• Sonuç bulunamadı

Konya'da Buğday Piyasasında Karar Mekanizmalarının Küresel Krizden Etkilenme Durumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya'da Buğday Piyasasında Karar Mekanizmalarının Küresel Krizden Etkilenme Durumu"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konya'da Buğday Piyasasında Karar Mekanizmalarının Küresel Krizden Etkilenme Durumu

Mithat DĐREK1 Aysun YENER2

ÖZET

Buğday, Konya'da en çok üretilen ve ticareti yapılan tarımsal ürünlerden birisidir. Buğday piyasasında karar mekanizmaları içine çiftçiler yanısıra, buğday tüccarları, un sanayicileri ve devlet aktif biçimde girmektedir. Birbirinden farklı biçimde çalışan bu karar vericilerin çalışma ortamları ve faaliyetleri de birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış olmakla birlikte, buğday piyasasının oluşmasında bu karar mekanizmalarının farklı biçimlerde etkileri bulunmaktadır.

Ayrıca piyasayı etkileyen sadece yurtiçi karar vericiler olmamakta, ülke dışından piyasaya hâkim ülkelerin politika ve uygulamaları da buğday piyasasına etkide bulunmaktadır.

Bu çalışmada Konya ilinde buğday piyasasında yer alan ve buğday ticareti ile uğraşan tüccarların etkileri irdelenmiştir. Bu bağlamda Konya Ticaret Borsasına kayıtlı buğday tüccarlarının ana kitle olarak alındığı populasyondan, oransal olarak belirlenen örnekleme ile çekilen örnek sayısınca anket yapılmıştır. Anketlerden elde edilen veriler çeşitli istatistik kaynaklardan alınan veriler ile ilişkilendirilerek yorumlanmıştır.

The Influence Of The Global Crısıs Decısıon Makers Status On The Wheat Market In Konya

ABSTRACT

Wheat, the most produced and traded in Konya is one of agricultural products. Decision- making wheat into the market as well as farmers, grain traders, flour, industrialists and government are actively entering. The decision makers who work in different forms and activities of the working environment with strictly separated from each other, but this decision on the formation of the wheat market mechanisms are affected in different ways. Also affecting the market not only in domestic decision-makers, dominate the market from abroad policies and practices of the countries affected are in the wheat market.

In this study, the wheat market in Konya Province, and merchants dealing with the effects of the wheat trade was discussed. City wheat traders registered with the Commodity Exchange in this regard was taken as the main mass population, defined as the proportional sampling surveys were taken with the same number of samples. The data obtained from surveys collected from various statistical sources associated with the data are interpreted.

GĐRĐŞ

Tahıl üretimi, tarım sektörünün olduğu kadar Türkiye ekonomisinin de temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle tahıl, geniş bir üretici ve tüketici kitlesini ilgilendirmektedir.

Tahıl dünyada olduğu gibi Türkiye'de de nüfusun beslenmesinde büyük önem taşımaktadır. Sadece insan beslenmesinde değil, hayvan beslenmesinde de yem ihtiyacı (dane ve saman) tahıl üretimi ile karşılanmaktadır. Bu bakımdan tahılın ekonomik ve sosyal yaşantıda diğer tarım ürünlerine göre daha büyük bir önem ve ağırlığı vardır.

Ayrıca, ihracat açısından da önem taşımaktadır (Miran, 2005).

Tahıllar sıcak ve serin iklim tahılları olmak üzere 2 ayrı kategoride incelenmekle birlikte, en fazla üretime ve ticarette konu olan ürünler buğday, arpa ve mısırdır. Buğday üretim değerleri bakımından dünya üretiminin %3,5’i Türkiye tarafından karşılanmaktadır. Türkiye bu pay ile Dünya buğday üretiminde 10.sırada yer almaktadır.

Türkiye'de buğday üretimi incelendiğinde en hızlı üretim artışının 1950-1960 döneminde olduğu görülür. Bu dönemde ekim alanındaki artışa bağlı olarak, üretim de hızla artmıştır.

