• Sonuç bulunamadı

1. RUMİNANT HAYVANLARIN (GEVİŞ GETİREN-BÜYÜK VE KÜÇÜKBAŞ) BESLENMELERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "1. RUMİNANT HAYVANLARIN (GEVİŞ GETİREN-BÜYÜK VE KÜÇÜKBAŞ) BESLENMELERİ"

Copied!
138
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HAYVAN BESLEME

1. RUMİNANT HAYVANLARIN (GEVİŞ GETİREN-BÜYÜK VE KÜÇÜKBAŞ) BESLENMELERİ

Ekonomik öneme sahip evcil hayvanlar, sindirim sistemlerinin anatomik yapılarına göre, geviş getiren (ruminant) ve ruminant olmayan (tek mideli) olarak iki sınıfa ayrılır. Dolayısıyla bir hayvanın ne tür bir yem, karma veya rasyon (diyet) tüketeceğini, hayvanın sindirim sistemi (gastrointestinal kanalları), özellikle de mide yapısı belirler. Kanatlılar (tavuk, hindi bıldırcın vb.) gibi gastrointestinal kanalları kısa ve basit olan tek mideli hayvanların selüloz tüketme yetenekleri sınırlı iken, kalın ve kör bağırsakları iyi gelişmiş at veya pseudo-ruminant (yalancı ruminant) olan tavşan (kaprofaji özelliğine sahip) ve deve gibi hayvanlar kaba yemlerden gayet iyi yararlanmaktadır. Omasumu kaybolmuş veya çok küçülmüş olan zürafa, ceylan, antilop, deve gibi hayvanlar pseudo- ruminant olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte, dört bölmeli mide yapısına sahip olan sığır, koyun, keçi, manda, gibi türlerin oluşturduğu ruminant hayvanların hepsi herbivor (bitkisel kaynaklarla beslenen) olup, yüksek selüloz içerikli diyetler bu hayvanlar için oldukça uygundur.

(2)

Ruminant kelimesi latince tekrar çiğnemek anlamına gelen ruminare kelimesinden türemiştir. Ruminantlar, ruminasyon (geviş getirme) özelliğine sahip hayvanlar olup rumende mikrobiyal (anaerobik) fermantasyon ile sindirim yaparlar. Ruminasyon, hayvanların gün içerisinde aktif dönem olarak adlandırılan yem yeme, otlama gibi faaliyetlerinin ardından, dinlenme döneminde, yedikleri yemleri ufak lokmalar halinde ağız boşluğuna kusarak, çiğnemelerine verilen addır. Büyük ölçüde pre-gastrik (anaerobik) fermantasyon yapan ruminant hayvanlar, geviş getirme ile tükettikleri yemlerin partikül boyutlarını küçültür, bu arada rumen ortamını tamponlama (pH’ın muhafazası, asidoz önleme) yapabilmek için salya (tükrük) üretmektedir. Uygun bir karma (rasyon) ile beslenen bir süt ineği, günde ortalama olarak 6 ila 8 saatini ruminasyon için ayırmakta ve bu arada yaklaşık 160-180 litre tükrük salgılamaktadır. Partikül ebatlarının düşürülmesi, mideye alınan yemlerin daha iyi karıştırılmasına ve yüzey alanı genişlediği için mikrobiyal erişime imkân sağlamaktadır.

(3)

Yem parçalarının ufaltılması ile rumen fermantasyonunun (mikrobiyal parçalanma) etkinliği arttırılmaktadır. Rumende asetik, propiyonik ve bütirik asit gibi uçucu yağ asitleri (VFA), amonyak (NH4), amino asit gibi fermantasyon ürünleri açığa çıkmaktadır.

Anaerobik fermentasyon ruminant hayvanların esas amino asit kaynağını oluşturan mikrobiyal protein (yüksek kaliteli; ideal amino asit profilli) sentezini sağlarken, besin maddelerinin sindirimini (karbonhidrat, protein, yağ) gerçekleştirmektedir. Aynı zamanda enerji ara maddeleri (%60–80 uçucu yağ asitleri, keto asitler ile amino asitler, peptitler) ile (CH4, H2S, NH4) gibi atık ürün olan fermantasyon gazları da oluşmaktadır.

(4)

RUMİNANT HAYVANLARIN SİNDİRİM SİSTEMİ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

Ruminant hayvanlar anatomik olarak 4 bölmeli bir mide yapısına sahiptir (Şekil). Ön mide bölümlerini oluşturan ilk üçü sırasıyla

• rumen (işkembe),

•retikulum (börkenek) ve

• omasum (kırkbayır) olarak adlandırılır.

• Son bölüm, abomasum (şirden)

olup tek midelilerdeki mideye karşılık gelir. Rumen ve retikulum ayrı isimlere sahip olsalar da benzer fonksiyonları vardır. Sindirim kanalı içeriğinin bu iki bölme arasında serbestçe hareket ediyor olmasından dolayı birlikte retikulorumen olarak adlandırılır. Bu bölmelerin toplam mide hacmine oranları ve büyüklükleri hayvanın doğumdan sonraki yemlenmesine ve özellikle yaşına bağlı olarak değişmektedir. Yoğun mikrobiyal faaliyetin gerçekleştiği retikulorumen, yemlerin salya ile bulaşıp katı ve sıvı materyallerin ayrıştığı bir bölmedir.

(5)
(6)

Ruminantlar, düşük kaliteli diyetleri, monogastriklere (tek mideli) göre çok daha iyi kullanabilmekte ve daha iyi performans sergileyebilmektedir. Lifler özellikle de selüloz, rumen mikroorganizmaları (bakteri, mantar ve protozoa) tarafından parçalanmaktadır. Dolayısıyla rumen mikroorganizmalarının rolü sırasıyla selülozca zengin materyalleri sindirmek için selülaz enzimi üreterek salgılamak, konakçı hayvanın amino asit gereksinimi karşılamaya katkıda bulunmak için mikrobiyal protein sentezlemek, hayvanlar tarafından kullanılan enerjiyi sağlamak ve süt yağ sentezi için uçucu yağ asitleri üretmek ve hayvanın gereksinim duyduğu bazı vitaminleri (B12 ve K vitamini gibi) sentezlemektir. Etkin ve yeterli ruminal fermantasyonun sağlanabilmesi, rasyonun enerji ve azotlu bileşiklerine bağlıdır. Amino asit ve vitamin sentezi için rumende bu besin maddelerinin yıkımının senkronize edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yeterli bir amino asit ve vitamin sentezi için S ve Co gibi mineraller karma ile sağlanmalıdır.

(7)

BESLEME VE BESİN MADDELERİ

Besleme, muhtelif fizyolojik işlevlere dönük besin ihtiyaçlarını karşılayan dengeli karmaların (rasyonların veya diyetlerin) oluşturulması ve bunların hayvanlara sunulması işlemidir.

Beslenme ise bu karmaların hayvanlar tarafından alınmış olmasıdır.

Günlük karma, (rasyon veya diyet) hayvanın gereksinim duyduğu tüm besin maddelerini düzgün bir oranda ve yeterli miktarda karşılayan, hayvanın tüketebileceği nitelikte olan ve sağlığına zarar vermeyen, bir günlük yem karışımına denir.

Hatalı besleme ya yetersiz beslenme ya da dengesiz beslenme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yetersiz beslenme, beslenme gereksinimleri standartlara uygun, fakat verilen yem miktarının yeterli olmaması durumudur. Dengesiz beslenme ise beslenme gereksinimlerinden herhangi biri veya birkaçının standartların altında olması durumudur. Dengesiz beslenmede organizma en düşük düzeyde bulunan besin maddesine göre tepki gösterir.

(8)

Rasyon hazırlama veya formülasyonu ise, hammaddeleri en düşük maliyet sınırlamaları dahilinde bir araya getirerek hayvana ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin tedarik edilmesidir. Besin maddelerinin işlevleri, yaşama payı (organizmada net kazanç veya besin kaybı yoktur), büyüme, laktasyon, üreme, aktivite, bağışıklık ve sağlık gibi fizyolojik fonksiyonlar için gerekli olan yapıtaşlarını sağlamaktır. Bu durum, besin maddelerinin dengeli oranlarda olmasına, türe özgü olmasına (sığır, koyun, keçi vb. hayvanların sindirim sistemi ve metabolizmasına adapte olmuş), hayvanın istekli yem alımına uygun lezzetlilikte ve yapıda olmasına ve anti- besin unsurları (besin olmayan veya besin maddelerinin sindirimini ve emilimini engelleyen) bulundurmamasına bağlıdır.

