• Sonuç bulunamadı

BİLDİRİ ÖZETLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BİLDİRİ ÖZETLERİ"

Copied!
69
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ

SYKES-PICOT GİZLİ ANTLAŞMASININ 100. YILINDA

ORTADOĞU VE TÜRKİYE ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

1-2 ARALIK 2016/ANKARA

BİLDİRİ ÖZETLERİ

Ankara /2016

(2)

2

YUSUF AKÇURA’NIN MEKTUPLARI IŞIĞINDA BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ BEYRUT MEDRESE-İ OSMANİYE’NİN ORTAYA KOYDUĞU SİYASİ VE

SOSYAL GERÇEKLER Sebahattin ŞİMŞİR*

Birinci dünya savaşı öncesi yaşanan Trablusgarp ve Balkan savaşları gidişat hakkında bir fikir vermektedir. Zira Osmanlı Devletini zor günlerin beklediği malumdur. Onun için bu dönemi en küçük ayrıntısına kadar araştırmak gerekmektedir. Bu hususta sadece muhatapların, yani Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya ve Almanya gibi ülkelerin ortaya koyduğu çalışmalar ile yetinmemeliyiz. Zaman zaman bir vesile ile Orta Doğu’ya gelen seyyah, bürokrat, gazeteci gibi aydınların bıraktıkları mektup ve hatıralara da yer vermek gerekmektedir.

Biz de bu bakış açısı ile 1913 yılında bölgeye gazeteci kimliği ile bir gezi tertipleyen, dönemin Tatar Türklerinden Yusuf Akçura’nın yayınlanmış mektuplarından yola çıkarak daha sonra da muhtelif mahfillerde konuşma ve yazıları ile de o günleri, yaşadıklarını ve gördüklerini aktardığı bilgiler ışığında Beyrut Medrese-i Osmaniye’sini değerlendireceğiz.

KAYNAKÇA

1.Yusuf Akçura, Suriye ve Filistin Mektupları, İstanbul, 2016.

2.Kenan Ziya Taş, Osmanlı’nın Son Cihan Projesi Kudüs Selahaddin Eyyübi Külliye-i İslamiyesi, İstanbul, 2016.

3.F. Rıfkı Atay, Zeytin dağı, İstanbul.

4.Muharrem F. Togay, Yusuf Akçura’nın Hayatı, İstanbul, 1944.

5.François Georgeon, Türk Milliyetçiliğin Kökenleri, İstanbul, 1996.

6.Ahmet Temir, Yusuf Akçura, Ankara, 1997.

7.Gürhan Kat, Cumhuriyet Döneminde Yusuf Akçura, Ankara, 2010.

*Doç. Dr.,Balıkesir Üniversitesi.

Belgenin özetini buraya yazın. Özet, genellikle belgenin içeriğinin kısa bir özetidir. Belgenin özetini buraya yazın. Özet, genellikle belgenin içeriğinin kısa bir özetidir.]

(3)

3

SYKES-PİCOT ANTLAŞMASI ÖNCESİNDE FRANSA’NIN LÜBNAN POLİTİKASI Kürşat ÇELİK*

Fransızlar, Haçlı Seferleri ile birlikte ilk defa Lübnan bölgesinde hâkimiyet tesis etmişler ve Memlûklerin fetih hareketleri ile birlikte bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.

Ancak Fransa’nın Lübnan bölgesi olan irtibatı ticaret ile sürekli canlı tutulmuştur. Fransızlar Osmanlı idaresinde Kanuni Sultan Süleyman’ın kendilerine tanıdıkları haklardan istifade ederek Lübnan şehirlerinden Beyrut, Sayda ve Sur’da ticari temsilcilikler açarak işlerini yürütmüş ve bölgedeki ilişkilerini geliştirmişlerdir. Fransa, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başına gelindiğinde ise Ortadoğu’nun stratejik öneminden dolayı burada yeni bir politika yürütmüştür. Bu sebeple Napolyon 1798 tarihinde Mısır’da İskenderiye Limanını ele geçirmiş, 1799’da ise Akka’yı kuşatarak bölgede kalıcı olmak istemiş fakat bu politikasında başarısız olmuştur. Böylelikle, büyük bir hüsrana uğrayan Fransızlar, Ortadoğu coğrafyasında sadece savaşarak veya silahlı mücadele ile yer edinemeyeceklerinin farkına varmışlardır.

Bundan sonra farklı bir politika izlemeye başlamışlardır.

Fransa’nın Lübnan politikası idari, iktisadi, eğitim ve sağlık alanlarını kapsayacak şekilde uygulanmıştır. İdari olarak bölgenin tamamını içine alacak şekilde özerk veya imtiyazlı bir eyalet oluşturmayı hedeflemişlerdir. Bunun için bölgedeki Marunîler ve Dürziler arasında çatışmalar çıkartmışlardır. İlk olarak Cebel-i Lübnan mutasarrıflığının kurulmasını sağlamışlardır. Daha sonra Beyrut vilayetinin kurulmasına vesile olmuştur. Fransa’nın izlemiş olduğu politika, Beyrut Vilayetinin kurulması kararının alındığı Aralık 1887 tarihli meclisi mahsusa kararında açık bir şekilde ifade edilmiştir.

İktisadi olarak bölgede söz sahibi olmak isteyen Fransa bölgede pek çok yatırım yapmış veya yatırım yapılması için vatandaşlarını teşvik etmiştir. Bu politikanın sonucunda Beyrut’ta Liman ve Rıhtım Şirketi, Su Şirketi, Havagazı Şirketi, Beyrut-Şam Buharlı Tramvay Şirketi gibi önemli işletmeler kurulmuştur. Halkın temel geçim kaynağı olan ipek üretimi de Fransızların kontrolünde idi. İpek fabrikalarının büyük bir kısmı ya Fransızlara aitti veyahut Fransızlar ortaktı. Bu dönemde bölgede Kuruş’tan ziyade Fransız Frankı kullanılmıştır. Bu durum da Fransızların Lübnan bölgesinde uyguladıkları iktisadi politikanın sonucuydu.

Fransızların yürüttükleri politikanın bir diğer önemli ayağı ise eğitim ve sağlık alanında idi. Maarif salnamelerindeki resmi verilere göre Beyrut’ta on üç, Trablusşam’da üç ve Sayda’da iki adet Fransızlara ait okul bulunuyordu. 1898’de Trablusşam’daki üç okulda 765 öğrenci eğitim almaktaydı. 1891 tarihli Sultan II. Abdulhamid’e sunulan bir raporda

*Doç. Dr.,FıratÜniversitesi.

(4)

4

Fransa Devleti’nin bölgedeki Fransız Eğitim kurumlarına yıllık 130.000 Frank, 1894 tarihli başka bir arşiv belgesinde ise sadece Beyrut şehrindeki Fransız okullarına yıllık 120.000 Frank yardım yapıldığı belirtilmiştir. Fransa, izlemiş olduğu eğitim politikasının meyvelerini de 1918’den sonra Lübnan’da manda idaresinin kurulması ile elde etmiştir. Bu okullardan yetişen kişileri devlet görevlerine atamış ve kendilerine gönülden bağlı bir bürokratik yapı oluşturmuştur.

Fransızlar, Sykes-Picot antlaşmasına göre Lazkiye, Trablusşam, Beyrut ve Sur gibi liman şehirleri de dahil olmak üzere Doğu Akdeniz kıyısında kendilerine bağlı dolaylı ya da dolaysız idareler kurabileceklerdi. Bu antlaşmaya dayanarak I. Dünya Savaşından sonra Fransız Mandası altında Lübnan ve Suriye devletleri kurulmuştur. Fransızların Sykes-Picot antlaşmasını imzalaması ve yürürlüğe girmesinden önce de bu coğrafyada çeşitli politikalar yürütmüşler ve sonunda bu antlaşma uygulamaya konmuştur.

Bu çalışmanın temel amacı, günümüzde halen etkileri bölgede devam eden Sykes- Picot antlaşmasına giden yolda Fransa’nın Lübnan politikasını ne şekilde temellendirdiği, hangi yolları izlediği, hangi araçları nasıl kullandığı ve bölgeye olan etkilerinin neler olduğunu genel olarak ortaya çıkarmaktır.

Araştırmamızın temel kaynakları Başbakanlık Osmanlı Arşivinden temin edilen arşiv belgeleri başta olmak üzere, vilayet salnameleri, maarif salnameleri ve bölge üzerine yapılmış olan tetkik eserlerdir.

KAYNAKÇA

Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki Çeşitli Belgeler, Maarif Salnameleri, Vilayet Salnameleri, ve tetkik eserler.