Bundan sonra durgunluğa giren tahıl ekim alanlarındaki artış, verimlilikteki giderek yükselen değerler nedeniyle 1960-1970 döneminde üretim 8.5 milyon tondan 10 milyon tona yükselmiştir. Daha sonraki yıllarda yüksek verimli çeşitlerin kullanılması, yetiştirme

1 Yrd.Doç.Dr., Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü, Konya - Türkiye

(2)

tekniğindeki gelişmeler, mekanizasyon ve girdi kullanımındaki artışlar verimde, dolayısıyla da üretimde artışlar meydana getirmiştir (Miran, 2005). Türkiye'de tahıl ekim alanları 2008/2009 üretim döneminde 11.890 bin ha' ulaşmıştır. Bu ekim alanlarının

%68,0'ini buğday, %24,8'ini arpa ve %5,0'ini de mısır meydana getirmektedir. Bu dönemde tahılların yurtiçi üretimin yurtiçi talebi karşılama derecesi %92,7 olarak tahmin edilmiştir. Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayda, yeterlilik derecesi %94,5, yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik derecesi

%98,1, mısırınki ise %79,9 olarak tahmin edilmiştir (TUĐK 2010). Türkiye dünya buğday ticaretinde çok önemli bir paya sahip olmamasına rağmen son yıllar itibariyle net ithalatçı ülke konumuna gerilemiştir. Dünyada olduğu gibi Türkiye için de stratejik bir ürün olan buğday konusunda yapılan çalışmalar daha çok yetiştiricilik konusuna yönelmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte dünyada buğday piyasasının geliştirilmesine yönelik politika uygulamaları ve alınan kararların dünya piyasasını güçlü bir şekilde etkileyeceği de açıktır. Nitekim Rusya'dan Ağustos 2010 başında yapılan açıklamada yaşanan kuraklığa dikkat çekilerek buğday ihracatının yasaklaması, global bir ürün şekline gelmiş olan buğday fiyatlarını ciddi oranlarda artırmıştır. Bu durum da açıkça göstermiştir ki buğday gerek piyasası gerekse üretim ve tüketimi ile dünyada en önemli tarımsal ürün olma özelliğini devam ettirmektedir. Böylesine stratejik bir ürün olan buğdayın son yaşanan küresel ekonomik krizden etkilenmesini yerel bazda incelemek amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Yerel borsalar ve pazarların küresel piyasalara etkisi mümkün görünmemekle birlikte, küresel piyasaların yerele yansımasını burada görmek mümkündür.

Örneklem ve Konya Buğday Piyasası

Konya Buğday Borsası ve yanında kurulu pazarı ile Türkiye'de tahıl grubu ürünlerin ticaretinin yoğun biçimde yapıldığı yerlerden birisidir. Borsaya kayıtlı 4000'in üzerinde tüccar olmakla birlikte faaliyetlerini daimi olarak sürdüren 1500 tüccar olduğu ifade edilmektedir. Bu tüccarların en büyük grubunu tahıl ticareti ile uğraşanlar meydana getirmektedir. Tahıl ticareti (buğday) ile faaliyetlerini sürdüren 326, hem buğday ticareti hem de un fabrikası sahibi olan 56 tüccar olduğu Konya Ticaret Borsasından alınan bilgiler (2010) sonucu ortaya çıkmıştır. Buna göre örneğe alınan işletmelerin ana kitlenin

%10'unun olması ile populasyonu temsil edebileceği öngörülmüştür. Araştırma için 40 tüccardan alınan verilerin yeterli olacağı varsayılmış, ancak yoğun alım dönemine gelindiği için tüccarlardan ancak 33'ü ile anket yapılabilmiştir. Bu da toplam buğday ticareti ile uğraşan tüccarların %8,6'sına karşılık gelmektedir. Böylece oransal örnekleme yönteminde sınırlı populasyonlar için kabul edilebilir oran olan %5'in üzerinde bir örneklem hacmi ile çalışılmıştır. Anketlerin değerlendirilmesinde basit oran yöntemleri uygulanacağı için bu sayının yeterli olacağı düşünülmüştür.