(9)

Besin maddesi; hayvanların yaşaması, büyümesi, üremesi ve ilgili verimlerini (et, süt yapağı vb.) verebilmesi için gerekli fizyolojik süreçler için kullanılabilen maddelerdir. Dolayısıyla hayvanların ve yemlerin yapısında bulunan, organizmada çeşitli fizyolojik işlevlere katılan, organik veya inorganik maddelerden oluşur. Sindirilebilir besin maddesi ise organizmanın sindirilebildiği, absorbe edilebilen ve kullanılabilen besin madde oranıdır. Hayvan vücudunu oluşturan besin madde miktarı, hayvanın türü, yaşı ve besi durumuna göre değişir. Hayvan vücudunun yağsız kuru maddesinde ortalama %80 protein ve %20 kül (mineral) bulunur.

Ruminantlarda yaşamını sürdürmek, solunum, dolaşım, sindirim, istemsiz kas hareketleri ve hormon-enzim salgılanması gibi hayati olaylar için gerekli besin maddeleri yaşama payı olarak bilinir.

Büyüme, üreme ve hayvansal ürünler için gereken besin maddeleri ise verim payıdır. Hayvanın toplam besin maddeleri (su, karbonhidrat, yağ, protein, mineral ve vitamin) ihtiyacı ise ikisinin toplamıdır. Bunları karşılamak için yemler hayvanlara sunulur.

(10)

1. Su

İnorganik madde olan su, doğrudan bir besin maddesi olmayıp bütün canlılarda madde alış verişi için gereklidir. Ayrıca solunum zincirinde enerji kazanılmasında son üründür. Su, ruminant karmalarında önemli bir yer işgal eder. Su kaybının vücut ağırlığının

%2’sinden %4’üne çıktığı durumlarda verimdeki azalma %20’den

%40’a kadar çıkarabilmektedir. Hayvan, vücudundaki yağların tamamını veya proteinlerin yarısını kaybetse bile yaşamını sürdürebilirken, suyun %10-20’sini kaybettiğinde sırasıyla hastalıklara yatkınlık ve ölüm meydana gelir.

Karma hazırlanırken, hayvanların iyi kalitede ve bol su kaynağına erişme imkanına sahip olduğu varsayılır. Ruminantlar için üç önemli su kaynağı bulunmaktadır. Hayvanın su gereksinimini karşılama bakımından sırasıyla içme suyu (%50 si), yemin yapısında bulunan su (%35) ve vücutta besin maddelerinin oksidasyonu veya yakılması sonucu oluşan metabolik su (%15’) (Tablo).

(11)

Yemlerin su içeriğini hesaba katmak için, su içeriği yüksek kaba yemlerin kullanıldığı karma formülasyonu yaş bazda yapılır. Toplam karma rasyonların (TMR) %45–50 nem içermesi öngörülür.

Hayvanın su tüketimi kısıtlanmaz ise yem tüketimi de o oranda artacağı için, rasyondaki nem miktarının %50’den daha fazla olması, yem tüketimi olumsuz etkileyecektir.

2. Karbonhidratlar

Yemlerde bulunan en büyük unsur olup (bitkisel materyallerin

%70–80 kadarı karbonhidrattır) hayvanlar için hazırlanan karmaların en önemli kısmını oluştururlar. Hayvan hücresinin kuru maddesinin % 85-90’i proteinlerden oluşurken, bitki hücresinin kuru maddesinin yaklaşık %75’i karbonhidratlardan oluşmaktadır.

Bitkisel hücre duvarının sindirilebilirliği düşük, lif içeriği ise yüksektir.

(12)

Karbonhidratlar, ruminantların süt yağı başta olmak üzere sütün bileşenleri, rumendeki asetik asit/propiyonik asit oranı, kuru madde tüketimi, rumendeki mikroflora ve mikrofaunası üzerine etkilidir. Nişasta, selüloz, hemiselüloz, şekerler ve pektinlerden oluşan ve birinci işlevleri enerji sağlamak olan karbonhidratlar için belirlenmiş bir ihtiyaç miktarı yoktur. Nişastanın ve selülozun sindirimi bakımından ruminant ve ruminant olmayan hayvanlar arasında çok önemli farklılık vardır. Ruminant olmayan hayvanlar, nişastayı ince bağırsakta ruminantlardan daha etkin bir şekilde sindirirler. Selüloz sindirim etkinliği bakımından ise

ruminant > at > domuz > kanatlı şeklinde bir sıralama yapılabilir.

(13)

3. Protein

Tüm hayvanların vücudunda sudan sonra en fazla bulunan madde proteindir. Proteinleri hayvansal ve bitkisel bütün canlı hücrelerin yapı taşıdır (hücrenin yaklaşık %50’si). Birçok hormonun ve enzimin protein yapısında olması, metabolizma olaylarını düzenlenmeleri, kanda birçok maddenin taşınmasını sağlamaları, metabolizma olaylarında diğer bazı bileşiklerin sentezinde kullanılmaları gibi çok sayıda hayati olaylarda rolleri vardır.

Proteinler genetik bilgilerin ifadelendiği moleküler araçlardır.

Ruminantlarda protein kullanımının temel kavramları, rumende protein parçalanması (RDP, rumende parçalanabilen proteinler;

RUP, rumende parçalanamayan proteinler), NH4-N şeklinde azot (protein) kaybı, by-pass korunmuş protein, mikrobiyal protein sentezi ve ince bağırsakta protein sindirimi ve metabolik protein olarak sınıflandırılmaktadır. Son zamanlarda sütçü ineklerin protein ihtiyaçları, metabolize veya metabolik protein olarak ifade edilmektedir.

(14)

Metabolik protein, rumen sonrasında amino asitlere sindirilip bunun ardından ince barsaklarda emilen sindirilebilir proteindir.

Metabolik protein kaynakları ise yemlerdeki RUP, mikrobiyal ham protein ve endojen proteinlerdir. Mikrorganizmaların maksimum düzeyde büyüme ve çoğalmaları yani iyi ve etkin bir fermantasyon için minimum düzeyde amonyağa (5 mg NH4/100 ml rumen sıvısı) ihtiyaç duyulmaktadır. Geviş getiren hayvanlarda parçalanma ve sentez olaylarında proteinlerin yapıları ve özellikleri çok fazla değişikliğe uğramaktadır.

4. Yağlar

En fazla enerji içeren besin maddelerinin başında gelmektedir (Tablo 7.1). Yağlar, rasyonun elzem unsurlarıdır. Ruminant beslemede kullanılan kaba yemler ve tahılların çoğu yaklaşık olarak %3 yağ içerir. Yağlar hayvana enerji yanında esansiyel yağ asitleri (linoleik, linolenik, oleik ve araşidonik) ve yağda eriyen vitaminleri (A, D, E ve K vitaminleri) sağlamaktadır.

(15)

Ruminantlarda lipitler (ham yağ) için tanımlanmış bir ihtiyaç miktarı yoktur. Bununla birlikte, hammaddelerin sağladığının dışında ilave yağ kullanımı yüksek verimli olan, vücut kondisyonu yetersiz olan, laktasyonunun başında olan hayvanlar ve çevre sıcaklığının yüksek olduğu dönemler için sınırlı düzeyde de olsa gerekmektedir.

Toplam rasyonda %3’ün üzerindeki kısım bypass yağ formunda verilmelidir. Bypass yağ kaynakları arasında farklılıklar olup yağ asitleri, trigliseritlerden (gerçek yağlar) daha fazla enerji içermektedir. Rasyonun toplam yağ içeriğinin yaklaşık %5–7 düzeyinde olması yeterlidir. Eğer, karmada %8–10 yağ bulunursa, kuru madde tüketimi, selüloz sindirimi, Ca absorbsiyonu ve rumen mikroorganizmalarının gelişimi düşmektedir. Dolayısıyla laktasyon dönemine ve çevre sıcaklığına bağlı olarak sindirim sistemi problemlerinin ortaya çıkmaması için yüksek verimli süt sığırlarında üst sınırda yağ kullanımı avantajlıdır.

(16)
(17)

Ruminantlarda lipitler (ham yağ) için tanımlanmış bir ihtiyaç miktarı yoktur. Bununla birlikte, hammaddelerin sağladığının dışında ilave yağ kullanımı yüksek verimli olan, vücut kondisyonu yetersiz olan, laktasyonunun başında olan hayvanlar ve çevre sıcaklığının yüksek olduğu dönemler için sınırlı düzeyde de olsa gerekmektedir.

Toplam rasyonda %3’ün üzerindeki kısım bypass yağ formunda verilmelidir. Bypass yağ kaynakları arasında farklılıklar olup yağ asitleri, trigliseritlerden (gerçek yağlar) daha fazla enerji içermektedir. Rasyonun toplam yağ içeriğinin yaklaşık %5–7 düzeyinde olması yeterlidir. Eğer, karmada %8–10 yağ bulunursa, kuru madde tüketimi, selüloz sindirimi, Ca absorbsiyonu ve rumen mikroorganizmalarının gelişimi düşmektedir. Dolayısıyla laktasyon dönemine ve çevre sıcaklığına bağlı olarak sindirim sistemi problemlerinin ortaya çıkmaması için yüksek verimli süt sığırlarında üst sınırda yağ kullanımı avantajlıdır.

