• Sonuç bulunamadı

Yirmi birinci yüzy

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yirmi birinci yüzy"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yirmi birinci yüzyılda geldiğimiz noktada, bundan yirmi yıl öncesinde tahmin edebileceğimizin kuşkusuz çok daha ilerisindeyiz.

Yirmi birinci yüzyılda geldiğimiz noktada, bundan yirmi yıl öncesinde tahmin edebileceğimizin kuşkusuz çok daha ilerisindeyiz. Beslenme kaynaklarımıza baktığımızda ise, bundan iki bin yıl öncesine göre bile çok az farkı var, aynı ekmeği yiyoruz, aynı sütü içiyoruz; kısacası beslenmek amacıyla tükettiğimiz ana gıda kalemleri onu geçmiyor. Buna karşılık artmakta olan dünya nüfusunun yeterli beslenmesi giderek daha büyük bir sorun oluşturuyor. Bu sorunun ana nedeni besin kaynaklarının yetersiz olması değil, adaletsiz dağılımı. Sadece büyük şehirlerde çöpe atılan yiyeceklerin bile, bugün kıtlık sorunuyla karşı karşıya olan ülkeleri doyurmaya fazlasıyla yeterli olduğu çok iyi bilinen bir gerçek. Ne var ki tohum ve gıda üreticini çok uluslu şirketlerin beslenme sorununa getirdiği çözüm önerileri, gıda

kaynaklarının hakkaniyetli kullanımları olmak yerine biyoteknolojinin yardımıyla doğal koşullara dirençli ve verim artışı sağladığı iddia edilen genetiği değiştirilmiş soyların geliştirilmesi oldu. Günümüzde başta mısır, soya, kanola, pamuk olmak üzere çok sayıda genetiği değiştirilmiş bitkinin tarımı giderek daha yaygın yapılır hale geldi.

TIP, KÂR PEŞİNDE

Oysa tıpta son 20 yıl içerisindeki ilerlemeler sadece belli alanlara kısıtlı kaldı. Sindirim sistemi, solunum sistemi gibi yaşamsal öneme sahip sistemlerin temel fizyolojileri konusundaki araştırmalar geçen yüzyılın ortalarında doruğa ulaştı, temel mekanizmaların büyük bir bölümü tanımlandı. Buna karşılık artık giderek daha az çalışma yapıldığı görülmekte. Genetiği değiştirilmiş organizmaların geliştirilmeleri sırasında sağlıkla ilgili olası belirsizlikler de benzer şekilde göz ardı edilmekte. Bir GDO geliştirilmesi için o bitkide bulunmayan bir genin söz konusu bitkinin genomuna (gen içeriği) aktarılması gerekmekte. Örneğin sık kullanılan genlerden biri olan Bt toksini geni örneğin viral genlere eklenerek bitki DNA’sına sokulmakta. Ancak bu işlem sırasında bitkiye aktarılan yeni genin bitkinin doğal gen yapısı içerisinde nereye yerleştiği bilinmemekte. GDO kaynaklı ürünlerin toksik olabileceğine ilişkin örnekler bulunmakta. Gıda alanında faaliyet gösteren Showa Denko KK firması diyet eki olarak kullanılan triptofan aminoasidini bakterilere sentezlettirerek üretti. Triptofan insanlar tarafından üretilemeyen, dolayısıyla dışarıdan alınması gereken bir aminoasit. Ne var ki bakteri kaynaklı triptofan ABD ve Avrupa’da eozinofili-miyaji sendromu olarak adlandırılan bir salgına neden oldu. Kullanılan aminoasidin yüzde 99.6 oranında katıksız olmasına karşılık, aylar içerisinde 37 kişi yaşamını yitirdi, 1500 kişide de kalıcı hasar oluştu. Sorunun nereden kaynaklandığı araştırıldığında bakterinin sadece triptofan değil, ne olduğu bilinmeyen pek çok türev oluşturduğu ve bunların da saflaştırmayla uzaklaştırılamadığı anlaşıldı. Tıpkı proteinler için söz konusu olduğu üzere, DNA’nın da sindirim sırasında kolaylıkla ve tamamen yapı parçalarına

ayrıldığı zannedilmekte. Oysa bu konuda yapılan çalışmalar farelerde sindirim yoluyla alınan DNA’nın hiçbir değişikliğe uğramadan vücuda geçebileceğini, hatta dalak ve karaciğer hücrelerinin çekirdeği içerisine

yerleşebileceğini gösterdi.

