• Sonuç bulunamadı

-- adım de,ğişii«w^,feum.-G]IM|^ı^na; Selma Şehsûvaa? ffsmfenMf pek gösterişli ve çalımla bir §tefcil mn&t-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "-- adım de,ğişii«w^,feum.-G]IM|^ı^na; Selma Şehsûvaa? ffsmfenMf pek gösterişli ve çalımla bir §tefcil mn&t-"

Copied!
54
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

il, nu t tâ, Semühıa Hilkmeti mnjhaıfla- 1

I*"

-- adım de,ğişi i « w ^ , f e um.--G]IM| ^ ı ^ na; Selma Şehsûvaa? ffsmfenMf pek gösterişli ve çalımla bir §tefcil mn&t- tiğine karar v t m j £ & jf a |J y ^ gj^ niha Hikmeti myhafeuza g^j. naayı d* ay uca bir yıldie okiyflk çj. karmayı -da , dün. „gece düşünmüştü) Sıra hanendeleri ve umumî fasıl­ dan sonra'iki -yıldızın bîrden sahne- dlj birbirlerini takilb edişleri, nadir olsa bile vaki^eylerdendi. Patronlu­ ğ u * bütün zahmetlerini ve dertleri- ni, yüklenerek Seniha 'Hikmetin, ken4.il hesabına bir salon — Vs şu . h o l e yazm da yazlık 'bir -bahçe. — açınTkid iStiyeoegifldeıı Haşan Ah'if j şüphe ediyor, '¡rmÜn yeni büftakım nazlara bir balşlahgıg ye üfticede , yeni zamlar için bir bahane oldu- j

ğu zanmada bul-utfuyordü. Fakat buımıh mukaibil bir haırtöket olması,, yani Seniha Hikmetin Selma mese­ lesini haber allarak terkedflmeden önce tehketmek hazırlıklarına giriş­

miş bulunmam ihtimali de yok d!e- ğüd*. Haşan Akif meseieyâ Seniha H i k m e t i © - b i r şekilde feoaMşr ni^wî ihttvtiife olacağım düşündü. Yalnız konuşacak, EUârayt beraber götünmiyecekti. Bununla <be*»ber,

bu has ıjaüsŞteşarla b’-'1’ kfei’e kenuş- madah S; ruha Hikmeti ^ ‘görmek istemedi. Telefonu açtı ve »El i zayi

sordu ^

Sen yakyİ'okudun mu? i* — Okudum da yine okuyorum. — Peki, ne düşünüyorsun?

— Karı naz ediyor.

— Sahiden bir salon açım,ak iste­ yemez mİ- Kendi başına saltanat sürmek ister. Unutma ki kırka m er-j diven dayadı. Kendi salonunda bo

--1

rusunu daha kolay öttürebilif! Sel- mayı hazırladığımızı duymuş ola­ maz mı?

Bümu söyledikten sonra pişman oldu. Çünkü, Eîiza. Selmanm nikâh- lanacağmı ve sahneye çıkmıyacağı- na zannediyordu. Selmanm kemdasi- ni reddetmiş olduğu®,» EMzaya söy­ lemek gücüme gittiği gibi, esasen menfaat düşa®c©lea(syte Selmanm yıldız olmaem«a kadının n w O T öl­ düğünü da biüyomdui. Teiefonâakt

(2)

ses biraz heyecanlalirhîıŞtı:

j _Solmayı hazırlamak ne dem&k

! oluyor? Hani onu gelin--edip%!öişeya oturtuyorduk?

_ OturtamıyaruS. Eski ilk pro­ jeye dönüyoruz.

_Yani bu hanımı yıldız mi edi­

yoruz yine? ;

— Evet.

_ Seniha Hikmetin yerine halk ■ onu kabul edecek, öyle mi?

I — Ben başka bir şekil teklif ede­ ceğim . Dündeıuberi bunu düşünüyo­

rum.

_Kime ve neyi teklif edeceksin? _Seniha Hikmete bizde kalma­ sını ve 'kendinden s«wel yıldız ola- _ ^ ''ra k Selmanı-n da çıkmasına müsa­

ade çtmesini teklif edeceğim. Yani Seniha Hikmet birinci yıldız, ola­ cak. öteki de ikinci.

— Selma hanımın üzerinizdeki nüfuzu pek yüksekse, bunu bu hanı­ ma da kabul ettiremezsin. Çünkü bu bir yıldız muavinliği olacak, dü­ pedüz yıldızlık olmayacak. Fakat o kaeul etse de Seniha Hikmetin ra­ zı olacağımdan şüpheliyim.

Haşan A rif b;rden sinirlenmişti. Lakırdıyı uzatmadı:

— Ben şimdi Seniha Hikmetle görüşmeye gidiyorum. K at’î bir ne­ tice alacağım.

— Yalnız mi gidiyorsun? — Eve. Seni bekltemiyeceğim. — Acelen ne? Zaten saat daha do­ kuz buçuktur. Prenses hazretlerini Cemil Mahmut beyin yahut esmer manbubunun veyahut herhangi bir başkasının kollarında rahatsız ede­

ceksin. Biraz bekle de giyinip g^e-, yirn.

Haşan Arif:

I — Bekleyemem. Yalnız konuş­ mam hem daha iyi olur. Sarışın ve­ ya esmer sevgilisinin kollarında ol İ masma gelince, bunun için benden

sıkılacak değil ya, diyerek telefonu kapadı.

(3)

j/Çc^jA'

A o

V t

*/VK-Madam E'liza Cemil Mahmudun adan hatırlayıp öteki gürbüz deli-; kanimin ismini hatırlayam adığına1 göre, ‘ onu aşağı yukarı K'irkoruna benzeterek daha ziyade ötekine, bem beyaz tenli, ince ve narin, gümrah sarı saçlı çocuğa göz koymuş de—

-k, diye düşündü. Kadınlara inan olmuyordu. Seima, Sel ma b;le gü­ nahkâr çıkmış değil miydi?. «Seni-! ha Hikmetin sevgili kollarında ol­ ması ihtimalimden bahsediyor. Bel- ki bu esnada zavallı Kirkorun ya- I h'ut da bir başkasının yatağında din lenmediğıi ne malûm!» diye mırıl­ dandı. Sonra traş oldu, yeni- hti-z- - ■ metçinin, yeni hizm eti Fatma ha- | nım im inde başı örtülü, 0rta yaşlı, j (hattâ namaz kılan Kırşehirli b;r

kadıncağızdı, getir d ği kahvaltıya | j alelâoele iltifat ettikten sonra giyiJ ' nip sokağa çıktı. Hava fevkalâde j | güzeldi ve kendisine b;rden tem­

muz sabahlarıma nisfoetle serin g 'b : geldi. Seniha Hikmetin

Harbiyede-ıS

ki apartımanma kadar yürüdü. / o c b KÂjrA ;X

Bu, Harbiyenin yanından sapan cadde üzerinde beş katlı ve mermer cepheli bir bina idi. Sültan Hamidin k.zlar ndaıı Şadiye Sultan sarayın® ! ait bahçeden Cumhuriyet ilân ediii-meden hayli önce ayırıp yaptırmış, sonra da, sürgüne giderken satırı* -h»

\XxA

Seniha Hikmet burasını saz - sik ve güzel kadm meraklısı bir Erm nı tüccaiaan dört yıl önce, bir iddi aya göre yok bahasına satın almış ve Türk bestekârlarının en büyük­ lerinden birinin adiyle Itrî apar 11- manı ismini vermişti. Kapının ö üi ne vardığı>zaman, Haşan A rif «Keş ke telefonla, gelmek üzere olduğu­ mu bildi eşeydim» diye birden dü­ şündü. Fakat bir ker£ gelmişti. Ka- ‘ pıdan dönüp yakınlardaki bir dük­ kândan telefon etmeye, razı öhnadı. Kırm ızı yol halılı merdivenlerden ikinci kata, Seniha Hikmetin daire­ sine çıktı, Nazik Eda haber vermek üziere kendisini bekletmeden, önü­ ne düşerek onu yıldızın küçük salo­

nuna götürdü»

P mt.

(4)

Seniha Hikmeti eski modaya uy­ gun bir sabah kıyafeti içinde, keton örtüler örtülmüş bir küçük masa başında, kahvaltı etmekle meşgul buldu. Yüzıü tuvaletliydi, fakat et­ rafında Çim il Mahmut veya M'a- dam Eliaaca ismi unutulan Hüseyin Kâmil beyler olmadığı gibi başka körpe delikanlılar yahut kıranta tüc carlar da yoktu. Bu mutena sabah tuvaletini ve m uvaffakiyetli mak;- yajı yıldız kendi şerefine yapmış demek oluyordu. M ülakatını ihtiva .] eden iki gazete, birer şöhret ve asalet vesikası halinde, yambaşında bir koltuğun üzerimde b ekleş''yo Har dı.

Seniha Hikmet Hasan Arifin ge­ lişiyle bu mülakat arasındaki mü­ nasebeti tamamiyle anlamakla be­ raber, bu bahsi ilkönce açan ken­ disi olmak istemiyerek sade bu sa­ bah ziyareti için büyük bir sevinıç izhar etti ve mutlaka kahvaltıya iş­ tirak etmesi ve hiç değilse bir çay içmesi hakkında ş'ddetli ısrarlarda bulundu. Haşan A rif yalnız bir sa­ de kahve kabul etti ve derhal mak­ sada girdi;

r— Mülakatınızı okudum, Seniha hanım. Yolculuğa ait kr»:m beni ta­ biî hayrete düşürmedi. A yın onun­ da gideceğinizi biliyorum. Fakat d», nüşünüzde yerimizıin bizim salon ola cağında hiç şüphem yoktu.

Semha Hikmet kızarmış ekme­ ğin üzerime tereyağını ve sonra re­ çeli pek ağır sürüyordu. Başı eğik­ ti. Tereyağlı reçeli sürüp Ibitimdik- ( ten, sonra, başını kaldırıp siyah ve j iri gözleriyle patronu sardı ve du- I daklarımda biraz mağfur, biraz müs

tehzi bir gülümsemeyle dedi ki; ’ — İtiraf edin ki, bu itimadınız ihiç kimseyle gönül eğlendırmiye- ceğme tam bir kanaati olduğu için kar a na hiç ehemmiyet ve kıymet vermeyen kocaların halini andır­ mıyor değil. Zira bugün ayın bin olduğu, yani İzmire gitmeme an­ cak dokuz gün kalmış bulunduğu halde, henüz yeni mevsim için bir muıcavel“ müzakeresine ginmiş de­

(5)

Ilasan A rif içinden AEİiza bu sözleri duysa bilmem kaç bininci defa olarak «Ben cin gibi karıyım» derdi diye düşündü. Yeni m ukave­ le rnüizakereierinden bahsedildiği­ ne, -daha yaz mevsiminin (başında artan yevm iyeye yeni zamlar iste­ necek dernek oluyordu. Haşan A n i bir cevap vermeden Seniha Hik- ! met neler isleyecekse söylemesini j bekledi. Kendi vaziyetim ve kara i nnı ondan sonra tayın edebilirdi.

