ÖZEL ANAKENT İLKOKULU
DUYGUSAL ZEKÂ ( EQ ) GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Duygusal zekâ (EQ) insanların birbirleriyle uyum sağlamasına yardımcı olan becerilerdir, akılcı zekâ (IQ) ise akademik beceriler anlamına gelir. Her ikisi de insanda var olan, birbirini destekleyen ve biri diğerinin yardımcısı olan yeteneklerdir.
Zekâ, birbirinden farklı alanlara yayılan beyin gücünün kapasitesi, bu kapasitenin verimli şekilde kullanılabilmesidir. Akademik Zekâ; sayısal–sözel becerilerin alanıdır. Bugün zekâ olarak sadece bu alan bilinmektedir. Sosyal Zekâ;
Kendini ifade edebilme, etkin iletişim kurma, beden dilini kullanabilme, kalabalık karşısında konuşma, eleştirilere karşı nesnel olma gibi becerileri kapsamaktadır.
Duygusal Zekâ; Farkındalık, irade geliştirme, oto-kontrol, dürtü kontrolü, empatik dinleme, empatik yaklaşım (başkasının ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlayabilme, dünyaya onun penceresinden bakabilme, kendini onun yerine koyabilme), sorun çözme, grup çalışması yapabilme, sevgiyi, saygıyı bilme, yanlışı kabul etme gibi becerilerin alanıdır. Duygusal Zekâ, kişinin kendisinin ve diğerlerinin hislerini ve duygularını izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve bu bilgiyi düşünce ve eylemlerinde kullanma becerisini içeren, sosyal zekânın bir alt kümesidir.
Kişinin kendi duygularını anlaması
Başkalarının duygularına empati beslemesi
Duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.
Kişisel Yeterlikler:
Bireyin kendisi ile ilgili farkındalık
Duygusal farkındalık
Kendini değerlendirme
Kendine güven
Kendini kontrol edebilme
Güvenilirlik
Esneklik
Kişisel sorumluluk
Öz motivasyon ve başarı odaklı olmak
Olumlu bakış açısı
Son yıllarda çok daha güncel bir hale gelen “Duygusal Zeka” kavramına göre, duygusal zeka (EQ), akılcı zeka (IQ)’dan daha önemlidir ve insanı başarıya götüren etkenlerin başında gelir. Bilim adamları EQ’yu her zaman ve her yaşta geliştirilip ilerletilebilen, öğrenilebilir bir zekâ olarak görmekte ve de topluma uyum sağlayabilmiş başarılı bir kişi olabilmenin koşulunun EQ ve IQ seviyesini dengeli kullanabilmek ve dengede tutabilmektir.
Duygusal zeka becerileri, bilişsel becerilerin karşıtı değil, daha çok kavramsal düzeyde ve gerçek dünyada dinamik bir etkileşim halindedirler. Genel olarak akademik zekanın, duygusal yaşamla pek ilgisi olmadığı görüşü hakim olsa da, en zeki insanların bile bazen gem vuramadıkları tutkuların, söz geçiremedikleri dürtülerin esiri oldukları görülebiliyor. Goleman’a göre IQ’nun (bilişsel beceriler) hayattaki başarıya katkısı en fazla yüzde yirmidir; geri kalan yüzde sekseni belirleyen başka etkenler vardır. Kişinin başarısını IQ dışında kalan ve sosyal sınıftan şansa kadar uzanan etkenler belirler.
Eşit umut vaat eden, eşit eğitime ve imkânlara sahip kişilerin farklı yazgılarını açıklamakta da IQ’nun pek yardımı olduğu söylenemez. 1940’larda Harvard’dan mezun olan 95 öğrenci, orta yaşlarına kadar takip edildiğinde okul sınavlarında en yüksek puanları alan kişilerin, daha düşük puanlı arkadaşlarına oranla maaş, verimlilik ve kendi alanlarındaki konumları açısından daha başarılı olmadıkları gözlenmiştir. Daha da ötesi bu kişilerin ne hayatlarından daha hoşnut, ne de arkadaş, aile ve aşk ilişkilerinde daha mutlu oldukları gözlenmiştir.
Sosyal Yeterlikler
Empati
Başkalarına saygı
Başkalarını geliştirme
İletişim
İlişkileri yürütebilme
Çatışma çözümü
İşbirliği
Uzmanlara göre duygusal zekânın kapsamına giren yetenekler 5 başlık altında toplanıyor.