(18)

5. Mineral ve Vitaminler

Büyük ölçüde iskelet sistemi ve dişte bulunan makro mineraller kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, klor ve kükürttür. Makro minerallerin miktarı kg vücut ağırlığı başına 50 mg’dan daha fazla veya ortalama 100 kg canlı ağırlık başına 0.01 - 9 g arasındadır. En önemli metabolik ve vücut işlevlerinde görev alan mikro mineraller ise demir, bakır, mangan, çinko, kobalt, molibden, selenyum, iyot, krom ve flordur. Mikro minerallerin miktarı ise vücut ağırlığı başına 50 mg’dan daha az veya ortalama 100 kg canlı ağırlık başına 0,00001 - 0,009 g arasındadır.

Vitaminler, hayvan yaşamının devamı ve normal büyüyüp gelişmesi için gerekli maddelerdir. Hayvanlar, bu maddeyi vücutlarında sentezleyemedikleri için dışarıdan almak zorundadırlar. Bununla birlikte, vitaminler, hayvan vücudunun eser miktarda gereksinim duyduğu organik bileşiklerdir. Vitaminler süt üretimi için gerekli olduğu gibi, bizzat sütün yapısını oluşturdukları için de karmada bulunması zorunlu besin maddelerindedir.

(19)

Yağda eriyen (A, D, E ve K) ve suda çözünen (B grubu ve C) vitaminler olarak iki sınıfa ayrılır. Ruminantlar karmalarında garanti edilmesi gerekenler sadece A, D ve E vitaminleridir. Suda çözünen vitaminler ve K vitamini normal şartlarda (iyi ve etkili bir fermentasyon gerçekleşmesi halinde) rumende yeterli miktarda üretilir.

(20)

BESİN MADDELERİNİN SİNDİRİMİ VE METABOLİZMASI

Protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineral ihtiyaçlarına göre dengelenmiş, yüksek kalite ve sindirilebilirlikte karmalarla beslenen ruminantlarda normal büyüme elde edildiği gibi, verim ve üreme etkinliği de artar. Bu, besin maddelerinin yüksek oranda sindirilmesinin yanı sıra emilimlerinin de tam olarak gerçekleşmesidir. Ruminant hayvanlarda karbonhidrat, protein ve yağ gibi besin maddelerinin bazıları rumende, bazıları ise abomasum, ince veya kalın bağırsak gibi sindirim sisteminin farklı bölümlerinde sindirilir.

(21)

1. Karbonhidrat Metabolizması

Karbonhidratların rumende sindirimi selülaz, hemiselülaz, pektinaz veya amilaz enzimleri ile gerçekleşirken son ürünler uçucu yağ asitleri, CO2 ve CH4 (metan) dır. İnce bağırsakta nişastanın sindirimi ise amilaz enzimi sayesinde gerçekleşir. Selüloz ve hemiselüloz gibi yapısal karbonhidratlar kalın bağırsaktaki sindirimde önce selülaz veya hemiselülaz enzimleri ile daha küçük moleküllerine ayrılır.

Daha sonra, selobiyaz enzimi sayesinde son ürün olarak uçucu yağ asitleri, CO2 ve CH4 ortaya çıkar. Karbonhidratların mikrobiyal sindirimi sonucu, %65 asetik asit, %20 propiyonik asit ve %15 bütirik asit gibi uçucu yağ asitleri oluşur. Bu yağ asitlerinden asetat ve bütirat enerji sağlarken propiyonat glukoz sağlar.

Uçucu yağ asitleri rumen duvarından absorbe edilirken, nişasta gibi yapısal olamayan karbonhidratlar ise glukoz ve basit şekerler olarak ince bağırsakta emilir.

(22)

2. Protein Metabolizması

Ruminantlar için ham protein, gerçek protein ve protein olmayan azotlu bileşikleri (rumende çözünebilir protein) birlikte kapsayan bir ifadedir. Proteinler rumende parçalanan ve parçalanmayan (korunmuş veya by-pass) protein fraksiyonlarına ayrılır. Rumende çözünebilir protein, rumen ortamının amonyak sağlarken, RDP amonyak ile amino asit sağlar. RUP ise rumende hiç parçalanmadan ortamını terk eder. Dolayısıyla, rumende protein sindirimine bakıldığında oluşan son ürünlerin amonyak (NH3), amino asit, uçucu yağ asitleri (asetik, propiyonik ve bütirik asit) ile CO2 olduğu görülmektedir. Proteazlar ile peptidlere dönüşen proteinler peptidazlar ile serbest aminoasitlere parçalanırlar.

Proteinlerin rumen dışındaki sindirimi, abomasumda HCI ile aktive edilen pepsin ve ince bağırsakta ise tripsin ve kimotripsin ile parçalanmaları şeklindedir. Mikrobiyel (% 65) ve parçalanmayan (%35) kaynaklar ince bağırsakta amino asit olarak emilir.

(23)

3. Yağ Metabolizması

Rumende yağların sindirimi lipaz enzimi ile doymuş ve doymamış yağ asitlerine ayrışma, doymamış yağ asitlerinin biyohidrojenizasyon ile doyurulması şeklinde gerçekleşir.

Proteinde olduğu gibi rumende parçalanmayan by-pass yağ ve yağ parçalanması sonucu oluşan doymuş ve doymamış yağ asitleri ince bağırsağa geçmekte ve orada indirgenmekte ve serbest yağ asitleri olarak emilmektedir. Mineraller ve vitaminler de ince bağırsakta emilmektedir.

(24)

RASYON HAZIRLAMA

Hayvancılıkta, üretim seviyesine bağlı olarak, rasyon formülasyonda kullanılacak yem hammaddelerinin seçim ve tanımlamasındaki detay ve kısıtlamalar yüksek ve ağır olmaktadır.

Belirli bir işlev ve amaç için besin maddelerinin yeterli ve dengeli bir şekilde sağlayacak karmanın formülasyonu, eldeki hayvanların özelliklerine (tür, yaş cinsiyet, verim düzeyi ve yönü) ve yem hammaddelerinin kalitesine (fiziksel, kimyasal ve biyolojik), bulunabilirliğine, yeterliliğine ve maliyetine bağlıdır. Hayvanların besin madde ihtiyaçları ve karmada kullanılacak yem hammaddelerinin besin madde içerikleri ile ilgili genel bilgiler NRC, CVB, INRA, ARC, vs. gibi uluslararası sistemlerden, milli sistemlerden, şirketlerin kendi birikimlerinden, laboratuvar analizlerinden veya bilimsel yayınlardan elde edilebilir.

(25)

Formülasyonun fayda ve gerekçeleri, mevcut kaynakları daha verimli kullanmak, işletmenin karlılığını artırmak, karlılığı sürdürerek büyümeye imkan tanımaktır. Yem kaynaklarının rasyonel kullanımının azamiye çıkarılması birçok unsurun birlikte dikkate alınmasına bağlıdır. Bu amaçla öncelikle ruminant beslemede kullanılan yem hammaddelerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Sonraki adım, sırasıyla yemlerin üretimi, alım ve satımının ekonomik olması, karmaya öncelikle ilk sınırlayıcı besin maddesi tedarik edilmesi, besin maddelerini en düşük maliyet ve en yüksek değerde sağlayacak hammaddelerin tercih edilmesidir.

Daha sonra etkin, sürdürülebilir bir besleme programı oluşturulması ve hayvanların genetik potansiyellerini ortaya koyabilmelerini sağlayan bir çevre oluşturulmasıdır.

(26)

Formülasyonun fayda ve gerekçeleri, mevcut kaynakları daha verimli kullanmak, işletmenin karlılığını artırmak, karlılığı sürdürerek büyümeye imkan tanımaktır. Yem kaynaklarının rasyonel kullanımının azamiye çıkarılması birçok unsurun birlikte dikkate alınmasına bağlıdır. Bu amaçla öncelikle ruminant beslemede kullanılan yem hammaddelerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Sonraki adım, sırasıyla yemlerin üretimi, alım ve satımının ekonomik olması, karmaya öncelikle ilk sınırlayıcı besin maddesi tedarik edilmesi, besin maddelerini en düşük maliyet ve en yüksek değerde sağlayacak hammaddelerin tercih edilmesidir.

Daha sonra etkin, sürdürülebilir bir besleme programı oluşturulması ve hayvanların genetik potansiyellerini ortaya koyabilmelerini sağlayan bir çevre oluşturulmasıdır.

(27)

Ruminasyon olayının gerçekleşmesi ve rumen ortamının daha sağlıklı olabilmesi için ruminantların beslenmesinde önemli bir fonksiyona sahip olan kaba yemlerin miktarı (kaba yem/kesif yem oranı) ve kaliteleri ise en başta hayvanın verim fonksiyonları ile ilişkili olarak değişmektedir (Tablo 7.2).