Fakat Seniha Hikmet birdenbire başka bir cephe açtı ve hep o nâfız bakışla Haşan A r ifi sararak: i — Sizin yeni bir yıldız hazırla- I dığınızı nice zaman evvel bana ! haber vermişlerdi. Yeni mevsim 1 için hiçbir teklifiniz clmaıdıığmı görüncejbu lıalberin sıhhatine ka­ naat getirdim ve fcu kanaatle, yeni patronlarla harp ve sulh mıüızake- belerine girmektense kendim de pairıcm olnıiya karar verdim, deri.

Kasan A rif hafifçe .kızardı Ve re dek demedi:

— Duyduğunuz şeyi nereden j duydunuz, bunu tahkik külfetine ' giı miy eceğım. A slı var ca, yok da. Pea müstait bir genç kızj hazırliyo-! ruz. Fakat onun sizin tahtınıza o tuıtm ak hatıra gelmez. Sizin yan,- . tıızdabyakınınızda, sizden evvel gö­ rünecek ve gidecek.

Sözlerini beğenerek, belki dâva- ! yı Kazandığı, Seniha Hikmet’in gön­ lünü ettiği kanaati içinde sükût etmişi i. Fakat Seniha Hikmet bu : yaıujzlı cümleyle avunmay te - ’ nezzül etmiyerek dedi ki:

— Benden evvel görünüp giden, i ifadeniz veçhile tahtıma oturma- i daıı kaybolan yedi iane hanende zaten var. Bu pek müstait gene I

(6)

PKiz bunlarım sekizincisi mi olacak? Yanı sıraya oturup Çevriye Leylâ- , nın maiyetine mi girecek?

— O şekil mevzuübahıs değil! - Ya! Şu halde talihsiz Çevriye i Leylâ mı onun maiyetine girecek

Haşan A rif ¡bir üzüntü içinde ce­ vap verdi:

| —• O şekil meıvzıuubahis değil de­ dim yal

oerı.iha Hikmet, «Mtvzuıuıbahis sözünü kayıkçı yeni bellemiş ola­ cak la durup durup tekrar ediyor!» diye düşündü. V e işi pek güzel an- 1

3

,amişken anlamamış görünmeyi teiı.İh ederek sualine kendi cevap verdi:

— Şu halde, demek ki bu yeni hanım, da bir yıldız şeklinde müş- ten'le rin buızuruna çıkarılacak. Ken dilerine biri ham, biri olgunluk ça-ğmda iki yıldız gösterilecek ve «E- ğer bu yeniyi beğeniyorsansz öte-1 kini tekaüt ederiz. İkisini de re- yim.ze arzediyoruz» gibi bir ih ta r­ da bulunulacak, yahut bir imkân verilecek, veyahut bir aavet yapı­ lacak,

Kasan A rif dudaklarını yiyor, bir şey söylemiyordu. Seniha H ik­ met uzun, o bir şarkı nağmesini do andıran kahkahalarından biriyle güldü:

— Bereket ki ihtiyatlı ve tedlbnli çıkıp ne yapacağımı evvelden t a ­ yin etmişim,, dedi. Sonra bu bahsi kapayarak, billur kâsede duran ne­ fis üzüm salkımlarından birim Hasnn A r if’e takdimle yemesini tavsiye etti.

•i Demin sacie 'bir kahve içmekle iktifa ve bunda ısrar etmişken, Ha

(7)

i"

san A rif artık bu bahsi bu şekilde j daha rahat kapayacağına kani, üzıü-

mü kabul elti, içinde reddedilmiş teklifi içlin bir de vicdan azabı du­ yuyordu. Seniha Hikmet’ce redde­ dilen teklifle Selma’ya vadini âde- ka un.utmamış, kendisine karşı, onu yıldız yapm ayı taahhüt etmişken şimdi de Seniha Hikmet’m şöhreti altında ezilmesini kabul etmiş bu­ lunmuyor muydu? Genç kuzıa karg-, uılviyet rolüne kalkmış, hiç bir şey bilemek siz in onu yıldız yapacağı­ nı taahhüt ettikten sonra da bir eliyle verdiğini öbür eliyle alacak tarzda hareket etmek istemişti.

Ve bunu yapmıyacak, diiıtüstt 'bil4 şekilde sözlünü yerine gotireioekse, bu da ancak Seniha Hikmetfinı tek­ lifini kabul etmeyişi sayesinde o-

lacaktı. _v~

Hayriye hanım derin bir heye­ can, sevinç ve gurur iıç.nde kız.yıe beraber provalara gidiyordu. îste- oalk'hazırlanan eSieeter, ipekli, i^-, 'temeli, kurdelâh, türlü boncuiklnj N

elbiseler, Solmanın ynıllardamberi en ucuz kumaşh entarilerden başka ıb'r §ey geçme rr iş siırtına giydirilip çı­ karıldıkça da "belkmek ■« ve ak­ mak için birer işaret bekleyen yaş- *"j lar gözlerinin sürmelerincu ve yü­ zünü boyalarım bozuyordu. Terzi, İstanbuldaki en mühim terzilerde». b'Tîydi ve Haşan A rif beyce dilen­ diği kadar masraf edilmesi hususun da tam. bir salâhiyetle göstereirr.%- tı. Selmaya tam i?St elbise yap­ tırılıyordu. Fakat, buna mukabili, ; İİayi iye Kanana, tek, evet yalnız '

tek b«r elbise, günlerden hattâ haf­ talardan beni tahayyül etmiş olduğu o mor kadife elbise yaptnlmaktay- dı. K ızı her gece başka bir elbisey­ le görüneceği halde kendisinin dai­ ma ve ancak bu rr.or elbiseyle müş­ terilerin karşısına çıkması kâfi gö-, rülmüştü. Hayriye hanım kalbinden yaralandığını hissediyordu.

Bununla beraber, Rumeliuin en büyük ailelerindin*, birine mensup bir Şehsüvar beyin dul karısı sıfa- tiyle, bu infialini ne Haşan A rif be; ye, ne de hâlâ bütün işlere hâkim bulunan madam Elizaya açmamış,

(8)

' buna tenezzül etmemişti. Sade kı

-1

zma söykm'iışti, fakat o da bu fraklı infiale karışa kayıtsız davranmış hat tâ kendisini on y ıl genç leştir en mor kadife elbiseyi bile lüzumsuz b u l duğunıu ihsas etmiş:

— Anınıeciğliım, kemdi gözümüzle de gördük ya, saz yerelrıine gelen ı kadın müşterilerim hem sayılan az, ! hem de kıyafetleri sade. Böyle ipek-1

li yahut kadife elbiselerimi, gec': tuvaletlerini sı,ra hanendeleri bile giymiyorlar. Sade yıldız giyiyor. Bu vaziyette senlin gece tu valetin i içim de oturman garip olur. Madem ' k' rîİk geceye müsamere çeşnisi- verifc- 1 cek, bir o gecie giyersin, denr şti, «

Evlâd nankörlüğünün, kız eylâd, ! kıskanjlığınm bu. tezahürümü Hay­

riye hamım ac'i bir tebessümle dinle­ miş, cevap vertmiye lü-zuım görme­ mişti. Kızınım, kendisini kâfi derece­ de müdafaa etmiyeceğiniiı de bu mi­ salden pek güzel anladığı için, şim­ dilik ilk tasavvurumu, ufla saza işti­ rak tasavvurunu hakikat haline ge­ tirmek üzere ağzını açmaya da cesa ret etmemişti. Çünkü geate kadın.,, gittikçe artacak bir refah içinde her gün daha tazfeleııip güzelleneceği fi­ den şüphe etmiyor, gelecek a yla ra ve yılların kendisini gittikçe daha arzuya lâyık (bir halde bulacağın­ dan emin bulunuyordu. Bu tasav­ vur için belki ilerde daha münasip bir vaziyet hasıl olabilirdi. Hayri­ ye Tıanımın bu hususta bir müddet daha beklemekten korkusu yoktu.

Fakat kızıma karşı haklı olarak duyduğu im® al donun menfaatlerine-' karşı büyük bir alâka beslemekten ! de kendisini menetmiyordu. Sekme­ nin Haşan Arife metres olmadığım, bundan dolayı kendisinden fazla birşeyler istemiye cesaret etmiye- rek bütün hacir tıkların o Ermemi; dudusunun keyfine ve takdirine göJ re yapıldığımı anlamakta gecikme- ‘ di. Selma deırs saatferfi haricinde hep kendisiyle- beraber bulunmakta devam ediyordu. H asjn A rifle bu­ luştukları, yalnız kaM ıkları hiç

(9)

yoktu ve bir ilki kere kendi yanında görüştükleri -zıaman adamını kırığını ve resmî, Sel manın mahcup ve hür- rr.etkâr olduklar!,m pek güzel gör­ dü. Bu vaziyet karşısında Hayriye kamam evvelâ büyük bir hiddete düş tü’) Sandı ki, Selmayı Haşan A rifte kabul etmekten Gevadın aşkı m en-1 etmiştir. Geceleri delikanlının giz­ lice eve atadığını da ağır uykusunu taımamiyle aşaımyan bazı seslerden anlamaktan gecikmemişti. Bu uğur süz delikanlımın uğrunda yapılan fedakârlıktan şüphe etmeyince, kı­ zının ahmaklığım haykırmak içim zihnimde sayısız cümleler birden ayaklandı;

— Olur şey değil, 0lur şey değil! Dünyada her şey aklıma gelindi am­ ma, bu sıska, Ibu değersiz, bu ahlâk­ sız oğlana bu dierecedfe tutulacağun, hayatım ız için en. müıbim olan bu anda onun.' şerefime menfaatlerimi bu derecede çiğniyeeeğtin hatırıma ^el- rrezdi. D; li-misin ayol? İnsan nikâh lı kocası olsa yine bu vaziyette te­ reddüt etmez. Herif kör dt-ğil, t öpül değil, illetli deği'l, .arşları gibi erkek 1 Ne diye reddediyorsun?

