• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE YE YÖNELİK TÜRKMEN GÖÇÜ VE TÜRKİYE DEKİ TÜRKMEN VARLIĞI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE YE YÖNELİK TÜRKMEN GÖÇÜ VE TÜRKİYE DEKİ TÜRKMEN VARLIĞI"

Copied!
41
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

© 2010

Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM'a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek

Rapor No: 19 Eylül 2010

VE TÜRKİYE’DEKİ TÜRKMEN VARLIĞI

TURKMENS' MIGRATION TOWARDS TURKEY AND TURKMEN POPULATION IN TURKEY

#4-+% 5ـ)1 ن#/-+&.ا ة+ـ(ـ2 د5ـ'5.او

#4-+% 6, 61#/-+&.ا

(3)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

Tarihçe

Türkiye’de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Ortado- ğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum, çalış- malarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır.

Ortadoğu’ya Bakış

Ortadoğu’nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkûm edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferber- liği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik haklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu’daki sorunla- rın kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri ce- saretlendirecektir. Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi, bölge devletlerinin ve halk- larının ortak menfaatidir.

Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları

ORSAM, Ortadoğu algılamasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma mekaniz- malarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve en- telektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM, bölgesel gelişmeleri ve trendleri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir. ORSAM; web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle, raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimini desteklemektedir.

Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazete- cilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır.

(4)

5 4 7 7 9 12 17 17 18 19 20 20 20 21 21 22 22 23 23 24 24 25 25 26 28

35 28

36 32 33 Sunuş ...

Giriş ...

1. Bölüm: Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü ...

1.1. Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçünü Etkileyen Tarihsel Sebepler ...

1.2. Siyasal ve Sosyal Sebepler ...

1.3. Türkiye’de Yaşayan Türkmenlerin Toplumsal Yapısı ...

2. Bölüm: Türkiye’deki Türkmen Kuruluşları ...

2.1. Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (ITKYD) ...

2.1.1. ITKYD Ankara Şubesi ...

2.1.2. ITKYD Konya Şubesi ...

2.1.3. ITKYD İzmir Şubesi ...

2.2. Türkmen Aydınlar Derneği ...

2.3. Antalya Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği ...

2.4. Türkmeneli İnsan Hakları Derneği ...

2.5. Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği (ITKAD) ...

2.6. Irak Türkleri Adalet Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ITYAD) ...

2.7. Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı (TİKV) ...

2.8. Kerkük Vakfı ...

2.9. İhsan Doğramacı Erbil Vakfı ...

2.10. Türkmen Danışma Meclisi ...

3. Bölüm: Türkiye’de Türkmen Medyası ...

3.1. Kerkük Haber Ajansı ...

3.2. Türkmen Basın Konseyi ...

3.3. Türkmenlerle ilgili İnternet Siteleri ...

3.4. Türkmenlerle İlgili Kitaplar ve Dergiler ...

3.4.1. Kitaplar...

3.4.2. Dergiler...

4. Sonuç ...

Ekler :

Ek–1: Türkiye’de Yaşayan Türkmenlerin Yerleşim Bölgeleri ...

Ek–2: Proje Kapsamında Mülakat Yapılan Kimseler ...

(5)

Batı’nın Doğu’dan aldığı yoğun göçü inceleme, anlama, yönlendirme ve önleme çabası, göç çalışmalarını her açıdan teşvik eden başlıca nedendir. Göç yollarının kavşak noktasında bulunan Türkiye’de ise bu konu Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde daha popüler bir hal almıştır. Oysa iç ve dış göçün ülkemiz üzerinde oldukça karmaşık ve derinlemesine sosyal, siyasi, ekonomik ve güvenlik etkileri vardır. Üstelik Türkiye, binlerce yıldır göçlerin kavşak noktası olan bir coğrafya üzerindedir. Bu nedenle de Türkiye’de AB süreci gibi dinamiklere bağımlı kalmadan kapsamlı göç çalışmaları yapılması gerekmektedir.

ORSAM bu düşünceyle, önümüzdeki dönemde Türkiye’ye yönelik Ortadoğu kaynaklı göçün dinamiklerini inceleyen çalışmalar yayınlayacaktır. Çalışmaların ilk halkasını, komşumuz Irak ve Iraklı Türkmenler oluşturmaktadır.

Görüş ve önerileri almak için yaklaşık 3 ay internet sitemizde taslak metnini yayınladığımız “Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü ve Türkiye’deki Türkmen Varlığı” isimli bu raporumuzda, Irak’ın kuruluşundan günümüze kadar Türkiye’ye yönelik gerçekleşen Türkmen göçü ve Türkiye’de oluşan Türkmen varlığı irdelenmiştir. ORSAM Ortadoğu Uzmanı Bilgay Duman tarafından Türkiye’deki Türkmen kuruluşlarında yapılan arşiv çalışmaları ve mülakatlar ışığında hazırlanan bu rapor 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türkiye’ye yönelik Türkmen göçünün arka planı incelenmektedir. Süreci etkileyen tarihsel, sosyal ve siyasal nedenler aydınlatılarak göçün arttığı dönemler, tercih edilen yerleşim alanları, Türkiye’nin tercih edilme nedenleri gibi konular ele alınmaktadır. Ardından Türkiye’deki Türkmen toplumunun yapısına, Türkmenlerin Irak’ın hangi vilayetlerinden geldiklerine, medeni hallerine ve Türkiye’ye entegrasyon süreçlerine dair ilginç detaylara yer verilmektedir. Türkmenlerin Türkiye’ye entegrasyon süreçleri konusunda değerli veriler paylaşılmaktadır.

Raporun ikinci bölümünde, Türkiye’deki Türkmen kuruluşlarının kuruluş amaçları ve faaliyetleri anlatılmaktadır. Bu bölüm, tüm Türkmen kuruluşlarını kapsaması nedeniyle özelikle Türkmen toplumu dışındaki ilgililer için derli toplu veriler sunmaktadır. Türkiye’de Türkmenler tarafından kurulan sivil toplum kuruluşlarının gelişim seyri, ilgilendikleri konular ve yöneticileri hakkında birinci elden alınmış bilgiler verilmektedir.

Raporun üçüncü bölümünde incelenen Türkmen medyası, üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur. Çünkü raporda da görüleceği üzere, bu konuda yeterince güçlü bir medya altyapısından bahsetmek halen mümkün değildir. Umarız, Türkmen medyasının profesyonelleşme ve kurumsallaşma noktasındaki eksikleri yakın zamanda giderilebilir. Bu bölümde ayrıca, Türkmen toplumunun meselelerini konu alan ve Türkiye içinden-dışından yönetilen internet sitelerinin bir dökümü yer almaktadır. Aynı bölümünde, Türkmen siyaseti, edebiyatı, kültürü ve benzer konularda Türkçe yayınlanmış kitapların listesi de verilmektedir. İleride yapılacak çalışmalarla farklı dillerdeki kitap, makale ve benzer yapıtların da bu listeye eklenmesi mümkündür.

Raporun sonuç bölümünde önemli tespit ve önerilere yer verilmektedir. Bunlar arasında en önemlisi kuşkusuz, Türkmen kurum ve kuruluşlarının ortak bir çatı altında toplanarak aralarındaki işbirliğini artırmaları, ortak hedefler belirleyerek toplumun maddi ve manevi kaynaklarını bu amaçlar için seferber edebilme ihtiyaçlarıdır. Şüphesiz bunun olup olmayacağı ya da nasıl olacağı konusunda karar verecek olan Türkmen toplumunun kendisidir. Ancak unutulmamalıdır ki, Irak’ta ve bölgemizde yaşanan gelişmelerinin baş döndürücü hızı, karar alma süreçlerinin zaman kaybını hoş görmeyecektir.

Her eser ve çalışma gibi bu raporun da eksikleri olabilir. Yeni çalışmalarda eksiklerin giderilmesinin, okurlarımızdan gelecek görüş ve önerilere bağlı olduğu düşüncesindeyiz. Raporun hazırlanması sırasında bilgi ve belgelerini paylaşan Türkmen kuruluşlarıyla, değerli görüşleriyle çalışmaya katkıda bulunan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu çalışmamızın, Türkiye’de Türkmen göçü üzerine daha kapsamlı ve farklı boyutlara ışık tutan zengin akademik araştırmalar yapılmasını teşvik etmesini arzu ediyoruz.

Saygılarımla,

(6)

Özet

* Türkiye’ye yönelik Türkmen göçü, Irak’ın kurulusundan bugüne kadar devam eden ve devam etmesi beklenen bir süreç olarak karsımıza çıkmaktadır. Kriz dönemleri yoğun olmakla birlikte, Türkmen gö- çünün süreklilik arz ettiği söylenebilir. Türkiye’de Türkmenler, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere İzmir, Konya ve Antalya’da yoğun olarak yasamaktadır.

* Türkiye’ye yönelik Türkmen göçü farklı özelliklere sahiptir. Özellikle kriz dönemlerinde toplu göçler yaşanırken, zaman zaman bireysel ve kaçak göçler de görülmektedir. 1990’dan önce Türkiye’ye göç eden Türkmenler genellikle bireysel ve küçük gruplar halinde gelmiştir.