(5)

5

FRANSIZ MANDA İDARESİNİN LÜBNAN’DA ERMENİLERE SAĞLADIĞI SİYASİ AYRICALIKLAR (1921-1939)

Halil ÖZŞAVLI*

Tebliğimizde Ermenilerin Lübnan’daki siyasi faaliyetlerini ve kendilerine Fransız Manda İdaresi tarafından parlamentoda önce bir daha sonra iki milletvekili ile temsil edilme hakkının verilmesiyle buseçimler sırasında izledikleri stratejiyi ve o dönem Lübnan’da güçlü olan Ermeni siyasi partileri Taşnak ve Hınçaklar arasındaki birbirini katletmeye varan rekabeti anlatmaya çalışacağız. I. Dünya Savaşında zafer elde eden taraf olan İtilaf Devletleri savaşından sonra, 18-26 Nisan 1920'de, Osmanlı topraklarının paylaşılması ve Osmanlı ile yapılacak olan Sevr Antlaşması'nın şartlarını hazırlamak için, İtalya'nın San Remo şehrinde toplandı. Tarihe Sen Remo Konferansı olarak geçen bu konferansta Suriye ve Lübnan’ın Fransız mandasına bırakılması kararlaştırıldı. Fransa’nın Suriye ve Lübnan’ın manda idaresini almasının ardından 1919 beri Lübnan’da buluna Fransız Yüksek Komiseri Genaral Gouraud, 31 Ağustos 1920’de Büyük Lübnan Devleti (Greater Lebanon)’nin kuruluşunu ilan eden bir kararname yayınladı. Buna göre yeni kurulan Lübnan Devleti, Osmanlı dönemi Lübnan mutasarrıflığının yanında Beyrut, Beka, Trablus, Sayda ve Sur’u da kapsıyordu.

Sonraki altı yıl boyunca Fransız mandası altında bağımsız bir devlet addolunan Lübnan Devleti, birbirini takip eden dört Fransız Komiser tarafından yönetildi. Bunlar; Yüzbaşı Georges Trabaud (1920-1923), M. Privar-Aubouard (1923-1924), General Vandenberg (1924- 1925) ve Leon Cayla (1925-1926). Georges Trabaud’un dönemi dahil 1922’ye kadar bu komiserlere on yedi kişiden oluşan ve Genaral Gouraud tarafından atanmış bir danışma meclisi yardımcı oluyordu. Ancak 8 Mart 1922’de Yüksek komiser Gouraud bir temsilciler meclisi kurulmasını ön gören bir kararname daha ilan etti. Bu meclisteki temsilci miktarı Lübnan’da yaşayan dini ve etnik unsurlar oranında olacak ancak seçim bölgeleri karışık olacaktı. Yani Lübnan’da yaşayan dini ve etnik cemaatler nüfusları oranında bu meclise temsilci gönderecek ve etnik ya da dini bir cemaat adına temsilci seçilmek isteyen adaylar sadece ilgili cemaatin yoğun olarak yaşadığı bölgeden değil başka bölgelerden de oy alabilecekti. Temsilciler meclisi ilk toplantısını 25 Mayıs’ta yaptı ve başkanlığa Maruni bir politikacı olan Habib Paşa al-Sa’d’ı getirdi. Habib Paşa al-Sa’d’tan sonra 1923’te Na’um Labakî, 1924’te ise Emil Edde temsilciler meclisine başkanlık etti. Nihayet 1925’te meclis Fransız Yüksek Komiseri Genaral Maurice Sarrail tarafından lağv edildi ve yine Genaral Serrrail emriyle Lübnan devleti için bir Millet Meclisi (parlamento) oluşturulmasına karar verildi. 30 kişiden oluşacak olan bu meclis Lübnan’daki etnik gruplar adına seçimle göreve getirilecek olan üyelerden oluşacak ve 1926’da yürürlüğe girecek olan Lübnan anayasasını da hazırlayacaktı. Fransızlar bu mecliste Marunîlere 10, Yunan Ortodokslara 3, Yunan

* Yrd. Doç. Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi.

(6)

6

Katoliklere 2, Sünnilere 7, Şiilere 5 ve Dürzülere 2 koltuk hakkı tanımıştı. 1 koltuk ise Azınlıklar adı altında Ermeni, Yahudi, Protestan ve diğer etnik gruplar için ayrıldı.

Dolayısıyla Ermeniler 1924 yılında Lübnan vatandaşlığı almalarına rağmen bu ilk mecliste ayrı bir etnik grup ya da cemaat olarak tanınmadı ve meclise temsilci göndermedi. 1925 yılında oluşturulan bu mecliste azınlıkları, dolayısıyla Ermenileri Keldani-Katolik Michel Chiha temsil etti. 1929 yılında Lübnan’da ikinci parlamento seçimleri yapıldığında Ermenilere yine ayrı bir koltuk verilmedi ve yine Azınlıklar grubu içinde temsil edildiler.

Ancak bu defa Azınlıklar adına seçilen Abdallah Ishac Katolik bir Ermeniydi. Azınlıklar adına Katolik bir Ermeni olan Abdullak İshac’ın seçilmesi Ermeniler adına bir başarı addedilebilir ancak ortada bir terslik vardı. Lübnan’daki Ermenilerin büyük bir çoğunluğunu Ortodoks Ermeniler oluştururken Katolik bir Ermeninin Azınlıklar adına parlamentoya temsilci seçilmesi Ortodoks Ermeniler için pek de tatmin edici olmadı. Ermeniler mülteci kamplarından çıkıp yeni semtlerde kurdukları mahallerde normal hayata geçiş yaptıkça ve organize oldukça Fransızlardan talep ettikleri de arttı. Nitekim bazı entellektüller 1929 seçimlerinden sonra Fransızlardan parlamentoda Ermenilere de bir koltuk ayrılmasını istediler. Ancak 1932 yılına kadar Ermeni cemaatinin genel kanısı Lübnan’ın siyasetine bulaşmamak yönündeydi. Özellikle komünist Ermeniler yayın organları Joğuvurt gazetesindeki yazılarında Ermenilerden Lübnan siyasetine bulaşmamalarını istediler. Onlara göre eğer Ermeniler siyasete bulaşırlarsa bu durum zaten gözle görünür hale gelen Müslüman halkın onlara karşı duyduğu hoşnutsuzluğu daha da artırabilir ve tepkilere neden olabilirdi.

Fransızlar bölgede hüküm sürerken belki bu hoşnutsuzluk çok büyük bir tehlike değildi ama Fransızlar Suriye ve Lübnan’ı terk ettikleri zaman yerli Müslümanların zulmüne uğrayabilirlerdi. Komünistler böyle düşünürken başta Taşnaklar olmak üzere diğer Emeni partiler bunun aksini düşünüyordu ve Fransızlardan mecliste temsil edilmeyi talep etmeyi sürdürdüler. Nihayet Fransızlar 1934 yılında Ermenilerin bu isteğini kabul etti ancak Ermeni okullarında Arapçanın da öğretilmesini şart koştu.

KAYNAKÇA Arşivler

Amerikan Ulusal Arşivi (NARA)

NARA, ….Affairs of Syria 1930-1944, Microfilm Roll No: 2, 890D.00b/3 NARA, …Affairs of Syria 1930-1944, Roll No: 2, 890D.00b/8,

NARA, … Affairs of Syria 1930-1944, Roll No: 2, 890D.00b/21 ve 890D.00b/4.

NARA, …… Internal Affairs of Asia, 1910-1929, Roll 14, 890d. 011/arig.

NARA, … Internal Affairs of Syria 1930-1944, Microfilm Roll No: 5, 890D.4016 ARMENIANS

NARA, …Affairs of Syria 1930-1944, Roll No: 2, 890D.00b/19

NARA, ….Affairs of Syria 1930-1944, Microfilm Roll No: 2, 890D.00B/,

(7)

7

Yayınlanmış Arşiv Belgeleri

French Ministère des Afaires Èntrangères, Rapport Á la Sociètè des Nations sur la Situation de la Syrie et du

Liban 1934, Paris¸ 1936, s., 193-213.

Ermenice Süreli Yayınlar (1934-1937 arası) Hayasdani Goçnak (Ermenistan’ın Çağrısı) Aztag (Faktör),

Avedik (Müjde), Hask (Başak),

Hayrenik (Anavatan),

Hayrenik Amsakir (Amavatan Aylık)

El Ceridet-il Resmiyye lil-Cumhuriyyeti Lübnaniyye, (Arapça: Lübnan Resmi Gazetesi) Yayınlanmış Eserler (Ermenice, İngilizce ve Fransızca)

Kemal S. Salibi, The Modern History of Lebanon, Caravan Books, New York, 2004, s., 164- 165.

Salibi, Kemal A House of Many Mansions; The History of Lebanon Reconsidered, L.B. Tauris

& Co Ltd,

Londra, 1988, s., 186-187.

Jebejian, Arda Changing İdeologies and Extra Linguistic Determeninants in Leanguage Maintenance and Shift

Among Ethnic Diaspora Armenians in Beirut, Yayınlanmamış Doktora Tezi, University of Leicester-

School of Education, Leicester, Birleşik Krallık, Şubat 2007.

Nikola B. Schahgaldian, Ethnicity and Political Development in the Lebanese-Armenian Community, 1925-

1975, Armenian Review, Spring 1983, cilt 36, sayı 1.

Fany, Messod La Nation Kurde et Son Evolution Sociele (Fransızca: Kürt Milleti ve Sosyal Geişimleri), Librarie

L. Rodstein, Paris, 1933, 266-267.

Elphinston, E. W. The Emir Jeladet Aali Bedr Khan; the Passing of a Kurdish Prince, Journal of the Royal

Central Asian Society, c., XXXIX, Ocak 1952, s., 91-94.

(8)

8

Elphinston,E. W. Kurds and Kurdish Question, Journal of the Royal Central Asian Society, c., XXXV, Ocak

1948.

Zaven Messerlian, Armenian Participation in the Lebanese Legislative Elections During The French Mandate

1934-1943, Haigazian Armenological Review, Beyrut, 2001.

Taline Ter Minassian, Colporteurs Du Komnitern; L’Union sovietique et les minorities au Moyen-Orient,

Presses De Sciences PO, Paris, 1997.

