kurmuştur. Böylece Bosna-Hersek halkının İslam’ı benimsemesinde ve İslam’ın en güzel şekilde yaşanmasında önemli katkı sağlamıştır.

Sonuç

Tasavvuf ve tarîkatlar Bosna-Hersek’in dinî, sosyal ve kültürel hayatında etkili olmuştur. Bosna-Hersek’te kendisine taraftar bulan ve burada tekkeler kurmak suretiyle faaliyetlerde bulunan Kâdirîlik, Mevlevîlik, Nakşbendîlik ve Halvetîlik en yaygın dört tarîkattır. Mezkûr tarîkatlar ve bu tarîkatların kurduğu tekkeler vasıtasıyla Bosna-Hersek’te tasavvufî hayat tüm canlılığıyla yaşatılmıştır. Tasavvuf erbâbı Bosna-Hersek’in manevî anlamda fethine ve ihyasına; maddi anlamda da imarına vesile olmuştur.

Kaynakça

AKOT, Bülent (2017). Tasavvufun 100’ü, Otto Yayınları, Ankara.

AYNÎ, Mehmet Ali (1334). Hacı Bayram Velî, İstanbul.

AYVERDİ, Ekrem Hakkı (1981). Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri I-IV, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul.

CEBECİOĞLU, Ethem (2014). Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Otto Yayınları, Ankara.

DJURDJEV, Branislav (1992). “Bosna-Hersek” Diyanet İslam Ansiklopedisi, TDV İslam Araştırmaları, İstanbul.

EVLİYÂ ÇELEBİ, (1896). Seyahatnâme, c. V, İstanbul.

GÖLPINARLI, Abdülbâki (2009). Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İnkılâp Kitapevi, İstanbul.

GÜRER, Dilaver (1999). Abdülkâdir Geylânî, Hayatı, Eserleri, Görüşleri, İnsan Yayınları, İstanbul.

(11)

68 | S a y f a HAKSEVER, Ahmet Cahid (2017). Tasavvufu Anlama Kılavuzu, Otto

Yayınları, Ankara.

HARÎRÎZÂDE, M. Kemaleddîn, Tibyânu Vesâili Hakâik fî Beyâni Selâsişi’t- Terâik, Süleymaniye Kütüphanesi, H. Mahmud Efendi Bölümü, no:

2631.

İZETİ, Metin (2013). Balkanlarda Tasavvuf, İnsan Yayınları, İstanbul.

KARA, Mustafa (2017). Din Hayat Sanat Açısından Tekkeler ve Zâviyeler, Dergâh yayınları, İstanbul.

KUŞEYRÎ, Abdulkerim (1993). er-Risâletu’l-Kuşeyrî, Beyrut.

KÜÇÜK, Sezai (2015). Türkiye’de Tarîkatlar, Tarih ve Kültür, edit.: Semih Ceyhan, İSAM Yay., İstanbul.

SİPAHSÂLÂR, Ferîdûn b. Ahmed (1977). Risâle-i Sipapsâlâr (Mevlânâ ve Etrafındakiler), ter.: Tahsin Yazıcı, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul.

TEK, Abdurrezzak (2017). Tarihi Süreçte Tasavvuf ve Tarîkatlar, Bursa Akademi, Bursa.

TOPBAŞ, Osman Nuri (2006). İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yayınları, İstanbul.

TOSUN, Necdet (2015). Bahâeddîn Nakşbend Hayatı, Görüşleri, Tarîkatı, İnsan Yayınları, İstanbul.

VİLDİÇ, Samir (2017). “Bosna’da Tasavvuf ve Tarîkatlara Genel Bakış”, Balkan Araştırmaları Dergisi, sayı: 7, Bursa.

YILMAZ, Hasan Kamil (2014). Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarîkatlar, Ensar Neşriyat, İstanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

1 – Tur programında ki oteller tahmini otel listesidir. Bölge müsaitliğine göre aynı standartlarda başka otellerde kalınabilir. Kesin otel bilgisini turdan 48 saat

Şehrin bu kısmını gezdikten sonra osmanlı çarşısı Başçarşı olarak bilinen beldesine gidiyor ve öğle yemek için bu sefer meşhur Boşnak kebabını

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından saat 09.00 da Vezirler şehri olarak bilinen ve orta Bosna’da yer alan Travnik şehrine hareket.. Yol boyunca Karadeniz’i

zamanın bitiminde otobüsümüzde toplanıyor ve akşam yemeğimizi alacağımız dönüş yolumuzda bulunan Jablanica şehrine hareket ,meşhur kuzu çevirme yedikten sonra

İlâveten, yasa koyucu Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi hâkimlerini seçme konusunda en çok yetkiye sahip olan makamdır ve yasa koyucunun Bosna Hersek Anayasa Mahkemesinin işinin

Mostar Köprüsü’nün Rekonstrüksiyonu (2002-2004): Köprünün kalan bölümlerinin restorasyonu, köprünün tahrip olan bölümlerinin yeniden inşası, taş

Yolumuzun üzerinde halen savaş zamanı yapılan bombardımanın izleri bulunan binaları, Avrupa’nın ilk elektrik motorlu tramvay hattı olan ve Saraybosna’yı halen

1577’de Avusturya kralına yazılan bir nâme-i hümayunda, 1 Klis beyinin gönderdiği bir mektuba göre, Kotor nahiyesinde kale hizmetinde iken Zadra ve Şubin/Şubik