* Irak’taki rejimlerin Türkmenlere yönelik baskıcı politikalarıyla birlikte, Irak’taki savaş ve çatışma dönemleri, Türkmen göçünü tetikleyen en büyük etkenler olarak gösterilebilir. Bu göçün Türkiye’ye yö- nelmesindeki en önemli sebepler ise, Irak’ta yasayan Türkmenlerin Türkiye’de çok sayıda akrabasının bulunması, Türkiye’nin Osmanlı mirası topraklar üzerinde kurulması, sınırın hemen ötesinde dili, dini, kültürü, gelenek ve görenekleri aynı olan bir devletin olması, Türkiye’nin Türk soylulara göster- diği ilgi olarak ifade edilebilir.

* Öte yandan Türkmenlerin savasın getirdiği şartlar neticesinde, istihdam, daha iyi bir gelir ve zengin- lik elde etmek amacıyla da Türkiye’ye göç ettikleri bilinmektedir. Ülkedeki siyasi baskının, başka se- beplere de yol açtığı ve bu nedenlerle Türkmenlerin yurt dışına göç ettiği bilinmektedir. Özellikle Türk- menler, Türkçe eğitim alamama, kamu sektöründeki islerden uzak tutulma, çalışılan işlerde etnik ayrımcılık yapılması, ekonomik olarak zor şartlarda çalışma gibi nedenlerle Türkiye’ye göç etmektedir.

* Diğer taraftan Türkiye’deki yasal prosedürlerin Türk soylu yabancılara kolaylık sağlaması Türkmen göçünü arttıran nedenlerden biri olarak gösterilebilir.

* Türkiye sadece Türk soylu yabancılara sağladığı kolaylıklar açısından değil, bir geçiş ülkesi olmasın- dan dolayı da önem taşımaktadır. Daha önce anlatıldığı gibi Türkiye’nin sadece Avrupa ülkelerinden sığınmacı ve mülteci kabul etmesi, Türkmenlerin üçüncü ülkeye iltica etmeleri ve Türkiye üzerinden yasal olmayan yollarla da Avrupa’ya geçmeleri açısından kolaylaştırıcı bir rol oynamaktadır.

* Yapılan incelemelere göre, Türkiye’de yasayan Türkmenlerin yaklaşık yüzde 87’si Kerküklüdür. Bu durum, Türkiye’de geçmişten bugüne kadar Irak Türklerinin “Kerkük Türkleri” olarak algılanmasını anlaşılabilir kılmaktadır.

* Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin toplumsal yapısı incelenirken dikkate alınması gereken en önemli verilerden biri de kadın-erkek oranıdır. Buna göre Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yüzde 80’den

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TÜRKMEN GÖÇÜ VE TÜRKİYE’DEKİ TÜRKMEN VARLIĞI

Bilgay Duman,

ORSAM Ortadoğu Uzmanı Hazırlayan:

(7)

fazlası erkektir. Diğer taraftan Türkiye’ye bekâr olarak gelen Türkmen erkeklerin genellikle Türki- yeli bir kadınla evlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilere göre, Türkiye’ye gelen her 10 bekâr Türkmen erkekten 8’i Türkiyeli bir kadınla evlenmiştir.

Aynı zamanda Türkiye’ye gelen bekâr Türkmen kadınların da Türkiyeli erkeklerle evlendiği bilin- mektedir. Buradan hareketle Türkiye’de doğan ya da Türkiye’ye küçük yaşta gelen Türkmenlerin

“Türkiyelileştiği” ifade edilebilir.

* Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin en çok ticaretle uğraştıkları bilinmekle birlikte, okuma yazma oranı Irak ortalamasının üstündedir.

* Türkiye’ye yönelik Türkmen göçüyle birlikte, Türkiye’de yerleşik bir Türkmen toplumu oluşmuş- tur. Bu toplum hem bölgedeki akrabalarının sorunlarıyla ilgilenmek hem de aralarındaki iletişimi güçlendirmek için çeşitli kuruluşlar kurmuştur.

* 1990 yılına kadar sadece, 1959’da kurulan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin (ITKYD) çatısı altında yürütülen faaliyetler, daha sonra birçok kuruluşun oluşturulmasıyla de- vam etmiştir. Yeni kuruluşların yönetim kadrolarına bakıldığında daha önce ITKYD’de görev al- mış kişilerden oluştuğu görülmektedir. Diğer taraftan kuruluş amacı kültürel ve sosyal faaliyetler yürütmek olsa da 1991’e kadar siyasetten kültüre kadar bütün Türkmen faaliyetlerinin ITKYD tarafından yürütüldüğünü söylemek mümkündür.

Giriş

Irak devleti kurulduğundan bu yana burada ya- şayan Türkmenler, çeşitli dönemlerde ve farklı sebeplerden dolayı, zaman zaman bireysel ola- rak zaman zaman da toplu şekilde Irak’a sınır komşusu olan ve anavatan olarak gördükleri Türkiye’ye göç etmiş, yerleşmiş, vatandaşlık almış, Türkiye üzerinden Batı ülkelere iltica etmeye çalışmıştır. Zamanla Türkiye’de önem- li bir Türkmen varlığı oluşmuştur. Türkiye ve Türkmenler arasındaki güçlü tarihsel, etnik, dinsel ve kültürel bağlar, her iki tarafa da dö- nemsel olarak çeşitli avantajlar sağladığı gibi, dezavantajlar da yaratmıştır. Irak’taki rejim- ler tarafından Türkiye, Türkmenleri korumak, yönlendirmek ve onları ajan olarak kullanmak;

Türkmenler de Türkiye’nin politikalarının Irak’taki aracı olmak ve Türkiye’ye tabi olmak gibi suçlamalara maruz kalmıştır. Bu suçlama- lara rağmen Türkiye ve Türkmenler arasındaki

bağın dönem dönem zayıflasa da hiçbir zaman kopmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Irak devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru- luşundan bu yana geçen yaklaşık doksan yıllık süreç içerisinde Türkiye’de büyük bir Türkmen varlığı oluşmuş ve bu varlık Türkiye’nin Irak’a yönelik politikasında bir etken teşkil etmiştir.

Özellikle ABD’nin Irak işgalinden sonraki sü- reç içerisinde Türkiye’nin Irak politikasındaki Türkmen faktörü daha da ön plana çıkmıştır.

Bu noktada Türkiye’de yaşayan Türkmen sayı- sının ortaya çıkarılması, bu nüfusun toplum- sal yapısının incelenmesi doğrultusunda milli kimliklerine bağlılıktaki bilinç seviyesinin or- taya çıkarılması, Türkiye’deki Türkmen kuru- luşlarının durumu ve faaliyetlerinin Irak’taki Türkmen politikasına katkısı ve bu faaliyetlerin Türkmenlik ve Iraklılık kimliğine yönelik bilin- ce etkisi ile Türkiye’deki karar alıcı mekanizma- larını etkileme kapasitesine sahip bir Türkmen topluluğunun olup olmadığının incelenmesi

(8)

Irak’taki Türkmen varlığı ile yurt dışında yaşa- yan Türkmenlere örnek olma ve Türkmenlerin birlikte çalışabilme kapasitesi açısından olduğu gibi Türkiye’nin Irak politikasının belirlenmesi noktasında da faydalı olacaktır.

Çalışmamız literatür taraması, yetkili makam- lardan bilgi toplama ve Türkmenlerle birebir görüşülerek ortaya çıkarılmıştır. Yapılan çalış- ma üç temel konuya indirgenmiştir. İlk olarak Türkmenlerin toplumsal yapısı incelenmiş, Türkmen göçünün tarihsel ve toplumsal se- bepleri, göç dönemleri, göç ve yerleşim böl- geleri, Türkmen kimliğine bağlılık ve asimile olma durumu, göç hareketlerinin devam seyri ve göç eden Türkmenlerin sayısal oranları or- taya konmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde ise, Türkmenlerin birlikte hareket edebilme potan- siyelleri ve ülkedeki karar alma mekanizmaları açısında etkili olan/olabilecek Türkmen kuru- luşları hakkında bir araştırma yapılmış, bu ku- ruluşlar hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca med- yanın lobi faaliyetleri üzerindeki etkisi de göz önünde tutularak, Türkmen medya kuruluşları, Türkmenler hakkında çıkan kitap ve dergiler ile internet siteleri araştırılmış ve Türkmenlerin Türk medyasında ne ölçüde yer aldığı incelen- meye çalışılmıştır.

1. Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü

1.1. Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçünü Et- kileyen Tarihsel Olgular

1920’lerden günümüze kadar Osmanlı ba- kiyesi toplulukların Türkiye’ye göçü devam etmiş, çeşitli dönemlerde toplu göçler yaşa- nırken, zaman zaman da kaçak ve bireysel yollarla Türkiye’ye giriş yapılmaya çalışılmış- tır. Türkiye’nin de bazı çekincelerle imzaladığı 1951 Cenevre Sözleşmesi mülteci hukuku dü- zenlemeleri açısından bir ilk sayılabilir. Sözleş- me öncesinde mültecilere yönelik hukuk ku- ralları daha çok teamüllerden veya bazı önemli ülkelerin iç hukukuna dayanan hukuksal dü- zenlemelerden oluşmuştur. Türkiye’ye özellik- le Türk soylu yabancı ülke vatandaşlarına bazı ayrıcalıklar tanımış ve Türkiye Cumhuriyeti

vatandaşı olmaları, Türkiye’de ikamet etmele- ri, çalışma izni almaları konusunda kolaylıklar sağlamıştır. Bu ayrıcalıklar 1951 Sözleşmesi im- zalandıktan sonra da devam etmiş, ancak Tür- kiye sözleşmeye koyduğu çekinceyle Avrupa ülkelerinin haricinden mülteci ve sığınmacı ka- bul etmemiştir. Diğer taraftan Türkiye, 1994’te Avrupalılar gibi Avrupalı olmayan sığınmacıla- rın da girişlerini ve hukuksal durumlarını içe- ren bir sığınma yönetmeliğini kabul etmiştir.1 Bu yönetmelikle, Türkiye’ye Avrupa dışındaki ülkelerden gelenler mülteci statüsünde değil, sığınmacı statüsünde kabul edilmiştir. Böylece, Avrupa sınırları dışındaki ülkelerden gelen sı- ğınmacılara birtakım sosyal haklar verilmiştir.

