EĞİTİMİN SOSYOLOJİK
TEMELLERİ
Bölümün Örüntüsü
EĞİTİMİN SOSYOLOJİK (TOPLUMSAL) TEMELLERİ 1.GİRİŞ
2.EĞİTİM VE TOPLUM İLİŞKİSİ
•2.1.Milli Eğitim Sisteminin Yapısı ve Gelişiminde Rol Oynayan Toplumsal Etkenler
3.TOPLUMSAL STATÜ, ROL VE EĞİTİM İLİŞKİSİ 4.TOPLUMSAL KATMANLAŞMA VE EĞİTİM İLİŞKİSİ 5.TOPLUMSAL KATMANLAŞMA TİPLERİ VE EĞİTİM 5.1.Kölelik ve Eğitim
5.2. Kast ve eğitim
5.2.1. Kast Sisteminin Özellikleri 5.2.2. Kast sistemi ve eğitim 5.3.Feodalizm ve Eğitim
5.3.1.Feodalizmin çöküşü 5.4.Toplumsal Sınıflar ve Eğitim
6.EĞİTİM VE TOPLUMSAL HAREKETLİLİK 6.1.Eğitimde Fırsat Eşitliği
6.2.Eğitimde Fırsat Eşitliğini Engelleyen Etmenler
1.GİRİŞ
Bireyleri istenilen bir yaşam düzeyine ulaştırma çabasının en etkili araçlarından birisi de eğitimdir.
Ulaşılmak istenen düzeyin değerlerini yerleştirmek, toplumu bu erekle yöneltecek kişi ve grup
davranışlarını oluşturmak, buna engel olabilecek değer ve davranışları değiştirmek ancak eğitim yoluyla olmaktadır.
Bunun yanı sıra eğitim, toplumun yaratıcı gücü ve verimini arttıran, toplumdaki kişilere,
yeteneklerine göre yetişme olanağını sağlayacak sosyal adalet ve fırsat eşitliği ilkelerini ve
toplumsal çevrelerini tanıtan, onlara bilinçli hareket etme olanağını veren, refah ve
mutluluklarını artıran en önemli sosyal hizmettir.
Eğitim ve Toplum İlişkisi
Eğitimin işlevleri, eğitim amaçları ile bağlantılı olup onun tarafından biçimlenmektedir. Amaçlara göre işlevler de değişmektedir. Bununla beraber her toplumda eğitimin değişmeyen genel işlevleri vardır. Bunlar;
▪ Kültürel
▪ Toplumsal
▪ Siyasal
▪ Ekonomik olmak üzere dört noktada toplanmaktadır.
Eğitim dizgesinin birinci görevi ulusun kültürel kalıtımını oluşturan bütün birikimi kuşaktan kuşağa iletmektir.
Okulların ve diğer eğitim kurumlarının genel işlevi kültürü tanıtmak yoluyla, öğrencilerin toplumsal uyumunu sağlamak ve onlara değişmekte olan dünyaya ve çağ koşullarına ayak uydurabilmeleri için kendilerine gerekli olan kültürü geliştirme yollarını öğretmektir.
Eğitimin toplumsal işlevi ise, bireyi toplumsallaştırmak, toplumda yenilikçi ve değişmeyi sağlayıcı elemanlar yetiştirmek, siyasal ve toplumsal seçme gibi noktalarda toplanmaktadır.
Eğitim çocuğa toplum değerlerini
ve toplumsal kuralları, normları
çeşitli yollarla öğreterek, onu
toplumsallaştırmaktadır.
Eğitimin siyasal niteliği, onun devletin bir işlevi oluşundan ileri
gelmektedir. Siyasal bakımdan eğitimin
başlıca iki görevi vardır.
Birincisi, mevcut siyasal sisteme bağlılığı
sağlamak,
İkincisi, toplumsal
önderlerin seçimi,
eğitilmesi ile ilgilidir.
Eğitimin ekonomik işlevi; eğitim, ulusal ekonomiye değerler birikimi olan ekonomik insan kazandırır.