1. Öz bilinç: Kendini tanıma olarak ifade edilen öz bilinç, duygusal zekânın temelidir. Duygularını tanıyan kişiler hayatlarını daha iyi idare eder. Kişisel karar gerektiren konularda ne düşündüklerinden emindirler.
2. Duygularını Yönetebilmek: Duyguları yönetme yeteneği öz bilinç temeli üzerinde oluşur. Duygularını yönetemeyen insanlar sürekli huzursuzlukla mücadele ederler. İyi yönetenler ise sorunlarla karşılaştıklarında kendilerini kolay toparlar.
3. Kendini Harekete Geçirebilmek: Duygularını bir amaç doğrultusunda toparlayabilmek, kendine hâkim olabilme ve yaratıcılık için gereklidir. Bu beceriye sahip kişiler, yaptıkları işte üretken ve işi sonuna kadar götürebilirler.
4. Başkalarının Duygularını Anlayabilme: Empati; insanlarla ilişkide temel beceridir. Empati duygusuna sahip kişiler karşındakinin neye ihtiyacı olduğunu ve ne istediğini bildiren sinyallere daha duyarlıdır.
5. İlişkileri Yürütebilmek: İlişki sanatı büyük ölçüde, başkalarının duygularını idare etme becerisidir. Bu becerisini geliştirmiş kişiler insanlarla etkili ilişkiler kurar ve bunu sürdürür.
Duygusal zekânın gelişiminin (veya yokluğunun) etkisi en çok ilişkilerde ve iş hayatındaki başarılarda ortaya çıkıyor. Duygusal zekâsı gelişmemiş çocuklar yaşamlarının diğer evrelerinde sorun yaşayabiliyorlar. Örneğin mutsuz ve öfkeli olabiliyorlar. Hem kendisinin hem de başkalarının duygularını anlayarak, bunu etkili bir şekilde kullanabilmeyi öğrenen insanlar ilişkilerde başarılı oluyor.
Duygusal zekânın ilköğrenim mekânı ailedir. Duygusal zekâsı gelişmiş çocuklar için aile ilişkileri ve özellikle 0–4 yaş arasında yaşadıkları çok önemlidir.
Uzmanlara göre duygusal zekâsının gelişebilmesi için bir çocuğun doğduğu günden itibaren sevgi ve ilgi konusunda eksik kalmaması gerekmektedir. Sıcak, güvene dayalı ilişkilerin yaşandığı bir ailede büyüyen insanların duygusal zekâları yüksek olmaktadır. Böyle bir çocuk, gençliğinde başkalarının duygularının ne anlama geldiği konusunda zorluk çekmemektedir. İnsanlara karşı da kendi duygularını nasıl ifade edebileceğini öğrenmektedir. Duygusal açıdan sağlıklı yetişen çocuklar yaşamları boyunca daha az davranış problemleri yaşamakta, başkalarının duygularını sezme konusunda zorlanmamaktadırlar. Bu da olumlu ilişkiler inşa etmelerinde çok etkili olmaktadır.
ÇOCUKLAR VE DUYGUSAL ZEKÂ
Çocuklar bebekliklerinden itibaren sağlıklı-sağlıksız, doğru ya da yanlış pek çok şeyden etkilenerek büyürler. Çevrelerinden gelen tepkilere göre kendileri ve başkalarıyla ve içinde yaşadıkları dünyayla ilgili düşünceler edinir ve bunlara göre davranış ve tutum geliştirirler. Çocukların başarılı olması için sadece IQ yeterli değildir. Duygusal zekâ sadece yetişkin hayatında değil, çocukların hayatında da önemli rol oynar. Duygusal zekâları gelişmiş olan çocuklar diğerlerine göre daha şanslıdır. Duygusal zekânın ilkokulu ailedir.
Anne-babaların davranışları çocuklarda derin izler bırakır. Çocuklarınıza özel zaman ayırmak, onlara sevildiklerini ve önemli olduklarını hissettirmek özgüvenlerini geliştirecek ve başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmalarını sağlayacaktır. Aile ile kurulan olumlu, sevgiye dayalı ilişkiler çocukların duygusal zekâlarının gelişmesini sağlar. Duygusal zekâsı yüksek olan çocukların dikkat süresi daha uzun olur. Çocuğun duygularını açıkça gösterebilmesi için onları cesaretlendirmemiz gerekmektedir. Çocukların, doğdukları andan başlayarak ve hayatları boyunca, duygularının bütününün geçerli ve savunulabilir olduğu mesajını almaları önemlidir.Duygusal zekâ, hayatın ilk yıllarında gelişmeye başlar.