Yönetmeliğe göre, Türkiye’ye Avrupa dışından gelen kişilerin sığınmacı başvuruları kabul edil- mekte ve daha sonra üçüncü bir ülkeye mülteci olarak yerleştirilmektedir.

Öte yandan yapılan ikili anlaşmalarla da Av- rupa devletlerinin dışındaki bazı ülkelerin va- tandaşlarına Türkiye’de ikamet etme ve çalışma konusunda kolaylıklar sağlanmıştır. Örneğin 1932 yılında Türkiye ve Irak arasında imzala- nan anlaşma neticesinde iki ülke vatandaşları- na karşılıklı olarak ikamet ve çalışma konusun- da ayrıcalıklar tanınmıştır. Türkiye-Irak İkamet Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 4 Haziran 1932 tarihinde 2003 sayılı kanunla onaylanmış, 6 Temmuz 1933 tarihinde yürür- lüğe girmiştir. Böylece Irak’ta yaşayan Türk- menlerin Türkiye’ye gelişi kolaylaşmış, Türkiye ile komşu Irak arasında geliş gidişler artmıştır.

Irak vatandaşlarının kimliğini muhafaza ede- rek Türkiye’de oturma, çalışma, iş kurabilme, mal mülk edinme, ticaret yapma ve çocukları- na Türkiye’de eğitim aldırmaları gibi imkânlar sağlanmıştır. Bu noktada birçok Irak vatandaşı Türkmen’in Türkiye’ye geldiği bilinmektedir.

Diğer taraftan 1946’da imzalanan Türkiye ile Irak Arasında Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması’na eklenen Eğitim, Öğretim ve Kül- tür İşbirliği Protokolü neticesinde, Irak okulla- rının verdiği diplomaların Türkiye’de geçerlilik kazanmasıyla birlikte Türkmenler, bu tarihten sonra Türkiye’ye yoğun olarak gelmeye başla-

(9)

mıştır. O dönemde İstanbul Teknik Üniver- sitesi ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin dışındaki üniversitelere sınavsız girilmesi, Türkmen öğrencilerin Türkiye’ye ge- lişini kolaylaştırmıştır. Ancak özelikle 1950 ve 1960’lı yıllarda Türkiye’ye gelen öğrencilerin Irak’ta üniversiteye girmek için yeterli ortala- mayı tutturamayan zengin ailelerin çocukları olduğu bilinmektedir. Öte yandan Türkmen- lerin dil konusunda da yetersiz kalması ve Arapça’yı yeterli derecede öğrenememelerinin, Türkiye’ye yönelik öğrenci hareketinde etkili olduğu söylenebilir.

1950’lerin sonlarına doğru Irak’taki siyasi süreç parçalanmaya başlamış, iktidar mücadelesi ön plana çıkmıştır. Diğer taraftan Arap dünyasın- da da Nasırcılığın yükselişe geçmesine bağlı olarak Arap milliyetçiliğinin artması Irak’ı et- kilemiş ve Irak’taki Arap olmayan unsurları ra- hatsız etmiştir. Bu rahatsızlık Türkmenlere de yansımış ve göç hareketlerini arttıran bir faktör olarak ortaya çıkmıştır. 1959’da Türkmenlere yönelik Kerkük’te gerçekleştirilen katliamın da Türkmenlerde bir travma yarattığı bilinmekte- dir. Bu nedenle Türkmenlerin Türkiye’ye geliş sürecinin hızlandığını söylemek yanlış olma- yacaktır. 1968’de Baas Partisi’nin Irak’ta ikinci kez iktidara gelmesiyle Arap olmayan unsurla- ra yönelik baskı artmıştır. Artan baskı ve Kürt grupların ayrılıkçı isyanlarına karşı başlatılan mücadelenin zararını Türkmenler de görmüş ve Türkmenler üzerinde de büyük baskı yara- tılmıştır. Bu baskı nedeniyle silahlı mücadele kültürü olmayan Türkmenler, Molla Mustafa Barzani ile dönem dönem birlikte çalışmalar yapmış ve Türkmen davası için mücadele ver- miştir. Bu noktada en belirgin örnek İzzettin Kocava’dır. Saddam döneminde “Türkiye’ye ca- susluk yaptığı” iddiasıyla idama mahkum edil- miş, ancak İngiltere’ye siyasi mülteci olarak il- tica etmiş ve idamdan kurtulmuştur. Türkmen milliyetçiliği 1970’lerden sonra bir hareket ha- line dönüşmüş ve bu hareketin başını Necdet Koçak, Abdullah Abdurrahman, Rıza Demirci gibi kişiler çekmiştir. Ancak bu kişiler Saddam rejimi tarafından yakalanarak idam edilmiştir.

Bu hareketler ve Baas rejiminin artan baskısı nedeniyle birçok Türkmen’in Türkiye’ye göç et- tiği bilinmektedir.

1980’de başlayan Irak-İran savaşı neticesinde Irak’ın sınırlarını kapatması ve eli silah tutan herkesin silah altına alınması nedeniyle Irak’tan yurt dışına çıkış neredeyse durma noktasına gelmiş, yine de yurt dışına kaçak göç bireysel ve küçük topluluklar halinde sürmüştür. Irak- İran savaşının sürdüğü 1980-88 yılları arasında Türkiye de Irak sınırı kapatmış ve bölgesel ola- rak Irak-İran dengesini korumaya çalışmıştır.

Yine de bu dönemde Türkiye’ye kaçak girişlerin yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Türkiye sınırına nazaran İran sınırının daha korunaksız olma- sı, Türkiye’ye göç edemeyen birçok Türkmen’i İran’a yönlendirmiştir. 1980’den sonra İran’a giden Türkmenlerin Türkiye’deki Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin vasıtasıyla Türkiye’ye getirttirildiği bilinmektedir. Ancak Türkiye’ye getirilen Türkmenlerin sayısına iliş- kin bir veriye ulaşılamamıştır.

Irak-İran savaşının etkileri ve savaş nedeniyle verilen kayıplar, kaybedilen insan gücü nede- niyle, Irak’ta yurt dışına çıkış yasağı devam et- miş, ancak kaçak yollarla yurt dışına çıkılmış- tır. 1990’daki Körfez Savaşı Krizi ve sonrasında yaşananlar Türkmenlerin tarihte neredeyse ilk kez toplu olarak göç etmesine neden olmuştur.

Yurt dışına göç eden Türkmenlerin yaklaşık yüzde 80’inin 1991’den sonra Irak’ı terk ettiği bilinmektedir.2 Bilindiği üzere Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle birlikte Birleşmiş Milletler Güven- lik Konseyi Irak’a ambargo kararı almış ve sa- vaştan sonra da ambargo sürmüştür. Bunun neticesinde doğal olarak ülkede ekonomik ve sağlık sorunları başta olmak üzere ciddi sosyal ve toplumsal sorunlar, kıtlık, buna bağlı olarak aşırı pahalılık, salgın hastalıklar gibi olumsuz- luklar baş göstermiştir. Bütün bu olumsuzluk- lar, Irak’ta yaşayan insanların yaşamlarını daha iyi koşullarda devam ettirebilecekleri başka ülkelere gidip sığınmalarına neden olmuştur.

Birleşmiş Milletler tarafından 1996’dan 2003’e kadar uygulanan “Gıda Karşılığı Petrol Prog-

(10)

ramı” biraz olsun Irak’taki şartları hafifletse de insanların yurt dışına göçü devam etmiştir.

Saddam Hüseyin’in ülkenin kuzeyine yönelik baskı politikası, genellikle ülkenin kuzeyinde yaşayan Türkmen toplumunu da olumsuz ola- rak etkilemiş ve Türkmenler 1991’den sonra Türkiye’ye yönelik toplu göçe katılmıştır. Özel- likle 1991’den sonra Irak’ın kuzeyinde oluştu- rulan güvenli bölge, Türkmenler için bir geçiş noktası olmuştur. Saddam’ın bu bölgeye müda- hale edememesi, çok sayıda Türkmen’in Irak’ın kuzeyine yerleşmesine ve buradan Türkiye ve İran’a geçmesine sebep olmuştur. Hatta Irak’ın kuzeyindeki güvenli bölgeye kaçak geçişi sağla- yan bir sektör oluştuğu ifade edilmektedir. Ör- neğin Kerkük’ten Erbil’e göç eden 4 kişilik bir aileden yaklaşık 140-150 bin Irak dinarı alındı- ğı ifade edilmektedir.3 O dönemde devlet dai- resinde çalışan bir mühendisin maaşının 3 bin dinar olduğu düşünüldüğünde rakam oldukça büyüktür.

Irak’ın kuzeyinde güvenli bölge kurulması, Irak’taki Saddam muhaliflerine hareket im- kanı sağlamış ve bu doğrultuda Irak Türkmen Cephesi kurulmuştur. ITC’nin kurulması Türk- menlerin siyasi mücadelesine katkı yaparken, güvenli bölgenin dışında yaşayan Türkmen- ler için olumsuz bazı gelişmelere yol açmıştır.