(28)

Başarılı bir ruminant besleme için, öncelikle daha önceden bilinen, memnun kalınan ve tedarikinde problem yaşanmayan yemler ve/veya karma yemler tercih edilmelidir. Bu amaçla hazırlanacak karma yem formülasyonunda kaba yem rezerv ve tedarik durumu, mevsimsel değişimler, depolama etkileri hesaba katılmalı, hammadde tipi ve üretim grubu itibarıyla çiftlikteki hammaddelerin tahsisi yapılmalı ve piyasa verileri de dikkate alınmalıdır.

(29)

Kaba yem hammaddeleri fiziksel, kimyasal ve biyolojik analizler ile tanınabilir ve özellikleri ortaya konulabilir. Fiziksel değerlendirme, organoleptik (tat-koku), görsel, dokunsal ve aletsel (1000 dane ağırlığı, hektolitre ağırlığı vb.) olarak yapılırken, kimyasal (ham besin maddeleri analiz) laboratuvar analizi (Weende analizi) ve teknolojik cihazlar ile (NIR) yapılmaktadır. Ham besin maddeleri su, kül, ham protein, ham yağ, ham selüloz ve azotsuz öz madde olarak 6 kısımdan oluşmaktadır. Laboratuvar analizinde ham besin maddelerinin analizi yanında selüloz, protein ve mineralleri de içermektedir. Biyolojik analizler doğrudan hayvanlar (in vivo) veya laboratuvarda yapılacak deneme (in vitro) ile hayvanın performansı ve görünümünü izlenerek ve/veya laboratuvar verileri karşılaştırılarak değerlendirilmektedir.

(30)

Rasyon hazırlanırken, aşağıdaki hususlar sırasıyla takip edilir. Ele alınan hayvanın türü, yaş ve verim yönüne bağlı olarak üretim potansiyeli tespit edilir, hayvanlarda verimi etkileyen önemli unsurlardan birisi olan vücut kondisyon skoru belirlenir ve günlük besin ihtiyaçlarını tespit edilir. Barınakta veya merada kaba yemden gelen kuru madde tüketimi belirlenir ve bu tüketim miktarı ile sağlanabilecek verim miktarı tespit edilir. Böylece hayvanın toplam üretim potansiyelini gerçekleştirmek için gereksinim duyulan kesif yem + premiks miktarı hesaplanır. Son olarak kaba yem x kesif yem etkileşimleri için gereken düzeltmeler yapılır. Bu amaçla, kullanılacak yemlerin ortalama besin madde içerikleri belirlenir ve seçilen hammaddelerin hepsi formüle yerleştirilir.

(31)

Hammaddelerin kullanılacak minimum ve maksimum düzeyleri belirlenirken bulunabilirliği, fiziksel ve kimyasal kalitesi, anti-besin faktörleri (saponin solanin, erusik asit, östrojen vb.), kullanılabilirliği ve fiyatı bir set olarak dikkate alınır. Son olarak formülasyonu optimize edilir ve varsa gerekli ayarlamalar yapılır.

Süt sığırları için ele alınan grubun ortalama yağa göre düzeltilmiş süt üretim potansiyelini veya besi hayvanları için hedeflenen günlük ortalama canlı ağırlık artışı baz alınarak günlük besin ihtiyaçlarını belirlenir. Kaba yemin sağladığı besin maddelerinin miktarı hesaplanır ve toplam günlük ihtiyaç miktarından düşülür.

Daha sonra, bunların üzerine, öngörülen kuru madde alım miktarını karşılamak için hayvana verilmesi gereken kesif yem miktarı (kg/gün) belirlenir. Belirlenen kuru maddenin ne kadar besin maddeleri içereceği, açık olarak belirlenen gereksinimlere oranlanarak belirlenir. Premiks ve varsa katkılarla rasyon tamamlanır.

(32)

Geviş getirmenin tetiklenmesi, yeterli çiğneme süresi sağlanması ve dolayısıyla yeterli salya/tampon üretimi için yemlerin partiküllerin yeterli ebatlarda olması gerekir. Partikül büyüklüğü, geviş getirme aktivitesi, ruminal içeriğin kimyasal yapısı ile fiziksel doluluğunu etkileyen bir kavramdır. Partikül ebadının yetersiz olması, asetat/propiyonat oranını ve rumen pH’ını düşürür, karmadaki selülotik materyal eksilir ve dolayısıyla geçiş hızı artacağından sindirilebilirlik azalır. Ruminant beslemede, yem tüketimi, fiziki doyum, çiğneme aktivitesi, yemin sindirilebilirliği ve sindirim oranı, mikrobiyal protein sentezi ve süt yağı sentezi ile ilişkili ve kritik öneme sahip partikül ebadının dağılımı da önemlidir. Ruminant beslemede kullanılan karmaların selüloz veya partikül ebadı yetersizliği bazı metabolik rahatsızlıklar (abomasum deplasmanı, laminit, rumen parakerotozu, asidoz ve obesite) yanında, kuru madde tüketiminde ve süt yağının sentezinde de azalmaya neden olabilmektedir.

(33)

Kuru madde ve kuru maddeden yararlanma

Yemler su (nem) ve katı (kuru) maddelerden oluşmaktadır. Yemin yapısındaki suyun buharlaştırılarak (105°C’de) uzaklaştırılmasından sonra geri kalan kısım katı maddeleri yani kuru maddeyi oluşturur.

Kuru madde organik ve inorganik maddelerden oluşmaktadır. Kesif yem ve karmaları ile çayır kuru otları, saman ve benzeri yemler hayvanlara sunulduğunda yaklaşık %85-92 kuru madde içermektedir. Ayrıca, analiz için laboratuvarda kuru hale getirilen yemler yaklaşık %90 kuru madde içermektedir. Her iki durumdaki yemler, havada kuru yem olarak tanımlanmaktadır. Ruminantların tükettikleri yem miktarı, doğrudan tükettikleri yem miktarı ile değil, o yemin veya karmanın içerisindeki kuru madde miktarı ile ölçülür. Bu nedenle ruminant hayvanlar için yemden yararlanma oranından değil, kuru maddeden yararlanma oranından söz edilmektedir. Dolayısıyla, kuru maddeden yararlanma oranı = tüketilen kuru madde miktarı (kg) /ele alınan verim (canlı ağırlık artışı, kg veya süt üretimi, l).

(34)

Yem tüketimi çevre koşulları ile hayvanın fizyolojik ve fiziksel sınırlamalarının etkisi altındadır. Fizyolojik sınırlamalar; hayvanın türü, sindirim sistemi kapasitesi (sindirim sistemi uzunluğu ve hacminin vücut büyüklüğüne oranı), vücut büyüklüğü, yaşı, verim yönü ve fizyolojik durumu şeklinde sıralanabilir (Tablo 7.3, Tablo 7.4). Fiziki sınırlamalar ise yemin kalitesi, hayvana veriliş şekli (pelet, toz, doğranmış vb.), süresi, zamanı (sabah aç karına veya otlak dönüşü vb.), ve kaba, kesif yemin bireysel veya karışık (TMR) olarak verilmesi unsurları kapsamaktadır. Hayvanın bulunduğu ortamın sıcaklığı arttıkça yem tüketimi düşmektedir. Bu durumda özellikle karmanın kaba yem içeriği azaltılmalı buna karşılık kesif yem içeriği ve kesif yemdeki yağ oranı arttırılmalıdır. Soğuk iklim kuşağında ise hayvanların yem tüketimi artar. Bu tür bölgelerde, karmalardaki kaba yem oranı hayvanların vücut ısısını koruması için arttırılır. Bu unsurlar, aynı zamanda hayvanların besin maddeleri ihtiyacını da etkilemektedir.

(35)
(36)
(37)

SÜT İNEKLERİNİN BESLENMESİ

Süt sığırı işletmelerinde temel ürünler buzağı ve bunun sonucu olarak da bir laktasyon boyunca elde edilen süttür. Dolayısıyla süt ineklerinden her yıl bir buzağı elde edilmelidir. Süt sığırcılığında verimi etkileyen faktörler genetik kapasite, besleme, sürü yönetimi ve sağlıktır. Toplam masrafın yaklaşık olarak %60’nı yem masrafları oluşturduğundan, yemlerin uygun maliyette, yeterli ve dengeli besin maddeleri içermesi gerekir. Süt sığırlarının kuru madde ihtiyacı genel olarak canlı ağırlığın %2.5’i kadardır. Ancak yüksek verimli süt sığırları için bu orandaki kuru madde hayvanın hem fiziki hem de fizyolojik gereksinimini karşılamada yetersiz kalabilir.

Bu durumda hayvanın süt veriminin %20’si kadar kuru maddenin, bu orana ilavesi önerilir. Örneğin 500 canlı ağırlığında ve günde yaklaşık 30 kg süt veren bir ineği günlük toplam 18.5 kg kuru maddeye gereksinimi vardır. Bunun 12.5 kg’ı canlı ağırlık, 6 kg’ı süt verimi içindir.