Michal W Suleiman, Political Parties in Lebanon, The Challenge of a Fragmented Political Culture, Cornel

University Press, New York, 196.

Hratch Dashnabedian, History of the Armenian Revolutinary Federation Dashnaksutyun 1890-1924, Grafiche

Editoriali, Milan, 1990.

Nalbandian, Louise The Armenian Revolutionary Movement; The Development of Armenian Politicfal Parties

through the Nineteenth Century, University of California Press 1963,

Kapriel Serope Papazian, Patriotism Perverted; A discussion of the Deeds and the Misdeeds of the Armenian

Revolutionary Federation, the so-called Dashnagtzoutune, Baikar Press, Boston, 1934.

Scott Abramson, Lebanese Armenians; A Distinctive community in the Armenian Diaspora and in the Lebanese

Society, The Levantine Review, cilt 2, no:2, Kış 2013

Nikola B Schahgaldian.,The Political Integration of an Immigrant Community into a Composite Society: The

Armenians of Lebanon, 1920-1974, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Columbia Universty, 1979 Pierre Rondot, Les Institutions Politiques du Grand Liban, Institute D’etudes de l’Orient Contemporian, Paris,

1947.

Hisnamyag 1887-1937; Sosyal Demograd Hınçagyan Gusagsutyan (Ermenice: 50. Yıl, Sosyal Demokrat Hınçak

Partisi), Providens, 1938.

(9)

9

Harutyun Medoyan, Gıyank mı Badneşı Vra’h; Huşerı yev Vgahutyunnerı (Ermenice: Surların Üstünde Bir

Dünya; Hatıralar ve Tanıklıklar), Beyrut, 1988.

Antranik Dakesyan, Badmutyun RAG Lipanan Şrçanagi 1922-1937 (Ermenice: Lübnan ve Çevresinde RAG

Tarihi 1922-1937), Mardiros Vosgyan Basım Şirketi, Beyrut, 1993,

Sisag Hagop Varjabedyan, Hayerı Lipanani Meç (Ermenice: Lübnan Ermenileri), Hamaskaine W. Sethian Press,

Beyrut, 1982, c., 1

(10)

10

FRANSA’NIN SİYONİZM’E İLGİSİ:

CAMBON BİLDİRİSİ (4 HAZİRAN 1917) M. Abdullah KAYMAK*

19. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa’da hızla artan anti-semitik hareketler, Yahudi toplumunda bir devlet kurma fikrinin yaygınlaşmasına ortam hazırlamıştır. Bu yüzyılın sonlarında Rus asıllı bir Yahudi olan Nathan Birnbahum ilk kez Siyonizm kavramının kullanarak, Yahudilerin Filistin’de bir devlet kurması fikrini savunmuştur. Bu fikir Theodor Herzl’in girişimleriyle 1897 yılında düzenlenen I. Siyonist Kongre’de tartışılmış, kongrede kurulan Dünya Siyonist Örgütü Filistin’de devlet kurulması yönünde karar almıştır.

Kongre’de ayrıca bu hedefe ulaşmak için büyük Avrupa devletleri ile diplomatik ilişkiler kurulması yönünde girişimler başlatılmıştır. Bu girişimler kapsamında Theodor Herzl, Alman İmparatoru’ndan II. Abdülhamit’e, Papa’dan İtalya Kralı’na kadar pek çok liderle görüşmüş, Yahudi devlet kurma fikrine destek aramıştır. Bir yandan Filistin’e olan Yahudi göçlerini teşvik eden Dünya Siyonist Örgütü, diğer yandan Avrupa’daki varlıklı Yahudilerin desteğini almaya çalışmıştır. I. Dünya Savaşı başladığında ise önemli bir ekonomik güce ulaşan örgüt, savaş ortamında Filistin’de devlet kurmak için çabalarını yoğunlaştırmıştır. Savaşın ilk iki yılında istedikleri hedeflere ulaşamayan iki tarafın devletleri de, bu dönemdeki mali yüklerini hafifletmek amacıyla Siyonistler nezdinde destek arayışına girmişlerdir. Bu arayışların bir neticesi olarak İngiltere dış işleri bakanı Arthur Balfour 2 Kasım 1917’de bir deklarasyon yayınlayarak Filistin topraklarında Yahudi devleti kurulmasına destek sözü vermiştir.

Balfour’un bu deklarasyonu Filistin’in I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz himayesine girmesi nedeniyle büyük öneme sahip olsa da, bundan yaklaşık 6 ay önce Fransızlar, Dünya Siyonist Örgütü’ne Filistin’de Yahudi devleti kurma çabalarını destekleme sözü vermişlerdir. Fransız Dış işleri bakanlığı adına genel sekreter Jules Cambon’un, 4 Haziran 1917’de Dünya Siyonist örgütü yöneticilerinden Nahum Sokolow’a gönderdiği deklarasyonda örgütün Filistin’e yerleşme çabalarının Fransa tarafından desteklendiği belirtilmiştir. Cambon, sözü edilen desteğin devam etmesinin İtilaf devletlerinin zaferine bağlı olduğunu da vurgulamıştır.

Bu bildiri çerçevesinde Cambon Deklarasyonu olarak bilinen bu deklarasyonun yayınlanma nedenleri, savaşın gidişatında oynadığı rol ile Fransa ile Dünya Siyonist örgütü ilişkileri açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca bu bildirinin Balfour Deklarasyonu’nun yayınlanmasına olan tesiri de ifade edilirken, I. Dünya Savaşı’nın özellikle son iki yılındaki mali yönü ile Filistin meselesi arasındaki ilişki tartışılmaya çalışılacaktır. Bu amaçlarla deklarasyonu konu edinen eser ve makaleler tetkik edilecektir. Bunun yanı sıra Türk Tarih

* Uzman Yardımcısı, Türk Tarih Kurumu.

(11)

11

Kurumu kütüphanesinde mikrofilm olarak yer alan İngiliz Dış işleri arşivi (FO-Confidential British Foreign Office political correspondence - World War I) ile ABD ulusal arşivi (Inquiry documents: Special reports and studies 1917-1919, documents-Records of the department of state relating to internal affairs of Turkey, 1910-29 Political affairs) belgeleri taranacaktır.

Ayrıca konu ile ilgili Başbakanlık Osmanlı Devleti Arşivi belgeleri de incelenecektir.

KAYNAKÇA

-İngiliz Dışişleri arşivi belgeleri (FO-Confidential British Foreign Office political correspondence-World War I)

-ABD ulusal arşivi belgeleri (Inquiry documents: Special reports and studies 1917-1919, documents-Records of the department of state relating to internal affairs of Turkey, 1910-29 Political affairs)

-Başbakanlık Osmanlı Devleti Arşivi Belgeleri

-Howard, Harry N. The Partition of Turkey, A Diplomatic History (1913-1923), Oklahoma Üniveristesi Yayınları, Norman 1931.

- Friedman, İsaiah, Germany, Turkey, Zionism (1897-1918), Transaction Publishers, New Jersey 1998.

-Kayyali, Abdul-Wahab, Zionism and Imperialism: The Historical Origins, Journal of Palestine Studies, C:6, No.3 Bahar, 1977, s. 98-112.

- Anderson, M. S. , The Great Powers and the Near East (1774-1923), Erward Arnold Yayıncılık, London 1970.

- Erickson, Edward J., Dünya Savaş tarihi I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı 1914-1918, Cilt IV, çev. Sare Levin Atalay, Timaş Yayınları, İstanbul 2011.

-Öke, M.Kemal “The Otoman Empire, Zionism, and the Question of Palestine (1880 - 1908)”,International Journal of Middle East Studies, Vol. 14, No.3,1982, s.329-341 -Öke, Mim Kemal, Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1923), Kırmızı Kedi Yayınları, 2.Baskı, İstanbul 2013.

-Sokolow, Nahum, History of Zionism (1600-1918), C.1, Longman Yayınları, London 1918.

- Schneer, Jonathan,Balfour Deklarasyonu:Arap-İsrail çatışmasının kökenleri; çev. Ali Cevat Akkoyunlu ; ed. İ. Utku Kavasoğlu,: Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul 2012.

(12)

12

BRITISHASSISTANCEIN THE JUDAIZATIONOF PALESTINEREADIN THE DIARYOF SIR RONALD STORRS, THE BRITISH MILITARY GOVERNOR OF

JERUSALEM 1917-1920 Inaam Mahdi Ali AL-SALMAN*

Sir Ronald Storrs is one of the British middle class is learning at public schools and then attended the University of Cambridge studied literature Greek and Latin and Eastern languages (Arabic, Turkish, Persian).he had been employed in Egypt since 1904 and then became the eastern secretary of the British residency in Cairo in 1908. He work with the British high commissioner Mr. Kitchener (1911-1914), as he served as chancellor in the British residency in Cairo, after which he was sent to the Arabian Peninsula to contact Sharif Hussein Bin Ali in 1914 and then worked as assistant to the British high commissioner Henry McMahon (1914-1917) and then in Cairo military governor of Jerusalem in 1917-1920, during the first World war. After that the British army occupied Palestine, Sir Ronald was appointed governor of the city of Jerusalem, the days of the military administration and remained in office until after the start of the Civil Administration 1920. It was the position of his months is appointed governor of Cyprus from 1926 to1932. Carried Sir Ronald Storrs memorandums of many confessions about British Aligned full of Zionism and how it was to deceive the Arabs in Palestine and how Britain contributed Judaization of Palestine and the dissemination of Zionist ideas among Jews, Arabs, particularly the Palestinians are not immigrants, and how they treated the Arab Muslims and Christians treated unfairly, and is trying to Sir Ronald Storrs defend positions Britain in Palestine confirmation that Zionism was the biggest of the British administration and more powerful, but he admits more than once with the help of the British occupation government to expand Jewish immigration to Palestine and the Zionist Jews granting financial and administrative facilities and employed in government departments and other confessions and testimonies rarely found in the diary of British politicians. Storrs also blamed the British leaders their support for the Judaization of Palestine, especially General Allenby, who was the first to use the Hebrew language in government and municipal administration and others. This research aims to deliberately occupied the British administration Judaization of Palestine and restrictions on Arabs Statement (Muslims and Christians) to induce them to leave the country, lies the importance of research that relies mainly on the British governor himself notes.