Muhalefet gerekçesiyle Türkmenlere yönelik Irak’taki baskı artmış, ev alım-satımı yasak- lanmış, yer değiştirmeler kısıtlanmış ve hatta araba almak bile zorlaştırılmıştır. Bu durum 1990’ların ortalarından sonra Türkmenlerin Türkiye’ye gelişini tetiklemiştir.

1991’den sonra yoğunlaşan Türkiye’ye yö- nelik Türkmen göçü artarak devam etmiştir.

ABD’nin işgal ettiği 2003’e kadar artan Türk- men göçü, Saddam’ın devrilmesiyle bir neb- ze olsun azalma göstermiş, 1991’den sonra Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yarısından fazlası 2003’ten sonra geldikleri bölgelere geri dönmüştür. Ancak Irak’taki şartların kötüleş- mesi ve savaş durumunun devam etmesinin, Türkiye’ye göçü yeniden hızlandırdığını söyle- mek yanlış olmayacaktır. Özellikle son 3 yıl içe-

risinde Türkiye’ye gelen öğrencilerin, refakatçi izniyle ailelerini de Türkiye’ye getirdiği görül- mektedir.

1.2. Siyasal ve Sosyal Sebepler

Uluslararası göç literatürü, siyasi çatışma, sa- vaş, etnik gerilimler, yönetim baskısı gibi ne- denlerle yurt dışına göçün hızlanabileceğini öngörmektedir. Irak’taki durum göz önüne alındığında yaklaşık 4 milyon Iraklının yurt dı- şında yaşadığı bilinmektedir. Bu noktada yurt dışına giden nüfus önem kazanmaktadır. Çün- kü birkaç etnik grup, yaşanan şiddet olayları ve baskı politikaları nedeniyle diğerlerinden daha fazla zarar görmüş ve bu nedenle dışarıya yö- nelmiş olabilir. Irak örneğine bakıldığında bu durum Türkmenler açısından ortaya çıkmak- tadır.4

Öncelikle Türkiye’ye Irak devleti hemen kurul- duktan sonra gelen Türkmenler, Osmanlı döne- minde özellikle İstanbul’da görev yapmış kişiler olmuştur. Yapılan birçok görüşmede ortaya çıkan en önemli olgu Osmanlı’dan kalan alış- kanlıklardır. Osmanlı döneminde, İstanbul’da eğitim almak, Türkmenler arasında bir kült olarak yerleşmiştir. Birçok Türkmen Osmanlı ordusunda subay olarak görev yapmış ve birçok Türkmen avukat ve doktor da İstanbul’da eği- tim almıştır. Osmanlı döneminde İstanbul’da bağı olan Türkmenlerin, Türkiye ve Irak dev- letleri kurulduktan sonra Türkiye’ye geldiği bi- linmektedir. Osmanlı’dan kalan alışkanlıkların yanı sıra, dil, din ve kültürel değerlerin ben- zerlik taşıması ve Türkiye’nin coğrafi olarak da yakın olması sebebiyle, Türkmenler Türkiye’ye göç etmiştir.

Türkmenlere yönelik baskı ve asimilasyon po- litikası, uluslararası platformda çok kez ifade edilmiş ve Birleşmiş Milletler dâhil birçok ulus- lararası kuruluşun raporlarında yer almıştır.5 Bu raporların yanı sıra yapılan araştırmalar da Türkmenlerin baskı, savaş ve etnik çatışma ne- deniyle yurt dışına göç ettiğini göstermektedir.

Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de yaşa- yan 10 Türkmen’den 6’sı siyasi baskı nedeniyle,

(11)

Irak’ta yaşamını idame ettirmede zorluk çekti- ği gerekçesiyle Türkiye’ye göç etmiştir. Yapılan diğer araştırmalar da bu rakamı doğrular nite- liktedir. Global Strateji Enstitüsü’nün öncülü- ğünde Dr. İbrahim Sirkeci tarafından yapılan 5986 kişi üzerinde Irak’ta yapılan bir araştır- maya göre, yurt dışına göç eden Türkmenlerin yaklaşık yüzde 60’ının savaş, etnik çatışma ve cezalandırılma korkusuyla Irak’ı terk ettikleri belirtilmektedir.6 Diğer bir araştırmaya göre de, Türkmenlerin yüzde 84’ü siyasi baskı nedeniyle ülkeyi terk etmektedir.7 Ayrıca yaşanan baskı sadece siyasi anlamda olmamış, yaşanan savaş- lar neticesiyle uzun yıllar askerlik yapılması ko- nusundaki baskı da Türkmenlerin yurt dışına kaçmalarında önemli bir etken teşkil etmiştir.

Öte yandan Türkmenlerin savaşın getirdiği şartlar neticesinde, istihdam, daha iyi bir gelir ve zenginlik elde etmek amacıyla da Türkiye’ye göç ettikleri bilinmektedir. Dr. İbrahim Sirkeci tarafından yapılan araştırmada yurt dışına göç eden Türkmenlerden yaklaşık yüzde 40’nın sa- dece ekonomik nedenlerden dolayı göç ettiği ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan göç eden sade- ce 5 Türkmen’den biri ailesine maddi yardımda bulunabilmektedir. Daha iyi bir eğitim almak için göç edenlerin oranı ise daha düşüktür. Ya- pılan araştırmalara göre, göç eden Türkmenler arasında daha iyi bir eğitim almak için yurt dı- şına göçe eden Türkmenlerin oranı yüzde 12 civarındadır.8

Ülkedeki siyasi baskının, başka sebeplere de yol açtığı ve bu nedenlerle Türkmenlerin yurt dışı- na göç ettiği bilinmektedir. Özellikle Türkmen- ler, Türkçe eğitim alamama, kamu sektöründe- ki işlerden uzak tutulma, çalışılan işlerde etnik ayrımcılık yapılması, ekonomik olarak zor şart- larda çalışma gibi nedenlerle Türkiye’ye göç etmektedir. Türkiye’ye yönelik “anavatan” ta- rihsel algılamasının yanında, Türkiye’deki eğiti- min Türkçe olması, iş imkânlarının çokluğu ile etnik ve dini ayrım gibi gayri insani uygulama- ların olmaması, Irak’ta yaşayan Türkmenlerin çok sayıda akrabası ve tanıdığının Türkiye’de olması, coğrafi yakınlık, kültürel benzerlik gibi nedenler, Türkiye’ye yönelik Türkmen göçünü

tetiklediği düşünülmektedir. Yapılan araştır- malarda Türkiye’de akrabası ve tanıdığı olan Türkmenlerin Türkiye’yi seçtiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Türkiye’deki yasal prosedürler de bu durumu kolaylaştırmaktadır. Türkiye’de ikamet ve çalış- ma izni, vatandaş olma gibi durumlarda Türk soylu yabancıların, diğer ülke vatandaşlarına göre avantajlı olduğu ve Türk soylulara kolaylık sağlandığı bilinmektedir. Örneğin vatandaşlık kanuna göre yabancı bir ülke vatandaşının Türk Vatandaşlığını elde edebilmesi için, Türkiye’de 5 yıl boyunca ikamet etmesi ve çalışması ge- rekirken, Türk soylu yabancılar için bu süre 2 yıl olarak belirlenmiştir. Ayrıca dönem dönem özellikle Türkmenler için çıkarılan kararlar da Türkmenlerin ikamet ve çalışma izni alması- nı kolaylaştırmaktadır. Türkiye, Türkmenlerin ülkede barınmasını sağlayacak kolaylaştırıcı adımlar atmakta ve bir anlamda Türkmenleri kollamaktadır. Zira Türkiye’de vatandaşlık, ika- met ve çalışma izni almak için olması gereken Türk soyluluk belgesi, Türkmen kuruluşların kefaletiyle Dışişleri Bakanlığı tarafından veri- lebilmektedir. Diğer taraftan Türkiye’ye yasal yollarla gelmeseler bile, Türkiye’de yaşayan bir Türkmen’in kefil olmasıyla Türkiye’de ka- labilmeleri mümkün olmaktadır. Bu noktada özellikle 1991’den sonra Türkiye’ye gelen ve Kızılay’ın kurduğu kamplarda kalan Türkmen- ler, Türkiye’deki Türkmen vakıf ve dernekleri ile Türk vatandaşı olan Türkmenlerin bireysel çabaları neticesinde Türkiye’de ikamet ve ça- lışma izni alabilmiştir. Örneğin 1994’ten sonra 6500 kadar Türkmen, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin kefaletiyle Türkiye’de kalabilmiş ve çeşitli dönemlerde çıkan yasalar doğrultusunda vatandaş olmuş ve ikamet izni alabilmiştir. Bu noktada 2005’te Irak seçimle- rinden önce çıkan karar doğrultusunda, Türk soylu belgesiyle başvuru yapan tüm Türkmen- ler ikamet izni almış ve sonraki dönemlerde uzatabilmiştir. Sadece Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne Kasım 2005’te baş- vuranların sayısı 414’tür. 2006’nın Ağustos ayında ise 732 kişi başvurmuştur. Bu noktada

(12)

23.02.2009 tarihli, 2009/14699 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe giren “Çalışma İz- ninden Muaf Tutulacak Türk Soylu Yabancılara Dair Yönetmelik” başka bir örneği oluşturmak- tadır. Karara göre, 7 Mart 2009 tarihinden önce ikamet tezkeresi almış olup, Türkiye’de ikamet eden, kamu düzeni, milli güvenlik ve devleti- mizin dış politikası bakımında sakıncası bu- lunmayan, Batı Trakya, Irak, Doğu Türkistan, Afganistan ve Bulgaristan uyruklu Türk soylu yabancıların çalışma izninden muaf tutularak yasal olarak çalışabilmelerine olanak tanınmış- tır.

