• Sonuç bulunamadı

Sayı 299 — 1960 İ Ç İ N D E K İ L E R :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sayı 299 — 1960 İ Ç İ N D E K İ L E R : "

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f • ' " İZİ ti ş 1 tf' • f fer-;

HKE

-

v

n o . 2 9 9

2 — 1960

X X I X ncır YIL İ S T A N B U l Fİ ATI : 10 T . l

(2)

L ' A R C H I T E C T E : T H E A R C H I T E C T

P E R I O D I Q U E D ' A R C H I T E C T U R E PERİODİCAL PUBLICATION ON ARCHITECTURE, D ' U R B A N I S M E e t d e D E C O R A T I O N T O W N P L A N N I N G A N D D E C O R A T I O K

Sayı 299 — 1960 İ Ç İ N D E K İ L E R :

• Yapı ve imarda yeni ruh, Y. Mimar Z. SAYÂR 51. • Kervansaray Apar- tımanı, Y. Mimar R. GÜNEY 53. • Feneryolunda Y. Mimar Nedim Kara- kurt villâsı, Y. Mimar M. BİR, U. İZGİ, 55. • Nato binasındaki Mozaik, B. R. EYÜBOĞLU, 58. • Rumelihisarı bahçesinin tanzimi, SİTE Mimarlık Bürosu: D. Tekeli, S. SİSA, M. HEPGÜLER, 61. • Nato'nun Paris'de inşa edilen yeni merkez binası, Mimar J. CARLU, 68. • Ankara Üniversite ve Yüksek Okullar talebe Yurdu Proje müsabakasında derece alan projeler ve jüri raporu, 76. Q

G e n

Ç mimarlara mektup, R. J. Neutra, Çeviren H.

TOGAY 88. Haberler 91. • Bibliografya 93. n Piyasa fiyat cetveli, 94.

S O M M A İ R E :

• La necessite d'une nouvelle mentalite dans nos problemes de recons- truction, Arch. Z. SAYÂR 51. • L'immeuble de rapport «Kervansaray»

â istanbul, Arch, R. GÜNEY 53. n Une villa â Feneryolu, Arch. M. BİR, U. İZGİ 55. • Le panneau de mosaique poür le siege permanent de l'OTAN â Paris, B. R. EYÜBOĞLU 58. • L'amenagement des anciens tours de Rumeli Hisar (au Bosphore), Arch. D. TEKELİ, S. SİSA, M. HEP- GÜLER 61. • Le nouveau bâtiment du siege permanent de l'OTAN â Paris, Arch. J. CARLU 68. • Concours du projet des bâtiments de residence pour les etudiants de l'Universite d'Ankara 76. • Lettres aux jeunes ar- chitects, R. J. NEUTRA, traduit par l'arch. H. TOGAY 88. • Nouvelles, 91. - Bibliographie 93. • Liste de prix des materiaux de construction, 94.

C O N T E N T S :

• The new mentality in building and construction, Arch. Z. SAYÂR 51.

• The «Kervansaray» flats, Arch. R. GÜNEY 53. • The villa of architect Nedim Karakurt at Fenerbahçe, İstanbul, Arch. M. BİR, U. IZGI 55. The mosaic in the Nato Building, B. R. EYUBOĞLU 58. • The remaking of the Rumelihisar Gardens, Arch. D. TEKELİ, S. SİSA, M. HEPGÜLER 61.

• The new central building of the Nato, Paris. Arch. J. CARLU 68. •

Projects which have succeeded in the competition for the students Home of

the Ankara University 76. • Letter to young architects. R. J. NEUTRA,

trans. by arch. H. TOGAY 88. • News. 91, - Bibliography 93. • Market

prices 94.

(3)

A R K İ T E K T

M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V E B E L E D İ Y E C İ L İ K D E R G İ S İ

Q Quarterly publication on Architec- r~j D r e i m o n a t s z e i t s c h r i f t für ture city planning and decoration ba uk u n s t , staedtebuu und dekoration İMTİYAZ SAHİBİ VE BAŞ YAZARI : ZEKİ SA YAK. U. NEŞRİYAT MÜDÜRÜ ABİDÎN MORTAŞ ADRES : ARKİTEKT ANADOLU HAN No. 33 EMİNÖNÜ . İSTANBUL TELEFON : 2 2 1 3 0 7 Revııe trimestriele D'archıtecture-

D'urban.sme et des arts dieoratifs

KURULUŞU: 1931

Cild : 29 No. 299

A b o n e ş a r t l a r ı :

Yıllığı 3 0 — T.L.

Altı aylığı 17.50 T.L.

Bu sayı 10.— T.L.

Yabancı memleketler için: 35.— T.L.

A R K I T E K T ' i n K O L L E K S I Y O N L A R I :

b e h e r cildi 1931 — 1935

1936— 1940 1941 — 1945 1946 — 1 9 5 9

30.— T.L.

30.— T.L.

30.— T.L.

2 5 — T.L.

"İlân t a r i f e m i z t a l e p ü z e r i n e g ö n d e r i l i r .

Y a z ı ; f o t o ; r e s i m v e a b o n e b e d e l l e r i A R K İ T E K T ' i n a d r e s i n e p o s t a ile g ö n d e r i l - m e l i d i r . B a s ı l m ı y a n y a z ı l a r iade e d i l i r . A d r e s l e r i n i d e ğ i ş t i r e n a b o n e l e r i n e n g e ç iki ay içinde i d a r e h a n e m i z i h a b e r d a r e t m e - leri l â z ı m d ı r . A k s i t a k d i r d e k a y b o l a n d e r - g i l e r d e n M ü d ü r l ü ğ ü m ü z m e s ' u l i y e t k a b u l

e t m e z .

Pour tout payement et demande des ren-

•seignements; ainsi que pour tout envoi des documents, tels que photos, articles, annon- -ces bibliographie â inserer, s'adresser â la

Direction.

Adresse : A R K İ T E K T No. 33 Anadolu Han, Eminönü

İstanbul l u r q u i e

İTALYA MUHABİRİMİZ : Baran ÇAĞA Ankara Mümessili Y. Mimar

Muzaffer VANLI

MESLEK POLİTİKASI:

YAPI VE İMARDA YENİ RUH

ZEKİ SAYÂR

27 Mayıs inkılâbından sonra, bir çok devlet inşaatının durdurulmasına zaru- ret hasıl olmuştur. On yıldanberi imâr işlerinin gaye ve hedefinden nasıl ay- rılmış olduğu, işlerin her şeyden önce, politika açışından görüldüğü hepimizin bildiği bir gerçektir.

Yapı ve imâr işlerine hâkim olması gereken teknik ve iktisadî faktörlerin bir tarafa atılıp, günlük politika zaruret- lerinin ön plâna alındığı o devirde, res- mî devlet yapılarının içinden çıkılmaz bir girdaba sokulduğu malûmdur.

Bilhassa, seçim devrelerinde daha da artan bu hesapsızlık sonunda, başlanıp yarım bırakılan yapılar, tesisler pek çok- tur. Normal olarak, bir yılda bitirilmesi gereken binalar, Nafia işleri, senelerce sürüncemede bırakılarak rantabl hale getirilememiş, âmme hizmetine sokula- mamıştır. Politikacıların baskılariyle, hiç lüzum ve zaruret olmayan yapılara baş- lanması, Nafia Bakanlığını ve diğer Dev- let dairelerini maddeten ve manen yıp- ratmıştır.

Barajlar, çimento ve şeker fabrika- ları, turizm namı altında yapılan hedef- siz ve gayesiz masraflar, mesken inşaatı, eski hükümetin sakat şevki idaresi yü- zünden yanlış yollara yöneltilmiştir. Be- lediyelerdeki imâr namı altında yapılan işler bunlara ilâve edilirse, durumun ne kadar acıklı olduğu, meydana çıkar. Eski

idarenin çoktan iflâs etmiş imâr politi- kası, elbette ki, inkılâp hükümetinin gö- zünden kaçamazdı.

Memleketin millî servetini yıpratan bu yanlış gidişi d u r d u r m a k ve tasfiye etmek bir zaruretti. Nitekim, yeni hükü- metin aldığı çok yerinde bir kararla, yıl- lardanberi bitirilmeyen sürüncemede bı- rakılan, yapılmasında politikacıları mem- nun etmekten başka hiç bir amacı ol- mayan devlet yapıları, bir plân ve prog- rama bağlanmak için d u r d u r u l m u ş t u r . Sağduyunun emrettiği bu hareketi be- nimsememek imkânsızdır. On seneden- beri memleket mühendis ve mimarlığı, yapılan hatalı müdahale ve tasarruflar- dan, ıztırab içinde idi.

Teknik ve san'at işlerine, ihtisası çiğneyerek yapılan müdahaleler memle- keti iktisaden harab ederken, entellek- tüel hayatımızı da zedelemekte idi. Eski idarecilerin haksız müdahaleleri teknik ve san'at çevrelerimizde zaman zaman haklı reaksiyonlara sebebiyet vermiş, bir çok tecrübeli ve kıymetli elemanlar görevlerinden ayrılmak mecburiyetinde kalmışlardı.

Şunu da kaydetmek icap eder ki, eski amatör idareciler bu müdahalelere, hayır! demesini bilmiyen bazı fen adam- larını da bulmuşlardır. Hatta, bu yanlış ve eğri gidişi maalesef alkışlıyanlar, teşvik edenler olmuştur.

(4)

Kervansaray — Caddeden görünüş

27 Mayıs ile, teknik san'at hayatı- mızı yıpratan, zedeleyen buhrana son ve- rilmiştir. Yeni İdarenin ihtisasa saygı gösteren tutumu mühendis ve mimar- larımızın meslek umdelerine sıkı sıkıya sarılmalarına imkân veren teminatı haiz- dir.

İdareci - meslek adamı münasebet- lerini dünyanın kabul etmiş olduğu pren- siplere sadakatle yürütmeliyiz. Memle- ket menfaatleri bunu icap ettirmekte- dir. Artık amatörler yurdun Bayındırlık işlerine tasarruf edemiyeceklerdir. Ge-

çen devir bizim için ibret alınacak ders- lerle doludur.

U c u z M e s k e n dâvası adı altında yapılan bir A t a k ö y , imâr namı altında İstanbul'da şahit olduğumuz istimlâk faciaları, israflar, bir daha ol- mıyacaktır.

İkinci Cumhuriyetle, kendi sahamız- da iyi bir devreye girmekteyiz. Bütün işlerimize program ve plân hâkim olma- lıdır. Eski idare, tamamen k a p r i s ve bilgisizlik yüzünden bitmemiş işler, za- rarlı teşebbüsler bırakmıştır. Şimdi, bun- ların tasfiyesi yapılacaktır.