-Selm.a bir müddet sükût etmiş, sonra bu sitemlerin sonu ıgdmedi- g'ni görünce dayaınamıyarak; I 'Bilmeden konuşma amme,✓ diye

bağırmıştı.

Bunda bilecek, bilmiyecek ne var? Oğlan seni büyülemiş!

_ — Hiçbir oğlanım beni büyülediği) filân yok. Hattâ Haşan A rif bey be­ ni kafeüfcet,sevdi, Cevat Servetle her türlü bağı keserek kendisiyle bera­ ber yaşamağı kabul edecektim. Fa- , kat o çok yüksek k â ta ! bir adam, ı hayatımda başka bir erkek olduğu­ mu ve kendisin,? ancak borçlarımı <j* demek üzere nefsimi teklif ettiğimi anlayınca bir ii«ret kabul etmeyi reddetti...______ _— -r— ""r

— Isrşr etseydiıı hamam! Herifin âlIcenaphJfci'rfİMfc^-gteftre yapacağı fedakârlıklar başkadır, kızı yerinde metresine yapacağı fedakârlıklar!

başkadır!J I

Vaziyetin bütün haminKğlraç rağ­ men S cim a gülmekten kendini ala­ madı;

(10)

— Nasıl, ne şekilde ısı'ar edey-!

d bı?

— Alık hanım, bir erkiği, hattâ' seven bir erkeği değil, bir dakika önce böyle bârşey batar v° hayalin­ den germeyen bir erkeği bile baş*a« çık m ak kadar kolay bir şey yok­ tur. p/r kadının istemeden kendfei-; ni - ' veriye mecbur kakışı bir masal-' dır. Kadın istemedi mi, eğer dıağ

başında değilse avaz avaz ferjyad eder, konuyu komşuyu imdadına ça­

ğırır, camı çerçeveyi indirir. Fakat

biçare eakeklier «azflkiMer, b'r had- de kadar reddedebilirler, sonra da camı çerçeveyi indirip liriz ve ismet­ lerinin rr. ulhaiaaasına imdat çağır- mıyacaklaıu içim teslim olurlar. Aım-|«fa sen beceriksiz kuzsun. Bütün ha­ yatında bscere ¡becete Cevat Servet soytarısını kandinabildin! ..

Hayriye Kanim gizili bir sevinç ve gurur içinde devama ediyordu. Kendisini beğenmemiş ve istememiş olan Hasaıı Aıniıf işte kızımı da red­ detmişti. Fakat Selma bu haneketre- ri sabırla dinlemedi. Birbirlerine şld detle bağlı olmakla beraber birbir­ lerini dalıma hırpalayan bu ana kız | arıas’iridıa, eve artık şimdiden akma-! ya başlayan para seline rağmen ay­ ni kinler, ayına istihkarlar mevou1 bulunuyordu. Kendiiısiıni yaralamak ¡ iç'm her darbeyi mübah bulan bu an| - neye karşı Selma da artık en ağar1 gelecek darbeyi imıdirmi:kilen çekin | ----medi;

1 • l n — Yaa, herhangi bir erkeği ele geçirmek bu kadar kolay «Öyle mí? Evet a ı r m aatıâliniz Kasan A rif beyin beni nikâlh'la istediği tarihe fea dar iki günde bir kendisini ziyarete gidiyor, adamcağızdan para sızdın- . yordunuz. Ben her şeyin farkı nd

ay-i dun. Yüzünüze vurmedımsa enla­ mad'Tn zannetmeyim.. İki günde b'r, saatlerce süslenip boyanıp gittiğimi-, I ze, k'Trtkım kırıttığamza göre kaleyi i kemdi hesabınıza fethe çalışı yordıu- * nuz. Şu halde niçin fethetmediniz? |

(11)

Üzerme yürüyüp adamcağızı y e r e ­ re sereyd iniz. Korkup pençe: e]: r don imdadıma insan çaığmram ayı rica sfee teslim olurdu. Neye yapmadı mz?

i Hayriye hanım, yüzü şiddetli bir t * a t yemiş gibi kıpkırmızı, dudak* lafında zehir kadar acı bir tebes-1 s ¡im, sükût ediyordu. Sonra hindicin hıçkırıklarla ağlı yarak silâhım tes­ lim etti, bu mücadeleden mağlûp çıktı.

Bununla beraber, ileri sürdüğü bütün fikirler kızımın ruhunda pek derim akisler yapmıştı. Evet, kolla­ rd a n bahtiyar çıkacak ve ayn; bah- tiyıaî kığı tefcııar tıftmaîk ateşiyle ya­ nacak bir Haşan A rif daha fedakâr olumu ve omun fedakâr olması yıl- d ızliğini İstanbul şehrine tasdik et- tirimceye kadar Selma içlin kat’î bir zaruret teşkil ediyordu. Halk kendi­ sini ilk günden tutmazsa ısrar et-_SlS§Lİ

2

İ

2

*hararetli reklâmlar yaptır­ ması için,/mütemaidiyen yeni tuya- ietlerle ve elmaslarla «evet, ehras- , ¡'arla,^halbuki henüz tek mücevher j yoktu» hal'kufckaaşıtg^m ç-kabilme- sini ternıin iğin Haşan Aarfttı kendi- sj|me bağlı? muhtaç y * minnettar 0la- ıak bağlı ve muhtaç olması lâzım­ dı. Aynı zamanda, kadınlık guru-i "ıyle de reddedilirmiş olmaya taham-l

« u c n u y u r , OU

6euÇ

,r-giizelken yaşlı bir adamın başım çe- virip kendinden uEaklaŞm ^ z z e t i ~ nefisime pek acı geliyordu. Ve hisle-riin üzerinde belki başka bu his, menfaatlerini çiğneyerek kendi- j simi yıldız yapmayı kabul etrr.iş o lan bir adama karşı büyük bir bonou t'aımamiyle yüklenmemek hissi mev­ cut bulunuyordu.

Haşan Arife biraz acıyordu da. Ve nefsini vermekte devam ettiği Cevat Servetin hodkâmlığı, başthığu ve antik para istemekte pervasızlığı karşısında, yaşlı adamın 'gösterdiği fedakârlıklar kendisini ona aşk ve arzu değil, fakat böyle olmamakla beraber saygıdan, rikkatten ve esef­ ten sevemem, ek esefimden vütüde

(12)

gelen bir hisle bağlıyordu. Onunla ilk başbaşa kalacağı saatte bu sefer bir pazarlık şartı şlyklünde değil, fa­ kat sevdalı bir .cariye tevazuu ile kollanma düşmek tasavvu-rundaydı. Y ıldız olarak sahneye çıkacağı ge­ cenin, artık pek yaklaşan gecemin ertesi sabahı Taksimdeki eve bir kere daha gitmeye ve annesinin ver­ miş olduğu derse tamamiyle uygun bir şekilde Haşan Arifi kendilsmû al­ maya mecbur bırakmaya banar ver­

(13)

mişti-XXIV —

Seniha Hikmetin' yolculuğa çılk-! madan önce son defa olanak şarkı söyliyeceği gece tıava yağmurlu ol­ du, Gerçi akşam üzere 'yağan yağ­ mur gece aynı şekilde devam etmiş­ ti, fakat rutubet devam ed'yor, a na- da bir de damlalar dökülüyordu. Ihlamurdaki evde Selma günü bis> «z mahzun geçilmişti. Birkaç gün sonra ilk defa sahnede görüneceği gecenin de yağmurlu olmasının te­ siri bütün hayatınca sürebilirdi.

— Sonbaharda başlamak bir bata olacak. Acaba kışı beklesek daha ■ muvafık olmaz mı?

Bunu annesine mütemadiyen so­ ruyor, aldığı cevap kendisini bir tür lii tatmin etmiyor, teskin etınıiyor­ du. Hayriye hanım:

— Yarın Haşan Arifin vae geçmı- yeceğine neyle emin olacağız? He­ rifi bağlayamadık ki! Pişman olma­ yacağı, S:»İha Hikmetle uyuşmaya­ cağı ne malûm? diye acı acı söyle­ niyor bugün ele geçmiş imkândan mutlaka istifade edilmesi için ısraı

ediyordu. ^

Seniha Hikmet ' bir iki kere tele­ fon etmiş, bahçenin kapaı»*p k-apa-o- mıyacağtnı sormuş, fakat dokuz bu çulktan sonra yağmur taneleri hâle i düşmez olunca geleceğini bildirmiş | ve 0n buçukta, o vakte kadar hemen I

tam amile boş olan bahçe birdenbi­ re dolmuştu. Bu gece sına hanende­ leri de büyük bir heyecan içinde, adeta bir dönüm noktasının idrak edilmek üzere bulunduğu kanaat5 içindeydiler. Nihayet Sfe«iha Hik­ mete sahneyi terkederek Eliza ha­ nımın yakınandaki intizar mevkiine geçtikleri zaman, müşteriler karşı-' sımda da teilstük kelimelerle müte­ madiyen temıas ettikleri mevzuu bü yük bir heyecanla müzakere mev­ kiine koydular.

Sırtında saçakları yerlere kadar inen atkısiyle. Cüvrâye Leylâ masa­ nın başım işgal ediyordu. Örtüsü,, oldukça kiadli masaya dayalı'dirsek­ leri ve dik başı ve heps:ne‘ yükısek-1 ten bakan boyiyle reislik mevkiine! işgal ediyor gibiydi. Sakat ötekiler

(14)

masamın öbür iskîm M erfoe derece­ leri sırasına göre değil, rastgele o- tumıuşlardı. Seniha Hikmetsin artık kendi salamımda söyliyeceğiul ve bir hafta sonra bahçeye yeni bir yıldız geleceğini hepsi öğrenmiş bulunu-1 yorlardı. Bu meseleyi herkesten ev- J vel öğrenmiş olduğu için de M ak-' bule Rıza esrarlı ve oldukça mağ-.j nur bir tavır alıyordu.

Bununla beraber, Huriye adımı artık büyük bir frak a ret saymaya banlayan Makbule Rıza hamim bu gururla beraber büyük endişeler duymuyor da değildi. Seniha Hik­ met gidiyor ve Selma Şehsüvar ka-

i

| lıyordu, kendisiyse S'rimayâ zarar;

getirecek haberleri Seniha Hikmete ulaştırmıştı. Burnu Seniha Hikmettin henüz söylemediğimi zannediyordu, fakat bir güm söyler ve Makbule Rı za Selmamım haklı düşmanlığımla uğ­ rarsa hali tnıe olurdu? Diilğer taraf­ tan, öteki kızlan- kend'simi Çevriye Leylânın pek yakım bildiklerime ve Çevriye Lgylâ ile Selma arasında ı bir ¡harbin başlamasa: ihtimali de bu- liumduğuma göre vaaiyeti ayrıca ne­ zaket kesbedecek değil miydi? Cev- ’ riye Leylâ ile Selma arasında har­ bim bağlıyacağı ise muhakkak görü­ nüyordu.