Eğitimin ekonomik
görevleri hem bireysel
hem de toplumsaldır.
Bireysel görevlerine bakıldığında;
1. Günümüzde eğitim bireye geçimini sağlayacak ekonomik kazanç sağlar.
2. Eğitim bireye tüketim teknolojisini daha rasyonel bir şekilde kullanabilme becerisi kazandırır.
Toplumsal görevleri ise;
Toplumdaki bireylere belli bir beceri kazandırarak onları üretici
durumuna getirerek, endüstri, tarım, ve hizmet alanlarında gereksinim duyulan insan gücünü yetişmektedir. Buna göre toplum eğitimden kalkınmaya katkı sağlayabilecek insan gücünü yetiştirmeyi
amaçlamaktadır.
2.1.Milli Eğitim Sisteminin Yapısı ve Gelişiminde Rol Oynayan Toplumsal Etkenler
Eğitim sistemleri, genellikle ait oldukları ülkelerin sosyal ve politik felsefelerini yansıtmaktadır. Açıkçası, örnek bir eğitim sistemi yoktur.
Bazı sistemler uzun, yavaş bir evrim göstermekte ve ancak ait oldukları ülkelerin tarihini ve geleneklerini incelemek yoluyla
anlaşılabilmektedirler. Diğerleri ise bir devrimin sonucudur ve devrim hükümetleri tarafından yeni rejime özgü ve onun amaçlarının
gerçekleşmesine yardım eden bir yapıda oluşmaktadırlar.
MILLI EĞITIM SISTEMLERININ YAPISINDA ROL OYNAYAN BAŞLICA TOPLUMSAL ETKILERI YEDI BAŞLIK ALTINDA GRUPLAŞTIRMAK MÜMKÜNDÜR.
1. Milli Birlik Duygusu
2. Genel Ekonomik Durum
3. Dini ve Kültürel Miras
4. İleri Eğitim Düşüncesinin Durumu
5. Dil Problemleri
6. Siyasi Yapı
7. Uluslararası iş birliği ve anlayış
karşısında takınılan tavır
3. Toplumsal Statü, Rol ve Eğitim İlişkisi
Toplumsal yapının en küçük birimleri statülerdir.
Toplumsal statü, bireyin toplum
yapısı içinde işgal ettiği “konum” ya
da “yer”dir. Bu yeri ise toplumun
kendisi belirlemektedir. Toplumsal
statü bireyin grup ya da toplumdaki
yerinin betimlenmesiyle ilgili bir
soyutlamadır.
Toplumsal statü, belli bir toplumsal mevkide bulunan kimselere tanınan prestij veya topluluğun türlü üyelerinin arkadaşları tarafından, işgal ettikleri mevkiye ve bu mevkinin rollerini ne kadar iyi oynadıklarına göre
derecelendirilmelerini anlatmaktadır (Lundberg, Schrag, Larsen, 1970s.181).
Statü, onu dolduran bireylerin özelliklerinden bağımsız olarak nitelenmiş ve değerlendirilmiş bir soyutlamadır.
Toplum, bir bireyin toplumsal statüsünü belirlerken genel olarak aşağıdaki ölçütleri kullanmaktadır.
1. Kan Bağı
2. Servet Durumu
3. Bireysel İşlevin Önemi
4. Bireyin Eğitim ve Öğretim Derecesi 5. Dine Bağlılık
6. Biyolojik Özellikler
Statü kavramı ile yakından ilgili bir başka kavram da rol
kavramıdır.
Rol, hayli durağan (statik) bir olgu görünümü veren statünün
devinimsel (dinamik) yönü ve tamamlayıcısıdır.
Rol’ün “belli bir toplumsal statüye ilişkin olarak beklenen
davranışlar”, “belli bir toplumsal statüdeki kişiden
beklenen işlemlerle onun gerçek edimlerinin toplamı”,
“belli bir toplumsal statüye ilişkin gerçek davranış kalıpları
ya da beklenen davranış kalıpları” olarak tanımlandığı görülmektedir (Tan,1972, s.71).