U c u z M e s k e n problemini, h a s t a h a n e , o k u l ihtiyacı, y o 1 ve şehircilik dâvalarını günlük politikayı karıştırmadan, teknik ve ihti- sas anlamına göre programlayıp yürütür- sek, belki on senede .kaybettiğimiz me- safeyi kapatabiliriz.

Şimdiye kadar mühendis ve mimar- larımız, Bayındırlık konusunda idareci- lerin müdahale ve lüzumsuz tasarruf- larından bizar idi. Bundan böyle, bu mü- nasebetlerin ihtisasa karşı anlayışlı ola- cağım ümit ediyoruz.

(5)

n ı m n r m ı ı r ı j ı

i ı i k i m n n ı ı j |

W ' " "

m m ^ b M

İ l ^ r a ı ı n m n r t r a

K E R V A N S A R A Y A P A R T M A N I

Kat plânlan

Proie ve kontrol: Mimar

Rükneddin G Ü N E Y D.P.L.G.

Taksim ile Harbiye arasında, Radyo evi yanında, imar plânına göre inşa edilmiş olan Kervansaray blok apart- manında, her katta dört daire olmak üzere, yirmi büyük ve dört küçük daire vardır. Altındaki kolonad arkasına asma katlı dükkânlar yerleştirilmiştir. Bu dük- kânların, bodrumda geniş depoları var- dır. Apartımanlara iki antreden girilmek- te, iki merdiven ve iki asansörle çıkıl- maktadır.

Her dairede üç salon, üç yatak oda- sı, antre, mutfak, ofis, W.cl., banyo ve hizmetçi odası yapılmıştır. Ayrıca servis antre ve merdivenleri vardır.

Arka cephedeki yeşil sahaya nazır otuz metre uzunluğunda iki katlı büyük bir gazinosu ile bodrum katında büyük bir gece kulübü, bütün müştemilâtlarile yerleştirilmiştir. İstanbul'un çok rağbet- te gece klüplerinden biridir.

Bina betonarme karkas ve delikli tuğla olarak itina ile yapılmıştır. Bina 1952 de inşa edilmiştir.

(6)
(7)

Görünüş

FENER YOLUNDA Y. MİMAR NEDİM KARAKURT VİLLÂSI

Y. Mimar Mahmut BİR - Utarit İZGİ B.A. Y. Müh. Orhan GÜNSOY.

Arsanın hususiyetleri dolayısiyle ve uç kısımdaki eski havuz ve «grot» par- çasını kıymetlendirmek gayesiyle, bina araziye kademeli bir şekilde yerleştiril- miş ve her iki seviye de bahçe ile irti-

batlandırılmıştır.

Üst nivoda, salonlar ve yatak kısım- ları altta ise kış odası, misafir kısmı, servisler ve eski bahçenin kalıntılarını muhafaza eden açıkta oturma mahalleri

yer almaktadır.

Bina betonarme karkas — Tuğla dolgu olarak inşa edilmiştir.

Isıtma merkezî teshinle yapılmak- tadır.

(8)
(9)

Görünüş

(10)

Panonun Umumî görünüşü Nato Foto

«NATO» BİNASINDAKİ MOZAİK

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Nato nezdindeki Türkiye daimî tem- silcisinin delâletiyle Türk milleti tara- fından Natoya hediye edilmiş olan 1 6 x 4 eb'admdaki mozaik pano kuzey Atlantik paktı teşkilâtı genel sekreteri tarafından 21 Nisan 1960 günü bir törenle açılmış- tır. Bu mozaik ressam muallim Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Türk zenaatkârları tarafından dokunmuş halılardan ilham alınarak hazırlanmıştır. Batı Avrupada benzerine henüz rastlanmamış olan bir

P a n o n u n açılışında Nato Konseyi başka- nı Paul Henri Spaak B.R. Eyüboğlu ve Türkiye daimî delegesi B. elçi Haydar Görk bir arada.

(11)

Sanatkâr B.R. Eyüboğlu, Fransız talebeleriyle Pano-

nun montajını yapıyor.

B. Rahmi Eyüboğlu

önceden hazırlanmış Mozaik desen- lerinin Panoya tatbikına

nezaret ederken.

(12)
(13)

Giriş Tanzimden

sonra

R U M E L İ H İ S A R I B A H Ç E S İ N İ N T A N Z İ M İ

Site, Mimarlık Bürosu : Doğan TEKELİ, Sami SİSA,

Metin HEPGÜLER

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u f e t h e karar verdiği zaman Boğaz yolu ile Bizans'a Karadenizden gelecek yar- dımı ve Karadeniz istikametindeki ka- çışları önlemek, aynı zamanda Boğazdan geçecek gemilerden vergi almak maksa- dı ile Anadolu cihetindeki Güzelcehisar'- m karşısında ve Boğazın en dar yerinde bir kale inşasını kararlaştırdı.

Bu maksatla 1451 in sonbaharında Bursa'dan Edirne'ye dönüşünde, bütün eyalet valilerine gelecek bahar için her türlü usta, emele ve malzeme hazırlığın- da bulunmalarını emretti. Bu suretle 1452 Martında, Hisarın bugünkü yerin- de muazzam bir malzeme ve eleman yı- ğınağı yapılmış ve inşaata hazır hale gelinmişti.

26 Martta temeli atılarak bine yakın usta ile 2000 yamağın çalıştığı inşaat 4 ay gibi kısa bir zamanda ikmal edildi.

Hisar'ın mimarı Halil Ethem Beyin

tarihçi Ali'den nakline bakılırsa Musli- hiddin ağa adında bir Türk mimarı, Ev- liya Çelebi'ye göre ise sonradan islâ- miyeti kabul etmiş bir papazdır.

Fakat mimarı kim olursa olsun ben- zeri kale ve surların aksine bir taarruz kalesi olarak kullanılmak üzere yaptırı- lan Rumelihisarı'nın askerî icaplara ce- vap veriş tarzı ve arazi topografyasına muvaffakiyetle uyuşu, büyük bir bilgi ve vukuf ile inşa edildiğini ortaya koy- maktadır.

Ayrıca genç Padişah'm devamlı ola- rak başta bulunduğu, üç büyük kuleyi vezirleri Halil, Saruca ve Zağanos Paşa- lar nezaretine verip sair bütün duvar ve burçların inşaatını bizzat üzerine alarak büyük yapının fevkalâde kısa zamanda tamamlanmasını tükenmez azim ve ener- jisi ile temin ettiği bir vakıadır.

Rumelihisarı İstanbul'un f e t h i ile

tarihî vazifesini bitirmiş, Boğazlarda Türk hâkimiyeti kesinleşince de askerî önemini kaybetmiştir.

Bununla beraber 17 ve 18 inci asır- larda İstanbul'u ziyaret eden seyyahlar eserlerinde Hisarda muhtelif sayıda mu- hafızlar ve toplar gördüklerinden bahse- derler. Ayrıca fetihten sonra Hisar'ın çok uzun müddet siyasî mahkûmların gönderildikleri bir hapishane olarak kul- lanıldığı bilinmektedir.

Uzun ömrü boyunca Rumelihisarı zelzeleler ve sair tabiat tesirleri ile büyük tahriplere uğramış ve t a m i r l e r görmüşse de, haremin ve esas yapısının sağlamlığı ile günümüze k a d a r gelebil- miştir.

1460, 1464, 1510, 1773 ve 1794 üncü yıllarında, Hisar'ın muhtelif kule ve burçlarının tamir edildiği anlaşılmakta- dır.

(14)

Gösteri alam

Sultan Aziz zamanında Hisarın bir kısmı yıkılarak yerine bir saray yapıl- masına teşebbüs edilmiş, hattâ bunun için ameleler bile iş yerine gelmişti.

O tarihte civarda oturan meşhur Ahmet

Vefik Paşanın yerinde müdahalesi ile bu tehlike bertaraf edilmiştir. Birinci Ci- han Harbinde Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Rumelihisarını restore ettirip, Bahriye müzesi haline getirmek istemiş

ve İsviçreli mimar Maximilian Zurcher'- in nezaretinde dikkatli bir çalışma baş- lamıştı. Fakat A. Gabriel'e göre bu ça- lışma hakikî bir restorasyondan ziyade kalenin muayyen bazı yerlerinin temiz-

Amfi

(15)

lenmesi şeklinde olmuştur. 1918 mütare- kesi ile bu teşebbüs neticelenemeden kalmıştır.

Nihayet 1953 yılında, Hükümetçe Rumelihisarınm restorasyonuna k a r a r verilmiş ve bu iş Topkap-ı Sarayı Mü- zesi müdürlüğüne tevdi edilmiştir. Bu defa mevcut duvar ve kulelerin tamir ve yenilenmesi şeklinde ele alman resto- rasyon 3 yıl sürmüş bu mevzuda sıra ile Y. mimarlar Selma Emler, Cahide Ta- mer ve Muallâ Eyüboğlu çalışmışlardır.

Bu arada Hükümetçe kale dahilin- deki bütün ahşap evler istimlâk edile- rek yıktırılmış, Rumelihisarınm Fatih- ten beri devam eden, etrafı surlarla çev- rili küçük şehir karekteri yok edilmiştir.

İstimlâkten sonra Hisarın içi güçlükle

Gösteri alanına

«SARUCAPAŞA» Kulesinden bakış

gezilebilen terkedilmiş bir arazi hali- simler). Bunun üzerine 1957 yılı başla- ne gelmişti. (AHE arşivinden alınan re- r m d a Müze müdürlüğünce T ü r k mimar- ları arasında bir proje müsabakası açıl- mış ve Surlar içindeki arazinin halkın gezmesine elverişli bir bahçe haline ge- tirilmesi, burada m e m u r ve hademe ser- vislerinin inşası ile iç ve dıştaki arazi- nin yollarının tanzimi maksadı gözetil- mişti.

Son restorasyon hareketine ait b ü t ü n tu- tum şüphesiz kabili münakaşa olmakla beraber; müsabakada kazanan p r o j e baş- lıca şu hususları gözönünde tutuyordu.

a) Surların haşmetli ve asil tesiri- ni ve arazi topografyasına intibakını vu- zuhla tebarüz ettirmek

(16)
(17)
(18)
(19)

ALBERT GABRİEL'in kitabından Rumeli Hisarının «Restitution» ü

b) Rahat ve güzel bir sirkülasyon t e m i n etmek.

c) Programın sair isteklerini (teş- Tıir yerleri, manzara terasları, gösteri ala- nı, v.s.) uygun mimarî çözümlerle bul- mak.

d) Bu işleri yapmak için mevcut duruma asgarî şekilde ve satıhta müda- hale ve bilhassa inşaat sahasında bulu- nan orijinal parçaları tahrip etmeden muhafaza ve tebarüz ettirme.