Çevriye Leylâ, ordusunu düşman | karşısında zaferden zafere götürüp büyük mükâfatlara hak kazanmış­ ken hiçbir muvaffakiyeti, hattâ adı bilinmeyen b ir baştka generalin mai­ yetine verilmiş bir kumandan kadar' yaralı, gazaplı ve müteneffirdii. Ve! öteki kızılar tarafından âdeta hür­ metle dinlenen bir monologu bir tür

lü bitirmek bilmiyordu:

— Herkes, bütün İstanbul halkı benim Seniha Hdkmet’ten fazla tu­ tulduğumu, alkışlandıığımı görü-

»l'dfc. ra

5

metı_e--vrfıdîg=kialS»'-—- —. yor, b en 'yıldız olmuyorum. A m ia yine işin insanı, müteselli eden bir, tarafı vardı ki, o dia Seniha Hikmet gibi bugün alaturkamın belki en kuvvetli kadın hanendesine ezdiril- dıiğimdi. Halbuki şimdi, İhlamur mahallesinde alık tan , ölen ve anne­ sinin delâletiyle ramdtevü evlerimi: dolaşan bh küçük hanım, hoşa gitti­ ği ve kendisini ağır satmaya

(15)

fak olduğu içtin birdenbire yüdta olacak, fakat biz hep yenimizde sa» yacağız. Bu: denaete ihtimal verstay** düm, vaktiyle tedbirli davrian-ır, kış için biı* yer arardım. Taşralarda da olsa ehemmiyeti yok, fakat antik mutlaka yıldız olmalıyım.

Kendisinden evvel şarkı söyliyen o yaşlıca, hanımefendi kılıklı ve hala güzel sayılabilir hanım,' yeni sigarasını yakarken acı acı güldü:

— İlâhi hemşire, yıldız olmak o derecede büyük bir saadet mî? İn­ sanın kazancının em büyük kısmı tuvalete gdıder/ağır tuvalettiler giye* çeksin, bir giydiğini mutlaka gün­ lerce giymeyeceksin, öteki yıldızlar kadar güzel elmasların olacak, şe­ hirde hep otomobilde gedeceksin, lüks yasayacaksın! Somrıa o korkup Mutlaka sıra hanendelerinden çoMS pek çök alkışlanmak lâzımdır. DörJ i yahut beş şarkını okuyup gidiyot 'g ib i yapınca mutlaka hararetli, şid­ detle ısrar eden alkışlarla dönecek, yeniden şarkı söyleyeceksin. Fakat ya o alkış olmazsa? Y,a bu hal de te­ kerrür edense? O zaman patrama karşı vaziyet değişecek; feci bir ha­ le girecektir. Halbuki sıra hanen­ desi esasen büyük bir iddia gütme­ yen bir insandır. Hiç alkışlanmasa bile kıyamet kopmaz!

Büyük bir süıkûn içinde, dünya­ nın « ıer ikbalini görüp tatmış bir k ı­ san edasiyle konuşuyordu. Bu eda Çevriye Leylâyı büsbütün hiddet-1 lendirdi; Semaha Faik Kânım vak- tıyle çok daha meşhur olmuş ve bir müddet, kısa bir müddet, Hahbiye-1 deki Belvü bahçesinde yıldız olarak sahneye çıkmış., fakat sonra uzun bir hastalık geçirmiş, ondan sonra da artık yıldız olarak iş bulamayıp sıra hanendeliğine dönmek mecbu­ riyetinde kalmıştı. Bu kısa yıldız hıktan o derecede büyük bir iftihar hatırası taşıyordu ki, artık hangi dereceye düşse onun bir ehemmiye­ ti bulunmadığına, o üç dört aya ait şanlı hatıraların bütün hayata kâfi bir şeref ve gurur vermeğine kail., bulunuyordu. Semiha Faik hânım sigarasını ağır ağır içerek devam etti:

(16)

— Doğrusu itiraf edeyim, yıldız­ lıktan sonra sıra hanendeliğinle dön­ mek acı, çok acı gelmişti. Saat om buçtuğa kadar serbest olduktan son­ ra ancak yarım saat söyleyip git- . m ek nerede, yediden on ikiye Kadar mıhlanmış gibi iskemlede halkım karşısında kalmak ve saatlerce, saatlerce, tek başına yahut fasılla berab">" söyleyip harap olmak nar­ da? Fakat insan alışıyor. Vaziyeti

kabul ettikten sonra rahat ediyor, -Çevriye Leylâ dirseklerimi masa­ dan çekerek uzun kemikli ve esmer ellerini masamın üızıerine yaydı. Bu elleri beyazlatmak üzere sürdüğü kremler yeryer uçtuğundan bazı yerler âdeta siyah gabiydi. Yaşlıca, fakat hâlâ güzel kadına simsiyah gözlerinin çok düşman bir edasiyle baktı:

— Semihıa Kamum, öyle bir anlatı- 1 yorsumuz ki, sanki on sene yıldızmış siniz gibi! <

56

uz sene evvele a :t, tek'-' şahidi kalmamış güzelliklerinin ha­ yalî şanlarımı yutturmaya çalışan kadınlara benziyorsunuz. S(iizinryîî- ı dızlağımızı hatırlyanlar saz âleminim 1 en sadık müdavimleri anasında bile

onu onıbeşi geçmez. Omdan sonra sı­ raya girdiniz, silinip gittiniz. Nite­ kim sıra hanendeleri arasında da bi­ rincilikten ikinciliğe düşmüş bulu­ nuyorsunuz. Yarın belki sonuncu o- hursunuz!

Öteki beş kızdan dördü büyük bir dikkat içinde, döğüşe kadar git­ mesi ihtimali bulunan bu sahneyi dinliyorlar, sade ilk çıkan ve şarkı­ ları hemen hemen hiçbir zaman al­ kışlanmayan melânkolik Cemile her türlü iddiadan uzak haliyle bu alâkayı bir külfet sayarak dışarıya, uzaklara bakıyor, Seniha Hikmetin şerefine yükselen alkışlara, harare­ ti gittikçe artan v e nümayiş halini alan alkışlara kulak veriyordu. Fa­ kat kavga, döğüşe kadar gitmek ’ih­ timallerini de birden kaybetmiş, çün kü Semiha Faik ihtilâlciler el iade

(17)

höbsed’lırniş bir kral içenin hakaret­ leri duymaya tenezzül etmeyen eda siyle dudak büküp başım sallam ış,; sonra başını çevirerek o da dışarla- ra bakmaya başlamıştı. Masada san ki mevcut değilmişe benzer * olmuş­ tu. Ş mdi Çevriye Leylâ ile ötekiler yeni yıldız hakkında konuşuyorlar- dı ve artık musahabeyi Makbule R ı­ za en m ühim şahsiyet halinde idare j ecuyor, suallere cevap vermeye ye- tişemiyordu. Fakat verdiği izahatın tatmin edici, istikbali aydınlatıcı bir tarafı yoktu. Onun için arka­ daşları, Semih?, ile Cemile söze ka- i rışmadıklarmidan öteki dört k ız Ve-ya kadn, Selmanın bir türlü yıldız i olarak tu'tunabileceğine emniyet ge tır emiyor, sonbaharda başlayacak olan bu yıldızlığın bir sonbahar ka-1 dar muvakkat ve »lazüı olacağına

hükmediyorlardı. Bir tanesi, ancak alafranga şarkılar söyleyen sarışın, fazla ahlâk yüzlü bir genç kadın:

— Patron gönül verdiysie yıldız^ lığı devam eder. Halkın karşısına yıldız olarak çıkarılan mahlûka halk uzun uzun: imtihanlara tabi tutmaz, kabul ed'iverir, diye söylen, di.

Fakat bu. söz fazla taşkın göğüslü olup «Bu g eçe çamlarda kalsak».__ _ şarkısını hc-r gece söylerken felek­ ten bir gece yerine üç gece ve beş ğe&c, !Setdikçe büyük alkışlar elde 'eden tazenin, Haşan A rif beyin son büyük çılgın aşkına kadar göecieiıî dm akla büyük ümitlere kapılmış hanendenin sinirlerine dokundu.

Ve büyük kıskançlığına ihanet görmenin de ıztrrabı karıştığı için, Haşan A rif Ün hayaline âdeta öldü­ rücü bakışlar göndererek acı acı guldu, kendi şerefine az evvel yük­ selen neşeli ve çapkın alkışlan Se­ niha Hikmet için yükselmekte bu­ lunanların âdeta korkunç bir ma­ hiyet ^ « T - Ç k i r duı,,uı) gururlana gururluna cevap verdi:

—- Halk her şeyi pek güzel tak­ dir eder, yıldız olmıya lây ,k sıra

(18)

os

hanendesini alkışlariyle yıldızlığa yükseltir, yıldız diye kabul ettiril­ mek istenilen hanendeyi de sıraya tekrar gönderir. Hükmünü verdik­ ten sonra da, o Selm a hanımefen­ diyi yıldızlığımda hiç bir patron tu tamaz. Kâra, menfaate, ziyana bir j hadde kadar ehemmiyet verilmez. O had aşılınca, araya kara kedi g:-. . rer, Selma Hanımefendi de madem­ ki o kadaır güzelmişler, bu muvak­ kat yıldıızluk kendilerini şimdiye kadar mütevazıâne t'âkip ettikleri ana mesleğinde birinci sınıfa çıka­ racak bir basamak hizmetini gö rıir. Yıldızlıktan daha-başka kim­ selerin, müteahnitlerin, mirasye­ dilerin metresliğine geçer, san’alı ehline bırakırlar.