(38)

Süt sığırlarının besin madde ihtiyaçları yaşama payı, verim payı ve mevcutsa gebelik ihtiyaçlarının toplamıdır. Canlı ağırlık, verim seviyesi ve gebeliğin hangi döneminde olduğu bilinen hayvanların her bir besin madde ihtiyacının hesaplanması mümkündür.

Hesaplanan bu kuru madde, hayvanın ihtiyaç duyduğu enerji, protein, vitamin ve mineralleri içermelidir. Günlük süt verimi 20 kg’dan az olan sütçü inekler, %60-70 kaba yem, %30-40 kesif yem, 20-30 kg arasında süt veren inekler %55-60 kaba yem, %40-45 kesif yem, 30 kg’dan fazla süt veren inekler ise %45- 55 kaba yem, %45- 55 kesif yem içeren karmalar ile yemlenmelidir.

(39)

Süt sığırlarının besin maddeleri gereksinimleri laktasyon başından kuruya çıkıncaya kadar geçen dönemde büyük değişiklik göstermektedir. Laktasyon süresince inekler yaklaşık olarak 305 gün süt verirler. Doğumdan 60-70 gün sonra hayvanların tekrar gebe kalması sağlanmalıdır. Laktasyon ve gebelik birlikte dikkate alındığında, bu döngü 5 döneme ayrılabilir.

1. Dönem (0-70 gün): Doğumu takip eden dönemdir. Süt verimi pike ulaşır. Yem tüketimi ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değildir.

Vücut rezervleri süt verimi için kullanılır. Kilo kaybı gerçekleşir.

Kesif yem tüketimindeki artışa adaptasyon amaçlanır ve partikül büyüklüğü 2-5 cm olan kaliteli kaba yemler toplam karmanın

%40’ını oluşturacak şekilde kullanılmalıdır. Bu dönem hayvanların asidosiz ve ketosiz gibi metabolik rahatsızlıklara yakalanmaması, süt yağ sentezinin düşmemesi ve üreme problemi yaşanmaması bakımından beslemenin kritik dönemidir.

(40)

İhtiyacı karşılamak için hayvanlara canlı ağırlıklarının en az % 2.5’i kadar yağ ilaveli kesif yem ve %1.75-2’si kadar da kaliteli kaba yem verilir. Kesif yeme yağ ilavesi durumunda karmanın Ca (%0.9) ve Mg (%0.3) içeriği arttırılmalı ve karmaya eklenen yağın yarısı kadar da rumende yıkıma dirençli kalite protein ilavesi yapılmalıdır. Üre gibi protein olmayan nitrojenli bileşikler kullanımı sınırlandırılmalı veya ilk 10 haftadan sonra kullanılmalıdır. Karma A, D ve E vitamini bakımından dengelenmelidir.

2. Dönem (71-140 gün): Hayvanlarda gebelik kontrol edilir ve bu dönemde hayvanlar gebe olmalıdır. Yem tüketimi pike ulaşır. Verim ve tüketim dengededir. Kaba yemlerden faydalanma oranı arttığı için karmanın kaba yem miktarı arttırılır. Ani yem değişiminden kaçınılmalıdır. Canlı ağırlık artışı için gereken protein/enerji oranı süt veriminden daha düşük olduğundan, kaba yem oranı ve protein içindeki protein olmayan nitrojenli bileşiklerin oranı arttırılabilir. Kesif yem canlı ağırlığın %2.5’ini aşmamalı ve kaba yem ise %1.5’in altına düşmemelidir.

(41)

3. Dönem (141-305 gün): Tüketim verimden daha fazladır ve gelecek laktasyon için vücut rezervleri yeniden kazanılır. Süt verimi düşüştedir ve hayvanların besin madde ihtiyaçlarını karşılamak kolaydır. Gebeliği devam eden hayvanların süt verimi her ay bir önceki ayın yaklaşık %8-10’u kadar düşer, canlı ağırlık artışı ve vücut kondisyon puanı artar. Rasyon kaba yem miktarı daha da arttırılırken, kaliteli kaba yem ve protein miktarı düşürülür.

Kaybedilen vücut kondisyonunun tekrar kazanılması için, kontrollü olarak üre gibi protein olmayan nitrojenli bileşiklerin oranı arttırılabilir. Kesif yem düzeyinin %40’a düşürülmesi önerilir. Yüzde 60’a çıkarılan kaba yem, diğer dönemlere göre daha kalitesiz yemlerden oluşabilir. Böylece, laktasyonun ilk döneminde önüne geçilemeyen canlı ağırlık kaybı bu dönemde telafi edilmektedir.

(42)

4. Dönem (kuru dönem): Canlı ağırlık artışı fazladır, meme dokularının yenilenmesi bu dönemde olur. Gebeliğin yaklaşık olarak son 60 günü, süt ineğinin süt salgılamasını durduğu dönem olup bu dönem bir yıllık döngünün 4. ve 5. dönemini kapsamaktadır. Doğum öncesi 60-14. günler, klasik kuru dönem (4.

Dönem) olup karmadan kesif yem tamamen çıkarılır. Yüksek süt verimli sığırlarda süt verimi kuruya çıkarılması gerektiği dönemlerde hala 15-20 lt/gün seviyelerinde olabilir. Bu durumda sert yem ve su kısıtlamaları uygulanabilir. Kurudaki ineklerde kuru madde tüketimi canlı ağırlığın %1.8-2’si kadar olmalıdır Bu durum, hayvanın süt verimini düşüreceğinden kuruya çıkarmayı kolaylaştıracaktır. Bu dönemin amaçları, anne karnında yavrunun (fötüsün) büyümesi (fötüs gelişimin yaklaşık 2/3’ü bu dönemde olmaktadır), meme bezlerinin yenilenmesi, doğum esnasında ve sonrasında metabolik ve beslenme bozukluklarını en aza indirmek ve doğum sonrası kuru madde tüketimini artırmaktır.

(43)

Dördüncü dönemde, kurudaki inekler, gebe veya laktasyonda olmayan ineklerden daha fazla protein, enerji, kalsiyum ve fosfora gereksinim duyarlar. Bu dönemde hayvanlara verilecek yem miktarı canlı ağırlığın %2’si kadardır. Günlük kesif yem miktarı ise canlı ağırlığın yaklaşık %1’i düzeyindedir. Baklagil ve mısır silajı karışım halinde verilmelidir. Silaj, haylaj gibi kaba yemler tek başına mümkünse hiç verilmemelidir. Kaba yem yüksek kaliteli çayır otundan oluşmalıdır. Kaba:kesif yem oranı kaba yemin kalitesine bağlı olarak 50:50’den, 70:30 ve daha sonra 80:20’ye ayarlanmalıdır. Rasyonda laksatif yem oranı %40’larda tutulmalı, ancak protein oranı yükseltilmelidir (%12-13). Süt sığırlarında selenyum minerali ile A, D ve E vitaminlerine yoğun ihtiyaç vardır.

Karmada Ca düzeyi %0.6 ve P düzeyi %0.4’ü aşmamalıdır (Ca:P oranı 1.4:1 veya 2:1 olmalı).

(44)

5. Dönem (gebeliğin son 2 haftası): Geçiş dönemidir. Hayvanın ve rumen koşullarının yüksek kesif yem tüketimine adaptasyonu sağlanmalıdır. Kurudan laktasyona geçiş dönemi, doğuma 2 hafta kala tedrici olarak normal süt yemine geçilir. Daha sonra kullanılacak yem hammaddeleri (kaba veya kesif) karmada az da olsa kullanılmaya başlanılmalıdır. Bu durum, yüksek enerjili yemlere rumen florasının adaptasyonunu sağlar ve laktasyon başında ketozis riskini azaltır. Ancak rasyonda kesif yem oranı yavaş yavaş arttırılmalı ve canlı ağırlığın %0.5-1'i düzeyine ulaşmalıdır. Karmanın ham protein içeriği %14-15’e çıkarılmalıdır ve bunun bypass protein içeriği yüksek olmalıdır. Bu dönemde de partikül boyutu büyük kaba yem canlı ağırlığın %0.5-1'i düzeyinde kalmaya devam etmelidir. Doğum sonrası Ca emiliminin arttırılması, kemikten kana Ca mobilizasyonunu düzenleyen hormonların aktivasyonu ve süt humması riskine karşılık Ca tüketimi 15-20 g/gün düzeyinde tutulur. Yem değişimleri yavaş yapılmalıdır.

(45)

Ketozisi önlemek için karmaya doğumdan önceki son 1-2 haftadan laktasyonun 8. haftasına kadar 6 g/gün niasin takviyesi yapılmalıdır ve doğumdan 3-7 gün önce hayvan başına 250-500 g propilen glikol içirilmelidir. Ayrıca A, D ve E vitaminlerine yoğun ihtiyaç vardır.