Türkiye sadece Türkmenlere sağladığı kolay- lıklar açısından değil, bir geçiş ülkesi olmasın- dan dolayı da önem taşımaktadır. Daha önce anlatıldığı gibi Türkiye’nin sadece Avrupa ül- kelerinden sığınmacı ve mülteci kabul etmesi, Türkmenlerin üçüncü ülkeye iltica etmeleri ve Türkiye üzerinden yasal olmayan yollarla Avrupa’ya geçmeleri açısından bir platform ni- teliği taşımaktadır. 1994 Yönetmeliği’yle, Avru- palı mültecileri kapsayan zulüm riski olan yere geri göndermeme ilkesini Avrupalı olmayan mültecilere yönelik olarak da genişletilmiştir.

Böylece Türkiye’ye gelen Türkmen sayısı da artmış ve Türkiye üzerinden üçüncü bir ülkeye gidiş kolaylaşmıştır. Bu noktada Birleşmiş Mil- letler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine

göre, Türkiye üzerinden üçüncü bir ülkeye göç etmek isteyen Iraklıların sayısı 1994-2005 arası 42 bin 922’dir. 1994’ten 1999’a kadar artan bir grafik sergileyen başvurular, bu tarihten son- ra azalan bir görüntü çizerken, 2003’ten sonra tekrar artış göstermiştir. Bu grafik Türkiye’ye sığınmacı olarak başvuran Iraklılar için de ge- çerliliğini korumaktadır.

Bu verilen rakamlar Iraklılara ilişkin olsa da 1994’ten bu yana çok sayıda Türkmen’in 3. ül- keye göç ettiği ifade edilmektedir. Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi Saatçi’nin ver- diği rakamlara göre, yaklaşık olarak Kanada’da 1000, Danimarka’da 2000, Hollanda’da ise 4000’e yakın Türkmen’in yaşadığı ve Türkiye üzerinden bu ülkelere göç ettiği bilinmektedir.

Ayrıca Türkmenlerin Türkiye üzerinden Al- manya, Hollanda, ABD, Kanada, Avustralya, Norveç, Belçika gibi ülkelere de yerleştiği ifade edilmektedir.10

Türkiye üzerinden üçüncü ülkelere geçiş ya- sal olmayan yollarla da sağlanmaktadır. Ka- çak yollarla Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalışan mülteciler dönem dönem Türkiye ve Yunanistan arasında krizlere yol açabilmektedir. Özellikle Ege Denizi ve Meriç Nehri kullanılarak yapılan bu geçişler, Türkiye ve Yunanistan’ı karşı karşıya getirebilmektedir.

Ayrıca kaçak yollarla göç etmeye çalışan mülte- cilerin durumu zaman zaman insani facialarla da noktalanmaktadır. Yaptığımız araştırmaya göre, az sayıda da olsa Türkmenlerin bu yolları kullanarak Avrupa’ya göç etmeye çalıştığı bilin- mektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafın- dan 2008 yılının Kasım ayında yayınlanan bir raporda, 34 yaşında Kerküklü bir Türkmen’in beraberindeki 60 kişiyle Meriç Nehrinden na- sıl Yunanistan’a geçmeye çalıştığını anlatan bir röportaj yer almaktadır.11 Ayrıca 1997’de Ege Denizi’nde göçmenleri taşıyan bir teknenin batması sonucu 17 Türkmen’in hayatını kay- bettiği, 7 Türkmen’in de kaybolduğu acı olay halen hafızalardadır.

Sonuç olarak bütün sebepler Türkmenleri, Tablo-1:

BMMYK’ya Başvuran Iraklı Sığınmacılar9

Yıl Kişi Sayısı %

1997 2.939 25

1998 4.672 30

1999 2.472 18

2000 1.671 27

2001 998 34

2002 974 38

2003 342 -

2004 956 -

2005 1.047 -

2006 722 -

2007 3.470 100

Toplam 20.263

(13)

Türkiye’ye yakınlaştırmaktadır. Türkiye’nin de tarihsel ve soydaşlık sorumluluğunun bilincin- de politika üreterek her dönemde Türkmenle- rin sorunlarına çözüm bulmaya çalıştığını söy- lemek yanlış olmayacaktır. Türkmenler de özel- likle milliyetçi duygular, akrabalık bağları ve Osmanlı’dan kalan miras nedeniyle Türkiye’yi kendini yakın hissetmekte ve göçten doğa- cak zararları minimum düzeye indirmek için Türkiye’yi tercih etmektedirler. Ortak dil, din, kültür, etnik kimlik Türkmenlerin, Türkiye’ye göçünü kolaylaştıran sebepler olarak ortaya çıkmaktadır.

1.3. Türkiye’de Yaşayan Türkmenlerin Top- lumsal Yapısı

Türkmenlerin Türkiye’deki ilk kuruluşu olan ve 1959’da kurulan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin (ITKYD) kayıtların- dan rastgele seçilen 3175 kayıt incelenmiştir.

Bu noktada Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin Irak’tan göç ettikleri şehirler, geliş yolları, orta- lama yıllık göç durumu, ikamet durumu, eğitim durumları, medeni halleri, çocuk sayıları gibi veriler elde edilmiştir. Bu veriler Türkiye’de ya- şayan Türkmenlerin toplumsal yapısı hakkında geniş bir perspektif sunmaktadır. Yapılan ince-

lemelere göre, Türkiye’de yaşayan Türkmenle- rin yaklaşık yüzde 87’si Kerküklüdür. Bu du- rum, Türkiye’de geçmişten bugüne kadar Irak Türklerinin Kerkük Türkleri olarak algılanma- sını anlaşılabilir kılmaktadır. Kerkük ağırlığı, Türkmen kuruluşlarına da yansımıştır.12 Diğer taraftan Türkmen algısı içerisinde, “Türkmen davasının merkezi Kerkük’tür” olgusu, bu veri- ler ışığında kendini belli etmektedir. Kerkük’te yaşananlar ve bu kent üzerindeki baskı da Türk- menlerin buradan yoğun olarak göç etmesine sebep olan faktörlerin arasında gösterilebilir.

Bilindiği gibi Irak’ta krallık döneminden 2003’e kadar her rejim Kerkük’teki Türkmenler üze- rinde baskı uygulamış, bu baskı zaman zaman katliamlara kadar varmıştır. 2003’ten sonra da Kerkük üzerindeki Kürt grupların baskısı net bir biçimde kendini belli etmiştir. Bu baskılar, Türkmenlerin Kerkük’ten göç etmelerindeki en büyük sebep olarak gösterilmektedir.

ITKYD verilerine göre Kerkük’ten sonra ikinci ağırlığı Erbil almaktadır. Buna göre Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin yaklaşık yüzde 6’sı Er- billidir. Bu noktada Erbil vurgusu önemlidir.

Çünkü Erbil, 1990’lardan sonra Kürt grupların kontrolüne geçmiş ve 2003’ten sonra Irak’ın ku- zeyindeki bölgesel yönetimin merkezi olma ro-

Tablo-2: ITKYD Verilerine Göre Türkiye’deki Türkmenlerin Irak’tan Göç Ettikleri Şehirlere Göre Dağılımları

Şehir Kişi Sayısı Toplam İçindeki Oranı

(%)

Kerkük 2780 87.5

Erbil 184 5.7

Musul-Telafer 67 2.1

Bağdat 56 1.7

Tuzhurmatu 33 1

Altunköprü 25 0.7

Diyala 19 0.5

Diğer (Süleymaniye, Kut, Basra, Anbar, Babil,

Duhok) 10 0.3

(14)

lünü üstlenmiştir. 1990 sonrasında Saddam’ın Erbil’in sınır köylerini vurmasıyla kente göç eden Kürt nüfus, kontrolün Kürt grupların eli- ne geçmesiyle şehir merkezine sistematik ola- rak yerleştirilmiş ve buna paralel olarak Türk- men nüfusun kent merkezindeki oranı azalmış- tır. Erbil’de mevcut durumda Türkmen nüfusu halen 250 ile 400 bin arasında ifade edilmek- tedir.

Yapılan araştırmada dikkati çeken başka bir nokta da Bağdat’tan göç eden Türkmen sayı- sının Türkmenlerin yaşadıkları merkezlerden biri olan Musul’dan gelenlere yakın olması- dır. Bağdat’ta yaşayan Türkmenlerin nüfusu hakkında çeşitli rakamlar telaffuz edilmekte- dir. ITKYD verilerinden derlenen tablodaki rakamlar doğum yeri dikkate alınarak ortaya konmuştur. Ortaya çıkan sonuç Bağdat’taki Türkmen varlığını kanıtlar niteliktedir. Bu nok- tada iki olgu karşımıza çıkmaktadır. Birincisi, Bağdat’taki Türkmen varlığının bir gerçek ol- duğu; diğeri de, eğer bazı kesimler tarafından iddia edildiği gibi Bağdat’ta Türkmen yoksa Saddam Hüseyin’in Araplaştırma politikası doğrultusunda buraya göç ettirildiği gerçeğidir.

Ayrıca Türkmenlerin Irak’taki yerleşim yerle- rindeki nüfus oranları dikkate alındığında, tab- lodaki sıralamayla uyuştuğu söylenebilir.

Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin toplumsal yapısı incelenirken dikkate alınması gereken en önemli verilerden biri de kadın-erkek oranıdır.

Bu durum Irak’tan Türkiye’ye yönelik Türkmen göçünün niteliği hakkında bilgi verebilir. Buna göre, incelenen 3175 kayıttan 2575’si erkek, 603’ü kadındır. Kadın ve erkek sayısı arasında ciddi bir fark gözlemlenmektedir. İncelenen oranı genel bir perspektifte değerlendirildiğin- de, Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yüzde 81’inin erkek, yüzde 19’unun kadın olduğu bi- linmektedir. Göç nedenleri açısından bakıldı- ğında bağlantılı göç kadınlara özgü bir göç ne- deni olarak ortaya çıkmaktadır. Bağlantılı göç, ailenin herhangi bir nedenle (iş bulmak gibi) göç eden erkek üyelerini takip eden kadınların hareketini tanımlayan bir olgu olarak tanımla- nabilir. Burada kadının birey olarak bağımsız

bir göç kararından ziyade aile içindeki konu- muna (eş, anne, kız çocuk) bağlı olarak göç et- mesi söz konusu olabilmektedir. Zira 1994’ten 2009’a kadar göç eden 3175 Türkmen’e ait ka- yıtlar incelendiğinde, bekâr olarak göç eden- lerin sayısı, evli olarak göç edenlerin neredey- se iki katıdır. Buna göre, Türkiye’ye göç eden 3175 kişiden 2001’i bekâr olarak göç etmişken, 1130’u evli olarak göç etmiştir. Göç eden dul sayısı ise 44 kişidir.

Yapılan araştırmaya göre, 2003’ten son- ra Türkiye’ye göç eden dul Türkmen sayısı 15’tir. Türkiye’ye göç eden dul sayısının yıllık ortalaması hesaplandığında, 2003’ten sonra Türkiye’ye gelenlerle daha önce gelenler ara- sında oransal bir benzerlik görülmektedir. Bu- radan hareketle, 2003’ten sonraki savaş ortamı- nın Türkmenler üzerindeki etkisinin daha ön- ceki yıllardan farklı olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Diğer taraftan Türkiye’ye bekâr olarak gelen Türkmen erkeklerin genellikle Türkiyeli bir ka- dınla evlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yapılan görüşmeler sonucu elde edilen veri- lere göre, Türkiye’ye gelen bekâr her 10 erkek Türkmen’den 8’i Türkiyeli bir kadınla evlenmiş- tir. Aynı zamanda Türkiye’ye gelen bekâr Türk- men kadınların da Türkiyeli erkeklerle evlendi- ği bilinmektedir. Buradan hareketle, aynı etnik kimlik, kültür, dil ve dine sahip olan kişilerin aynı özelliği taşıyan toplum fertlerinin göç et- tikleri ülkenin topluma entegre olması, benzeş- mesi, giderek kendi öz kimliğinden sıyrılarak, içerisinde bulunduğu toplumun kimliğini ve Tablo-3: ITKYD Verilerine Göre

Türkiye’ye Göç Eden Türkmenlerin Medeni Durumu

Medeni Durum Kişi Sayısı Toplam İçindeki Oranı

(%)

Bekar 2001 63

Evli 1130 35,6

Dul 44 1,4

(15)

özelliklerini edinmesi daha kolay olmakta ve hatta kaçınılmaz gözükmektedir. Türkiye’ye küçük yaşta gelmiş ve Türkiye’de doğan ki- şiler kimlik problemleriyle karşılaşmazken, Türkiye’nin toplumsal yapısına kolaylıkla en- tegre olabilmekte ve kendi öz kimliği ile Türki- yelilik olgusunu bütünleştirebilmektedir.

Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin toplumsal yapısını ve göç sebeplerini daha net kavra- mak açısından göç öncesi durumlarına ilişkin yapılan bazı araştırmalara değinmenin yerin- de olacağı değerlendirilmektedir. Bu noktada Türkmen göçü üzerine yapılan iki çalışma, yap- tığımız araştırmayla benzer özellikler taşımak- tadır. Dr. İbrahim Sirkeci tarafından ve olduk- ça geniş bir kitle üzerinde yapılan araştırmaya göre, Türkmenlerin göç etmeden önceki yaşam standartlarının göçten sonraki durumdan daha iyi olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraf- tan Irak’tan yurt dışına göç eden ailelerin diğer- lerine nazaran daha iyi şartlarda yaşadıkları or- taya çıkmıştır. Örneğin Sirkeci’ye göre, eğitim için yurt dışına çıkan Türkmenlerin yüzde 72’si eğitim konusunda bir ilerleme sağlayamazken, sadece onda biri daha yüksek standartlara ula- şabilmiştir. Aynı şekilde göç, Türkmenlerin büyük bir bölümü için iş bulma konusunda kolaylaştırıcı bir etken olmamıştır. Sirkeci’ye göre, göçle birlikte Türkmenlerin sadece yüz- de 29’u iş bulabilmişken, yüzde 64’ü için bir değişiklik olmamış, hatta yüzde 6’sı için iş kay- bına neden olmuştur.13 2001’de yayınlanan bir yüksek lisans tezinde de benzer verilere ulaş- mak mümkündür. Yapılan bu araştırmaya göre, Türkiye’ye göç etmeden durumlarının daha iyi ya da benzer özellikler taşıdığını söyleyenlerin oranı yüzde 51’dir.14 Yaptığımız araştırmalar da bu rakamı doğrular niteliktedir. Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yüzde 70’ten fazlasının Irak’ta yaptıkları işten farklı ya da daha alt sevi- yede bir işle uğraştıkları görülmüştür.

Diğer taraftan Türkiye’ye göç eden Türkmen- lerin hangi yollarla geldiği dikkate alındığında, zorla göçe kanıt olarak ortaya koyabileceğimiz ve Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin toplum- sal yapısı ile yaşam koşullarını gösterebilecek

veriler karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada in- celenen 3175 kişinin kayıtlarına göre 1324 ki- şinin Türkiye’ye pasaportsuz olarak geldiği gö- rülmektedir. Yasal gerekliliklere uymayan bu durum kaçak göç olarak tanımlanabilir. Yani Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yaklaşık yüzde 42’sinin Türkiye’ye göç ettikleri dönem- de yasal giriş izinleri yoktur. Bu noktada ulus- lararası göç literatürüne göre, yasal olmayan yollarla yapılan göçün en büyük sebebi zorla göç ettirmedir.

Tablodaki oranlar dikkate alındığında, Türk- menler arasındaki yasa dışı göç oranının ulus- lararası kriterlere göre oldukça yüksek olduğu- nu ifade etmek mümkündür.

1990 sonrası toplu Türkmen göçlerinin başla- masıyla birlikte Türkiye’de yaşayan Türkmen- lerin toplumsal yapısının farklılaşmaya başla- dığını ifade etmek mümkündür. Bu noktada Türkiye’de yaşayan ve Türkiye’ye göç eden Türkmenleri iki bölümde incelemek doğru olacaktır. 1990’dan önce Türkiye’ye göç eden Türkmenler genellikle bireysel ve küçük grup- lar halinde gelmiştir. Bu dönemde Türkiye’ye göç eden ve Türkiye’ye yerleşen Türkmen pro- filine bakıldığında, kalıcı bir işe sahip olanla- rın oranı yüzde 90’ın üzerindedir. Dış Ticaret Müsteşarlığından Sosyal Güvenlik Kurumu’na kadar geniş bir yelpazede Türkiye’deki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların yanı sıra, özel ve devlet hastanelerinde görev yapan çok sayıda Türkmen’in olduğu bilinmektedir. Sade- ce İstanbul’daki Irak Türkleri Kültür ve Yardım- laşma Derneğine kayıtlı 50’nin üzerinde doktor

Tablo-4: ITKYD Verilerine Göre

Türkiye’ye Göç Eden Türkmenlerin Giriş Durumu

Pasaport

Durumu Bayan Erkek Toplam

İçindeki Oranı %

Var 286 1535 58.3

Yok 317 1037 41.7

(16)

vardır. Ayrıca Ankara, İzmir, Konya, Antalya, Kayseri, Samsun gibi şehirlerdeki hastanelerde de Türkmenlerin çalıştığı görülmektedir. Diğer taraftan Türkmenlerin, Arapça, Farsça, İngiliz- ce gibi yabancı dilleri bilmeleri nedeniyle ter- cüme sektöründe geniş bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Zira yıllarca Arap rejimi altın- da yaşamış ve ana dili Türkçe’nin yanında Irak devletinin resmi dili olan Arapça’yı da bilmele- ri, Türkmenlere kolay bir iş imkanı sağlamış gö- zükmektedir. Dil faktörü Türkmenlere turizm sektöründe de bazı kolaylıklar sağlamıştır.

1990’dan sonra Türkiye toplu göçlerle gelen Türkmenlere ilişkin yaptığımız çalışmada, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin asil üyelerinin meslek grupları incelenmiştir.

Dernek asil üyeleri, dernek kurulduğundan bu yana dernek kongrelerine katılan ve derneğin yönetimini belirleyen kişilerdir. Bu nedenle asil üyelerin meslek gruplarına göre dağılı- mı, Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin hangi meslek gruplarında ağırlık olarak çalıştıkları konusunda önem taşımaktadır. Derneğin 289 asil üyesi olmasına rağmen 196 kişinin aktif

olarak dernek üyeliği yaptığı bilinmektedir.