Global Ekonomi ve Global Ekonomik Kriz

Dünyada ekonomi birleşme ve ortak karar almalar sonucu küreselleşmiştir. Bu nedenle dünyanın herhangi bir yerindeki görülen olumsuz durum diğer ülkeleri de etkiler duruma gelmiştir. Böylece zaman zaman görülen kriz dönemleri Türkiye için sarsıcı etkilere sahip olabilmektedir. Bu durum Türkiye ekonomisinin gelişmesi ile giderek daha fazla olmaktadır. Türkiye sanayisi hammaddeyi başka ülkelerden yardımcı maddeyi bir başka ülkeden alıp, son ürünü bir diğerine satma konusunda büyük ilerlemeler gösterilmiştir. Böylece ekonomi giderek diğer ülkeler bağlamında daha fazla bağımlı duruma gelmiştir.

Son görülen küresel ekonomik kriz ise tarımla hiç ilgili olmayan bir alanda kendini göstermiş, en fazla tarım sektörünü etkilemiştir. Zaten kıt kanaat kendi kendine ayakta durmakta güçlük çekilen sektörde küresel krizin etkileri fiyatlara yansımış, çiftçiler kriz öncesi sattıkları fiyata ürünlerini ancak satabilir duruma gelmişlerdir.

(3)

Böylece alınan girdiler daha pahalı iken tarımsal ürün fiyatları ya yerinde kalmış ya da gerilere gitmiştir.

Son görülen küresel kriz nereden çıkmıştır? Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini toparlamak için hızla indirilen faizler (2001-2004 dönemi) kredi kullanma talebini arttırmıştır. Artan kredi hacmi emlak fiyatlarını yükseltti. Yükselen emlak fiyatları yeni kredi alınmasını sağladı. Đpotekli gayrimenkule ikinci ve üçüncü ipotek yapılarak elde edilen kaynaklarla yeni harcama imkânı doğmuştur. Bu durumda ABD’de devlet tahvillerinin hızla düşen faizleri ve artan emtia fiyatları ile yurtdışında bollaşan likidite yeni yatırım alanları aradı. Yatırım bankaları daha fazla kredi verebilmek için mevcut kredi alacaklarını satarak yeni kaynaklar elde etti ve bunlarla da yeni krediler açıldı. Azalan risk duyarlılığı, bankaları her türlü kar odaklı (ama denetimi, takibi ve kaydı zayıf) işlemlere yöneltti. Örneğin; 2001′de 20 bin peşin 80 bin dolar ipotek kredisi (Mortgage) ile alınan bir evin değeri, 2004′de yeni bir ekspertiz ile 150 bin dolara kadar çıktı. Đkinci ipotek ile bankadan 50 bin dolar kredi alındı ve otomobil yenilendi. Aynı evin değeri 2005′te 180 bin dolar oldu. 2007′de benzer bir ev satışa çıktığında kimse 180 bin dolar ödemedi ve balon patladı. Öyle ki evin satış fiyatı başlangıçtaki 100 bin doların altına indi. Evi için 80 bin dolara ipoteğe giren ev sahibi de haliyle ödeme yapmak istemedi. Alacaklarını tahsil edemeyen bankalar borçlarını ödeyecek kaynak bulamayınca mali sistem durdu. Bankalar birbirine borç vermeyince Likidite krizi başladı. Bu krizde şimdilik ABD’nin beklenen toplam zararı 1.2 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Bu durumda ABD’de başlayan talep düşmesi ve likidite krizi dalga dalga bütün dünyaya yayıldı (Mersin, 2009) . Đşte dünyayı da peşine sürükleyen global kriz böylece doğmuş oldu.

Kriz öncesi 150 doların üstüne çıkan bir varil ham petrolün fiyatı 40 dolara kadar indi. Petrol fiyatının süratle düşmesi petrol üreten ülkeleri daha dikkatli olmaya zorladı.

Tabiatıyla petrol alıcısı ülkeler bu işten kazançlı çıktılar ama onların da ihracatı düştü.