*Prof. Dr.,University of Baghdad.

(13)

13

SHARIF HUSSEIN BIN ALI MOVEMENT 1916 AND SYKES–PICOT AGREEMENT Kefah Ahmed NAJAR*

Sharif Hussein Bin Ali movement played a major role in the success of Britain during World War I. This movement has led to the break up forty thousand fighters Osmani with their weapons and their equipment instead of having them in Palestine Square to be in front of the British Army, The Ottoman Empire was forced to distribution their fighters in the large Arab areas where the movement took place, an area estimated at a thousand kilometers, this has resulted in Britain's ability to occupy Iraq and Palestine. Since 1916 was the signing of the Sykes-Picot agreement for the distribution of the occupied Arab territories between the English and French During Sharif Hussein Bin Ali Movement, It was supposed to stop the movement after exposing the agreement by the Russians, But Sharif Hussein did not do so and continued insurgency. Varied opinions of Arab historians and focused on one question.

Was Sharif Hussein moronic been duped by Britain? Historians nationalists tried to find an excuse to Sharif Hussein through that question, Then they say deceived by the British. But it did not study a lot of historians correspondence that occurred between Sharif Hussein Bin Ali and Sir Henry McMahon, the British High Commissioner in Egypt, Or they deliberately overlooked. The truth is that that correspondence showed the intention of the British to divide the Arab countries.

There are several questions here:

Do Sharif Hussein was moronic as described by historian Anis Sayegh? Or he knows the English targets? Is content of the Convention appeared in the McMahon-Hussein Correspondence?

* Yrd. Doç. Dr.,University of Baghdad.

(14)

14

İNGİLİZ BELGELERİNE GÖRE ARAP İSYANI VE ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ (1908-1917)

İsmail KÖSE*

I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarındaki en geniş kapsamlı isyan teşebbüsü Arap İsyanı’dır ve isyan 37. paralelin güneyindeki Arap Yarımadası’nın oluşturduğu toprakların tamamını Osmanlı Devleti’nden kopartarak ya İngiliz, Fransız sömürgesi ya da bağlı devleti haline getirmiştir. Arap İsyanı İngiltere’nin aktif teşvik ve kışkırtmasıyla çıkmıştır ve isyan süreciyle ilgili İngiliz Belgelerinde önemli bilgiler mevcuttur. İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin Arap topraklarına ilgisi Yedi Yıl Savaşları (1756-1763) neticesinde Hindistan’ı işgalinden sonra başlamış, Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla (1869) söz konusu ilgi ivme kazanmıştır. İngiliz Hükümeti Mısır’ı ilhak ettikten (1882) sonra, Avrupa’nın en önemli kara gücü Almanya ile karşılaştığı rekabetin de etkisiyle Arap Yarımadası’nda etkinliğini artırmak için çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Arap Yarımadası’na yönelik yakın alakanın iki temel nedeni vardı: (a) Bölge üzerinde Mısır benzeri bir müstemleke idaresi kurarak batıda Hindistan’a ulaşım sağlayan Kızıldeniz’in, doğuda ise petrol bölgelerinin anahtarı konumundaki Basra körfezinin idaresini ele geçirmek; (b) Hindistan sömürgesindeki Müslümanların hac esnasında karşılaştıkları problemleri çözmek ve bu sayede Müslümanların desteğini kazanarak Hindistan’daki varlığını sorunsuz devam ettirebilmek. İngiltere’nin Arap Yarımadası’na yönelik faaliyetlerini kolaylaştırıcı üç temel unsur mevcuttu: (a) İttihat Terakki’nin uygulamaya koyduğu politikaların Türk olmayan tebaada yarattığı huzursuzluk ve Hıristiyan Araplar arasında başlayan Arap milliyetçiliğinin Müslüman Araplar arasında da taraftar bulmaya başlaması; (b) İttihat Terakki’nin güvenilmez, hırslı ve ihtiraslı bir kişiliğe sahip Şerif Hüseyin’i 1908 yılı Kasım ayında Paşalık payesi vererek Mekke Emirliği’ne getirmesi. Şerif Hüseyin ve oğulları isyan çalışmalarında İngiltere ile yakın işbirliği yapmıştır; (c) Osmanlı Devleti’nin Arap Yarımadası üzerindeki kontrolünün zayıflaması ve bu topraklardaki asayiş sorunlarının bile çözülmesinde yetersiz kalınması. Arap isyanı; Mekke Emiri Şerif Hüseyin ile İngiltere’nin Kahire Müstemleke İdaresi Yüksek Komiseri Henry McMahon arasındaki mektuplaşmalarla planlanmıştır. Söz konusu mektupların orijinalleri İngiliz arşivlerinde erişime açılmıştır. Arap Yarımada’sının kaderi ve haritası zikredilen mektuplarla çizilmiştir. 1915 yılında isyan tertip çalışmaları şekillendirilmiş ve 1916 yılı Haziran ayında isyan başlatılmıştır. İsyan planlamasının yapıldığı 1915 yılı, Osmanlı Devleti açısından bir ölüm kalım mücadelesi olan Çanakkale deniz ve kara savaşlarının yaşandığı yıldır. Bu çalışmada İngiltere ile Şerif Hüseyin’in Arap İsyanı’nı planlaması ve Arap Milliyetçiliğinin gelişimi ele alınacaktır.

* Yrd. Doç. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi.

(15)

15

KAYNAKÇA Arşiv Vesikaları

Arab Bulletin, No. 52, 54, 56, 57, 59, 62, 63, 64, 106, Hedjaz, Intelligence, May-September 1917.

Archive Editions, Records of the Hijaz 1798-1925, Vol 7, 1910-1918, (ed. A. L. P. Burdett), London, 1996.

Telif Eserler

Akdevelioğlu, Atay, ve Kürkçüoğlu, Ömer, “Orta Doğu’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası, C.

I: 1919-1980, 16. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011. s. 615-652.

Alkan, Mecmettin, Selanik İstanbul’a Karşı, 31 Mart Vakası ve II. Abdülhamit’in Tahttan İndirilmesi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011.

Ataöv, Türkkaya, Mavi Kitaba Yanıt, 4. Baskı, İleri Yayınları, İstanbul, 2006.

Baldry, John, “British Naval Operations aganist Turkish Yaman 1914-1919”, Arabica, T. 25, Fasc. 2, Haziran 1978. s. 148-197.

Best, Antony, et al., International History of The Twentieth Century And Beyond, 2. Baskı, Routledge, Londra ve Newyork, 2008.

Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Sina-Filistin Cephesi, Harbin Başlangıcı’ndan İkinci Gazze Muharebeleri Sonuna Kadar, IV. Cilt 1. Kısım, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Yayınları, S: 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1979.

Cemal Paşa, Hatıralar, Haz. Alpay Kabacalı, 5. Baskı, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2010.

Checkel, Jeffry, “The Constructivist Turn in International Relations Theory,” World Politics, C. 50, S. 2. s. 324-348.

Davişa, Adid, Arap Milliyetçiliği - Zaferden Umutsuzluğa, (çev. Lüfi Yalçın), Literatür Yayıncılık, 2004.

Fırat, Melek, ve Kürkçüoğlu, Ömer, “Ortadoğu’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası, 1919-1980, C. I, (ed. Baskın Oran), 16. Baskı, İstanbul, 2011. s. 615-635.

Kral Abdullah, Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik, 9. Baskı, (Çev. Halit Özkan), Klasik Yayınları, İstanbul, 2013.