GDO’lar konusunda yapılmış olan hayvan çalışmalarının büyük bölümü bitkisel proteinlerin tek bir kez alınması ve hayvanların 7-14 gün gözlenmeleri üzerine kurulmuş. Bu araştırma yönteminin beklentisi “kabaca” hayvanın ölüp ölmediği. Burada beklenti söz konusu bitkideki proteinin hayvanın ölümünde neden olacak bir zararlı etki madde yaratıp yaratmadığıdır. Ancak hastalığa neden olan durumların büyük bölümü hızlı bir ölüm sürecini içermemekte, zararlı etkiler uzun bir süreç sonrasında ortaya çıkmakta. Örneğin Almanya Hesse’de Syngenta tarafından üretilen Bt176 GM mısır ile beslenen 12 sığır ölmüştür, ölümlerin nedeni anlaşılamamıştır. ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA), GDO’ların tüketilmelerinin güvenliliği konusunda herhangi bir araştırma yapmam, Dünya Sağlık Örgütü önceki başkanlarından Dr. Gro Harlem Bruntland 28 Ağustos 2002 ve Tarım Örgütü Genel Başkanı Dr. Jacques Diouf ise 30 Ağustos 2002’de yaptıkları açıklamalarda GDO’lu gıda tüketiminin güvenli olduğunu ileri sürebilmişlerdir. ALERJİDEN KANSERE, PEK ÇOK HASTALIK…

Bugün için GDO’ların sağlık konusunda en iyi bilinen sakıncaları, neden oldukları alerjik reaksiyonlar. Alerjik reaksiyonlar genellikle genin kaynak aldığı bitkiye karşı ortaya çıkmakta. Örneğin Pioneer Hi-Bred International tohum firması, soyanın protein içeriğini arttırmak için Brezilya fındığının tohum proteini kodlayan geni soya bitkisine aktarmışlar. İngiltere’de soya alerjisinin yüzde 50 arttığı, Rusya’da son üç yılda alerjik reaksiyonlarda 3 kat artış olduğu bildirilmiş. Bu noktadaki bir diğer yanlış inanış, herhangi bir hastalık tablosunun hemen anlaşılacağı

konusundaki beklenti. Hastalıkların büyük bir bölümü hemen anlaşılmadıkları gibi, bazen doğru adlandırılmaları için yılların geçmesi gerekmektedir. Bugün toplum sağlığı sorunu oluşturan hastalık tabloları da genellikle ani ölüme neden olan durumlar değil, sinsi seyreden tablolar. Sonuç olarak bugüne dek biriken kısıtlı bilgi birikimi çerçevesinde genetiği değiştirilmiş ürünlerin gıda olarak kullanılmalarının sağlık açısından ciddi riskler taşıdığı anlaşılmakta.

(2)

Bugün için bu risklerin en iyi bilinenleri alerjik reaksiyonlar, beslenme yetersizliği ve öngörülemeyen toksisite. GDO içeren gıdaların kansere neden olup olmadıkları sorusu ise henüz yanıtlanmamış, büyük bir olasılık. Bu veriler doğrultusunda genetiğiyle oynanmış bitki ya da GDO’lu yemlerle beslenmiş hayvanlardan elde edilen ürünlerin tüketilmesi sakıncalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yine dikkatle damla damla %33 NaOH ilave edilerek, rengin sarıdan portakala dönüşümü gözlenir..4.

 MeOH iyi bir çözücüdür. Dikkat!! Körlüğe neden olur... Assosyasyon 2 OH grubu ile çok daha güçlü olduğu için;.. 

Anamnezinde penisilin allerjisi hikayes i olan fakat deri testi negatif olan kişil er penisilin tedavisini taki- ben veya penisilin tedavisi sırasında penisilinc

Tepkimeler sembol ve formüllerle gösterilir ve giren ürünler sağa oluşan ürünler ise sola yazılır.. Giren ve çıkanlar ok

Mezenter lenf nodu tüberkülozu tanısı olan has- tada humoral immunite cevabı araştırıldı.. ay- da hem antinükleer antikoru, hem de anti-ONA'sı

Akut ön üveit tedavisi sonrası inflamasyonun kaybolduğu ilk vizitteki makula kalınlıkları sağlıklı göz ile karşılaştırıldığında 1 mm’lik ve 6 mm’lik halkalarda

Bazı yazarlarca fungal sinüzitler invaziv ola- rak akut (fulminant) ve kronik (indolent), non- invaziv olarak fungus topu (mycetoma) ve alerjik fungal şeklinde dört

Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda helmint en- feksiyonlarının arasıra ve geçici karakterde olduğu bölgelerde, bu enfeksiyonların alerjik reaksiyonları artırdığı ve atopik