Sonradan yapılan idare binası ve sair servis binaları mevcut setler altın- da düşünülmüş, Hisar içinde kendini gös- teren yeni binalar inşasından kaçınıl- mıştır. Gene bu maksatla, üstü örtülü dinlenme mahallerinde örtü malzemesi olarak beyaz çadır bezinden tenteler dü- şünülmüştür.

Servis binaları, istinat duvarları da- hil bütün tesisler kale duvarlarından

en az 10 cm aralıkla inşa edilmiştir.

Bunlarda kullanılan taş duvar tekniği, kale duvarlarının küçük moloz taşlı bol harçlı tekniğinin aksine ufkî ve çok de- rin derzlidir. Ayrıca bu duvarların mal- zemesi İstinye'de bir ocakta elde edilen siyah granit olup kale duvarlarında kul- lanılmadığı için tercih edilmiştir. Bütün inşaatta 20 inci asırda yapılan tanzimin, devrinin karekterini taşımakla b e r a b e r Hisar'ın orijinal mimarî k a r a k t e r i ile ahenkli bir kompozisyon teşkil etmesi esas gaye olmuştur.

Hisar dahilinde tarihî günlerde Meh- ter takımı, millî oyunlar v.s. gösteriler için takriben 1500 kişi alacak bir anfi istenmekte idi. Bunun için de kale içi topografyasının en müsait olduğu mer- kezî kısım seçilmiştir. Burada bulunan sarnıç, minare ve camiin beden duvarları aynen muhafaza ve restore edilmiş, elde

asıllarına ait güvenilir bir bilgi olmadı- ğı için tamamlanmasından kaçınılmıştır.

Bu noktada mevcut sarnıç duvarlarına temas etmeyen dilate üzeri kaba yonu siyah granit kaplı bir gösteri platformu ve etrafında tabiî kademeler inşa edil- miştir. Buradaki çeşme kompozisyona dahil edilerek kıymetlendirilmiştir. Hi- sar dahilindeki bütün kuyular muhafaza ve tebarüz ettirilmiştir. Bu şekilde ha- zırlanan çerçeve içine müze müdürlüğün- ce temin edilen teşhir eşyası Hisarbece girişinde top gülleleri, toplar, hafriyatta çıkan bazı sütun başlıkları, Saruca Paşa kulesinde ise eski asırlara ait Türk top, tüfekler, kılıç, ok, yay, miğfer, bayrak gibi askerî eşya ile bazı minyatürler, h a r p plânları v.s. yerleştirilmiştir. Bu kıymetli eşyanın Hisar'm karakterine ve devrini yaşatması bakımından bu gün- küne nazaran daha cazip bir şekilde teş- hiri temenniye şayandır.

(20)

Nato Foto Servisi Binanın umumi gorunuşu

NATO'NUN PARİS'DE İNŞA EDİLEN YENİ MERKEZ BİNASI

Mimar : M. Jacques CARLU

Paris'te P o r t e d'Auphine'de kasım 1955 denberi inşa edilmekte olan bu bina 7400 m- lik bir saha işgal etmek- tedir.

Tamamlandığı zaman uzunluğu 185 m olacaktır. Genişliği kanatlar hizasında 92 m olup gittikçe daralmakta ve sonun- da 24 m ye düşmektedir. H e r kanadın genişliği 13 m ve uzunluğu 80 m dir.

Bina bir zemin kat ve 6 kattır, yüksek- liği zeminden 23 m dir. Bütün bina sa- hasının altında olmak üzere iki kat bod- rum bulunmaktadır. Buralarda 500 oto- mobil, 100 scooter ve motosiklet alabi- lecek bir g a r a j ile şofaj, havalandırma v.s. tesisat yerleri bulunacaktır. Bina katlarında 1000 büro, 13 konferans sa-

lonu (büyük Meclis salonu ve basın kon- f e r a n s salonu dahil), 3 radyo verici stüd- yosu, 2 televizyon stüdyosu, 2 bar, bir büyük ve lokanta ve bir büyük kahve- hane bulunacaktır.

Temel kısımları betonarmedir. Ele- vasyon ise çelik inşaat olacaktır. Döşe- meler beton ve delikli tuğladır. Cephe, Altun Sahili civarındaki taş ocakların- dan çıkarılan (Longchant Rubanne) ta- şındandır. Pencere çerçeveleri çelik ve alüminyomdan yapılacaktır. Şofaj bir nevi panolar sistemiyle tavandan, yapı- lacaktır. Konferans salonları, radyo ve televizyon stüdyoları klimatize edilecek- tir. Bütün tesisat ve bilhassa insan, yük ve evrak asansörleri, otomatik telefon

tesisatı en modern teknik ve malzeme ile yapılacaktır.

Projesi Fransız mimarı M. JACQUES CARLU tarafından yapılmış olan bu bi- nanın inşası için NATO üyesi 15 devle- tin müteahhitlerinden teklifler istenmiş- tir. Şimdiye k a d a r Amerikan, Batı Al- manya, Belçika, Fransa, İngiltere ve İtal- ya firmalariyle yapılmış mukaveleler vardır. Bu milletlerarası iş birliğinin di- ğer bir cephesi olarak şunu da söyliye- lim ki, inşaatın sürveyans ve kontrolü için Kanada, Danimarka, Fransa, Alman- ya, İngiltere, İtalya, Amerika ve Türkiye mimar, mühendis ve teknisiyenlerine müracaat edilmiştir.

(21)

, ı :iqp

I t f ^ i ^

• msü-is* û

İ t t l f M

isMM

Binanın Şeref meydanı

i l * ® .

M I

Havadan görünüş

(22)
(23)
(24)
(25)

Delegelere mahsus salonun görünüşü.

ı

Bir büronun görünüşü

r

i

(26)

1 nci bodrum katı

Zemin kat

tarzdadır. Nato Yüksek şahsiyetlerinden biri Brüksel sergisini gezerken T ü r k paviyonunda gördüğü bir mozaik pano- nun Paristeki daimî merkeze taşınarak kurulması fikrini ileri sürmüştür. Böyle bir şey tabiî m ü m k ü n olamadığından bu fikri benimseyen Türk hükümeti, aynı sanatkârın elinden çıkmış orijinal başka bir panoyu Natoya hediye etmeğe karar vermiş, tahminen 70 bin yeni Fransız f r a n g ı kıymetinde olan bu pano yapıla- rak hediye edilmiştir. Mozayığın tekniği hakkında bir kaç not: Paristeki Nato daimî merkezi için İstanbul Güzel Sanat- lar Akademisi hocalarından Bedri R. Eyü- boğlu t a r a f ı n d a n yapılan bu mozaik pa- no hemen bütün T ü r k evlerinde rast- lanan küçük zenaatkârların dokudukları halı motiflerinden mülhemdir.

14.50 metre uzunluğunda 3, 60 m e t r e yüksekliğinde geniş bir dikdörtgen şek- lindedir. Mozaik tekniği iki türlüdür.

Birincisinde taşlar evvelce hazırlanmış bir makete resimlere göre doğrudan doğ- ruya taze bir çimento yatak içine konu- lur.

İkinci usulde daha önce bir hazırlık ge- rekir. Her taş yapılacak panonun tam büyüklüğünde kâğıtlara ters olarak ya- pıştırılır, sonra bu kâğıt panolar asıl pa- noya çimento ile tespit edilir. Çimento prizini yaptıktan sonra kâğıt ıslatılarak çıkarılır. Madenî bir fırça ile panonun yüzü harç ve kâğıt döküntülerinden ve lekelerden temizlenir. Bu pano bu usule göre yapılmıştır. Bedri Rahminin pano- sunda kırmızı rengin hakimiyeti göze çarpmaktadır. Hazırlanan ilk makette

mavi renk hakim bulunuyordu, panonun konduğu terasın zemini deniz yeşili mer- merden yapılmış olduğunu gören san'at- kâr ilk fikrini değiştirmiş, renklerin mu- vazenesini kırmızıya hâkim kılarak te- min etmiştir. Bu kırmızı taşlar bazı si- yah ve mavi endigolar (Murano) cam imalâthanesinden temin edilmiştir. Di- ğer renkler ve m e r m e r l e r Türkiye ve Fransadan getirtilmiştir.

Bedri Rahmi kendisine lâzım olan kırmızı rengi temin için Venediğe gitmiş kendisine gösterilen 7 bin renk arasın- dan bu kırmızıları seçmiştir. Bu taşlar 40 x 30 santimetrelik plaklar halinde- dir, sonra bu plaklardan çelik testere ile küçük küb veya prizma şeklinde par- çacıklar kesilmiştir. Sanatkâra bu işinde Fransız işçileri ve bilhassa talebeleri yardım etmişlerdir.

(27)
(28)

Foto TEKNİK

ANKARA ÜNİVERSİTE VE YÜKSEK OKULLAR TALEBE YURDU PROJE MÜSABAKASI J Ü R İ R A P O R U

(Kısaltılmıştır)

Birinci M ü k â f a t : Site inşaat mimari >k Bürosu

Y. Müh. Mimar: Metin HEPGÜLER, DOĞAN TEKELİ

Jürimiz, vâzedilen problemlere mev- cut şartlar altında çözüm arayan eser- lerde birçok değişik fikirlerin müdafaa edildiğini görmüş, bilûmum projelerin tet- kiki ve uzun müzakerelerden sonra mü- ellifleree teklif edilen ve tasvibimizi ka- zanan aşağıdaki prensipler dairesinde ça- lışmasını nizamlaştırmıştır.

Mevzu, mimarlık san'atmın çözüm aradığı dünyanın her memleketinde pek aktüel olan çok güç problemlerden bi- risidir. Aile muhitinden ve kontrolün- den k u r t u l a r a k k ü l t ü r ve meslek edinmek gayesiyle değişik ve kalabalık sosyal muhitte bulunmaya mecbur genç fidanlar herşeyden evvel bir çok manevî problemlerle karşı karşıyadır. İki bin kişinin psikolojisini ve maddî ihtiyaçla-

rını tatmin pek güçtür. P r o j e ihsarın- dan evvel bu sosyal dâvanın bütün ma- nevî cephelerinin değerlendirilmesi ve mimarlarca ele alınması derin çalışma ve araştırmalara ve ayrıca toplum üze- rinde yapılacak zahmetli anketlere muh- taçtır. Bu vâdide memleketimizde ya- pılmış çalışmaların yokluğu ve müsabık- lara verilen zamanın darlığı sebebiyle Jürimiz, eserlerin muayyen bir seviye- ye güçlükle ulaştıklarını ve hiç bir ese- rin her haliyle mükemmel bir cevap ge- tirmemiş olduğunu müşahede etmiştir.