(16)

16

ALMAN BELGELERİNE GÖRE CEMAL PAŞA'NIN OSMANLI ARAP POLİTİKASINDAKİ ROLÜ(ŞUBAT 1917)

Sezen KILIÇ*

Said Halim Paşa’nın İttihat ve Terakki ile baş gösteren görüş ayrılıkları nedeniyle istifa etmesinin ardından Talat Paşa, 4 Şubat 1917’de sadrazamlığa atanmıştır. Talat Paşa’nın iktidara gelmesiyle birlikte Osmanlı Devleti’nin Araplara yönelik politikasında ciddi anlamda bir dönüşüm yaşandığının emareleri görülmeye başlanınca İstanbul Alman Büyükelçiliği bazı Osmanlı devlet adamları ve Suriye Alman Askeri Ataşesi’nin konuyla ilgili görüşlerini almış ve bu dönüşümün gerçekleştirilmesinde Suriye’deki IV. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın nasıl bir rol oynayacağı konusunda değerlendirmede bulunmuştur. Alman Büyükelçiliği bu değerlendirmesini 20 Şubat 1917 tarihinde Alman Dışişleri Bakanlığı’na bir rapor şeklinde iletmiştir. Alman Askeri Arşivinde yer alan söz konusu rapordaki değerlendirmeler araştırmamızın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Raporda bir yandan Cemal Paşa’nın IV. Ordu Komutanlığı süresince Suriye’de nasıl bir otorite sağladığı ve bu otoritenin Araplar üzerinde ve Çanakkale Savaşları sırasındaki etkisi irdelenmiş, diğer bir yandan ise Suriye’deki başarısızlıkları ve İngilizlerin bu başarısızlıklardaki rolü sorgulanmış; Osmanlı Devleti’nin Suriye politikasının Cemal Paşa’yla özdeşleştirilmesinin gerekçesi ile birlikte Aralık 1916’da İstanbul’u ziyareti esnasında Enver Paşa’dan ne tür isteklerde bulunduğu açıklanmıştır. Aynı raporda Talat Paşa Kabinesinin Osmanlı Arap politikasındaki dönüşümün gerekçelerinin neler olduğuna dair bilgiler aktarılmış ve yeni Arap politikasının Suriye Komutanı Cemal Paşa’ya emanet edilip edilemeyeceği tartışılmıştır. Bununla birlikte Cemal Paşa’nın IV. Ordu Komutanlığı görevinden azledilmesinin yaratabileceği sorunlar, Enver Paşa açısından Cemal Paşa’nın önemi ve onun yerine bir Alman subayının niçin görev alamayacağı izah edilmiş, ardından da Ali Başhamba Bey’in ve Suriye Alman Askeri Ataşesinin Cemal Paşa ile ilgili kanaatleri ve son olarak da Arapların takdir ve güvenini kazanmış bulunan II. Ordu Komutanı İzzet Paşa’nın IV. Ordu Komutanlığına aday gösterilmesinin gerekçesi ve bu göreve getirilmesine İttihat ve Terakkinin niçin karşı çıktığı anlatılmıştır.

Araştırmamızda yukarıdaki raporda verilen cevapların gerçeklerle ne derece örtüştüğü ortaya konulmaya ve bu suretle Türk-Alman ilişkileri tarihine katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.

KAYNAKÇA

1- Alman Askeri Arşiv Belgeleri (Bundesarchiv RM 2 / 2003),

2-Arslan, Emir Şekip (2005). Ölüme Giden Üç Osmanlı. İstanbul: Çatı Kitapları.

3-Aydemir, Şevket Süreyya (1970). Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa I. II. III. Cilt.

İstanbul: Remzi Kitapevi.

* Dr., Avrasya Üniversitesi.

(17)

17

4-Cengiz, Halil Erdoğan (1991). Enver Paşa’nın Hatıraları (1881-1908). İstanbul: İletişim Yayıncılık.

5-Ege, Abidin (2011). Çanakkale, Irak ve İran Cephelerimizden Harp Günlükleri. İstanbul: İş Bankası Yayınları.

6-Köseoğlu, Nevzat (2008). Şehit Enver Paşa. İstanbul: Ötüken Yayınları.

7-Neulen, Hans Werner (2002). Feldgrau in Jerusalem. München: Universitas.

8-Orbay, Rauf (2003). Siyasi Hatıralar. İstanbul: Örgün Yayınevi.

9-Ortaylı, İlberli (2002). Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu. İstanbul: İletişim Yayınları.

10-Papen, Franz von (1952). Der Wahrheit eine Gasse. München: Paul List Verlag.

11-Sabis, Ali İhsan (1990). Harp Hatıralarım Birinci Cihan Harbi I. II. Cilt. İstanbul: Nehir Yayınları.

(18)

18

CENTO THE FORGOTTEN ALLIANCE (1959-1979) Behçet Kemal YEŞİLBURSA*

This paper sets out to explore the formation of the Central Treaty Organisation (CENTO), 1959-1979. It seeks to determine the aims with which CENTO was established, its failings, and the struggle that was undertaken against it by hostile countries. It examines the events surrounding the formation, development and collapse of CENTO, and Anglo- American attempts to contain the Soviet Union in the Middle East. It also deals with British and American post-war defence policies in the Middle East and their collective defence projects in the region, such as the Middle East Command, the Northern Tier and Baghdad Pact, which led to CENTO. In addition, it looks at the policies of the local members of CENTO and the organisation’s internal structure. It poses questions of how the members of

CENTO perceived the question of the Middle East defence, what their basic aims were, and what problems they faced while trying to achieve these aims and implementing their chosen solutions.

CENTO had its genesis in the Pact of Mutual Cooperation singed by Turkey and Iraq in Baghdad on 24 February 1955. Britain joined the Baghdad Pact on 5 April 1955, followed by Pakistan on 23 September and Iran on 3 November of the same year. The United States strongly supported the creation of the Pact although, for purely technical reasons of budgeting procedures, it never took up formal membership. On 14 July 1958 there was a military coup in Iraq, led by Brigadier Kassem, in which King Faisal, the Crown Prince, and the Prime Minister, Nuri Said, were all murdered. The new military regime in Iraq did not immediately withdraw from membership, but it took no further part in the work of the alliance. For the Baghdad Pact as a whole, the result was serious but not fatal. In October 1958 the Pact headquarters was moved from Baghdad to Ankara. On 24 March 1959 Kassem withdrew Iraq from the alliance and on 19 August 1959, it was announced in Ankara that the name was changed from the “Baghdad Pact” to the “Central Treaty Organisation”, abbreviated CENTO.

The membership remained unchanged, namely Turkey, Iran, Pakistan and Britain, with the US as a full participant. Nevertheless CENTO survived until 1979. After the Islamic revolution of 1979, claiming that “it only protected interests of the imperialist states”, Iran withdrew from CENTO on 11 March; followed by Pakistan on 12 March, because it believed that “the organisation was not able to protect Pakistan’s security”; and the following day Turkey proclaimed that “CENTO had in effect lost its function in the region”.

* Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi.

(19)

19

The history of CENTO has not so far been extensively researched and, as a result, the formation of CENTO and its overall aims are still surrounded by controversy. There are no comprehensive studies on the subject, though general information is given in a number of scholarly works. This paper is based upon a range of primary and secondary sources. Much of material for this study was gathered from the National Archives, the United Kingdom.

KAYNAKÇA

This paper is based upon a range of primary and secondary sources. Much of material for this study was gathered from the National Archives, the United Kingdom. All references to sources prefixed by FO and FCO refer to documents held at the UK National Archives, formerly the Public Record Office (PRO). The following files have been consulted: FO371, FCO8, FCO11, CAB, and DEFE. Also

Documents on British Foreign Policy, Documents on International Affairs, Keesing’s Comtemporary Archives Yearbook of the United Nations Ayın Tarihi.

Behçet Kemal Yeşilbursa, Baghdad Pact: Anglo-American Defence Policies in the Middle East, Frank Cass, London 2005.

Ömer Osman Umar, Bağdat Paktı, ATAM Yayınları, Ankara 2013.

Cihat Göktepe, British Foreign Policy Towards Turkey, 1959-1965, Frank Cass, London 2003.

Ömer Kürkçüoğlu, Türkiye’nin Arap Orta Doğusu’na Karşı Politikası, 1945-1970, Ankara 1972.Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Orta Doğu, 1945-1958, İstanbul 1997.

İsmail Soysal, “1955 Bağdat Paktı”, Belleten, CLV, Ankara 1991.

(20)

20

SOVIET PLANSABOUT BLACK SEA (TURKISH) STRAITS AFTER WORLD WAR II

Ziyad EMRAHOV*

Some plans is researched in the article which drawn by Soviet Union about Black Sea Straits in August and September, 1946. Researches show that Soviet Union was following passing to the multi-parties system in Turkey closely and looked at this like possible way to change “undesirable” power and to organize “amicable” government in Turkey. The note of Ministry of Foreign Affairs of USSR connection with “Montreux treaty about Black Sea Straits” was given to the Turkish Government on August 7, 1946, after a day organized R.Peker government. It was stated: “The events happened during the last war showed clearly that the rules of conducted of Black Sea Straits were not possible to the security of Black Sea states which determined by the treaty of Montex Convention on Straits signed in 1936 and were not provided the acts which used hostility against Black Sea states.” Then some facts on the passing of military ships of Black Sea states from Straits to Black Sea were enumarated in the note. The main aim of enumarating of these facts was to substantiate Montreux convention for reliable security system and to remember to Turkey’s responsibility for this conditon.

From this point of view Soviet government offered new rules for conduct of Straits.

All of these are researched in the paper on the basis of the documents of Archives of Foreign Policy of Russian Federation by the author.

KAYNAKÇA

AF. PRF (Documents of Archives of Foreign Policy of Russian Federation)

* Doç. Dr., Bakü Devlet Üniversitesi.

