• Sonuç bulunamadı

(1)Birleşmiş Milletler’e ait ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne göre, su hakkı diğer hakların kullanılması açısından temel bir koşuldur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(1)Birleşmiş Milletler’e ait ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne göre, su hakkı diğer hakların kullanılması açısından temel bir koşuldur"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Birleşmiş Milletler’e ait ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne göre, su hakkı diğer hakların kullanılması açısından temel bir koşuldur. Sözleşmede ayrıca suyun yeterli ve sürekli olması, güvenli olması, ekonomik açıdan erişilebilir olması kıstasları gösterilmiştir.

Haziranın 12. günü “10 tona kadar suyu ücretsiz vermek” suçlaması ile hakkımızda açılmış davanın 5. duruşması vardı. Yeni duruşma günü için mahkeme temmuzun 31. gününü belirledi. Davada sona geliniyor.

İnsan hakları ve demokrasi konusundaki duyarlılığımız ve sorumluluklarımız sonucu, 15 yılı aşan belediye

başkanlığımız süreçlerinde sayısını hatırlayamadığım dava ile karşılaştım. Yani alışığım. Mahkeme kararı tabii ki çok önemli. Ama önemli olan daha da önemli olan su konusundaki yaklaşım olacaktır.

Hukukçu arkadaşlarımızın dillendirdiği gibi, 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Yasası’na göre küçük teknik bir yanlışlık yapılmış olabilir. Anayasaya aykırılığı çok açık görülecektir. Mahkemenin kararı, hukukçularımızın talebi

doğrultusunda davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımak olursa, demokrasi ve insan hakları açısından bir ilke imza imza atılmış olacaktır. Suyun insan hakkı olduğu yaklaşımımız güç kazanacak, yaygınlaşacaktır. Aksi durumda ise

mücadelemizin güçlendirilmesi ve tutumumuzun daha iyi anlatılması ihtiyacı belirecektir.

YURTDIŞINDAN DESTEK GELDİ

Mevcut yasa (?) bizi hileye zorluyor. Biz bunu yapmak istememiştik. Ancak çaresiz kalınca bunu yaptık. Suyu “10 tona kadar 1 kuruş” tarifesiyle dağıtıyoruz. Yani aynı konuyla bağlı dava bir yılı aşkın sürerken, şimdi yasaya karşı hile yaparak suyu ücretsiz değil, bir kuruşa vermemiz nedeniyle ortada davalık bir suç yok. Demokratik bir gözün ve aklın bunu anlaması elbette mümkün değil.

Su ile ilgili davamız Türkiye içinden olduğu kadar yurtdışından da yoğun tepkiler aldı. Su meselesi çok yaygın olmasa da tartışılmaya başlandı. Hatta 2009 Yerel Seçimleri öncesinde kimi belediye başkan adayları Dikili’yi örnek

alacaklarını açıkladı.

Somut olarak yararını yaşayanlar başta olmak üzere, halkımızın ilgisi de önemliydi. Söylemek zorundayız ki İsveç’ten bile konuya ilgi duyduğu için bir milletvekili gelirken, özellikle kendini ilerici-halkçı olarak ifade eden belediye başkanları da dahil, hiçbir başkan ve yerel yönetici davamıza katılmadı. Bu, henüz yönetici kesimlerin su meselesinde açık, net ve doğru bir duruş konusunda yeterli inanç ve donanıma sahip olmadıklarını açık olarak göstermektedir.

TEMEL BİR YAŞAM MÜCADELESİ

Ne yazık ki su konusunun genelde insanlık, özelde halkımız açısından öneminin henüz yeterince kavranamadığını ifade etmek zorundayız. Bu nedenle konunun yeniden gündeme gelmesini ve tartışılmasını sağlamak, tutumumuzu açıklamak, görüşlerimizi bir kez daha kamu ile paylaşmak istedik.

Biz suyun temel bir yaşam mücadelesi olması nedeni ile “Sosyal Bir Hak-Bir İnsan Hakkı” olduğunu

düşünenlerdeniz. Bu yaklaşımın özü, suyun mutlaka karşılanması gereken önemli bir gereksinim olduğu, suya ulaşımın kesin ve pazarlık yapılamaz biz insan hakkı niteliği taşıdığıdır. Birleşmiş Milletler’e ait ”Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”ne göre su hakkı diğer hakların kullanılması açısından temel bir koşuldur. Sözleşmede ayrıca suyun yeterli ve sürekli olması, güvenli olması, ekonomik açıdan erişilebilir olması kıstasları gösterilmiştir.