VAZİYET PLÂNI, ÇEVRE İ L E MÜNA- SEBET, KİTLELER, MEYİL V E CİHET PROBLEMLERİ :

Arsa şehir arası trafiğe açılan ve bir

vâdiye kat eden büyük bir yol üzerinde ikametgâh bölgesi içerisindedir. Kuzey batısında iri kitlesi ile Ankara Hasta- nesi vardır. Memleketin dört bir köşe- sinden değişik terbiye ile k ü l t ü r ve folk- lar ile forme edilmiş olarak gelen bu gençlere bir yurt temin ederken b i r evin, yuvanın sıcak samimî havasını ve- ren tertipler aramak ilk gayeler arasın- dadır. Yatak - çalışma - Servis koplexi- nin kitlelerdeki tertibi, kitle yerleştiril- meleri, meyil ve cihet problemleri ve çevre ile tam bir âhenk kendini kabul ettiren kaçınılmaz gerçeklerdir. Çevre ile âhenge varış yollarının en başında problemi tek kitle değil, parçalı ve yer yer guruplanmış kitlelerde arayış daha doğru olmuştur. Bu suretle semtin ayrık

(29)

Foto TEKNİK

(30)
(31)
(32)

1 nci Mükâfat clevasyon ve kesitler

i

İ T T ~ -L U 1 —L -LLÜ 1 r V ' 1

İkinci M ü k â f a t : Y. Müh. Mimar Enis KORTAN Nişan YAUBYAN

Plân '

(33)

ŞİMALDEN GÖRUNUS 1/200

Cephe ve Jkesit

ZEMİN KAT PLANLARI 1 / 2 0 0

Plân Zemin kat

(34)
(35)

DOĞUDAN GORUNUS V 2 0 0

BATIDAN CAKTA5 BULVARINDAN) GORUNUS 1/200

nizam ikametgâh sistemi içerisinde eri- yen, ona konturlariyle, yükseklikleriyle isyan etmeyen bir komposizyon daha ca- ziptir.

Bu bakımdan alça.k kitlelerle bir çö- züm aramak iki bin kişiyi, yataklarına asansörle çıkartmak külfetinden ve onuıı işletme mahsur ve masraflarından mev- zuu kurtarmış oluyor. Kulelerle veya tek ve iri kitlelerle bir kompozisyon.

2000 kişinin düşey hareketinin asansör- lerle temin etmeye m a t u f t u r . Bu Jüri- mizce daima münakaşaya konu olmuş ve bu şekildeki çözümler alâkalı mevzu için endişe ile karşılanmıştır.

Kitleler arasında kalan boş mekan- ların mimarisinin de, kitle tertipleri ka dar nazarı itibare alınması gereğini J ü r i daima göz önünde tutmuştur. Kitle' kom- posizyonlarında, kitlelerin faydalı güne- şe karşı birbirlerini gölgelemesi veya kitlenin çıkıntılı elemanlariyle kendi kendini gölgede bırakması da daima kon- trol edilmiştir. Kitlelerin zemine otur- ması meselesinde J ü r i mevcut tabiî ya- pılışın özelliklerine m ü m k ü n mertebe uyan yeşilliği kaybetmeyen biçimli ter- tipleri aramıştır. Arsayı tamamen zede-

liyerek yeşil sahaları kısırlaştıran ve za- yıf parçalar halinde bırakan kompozis- yonlar doğru değildir. Binalar altından geçen veya onlarla tamamen kesilmeyen bir park bütünlüğünün cazibesini Jüri- miz hep aramıştır. Su piyeslerinin, ağaç kümelerinin, meyil değişmelerinin, çim satıhlarının, saçakların kullanılış tarz ve biçimleri daima hassasiyetle takip edil- miştir.

Bir plâtformla zemini kaplayan pro- jelerin plâstik ifadeleri ne kadar kuv- vetli olursa olsun bu mevzu ile kabili telif bulunmamıştır. Bu sebeple kapasi- tesi dar bir arsa için bu çeşit araştırma- ların tesisleri bilhassa tenkid mevzuu ol- muştur. Arsadaki meyilin kitle tertip- lerine ve kademelenmelerine tesiri ve bodrum tesislerinin bundan istifade ile yerleştirilmeleri müelliflerce şuurlu bir şekilde ele alındığında manzumeye dai- ma kalite getirmiştir. Araziyi teraslarla, platformlarla evvelâ islâh edip kitleleri yerleştirmektense, onun tabiî yapılışına h ü r m e t ederek bir tertip aranılması da- ha çok beğenilmiştir.

YATAK ÇALIŞMA VE SERVİSLER:

Müelliflerce, yatak - çalışma - servis

komplexinin daha başlangıçtan itibaren ele alınması kaçınılmaz ilk gerçektir.

Bunu iyi neticeye ulaştırmadan, çalışma- ların hiç bir inkişaf kaydedemiyeceği her müellif tarafından bilinmesi gereken bir husustur. Sitenin ruhu olan bu komp- lece iyi bir çözüm aramadan kendilerini kitle araştırmalarına veren müelliflerin sayısı ise maalesef bu müsabakada pek kabarıktır. Bu sebeple kitle tertipleri pek cazip gibi görünen bazı projelerin niçin hiç bir dereceye ulaşamadıkları- nın izahı, yatak ünitelerinde kabul edi- len esasların isabetli olmayışıdır. En ba- sit düşünceyle, yatak odalarında dörtten fazla talebenin yatırılması gerekir. Ya- tak ve dolap yerleştirmelerinin bi- çimli tertibi, uyuyanları r a h a t s ı z etmiyecek ufacık bir çalışma köşesinin ayrılması, odanın kutu halinin zarif bir düşünceyle bir mesken havasına doğru nıeylettirilmesi, hulâsa olarak cazip ve ekonomik bir mekân içerisinde, iki, üç ve dörtlü gruplar halindeki tertiplerin ara- nılması beğenilmiştir.

Y E M E K H A N E :

Yemekhanenin müstakil bir tesis ol- ması, diğer bir deyimle herhangi bir ya-

(36)

Maket

Y. Müh. Mimar Osep SARRAFOĞLU 1 nci Mansiyon: » » Süheyl ATIL

» » Gültekin AYDOĞAN

tak kitlesi altına sıkıştırılmadan, dışar- dan gelecek veya yatakhanelerden inecek talebe akışı üstünde olması, yeşil bir kuşak ile sarılması beğenilen ilk fikir- lerdir. Servislerin kâfi eb'at ve sayıyı havi olması, mümkünse mutfağın salon kotu seviyesinde tertibi, ayrı ve siteyi rahatsız etmeyen bir avluya açılışı doğ- ru bulunmuştur.

Yemekhaneye giriş ve çıkışın geniş istirahat ve dinlenme salonları ile zen- ginleştirilmesi ve kantinin hemen bu noktalarda tertibinin iyi olacağı kanaa- tine varılmıştır. Yemek salonunun icabın- da toplantı ve gösteriler için kullanıla- cağı da düşünülerek formunda bazı ye- nilikler aramak mümkün olabilirdi.

İDARE :

İdare esas siteye giriş sahası civa- rında müstakil veya bir kitle içersinde münasip bir eb'atta, siteyi kontrol ede- bilecek bir mevkide bulunması düşünül- müştür.

SOSYAL TESİSLER :

Talebenin sitedeki boş zamanlarını

kıymetlendirecek veya istirahat anlarını değerlendirmek, bu tesisleri kıymetli fan- tazilerle süslemiş olarak her yatak üni- tesinin kolaylıkla ulaşabileceği mevkiler- de olması gerekir. Bu, ister toplu ister her ünite altında ve fakat komplikasyon- lar tevlit etmiyecek bir şekilde tertip- lendirilmeleri beğenilmiştir. Meselâ mü- zik salonunun bir blok altına, talebe teşekkülü veya istirahat salonlarının di- ğer blok altma yerleştirmek tabiatiyle şayanı kabul görülmemiştir.

K Ü T Ü P H A N E :

Kapasitesiyle mütenasip eb'atta ola- rak sakin bir köşede ve fakat sosyal te- sislere yakın bir mevkide yerleştirilme- lidir;

REVİR :

Müstakil bir eb'atta ve sakin bir kö- şede halli aranılan bir husustur. Gürül- tülü hacimler yanında veya bodrum ve teras katlarındaki tertipler tenkit mev- zuu olmuştur.

SPOR VE AÇIK HAVA YERLERİ : Spor tesisleri arsanın bilhassa arka

yola bakan alçak yerlerinde meyilden istifade ile makûl bir s t ü r ü k t ü r ile ör- terek yerleştiren müsabıklar hele aynı seviyede açık hava spor tesisleri de yerleştirebilmişlerse daha çok takdir edilmiştir. Bu salonun dışardan gelecek seyircilerle direkt irtibatının aranılması doğru bulunmuştur.

Yatak, çalışma ve servis ünitesinin kitlelerle ve araziye yerleştirme esasları- nın yukarıdaki düşüncelerden alan mü- sabıklar, daha kaliteli çalışmalar takdim etmiş, mevzuun gayesine daha çok yak- laşmışlardır.

ELEMELER :

Jürimiz, asil ve müşavir üyeleriyle beraber, 24 Ağustos 1959 Pazartesi günü saat 14.00 tam sayı ile BMM yeni bina- sında toplanmıştır. Raportör raporu okunduktan sonra müsabakaya iştirâk eden 50 projenin de zamanında tes- lim olduğu anlaşılmıştır. Müsabaka talimatnamesinin 14 üncü madde «1»

bendi gereğince hiç bir projenin müsa- baka dışı bırakılmasına sebep olacak bir hususun ihtiva etmediği görüldü.

(37)

KUZEY GORUNUSU

D E M I R K A P I S O K A Ğ I G O R U N U S U

> x X K A K A I I N I V K H Ş J T K V B Y I I tt S K K O K U J N I J A U T A İ J K İ İ K V CIRIM 1- R 0 .1 I! p İ A B A R A S I 1101 / - v . / •—-— - —

1

Y-) a - . . . ' • fâ&u:

Z E M İ N K A T L A R I P L A N I

Zemin kat plânı

(38)

İ D A R E - Y A T A K H A N E S P O R S A L O N U

Jürimiz, çalışma şeklini tespit ede- rek 25 Ağustos 1959 salı akşamına kadar ikişer kişilik guruplar halinde bütün projelerin program ve şartnameye göre tetkikine başladı.

2 6 ' Ağustos 1959 çarşamba günü m ü n f e r i t tetkiklerini bitifmiş olan he- yetimiz elemelere geçti.

SATIN ALINMASI T E K L İ F EDİLEN P R O J E :

2 sıra numaralı proje, İ m a r talimat- namesine uymayan yüksek bloklarından dolayı 3 üncü Elemeye tâbi tutulduğu halde, tatbikat projelerinin hazırlanması sırasında plân tertibi bakımından fay- da sağlar kanaatiyle satın alınması tek- lifi jürice ittifakla karar altına alınmış- tır.