(21)

21

SYKES-PICOT’YA KARŞI SADABAT PAKTI Hilmi BENGİ*

Birinci Dünya Savaşı İngiltere’ye petrol bölgesi Ortadoğu’yu ele geçirmek için dönük politikaları uygulama imkanı sağlamış bunu sağlamak için her yolu denemiştir. İngilizlerin Rusların da bilgisi dahilinde Fransızlarla 9-16 Mayıs 1916 tarihlerinde varılan mutabakat çerçevesinde imzalanan gizli anlaşma sadece Osmanlı Devletinin parçalanması emellerini ortaya çıkarmakla kalmamış bugün çatışmalar bölgesi haline gelen Ortadoğu’nun sınırlarını çizen bir anlaşma olmuştur. Fransa tarafından François Georges Picot, İngiltere tarafından Sir Mark Sykes’ın imza koymaları sebebiyle iki imzacının soyadları ile anılan anlaşma Ortadoğu’nun siyasi ve coğrafi bölünmüşlüğüne zemin hazırlamakla kalmamış, cetvelle cizilen sınırlarla etnik grupları, aileleri parçalamış, bölgeye ayrımcılık tohumları ekmiştir.

Birinci Dünya Savaşından ağır yenilgi ile çıkan Türkiye, milli mücadeleden sonra da Ortadoğu’da çizilen senaryoyu bozacak bir güce ulaşamamış Lozan sonrasında isyanlar, kışkırtmalar dahil her yolu deneyen İngilizlerin belirlediği sınırları kabul etmek durumunda kalmıştır.

Yeni Türk devletinin Sykes Picot ile ekilen Ortadoğu’daki ayrılık tohumlarına karşı ilk ciddi birlik çabası Sadabat Paktı’dır. Türkiye’nin yanı sıra Afganistan, İran ve Irak’ın iştiraki ile 8 Temmuz 1937’de imzalanan Sadabat Paktı, daha çok İtalya’nın yayılmacı politikalarına karşı bir savunma bloğu oluşturma düşüncesinin sonucu imzalanmış bir anlaşma olarak değerlendirilse de kanaatimizce bu anlaşma bölgede dostluk, barış ve istikrarı sağlamaya dönük bir çabanın ürünüdür. Nitekim anlaşmanın iç tehditlere karşı işbirliğini öngören 7.

Maddesi, İngilizlerin etnik gruplara yönelik kışkırtmalarına karşı bir savunma mekanizması geliştirmektedir.

Ortadoğu’daki istikrarsızlığı gidermeye karşı ilk ciddi çabayı gündeme getirmeye çalışan bu çalışma, arşiv belgeleri, uluslararası belgeler, konu ile ilgili basında çıkan haber ve makaleler ile daha önce yapılmış bilimsel çalışmalar ışığında hazırlanacaktır.

KAYNAKÇA Arşiv Belgeleri

Uluslararası Anlaşmalar

AKŞİN, Abdülahad, Atatürk’ün Dış Politika ilkeleri ve Diplomasisi, İnkılap ve Aka, İstanbul, 1966

* Dr., TOBB Üniversitesi.

(22)

22

BAYUR, Yusuf Hikmet, Türkiye Devletinin Dış Siyasası, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1973.

BENGİ, Hilmi, Türkiye’nin Ortadoğu’ya Açılması ve Sadabat Paktı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, AÜ Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1987.

GÖNLÜBOL Mehmet, SAR, Cem, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 197.

KÜRKÇÜOĞLU, Ömer, Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1926), Ankara, 1978.

SOYSAL, İsmail, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983.

KÖNİ, Hasan, “1923-1938 Döneminde Türk-Arap İlişkileri- Karar Verme Analizi”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, S. 289, Ocak-Mart 1984.

NADİ, Yunus, Sadabat Paktı, Cumhuriyet, 14 Temmuz 1937,

SADAK, Necmettin, Dörtlü Şark Andlaşması, Akşam, 6 Temmuz 1937.

TBMM Zabıt Ceridesi, C XIX, XX, XXI, 1937-1938.

ÜLMAN, Haluk, “Türk Dış Politikasına Yön Veren Etkenler (1923-1968)”, SBF Dergisi, C.XXIII, S.3, Ankara, 1968.

ÜNALP, Rezzan, Türk Basınında Sadabat Paktı, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı, C.X, İstanbul, 1999.

(23)

23

ARAP AYAKLANMALARININ GÖLGESİNDE TÜRKİYE-NATO İLİŞKİLERİ:

NATO’NUN DEĞİŞEN GÜVENLİK GÜNDEMİ VE ORTADOĞU İsmail Erkam SULA*

Soğuk Savaş sırasında Sovyet tehdidine karşı savunma algısıyla kurulmuş olan NATO’nun işlevi ve performansı, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın bitmesi ile birlikte ciddi eleştirilere konu olmuştur. 90’lı yıllardan itibaren çeşitli dönemlerde örgütün gerekliliği hem akademik hem siyasi çevrelerde tartışılmış, Sovyet tehdidinin ortadan kalkması ile örgütün işlevinin ne olacağı örgüt açısından ve örgütün devamlılığını isteyen çevreler açısından yüksek önem arzeden bir konu haline gelmiştir. Hem akademik hem siyasi çevrelerde önemini sürdüren bu durum, sunmuş olduğumuz bu çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır.

Çalışma, Soğuk Savaş’ın ardından ortaya çıkan stratejik çevreyi gözlemleyen NATO’nun, devamlılığını sağlamak için kendi rolünü yeniden gözden geçirdiğini ve

‘güvenlik kimliği’ ile ‘savunma amaçları’ nı değiştirdiğini iddia etmektedir. Bu minvalde, çalışmada NATO’nun Soğuk Savaş sonrası güvenlik tanımlamasındaki genişleme, örgüt tarafından yaklaşık 10 yılda bir yayınlanmış olan “stratejik konsept”ler içerik analizi yöntemi ile incelenmektedir. Çalışmanın ilk kısmında, stratejik konseptlere her on yılda bir daha geniş bir güvenlik tanımı ile daha çok sayıda ‘tehdit’ eklendiği gözlemlenmekte ve NATO’nun Soğuk Savaş sonrası meşruiyetini bu tanımları genişletmek suretiyle sağladığı iddia edilmektedir. İçerik analizi sonucunda ortaya çıkan ve çalışmanın bu iddiasını destekleyen önemli saptamalardan birisi Soğuk Savaş sonrasında örgütün sadece bünyesine yeni üyeler almakla kalmayıp; demokrasi, insani yardım, silahsızlanma, organize suçlarla mücadele ve yasadışı göç ile mücadele gibi konuları da güvenlik tanımlaması ve tehdit algısı içerisine dâhil etmiş olmasıdır.

Çalışmanın ikinci kısmında, örgütün bu genişlemeyi nasıl idare ettiği incelenip, güvenlik tanımı ve tehditlerdeki genişlemenin örgütün geleceği üzerine muhtemel etkileri değerlendirilmektedir. Genişleyen güvenlik tanımı içerisine insani müdahale, yasadışı göç, terör ile mücadele gibi kavramları da dâhil etmiş olan NATO’nun, çeşitli çevrelerce Arap Ayaklanmaları (yahut Baharı) olarak adlandırılmış olan süreçteki performansı değerlendirilmekte ve bu performansın başarıları ve başarısızlıkları etraflıca açıklanmaktadır.

Çalışmanın son kısmında ise örgütün geçmişi ve bugünü üzerine çeşitli tespitler yapılmakta ve Türkiye-NATO ilişkilerinin muhtemel geleceği hakkında öngörü ve önerilerde bulunulmaktadır. Bu bağlamda, ilk olarak NATO’nun Soğuk Savaş sonrası devamlılığını güvenlik tanımını değiştirmek ve geliştirmek suretiyle meşrulaştırdığı iddia edilmektedir.

Ancak, örgütün bu genişleyen güvenlik tanımına ne kadar uyduğu dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Arap ayaklanmaları da örgütün meşruiyeti

* Araş. Gör., Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi.

(24)

24

açısından önemli bir deneme/test olgusu oluşturmaktadır. Çalışma, bu konuda NATO’nun gösterdiği performansı değerlendirilmekte, özellikle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu çeşitli sorun ve konularda çok da başarılı bir performans sergilenmediğini iddia etmektedir. Çalışma bulgularının analizinden çıkan en genel sonuç, NATO’nun genişlettiği güvenlik çerçevesinin idare edilebilir düzeylerin ötesine geçmesinin örgütün işlevini krize sokma potansiyeline sahip olduğu ve bu durumun Özellikle Ortadoğu kıskacında Rusya ile Türkiye arasında sıkışan örgütün geleceğine yönelik ciddi eleştirilere konu olabileceği yönündedir.

KAYNAKÇA

Aradau, Claudia and Rens Van Munster. 2007. “Governing Terrorism Through Risk: Taking Precautions, (un)Knowing the Future.” European Journal of International Relations 13(1): 89- 115.

Bilgin, Pınar. 2003. “Individual and Societal Dimensions of Security.” International Studies Review 5: 203-22.

Bilgin, Pınar. 2002. “Beyond Statism in Security Studies? Human Agency and Security in the Middle East.” The Review of International Affairs 2(1): 100-18.

Bilgin, Pınar, Ken Booth, and Richard Wyn Jones. 1998. “Security Studies: The Next Stage?.” Nacao e Defesa 84(2):131-57.

Bigo, Didier and Anastassia Tsoukala, ed. 2008. Terror, Insecurity and Liberty: Illiberal practices of liberal regimes after 9/11. New York: Routledge.

Bigo, Didier and Elspeth Guild. Eds. 2005. Controlling Frontiers: Free Movement Into and Within Europe. Aldershot: Ashgate.

Booth, Ken. 1991. “Security and Emancipation.” Review of International Studies 17(4): 313–

26.

Boulding, Kenneth. 1978. Stable Peace. Austin: University of Texas Press.