Tüm bu dönemlerde hayvanın kaçıncı doğumu yaptığı ya da yapacağı dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, 1. ve 2. laktasyonunda olan hayvanlar ileri laktasyondakilere göre yaşama payı gereksiniminin sırasıyla %20 ve 10’u düzeyinde daha fazla beslenmelidirler (Tablo 7.5).

(46)
(47)

Yemleme sistemleri

Süt sığırcığında uygulanan yemleme sistemleri, küçük aile tipi işletmeler için standart yemleme, ve entegre işletmelerde grup yemlemeye en uygun stratejik yemlemedir. Bu yemleme sistemleri sınırlı ve serbest (ad libitum) yemleme olarak uygulanabilir. Tam yemleme ve stratejik tam yemleme, ekonomik verim seviyesi yüksek işletmelerde uygulanan diğer yemleme sistemleridir. Tam yemlemede, kaba kesif yem birlikte verilmektedir. Stratejik tam yemleme ise entegre işletmelerde 2 ve 3. yemleme sisteminin bir karışımıdır. Dünyada yaygın olarak uygulan sistem toplam karma rasyon ile serbest yemlemedir. Böylece, kuru maddeden yararlanma artar, rumen fermentasyonu iyileşir, beslemeye bağlı rahatsızlıklar önlenir, yem tüketimi daha iyi kontrol edilir ve bunların sonucu olarak süt veriminin genetik kapasitede olması sağlanır.

(48)

Yemleme sistemi, bireysel yemleme (az sayıda hayvanı olan işletmeler için uygundur) ve grup yemlemesi (sığırlar süt verimlerine ve fizyolojik dönemlerine göre gruplanmalıdır) şeklide de incelenir. Grup yemlemesinde aynı grup içersinde en düşük ila en yüksek inek arasındaki süt verimi farkı 10 lt’yi geçmemelidir.

Hangi yemleme sistemi ve ne şekilde uygulanırsa uygulansın, sağımla birlikte hayvanlara yeni yem verilmesi tüketimi önemli ölçüde artırır. Sık yemleme yapmak işkembede fermentasyon faaliyetlerinin stabil olmasını sağlar ve kaba yemlerin sindirimini ve süt yağını artırır. Özellikle sıcaklık stresinde sık yemlemenin etkisi daha belirgindir.

(49)

BESİ SIĞIRLARININ BESLENMESİ

Besi, hayvanların mümkün olan en kısa sürede ve en ekonomik biçimde tüketici taleplerini karşılayacak mozaikleşme, renk ve gevrekliğe sahip et, karkas elde etmek amacıyla yoğun şekilde beslenmeleri olarak tanımlanabilir. Besi, yüksek canlı ağırlık artışı sağlamak için, değişik yöntemler ile yapılan kesif yem ağırlıklı yoğun yemlemedir. Besi sığırlarının beslenmesi canlı ağırlık artışının çok sayıda biyolojik ve çevresel şarttan etkilenmesinden dolayı karmaşıktır. Beside başarıyı etkileyen faktörler rasyon, yem, çevre, hayvanın genotip, yaşı, cinsiyet, boyutu, sindirim sistemi fonksiyonları, vücut kondisyon puanı, canlı ağırlık olarak sıralanabilir. Besi sığırları karmalarında kesif ve kaba yemler, tam olarak karıştırıldıktan sonra 2 veya 3 öğüne bölünerek hayvanlara verilir. Kaba ve kesif yemin tamamen karıştırılma imkanı yoksa, kaba yem öğün başında öncelikle verilmeli, bunu takiben kesif yem karışımları verilmelidir. Karma değişimleri, mutlaka tedrici (kademeli) yapılır.

(50)

Normal işkembe faaliyetleri ve beslemeye bağlı metabolik bozuklukların meydana gelmemesi için hayvanlar yeni yem yoğunluğuna veya yeni yem maddesine mutlaka alıştırılmalıdır.

Besi sığırları besi sonunda %90 kesif yem içeren kaba-kesif karmalarıyla herhangi bir fizyolojik problem yaşanmadan, canlı ağırlıklarının %2.2-2.8’i seviyelerinde kuru madde sunularak yoğun şekilde beslenirler. Bahsedilen kesif yem seviyesi rumen pH’sının düşmesi ve asidozis gibi yem tüketimi ve yemden yararlanma oranını doğrudan etkileyecek ciddi sorunlara yol açabileceği için hayvanların kesif yeme tedrici olarak alıştırılması gerekmektedir.

Kesif yem tüketimi arttıkça günlük canlı ağırlık artışı da artacaktır.

Ancak ani kesif yem artışı, yetersiz kaba yem partikül büyüklüğü ve yem değişikliklerinin bıkkınlık, asidozis ve daha birçok sorun doğurabileceği unutulmamalıdır.

(51)

Besi çok genç hayvanlarla yapılmadığı sürece rasyon protein içeriği çok önemli bir konu değildir. Gerçekten de 200-250 kg sığırlarla yapılan beside %12-14 seviyelerinde ham protein içeren rasyonlar yeterliyken canlı ağırlığı 300 kg üstündeki sığırlarla yapılan beside bu değerin %9-12 seviyelerinde olması yeterli olacaktır. Beside kullanılan kesif yem karmalarını oluşturan hammaddeler arpa, mısır, buğday, kırık buğday, buğday kepeği, razmol, bonkalite, DDGS mısır, ayçiçeği tohumu küspesi, pamuk tohumu küspesi, melas, vibrotal, mermer tozu, tuz ve vitamin mineral karışımlarıdır.

Kaba yemler mısır silajı, buğday samanı, fiğ samanı, yulaf samanı, yonca kuru otu, korunga ve çayır kuru otu şeklinde sıralanabilir.

Yukarıda sayılan hammaddelerin her birinin azlığı veya çokluğu hem besi süresinde hem de karkas kalitesi üzerinde birçok etkiye sahiptir. Mısır yoğunluklu rasyonlarla beslenen hayvanların iç yağının sarı olması ve canlı halde daha cüsseli görünmeleri söz konusuyken, arpa yoğunluklu rasyonlarla beslenen hayvanlar canlı halde daha sıkı bir görüntüye sahip olacaktır.

(52)

Mısır silajı ile yoğun besiye tabi tutulan sığırların etlerinde belirgin koku, renk ve tat değişiklikleri ile karşılaşmak mümkündür. Ayrıca beside küspe-dane oranı da önemli bir diğer konudur. Küspe dane oranının 1/6 veya 1/7 olmasının et kalitesini olumlu etkilediği yönünde çalışmalar bulunmaktadır.

Et ırkı sığırların genç tosunları veya damızlık dışı bazı hayvanlar, sütten kesimi takiben besiye alınırlar veya daha sonra besiye alınmak üzere stoklama programına alınarak yaklaşık 1 yıl süre ile merada otlatılırlar. Besi materyali hayvanlar yeterli yemle beslendikleri takdirde doğumlarından ölümlerine kadar canlı ağırlık kazanırlar. Ancak her hayvanın genetik olarak ulaşabileceği maksimum bir ağırlık vardır. Bu ağırlık artışı cinsiyete ve ırka göre değişir. Erkek hayvanlar dişi hayvanlardan, Montofon, siyah alaca, simmental, Belçika mavisi vb. kültür ırkı hayvanlar, yerli veya melez ırklardan daha fazla ve daha hızlı ağırlık kazanırlar.

(53)

Besi yöntemleri

Besi hayvanın yaşına, süresine ve yemleme sistemine göre değişebilmektedir. Besi ülkemizde ve dünyada entansif ve ekstansif olmak üzere iki şekilde yapılıyor olsa da besi denildiğinde entansif besinin akla gelmesi gerekmektedir. Entansif besi, ahırlarda hayvanların besin madde gereksinimleri hesaplanarak hazırlanan rasyonlarla yoğun şekilde beslendiği, işletmenin maksadına göre 6- 12 ay arası sürebilen besi şeklidir. Hayvanların doğal yaşamlarının bir parçası olan otlama, üreme, gezinme ve arama gibi davranışlar entansif beside yoktur. Hayvanlar bağlı veya serbest duraklı ahırlarda istenen canlı ağırlığa gelene kadar yoğun olarak beslenirler. Ekstansif besi ise hayvanların serbest şekilde meralarda otlayabildiği ya tamamen meraya dayalı ya da akşamları barınaklarda mera sonrası ek yemleme yapılan besi şeklidir. Genç, orta yaşlı veya yaşlı hayvanlarla yapılabilen besi, sayılan her hayvan için farklı sonuçlar verirken, farklı uygulamalar gerektirmektedir.