O kadar mağrur konuşuyordu ki, Çevriye Leylâ Semiha Faik'a Jkarşı duyduğu gazıepten daha faz­ la s ın ı duydu. Hiç câuazsa öteki maziyle öğünüyordu. Halbuki bu yarma ait bir haktan bahseden bi.. eda ;le konuşuyordu. Te bu kısık ve çatlak sesli kadın, bu bar artı­ ğı, b tth akkı sade kantoya çıkar gi ■ bi kıvrılıp çalkanmalardan, kırıtın işaret etmelerden başka b ir mezi-

j

yet ve kıym eti yokken kendinde görüyordu. A llah Allah, bütün sı­ ra hanendeleri yıldız olmak iste­ diklerine göre yıldızlık ne kadar

bir şey «iaeSttı? Berisi birden, geriden, camlı kapının y a - \ nıııdan, Seniha Hikmet, önünde yürüyen garsonlar şefi A leko’nun ' 1:raliçeye yol gösteren tâzimkâr bir teşrifaıtçı delâletiyle göründü. Açık tirşe rengandle ve uzun ebetk- h müsamere elbisesinin üzerinde rörıar arjanle kap v e elinde büyük I bir buket olarak meydana çıkmış- i tu Arkasında, biri genç sevgili ol­ ması icap eden ve diğeri kıranta sevgili olduğu sanılan ikisini de hanendelerin ilk defa gördükleri iki erkek vardı Hânendeiene bak­ madan, uzak bir tebessümle gü­ lümseyip belki kendi emriyle gel

C û t M ' )

:4

1 6

ö

-h \ A ı ı ^ oL l

6

. /* m

(19)

j

?

iniş kimselerin kendi hesabına ala­ rak yolladıkları büke!!! hafifçe sal­ ladı. Soruna başım çevirip* yerin-

j

de, şişman ve çirkin, mütemadiyen •' hesaplara pusulalara hakan, gar

1 sonlara emirler veren Madjam Eli

•7 "■ '•y

! za-ya biraz dalha dost fakat yine i uzak ve mağrur bir tebessümle se-

i

lâm gönderdi, ve çok güzel yürü

yüşiyie ağır ağııvfakat hızlıya da ha .çok benzeyen bir süzülürle, u- zun eteğini salıvermişken birden sol eliyle tutarak, ilerledi; öbür camekânın arkasında, müşterilerin görmedikleri bir yoldan kayboldu

Yedi hanende arkasından kinle, eıı ümitsizleri daha rahat ve ıztı- rapsız, öteki üçü. Çevriye, Leylâ, Seıria F a ild e Fevziye ölecek gebi bir aciyle baktılar ve sonra bir zincirle sürüklenir gibi yine sa h ­ neye, artık hiç dınlenmiyeeeklerim bile bile, birer mahkûm gibi yürü­ yüp gittiler.

Eritesi günü bütün gazetelerde Seniha H ikm efiıı evvelce verilmiş *.\ karar hilâfına İzmir e değil, fakat Ankara’ya gittiğine dair haberler çıktı. Daha ertesi .günü de ilk defa

j

olarak Hüseyin K erim B ey’in yazı yazdığı mühim sabah gazetesi (bu-1 gun) de, onun imzasını taşıyan "ve • ilk sahifede çıkan bir fıkra, yeni bir yıldızın doğm ak üizıere bulun­ duğunu, bir hafta soma, sahneye çıkacağım ve bu yıldızın şahane sesi kadar şahane güzelliğiyle I.â-

it devrine, Damat İbrahim Paşa-

")7

' ; dan ihsanlar alıp, Nedime kaside­

ler ilham etmiye lâyık olduğunu haber veriyordu. Hüseyin Kerim bunu Haşan A r ifin zarf içinde yol- lladığı yüz lira ¡mukabilinde yaz­ mıştı. Fakat o akşam Abdullah Efendide içip yer ve yiyip içer­ ken, yavaş y av aş bu fıkrasından baksedenlere bunun bir v tealin.

( 0

(20)

-şükran takdimesi olduğum* ilkön­ ce ihsas «faniye, sonra da türlü

taf-.

silâtla anlaimıya başladı. (Ve anla­ tırken artan kadehlerin de yardı- miyle o derecede khdinden geçti ki, ilkönce mâs-um ve mahcup bir kumral olarak anlattığı Selma’y'j sonra fettan ve muhteris bir kızıl- saçlı haline getirdiğini rarketmedi, — var- —*

(21)

X X V

Hayriye Han uma öyle geliyordu ki,

17

Eylül Cumartesi günü hiç e- rişmdyocek, kızının Millet bahçesin­ de bir yıldız olarak sahneye çıkaca­ ğı o günün gecesi, saatin on buçu­ ğu bin türlü çalmıyacafctır. Şehrin duvarlarına bastırılmış ilânlar üç gündür bu mühim havadisi, yeni bir yıldızın doğuşunu bütün Maıtir ifrulıa bildiriyorlardı Ve yine bu üç günden,beri, bütün gazetelerde S'el- manın resmi hem de iç salıifelere rbasılmış ilânlarda 'görülüyordu,

ı (Bu, gülümseyen, yarı profil hür portreydi ve tesadüfen tekmil ga­ zetelerde çok iy i hasılmış olarak, genç kızın bütün mağrur gücelliği- . ni.bildiren bir şekilde çıktı.

Fakat gazıete sütunllarna bir an içinde göz gezdirirken hiç bir nok­ tayı kaçirmamıalk hassasna sahip bu- lundüğu halde, -garip «bdtç tesadüf A li İlhamı Beyi bu haberi farket- mefciten ve bu ilânları görmekten menetti. Müıdlirıi umumî bey ancak Çarşamba günü sabahı mesasınin üzerinde kendisini bakliyen günde- t\ iik gazeteleri süaırken en iri pun­ tolarla yazılmış Selrna Şefhsüvtar is­ mini ve bu ismin altımda ikiye ay­

rılmış saçların bütün kusursuz hat- larile meydana bıraktığı ışıklarla, dolu, iiri gözlü, büyücek ağızlı ve

j

genç, küstah bir zaferi e genç y ü zü ' göüdü.

B u yüzü dlecttıal tanıdı ve ismi hlemen hatırladı.

Gazeteyi masamı üzerine yaydı, resme uzaktan, biraz düşünceli göz­ lerle b h müddet baktı.

Küçük bir yüzükle elde etmeyi ummuş olduğu, .büyük ve çılgın bir arzu duymaksızın eldb etmiye teşeb- ı büs ettiği genç kız bakışma -sütun­

lar arasından mağrur bir nazarla i mukabele ediyor, «O gün seni bıra­ kıp gitmeme niçin müsaade ettin? Ehemmiyetsiz mücevherin başımı J döndürmeyince başka şeyler teklif etmeli, büyük fedakârlıklar vâdet- meliydin. V e nihayet ben gittikler

(22)

/ / /

sonra beni aramalı, a/rikamdain koş­ malı1 değil miydin? Demek- »e ka­ dar güzel olduğuma iyice dikkat effc-

j med'in. Şimdi fcie yddiz ofluyoNun.

Her halde beni t » İcada*. j ÜİBSefcJe* ne çıkartın el ancak bir âşıfcm eli | olabilir. Onun elinden beni almak i arzusuna düşersen, bunu oyuncağa benzer yüzüklerle temin edtemiye- ceksin. Bîr yıldızı ele geçirmek öy­ le kolay işlere! ön değildir!» diyor gibiydi.

Selma Şehsüvar... Şhikete gir­ mek talebile doldurduğu kâğıtta da aynen böyle yazılı olduğunu hatiır- , ladı.

Birkaç ay içinde o mütevazı, ür­ kek, zavallı genç kızı bir yıld'ız ol­ mak üzere kim, kimler hazırlamış­ tı? Ali İlhami B :y zile basarak şir­ ketim mütercimi Harun Beyi çağırt­ tı. Hârun Bey kend’sinin çok esk: 'bir arkadaşıydı ki, şirkete bütün vazifesi gelen Fransızca mektupla-! nn tercümetaiydl Bunlar da pek çok

olmadığı gibi A li İİhaani Bey de za­ ten iyi Ibja«ıssaaa büdiğiadteii, tercü- JaetejSni öyifeîüzumî'U saymamak da mümklünidiü. Şu kadar ka', bilmem hangi konsoloshanede- ifoeıifiierk'en ı

j b ir sahte pasaport dalaveresinden bir daha devlet hizmetime alınma-i mak üzere azledilip hattâ kısa bir de mahpusluk dlevresi geçildikten somıra düştüğü kaldırımdan ancak İl h aminin Kütüyle kurtulan bu Hâ­ nın bey, patronuna karşı göstermek le borçlu bulunduğu minnetin de-'t recesini tekdir edem bir adamdı.; Ve kırkı aşmış, pek paralı ve çok yakışıklı sayılmasa bile kendini oy- : le sanıan. bir zatı rremnun edebile­ cek en büyük hizmetlerin onun' kar­ yolasında hoş vakitler geçirmesine delâlet etmek olduğunu .biliyor, bü­ tün zamanını bu ilş? tahsis etmiş bu­ lunuyordu. AH ’îHaaftti Bayın gar­ soniyerini, kendirleriim bekleyen şe­

yin mabSyeüar» tamamen büer-ek ve- yaftaat bu hususta tam bir kanaat

sahibi ohnakaarası -iki vaiktiyle Sel-

1

ma o şekilde ğitmiştî* ziyaret edan

(23)

türlü çapta ve şekilde maihlûkJaraoi ı ( geıtir,ilmeleri) götürülmeleri’ vfeya j savulmaları gibi işler, tamamile şiiF- ' ket müterciminin vezaifi cümlesin­

den bulunuyordu. Ve bu vezaifimi ifada Hârun pek iktidar gösteriyor* demekti ki, Ali îlhami Bey ¿idlare meclisinde iki tere ısrar ederek mü­ tercimin maaşına zamlar yaptır- miışltı.

Hârun yanına girince, A li İlba- mi gazeteyi uzattı ve âdeta hiddetli bir eda He, maiyetine bir hizmet'

ti • * ~

kuisuru ihtar eder 'gibi:

**' ş — Sen bunu görmedin mi? den*-» Hârun resmi gördü ve hiç i>*r hâı t ıra canla nmıyan gözlerle efendisi? ne bakarak:

— Yaa, demek ki yeni bir ydîÜ2 parlıyacak. Hem de eğer resmi.gi«' biyse nefis şey! diye sırıtUı.

— İyi bak, bunamadınsa belki ta­ nırsın!

Ses haşin ve mütelhakkimdi. Harun ilkönce saçsız kafasını> ka­ şıdı. Sonra birden:

— A, A! diye sesler çıkardı. — Neyse, şükür tanıyabildin! — Bu küçük hanımı kimler böy- ^ le yıldız etmiş acıaba?

— Herhalde her şeyden evvel sıe-! ei olmak lâzım.

— Buradıan kaç lira alacaktı? Ha tırlıyor musunuz?

A li İlhami (bey hiçbir şey unut­ mazdı.

i — Elli, dertken annesine işlemiş günler için verilmiş rakamı bile hatırlamıştı.

— Fdki, beyefendi Ibu küçıük ha-j nurun sesi varsa o zaman da var­ dı, elli liraya daktilo olmak is­ teyeceğine yıldızlığa teşebbüs etme­ li değil m.iyd:?