Çocukların, anne baba, öğretmen ve çevrelerindeki diğer insanlar ve arkadaşlarıyla olan iletişimleri sırasında birbirlerine duygusal mesajlar gönderirler.
Bu mesajların üst üste tekrarı çocukların duygusal yapısını ve davranışlarını oluşturur. Çevreden gelen tepkiler ve mesajlarla oluşan beyindeki bağlantılar çocuğun geleceğini kalıcı olarak etkiler. Diğer bir deyişle olaylar karşısında arka arkaya yaşanan duygusal dersler ve deneyimler beynin belli bölümlerindeki bağlantılarını sağlayarak beyni bu duygulara karşılık verecek şekilde şekillendirir.
Anne-baba ya da hayatlarındaki diğer önemli insanlar çocuklara davranışları ile çocuğun ileriki hayatına yansıtılan geçmişini oluştururlar.
Çocukluğunda gördüğü şiddetin acısıyla, kızgınlıkla çatılan kaşlara yoğun korku ve nefretle tepki vermeyi öğrenmiş birisi, çatılan kaşların artık böyle bir tehdit taşımadığını bildiği halde aynı tepkiyi bir ölçüde gösterecektir. Anne-baba ve çocuklar arasında kurulan sıcak, güvenli ve kuvvetli bağ ile çocuklar duygularıyla baş edebilmeyi, öfkelerini kontrol edebilmeyi ve empati duygusunu öğrenirse sadece bugün değil gelecekte de bu becerilere sahip olacaktır. Bu hayat boyu etkisini gösterecek kalıcı ve önemli bir güçtür.
Çocuk Ne Yaşarsa Onu Öğrenir
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmiş ise, Suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmış ise, Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında ve Düşmanca davranışlar içinde büyümüş ise,
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk utanç duygusu ile eğitilmiş ise, Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörü ile yetiştirilmiş ise, Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmiş ise, Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmiş ise, Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyümüş ise, Adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmiş ise, İnanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüş ise, Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk destek ve dostluk içinde yaşarsa, Dünyada mutlu olmayı öğrenir.
Biz ne isek çocuk o olur… Çocuk ailenin, aile de toplumun ürünüdür.
DUYGUSAL ZEKÂNIN ÖĞRENMEDEKİ ROLÜ
Bu konuda araştırma yapan uzmanlara göre duygusal zekanın öğrenmedeki rolü tartışılmaz. Duygusal açıdan güvenli bir ortam, öğrenmenin hızlı ve sağlıklı olması açısından önemlidir. Etkili öğrenme için duygusal sağlığın yerinde olması gerekiyor. Bu konuda yapılan araştırma sonuçları, okulda başarısız olan öğrencilerin hemen hemen hepsinin duygusal zekânın bir ya da birkaç öğesinden yoksun olduğunu gösteriyor. Uzmanlar duygusal zekâyla ilgili yedi anahtar öğe sıralıyor;
Güven: Çocuğun başarısında, kendisine ve yetişkinlerin kendisine yardımcı olacağına inancı çok önemlidir.
Merak: Bir şeyleri keşfetmek çocuğa olumlu ve keyif veren bir deneyim sağlamaktadır.
Amaç Gütme: Yeteneğiyle birlikte bir etki yaratma arzusu ve bunu gerçekleştirebilmek çocuğa başarı sağlamaktadır.
Özdenetim: Yaşına uygun bir biçimde kendi hareketlerini kontrol edebilme yeteneğidir. Çocuğun iç disiplin kazanması yine duygusal zekâ için çok önemlidir.
İlişki Kurabilme: Diğerleri tarafından anlaşıldığı ve diğerlerini anladığını hissederek başkalarıyla iletişim kurabilme.
İletişim yeteneği: Sözel olarak düşünce, duygu ve kavram alışverişinde bulunma yeteneğidir.
İşbirliği Yapabilme: Bir grup faaliyeti içinde, kendi ihtiyaçlarıyla başkalarının ihtiyaçlarını dengede tutabilme yeteneğidir.
AİLENİN ROLÜ
Aile, çocuğa bebekliğinden itibaren çocukluk yılları boyunca süren ilk duygusal dersleri veren ortamdır. Bu duygusal dersler çocuğun yaşamına yön verirler. Çocuk kendisinin ve karşısındakinin duygularını öğrenmeyi, diğer kişilerin duygularına nasıl tepki vereceğini ve kendisinin onlara nasıl tepki vermesi gerektiğini, bu duygular hakkında nasıl düşünmesi gerektiğini aile ortamında öğrenir. Bu duygusal derslerde, sadece anne-babanın çocuğa karşı olan davranışları değil aynı zamanda birbirleriyle ve diğer bireylerle olan ilişkileri de etkilidir.