M A N S İ Y O N L A R : BEŞİNCİ MANSİYON:

30 sıra numaralı projede blok tertip- leri sıkışık bulunmuştur. İrtifa fazla tu- tulmuştur. Spor Salonunun vaziyet pla-

nındaki mevkii doğru bulunmamıştır. Bu- na mukabil yatak ünitelerindeki cihet- k n d i r m e ve müstakiliyet problemini his- sedişi ve ele alması takdirle .karşılan- mıştır. Bu tertibin kazandırdığı cenup bahçesi, her yatak blokunun zemin ve üst katlarında okuma ve istirahat mahal- leri ile umumi tesislerin merkezi ve mu- vazeneli tutuluşu projenin kalitesini art- tırmışır.

Yatakhane bloklarında tasarlanan taşıyıcı sistem yerinded.ir, spor salonu için çelik çatı statik raporunda belirtildi- ği şekilde hafif ve iktisadî olabilir. Tip katlardaki merdiven başlıkları uygun yer- lerde tertiplenmiştir. P r o j e n i n taşıyaca- ğı sistem etüdü oldukça detaylı olarak belirtilmiş, kritik noktalara dikkat edil- miştir.

Bu meziyetlerinden dolayı proje ek- seriyetle beşinci mansiyona lâyık gö- rülmüştür.

DÖRDÜNCÜ MANSİYON :

20 sıra numaralı projede yatak üni- teleri her ne kadar gruplaşmış gibi gö-

rünüyorsa da t e n e f f ü s edilen havanın bütün bir yatak katında dolaşması ve bu- na ilâveten oturma kısımlarına dahi ulaş- ması doğru telâkki edilmemiştir.

Cenup bahçesi endişesinden blokla- rın gürültülü trafik yoluna bu derece yaklaştırılması, her cihete yatak odala- rının tevcihi sebebiyle cihetlendirme en- dişesinin hissedilmeyişi, mesa'nm plân tertibinde kütüphaneyi de ihtiva etmesi tenkit edilmiştir. Buna mukabil ölçülü kitlelerle arsa içinde ahenkli bir kompo- sizyona varışı, blokların şimali örtmek suretiyle bir cenup bahçesi temin edişi tasvip edilmiştir. Umumî mimarîsinin kudretli tertipler getirmesi, blokların üstü kapalı geçitlerle bağlanması iyi kar- şılanmıştır.

Yatak blokları sırasile 8, 6, 5 kat üzeri- ne 5.00 (5.00+5.00 + 5.00) aks aralığı ile ve dolgulu nervür sistemi ile geçilmesi yerindedir. Yatak bolklarmdaki merdiven boşluklarının iç .kolon kenarına isabet ettirilmesi yatay taşıyıcıları zorlamamak- tadır. Ancak boyuna doğrultuda akslar- dan taşılması, 5.00 m lik aks aralıklı sis-

(39)

temin basitliğini bozmaktadır. Bu proje- de spor salonu çatısı için düşünülen ter- tip, form ve kesit olarak maksatsız ve kifayetsiz görülmüştür. Projeye ilişik ola- rak verilen statik raporda sözü edilen 120/35 lik esas kiriş kesitte görülme- mektedir.

ÜÇÜNCÜ MANSİYON :

31 sıra numaralı projede spor salonu- nun giriş holü altına alınması tasvip edil- memiştir. H e r cihete yatak odalarının konulması ve dolayısiyle cihetlendirme endişesinin hissedilmeyişi, servislerden kısmı azaminin karanlıkta kalması ve bunlardan bazılarının yatak bloklarına sıçraması tenkit edilmiştir. Buna muka- bil yatak kitlelerinin ahenkli tertibi, sos- yal servislerin sarahati, bir yatak ünite- sinin etüdü oluşu beğenilmiştir.

Bu projede aks aralıklarında düşü- nülen asmolen döşeme sistemi uygundur.

Ancak merdiven kovalarının akslara göre durumu, konstrüksiyonu nispeten zorlaya-

caktır. Bu projede spor salonu tavanına ayrı bir çatısı olan bir kat yerleştirilme- si inşaatı pahalılaştırıcı bir husus ola- rak görülmüştür. Üst çatı kirişlerinin spor salonu çatısı kirişleri gibi rijitleş- tirilmesiyle Virendel kirişi sisteminde bir tertip düşünülse bu husus ayrı bir orijinallik kazanabilecekti.

Gerek mimarî kaliteyi ve gerek me- ziyetlerinden dolayı bu proje ekseriyetle 3 üncü mansiyona lâyık görülmüştür.

İKİNCİ MANSİYON :

1 sıra numaralı projede ünitelerin t e k e r r ü r ü n d e k i sistemsizlik ve her ci- hete yatak odalarının konuşu ile bilhas- sa avluya bakan odaların karanlık ve manzarasız kalışı en fazla tenkide uğra- yan hususlardandır. Buna ilâveten Wc, lavabo ve duşların kifayetsizliği, spor salonu iîe mensa ve revirin tek çatı al- tında halledilmesindeki zaaf ve fonksi- yon bakımından aykırılığı doğru bu- lunmamıştır. Buna mukabil, ünitelerin 30 ar yatak gibi 210 kişilik gruplardan teşekkülü ile ev muhitine yaklaşan bir tertibin hissedilişi takdirle karşılanmış- tır. Vaziyet plânında dış yollardan uzak- laşan ve kendi içinde bir avlu teşkil eden tertiplere gidilmesi, en miitevazi öl- çüler içinde çevre ile olan münasebet- leri muvaffakiyeti, küçük gruplaşmaları temin eden yatak ünitelerinin, onlara ait sosyal tesisleri de ihtiva etmesi gibi meziyetleri beğenilmiştir.

Bu projenin yatak blokları oldukça*

iktisadî bir taşıyıcı sistemi tatbikine mü- sait görülmüştür. Merdiven boşlukları-

nın akslara göre yerleştirilmeleri taşı- yıcı sistemi hiç bir şekilde zorlamamak- tadır. Spor salonu için plân ve kesitlerde görülen taşıyıcı sistem tertipleri ma- kuldür. Diğerlerine nispetle bütün blok- ların çok alçak tutuluşu şimdilik belirsiz olan temel zemini stabilitesi bakımından bu projenin üstünlüğünü teşkil etmek- tedir.

BİRİNCİ MANSİYON:

48 sıra numaralı projede iç avlu- nun âdeta bir duvar tesiri yapan yatak blokları ile tamamiyle sardırılması ve bunlara çok yakın mesafelerde diğer umumî tesislerin yerleştirilişi ve yatak ünitelerinde cihetlendirme endişesinin lıisredilmeyişi tenkit edilmiştir.

Buna mukabil, yatak ünitelerinde ulaşı- lan plân tertipleri, .kısmen dış unsurlara tâbi olmadan içe tevcih edilen blokların kazandırıldığı, dahile yönelme fikri, esas giriş=: alâkalı piyeslerin almışı, spor sa- lonu girişinin buradan tecrit edilmesi beğenilmiş ve arazi meyilinden istifade eden oturma yerlerinin tertibi takdirle karşılanmıştır.

Bu projenin yataklarında kontrük- siyon sarih olarak görülmediği halde mimarîsi bodrum katlarda görülen kolon- lama sistemine müsaittir. Merdiven ko- valarından kenara isabet edeni yerinde görüşülmüştür. İçerdeki konstrüksiyon nispeten zorlayıcı durumdadır. Spor salo- nu üzerindeki Mix sistem, kesitlerin ye- niden etüdü ile tatbik edilebilir, hale gelecektir.

D E R E C E L E R :

ÜÇÜNCÜ MÜKÂFAT 43 sıra numaralı projede yatak oda- larının cihet endişesinden müstakil ola- rak her yöne konuşu, servislerin tabiî ıjık ve havadan mahrumiyeti, yangın merdiveninin ihmali, zemin katlarının umumî tesisler yerinde yatak odalarına tahsisi, mahsurlu mütalâa edilen husus- lardandır. Buna mukabil, kitlelerin va- ziyet plânına yerleştirilişi, kendi ara- larındaki irtibatların uygunluğu, üç kit- lenin alçak dolayısiyle asansörsüz birisi- nin de sembolik mahiyette yiikseltilişi yurt tesisinin çevre ile olan münasebe- tindeki âhsnk ve kitleler arasında kalan mekanın iyi tertibi, ana yolla olan irtibat sahasına Mensa,, kantin ve İdarenin ya- kınlığı yanında kütüphanenin sembolik bir şekilde ön plâna almışı ve merasim boşluklarının açık spor sahaları oturma mahalleri ile zenginleştirilişi iyi bulun- muştur.

Bu projenin yatak katlarında kolon

aks aralıkları normal her çeşit betonar- meye müsait görülmüştür. Ancak kat merdivenlerinin yerleştirilmelerinde cüzî.

tertip güçlükleri çıkarabilir. Spor salo- nu üstünde tertiplenen kırık plaklı sis- tem, bu açıklık için, kalıp kolaylıkları da düşünülürse en iyi bir sistem olarak kıy- mstlendirilmiştir.

İKİNCİ M Ü K Â F A T :

47 sıra numaralı projede, spor sa-- lonunun mevkii, açıkta spor yapma im- kânlarını mahdut oluşu ve yatak kat- larında, servis ve merdiven hollerine fazla yer ayrılmış olması, alçak blokla- rın dahi asansörlü oluşu tenkit edilmiş- tir. Aynı zamanda blokların umumî te- sislerle irtibatlarının açıktan geçilerek temin edilmiş olması da mahsurlu görül- müştür. Fakat bu projede, dört yatak bloku arsaya çok muvazeneli ve birbir- lerine sarih, etrafı serbest bir şekilde dağıtılmış ve sosyal tesislerle bağlantı- ları uygundur. Mensa, küütüphane gibi kısımların ortada büyük bir su sathının etrafında tertip edilmiş olması çok tak- dir edilmiştir.

Bu projenin yatak katları merdiven br-luğ'i. müstesna, diğer kısımlar her çeşit döşeme ile geçilmeye müsaittir.

K a f e t e r y a ' ve kütüphane üzerinde düşü- nülen hiperbolik paraboloit kabuk ör- tüler, .kalıp işçiliği müstesna uygun form- lardır. Spor salonu çatısını teşkil eden kırık plaklı sistem, ucuz hafif ve dola- yniyle büyük açıklık için yerinde bir teriiptir.