Ticaret hacmi giderek daraldı. Petrol fiyatlarının aşırı artması ile yeni enerji kaynaklarına yönelen ülkeler bu arayışlarından ya vazgeçtiler ya da enerji harcamalarını kısmak zorunda kaldılar. Piyasada dolaşan bol likidite olmadığı için özelleştirme hız kesti.

Şirketler krizden asgari zararla kurtulmak için işçi çıkardılar, üretimi azalttılar ya da ara verdiler, düşük kârla çalışmaya mecbur oldular.

Kriz sonrasında beklenen gelişmeler şu şekilde olabilir;

− Düşük faiz ve yüksek likidite döneminin sonuna gelinmiştir. Đşletmeler daha rasyonel davranmak durumunda kalacaklardır.

− Đşletmelerin finansman çözümlerinde likidite ve kredi daralması görülecektir.

Böylece öz sermaye gücü ortaya çıkacaktır. Öz sermayesi güçlü olan şirketler ayakta kalabilecektir.

− Bankacılık sistemi akla hayale gelmeyen kredi politikasını yeniden düşünmek ve kredi alacaklara daha rasyonel öneriler getirmek ya da istemek durumunda kalacaklardır.

− Serbest piyasa ekonomisinin, ne yaparsan yap ya da kontrolsüz yapısı sınırlanmak mecburiyetine dönüşecektir.

− Kısacası devletçi anlayışa yöneliş ile yeni bir denetim-gözetim sistemi kurulması, sınırsız özgürlüklerin yerini kontrollü uygulamalara dönüştürmesi gerekecektir.

− Devletlerin kritik banka ve şirketleri kurtarmak için yeniden devreye girmesi, ancak bunu bir daha yapamayacak olması bilinecektir.

Küresel kriz Türkiye açısından değerlendirildiğinde, 2001 yılında bankacılık krizinden aldığı dersler dolayısıyla sistemin kontrolü zaten devletin elinde bulunuyordu.

Böylece sistemi 2001 krizinde aldığı dersler dolayısıyla çok daha sağlam durumdaydı. Bu nedenle mali sistemi denetim ve gözetim altında olduğundan krizden etkilenmesi diğer devletlere göre daha az olmuştur. Ancak %40′dan fazlası yabancılara satılmış olan bankaların Türkiye dışında bir krizle karşılaşmaları sonucunda piyasadaki dengeler

(4)

bozulabilir. Ya da krizde risk almak istemeyen bankaların zamanından önce kredi alacaklarını çağırmaları borçlu şirketleri zor durumda bırakabilir. Diğer bir etki ise Devletin ve Reel sektörün eskisi gibi düşük faizle bol kredi bulma imkânının giderek azalması, böylece yeni yatırımlara yönelmenin durmasıdır. Türkiye’nin krizde en büyük zararı ihracatının düşmesidir. Đhracatın %50’si AB ülkelerine, %3′ü ise ABD’ne dir. Bu pazarlar krizden en fazla etkilenenlerdir. Bu nedenle dış ticarette bağımlılığın artması (ihracat düşecek ama ithalat artacak ya da aynı kalacak) sorunu ile karşı karşıya kalacaktır. Sonuçta Türkiye dış pazarını çeşitlendirmek zorundadır. ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de gayrimenkul ve emtia fiyatları düşmektedir (Batırel, 2008). Fiyatların daha da düşeceğini bekleyenler çoğunluktadır. Kriz parası olanlar için iyi bir fırsattır, ancak fiyatlardaki düşmenin nereye kadar süreceği bilinmediği için karasızların sayısı fazladır.

Bu dönemde devletin müdahil olması; özellikle bankacılık sektörü üstünde etkili olması gerekmektedir. Zamanında alınan tedbirler ve iyi bir yönetimle krizden çıkmak mümkündür. Devlet Ekonomik Kriz yönetim modeli oluşturmalı ve oluşan sorunlara süratle çözüm bulmalıdır. Bu krizin bir faydası Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi olan petrol maliyetini düşürmesidir. Ancak dünya petrol fiyatındaki düşüş, Türkiye’ye tam olarak yansıtılmamıştır.