(54)

BESİ

HAYVANIN YAŞINA GÖRE

BUZAĞI BESİSİ

GENÇ SIĞI BESİSİ

YAŞLI SIĞIR BESİSİ

BESİ SÜRESİNE GÖRE

KISA BESİ (<4 AY)

ORTA BESİ (6 AY)

UZUN BESİ (10-12 AY)

YEMLEME SİSTEMİNE GÖRE

EKSTANSİF (mera+kaba yem)

YARI ENTANSİF (mera+kesif yem)

ENTANSİF (kesif yem)

(55)

Besi karmalarının özellikleri

Besi sığırlarının karmalarında kaba/kesif yem oranı kuru madde bazında 15/85 olabilir. Bu oran işkembe faaliyetlerinde aksama olmaksızın yeterli miktarda canlı ağırlık kazancı sağlar. Hayvanın günlük kuru madde ihtiyacı, canlı ağırlık ve/veya canlı ağırlık kazancı ve metabolik vücut ağırlığı üzerinden hesaplandığı gibi geçerli tablo değerlerinden de belirlenebilir. Besi performansı, hayvanın besi süresince sağladığı canlı ağırlık artışı ve birim canlı ağırlık artışı için tükettiği yem miktarı (kuru madde) ile değerlendirilir. Beside canlı ağırlık artışının yüksek, kuru maddeden yararlanma oranının ise düşük olması arzu edilir. Kuru maddeden yararlanma oranı bir gram canlı ağırlık artışı kazanmak için tüketilen g kuru madde miktarıdır. Yemleme sistemi, besleme düzeyi ve yem katkı maddelerinin kullanımı besi performansını etkileyen yem ve beslemeye ait faktörlerdir.

(56)

Beside işletme giderlerinin %75-80’lik kısmını yem oluşturmaktadır. Besiye alınan hayvanların ırkına, yaşına, cinsiyetine, kondisyonuna ve amaçlanan günlük canlı ağırlık artışına bağlı olarak yem formulasyonu yapılmalı, kaba-kesif yem oranı ayarlanmalı, enerji, protein, mineral ve vitamin içerikleri dengelenmeli ve hayvanların temiz ve taze suya sürekli ulaşımları sağlanmalıdır.

(57)

BUZAĞILARIN BESLENMESİ

Beslenmenin, özellikle hızlı büyüme dönemi ve ergenlik dönemindeki tüm yaşamı etkileyen bir süreç olduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Bununla beraber 1990’lı yılların başında embriyonun implantasyonundan doğuma kadar ve doğumdan hemen sonra yavru beslenmesinin ileri yaşamı etkilediği de anlaşılmıştır.

Buzağılar, 4 bölmeli bir mide yapısına sahip olmakla birlikte henüz tek mideli bir hayvan gibidir. Emilen süt henüz gelişmemiş olan rumen, retikulum ve omasuma uğramadan emme refleksi ile birlikte oluşan özefakal oluk (sulkus özefagikus) yoluyla doğrudan abomasuma gider. Buzağıların beslenmesinde en kritik konulardan biri doğumu takiben mümkün olan en kısa süre içerisinde kolostrum tükettirilmesidir. Her doğumdan belli miktarda kolostrum alınıp dondurucularda saklamak doğum esnasında olası bir ölüm gerçekleşmesi durumunda buzağının kolostrum tüketmesini sağlayacak önemli bir konudur.

(58)

1. Kolostrum ile besleme

Yeni doğan tüm buzağılar kolostrumla beslenmek zorundadır.

Kolostrumun (İmmunoglobulinler, Ig) doğumu izleyen ilk 15 dakika ile 12 saat içerisinde verilmesi buzağıları hastalıklara karşı korur.

İnce bağırsaklardaki bakteriler immunoglobulinlerin emilmesini olumsuz etkilediği için, bu dönemde bağırsak makromolekülleri parçalanmadan geçirebilir ve kolostrum, besin maddeleri yönünden giderek normal süte döner. Farklı ineklerden alınan kolostrum kombinasyonları, yaklaşık 35°C de ve emzikli şişe veya özofakal yemleyiciler ile verilmelidir. Düşük sıcaklıktaki kolostrum, sütün abomasumda çökme süresini uzatır ve kolostrumun bir kısmı ince bağırsaklara yerleşerek sindirim bozukluklarına neden olur.

Kolostrum tüketimi doğum ağırlığının %10-12’si kadar olmalıdır (40 kg’lık buzağı için 4-4.8 kg kolostrum/gün). Bu miktarın yarısı ilk 4-6 saat içerisinde verilmelidir. Doğumdan hemen sonra 2 litre, 12 saat sonra da yine en az 2 litre kolostrum buzağıya içirilir.

(59)

Gerçek kolostrum tam yağlı sütün yaklaşık 2 katı kuru madde, 3 katı mineral ve 5 katı protein içerir. Kolostrum enerji ve vitaminlerce de zengindir. Dolayısıyla, kolostrum, koruyucu etkisi ve enerji kaynağı olması bakımından önemidir.

2. Et ırkı buzağıların beslenmesi

Süt sığırı üreticileri 2-3. günde buzağıları sütten keserken, et sığırı üreticileri ise bu yaştaki buzağılar için yüksek iş gücü gereksiniminden dolayı bu yaşta sütten kesim uygulamazlar.

Bununla birlikte, yeterli besleme ve uygun şekilde sürü yönetimi sağlanırsa, et ırkı buzağılar da 45-60. günlerde sütten kesilebilirler.

Bu risklerin daha da azaltılması için erken sütten kesme yaşı 120- 150. günler arasındadır. Buzağılar, yüksek enerjili, proteinli ve ekstra lezzetli karmalar tüketmelidirler. Buzağılar kuru madde bazında yaklaşık canlı ağırlığının %2.5’i düzeyinde yem tüketmelidirler. Merada işlenmiş ve peletlenmiş yemler ile Creep (alıştırma) yemlemesi uygulanabilir.

(60)

Bu yöntem, kuru yemlere buzağının alışmasında ve erken sütten kesme uygulamasında etkindir. Creep yem, yüksek kaliteli kaba ve kesif yemlerden oluşmalıdır. Yüzde 65-70 oranında kesif yem kullanılmalıdır. Üre gibi protein olmayan nitrojenli bileşikler karmada %0.5’den daha fazla olmamalıdır. Karmanın kalitesini ve lezzetini arttıran yemler (Kesif yem: melas, sıvı protein kaynakları vs.; kaba yem: silaj, taze-yeşil yem bitkileridir) kullanılmalıdır.

Buzağılar kaliteli, taze ve temiz suya sürekli ulaşabilmelidirler.

Buzağıların hayatının ilk birkaç ayında temel besini süttür. Yüksek süt verimli ineklerin buzağıları, daha çok ve sık süt emme imkanına sahip olmalarından dolayı düşük süt verimli ineklerin buzağılarından daha hızlı büyürler. Süt tüketimi günde iki kez ve toplamda canlı ağırlığın %10’u seviyelerinde olmalıdır. Annesi antibiyotik tedavisi gören buzağıların annelerini emmelerine izin verilmemelidir. Süt tüketimi devam ederken buzağıların tanışması ve alışması için önlerine buzağı yemi ve kaliteli kaba yemler koyulur.

(61)

Fazla veya soğuk süt tüketimi buzağılarda ishal vakalarına sebep olmaktadır. Sütün fazla içirilmesinin bir diğer dezavantajı ise buzağı yemi tüketimini düşürmesi ve rumen gelişimini geriletmesidir.

Buzağının sütü emme şekli de önemlidir. Buzağıya verilecek süt, annesinden emdiği şekliyle verilmelidir. Eğer süt buzağıya doğal şekliyle verilmez ise özefakal oluşum tam gerçekleşemez ve süt rumende birikir.

3. Buzağı başlangıç yemi

Pelet formda olması tercih edilir. Ticari yem firmalarınca üretilen buzağı başlangıç yemlerinin yanı sıra, işletmede bulunan mısır, arpa ve buğday gibi tahıllar da buzağı başlangıç yemleri ile karıştırılarak kullanılabilir. Ancak verilecek tahılların çok ince öğütülmeyip kabaca kırılması gerekmektedir. Etkin bir buzağı besleme için bir an önce ön mideleri geliştirerek süt ya da süt ikame yemlerinin kullanımını en aza indirilir.

(62)

Bu amaçla hayvanlara 4. günden itibaren (ilk 10–12 günde mutlaka) kaliteli buzağı başlangıç yemi verilir. Rumen gelişimi, tüketilen kuru madde miktarıyla ilişkili olduğundan, kısa zamanda kaliteli kaba ve kesif yemlerden oluşan katı yemlere geçilmelidir.

Buzağılara 3 aylık yaştan önce silaj verilmez. Doğumundan itibaren 6 aylık yaşa kadar buzağı olarak anılacak genç ruminantların sütten kesim yaşı bir hafta boyunca buzağı yemi tüketimi gözlenerek günde 750-1000 g kadar yemi rahatlıkla tükettiği görüldüğü zamandır. Her buzağı için bir sütten kesim yaşı belirtmek doğru değildir. Yem tüketebilen buzağının büyümesi için gerekli besin maddelerinin kesif ve kaba yemlerden karşılamasına tam olarak alıştırılması gerekmektedir. Bu süreç gözlem yaparak, tedrici artışlarla gerçekleştirilmelidir.