BİRİNCİ MÜKÂFAT :

27 sıra numaralı projede ölçülü ve miitevazi kitlelerin çevre münasebetleri dikka1 nazarına alınarak kendi içinde sakin bir avlu temin edişi, ölçülü ve r.osyr.l tesislerin âhenkli tertibi yeşil piyeslerin fonksiyonlara göre tertibi ve zengin tutulması, spor salonunun teri ve önündeki geniş saha vaziyet plânm- daki muvaffakiyetin amillerindendir.

Yatak ünitelerinin üç blokta ve alçak tutulması, asansörden kaçınılması, koğuş sisteminden kaçınılarak ölçülü ve talebe prikolojisine uygun ünitelerin tertibi, çalışma mahallerinin biraz küçük ol- makla beraber yatak blokundan ayrı ve sakin bir şekilde düşünülmesi, yatak bloklarının müstakil hüviyetinin iyi bu- lunması, yemekhanenin girişe yakın kon- mak suretiyle, yurtta kalmayan talebe- lere de hizmet imkânına daha fazla hiz- met etmesi, spor salonu ve sahalarının değişik kotta tertibi ile hem esas gezinti mahallerinin sükûnetini bozmamasını

(40)

hem de dışarıdan kullanılma imkânını temin etmesi, orta avluda fikir olarak tertibinde muvaffak olunan müzik, kü- tüphane servisleri gibi umumî tesislerin bulunması, en iktisadî proje olması gibi meziyetleri hasebile birinci mükâfata lâyık görülmüştür.

Bu projenin yatakhane bloklarının 2.85 (6.00 + 8.5) aks aralığı ile tertip- lenmeleri yerindedir. Koridorlar üzerin- de yüksek kat kirişlerinin sarkmasından çekinilirse taşıyıcı sistem olarak dolgu- lu veya dolgusuz nervürlü sistem ile 6.00 + 8.50 açıklıkların geçilmesi yerin- de olacaktır. Bu çözüm şeklinde 2.85 m.

lik esas kirişler B. 160 betonu ile kolay- ca geçilebilir. Yatakhane bloklarındaki iç merdivenlerin yeri uygundur. Yapı- nın konturundan dışarı çıkan merdive- nin kenar cidarları perde olarak düşü- nülürse bağlantı platformunda yatay kuvvetler için rijit bir hale sokulması gerekecektir. 4.50 + 22.50 aks aralıklı kolonlara taşıtılan yemek- salonu çatısı- nın B. 225 betonu ile boyutlandırılması yerinde olacaktır.

Spor salonu çatısı için aynı va- ziyet bahis konusudur. Spor salonu çatısı üzerine açık oturma terası yapılması, ta- şıyıcı sistemi yük bakımından zorluya- caktır.

Projenin aşağıdaki maddelerle gös- terilen kusur ve eksikleri İslah edilmesi kaydı ile tatbik kabiliyeti olduğunu Jürimiz beyan eder;

* Blokları birbirine bağlıyan yolların üstlerinin örtülmesi,

•k Kütüphanenin form ve vaziyet plânı bakımından mevkiin ıslahı,

* Yatak bloklarına bir iki aks ilâve edi- lerek kısmen zemin katların boşaltı- larak oturma mahallerine terk edil-

mesi,

Vr Yatak bloklarının (uzama imkânı mü- sait olduğu takdirde) çalışma mahal- lerini içine alan bir tertibin aranıl-

ması,

* Şakulî sirkülasyonun şimali garbî yö- nüne geçirilerek daha iyi bir yön

olan cenubi şarkiye daha fazla yatak odası temini,

* Revirin, daha iyi bir plân tertibine ulaşması,

* Mensa'da servis bankosu üzerine ga- leri yapılarak, mesahasının arttırıl- ması,

* Orta avluda Ankara için çok mühim olan su unsurundan istifade edilmesi.

Ankara Üniversite ve Yüksek Okul- lar Talebe Yurdu Proje Müsabakası Jürisi :

Başkan: Kemal Ahmet ARU Başkan: vekili : Mehmet Ali HANDAN Süleyman KURANER, Vedat DALOKAY Demirtaş KAMÇIL, Aktan OKAN

Muhlis TÜRKMEN, Yılmaz SANLI Ali TERZİBAŞIOĞLU

DENİZCİLİK BANKASİ

P A R m ı z m E N

E M N İ Y E T L İ ! B E K Ç İ S İ

YÜZ MİLYONLARCA LİRALIK YOLCU VE YÜK GEMİLERİ, LİMAN VASITA VE TESİSLERİ, TERSANELER V.S. DE

DENİZCİLİK BANKASI'nın

E N K U V V E T L İ

D A Y A N A Ğ I D I R GARANTİ BANKASI

PARANIZIN-İŞİNİZİN-İSTİKBALİNİZİN GARANTİSİDİR

G A R A N T İ

BANKASİ ^ ;

500 liram vardı.

Bu ay da 50 lira yatırdım.

Demek, 50 lira daha yatırırsam tam 600 liram olacak ve çekilişlere 6 kur'a lumarasıle katılacağım.

120.000

lirayı kazanma

şansım da

altı misli artmış

olacak

(41)

GENÇ MİMARLARA MEKTUP!

Yazan : Rieard J. NEUTRA

Tercüme eden: Halûk TOGAY (L'architecture d'aujourd'hui'den)

Muzdarip ve bulanık Dünyamızda yapmış olduğum seyahatler esnasında, bi- zim mesleğe intisap etmekte olan genç- lere rastgelmek, beni daima mes'ut et- miştir. Onları da tıpkı bizim gibi aşağı yukarı bütün beşerî faaliyetlerin cere- yan ettiği, fizik çerçeve içinde meşgul buldum.

Fakat, bu gençler için ne yapabili- riz? Dünyada bizim mesleğimize hazır- lananlar, yollarını eskilerden daha sarih olarak görmemektedir. Birçok mimarî mecmuaların her sayısı o .kadar değişik misaller vermektedir ki, daha tecrübeli olan eser sahiplerinin bile şüphe içinde olmaları, bize gençlerin muayyen bir keşmekeş içinde olmalarını mazur gös- termektedir.

Bununla beraber, gençler bir mes- lek icrasının, mes'uliyetli oluşu derece- sinde daha tatminkâr olduğunu, kendi nazarlarında olduğu kadar cemiyet na- zarında da bellibaşlı bir mesleğin ken- dilerini beklemekte olduğunu bilmeli- dir.

İşte bir nesilden fazla bir zaman ön- ce, Garp dünyasında F r a n k Lloyd Wri- ght'in takdir edilmediği hattâ takbih edildiği devirde, mesleğime aşağı yukarı yalnız olarak başladım. Herhangi bir müşteriyle karşı .karşıya kaldığımda, tek- lif ettiğim projelerin yapılmış işlerle mukayesesine yarıyabilecek hiç bir ka- rabeti yoktu. Amerika kıt'ası sakinleri Montreal'den Buenos-Ayres'e kadar pro- jelerime benzer birşey bilmiyorlardı.

1920 ye ait mimarî ve yapı mecmua- larına bakınız: maziye yapacağımız bu kısa dönüşte, gayretlerimin izafîliğini daha açıkçası izafiyet yokluğunu idrâk ile benim korkunç inzivamı daha iyi müşahede edebilirsiniz.

O zamanki gençlerin, yenilik yap- mak için çok mahdut imkânları olduğu- nu ve yanlış anlaşılmış ahkâma meylet- mekte olduklarını göreceksiniz.

Bu izahatım belki size gülünç gele-

bilir: Zamanında, hiç te öyle değildi. Bir şöhret yapmak isteyen ve ailesini ge- çindirmek mecburiyetinde olan için bu dikenli sahada kendine yol açabilmesi ancak korkunçtu. Bana gelince, zamanın- da bu dikenli saha bir çok mesleklerde olduğu gibi mes'ut himayeler neticesin- de henüz ziraate elverişli hale getiril- memişti; meslek anlaşılır şekilde değil ve umumileşmemişti. Eğer kuvvetli mü- nasebetlerim olsaydı, eğer Belediye Rei- sinin yeğeniyle evlenmiş olsaydım, eğer yüksek sosyete veya hiç değilse müte- fekkir muhitle rabıtalarım olsaydı belki dâvada ipin ucunu kaçırırdım: Mesleğe geçer şekilde ve yeni birşeyle nasıl baş- lamalı? Eğer öğretici olması isteniyorsa, yalnız çalışmış olanların eserleri, günlük hayatlarına nispetle nazarı itibare alın- malıdır.

Güvenebileceğim kimsem yoktu, hiç bir sermayem yoktu, hattâ bir mecmua- da neşredilmiş bir misâlden bile fay- dalanamıyordum. İnandığım şeyle ise kimse ne alâkadar oluyor, ne de anla- mıya teşebbüs ediyordu. Bu şartlar da- hilinde, benim yavaş fakat emin olarak bir muhit yapmam ve nihaî olarak görüş noktai nazarımı kabul ettirmem ve ta- nıtmam nasıl gerçekleşti? Eğer bu suale bir cevap bulunabilseydi, kendilerini bu mesleğe vakfedenlere çok faydalı olur- du. Düşüncemi takip için gene beraberce mimarî mecmuaların eski sayılarını ka- rıştıralım. Hiç şüphesiz kutup ayıları arasında yaşayan buz gibi bir atmosfer buluruz.

İşte o zaman, beşerî insanı anlar- sam, onlara daha yakın olabileceğimi an- ladığımı zannettim. «İnsanı tanımak» bu dünya kadar eski olan bir felsefe kaide- sidir. İnsan ancak onu tanıyarak ona hizmet edebilir. Hattâ hayvanat bahçe- sindeki buz ayısına, tanımadan, sevme- den ve daima daha iyi anlamıya gayret göstermeden bir mesken inşa edemeyiz.

O zamanlar, Avrupada ne zulüm ne de

muharebe vardı: Amerikaya bir kedere kapılarak değil, dünya vatandaşlığına inanarak geldim. Çalışmaya başladım ve çevremin lisanını öğrendim.

Açılmıştım, sempatiye hazırdım, mü- kâlemede teveccühkâr ifadeyi muhafa- za ediyordum ve yavaş yavaş karşımda- kiler de, zamanımızın en büyük (gotik) âbidesi olarak kalan Woolworth (büyük mağaza) binasından ziyade, bugünkü Lever House'a benzeyen projelerimden dolayı bana karşı aynı şekilde mukabe- leye başladılar.

Fakat bilhassa safiha cam, kaynak perçin, soğuk iğriltmeli demir saç mu- kavemeti, çift münhanili çatı, yeni kontr- plâklar veya madenî doğrama olsun, ye- ni teknik ve araştırmalarla bir ünsiyet peyda etmek için bunları arzuyla tatbik ediyordum.