NASIL GELİŞTİRİLEBİLİR?
Duygusal zekânın geliştirilmesinde ailenin üstlendiği rol çok önemlidir. Anne–
mesajların yıllar içinde tekrarlanması çocuğun duygusal tavırlarının ve yeteneklerinin özünü oluşturur.
1- EMPATİ
Çocuklara diğerlerine karşı daha duyarlı olmayı öğrenmesinin önemi büyüktür.
Güçlü bir empati yeteneği olan çocuklar saldırganlığa az eğilimli, yardımlaşma ve paylaşma gibi sosyal davranışlara karşı daha yatkındır. Başkalarını umursayan, onlarla ilgilenen ve davranışları bu duygularla tutarlı olan bir çocuk yetiştirmek isteyen anne-babalar şu önerilerden faydalanabilirler;
Çocuklarınızdan beklediğiniz düşünceli, saygılı ve sorumlu davranışlar için “çıtayı” yükseltin: Beklenti çıtanızı yükseltin. Serbestiyetçi ebeveyn olmak kolaydır. Çocuğunuzun yatağını düzeltmek ya da ev ödevini onun yerine yapmak kolaydır. Ancak daha sorumlu çocuklar yetiştirmek için anne- babaların bizzat sorumlu olmaları gerekir.
Çocuklarınıza “rasgele iyilik yapmayı” öğretin: İyilik yaşam boyu elimizdeki en güçlü araçlardan biri olarak ortaya çıkıyor. İyiliği bir aile projesi haline getirerek, ailedeki her bireyin örnek davranışlar göstermesi sağlanabilir.
Çocuğunuzun bir toplum hizmetine katılmasını sağlayın: Ailenizi çeşitli projelerde düzenli bir şekilde başkalarına yardım etmekten sorumlu tutmak, çocuklarına hem başkalarına karşı daha ilgili olmayı hem de sosyal becerileri, işbirliğinin önemini öğretecektir. Yapılabilecek çalışmalar açısından aşağıdaki örnekler verilebilir.
Çevreyi temizleme girişimlerine katkıda bulunmak
Huzurevindeki yaşlıları ziyaret etmek, onlara kitap okumak, sohbet etmek.
Kimsesizlere, evsizlere yardımda bulunmak.
Küçük çocuklara derslerinde yardımcı olmak.
Soyu tükenmekte olan türleri kurtarma çalışmalarına katılmak.
2 – DÜRÜSTLÜK VE KİŞİSEL BÜTÜNLÜK
Çocuklara dürüst olmanın önemini öğretmek çok önemlidir. Denetimin az olduğu ailelerden gelen ya da anne – babanın reddettiği çocuklar çoğunlukla dürüst olmazlar. Evinizdeki sohbetlerde dürüstlüğün önemine sürekli değinin. Bunun çocuğunuzun ahlaki eğitiminin bir parçası haline getirmek için dürüstlüğü vurgulayan
3 – GERÇEKÇİ DÜŞÜNCE VE ZİHNİMİZİ AÇMAK
Kendini kandırmanın karşıtı gerçekçi düşünmek, yani dünyayı olduğu gibi görüp uygun kararlar ve davranışlarla tepki vermektir. Ebeveynler çocuklarına bu duygusal zekâ becerisini muhakkak öğretmelidir. Çocukları hayatın gerçeklerinden korumaya çalışmak bunun tam tersini öğretmektir. Çocukları bir sorundan korumaya çalışmak yerine, durum ne kadar acı verici olursa olsun, dürüst davranarak onlara en iyi şekilde örnek olabiliriz.
4 – İYİMSERLİK
Kötümserlik, çocukları depresyonun zayıf düşüren etkilerine ve bununla bağlantılı olarak okuldaki başarısızlık, arkadaşsızlık, hatta fiziksel hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirir.
Eleştirme tarzınızı gözden geçirin. Ebeveynler çocuklarını nasıl eleştirdiklerini düşünmelidir. Eleştiri tarzınız çocuğunuzun iyimser veya kötümser olmasına önemli etki yapar. Çocuğunuzu eleştirmenin birinci kuralı kesin olmaktır. Dr. Seligman “abartılmış suçlamanın çocuğu değişmeye teşvik edici olanın ötesinde bir utanç ve suçluluk duygusunu yarattığını belirtiyor ve ekliyor; ancak hiç eleştirmemek te , sorumluluğu aşındırır ve değişme iradesini sıfırlar.