Krizin Tarıma Yansıması

Global ekonomik krizin tarıma yansıması ise daha farklı olmuştur. Türkiye'de tarım eskiden gelen alışkanlıkların pençesinde sürekli krizle yatıp kalkmaktadır. Çoğu çiftçi bazında tarım, bir ekonomik sektör özelliğinden çok karın doyurmaya yarayan bir boyutta düşünülmektedir. Bu nedenle tarımda modernleşme ancak yabancı sermaye girişi ile mümkündür. Son yıllarda artan yabancı sermaye ilgisi tarımın kendine özgü koşullarını bilmeden yatırım yapmış ve beklenen sonuçlar alınamamıştır (Direk,2008).

Diğer taraftan tarım birçok sektörün aksine kendine özgü kuralları olan ve mutlaka desteklenmesi gereken sektörlerden birisidir. Bir diğer ifade ile tarım topal bir sektördür.

Bu nedenle tüm dünya tarım sektörünü desteklemekte, en uygun üretim için gerekli koşulları sağlamaktadır. Politikalar bu düşünceler doğrultusunda oluşturulmaktadır.

Avrupa Birliği de temelde ortak tarım politikası çerçevesinde şekillendiğini söylemek mümkündür. Türkiye tarımı bugüne kadar politikalarının şekillenmesinde ne yazık ki üretici bazlı olamamıştır. Şüphesiz desteklemeleri ya da korumaları yapmaktadır, ancak bunların oluşturulmasında daha çok sanayici ya da tarım dışı faktörlerin etkileri ön plana çıkmıştır. Bir örnek vermek gerekirse; et fiyatlarının yükselmesinin suçu üreticiye yüklenmiş ve üreticilerin terbiye edilmesi anlamında et ithalatı yoluna gidilmiştir.

Eminim bu kararı alan kimseler tek bir hayvan dahi beslememiş, üreticinin çektiği sıkıntıları bilmeyen kimselerdir. Yıllardır tüketici bazlı düşünce ile uygulanan politikalar giderek artan oranda insanın tarımdan kopmasını sağlamakta, üretici sürekli olarak cezalandırılmaktadır.

Buğday Piyasası

Türkiye'de buğday piyasası birçok karar vericilerin yer aldığı stratejik öneme sahip bir piyasadır. Piyasa içine devlet aktif biçimde girmekte, devletin dışındaki karar vericiler de piyasada oldukça etkili olmaktadır. Piyasanın arz tarafında bu karar vericiler varken, talep tarafında ise nerede ise toplumun tamamı bulunmaktadır. Bu nedenle buğday üzerine uygulanan ya da uygulanacak politikaların toplumun tamamı tarafından izlendiği bilinmelidir. Hububat dünyada da en çok tüketilen ürün grubunu oluşturduğu için ihracat yönünden de önem taşımaktadır. 1980’li yıllarda %78,7’lik bir paya sahip olan tahıl ekim alanları alternatif ürünlere yönelişle birlikte günümüzde %73 düzeylerine düşmüştür (Kızılaslan, 2004). Bundan dolayı buğday piyasasını dünya piyasalarından ayrı düşünmek ve ayrı değerlendirmek mümkün olmamaktadır. Dünyadaki krizler ve olan olaylarda piyasayı yakından ve etkili biçimde etkilemektedir. Çalışmada Türkiye'deki etkili buğday piyasalarından birisini oluşturan Konya Ticaret Borsası da bu amaçla seçilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre Konya buğday piyasasında faaliyet gösteren tüccarların dünyadaki ekonomik krizden etkilendiği görülmüştür. Ayrıca finansal

(5)

piyasaların dışında mal piyasalarının da krizden etkilendiği düşünüldüğünde buğday gibi stratejik bir ürün piyasasının dünyadaki piyasalardan ayrı düşünülmesi de beklenmemelidir.