Buzan, Barry and Ole Waever. 2007. “After the Return to Theory: The Past, Present and Future of Security Studies.” In Contemporary Security Studies, edited by Alan Collins, 383- 403. Oxford: Oxford UP.

Buzan, Barry and Lene Hansen. 2009. The Evolution Of International Security Studies. New York: Cambridge University Press.

Buzan, Barry, Jaap de Wilde, and Ole Wæver. 1998. Security: A New Framework for Analysis. Boulder CO: Lynne Rienner.

Buzan, Barry. 1992. “Environment as a Security Issue.” In Geopolitical Perspectives on Environmental Security, edited by Paul Painchaud, 1-28. Quebec: The Studies and Research Center on Environmental Policies, Universite Laval.

Buzan, Barry. 1991. People, States and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post-Cold War Era. New York: Harvester Wheatsheaf.

Galtung, Johan. 1969. “Violence, Peace, and Peace Research.” Journal of Peace Research 6(3): 167-91.

(25)

25

Gray, Colin. 1992. “New Directions for Strategic Studies? How Can Theory Help Practice?.”

Security Studies 1(4): 610-35.

Hammerstadt, Anne. 2000. “Whose Security: UNHCR, Refugee Protection and the State Security After the Cold War.” Security Dialogue 31(4): 391- 403.

Huysmans, Jef. 2006. The Politics of Insecurity. London: Routledge.

Krause, Keith and Michael Williams. 1996. “Broadening the agenda of security studies:

Politics and Methods.” Mershon International Studies Review 40(2): 229-54.

Klein, Bradley S. 1990. “How the West was One: Representational Politics of NATO.”

International Studies Quarterly 34(3) Special Issue: Speaking the Language of Exile:

Dissidence in International Studies: 311-25.

McFarlane, Neil S. and Thomas G. Weiss. 1994. “The United Nations, regional organizations and human security: building theory in Central America.” Third World Quarterly 15(2): 227- 95.

McSweeney, Bill. 1999. Security, Identity and Interests. Cambridge: Cambridge University Press.

Mearsheimer, John J. 1990. “Back to the Future: Instability in Europe after the Cold War.”

International Security 15(1): 5-56.

North Atlantic Treaty Organization (NATO). 2012. “Strategic Concepts.” Accessed May 12th. http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_56626.htm.

North Atlantic Treaty Organization (NATO). 2010. “NATOs New Strategic Concept.”

Accessed May 12th, 2012. http://www.nato.int/strategic-concept/index.html.

North Atlantic Treaty Organization (NATO). 1999. “The Alliance’s Strategic Concept.”

Accessed May 12th, 2012. http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_27433.htm.

North Atlantic Treaty Organization (NATO). 1991. “The Alliance’s New Strategic Concept.”

Accessed May 12th, 2012. http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_23847.htm.

North Atlantic Treaty Organization (NATO). 1949. “The North Atlantic Treaty.” Accessed May 12th, 2012. http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_17120.htm.

Pettman, Ralph. 2005. “Human Security as Global Security: Reconceptualising Strategic Studies.” Cambridge Review of International Affairs 18(1): 137-50.

Risse-Kappen, Thomas. 1996. “Collective Identity in a Democratic Community: The Case of NATO.” In The Culture of National Security, edited by Peter J. Katzenstein, 357-99. NY:

Columbia University Press.

Shaw, Martin. 1993. “There Is No Such Thing as Society: Beyond Individualism and Statism in International Security Studies.” Review of International Studies 19(2): 159–75.

Thomas, Caroline. 2001. “Global Governance, Development and human security: Exploring the links.” Third World Quarterly 22(2): 159-75.

(26)

26

Waever, Ole. 2004. “Aberystwyth, Paris, Copenhagen: New 'Schools' in Security Theory and their Origins between Core and Periphery.” Paper presented at the annual meeting of the International Studies Association, Montreal, Canada, March 17-20.

Wæver, Ole. 1995. “Securitisation and Desecuritisation.” In On Security, edited by Ronnie D.

Lipschutz, 46-86. New York: Columbia University Press.

Walt, Stephan. 1991. “The Renaissance of Security Studies.” International Studies Quarterly 35(2): 211-39.

Wheeler, Nicholas J. 1996. “Guardian Angel or Global Gangster: a Review of the Ethical Claims of International Society.” Political Studies 44(1): 123–35.

Williams Michael C. and Iver B. Neumann. 2000. “From Alliance to Security Community:

NATO, Russia, and the Power of Identity.” Millennium - Journal of International Studies 29(2): 357-87.

(27)

27

I.DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE EMPERYAL GÜÇLERİN MEZHEPSEL POLİTİKALARIVE NUSAYRİLER

H.Mustafa ERAVCI*

XIX. Asrın başından itibaren iç ve dış faktörlere bağlı olarak, Suriye’de özellikle Fransa, Rusya, İngiltere ve Amerika destekli misyoner faaliyetleri arttı. Her bir devlete bağlı yabancı okullar misyonerlik faaliyetlerin odağı hem de Arap milliyetçiliği ile mezhepsel hizipçiliğin fikri alt yapısını sağlayan kurumlar halini aldı. Özellikle Nusayrilikteki teslis ve şarap kültürüne dayalı olarak Amerikan ve İngiliz misyonerleri Nusayrileri Protestan mezhebine sokuyorlardı. Ortaya çıkan mezkûr yönetimsel, kültürel ve dini ve mezhepsel kopmalara karşı devlet çok yönlü programlar geliştirmiş ise de (Örneğin Suriye valisi Mithat Paşa Alman modeli ve II. Abdülhamid ise İslamcı politikalar çerçevesinde) bu tedbirler sınırlı oranda kabul görmüş, özellikle Emperyal güçlerin desteği ile 20. Asrın başında Nusayrilerin bölgedeki İsmaili, Dürzi gibi cemaatler yanında önemli bir güç parametresi olarak kendilerini gösterdikleri anlaşılıyor.

II. Meşrutiyet’in ilanının ardından İttihat ve Terakki yönetiminin izlediği politikalar, Suriye’de etnik ve mezhepsel hizipçiliğin iç içe geçtiği ve biri birini beslediği bir muhalefetin gelişmesine zemin hazırlamıştır. I. Dünya savaşı sırasında Osmanlı devletinin askeri yönden önemli bir harekât merkezi olan Suriye, Mısır’da bulunan İngiliz askeri güçlerinin başlıca hedefi olmuştur. Bölgeye vali aynı zamanda Şam’da konuşlandırılmış olan Osmanlı IV. Ordu komutanı olarak atanan Cemal Paşa bazı Arap liderlerinin İngilizler ve Fransızlarla işbirliği içinde olduğunu gerekçe göstererek oldukça sert politika izlemiştir. Lawrence, bu süreçte Cemal Paşanın politikalarını anlatırken bölgedeki hizipçiliğin geldiği boyutu şu şekilde ortaya koymaktadır: “Suriye’deki tüm sınıfları koşulları ve inançları birleştirerek ortak bir sefaletin ve korkunun baskısı altına almıştı. Böylelikle de planlı bir isyanı mümkün hale getirmişti.”

Ancak sonraki gelişmeler Cemal Paşa’nın kaygılarında son derece haklı olduğunu göstermiştir. Nitekim bu hizipçilik zemini üzerinden İngilizler Şerif Hüseyin ile anlaşarak Türklere karşı ayaklanma başlattığını ilan edecektir. Böylece 1918’de Hicaz’da konuşlandırılan bir Arap ordusunun desteğiyle taarruz harekâtında bulunan İngiliz birlikleri bölgeyi işgal etmiştir. Savaş sırasında İngilizlerden bağımsızlık sözü almış olan Arap önderlerin Şam’da topladığı Suriye kongresi Faysal’ın Filistin’i de içine alan birleşik Suriye’nin kralı ilan etmesine rağmen İtilaf Devletleri San Remo Konferansında Sykes-Picot anlaşması çerçevesinde Filistin’i İngiliz, Suriye ve Lübnan’ı da ayrı ayrı Fransız manda yönetimine bıraktı. Fransızlar burada mezhep temelli yönetim yapısını güçlendirerek burada bir Alevi devletinin temellerini attılar. İşte bu çalışma da I. Dünya savaşı sürecinde Nusayrilerle Emperyal güçler arasındaki ilişki ağı ortaya konmaya çalışılacaktır.

*Prof. Dr., Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi.

(28)

28

KAYNAKÇA Times Gazetesi, Osmanlı Arşiv Belgeleri, İnceleme Eserler.

SYKES-PICOT AGREEMENT AND THE PROBLEM OF IRAQI IDENTITY DURING THE FOUNDING PERIOD (1916-1933)

Abdulwahid Mahmoud AL-QAYSI*

The paper is an attempt to deal with one of important problems of Iraqi nation and identity as a product of colonial bargaining during the first world war which Sykes-Picot agreement, signed at May 16,1916, was one of its productions. This agreement had determined the future of Turkey, and Arab world by its division among colonial powers:

Great Britain, France and Russia. But this deal had exposed to the public by its publishing in Izvestia and Pravda after 1917 revolution in Russia at November 23,and the Guardian in Great Britain at November 26,1917.

The Agreement had determined the fate of Iraq and other Arab regions by its division between the two western colonial powers: Great Britain and France. Iraq became under the British domination after the British invasion(1914-1918), and its mandate(1920-1932). During this founding period of the rise of Iraqi national government(1921-1933),Iraq had suffered of Identity problem, and the western historiography regarded Iraq as "Artificial Nation", as other nations in the Middle East.