Fakat beni en çok cezbeden, öğren- mesi kolay bir bilgi değildi. Bu bilgiyi en nihayet, beşer fizyolojisi ve bioloji- sine ait en mükemmel mecmualarda buldum, ve mecmualardaki makaleler sayesinde insanlar üzerindeki şahsî tec- rübemi daima daha iyi bir şekilde anla- mıya muvaffak oldum.

Bütün memleketlerde, bu mecmua- lar erkek, kadın ve çocuğun en beklen- medik beşerî ve uzvî (organik) tezahür- lerini en iyi tarzda anlamıya yarıyacak şekilde neşredilmektedir. Hülâsaten, elektronikten bile önde gelen zaten ekse- riya ona bağlı olan tamamiyle yeni ve heyecanlı bir ilim mevzubahistir.

Her durumda, eğer insan, m i m a r ı n mücerret ilhamını rahatsız eden bir ma- nia olarak karşısına çıkarsa, mimarlar mesleklerini uygun bir şekilde yapamaz- lar. Mimarlar en derin ve en tesirli il- hamlarını insanın kendi içinden ve hiç- bir makine ve malzemede bulunmıyan hassas aksülâmelinden almalıdır. Beşerî meseleler ve bunların suretihal usulü, en aşağı jeodezik bir kubbe büyük bir boşluğu kapatan s t r ü k t ü r veya herhangi

(42)

bir hünerli teknik kadar alâka çekicidir.

Bu hususta birçok tecrübelerde bulun- dum ve bir bakıma bu sahanın açıl- masına âmil oldum. Halbuki rakiplerim beni sadece (basit mühendis) olarak ka- bul ettiler, 1920 ye doğru ise bu tâbir mimarlar arasında kasitli bir tahkir ma- hiyetini taşıyordu.

Bugün buna inanmak biraz zordur, fakat tarihî hatıralarla dolu olan mec- muaların eski sayılarından bu husus kolayca tahkik edilebilir.

Bu şayanı dikkat teknolojinin, bu yenilik külliyesinin rolü nedir (merme- re benziyen plastikler, evlerimizin gi- rişini tıkayan çok renkli otomobiller ve- ya üç kapılı duvar buzdolapları, televiz- yon ve Geiger sayacı!) gibi beşer ikâ- metine hükmeden heyecanlı bir tarih.

Beşer muhitinin ayarlayıcısı olan mi- mar, bütün bunlar içinde, hangi müspet rolü oynıyabilir?

İlk muhitimiz olan, muazzam ve muhteşem, aynı zamanda anasır teşev- vüşü içinde bulunan kâinatın esas iti- bariyle gayrıuzvî (inorganik) olduğunu biliyoruz. Ekseri ilim adamları, uzvî ha- yatın bu geniş kâinatın çok ufak bir cüz' ünde ve hattâ belki sadece bizim kü- çük seyyaremizle tahdit edilmiş oldu- ğunu söylemektedir. Diğer bir tâbirle, uzvî unsur, bu gayri uzvî alemde m i k t a r bakımından ihmâl edilebilir ve çok geç teşekkül- etmiş bir kısımdır.

Buna mukabil, uzvî unsurdan bir parça olan insanın kendisi, binlerce asır önce gayri uzvî âlet ve eşyaları imâl etmiş ve kullanmıya başlamıştır.

Bizim bahsettiğimiz bu uzvî unsurun teknolojik cephesidir. Gayri uzvî unsur- lar sahasında insana bağlı kısımlar hani- lerle halinde tekâmül etmiş ve sanayi ihtilâlinin olduğu son bir veya iki asır- danberi şayanı hayret derecede hızlı bir gelişme kaydetmiştir.

Demek oluyor ki, umumî tablo şöy- ledir: Muazzam bir gayri uzvî kâinat, ancak birkaç milyon senedenberi mevcut olan ve gelişen küçük bir uzvî hayat çekirdeği.

Ve şimdi, bu çekirdeğin kalbinde ancak birkaç bin senedenberi mevcut bulunan insanın gayrı uzvî teknolojisi, temerküz ile hiç durmadan inkişaf et- mekte ve uzvî hayat üzerinde bir nevî iç tazyik doğurmaktadır. İnsan ve bütün uzvî ecdadı, haricî aleme intibak ede- rek yaşayabil miştir. Bugün ise artık in- sanın, kendi yaratıcı dehasının meyda- na getirdiği iç tazyik ve sademelere, yavaş yavaş ve emin bir şekilde intibak etmeğe vakti yoktur. Uzvî intibak çok

zaman istemektedir. Mecmualarımız satılık şeylerle doludur, kadın modasın- da olduğu kadar, mimarî dahil bütün sa- natlarda günün zevkini aksettirmektedir.

Maalesef, mimarî uzun vadeli yatı- rımlara vabestedir ve mimarlar geçici modaya boyun eğerlerse, müşterilerine karşı kredilerini ve toplumun itimadını kaybederler.

Mimariyle meşgul olan genç adamın, modaların geçici yenilikleri arkasında devamlı bir koşuya değil de, önünde intikaya uğramıyan uzun bir menazırı, devamlı bir inkişaf gösteren bir hayatı, görmeğe ihtiyacı vardır. Bir mesleğe bağlananın, ne yapabileceğini ve neyi bir yana bırakması icap ettiğini bilmesi lâzımdır. Bir müddet evvel şöyle diyor- duk: «Pek çok yeni malzememiz oldu- ğundan, bize yeni bir mimarî lâzımdır».

Peşinen şunu tebarüz ettireyim ki, da- ha insanın en eski ihtiyaçlarını bile tat- min etmeğe muvaffak olamadık ve (in- kişaf) ettiğimiz nispet kadar da ihtiyaç- larını daha az olarak tatmin etmekteyiz.

Artık r u h u n sığınacağı bir liman yoktur zira milyonlarca hisse hitap eden alıcı merkez vardır (Palladio'nunki gibi sade- ce beş tane değil), artık bu hisleri duy- muyoruz, hiç dikkat sarfetmiyoruz ve dış dünyaya ne şekilde tesir ettiklerini bize anlatacak bütün bilgilerden h a b e r d a r ol- mak istemiyoruz.

Uzvî ve sinir sistemimiz nasıl çalı- şır? Bunu bilmek, mimarî projelerin hazırlanmasında en mükemmel bir esas olurdu. Bu bakımdan biz «Fonksiyona- list, pratik ve terakkiperver» iz. Yarı- nın mimarları: Bizler, yepyeni ve derin bir bilgi olan vücudü beşerin, artık faz- la kurcalanmaması daha isabetli olacak olan milyonlarca tahrik karşısındaki ak- sülâmeline mi istinad edeceğiz. Bu du- r u m d a hayatın inkişafına yardım ede- cek yerde, hayatla ve hayat için mahi- r a n e bir şekilde imtizaç etmiş bulunan iç muvazeneyi yıkacağımız gibi, hayat istihalesine de engel oluruz.

H e r 53ye rağmen «zevk» esaslı su- rette, tabiî «faydacılık» tan olduğu ka- dar, elimizdeki saadet demek olan kon- for'dan da ayrılmamıştır. Bu, tatmin k u d r e t i ve zengin ifade imkânları, mi- marî mesleğinin temelidir.

Belki «saf san'at» a karıştırılmış, ilmî tecessüsten çok bahsettim, fakat şu meşhur «ilim devri» nde yaşamamıza rağmen, mesleğimizdeki hiçbir kimse, il- me karşı bir merak ve şevkin ispatını vermemektedir ve bu d u r u m çok uzak- tan da olsa, Rönesansın metodik s a n a t - kârlarının göstermiş oldukları tezahürat-

la hiç bir şekilde mukayese edilemez.

Bu san'atkârlardan her biri bir ki- tap yazıyor, antik ilmi mehaz ittihaz ede- rek, tasarı geometri, Euclid nispetleri, anatomi etüdü kaidelerinde yapılan son araştırmaları derinleştiriyorlardı. Eu- clid'i küçümsediğimden değil, fakat bir asır sonra Gaus ve Lobachevsky'miz, çok daha modern keşiflere merak sara- bileceğimiz imkânlarımız var, bununla beraber olduğumuz için, kendimizi daha ziyade müşterimiz olan insanın, tekrar keşfine doğru yönelmeliyiz. Sadece, be- şer zekâsını ve ilmi beslediğimizden, şi- fahî mülâhazaların üstünde bulunmak- tayız, demek oluyor ki sadece namüte- nahi imtisas melekesini müşahede ile iktifa etmemeliyiz.

Mânaları ifade ettikleri yeni keşif- lere bağlı olan cümleleri neden t e k r a r çiğneyelim? Bugün bunlar alâka çekmi- yen ve canlandırılması güç klişeler hali- ne gelmiştir. Mazide olduğu gibi, yeni metodik müşahede imkânlarını şevkle nazarı itibare almalıyız, bu metodların mümkün kıldığı derin bilgi ve serahat, ancak Miladdan evvel beşinci asır ile Miladdan sonraki onsekizinci asır arasın- daki devreye hitap edebilmiş ve kâfi gel- miş bulunan na'.arî anlayışları zaten ge- riye fırlatmaktadır.

Fizyoloji okuyanlar, bütün alıcı merkezlerimizin, zaman içinde, «boşluk - zaman» içinde faaliyette olduklarını bi- lirler, bu bakımdan mimariden «boşluk- ta bir san'at» veya «tahaccür etmiş mu- siki» gibi bahsetmeğe devam etmeli mi- yiz?

Belki bu mübarek klişeler ihtişam devrini yaşamıştır, fakat bugünün genç- lerine müşterilerinin esas durumunu da- ha faydalı ve sarih olarak görmesine mâ- ni olan kalıplardan başka birşey değil- dir.

Müşterileri, cins olarak insandır, şa- hıs olarak da insandır. Bir mania değil- dir, etüd edilmesi çok zevkli olan bir hâdisedir, bir çatı üzerindeki plexiglass kabarcıklarından veya elektronik sihir- bazlığının herhangi bir tezahüratından daha çok alâka çekjcidir. ,

Şurası muhakkaktır ki, teknolojinin de oynıyacağı rol vardır ve muhtelif meslekler bir çok talî kısımlarını bu işe hasretmiştir.

Modern mütehassıslara göre genç mimarlar sadece amatördürfer, m e ş h u r Dischinger'in ilk defa spatial s t r ü k t ü r ü hesap etmesi ve asistanları Finstenval- der ve Tadesco'nun bu hesap tarzını emin ve dakik usullerle geliştirmesi, prefabrikasyon ve icra dehaları olan

(43)

Fransada Freyssinet, İtalyada Luigi Ner- vi ve Madritteki Teknik Enstitüsünün meşhur Eduardo Tarroja'sı, tasavvur- larının vüs'ati ile Buckminster Fuller, an'anevî matematik metodlarının üstün- den sıçrayan — b u ilimde bir üstad ola- r a k — şayanı hayret tarzı ile Felix Can- dela'lar genç mimarî talebeleri için ef- sanevi birer ilim sahasıdır. Dinleyen ve okuyan talebeler, bu sahada ateşli bir amatör olmaktan başka bir şey ümit ede- mez.