— ©en sana bu işte erkek parma­ ğı yok ekmiyorum. Bu kız pek ho­ varda olan Haşan Arifin sevgilıs: olmuş da bu yoldan yıldız kesili­ yor. yahut da başka bir zenginin parası ve himayesi kendisini yrdız yapıyor. Bu muhakkak amma, her halde bu işte ses güzelliğine de

(24)

biri-| hisse. ıbir p a y ay ırm ak lâzım. Ş'rn'dc

dillersem seni y İdiz d'ys meydana

çıkaramam ya! . .

Fakat Harun bev bkag şarkı söy­ lediği, güıa el -Sesli olmak İddiasında bulunduğu ve hattâ İlhami beyin meclislerinde kendisine bir iki şar­ kı dima okutturulur olduğu İçin, bu nükteden pek d; hoşlararradıı

— Yıldızlık kadınlara mahsus bir imtiyaz olıdıu. Yoksa sokaklarda sattıkları malı şarkiyle bildiren fa­ kirler a^asnda bile bazen değime ha­ nende ihanrmdan daha gür ve gü el sesli zavallılara tesadüf ediliyor' diye İsin M elesim yaptı. Ameak Ali İllbami bey icraat ve karar adaımıy- di ve Harunu hanendelik mesleği üzerinde felsefeler - yapa ası, hü­ kümler yürütmesi için çağm rrş de­ ğildi.

— 'Cumartesi akşamı içıin ş-'-rmdi- d n büyük V'r masa peylet, e.n ön sırada olsun. Kendisine r a n s n so­ nunda bir de büyük Ibufcet yollsma- lıyırr. Fevkalâde bir buket. B r ke­ narlıda da kart dö vizitim iliştirilir.

— Sinema filmlerinde olduğu gi­ bi içime de bir mücevher koyacak

m y ız? i

..Ali-fihami bey. memurunun ilki mücevherin uğbadığı âkıibeti bel­ ki istemeksizin hatırlatarak yaptığı bu nükteyi tebessüme lâyık bulma­ dı ve: ' ■ *'s— -— ...

— Telefonu not et ve saat beşte söylemeyi unutma, diyerek artık iş-

e meşgull olmaya başladı.

Harun Millet bahçesine o ak-am telefon ettiği cartan; tbsadüf Hayri­ ye banımın da gaz/i'Roya -gelmiş, ma­ dam Eiiıaanın yamlbaşnda yer almış bulunmasını icafc ettirdi. V e kc-nu- şuhken bir taraftan dia kurşun kale­ miyle emri önündeki kâğıda yazısın madam Eliza, reseptörü 'kapadıktan sonra Hayriye hanıma gülümseye­ rek;

— Ön sıra tamamen doldu, eğer hava- da güzel olursa -kızınızın il-k gecesi müthiş biıişey olacak inşal­ lah! dedi.

Madam Eîiıza Haşan Ariften ay-! ratalı belki yakında tamlaman soğu- vaoak etime musallat olan son. bir I

t

J

w

^ s ?

J y s

(25)

pastlirama yazanım bütün îbtıirasla ri­ n a ,— Kirkor beyin dg hakikini ödi- yerek — o derecede dalmıştı ki, Hfeıyi'iye (haniımıa da, hattâ kıızıma da hiçbir ikin beslemiyor, hayatımdan pek memnun bulunuyordu. Diğer taraftan, Selma bahçeyi Seniha Hlik met kadar doldurabilecek olduktan sonra öteki kadını o küstah edalıa- mdan kurtulmak kendisini memnun bile 'edebilirdi. Hayriye hanıma ge­ lince, kızı maalesef Haşam Arife metres olmadığı için, 9 şimdiki hal­

de duduya karşı bütün diılbazl iği­ ni gösteriyordu. Bu sözlerine kargı da nezaketle tebessüm ederek:

— Himmetimizle mediam, dedi. Sonra, büyük bir tecessüs içinde sor du:

— Kimdi bu masa isteyen? Mü- hiim bar adam mı?

— En 'zengin -vie kibar müşterile­ rimizden 'bir bey için telefon edildi. Pek mühim idler başında olan bâr adamdır. Gaiatada büyük bir apar- tıman tutuyor. Kendisine milyoner derler. Herhalde yaşayıp milyoner yaşayıışı. Maçkada lüks apartm an, Büyüfcadada villâ, otomobil, çatana. Sonra da birbirinden -güzel, lüks metresler.

Ve fcu adam kızının ilk sahneye çıkacağa gün uçin şimdiden, ön sıra­ dan, yer tenbih ettiriyordu. Hayri­ ye pan/ m heyecantın giztemiye dik kat ediyordu:

— Adı nedir? diye sordu. — Ali İThami -bey.

— A l1 İlham! bey, şu «Höyük Tül kiye Ticaret Şirketti» müdürü oımıu misi olan zat değil mi?

— Evet. Od ur.

— O ise, demek ki gazetedeki va duvarlardaki ilânları görüp, derhal hatırlamıştı ve bu yemi yıldızım. Sel

nm dairesinde çalışmış ve o yü-( züğü reddederek çıkıp gitmiş, genç kız olduğunu bilerek ilk gece kor şup gelmiye, o-nu alkışlaxaya ha- zurlamyordu.

(Bunu, bir takım teşebbüsler takibi (edebilirdi, edeceği muhakkak sayıl­ malıydı. Lüks apartman, villâ, oto­ mobil, çatana. Bu birbirinden cazip

(26)

Kefelerdir zıinokiri birbirlerini ebedi­ yen kovalayan halkaları halimde,ika Hasımın içimde bir ıslık sesi çıkara­ rak sanki- geainiyoi'la'rd.’. Madam! EHza ille daha bir müddet havadan sudan bahsederek konuşmakla bera­ ber, Hayriye banim zihnaı o dere­ cede yeni bir âlemin davalarına dal-‘ mış bulunuyordu ki, Ermeni kadım­ la konuşan sajniki kendisi değil, bir] 'başka mahlûktu. Ve fazla kalmıya- rak daha henüz Haşam A rif görün­

meden ayrıldı. ,

Ihlamura kadıar o mahut otobüs ı içdlnıdıe sarsıla sarsıla gitmek azıabı- | na tahammül edemiye-rek bir taksü ı ye işaret etti, ve bütün yol müddç- timce tekmil komşuların, bütün aşi­ naların iıki tarafa kendisini seyiı için dizilmemiş olduklarına mütees­ sir, gözlerini sağdan sola, soldan sa ğa çevirip durdu. Kendi hrunki bü­ tün fakirlik günlerini takib etmiş o -, , lan bütüını bu mahalleye şimdi böy- .- le zengin ve mağrur görünmek o kadar büyük ¡bir saadet teşkil edd- I yor ki, bu uğurda Ihlamur mahal- . leşinden ayrılmamayı, bir ses krali- | çesinin yaşaması icabîden lüks semt lei’e t aşınmamayı bile isteyeceği ge­ liyordu.

Seimavı evde, ilk gece söyllyecer ği bir halk şarkısını tekrar edişim' keıı buldu .

— Kızım kendin,-; yoı-uyorsufi. Bu I şarkıları bin kare geçtim. Allah ver­ mesin, gırtlağın zedelenecek. | Selma tebessüm etmekle iktifa dt-

ti.

— Hem dur, sana pek mühim bir! havadisim v*r. — — ■■—■■■ , ... Şarkısına fasıla vermekle bera­ ber Selma bir şey sormadı, sade an­ nesinin yüzüne baktı.

— Bütün ön masalar şimdiden tutulmuş, ben ayrılmadan yeni bir telefon oldu vS- A li İlhamı bey en önde büyük bir masa ısmarlattı.

Havadis Selin an a üzerinde bü­ yük bir tesir yapma d-1 H akice omuz lanın silken müstakbel y-rldız:

— Bütün ön masalar şimdiden, tu-

(27)

muh-terem a ata nas:l m asa ayralrnıabili- j yor? demekle ik tifa etti. Aüi İlha­ mı bey kendisin: unutmuş ve sırf bir yeni yıldız dinlemek arızusiyle i yer ısmarlamış olabilirdi. Fakat 1 elindanı 'kaçmış bir avı yakalamak üzere hazırlığa girişmiş olsa bile, | uzattığı mütevazı yüzüğü kabul et­ memiş oluşuna karşı mağrur bir I hayret göstermiş ve «Siz Hayriye ■ .hanımın kızı dlğil misiniz?» demiş ' olan bu nezaketi pek ince bir yaldız­

dan ibaret adamın avucuna düştriye aslâ arzusu yoktu. Kendisini sana­ tıma verecek, şimdiki halde sade yıl­ dız olacaktı. Haşan Arifin metresi olmaya ancak bir borç ödemek üze­ re ve aynı zamanda bunu ■ mevki'i i§in kaıt’î bir zaruret sayarak karar vermişti. Fakat diğer taraftan, faz­ la iddialara ve ¡kayafeaaa ta­ hakküm. etmeye pek meyyal) görü­ lmen Cev-at Servete de, annesinin ta­ biriyle «jasaöortanu verecekti Y a ­ rın onunla sokakta buluşarak bu kararım kendisine kat’i bir şekilde söyliyeodkti. Aynı zamanda da, ken dişinin yanında dolaşabilecek bi> kıyafeti olması için ısmarlamış ol­ duğu iddiaısiyle mesuliyetini yiiıde- msye çalıştığ elbisenin bedelini yü­ züne fırlatarak onu ücretini almış bir şekilde hayatından çıkaracaktı.

Acı acı güliimsiyerek: «Seniha Hikmet ıgibi kumral ve esmer deli­ kanlıları beslemek ve nazlarını çek­ mek için onun kadar meşhur olma­ yı ve otuzunu bir hayli aşmayı bek­ lemeliyim!» diyordu.

(28)

26

S’elma Şehsüvâm bîr yıldız ola­ nak ilk defa İstanbul halkının huzu­

runa çıktığı gecede M ’Uet bahçesi-

adiB; kalabalığı m is i görülmedik bir,

; haddi buldu. Kuşeyi«. Ke®im Gamlı ¡kısmı« tam önümle, en şea'eiü mev­ kide kur.n

3

mus ftiîHSada, sağımda Hayriye hânim ve solunda madam Elıza bulunduğu halde — bü kala­ balığı mağrur seyretmiş ve İstanbul halkının ıbu a k ı» için kaleminden çıkmış — hediyesi yüz lira— fık ra yı tek âmil olanak kabul ederek son­ suz gururlarla olduğu yerde kaba­ rıp durmuştu. Kalabalık hakikaten fevkalâdeydi. Yerdikleri paraya | karşı azamî safa bekleyen nısbeten .. mütevazı insanların bütün geri ma­ saları tıkhm tıklım doldurmalarımla ' katış*, evvelden sipariş edilmiş olaınt -' ön masaların ortalar,nta çiçekler ser pilmiş bembeyaz ölrltülerâ ve kapan­ mış boş iskemlelim tezatlı bir man­ zara arzediyordu.