196 kişinin meslek gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, en büyük payı ticaret sektörü almaktadır. Asil üyeler arasından mesleklerini belirten 159 kişiden 49’u, tekstil, turizm ve ih- racatla uğraşmakta, özellikle Arap ülkeleriyle ticaret yapmaktadır. Mesleğini serbest meslek olarak belirten 40 üyenin yarısından fazlasının tercümanlık ve tezgâhtarlık yaptığı bilinmek- tedir. Diğer taraftan Türkmenler arasında çok yaygın olarak bilinen meslek dalları olan sağlık ve mühendislik sektöründe çalışanların oranı, ticarete nazaran daha düşüktür. Asil üyelerden 7 kişi sağlık sektöründen çalışırken, 16 kişi çe- şitli mühendislik dallarında görev yapmaktadır.

10 kişi ise öğretmen ve öğretim görevlisi olarak eğitim sektöründe çalışmaktadır. Buradan ha- reketle, Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin iş sa- hası dağılımı ile Irak’ta yaşayan Türkmenlerin çalıştıkları sektörler karşılaştırıldığında bunla- rın benzerlik gösterdiğini söylemek yanlış ol- mayacaktır.

Türkmenlerin eğitim seviyelerine bakıldığında da karşımıza ilginç bir tablo çıkmaktadır. Son 15 yılda Irak’ta okuma yazma oranının yüzde 80’lerden yüzde 60’a gerilediği, bunun sonu- cunda da her 10 kişiden 4’ünün okuma yazma bilmediği raporlarda yer almaktadır. Ancak üzerinde araştırma yaptığımız 3175 kişinin kayıtlarına göre, Irak ortalaması dikkate alın- dığında Türkmenler arasında okuma-yazma bilmeyenlerin oranı oldukça düşüktür. 3175 kişi arasında sadece 67 kişinin okuma yaz- ma bilmediği görülmektedir. Bunun en büyük sebebi, Irak’ta bir kültür şehri olarak bilinen Kerkük’ten Türkiye’ye yönelik göçün fazla ol- ması ve özellikle şehirli kesimin göç etmesidir.

Diğer taraftan yüksek okul mezunu olanların oranı ise, göç eden bir toplum göz önünde bu- lundurulduğunda kayda değerdir. Göç eden 3175 kişiden 703’ü yüksek okul mezunudur.

Yani göç eden Türkmenlerin yüzde 22,7’si iki ya da dört yıllık fakülteyi bitirmiştir. Ancak ge- nel ortalamada, yüksek okul bitirenlerin bile, kendi mesleklerini yapma oranlarının düşük olduğu bilinmektedir. Bunun en büyük nedeni Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin, çalışma ve Tablo-5: ITKYD Asil Üyelerinin Mesleki Dağılımı

Sektör Kişi Sayısı %

Ticaret 49 30,8

Serbest 40 25

Mühendis 16 10

Eğitim 10 6,4

Sağlık 7 4,4

Öğrenci 7 4,4

Avukat 4 2,6

Diğer (Memur, muhasebeci,

gazeteci, matbaacı, hattat,

elektrikçi vb)

26 16,4

(17)

ikamet izni alma konusunda sıkıntı yaşama- larıdır. Dönem dönem çıkan Bakanlar Kurulu kararları neticesinde bu sorunlar giderilmeye çalışılmaktadır. Örneğin 2005 yılında yapılan Irak seçimleri öncesi Türkiye’de yaşayan Türk uyruklular için çıkarılan 6 aylık ikamet tezke- resi kararı doğrultusunda İstanbul’da 414 kişi- nin ikamet tezkeresi alabildiği belirtilmektedir.

2006’da bu rakamın 732 olduğu belirtilirken, 2007 yılının başında 674 kişi ikamet tezkere- si almış, 2009’da ise daha önce ikamet tezke- resi olan ve Türkiye’de vatandaşlık almak için şartları yerine getiren 170 kişi de vatandaşlık için başvuru yapmıştır. Ancak çıkan kararla- rın yaygın bir biçimde göçmen Türkmenlere duyurulamaması neticesinde sorunların tam olarak çözüldüğünü söylemek yanlış olacaktır.

Türkiye’deki Türkmen kuruluşların da yetersiz kaldığı ifade edilebilir. İstanbul’a 1994’ten bu yana göç eden ve Irak Türkleri Kültür ve Yar- dımlaşma Derneği’ne başvuran yaklaşık 6400 kişinden 2000’e yakın kişinin ikamet izni ol-

madığı ifade edilmektedir. Göçlerin de devam ettiği dikkate alındığında bu sorun büyümek- tedir. Bu noktada kalıcı bir çözüm bulma ve Türkiye’ye göç eden “Türk soylular” için bir yö- netmelik hazırlama gerekliliği ortaya çıkmakta- dır.

2000’den bu yana Türkiye’ye yönelik göç eğili- mi dikkate alındığında, 2007’ye kadar genel bir yükseliş söz konusu iken, 2007 yılından itiba- ren düşüş yaşandığı gözlemlenmektedir. Bunun en büyük sebebinin 2007 yılından bu yana gü- venlik bağlamında Irak’ın görece düzelmiş ol- ması ve bazı temel hizmetlerin düşük düzeyde de olsa sağlanmaya başlamasıdır. Diğer taraftan 2001 ve 2002 yıllarındaki yüksek rakamlar sa- vaşın bir toplumu ne derecede etkilediğini göz- ler önüne sermektedir.

Bunun yanında özellikle 2003’ten sonra böl- geye geri dönüş süreçleri de yaşanmaktadır.

Örneğin Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin kayıtlarına göre, 2008 yılında 371 kişi Irak’a geri dönmüştür.

1950’lerden bu yana Türkmen göçü çeşitli ara- lıklarla devam etmiş ve özellikle 1980’lierin sonundan itibaren toplu göçler yaşanmıştır.

Genel anlamda güvenlik noktasında sıkıntı yaşanması, ülkedeki rejimlerin Türkmenlere yönelik asimilasyon politikaları, kurucu asli unsur olmalarına rağmen ikinci sınıf vatandaş gibi görülmeleri, bu nedenle yaşanan ekono- mik, sosyal ve kültürel sıkıntılar, Türkiye’ye du- yulan yakınlık neticesinde Türkmenlere uygu- lanan baskı gibi nedenler, Türkmenlerin başta Türkiye olmak üzere Irak dışına göç etmelerine sebep olmuştur. Özellikle Irak’ın kurulmasıyla Türkiye’nin sınırları dışında kalan bölgelerde yaşayan Türkmenlerin Türkiye’yi “anavatan”

olarak görmeleri, Türkiye’nin tercih noktası olması konusunda en önemli sebep olarak or- taya çıkmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’deki yönetimlerin “Türk soylu” yabancılara kolaylık sağlaması da önemli bir nedendir. Bu nedenle Türkiye’ye yönelik göç sürekli olarak devam etmektedir. Dönem dönem bireysel dönem dö- nem toplu olarak yapılan göçler, Türkiye’deki Tablo-6: ITKYD Kayıtlarında Yıllara

Göre Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü

Yıl Kişi Sayısı

2000 306

2001 2064

2002 773

2003 330

2004 439

2005 556

2006 572

2007 702

2008 288

2009 268

(18)

Türkmen sayısını arttırmaktadır. Türkiye’ye ya- sal ve yasal olmayan yollarla gelişler olmasına rağmen, Türkiye’deki Türkmen sayısının kayda değer bir oranda olması, Türkiye’de barınma- yı kolaylaştırmaktadır. Türkiye’ye gelen Türk- menlerin ikamet, çalışma gibi izin sorunları olmasına rağmen, Türkiye’nin dönem dönem sağladığı kolaylıklar, göç eden Türkmenleri ra- hatlatmaktadır. Ancak halen kalıcı bir çözüm getirilebilmiş değildir.

Diğer taraftan, Türkiye’deki Türkmen varlığı- nın çok eskiye dayandığı bilinmektedir. Aslında Türkmenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırla- rı dışında kalmış vatandaşlarıdır. Bu nedenle Türkiye’de yerleşik bir Türkmen varlığından söz etmek mümkündür. Türkiye’nin birçok önemli kurumunda Türkmenler görev yap- maktadır. Aynı kültüre, dine ve dile sahip olun- ması, Türkmenlerin Türkiye’ye adapte olmasını ve çok rahat uyum sağlamasını kolaylaştırmak- tadır. Bu nedenle Türkmenler, kendi kimlikleri- ni korusalar bile Türkiyelileşmektedir. Özellikle Türkiye’de yerleşik bir hayata sahip olan birinci ve ikinci kuşak Türkmenlerin çocukları, Türk- men kimliklerini ifade etseler bile, Türkmen davası noktasında önceki nesiller kadar du- yarlı olamamaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’ye adapte olan Türkmenlerin birçoğu “anavatanı”, Irak’a tercih etmektedir.

2. Türkiye’deki Türkmen Kuruluşları

Daha önceki bölümde de ifade edildiği gibi Türkiye’ye yönelik Türkmen göçü Irak devle- ti kurulduğundan bu yana artarak devam et- miş ve bunun sonucunda Türkiye’de yerleşik bir Türkmen nüfusu oluşmuştur. Bu nüfusun sorunlarıyla ilgilenmek ve Türkmen toplumu içerisinde iletişimi geliştirmek gibi nedenler- den dolayı Türkiye’de birçok Türkmen kurulu- şunun ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle 1990’lardan sonra artan Türkmen göçüyle bir- likte Türkiye’deki Türkmen kuruluşlarının sa- yısı artmıştır. 1990 yılına kadar, sadece 1959’da kurulan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin (ITKYD) çatısı altında yürütülen faaliyetler, daha sonra birçok kuruluşun oluş-

turulmasıyla devam etmiştir. Yeni kuruluşların yönetim kadrolarına bakıldığında daha önce ITKYD’de görev almış kişilerden oluştuğu görülmektedir. Diğer taraftan kuruluş amacı kültürel ve sosyal faaliyetler yürütmek olsa da 1991’e kadar siyasetten kültüre kadar bütün Türkmen faaliyetlerinin ITKYD tarafından yürütüldüğünü söylemek mümkündür. Zira ITKYD 1990’a kadar Türkiye’de Türkmenleri temsil eden tek kuruluş olarak karşımıza çık- maktadır.