Henry Ford'un, muasırlarının arzu- ları hilâfına, narin bir ihtirak motörii ile bahçesinde tecrübeler yaptığı ve bi- siklet parçalarından faydalanarak, ilk otomobili imâl edebildiği devirde de- ğiliz. Artık Wilburs'ların, Orville Wri- ght'ların yeni tepkili tayyarelerin plân- larını yapmaları, hesap ve tecrübe et- meleri mümkün değildir.

En mükemmel mimarlar ancak üçün- cü sınıf mühendis olabilirler. Önlerinde uzanan ömürleri boyunca, aynı zamanda moda ve selofonla ambalâj yapma müte- hassısı ve estetikçi değillerse, kendileri- ni nasıl cemiyete takdim edebilecekler- dir? Namuslu olarak hayatlarını kazan- mayı, mesleklerini icra etmeyi ve aile- lerini geçindirmeyi mümkün kılacak hangi hizmetler onları takdir ettirecek- tir?

Oğlum mimarî tahsil ederken, bu sualleri kendi kendime belki bininci de- fa olarak soruyordum. Bize düşen han- gi saha, hangi vazife, halen içimizde bu- lunan en ehiller tarafından ikmâl edil- memiştir?

Mühendislerin izafî olarak, miktar ba- kımından mühim enerjilerle uğraşma- ları lâzımdır: kilowatt, metre kareye isa- bet eden ton; önlerinde çözülecek gayri uzvî (inorganik) meseleleri vardır. Raki- bimiz olmıyan saha, korkunç derecede mühim olan erkek, kadın ve çocuğun uzvî sistemleri içindeki sinir sistemleri enerjisinin asgarî t r a n s f e r l e r i sahasıdır.

Fizyologlar, muhakkak kıymet hükmü taşıyan müşahedelerini yaymaktadır, fa- kat biz klinik teşhisine, tıpkı hastasının başucunda sabırlı araştırmaları ile labo- ratuvar adamını — bazan bir şimşek hı- ziyle —, değiştirebilmek kudretine sahip hekim gibi, malik olmalıyız. Devrimizde sistematik müşahede hiç bir vakit sağ duyudan ayrılamaz. Bu sunî olarak tah- rif edilmiş antropoloji hariç, belki hiç bir zaman m ü m k ü n olmamıştır. H e r şeye rağ- men, en emin iç duyu bile yanılabilir, tatbikından sonra hemen kontrol edilme- lidir.

Beşer görüşünün derinleştirilmiş

bilgisi ve kanunları, mimara tehayyül etmediği ufuklar açacaktır. Zira, meselâ görme sahasında tatbik ettiğimiz kaide- lerin daima kabaca ampirik olduğunu kabul etmeliyiz. Hakikatte görme duy- gusu denilen, birbirinden ayrılmaz ve dimağın duygu merkezinin muğlak ça- lışmasının hey'eti umumiyesidir.

Mimarî karışık duyguların heyeti umumiyesinden müteşekkil ve alimlerin (stereognasis) tesmiye ettikleri, duygu- ların daimî ve içten karışımları olan za- viye altında görülür. Bunlar bizde ayrı ayrı olarak değil fakat heyeti umumiye- si içinde tezahür eder ve görme duygusu daima suhûnet, koku alma, tahrik kuv- veti gibi diğer duygu merkezlerinin te- sirlerine bağlı kalır. Bu hâdiseler mi- mariye dahildir ve mimar bu muhtelif unsurları nazarı itibare almalıdır. Sevi- ye, suhûnet veya ışık değişiklikleri, mi- marî hâdise ile meydana getirilmiş te- sirin mütemmim "cüzleridir.

Yani, mimariyi «basarî san'at» ola- rak nazarı itibare almak, bugün idrâk ve nüfuz melekelerimizin gelişmesiyle, mimarînin ihtiva edebileceğine nazaran n e kadar boş bir tabirdir ve böyle bir hareket ne kadar çok keyfidir.

Biolojist, duygu hislerinin bir bütün teşkil ettiklerini ve hiç bir şekilde par- çalanmadığını ispat edebilir. XVIII inci' asır tasniflerine göre, dünya ve hissedi- lebilir görünüşleri bir bütündür. İnsan bizim için, hiç durmadan keşfedilen ka- rışık duygulara malik bölünmez bir cev- herdir. Bununla beraber hiç bir vakit, bir güzellik duygusu bulunmamıştır.

Karışık duygular arasındaki âhenkli iş- birliği ve bunların dahilî faaliyetleri sa- bırla etüd edilmelidir. Bu etüd «çirkin- lik ve günaha karşı güzellik» için var- lığımızı ifade eden klişeden daha fay- dalı olacaktır. Muhakkak ki biz güzellik taraftarıyız, bununla beraber mağrur ol- duğumuz fevkalâde pratik ve faydalı te- kâmül fırtınası ortasında telef olacağız, tekâmülün cilâsı çatlamakta, parlaklığı silinmekte ve harap olmaktadır. Bu ba- kımdan her cihetten bizi ihata eden son senelerin medeniyet mahsulü harabeye çevrilmektedir.

Hayat uzaklara yükselmektedir:

Dünyada mevcut olan en kıymetli şeyi- mizin bu olduğunu ve her ne pahasına olursa olsun, muhafaza edilmesi lüzumu- na inanmalıyız.

İkâmetgâh yapan mimar ve şehirci- lere çok ağır mes'uliyetler terettüp et- mektedir: Bu da akıl hastanelerinin bekleme salonlarında intizar eden insan- ların miktarını çoğaltmamak (Amerika

Birleşik Devletlerinde senede 9 milyon hasta muayene olunmaktadır) ve insan- ları diğer fizik intizamsızlıklardan ko- rumak. İnsan olmak ve insan kalmakla, biyolojik bakımdan mahzursuz olan şey- lerin projesini yapmakla ve «mantıkî teknisyen» 1er tehlikesine karşı müca- dele etmekle, yarının mimarları haklı olarak mükâfatlandırılmış bir kıymet mevkiine yükseleceklerdir.

Nihayet mimar bu mevkii, emek- lerinden çıkabilecek iyiyi ve kötüyü ta- nımak bilgisiyle temin edecektir. «İyilik yapmak» ve «Kötülük yapmak» tâbirleri nâdir olarak estetikle bağdaştırılmıştır.

Estetik, ahlâk gibi bir münakaşa mev- zuudur, bu mevzuda herkes, kendisine ait ilk eserinden başlıyarak, şahsî bir fikir sahibi olma şerefine sahip olduğu- nu zannetmektedir. Genç olsun veya yaşlı olsun, mimar hareket halindeki bir zeminde bu cins münakaşalar sergü- zeştine girmektedir, bu sahada tercih b a t a k l ı k l a r ı n a ve ferdî geri tep- melere çabucak ve ümitsiz olarak kay- mağa mahkûmdur.

Tıpkı genç bir hekim gibi, genç mi- m a r da şahsî tecrübesi imkânında, pro- jesinin muhtelif safhalarında müşterisi- ne ne gibi tavsiyelerde bulunabileceği- ni bilmelidir. Mimar muhakkak ki kolay- lıkla çizebilmelidir, fakat grafik bir ifa- de eğer meslekten olmıyan birine hi- tap ediyorsa tehlikelidir; onu çok kolay ikna edebilir ve inşaî bir tefsir yapma- sına mâni olur veya aksine olarak bütün kabiliyetine rağmen kendisi için anlaşıl- maz olur, birçok kimseler mimar resim- den ziyade sözle daha iyi nüfuz edebilir.

Mimar, doktor gibi dirayet ve in- celiğini ispat etmeli ve mükâlemesini müşteriden, teşhisini m ü m k ü n kılabile- cek ve ortaya çıkacak tezatları önleye- bilecek şekilde' ve hiç şüphe edilmiyen hususiyetleri temin edebilecek dirayetle yürütmelidir. Müşterinin emniyetini t a m olarak kazanmak için t e r e d d ü t l e r işin başında izale edilmelidir, zira müşteri- nin emniyeti sarsılırsa uzun ömürlü bir eserin yaratılması tehlikeye düşer. İk tinos-Kallicrates ortaklığına Perikles'in itimadı vardı: İki bin beşyüz yıl sonra, P a r t h e n o n temaşa edilirken bu husus müşahede edilebilir.

«İtimat» bütçesi, müşterinin san'at adamı karşısındaki iyi niyeti, eser için

«malî» bütçeden ve dolar yatırımlarından daha mühimdir.

Müşteriyle mükâlemeyi şevksiz ida- re etmek, estetik tenkitlerden içtinap etmeyi ve şahsî tercihler hilesini, ifade eder.

Referanslar

Benzer Belgeler

200 kişilik yaş pasta (Her bir masaya 10 tabak olarak her tabakta 1 dilim olacak şekilde dağıtılacaktır.) 200 kişilik meşrubat (Her bir masaya her biri 1 lt olacak şekilde

ġimdi, Sayın Bakanımız “yerel yönetimlerin gelirlerini düzenleyen yasa Belediye Gelirleri Yasasıdır ve biz bu konuda çalıĢma yapıyoruz, yürütüyoruz, onu ayrıca

Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli üyeleri; Adalet Bakanlığı ve yüksek yargı organlarının bütçelerini görüĢürken, tabiî ki, yargının sorunları

BAYINDIRLIK VE ĠSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) – Tamam, o konuda o zaman size bilgiyi Afet ĠĢleri Genel Müdürlüğümüzle ilgili bilgi….. Sanırım, hak

MEHMET AKĠF HAMZAÇEBĠ (Trabzon) – Sayın Öztürk’ün demek istediği Ģu: Artık iĢsizlik diye bir sorun var ve tabii ki bunun birçok nedeni var, Ģimdi hükûmet politikalarına

DEVLET BAKANI VE BAġBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (Ġstanbul) – Hayır, burada Ģöyle bakıyoruz Sayın Hamzaçebi: Özel tasarrufta azaldı, kamu tasarrufunda arttı…. MEHMET

MEHMET AKĠF HAMZAÇEBĠ (Trabzon) – Ġki cetvelle ilgili çok kısa görüĢümü ifade etmek istiyorum. b) cetveline baktığımızda halen yürürlükte olmayan ek

ġu tabloya göre 546 trilyon lira 2005 yılı yatırım ödeneği olacaktır eğer herhangi bir kesinti olmazsa ve bu Ģekilde tahakkuk öderse, bu rakama göre 800