BM, BİZE BU GÖREVİ YÜKLEDİ

Hak kavramının somut unsurları olarak suyun yeterli kalitede ve miktarda olması, insanlara evlerinin içinde ya da yakınında sunulması, eşit erişim olanaklarının yaratılması, engellilerin, yaşlıların dikkate alınması ve su fiyatının erişilebilirliği engellenmeyecek düzeyde olması, su hakkına uyulması ve saygı gösterilmesi sayılabilir.

Ayrıca BM tarafından kabul edilen yönetmelik kamu kesimine önemli görevler yüklemektedir. İşte tam bu noktada suyun dağıtımı ile ilgili olarak belediyeler devreye giriyor. Biz ne yaptık? Suya ilişkin duruşumuzu yukarıda açıkladık. Düşünceleri ifade etmek yetmez. Pratik olarak uygulanmaları gerekir. Yoksa uygulanmayan en iyi düşünceler bile süs olarak kalırlar. Bu nedenle bir yandan tasarruf anlayışını geliştirmek ve yaygınlaştırmak,diğer yandan eşit ulaşılabilirliği sağlayabilmek için “10 tona kadar su kullanımını” ücretsiz yaptık.

(2)

SU SATMAYI TEKELLER İSTİYOR

Su parasını olanaksızlıklar nedeniyle ödeyemeyen hiç kimsenin suyu kesilmedi. Suyu bir “meta” yani mal olarak gören anlayışlar esas olarak suyu özelleştirmeye çalışmaktır.

Bu düşünce ve çabaların arkasındaki temel güç uluslararası dev su tekelleridir. Su konusundaki küresel ölçekte gerçekleştirilen girişimler 1970’li yıllarda başlamıştı. 1972 yılında “Uluslararası Su Kaynakları Birliği” ABD merkezli ve özel kesimin girişimleri sonucunda kurulmuştu. Bu oluşum, "Dünya Su Konseyi" adı verilen ve

günümüzde küresel su politikaların belirlenmesi açısından önemli bir yere sahip oluşumun kurulmasında da ön planda yer almıştır.

Dünya Su Konseyi, bu birliğinin de desteğini alarak dünya devi Suez, Kanada Yardım Kuruluşu (CIDA) ve Mısır hükümetinin girişimleriyle, 1966'da kurulmuştur. Konsey, Dünya Su Forumu’nun düzenleyicisi olması açısından da önemlidir. Son olarak 2009'da Türkiye’de toplanan bu forum üç yılda bir, su hizmetleri yönetimi ile ilgili küresel politikaların belirlenmesi amacıyla toplanmaktadır.

Konsey suyun özelleştirilmesi konusunda çalışmalar yapan tek kuruluş değildir elbette. Dünya Bankası başta olmak üzere, BM Kalkınma Programı, küresel su ortaklığı, değişik kalkınma bankaları, finans kuruluşları ve daha birçok kuruluş sayılabilir. Ortak yanları suyu meta olarak görmek ve nemalanmak, suyun bir insan hakkı olduğu gerçeğini gölgelemektir.

İNGİLTERE'DE FATURALAR YÜZDE 45 ARTTI

Dünya su devleri şimdi de gözlerini Türkiye’ye dikti. Türkiye onlar için çok kârlı bir pazar. 16-22 Mart 2009’da Türkiye'de toplanan 5. Dünya Su Forumu bunun açık kanıtıdır. İnsanlık ailesine ait olan suyun özelleştirilmesinin gerçekleştirildiği kimi örneklere göz atmak durumun ciddiliğinin görülmesine bir nebze de olsa yardımcı olabilir.

İngiltere’de 1989'da su hizmetleri yönetimi kamu kesiminden alınarak özel kesime bırakılmıştır. Bunun sonucun da su faturalarında yüzde 46 oranında bir artış görülmüştür. Fransa’da kaynakların mülkiyeti kamuda kalmakla beraber işletme hakkının özelleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle de belediyelerin hizmet sunduğu duruma göre, fiyatlar yüzde 40 oranında artmıştır.

AKARSULAR BİLE ÖZELLEŞTİRİLDİ

Bulgaristan’da International Water ile Sofya Belediyesi tarafından kente su sağlamak üzere kurulan şirket, sözleşmeyi takiben 3 ay içinde fiyatları yüzde 25,5 oranında artırmıştır. Hindistan’da 'özelleştirilen akarsular' polis tarafından 'su hırsızlığı'na karşı korunmaktadır.