Çizelge 1. Konya Buğday Pazarında Bulunan Tüccarlardan Elde Edilen Bilgiler

Sorular Sayı %

Buğday tüccarlarının eğitim durumu

Đlkokul

Ortaokul

Lise

Üniversite

6 5 9 13

18.2 15.1 27.3 39.4 Buğday tüccarlarının faaliyet süresi

<3 yıl

3-10 yıl arası

>10 yıl

1 4 28

3.0 12.1 84.8 Tüccarların yıllık faaliyet ciroları

<100 bin TL

100-1000 bin TL

>1000 bin TL

15 13 5

45.4 39.4 15.2 Global ekonomik kriz faaliyetlerinizi etkiledi

mi?

 Çok etkiledi

 Az etkiledi-etkiledi

 Etkilemedi-hissetmedim

19 7 7

57.6 21.2 21.2

Kriz öncesi ve sonrasında faaliyetlerinizde görülen değişimler

Çok var

Az var-var

Yok-hissetmedim

11 13 9

33.3 39.4 27.3

Kriz dönemi istihdam durumunuz

Azaldı

Arttı

Değişiklik olmadı

6 3 24

18.2 9.1 72.7 Kriz döneminde kredi temininde sıkıntı

yaşadınız mı?

Evet

Hayır

Kısmen

8 24 1

24.2 72.7 3.1

Kriz döneminde tahsilâtta sıkıntı yaşadınız mı?

Evet

Hayır

Kısmen

22 4 6

66.7 12.1 18.2 Krizin firmanıza hangi konularda olumlu

etkileri oldu?

Yeni pazar arayışı

Yeni mal ve hizmet arayışı

Dış piyasalara açılma ihtiyacı

Maliyetlerin azaltılması gerekliliği

Özkaynakların önemi

Kalitenin önemli olması

Ar-Ge ihtiyacı

Diğer

11 7 8 15 8 9 8 1

16.4 10.5 11.9 22.4 11.9 13.4 11.9 1.5

(6)

Đncelenen Konya Buğday Pazarındaki tüccarların deneyimli oldukları, piyasaya yeni giren sadece 1 tüccarın olduğu görülmüştür. Bu tüccarların mevcut krizde hem uygulamalarının daha rasyonel olmasına hem de krizi kolay yönetme ve kara çevirme konularında avantaj oluşturmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan buğday ticareti ile uğraşan tüccarların büyük bölümü lise altı eğitim düzeyinde kalsa da bu işin babadan oğula geçen bir meslek gibi yapılması sonucu, buğday ve buğday piyasasının iyi bilinmesi ve buna göre pozisyon alınmasına neden olmaktadır. Böylece diğer birçok ülkede global krizden firmalar ciddi biçimde zarar görürken, bu piyasada faaliyet gösteren tüccarların daha az zarar gördüğü görülmüştür. Çizelge 1'den de görülebileceği gibi krizin tüccarları etkileme oranı; çok etkilenenler de %57.6, etkilenen ve az etkilenenlerin oranı da %21.2 düzeylerinde gerçekleşmiştir. Burada önemli olan husus ise krizin iyi yönetilip / yönetilmeyeceğidir ki; Konya Buğday Pazarında faaliyetlerini sürdüren tüccarlar krizden az zararla kurtulma yollarını bulmuş ve uygulamışlardır.

Nitekim değişmeyen işgücü bunun en tipik özelliğini oluşturmaktadır. Elde edilen bulgulara göre en fazla sıkıntı çekilen konunun para tahsilâtı olduğu görülmüştür.

Ayrıca işletmelere krizin etkilerinin pazara, işletme karlılığı, finansal yeterlilik, işletme içi ve dışı yönetim konularında da sorular sorulmuş ancak tatmin edici yanıtlar alınamamıştır. Bunda işletme yöneticilerinin bu mesleği babadan kalma metotlarla yapar olmalarının etkileri olduğu düşünülmektedir. Bazı dönemlerde buğday ticaretinde yer alan ve oldukça etkili olan bu karar mekanizmalarının, piyasayı şekillendirmede etkileri Toprak Mahsulleri Ofisinin de üzerine çıkmaktadır. Bu nedenle bu karar mekanizmalarına belirli standartlar getirmenin, tasnif etme ile sınırlılıklarının belirlenmesi, üreticiler lehine düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Böyle bir piyasa yapısında en fazla zarar gören kesim buğday üreticileri olmaktadır.