Örnek oluşturun. Çocuklar kendilerine ebeveynlerinin davranışlarına göre çeki düzen vereceklerdir. Eğer ebeveyn kötümserse, çocukları da bu şekilde düşünebilir.
5 – SORUN ÇÖZMEYİ ÖĞRETMEK
Anne–babaların ailedeki mutluluğu ve bireysel saygınlığı korumak için sergilemeleri gereken beş liderlik özelliği bulunur.
1- Hedefler ve amaçların açık olması.
2- Liderliğin açık bir şekilde iletilmesi.
3- Ailenin belli amaçlara odaklanması.
4- Daima ilerlemeyi desteklemesi.
5- Başarı beklentisi içinde olmak, fakat bunun çocuğun ruh sağlığını olumsuz etkilemesine izin vermemesi.
6 – AİLE TOPLANTILARI
Sorun çözme becerilerine örnek olma fırsatını kesin bir şekilde elde etmenin bir yolu, haftalık aile toplantıları düzenlemektir. Aile toplantılarında bulunmayı hem anne- babalar hem de çocuklar için zorunlu kılmak çocuklara bir aile lideri olarak rolünüzü ciddiye aldığınız ve başarıya götüren duygusal ve sosyal becerileri edinmelerine yardım etmek için azimli olduğunuz mesajı verecektir.
Sorun çözme sürecini oluşturduğunuzda, çocuklarınız isterlerse bir sorunu tartışma fırsatına sahip olmalıdırlar. Çocuklar ailedeki önemli konularda anne- babalarına yardım etme şansını elde etmekten hoşlanırlar. Bu yüzden onların fikirlerine saygı gösterilmelidir. Sorun çözmenin, her zaman doğru ya da yanlış cevapları içermeyen bir süreç olduğu unutulmamalıdır.
7 – KONUŞMA BECERİLERİ
Çocuklar ile yapılan sohbetler, iki kişinin düşüncelerini ve hislerini, hatalarını ve başarısızlıklarını, sorunlarını ve çözümlerini, hedeflerini ve hayallerini gerçekçi bir şekilde dışa vurmalarını sağlar. Bunun için uyku saatleri, akşam yemekleri, uzun yürüyüşler, araba gezintileri, baş başa konuşmak için iyi fırsatlar sağlayabilir.
BİR KÜÇÜK NOT:
Bilişsel ve duygusal zekâ yeteneklerimizi birleştirerek, akıl ve kalbin uyumunu sağlayıp kendimizi geliştirmeye devam etmek, hayatımızın her alanındaki
başarı ve mutluluğumuzun anahtarı olacaktır.
Aklımız ve Duygularımız iki büyük gücümüzdür.
Hayatı bu iki gücümüzle birlikte yaşamalıyız.
Aklımız duygularımızın engeli olmamalı.
Duygularımız da aklımızın engeli olmamalı.
Aklımızı ve duygularımızı birlikte yönetmeyi öğrenmeliyiz.
Hayatı kendi gücümüzle yaşamalıyız.
Her şey bizimle başlayacak, bizimle değişecektir.
Psikolojik Danışman Ceren PEKER
KAYNAKÇA
GOLEMAN, Daniel, “Duygusal Zekâ” İstanbul: Varlık Yayınları, 1996.
GÜLÇÜR, Kazım, “Çocuk ve Ergende Karakter Eğitimi” İstanbul: Işık yayınları, 2003 ATABEK, Dr. Erdal, “Bizim Duygusal Zekâmız”
KONRAD, S, “Duygularla Güçlenmek”. Hayat Basımevi, 2001
BECEREN, Eray, “Duygusal Zekânızı Etkili Kullanın”. Kişisel Gelişim Zirvesi 2006 www.cocukdunyasi.net/duygusalzeka
www.mcaturk.com/eriskin_duygusalzeka www.duygusalzeka.net
HERKES KIZABİLİR, BU KOLAYDIR.
ANCAK, DOĞRU İNSANA, DOĞRU ÖLÇÜDE, DOĞRU ZAMANDA,
DOĞRU NEDENLE VE DOĞRU ŞEKİLDE KIZMAK, İŞTE BU KOLAY DEĞİLDİR.
Aristo