Fasılda sıra hanendeleri neşesiz----söylemişler, falkaf teker teker söy. leme srası gelinci; Makbule Rızadan \ itibaren hepsi işi iddiaya bmÜiiiseKeîî alkışlanmak ve dahıa çok şarkı söy* liyebilmek için birimleriyle yarışa girmişlerdi. Hele Çevriye L£ylâ iş1, büsbütün azıtmış, halkı memnun e- dip yıldızın görüneceği zamanı ge­ çirtmek için elinden geleni yapmış, aîlrşlan teşvik ve tahrik ede ede seansını uzattıkça uzatmıştı. Hayri­ ye hanım — mor tuvaleti içinde keıı dirini-^» en az onbeş vıl gençleşmiş bu1 sn ve bütün 'bakışlara hedef teşkil ettiğinden hiıç şüphe etm:ven He vriye'hanım — olduğu yende çil-! duracak hale gelmiş, sıra hanende-i let kııin müşterek şarklarını söyleyip ı çekilmeleri hususunda Madam Eli-, za. ıa i mir yollamasını temin etm'ş- ti.

İT?®sn .* :f bütün gece, yıldızın çıkT-ağıH a kadem meydanda gö­ rünmemişti. Smaselvilerdeki evinde

(29)

bulunuyor, kendisine arada bir ha­ ber yollanıp vaziyet hakkında rr.alû mat veriliyordu. Selma ise Ihlamur- ! davdı. Annesinin da gitmesinde, yapyalnız kalmakta ısrar etmişti. j Saat on buçuğa doğnu, Haşan Arifin bhçesindeki yıldızı taşımaya mah­ sus otomobil Ihlamura, Selmayı ge­ tirmeye yollanmıştı.

Bu andan itibaren artık Hayriye fanım ın heyecanı âdeta bir hastalık nöbeti halini aldı. O vakte kadar bahçeyi dolduran kalabalığı tetkik­ le vakit geçirmiş, Cevat Servetin ancak yedinci sırada, kendi gibi bir takım züppelerle işgal ettiği masa­ ya neflretle bakıp o menhus oğlan­ dan bir selâmı esirgemiş, buna mu­ kabil AH İlhami beydn uaun, aaman boş kalan büyük masası garsonların hürmetli tehalükleri içindi dolarak müdürü umumînin baş kaşeye geçi­ şini dikkat ve alâkayla seyredilme­ ye lâyık bir manzara saymıştı.

Fakat birden yıldızın kimseye görünm-ıd'en geçip' sahnenin alaka­ sına vardığı buzlu geçitte gölgeler oldu, Selma gelmişti ve Çevriye L eylâ edilmiş ihtara rağmen hâlâ sahnede, halkı pek neşelendiren b ir , Karadeniz şarkısını söylüyordu. Mor tuvaletiyle mağrur ve vakur oturan geçkin kadim bürdlen her eda­ yı unutarak yerinden fırladı. Koşa ! koşa ilerleyip buzlu camın salona açılan kapısına hüdlm etti. Yanın­ da metrdotelle, tabiî olmaya ve gü­ lümsemeye çalışarak. Selma oracık­ ta bekliyordu. Hayriye hanim“ ev- den ayrıldığı zaman henüz giyeceği elbiseyi tâyin etmemiş bulunan S el­ ma mavi ipekten bir gece elbisesi , içinde hakikaten şahane bir güzel­

likle güzeldi.

— Evlâdım, Allah kem gözler­ din, nazarlardan esirgesin!

Boynunu bükmüş, geçkin kadın ağlıyordu. Kızıni bağrına basmaya, onun tuvaletini bozarak yüzünden j gözünden öpm’ye cesareti y o k tu .! Bütün şefkatini, bütün analık aşkı

- 1

r.n gözlerine doldurarak yavrusuna | uzun u-zun baktı ve hemen aynı söz­

(30)

— Evlâdım, bit' tanecile yavrum, Allah seni kem nazarlardan esirge­ sin!

Selrra da derin bir heyecan için­ de. mağlûp olmamaya, ağlamamaya çalışıyordu. Yavaşça:

_Gideyim, iferdıg beküyecek mi ş,îm, sen dlua at, dedi

Hayriye hainim dönüp yerine geç t iği zaman gözleriyle diş âlem ara­ sımda bir duman, bir perdie var gi­ biydi. Etrafındakiler kendisine bir- şey söylediler mi, kendisiyle meşgul

oldular mı, biç fadkmda olmadan, hiç bilmeden gözlerini sahneye dik­ ti

Yerine gelip oturduğu zamam bu sahne al kadife perdesiyle kapalıy­ dı, sonra açılmış vg sahnede sazen­ deler hepsi oturmuş, sade kemani Celâl ayakta olduğu halde görün­ müşlerdi. Ve bütün bir dakika sü- r.en 'bi r- intizardan sonra birden Sel- ma mavi ipek tuvaleti ve sarı saç­ larında beyaz bir güllg görünmüş ve bütün masalardan uzun alkışlar yükselmişti.

A ynı zamanda «Ne kadar genç! Ne kadar güzel!» sesleri duyulmuş­ tu.

Halk bu yeni yıldızın gençliğini ve güzelliğimi, huzuruna çıkarılmış biır eariyeniın hüsnü karşısında ken­ dinden geçen bir eski zaman paşası ■ gibi gözlerinde bir alevle seyre ko-|

yulmuişıiu. S elma ayakta, Seniha Hükaıej gibi şahane bir emniyet-için, de değil, mütevazı ve mahcup duru­ yor, sazın çaldığı ilk parçanın niha­ yet bularak sesimi musikiye kataca­ ğı zamanı bekliyordu.

Heyecanda n ürpendfği hal ir, den, göğsünün inip çıkmasından ve avu­ cundaki mendili parçalayacak gibi oluşlarından belliydi Fakat yarın belki Seniha Hikmetin mağrur ve rahat edasını özliyecek olan halik, kendisine zevkle ve istekle baktığı bu genç kızdaki bu utanıştan ve kor kuştan da maığrur bir erkek hazzı duyuyor, bu hazla âdeta ürperiyor* du.

(31)

Seyirciler Sel manın şarkıya baş­ ladığımı bu haz içinde ilkönce hat­ tâ farketmed'iler. Bu, Seniha Hikrme tin (bahçenin nihayetlerine kadar hükmedten gür v,e berrak sesi olma­ makla beraber tatlı, yumuşak, kalp I ten gelip kalblere giden bir şanfoy.1

dı.

Bilhassa ön şuralar bu sesin bü­ tün güzelliğiyle mestolaıak her şar­ kıyı çılgın alkışlarla selâmladılar. Söylenecek şaıtfkJları hep Celâl- inti­ hap etmiş, eski musikimin.-büt'ün'in- celikferini kavrayıp bildirmenin u- zun, pek uzum çıraklıklara muhtaç bulunduğunu takdir ederek Hacı Arif ve Şevki beylerden bugünün' bestekârlarıma/ Bbmenfe daha ySnil-e ■

i

re gelen ye halk şarkılarından bazı

seçmeleri ihtiva eden bir repıe du­ var hazırlamıştı. Üçüncü şarkıdan itibaren Selma artık heyecanını-, ı köikusuınu kaybetmiş ve halkın din ! tnek bilmıeyen alkışlan içiinde üçün­ cü defa olarak sahneye avdet ede­ rek : söylediği çok içli, acılar ve hic flamiıar bildiren bir şai'kaya söylerken, d|? birden teessürüne mağlûp olmuş, kelimeler boğazında düğümlenerek 'kemdi gemlerinden de yaşlar dökülü-

venmilşti.

Ve sahneye buketler çıkarılmış, peride rnüjtemiadıiyeın dö>nüp halkı se­ lâmlayan yıldıza yol veıımek üzere açılıp kapanmış, açılıp kapanmış­ tı. Ve Hayriye hamım bir elliıni şaka­ ğına dayamış, gözlerinde dolan yaşlarla artık hemen hıiçbiır şey gör- miyerek bakıp (¿unmuşlu.

Perdıe nihayet k-att’î olaıak hapa- nunoa kızanın büktü camekând.an geçmesi icab ederdi ve kalkıp kuzey­ le beraber ayra’limlaları lâzım gelir­ di. Fakat burnu aklıma getirmeyen garip bir bitkinlik içinde, yerinde kalmıştı.

_Tebrik ederdim hamimefeııdli... Hayriye hanım ¡birden kendine gelerek başını çevirdi ve o zaman Osmıan Arifim yanımda bulunduğu-j nu gördü. Aldamım güzlerinin içi gü­ lü yoır'dü ve o kadlaı içten bitr sevinç­ le gençleşmişti ki, ne mükâfat uman bir asık ne de menfaatti namıma se­ vinen bir pation değil, fakat muzaf­

(32)

fer ol an kızın babası veya büyük kardeşi olduğuna yemin edilebilir­ di.

Eliza ile Hüseyin Kerim de bir­ likte: '

— Biız de biz d'e tebrik ederiz. Bu kadar büyük bir muvaffakiyet doğrusu ¡beklemiyorduk, dediler.

Hayriye bamım boynu*u bük­ müş, bıçkına bıçkı ra ağlamaktan korkarak bir iftvlenf yor, sad© | tebessüm ediyaıdu. Tam bu eswd!a baş garson Haşam (Arifin yu rtsa geb­ eli, eğilerek ku'lağgiıija bii'şey ^ y le - ; di. Patron:

' — Bir dakika müsaade ediniz, di­ yerek buzdu camın arkasında kay boldü.

Uıaakta tekrar sahneye çıkm asını, bekliyerek uzun masada, uzun ha­ nendenin riyaseti altımda oturmuş olan sıra hanendeleri ayağa kalkmış her 'biri başka renkte elbiselerinin içinde, kimi bileziklerini ve kimi ' saçlarını düzelterek sahneye dönü­ yorlardı. Selma meydânda yoktu, Haşan Alnif avdet etmemişti ve sah­ nenin perdesi tekrar açılmış, fasıl başlatmış bulunuyordu.