ROL, BİREYDEN BEKLENEN DAVRANIŞLARDIR. BU DAVRANIŞLARIN NELER OLDUĞU TOPLUM TARAFINDAN
BELİRLENMEKTEDİR.
ÖRNEĞİN, ANNELİK ROLÜ DENİLDİĞİNDE ANLAŞILMASI GEREKEN, BİR ANNEDEN BEKLENİLEN DAVRANIŞ YA DA BİR ANNENİN GÖSTERMESİ GEREKEN DAVRANIŞLARDIR.
Öğretmenin rolü ve statüsü de sürekli değişmektedir.
Bugün öğretmenin rolü yani ondan beklenilen
davranışlar arttığı halde statüsünün bu rolündeki artışa paralel olarak artmadığı görülmektedir.
Öğretmenin rolü sürekli bir gelişim göstermiştir. Daha önceleri bir öğretmenden beklenilen rol bilgi
aktarıcılığı iken, bugün bilgi kaynaklarına ulaşma ve bilginin elde edilmesine yönelik rehber öğretmen rolü ön plana çıkmıştır. Bu rol eskisine göre çok daha zor bir roldür.
Bunun yanında toplumsal bir önder olma rolü de
bulunmaktadır. Öğretmenin rolündeki gelişmelere karşı statüsünün bu paralellikte yeterince artmayışının bir çok nedeni vardır.
4.Toplumsal Katmanlaşma ve Eğitim
İlişkisi
Katman, “benzer veya aynı rol ve statüleri paylaşan bireylerin meydana getirdiği hiyerarşik gruplardır”.
Bu anlamda bir toplumda çeşitli rol ve statülerin bireylerce paylaşılmasıyla
ayrıldığı gruplara
“katman” denir.
Katman aynı ya da benzer statüde olan kişilerin bir
yer işgal ederek oluşturdukları
topluluktur.
Toplumsal katmanlaşma, özel bir toplumsal farklılaşma
tipidir. Ne zaman bir toplum derecelendirilmiş bir seri
sıralama gösterirse o toplum katmanlaşmıştır. Toplumsal katmanlar hiyerarşik bir
sıralama göstererek toplumsal katmanlaşmayı
oluşturmaktadırlar.
Katmanlaşma bir tür eşitsizlik
hiyerarşisidir.
5.1.Kölelik ve Eğitim
L.T.Hobhouse köleyi, “hukuka ve göreneğe göre bir başkasının malı olan kimse, hiçbir hakka sahip
olmayan tam bir meta”, diğer
durumlarda ise “bir eşeğin, ya da bir öküzün korunmasına benzer
biçimde korunan insan” olarak
tanımlanmaktadır(Bottomore,1977,s .206). Klasik Roma kanunlarında, bir kurum olarak ele alınan kölelik
“birinin diğerine hakimiyeti” olarak
tanımlanmaktadır.
Kölelik bugünkü uygarlık anlayış bakımından her ne kadar geri bir davranışa dayanıyorsa da, uygarlık tarihi göz önünde tutulursa, köleliğin tarih zinciri içinde uygarlığa doğru atılmış bir adım olduğu görülmektedir (Hayat ans. s.2046). Çünkü kölelik kurumu ortaya çıkmadan önce, yüzyıllar boyunca insanlar, savaş sırasında yabancı ülkelerden esir
aldıkları kimseleri öldürürlerdi. Daha sonra bu
esirlerin öldürülmeyip, savaştan galibiyetle
çıkan toplumun ağır işlerinde çalıştırılmasına
başlanması, eskiye göre daha uygarca bir
davranış olmuştur.
Kölelerin eğitimi söz konusu değildir.
Esasen eğitimden, kendi dinsel
kurumlarından ve aile yaşamlarından yoksun bırakılmışlardır. Ancak bazı haklar elde ettiklerinde, sahipleri tarafından çok ender de olsa, basit, sistemsiz bir eğitime tabi
olabilmekteydiler. Fakat savaş sonucu köle düşenlerin bir kısmı kendi
ülkelerinde belirli bir dereceye kadar eğitilmişlerdir.