Sonuç

Türkiye, gerekli reformları yaparak tarım sektörünü güçlendirip, geliştiremediği takdirde, AB’ne tam üyelik gerçekleştiğinde ve tarım ürünleri serbest dolaşıma girdiğinde, tarım sektörünün bugünkü yapısıyla AB ile rekabet etmesi mümkün olamayacak ve Türkiye tarım ürünlerinde AB’ne açık bir pazar haline gelecektir (Kızılaslan, 2004). Bununla birlikte mevcut kaynakların iyi ve rasyonel değerlendirilmesi ile de büyük üretim gücüne ulaşacaklardır. Bunun tipik örneğini de Konya Buğday pazarında yapılan çalışmada görebiliyoruz. Mevcut bir krizin olduğunu ve bu krizin kendilerini de etkilediğinin bilincinde olarak mevcut yapıyı koruma konusunda daha uygun seçenekler sunulabilecektir.

Kaynaklar

Miran, B., 2005. Türkiye'de Tarım. Editör: Fahri Yavuz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ankara.

Mersin, O., 2009. Global Ekonomik Kriz ve Çözüm. www.tugik.org.tr

Batırel, Ö.,F., 2008. Global Ekonomik Kriz ve Türk Kamu Maliyesi. Đstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:7 Sayı:13 Bahar 2008 s.1-9

Direk,M., 2008. Global Krizin Tarıma Etkileri. Referans Gazetesi Tarım Eki. Đstanbul.

Konya Ticaret Borsası, 2010. Buğday Ticaret Đle Uğraşanlar, Konya.

TUĐK,2010. www.tuik.gov.tr

Kızılaslan,H., 2004.Dünya’da ve Türkiye’de Buğday Üretimi ve Uygulanan Politikaların Karşılaştırılması. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2004, 21 (2), 23-38. Tokat.

Konyalı, S., 2008. Türkiye’de Buğdayda Uygulanan Tarım Politikalarının Üreticiler ve Tüketiciler Üzerindeki Etkileri : Trakya Bölgesi Örneği. T.C. Namık Kemal Ün.

Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tez i (Yayınlanmamış), Tekirdağ.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kriz ortamından başarıyla çıkabilmek için işletmelerin liderlik özellikleri gelişmiş, hızlı karar verebilen, kriz sinyallerini önceden alabilen, gerekli önlemleri

Gelişmekte olan ülkelerin de sera gazı salımlarında 2020 yılına kadar yüzde 15-30 arasında azaltım yapmaları gerekiyor.. Bunun mümkün olmas ı için gelişmiş

Süt Light süt Hellim, peynir Kırmızı et Tavuk eti Balık Yumurta Kurubaklagiller Pirinç Bulgur Makarna, Ģehriye Beyaz ekmek Kepekli ekmek Bisküvi,kraker

Optimal vitamin D kesim noktası: 10.4 ng/ mL (AUC=0.58) (Gelecek koroner riski öngörmede MPV eşik noktası olarak 8.7 fl kabul

Konuya karar verme aşağıdaki sorulara yanıt verme ile başlar;.. ■Projenin ana

Maarif Müfettişlerinin iş doyumu genel tatmin düzeylerinin kıdem değişkenine göre one way anova testi sonuçları incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı

Bu bölümde, araĢtırmanın yürütüldüğü betonarme silo, MUD ve kargir depolardaki buğday yığınlarında yapılan sıcaklık ve nem ölçümleri ile

yüzyılın ilk yarısında İbnü’l-Heysem’den (ö. Onunla aynı dönemde yaşayan İbn Sînâ ve öğrencisi Cüzcânî de ilk eleştirileri yapanların arasında