Hayriye Banım yavaş yavaş he­ yecanından sıyrılmış:

— K ızım acaba beni otomobilde mi bekliyor? diye madam Ebizaya sönmüştü. jş ^ ^

SteSc- fbiap garsona" sesieı^îi

ve

garson henüz dönmede» 'föielâlMMR*. tekrar görünerek Hayriye ftâtt&ğftr i

— Küçük hannım ayrı bir otomo­ bille gitti, sizi emrederseniz bende­ niz götüreceğim, sözlerini fıısiildadı.

Hasar* Arslf hâlâ meydânda yok­ tu.

Hayriye hanım birçok şeyler tah min etmekle beraber hiçbir şey his­ settirir, iyen bir edia ide, bu ayrılık­ tan birdenbire mahzun, ayağa kalk-; iı ye yalanını hiç (belli ettirmem'-- j

ye â'ziamî gayret ederek:

_Yavrum beni dsşarda, otomo­ bilin içinde befcliyormuş, deyip ved'a etti.

M,asedla Hüseyin Kerim beyle madam Eliza yalnız kaldılar. Halk bahçeyi büyük biir gürültü içindls küme küme terkediyor, gürültü sıa-J Zıp yeniden yükselen sesini

(33)

bastın-x bastın-x * & .

tabiaMt &e»ndî-

İe#«»e sıksak yeaMe&riSwi$m kud­

reti»! İhsam e*Mp g«wç AşM&r bu

kudreti en çok uykuda bulurlar; 3jU | nun için de uykuya dalışlara sile o- kcr. O kadar ki; kadınlar; sevdaya doymaz kadınlar arasında bunu* gü­ zelliklerine ve aşklarına karşı ya- pilmiş bir hakaret sayarak;" erkek uyurken öfkeyle kıvraman ve inti­ kam düşüncelerine dalanları çok o- Iur. Halbtikiji'htiyaa-'lığın eşiğine bas

mış ola® Haşan Arif; Selmanın kem- j.... ditsin© ilk defa sahneye çıktığı y e şdkj ----detle alkışlandığı zaman bir şükran lakdimesi olarak teklif ve kabul et- tirdiği bu gece sabaha küdıar hf.ç u- yurmadî; ve sabahın kalan perdeler­ dim süzülen ışığı -omu sev-gilfeinin hüsnünü, hayran seyrederken bul­ du.

Sabah ilerieaKŞ-ii halde geçirdiği çeşitli heyecanlardan harajb olduğu ve bir erkek'e ilk defa bir yatakta; han de aşkstz yattığı :çiu uy k s t &el-

- a ^ ’-a çak geç g-Iau'^-ve ■f& cgtpa~\

luktan b itkin : genç ka^ ıı bir, türfcg -u-ya-mnıyordu. Hasaıı Arif onum da-’

Ha uyuyacağına an'ayınca ' yavaşça; kalktı; eğilip saçlarımı öcerek yüzü­ ne bir kerc daha hayran baktıktan sorma aylaklarımın ucuna basa basa odadan ayrıldı ve ¡hiactçive lâçrnı- gelen tembihi:rde- bulunduktan ve yazd ğı tezkereyi uyan'uca om« e l’rı; vermesini tembih ettikten som’: evden ayrıldı.

¡Bu tezkerede Solmaya kemdi dön ' meran evine gHroenrs'rtf ve niha- • ye*

mi' T VI

:ki saate kadar mutlaka >ı Gîon-bulunscağır.ı yazıyordu, m mnvd a ' > 1 n tünde doğru j b a1 'şveriş ettî- 'a girdi. Hemen

\

\S

4

v e ö t e d e r b ^ n.rup V - VYV S1

da ma hanendeler arasımdan seçtiği ve hiçbirime fazıla bağlanmadığı göz-j delerine aldığı hnmen daima müte­ vazı hediyeleri hep buradan tedarik 1 ederdi Bu sefer de kuyumcu aynı | 1 derece v,e mahiyette yüzükler;b'le-

z'ikler çıkarmıştı. Haşan A rif bun- ( lan elinim sert bir hareke tiyle; aşkı-' ‘ i m âdeta tahkir edilmiş sayıp hiddet

lenerek itti.

(34)

— Böyle süprüntüler istemiyo­ rum. Ağrr^ temiz şeyler istiyorum. Plâk gibi; tek taşlı pırlanta yüzük gibi; pırlanta bilezik gibi şeyler .de­ tiyorum.

Kuyumcu haf.’fçe tebessüm edip. _Emredersiniz Haşam A rif bey;j-d ; bey;j-di ve içimbey;j-den: «Kurt hen’f bu se­ fer adamakıllı kafese eimrg!» diye düşündü.

Haşan Arif a ğ ır f Seniha Hikıre- tink'ne benzsyen;değeri cnunknden aşağı olmayan, taşları temiz pırlan­ ta foir plâk seçti. İhmal ¿tmedügi bir pazarlıktan sonra bir taksiye işaret edip dönmek üzereyken, bu tek ve şahane hediyeyi az mllı'du. Parma­ ğında tek yüzük olmayan bir kadım ( için bu plâk biraz garip gelebilirdi' v= bu. sefer bir de etrafı pırlantalar­ la süslü bir inci yüzük seçti ve o- j mu feutusiyle bir başka cebine yer­ leştirdi. Şık bir delikanlı olmadığı ‘ için ceplerinin böyle şişkin görün­

mesinin ehemmiyeti’ yoktu.

Dükkânın kapışımdan bimd'ği b>! taksiyle eve döndü ve kapıyı açan I hizmetçiye:

_ Hanım uyandı mı? diye sor­ du.

— Evet efendim uvandı. yatağı­ na kahvaltısını götürdüm.

Haşan A r'f kapıyı vurup izpn al-' diktan sonu a içeni gır.:!:. Gece onıu kollarına almış olan erkekten başka bir hüviyet içinde, çlkrıgen ve âde­ ta mahcup, yanına yaklaştı. Selma çay içiyordu. Genıç bir âşık olsa belkli çay fimcanam'i hrrsl-ia elinden çekerek onu kollanma almayı düşü­ nür; ve genç biır âşık ofsaydı belik» , Selma buna hacet kalmadan ¡ç.ay

f i n c a n ı n ı derhal komodinin, üzenime

atarak oma kollarını açandı. Fakat ' ne Hıatsan A rif çay fincanım- bırak­ tırdı. n.e Selma çay fincanımı bu ak­ mayı düşündü.

Genç kadın başımı kaldırarak sa- d-ce yaşlı erkeğe gülümsedi ve:

Ne kadar erken kalkmışsınız. Uy amip sizin sokağa çıktığımızı öğ- raninde tenbelliğımden utandım,, de di.

(35)

Hasan Ariıf:

— Affedenseniz, acele bîr işim! vaadi, &3sn İçim befcliyemedim, de­ dikten soiiWa yatağa yaklaştı ve ce-1 ¡binden çıkardığı iki maMaz&yı yar

yaşça komodin» üaenûae bırakarak geri çekildi, hâç mükâfat bekleme­ yen bir eda ile uzaktaki şezlonga o-turdu.

Belki çayımı bitirmemiş olan Sel- m,a an tik fincanı komodinin üzerim- - bıraktı v« büyüğü, plâğı ihtiva ! edeni âl ve küçüğü, yüzüğü muhte­

vi bulunanı koyu lâcivert kadife­

den kutulan elline alıp evvelâ küçü­ ğü. sonra büyüğü açbı. Böyle .şevle­ re ıahiıp olacağını genç &ıe olalı um tnamıştı. Gözlerinde rikkate benze­ yen, bir nıçm ve yanaSdarmda hicap olan bir alevle bunları seyretti. Son­ ra sevinerek, her şeyden ziyade bu hediyeleri agfeın bir deleli sayıp bu kadar sevilmefctisın dolayı sevinerek ivu aldanım kollarına atılmadıiğm- ofam mahcup ve muzıtarip, onun yü-

7

iiine baktı. Kusık bir sesle:

_Beni niçin bu kadar sevdiniz? Ben bu kadar sev ilmiye lâyık deği­ lim! dedi.

Haşan Anif hiçbir şey söylemedi. Konuşulmaya değmez bir mevzuu« bırakılmasını bekleyeni, hattâ bunu rica eden bir hıali vardı.

— Saat on buçuğu geçiyor. Mü­ saade ederseniz ben artık eve gide­ yim. Zavallı anınem herhalde bü-yük bir merak içindedir.

Giyinmesini^ ve .gitmesinle Haşam A rif itiraz etmedi. V s genç kadurn dür- giydiği mavi tuvalet ve beyaz mantosiyle hazır olunca, kendisini dıg kapıya, caddeye getirilen oto­ mobilimle kadar götürmeye h a k ­ landı. Ancak o zaman Selma kendi­ liğinden onu« kollan«« geldi ve yÜ» zünıdıe gezinen dudakların hararetli

temaslarını isyansuz, fakat hiçbte

zevk almadan, almamaktan m » «

-/C/vn*ı «ftTî) Otorr/

Referanslar

Benzer Belgeler

Değişken kapı ve kontrol kapısı oksit tabakasıyla bağlandığında hücrenin değeri “bir” olarak algılanır..

1979-84 yıllarında Çevre M üsteşarlığında Daire Başkanı olarak çalışan Gürpınar, 1984’te Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev

Evvelki yazılarda yeni göçleri doğuran, 1) Siyasi baskı, 2) İk­ tisadi cezp, 3) Milli tecanüs ih­ tiyacı âmillerinin rol oynadığını görmüştük. Bir

Gökalp’ın, Prens Sa- bahaddin’deıı farklı olarak, şöhre­ ti yalnız ilim ve siyaset sahala­ rında doğmamış; aynı zamanda Türk milliyetçiliğine sarih

Sonuç olarak kronik seyirli solunumsal semp- tomlar› olan, periferik yumuflak doku ile bir- likte gö¤üs duvar› invazyonu, kot destrüksi- yonu izlenen diyabetes mellitus,

Ast›ml› hastalarda atak döneminde DLCO% de¤eri; kontrol grubu, stabil dönemdeki orta ve a¤›r persistan ast›ml›lardan yüksek bulundu (p&lt;0.05).. A¤›r

O gün Tarabyada Fransız sefirinin davetlisi bulunan Sadrazam Giritli Mustafa Naili paşa ve diğer vükelâ, Reşit paşa yalısı önünde beyaz bir kayık görüp

Emekçi halkı en iyi tanıyanlardan (Çünkü onlarla birlikte yaşamıştı.) biridir Orhan Ke­ mal, Bereketli Topraklar Üzerinde (1954) adlı unutulmaz romanında bir