Bolivya’nın bir eyaletinde 1999 yılında Aquas Del Tunari adlı firmaya 40 yıllığına verilen su imtiyazı sonrasında su ücretleri yüzde 100 ile yüzde 200 arasındaki oranlarda yükselmiştir. Asgari ücretin 100 dolar olduğu ülkede insanların 20 dolar su faturası ödemeye başladıkları bilinmektedir. Ancak 2000'da 7 gün süren eylemler sonunda sözleşme hükümet tarafından iptal edilmişti. Özelleştirme sonrasında Bolivya’da halkın “yağmur suyunu biriktirip kullanması”

bile yasaklanmıştır.

Ayrıca su hizmetlerinin özelleştirilmesi, önemli sağlık sorunlarına da yol açmaktadır. Örneğin 1988’de Avusturalya’

nın Sidney kentin içme suyunda iki önemli parazit çıktığı ve insan sağlığını tehdit ettiği bilinmektedir. Elbette Tanrısı kâr ve para olanlar için, insan sağlığından daha önemli olan ilaç tüketimi olmaktadır.

SU İNSANLIK AİLESİNE AİTTİR

Tüm örneklerin gösterildiği gibi temel bir ya şam maddesi olarak bir insan hakkı olan suyun özelleştirilmesi geniş halk yığınlarının çıkarlarına ters düşmektedir. Kendisini ilerici demokrat ve her şeyden önce 'insan' olarak tanımlayan tüm yöneticiler, belediye başkanları Türkiye halkının suyuna göz dikmiş olanlara karşı uyanık olmalıdır.

İçinde meslek örgütlerinin de yer aldığı alternatif su forumunun düzenleyicileri başta olmak üzere dünyada ve Türkiye

‘de “İnsan'ın Suyu"na uzanan ellere fırsat vermemek için mücadele eden bir çok kuruluş da var şüphesiz. Elbette yeterli değil.

(3)

Şu anda su dağıtımdan sorumlu olan belediyelere ve yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir.

»Suyun bir insan hakkı olduğu gerçeğini dağa taşa yazmalı, haykırmalıyız.

»Suyun dev su tekellerine peşkeş çekilmesine müsaade etmemeliyiz.

»Suyun insanlık ailesine ait olduğu, özelleştirilemeyeceği gerçeğini her fırsatta dile getirmeliyiz.

»Suya herkes ulaşabilmelidir. Bu koşullar belediyelerce hazırlanmalıdır.

Biz ne popülizm ne de kahramanlık peşindeyiz.

HALKIN ÇIKARLARINI SAVUNACAĞIZ!

İlerici demokrat bir 'insan' ve yönetici olarak, büyük çoğunlukların çıkarlarını savunmayı görev kabul etmiş bir belediye başkanı olarak hiçbir davanın ve cezanın “Suyun İnsan Hakkı Olduğu “gerçeğini değiştirmeyeceğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

Son olarak da tüm belediye başkanı arkadaşlarıma su konusundaki uygulamalarında bu yaklaşıma uygun pratikler yaratmaya davet ediyorum.

Ayrıca suyun özelleştirilmesi planlarının taşıyıcısı ve propaganda aracı olan “Dünya Su Forumu”na karşı, alternatif olarak düzenlenen forum ve toplantılar desteklenmeli, her tür katkı ve araçla güçlenmeleri sağlanmalıdır.

27.06.2009 birgün

Referanslar

Benzer Belgeler

Irk ayrımcılığı 1. maddede “Siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel veya toplumsal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlük- lerin

3. 

çalışmaya devam için özellikle ihtiyaç duyduğu mesleki gelişim, çalışma saatleri, çalışma mekânı, izinler ve bakım hizmetlerine dair düzenlemelerin hayata.

Çocukluğun başlaması, sona ermesi, çocuğun ehliyetleri, soybağı, velayeti ve vesayeti gibi çocuk hukuku konularının anlaşılması.. Velayet hakkının kullanılmasından

TED Kocaeli Koleji, tüm dünyada Dünya Çevre Eğitim Vakfı (FEE) tarafından organize edilen, ülkemizde ise Türkiye Çevre Eğitim Vakfı’nın (TÜRÇEV) faaliyetleri

 Saniyede 2–3, dakikada yaklaşık 140, günde yaklaşık 200.000 kişi dünya

Bu kapsamda günümüzde suya erişimin önündeki küresel engellerden biri olan suyun özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi sorunundan hareketle suyun bir insan hakkı olarak

Daha sonrasında ise suyun meta- laşmasının karşısında yer alan su hakkı mücadelelerinin suyun metalaşmasının panzehiri olarak gördükleri yeniden belediyeleştirme