Kuruluşlar genel olarak ele alındığında, yöne- tim yapısındaki Kerküklü ağırlığı dikkat çek- mektedir. Bu durum Irak Türklerinin neden

“Kerkük Türkleri” olarak bilindiğini açıkla- yabilir. Diğer taraftan özellikle 2003’ten son- ra Kerkük dışındaki Telafer, Tuzhurmatu gibi Türkmen bölgelerinde yaşanan olayların da gündeme gelmesi ve bu bölgelerden Türkiye’ye yönelik göçün artması, Türkiye’deki Türkmen kuruluşlarında görev alan Türkmenlerin gel- dikleri bölgeler bakımından çeşitlenmesini be- raberinde getirmiştir. Diğer taraftan Türkmen kuruluşlarında yönetici olarak görev alan ki- şilerin eğitim düzeyleri de oldukça yüksek ol- makla birlikte, genel olarak doktor, mimar ve mühendis ağırlığı göze çarpmaktadır. Ayrıca bölgeyle olan bağların çok yüksek olmadığını da söylemek mümkündür. Zira bölgeden gelen haberler ve iletişim sürekli olarak devam etme- sine rağmen bölge ziyaretlerinin çok sık yapıl- madığı söylenebilir. Türkiye’de Türkmenler adı- na aktif olarak çalışan 6 dernek ve 3 şube ile 3 vakıf bulunmaktadır.

2.1. Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (ITKYD)

1959’da kurulan ITKYD, Türkiye’de yaşayan Türkmenler tarafından kurulan en eski sivil toplum kuruluşu olma özelliğini taşımaktadır.

Diğer kuruluşların yönetim kadroları dikkate alındığında hemen hepsinin bu derneğe üye ol- duğu görülmektedir. ITKYD, bugüne kadar 32 genel kurul yapmış, 23 başkan değiştirmiştir.

Mevcut başkanı, 2008’de göreve gelen Meh- met Tütüncü’dür. Tütüncü, kendinden önceki

(19)

hemen hemen tüm başkanlar gibi Kerkük do- ğumludur. ITKYD’nin genel başkanlığını ya- pan 24 kişiden 22’si Kerküklü, 1’i Kifrili ve 1’i de Hanekinlidir. ITKYD’nin her kademesinde görev alan Tütüncü, 1991’de Türkiye’ye göç etmiş ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakül- tesi Gazetecilik Bölümünden mezun olmuştur.

Ancak Tütüncü şu an ticaretle uğraşmaktadır.

ITKYD’nin Yönetim Kurulu aşağıdaki isimler- den oluşmaktadır:

- Başkan Yardımcısı Sencer Akkooyunlu: Ker- kük doğumlu, 1970’lerde Türkiye’ye gelmiş, va- tandaşlık almış ve ticaretle uğraşmaktadır.

- Başkan Yardımcısı Ömer Köprülü: Altunköp- rü doğumlu, 1991’de Türkiye’ye gelmiş, Irak’ta tahsil görmüş ve Irak’ta öğretmenlik yapmıştır.

- Genel Sekreter Murat Ata: Kerkük doğumlu ve 1991’den sonra Türkiye’ye gelmiş, Türkiye’de hukuk eğitimi almaktadır.

- Muhasebeci Perihan Avcı: Kerkük doğumlu, 1970’lerde Türkiye’ye gelmiş ve daha sonra böl- geye dönerek bölgede öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Daha sonra 1991’den sonra yaşanan büyük göçle birlikte Türkiye’ye dönüş yapmış- tır.

- Üye Eyüp Çayır (Tuzhurmatu doğumlu, 1991’de Türkiye’ye gelmiş, Elektrik Mühendisi) ITKYD’nin İstanbul’daki genel merkezinde ka- yıtlı 296 asil üye (genel kurul üyesi), 6400’ün üzerinde de derneğin kimlik verdiği Türkmen bulunmaktadır. 285 asil üyenin 20’si dışındai herkes Kerküklüdür. Derneğin asil üyeleri ara- sında son dönemde 18-35 yaş arası genç nüfus olarak tabir edilebilecek kesimin artış göster- diği ve oranlarının toplam üyeler içinde yüzde 50’ye yaklaştığı ifade edilmektedir. Ancak der- nekte görev alan bayan sayısı 7’de 1’lik bir ora- na karşılık gelmektedir. Genel kurul üyelerinin eğitim profiline bakıldığında lise öğreniminden daha düşük bir seviye yoktur ve üyelerin yak- laşık yüzde 70’i yüksek okul mezunudur. Asil üyelerin genellikle doktor, mühendis, tekstilci,

tercüman ve iş adamı olduğu görülmüştür. Asil üyelerin 182’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaş- lığını kazanırken, 103’ü Irak vatandaşıdır ve Türkiye’de ikamet izniyle yaşamaktadır. Dernek dönem dönem yaptığı seminer, toplantı, konfe- rans, eğitim programlarının yanı sıra, 2002’den itibaren Türkiye’deki Türkmen kadınlarına yönelik “Türkmen Bohçası” adıyla bir dergi çıkartmaktadır. Ayrıca 1990’da çıkmaya başla- yan ancak 2007’de yayını durdurulan “Kerkük”

dergisi mevcuttur. Diğer taraftan dernek şu ana kadar 15 kitap basmış ve Türkmen kültürünü, tarihini ve dilini tanıtan eserleri yayın hayatı- na kazandırmıştır. Derneğin www.irakturkleri.

org adresinde internet sayfası vardır. Ayrıca derneğe kayıtlı doktorlar tarafından derneğe başvuran Türkmen hastalara sağlık hizmetleri verilmekte, ayrıca Türkiye’deki hastanelerle gö- rüşülerek Irak’taki Türkmen hastaların tedavi- leri sağlanmaktadır. Derneğin bölgeye yönelik doğrudan bir faaliyeti olmasa da Türkiye’deki Türkmenlerin sorunların gidermeye çalışmak- tadır. Bu doğrultuda, derneğe başvuran Türk- menlere, Türkiye’de ikamet ve çalışma izinleri- ni almalarını kolaylaştıran “Türk soyluluk bel- gesi” verilmektedir.

Derneğin Ankara, İzmir ve Konya olmak üze- re 3 şubesi bulunmaktadır. Ancak bu üç şube- nin genel çalışma prensiplerine bakıldığında ITKYD’nin bir şubesi gibi değil, ayrı birer der- nek gibi çalıştıkları görülmektedir. Bu noktada şubeler hakkında kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.

2.1.1. ITKYD Ankara Şubesi

Başkanlığını Mahmut Kasapoğlu yürüt- mektedir. Kerküklü olan Kasapoğlu, 1986’da Türkiye’ye gelmiş ve 1990’da Türk vatandaşlı- ğını elde etmiştir. Ticaretle uğraşan Kasapoğlu, 2004’te göreve gelmiştir. Yönetim kurulu üye- lerinin hepsi Türk vatandaşlığını elde etmiş- tir. Yönetim kurulu 2 Kerküklü, 2 Erbilli ve 1 de Türkiye’de doğmuş ancak babası Kerküklü olan 5 kişiden oluşmaktadır. 250 üyeye sahip ITKYD’nin Ankara Şubesi’nin üyelerinin yüzde 70’i Kerküklüdür. Yüzde 15’i Erbilli olan üye sa-

Referanslar

Benzer Belgeler

1955'te Yeni Ses Opereti'nin dağılmasından sonra bu topluluk sanatçılarının oluşturduğu İstanbul Opereti'nin kurucuları arasında Toto Karaca da vardı.. Topluluğun

Eski ve tecrübeli bir yazar için böyle yanlışlar önem­ sizdir amma, yazı hayatına yeni başlayan biri için trajik bir nitelik alabilir.. Telefonu açtığım

Çalışmamızda kalp hızı bakımından lipid emülsiyonu verilen gruplar ile kontrol grubu arasında önemli bir farklılık saptanmamıştır; grup-içi değerlendirmede ise

Department of Internal Medicine, School of Medicine, College of Medicine, Taipei Medical University, Taipei, Taiwan Division of Infection, Department of Internal Medicine, Wan

Seeger JD, Williams PL, Walker AM (2005) An application of propensity score matching using claims data.. Stürmer T, Joshi M, Glynn RJ, Avorn J, Rothman KJ, Schneeweiss S (2006) A

“Irak Türkmenleri Arasında Bazı Hay- vanlar Etrafında Oluşan Halk Edebiyatı Ürünlerinin İncelenmesi” başlıklı ma- kalede, sözlü gelenekte yaşayan hay- vanlarla

Değişik tasarısında Madde 17 olarak yer alan Maden Kanununun 46 maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen son fıkrasının yerine gelmek üzere eklenecek fıkra önerisi

The study is concerned on the factors influencing health insurance buying decision Data was collected from the people who has purchased health insurance policies..