The paper will try, according to Iraqi and western sources, the problem of Iraqi nation and identity after the application of Sykes-Picot concept on Iraq. During this founding period of King Faisal reign, Iraq had confronted many difficulties threaten its existence. The main question of the paper is that whether Iraqi nation and Identity was a result of Sykes-Picot?

The paper will answer of the question according to analysis of Iraqi history during the period of application of Sykes-Picot agreement. In addition to studying of its impact on Iraqi-Turkish relations, which had influenced by the colonial pressures of great Britain.

*Prof. Dr., University of Baghdad.

(29)

29

SYKES-PICOT AGREEMENT IN EARLY IRAQI NEWSPAPERS (1916-1958)

Tawfeeq Yasin AL-SAMARAIE*

Sykes-Picot Agreement was one of the arrangements of Allied powers during the first world war, particularly Great Britain, France and Russia. The agreement defined their proposed spheres of influence and control in Southwestern Asia. The agreement was based on the premise that the Triple Entente succeed in defeating the Ottoman Empire during World War I. The negotiation of the treaty occurred between November 1915 and March 1916 and was signed on 16 May 1916.

This paper will follow the reflections of the agreement in early Iraqi newspapers and its impact on the intellectual elites during the war and the rise of monarchy in Iraq. The paper will cover the Iraqi newspapers during the Monarchy(1921-1958). Iraqi intellectual elites through their essays and news columns had indicated to the dangers of Sykes-Picot on the future of Iraq and Arab world. The paper will cover the newspapers of Azzamn, Alhuria, Alyaqdha, Albilad, Alakhbar, Alawqat Albaghdadia.

Through this paper, we can understand the perception of Iraqi public of this agreement and the relationship of Iraqi monarchy with great Britain. It is an attempt to follow the local reflections of this colonial agreement in Iraq and Arab region.

*Prof. Dr., University of Samara.

(30)

30

I. DÜNYA SAVAŞI’NDA YEMEN’DE OSMANLI-İNGİLİZ MÜCADELESİ VE MARC SYKES’İN YEMEN’DEN GÖNDERDİĞİ RAPOR

Yahya YEŞİLYURT*

Ortadoğu, hali hazırda sınırları değişmekte ve Batılı düşünürler tarafından adlandırılan bir coğrafyadır. Bu coğrafyada bugün yaşananların temelinde tarihî arka planının yattığı su götürmez bir gerçekliktir. Dolayısıyla çağdaş Ortadoğu’da yaşananları anlamlandırmanın en temel başvuru noktasını tarihsel olgular oluşturmaktadır. Yemen de Osmanlı Devleti ile Batılı devletlerarasında mücadele sahnesi olmuş, Ortadoğu’nun kadim devletlerinden birisidir.

Yemen’de Türklerin varlığı daha eskilere dayandırılsa bile Yemen’in son 400 yılının Osmanlı Devleti’yle iç içe yaşandığı bilinmektedir. Özellikle de 1871 ve sonrası, bu iç içe geçmişliğin dönüm noktalarından birini oluşturmaktadır. Çünkü 1839’da hukuken Osmanlı toprağı olan Yemen’den toprak koparan İngiltere, bu coğrafyada Osmanlı Devleti ile 1914 yaptığı sınır antlaşmasıyla komşu devlet olmuştur. Nitekim I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, Yemen’deki nüfuz mücadelesi zirve noktasına ulaşmıştır. Savaşın getirdiği dinamizmle ve yerel halkın verdiği destekle İngiltere’ye karşı başarılı kara harekâtı yapan Osmanlı-Türk birlikleri, Yemen’de İngiliz varlığını büyük tehlikeye sokmuştur. Bu tehlikeli ilerleyiş, İngiltere tarafından ciddiye alınmış ve bölgeye çok başarılı diplomatlarını göndererek alınacak tedbirleri düşünmeye başlamıştır. Marc Sykes, I. Dünya Savaşı esnasında, 1915’te Yemen’de bulunmuş ve üst makamlarına gönderdiği raporla dikkatleri Yemen çekmeyi başarmıştır. Bu çalışmada, Yemen cephesinde yaşanan gelişmeler, askerî arşiv belgeleri ve Sykes’in gönderdiği raporla birlikte ele alınacaktır.

KAYNAKÇA

T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İradeler ve Hariciye Siyasi evrakları.

T.C. Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, Birinci Dünya Harbi ilgili dosyalar.

The National Archives, Foreign Office ilgili dosya.

*Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi.

(31)

31

SYKES- PİCOT ANLAŞMASI ÇERÇEVESİNDE MODERN ORTADOĞU'NUN OLUŞUMU

Ömer Osman UMAR*-Turgay MURAT**

İngiltere ve Fransa 19. Yüzyıldan itibaren Ortadoğu üzerindeki emellerini gerçekleştirmek amacıyla bölgede Osmanlı Devleti aleyhine birtakım faaliyetler yürütmüşlerdir. Bu faaliyetlerin yürütülmesinde yabancı okulları, misyonerleri ve ticari kuruluşları araç olarak kullanmışlardır. Bölgede bazı etnik ve dini unsurları da kullanarak nüfuz oluşturmaya çalışmışlardır.

Fransız ihtilali sonrası yeniden ortaya çıkan milliyetçilik fikrinden Osmanlı Devleti bünyesinde bulunan diğer etnik gruplar gibi Araplar da etkilenmeye başlamıştır. İngiltere ve Fransa milliyetçilik fikrinin kendi sömürgelerinde yayılmasına izin vermezken Osmanlı Devleti’nde ise bu fikrin yayılmasını üstlenmişlerdir. İngiltere, Şerif Hüseyin ile bağlantı kurarak Osmanlı aleyhine isyan etmesi için onu kışkırtmış ve kendisine büyük bir Arap İmparatorluğu kurmak vaadinde bulunmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışı Araplar ve İngiltere ile Fransa için bir fırsat olmuştur.

Şerif Hüseyin ile Mısır Yüksek Komiseri McMahon arasında 1915 yılında kurulacak olan Arap İmparatorluğunun sınırları ile ilgili birtakım pazarlıkları içeren yazışmalar başlamıştır. İngiltere ve Fransa bir taraftan Araplara Osmanlı toprakları üzerinde vaadde bulunurken diğer taraftan ise İngiliz temsilcisi Sykes ve Fransız temsilci diplomatı Picot bir araya gelerek Osmanlı hâkimiyeti altındaki Arap topraklarını aralarında paylaşmışlardır. Şerif Hüseyin ve Arap milliyetçileri ise bundan habersizdiler. Rusya’da 1917 Bolşevik İhtilali sonrası bu gizli anlaşma açıklanınca Şerif Hüseyin geri adım atmamıştır.

Biz bu tebliğimizle İngiltere ve Fransa’nın Sykes-Picot Anlaşması öncesi Araplarla pazarlıkları, vaadleri ve Syke-Picot Anlaşmasını yapmaları hakkında bilgiler verdikten sonra bu anlaşmanın Ortadoğu’nun şekillenmesinde etkisi üzerinde duracağız. Ayrıca Sykes-Picot Anlaşması sonrası 1919 Paris ve 1920 San Remo Konferansları ile Suriye İtilafnamesi ile Ortadoğu bölgesi üzerinde yapılan düzenlemeler ve paylaşımlar hakkında bilgiler verilecektir.

KAYNAKÇA Arşiv Belgeleri

Tetkik Eserler

ALBAYRAK, Mustafa, “Türkiye’nin Ortadoğu Politikaları (1920-1960)”, Ortadoğu Araştırmaları Dergisi, C.III, S.2, Elazığ, 2005.

AL-JUMAILY, Qassam KH., Irak ve Kemalizm Hareketi (1919-1923), (Yayıma Hazırlayan: İzzet Öztoprak), Ankara, 1999.

*Prof. Dr., Fırat Üniversitesi.

**Yrd. Doç. Dr., Fırat Üniversitesi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlar, gök cisimlerinin belli biçimlerinin, özellikle ay ve güneş tutulmalarının, müneccimlerce felaket simgesi olarak görüldüğü ve hükümdar için tehlikeli

Tasvir-i Efkâr, “şimdiki halde Rusya dahi tecavüzden ziyade tahaffuza mecbur olduğu içün” mealindeki ifadesinin Etoil d’Orient tarafından “devlet-i müşarünileyha

形作傷寒者,言其病形作傷寒之狀也。但其脈不弦緊而數,數者熱也 。

MEHMET  ŞÜKRÜ  PAŞA:  Evet  kinin  imal  edilen  bir  fabrika  yapılacak  ve  bu  fabrikanın  imal  edeceği  kinin  de  ehven 

Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, Kadro Dergisi, Kadrocular, Burhan Asaf Belge, İsmail Husrev Tökin, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Yakup Kadri

Bununla birlikte Trabzon’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda, jandarma eşliğinde Batum Başşehbenderliğine götürülmesi düşünülen dört firari Rus askerinin

Bu arada Almanya’nın, Fransa ve Belçika’ya da savaş açması üzerine, İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etmiş ve Birinci Dünya Savaşı başlamıştır.. Bu

B abası Sultan M ura­ dım yerine, genç yaşında ikinci defa Osmanh hü­ küm darı olan Sultan Meh med, daha şehzadeliği za­ manından itibaren İstan­ bul’un