(63)

4. Buzağı büyütme yemi

Buzağılar iki aylık yaşa ulaştıktan sora buzağı büyütme yemlerine geçiş yapılması tavsiye edilmektedir. Buzağı büyütme yemleri, buzağı başlangıç yemine göre ham protein ve enerjice daha düşüktür. Bu, buzağıların işkembelerinin gelişmesine bağlı olarak bu yemleri daha etkili bir şekilde sindirebilme yeteneğine sahip olmaları ile ilgilidir. Bu karmalar 2 - 5 aylık yaşlar arasında rahatlıkla kullanılabilir.

Buzağılar kuru yeme alıştırılması ve etkin katı yem kullanımı, rumen gelişimine, rumen duvarının kaslaşmasına, papilla gelişimine ve mikrobiyal populasyon oluşumuna bağlıdır. Kaba yemler fiziksel yapılarından dolayı buzağılarda işkembe kaslarının gelişmesi üzerine etkili yem maddeleridir. Bu amaçla kullanılabilecek en iyi kaba yem yonca kuru otudur. Buzağılara en erken 4, en geç de 6 haftalık yaştan itibaren serbest biçimde yonca kuru otu verilebilir.

(64)

Buzağılara 1 haftalık yaştan sonra kaba yem verilmesi, süratli ve sağlıklı bir işkembe gelişimi açısından arzu edilen bir durum değildir. Buzağıların önlerine kaba yemler en geç altı haftalık yaşa gelindiğinde konulur. Saman gibi kötü kaliteli yemler ile sulu kaba yemler, taze çayır ve mera otları ile silajlar buzağı 2.5-3 aylık yaşa gelinceye kadar tüketime sunulmaz.

Buzağılar, uygulanan yemleme programına ve buzağılık yönetimine bağlı olarak 100-400 l süt veya süt ikame yemi tüketebilir. Erken sütten kesim (4-6 hafta) 120-180 l, uygun olmadığı durumda (8-10 hafta) 200-280 l süt tüketir. Sütten kesildikten sonra 100 kg canlı ağırlığa kadar buzağı büyütme yemi ile yemlenir. Esasında, buzağı büyütme yemlerine 3. aydan sonra başlanır ve bu dönemde 600- 700 g karma yem tüketmeleri sağlanır. Görüldüğü gibi, sütten kesim çağı, yaşa ve kesif yem tüketim miktarına bağlıdır.

Dolayısıyla, 6-11 haftalık yaşta ve canlı ağırlığının %1.5’i düzeyinde kesif yem tüketebilen sağlıklı buzağılar sütten kesilebilirler.

(65)

Araştırıcılar, buzağıların sütten kesime kadar yemliklerinde iyi kalite kaba yemin serbest olarak bulunmasını ve günlük olarak 500-750 g kesif yem tüketecek duruma gelmesini ön görmektedir.

Sütten kesim, süt miktarının tedrici olarak azaltılması ile 7-10 günlük bir zaman aralığında yapılır.

(66)

DANALARIN BESLENMESİ

Damızlık danalara büyümeyi teşvik etmek için kaliteli kaba ve kesif yemler erken yaşta verilmesine rağmen aşırı enerji içeren yemler verilmez. Buna dikkat edilmez ise hayvanların yağlanması, meme bezlerinin gelişiminin aksaması ve gerekenden daha önce erginliğe ulaşılacağı için üremede problemler ile karşılaşılabilir. Uygun cinsel olgunluk için süt emme döneminden sonra 500-800 g/gün canlı ağırlık artışı idealdir. Kesif yemler sınırlı (2 kg/gün), kaba yemler ise sınırsız olarak verilir. Kaba yemin kalitesi düşük ise, kesif yem artırılabilir (2.5-3 kg/gün). Kesif yem karması ile desteklenmeleri kaydıyla danalar iyi kaliteli çayır ve meralardan faydalanabilirler.

(67)

DÜVELERİN BESLENMESİ

Düve, 6 aylık yaştan sonra ilk doğumuna kadar yaştaki dişidir.

Düvelerin beslenmesinde dikkat edilecek en önemli husus ve temel amaç, ele alınan ırkın özelliğine uygun olarak, ilk aşımda yetişkin inek ağırlığının %60’ına ulaşmasıdır. Düvelerin cinsi olgunluğa yetişkin inek ağırlığının %43-47’sinde ulaşması, doğru besleme uygulamalarının bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.

Düveler 6-12 aylık yaşlar arasında %17 ham protein içeren ve kaliteli kaba yemlerden oluşan rasyonlar ile yemlenebilir. Düveler, bu karmadan günlük canlı ağırlıklarının %2-2.7’si kadar kuru madde sağlayacak kadar tüketebilir. Bir yaşından itibaren, sağlıklı düveler hedeflenen canlı ağırlık doğrultusunda gerekli vitamin ve mineral takviyeleri yapılarak sadece kaliteli kaba yemlerle veya iyi meralarda otlayarak beslenebilir. İyi kalitede kaba yem varsa, 1 yaşın üzerindeki düveler sadece kaba yemle beslenebilirler. Ca, P ve diğer mineralleri içeren yalama taşları devamlı önlerinde bulundurulmalıdır.

(68)

Eğer büyüme yeterli değilse bir miktar karma yem verilmelidir.

Düveler bu dönemde ırkına bağlı olarak 500-700 g/gün ağırlık artışı sağlamalıdırlar. Düveler için baklagil veya baklagil-buğdaygil karışımı uygun kaba yem kaynağıdır. Mısır silajı, bir yaşın üzerindeki düveler için iyi bir kaba yem kaynağıdır; ancak düvelere sınırlı verilmelidir (10-15 kg/gün). Fazla enerjili yemler yağlanmaya neden olur. Ham protein ve kalsiyum gereksinimleri garanti edilmek için mısır silajı ile beslenen düvelere soya ve pamuk tohumu küspesi içeren karmalara ilaveten yonca kuru otu da verilmelidir.

(69)

Gebe düvelerin beslenmesi

Kurudaki inekler ile ileri gebe düvelerin bakım ve beslenmesi birkaç ayrıntı dışında birbirine benzer; kurudaki inekler doğuma 8 hafta, ileri gebe düveler ise 5 hafta kala özel bir bakım ve besleme yöntemine tabi tutulurlar. Düvelerde de bu kritik dönemdeki besin madde ihtiyacının karşılanması, yavrunun ve meme bezlerinin iyi bir şekilde gelişiminde büyük rol oynar. Bu dönemde yavru ve zarlarının yoğunluğu arttığı için, işkembenin toplam kapasitesi azalır. Sindirilme derecesi %70’in üzerinde olan yemler verilmelidir.

Bu dönemde kuru madde tüketim kapasitesi 8.5 kg kadardır.

Doğumdan önce 8-6. haftalarda 1 kg, gebeliğin son ayında ise 2 kg kesif yem verilir.

(70)

KÜÇÜKBAŞ HAYVANLARIN

BESLENMESİ

(71)

Küçükbaş hayvanların ihtiyaç duydukları besin maddeleri; enerji, protein, vitaminler ve mineraller şeklinde sıralanabilir. Su ve lif yani bitkilerin yapısal karbonhidratları ise bir diğer önemli ihtiyaçlardandır. Lif yani selüloz hem enerji ihtiyacını karşılama hem de ruminasyon ve rumen sağlığı için hayati derecede önemlidir. Protein ve enerji sağlıklı doku ve organ gelişimi, kas gelişimi, sinir sistemi sağlığı ve üreme etkinliği açısından önemliyken her bir vitamin ve mineral organizmada önemli görevler üstlenmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Cheung ve arkadaşları 5 SDNS’li çocuklarda serum IgE düzeyinin rölaps döneminde kontrol grubuna göre yüksek olduğunu, ancak remisyondaki hastalar ile

The determination of domestic and inbound tourist hotspots is followed by the application of Artificial Neural Network techniques to predict the future locations for

göre, devlet iktidarını sınırlandırmak fikri esas olarak insan haklarının iktidar karşısında korunabilmesi için ileri sürülmektedir.. Bu nedenle,

• Toprağa organik madde ve besin maddesi kazandırmak amacıyla toprağa karıştırılmak üzere yetiştirilen bitkilere yeşil gübre denir.. • Yeşil gübre olarak

[6] for injecting hot and cold particles to a gas- solid vertical pipe flow indicates that although the heat transferred to each group of hot and cold particles through other

HACCP: Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları olarak tanımlanan, gıda güvenliği için önemli olan tehlikeleri tanımlayan, değerlendiren ve kontrol eden sistemi ifade eder

Tüm bu bulguların ışığında bu çalışmanın amacı: (i) Özgül fobi tanısı almış yetişkin bireylere verilecek psikolojik destek sürecinde kullanılmak üzere alan-

• Kolin ihtiyacı civciv ve tavuk yemlerine 1300 mg/kg, hindi yemlerine ise 1900 mg/kg