• Sonuç bulunamadı

Metin Ye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Metin Ye"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Metin Yeğin: Merhaba, hoş geldiniz. Hrant Dink kardeşimizin katledilmesinin birinci yıl dönümü etkinliklerine katılmak için Türkiye’ye geldiniz, burada bulunma nedeninizi anlatabilir misiniz?

Arundhati Roy: Teşekkür ederim. Kısmen bunun nedeni, bence bunlar açık tutulmaları son derece önemli olan alanlar. Bu eğer mümkünse. Örneğin burada Hırant Dink’in başına gelen olay gibi olaylar. Bence çok fazla benzerlik var; söyledikleriyle, yapmaya çalıştıklarıyla benim gibi insanların diğer yerlerde, Hindistan’da yapmaya çalıştıkları arasında çok fazla benzerlik var. Bu yüzden bu bir tür dayanışma ifadesi. Özellikle belirtmek istiyorum ki ben buraya Türkiye halkına kendi tarihiyle ilgili ders vermeye gelmedim. Büyük küresel bir aydın olarak da gelmedim. Buraya dayanışma için geldim. Onun hakkında söylenenleri, söylediklerini, yavaş yavaş bir konuşma yolu açmak için kullandığı yollara dair şeyleri okuyunca, gerçekten bundan fazla etkilendim.

Hindistan’da üç yıl önce, 2002’de 2 bin Müslüman’ın öldürüldüğünü biliyorum, bunlar benzer olaylar mı?

2002 yılında temelde bir soykırım yaşandı Gujarat’ta. Sağcı Hindu partisi var BGP isminde ve 1925’te kurulan bir tür ideolojik holding şirketi olan RSS var. Bu tam olarak İtalyan faşizminin çizgisinde kurulmuş olan kurum ve açıkça Müslümanların Hindistan’ın Yahudileri olduğunu söylüyor. İkinci sınıf yurttaşlar olmaları gerektiğini,

hiçbir hakları olmaması gerektiğini iddia ediyor, ideolojileri bu. Örneğin eski Başbakan Yardımcısı da RSS üyesiydi, önemli bakanlar RSS üyesiydi. 2002 yılında bir tren yakıldı ve 53 Hindu hacı bu trende öldü. Bugüne kadar kimse gerçek hikayenin ne olduğunu bilmiyor ama hemen bu işi Müslümanların yaptığını ve bunlara bir ders vermemiz gerektiğini söylemeye başladılar. O zamandan bu yana insanlar hakkında terörizm davaları açılmaya başlandı. 2000 Müslüman öldürüldü, yakıldı, kadınlar tecavüze uğradı, boğazlandı, evlerinden sürüldü. Polis, hükümet, bürokrasi hepsi bu işte işbirliği yaptı ve herkes bu katliamı yapanları kutladı. Aslında bu katliam seçim kampanyasının bir parçasıydı. Seçimleri kazandılar. Polisler terfi ettirildi, 287 kişi hakkında terörizm davaları açıldı. 287 kişinin tamamı Müslümanlardı. Yani her şey hasıraltı edildi. Bu boğazlama işlemlerine katılan insanların başına hiçbir şey gelmedi. Ve bu parti seçimleri kazandı. Beş yıl sonra bir dergi kamerayla bu operasyonda ne kadar insanı öldürdüklerini, kaç kadına tecavüz ettiklerini, nasıl herkesin bu soykırımın tasarlanmasına katıldığını söylediklerini saptadı. Ve nasıl polisin, diğer yetkililerin bu işin içine dahil oldukları ortaya çıktı. Ve seçimleri yine kazandılar. Bence Hrant Dink’in başına gelenlerle Hindistan’da olanlar arasında bir fark var. çünkü burada olup bitenler hakkında bir sessizlik hüküm sürerken orada kutlamalar yapılıyor.

Bence neo-liberalizm ile milliyetçilik arasında da ilginç bir ilişki var. Neo-liberalizmle bir noktadan işe başlayıp daha sonra başka bir noktada milliyetçiliği işin içine dâhil ediyorlar, öyle değil mi?

Yarın tam da bu konu hakkında konuşacağım. çünkü Hindistan’a bakacak olursanız Hindistan 1989 yılına kadar Bağlantısızlar Hareketi’nin merkezi durumundaydı. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı ve Sovyetler Birliği’nin ortadan kalktığı andan sonra Hindistan benim “Tam Bağlantılı” hareket dediğim ülkelerin içine girdi. ABD ve İsrail ile doğal müttefik olduğunu söylemeye başladı. Ve inanılmazd ır ki 1990’da o zaman Maliye Bakanı olan şimdiki başbakanın serbestleştirme yasalarını çıkardığı; piyasayı serbestleştiren, özelleştirmelerin önünü açan, emek piyasasını değiştiren yasaları çıkardığı ile tam olarak aynı zamanda, sağcı Hindu partisi de Müslüman tapınağını yıkmaya, Hindistan’ın bir Hindu ulusu olduğunu söylemeye başladı. Sanki sarkaç gibi bunlar birlikte salınmaya başladılar. İşte ben bu ikisini “Hindistan’ın Birliği ve İlerlemesi” olarak adlandırıyorum. Sanki seçimlerde birbirleriyle kavga eder gibi görünüyorlar ama bu bir kayıkçı dövüşü. Ciddi bir şey değil. Aslında birlikte hareket ediyorlar.

Bu öyküyü çok iyi biliyoruz bizde de aynısını kullanıyorlar. Peki, neler yapabiliriz bunlara karşı?

Bu tabii çok zor ve güç bir soru. Bununla karşı karşıya kalmak durumunda kalan insanların yalnız başlarına kaldıklarını düşünüyorum. Benim gibi isyanın küreselleşmesinden söz eden insanlarınkiler dahil bütün bu

küreselleşmeyle mücadele konuşmaları; küreselleşmeye, savaşa karşı birkaç yıl önce yapılan büyük yürüyüşlerin hiçbiri kar etmedi. Aslında gerçek mücadele derinlerde cereyan ediyor. Örneğin Hindistan’dan bir örnek vereyim: Eyaletlerden birinde devasa demir cevheri kaynakları buldular. Büyük şirketler bu madeni çıkarmak istiyor, yerli halk bu bölgede yaşıyordu. Hükümet bu bölgede Maocuların olduğunu söyleyerek 4 bin köyü, 400 bin insanı polis

kamplarına aldı. Bunları silahlandırıyorlar, “halk milisi” adı altında örgütlüyorlar. Yani Kolombiya’da olduğu en yoksullar en yoksullarla savaşıyor ve madenleri de büyük şirketler işletiyor. Yani bir tür iç savaş durumu yarattılar.

(2)

Siz bana solcu bir kanal olduğunuzu söylediniz, bu bile bazen bir anlam ifade etmiyor. çünkü Hindistan Komünist Partisi, Marksist Parti de Batı Bengal bölgesinde devasa bir alana serbest ekonomik bölge olarak el koymak üzere aynısını yaptı. Aslında özel milislerle, polisle bölgeye girdiler, kadınlara tecavüz ettiler, insanları vurdular. Bunlara karşı direnenler de benim gibi insanlar değil, oradaki halk oldu. Yolları kesen, barikatlar kuran, buraya gidemezsiniz diyen halk oldu. Bedenleriyle yolları kestiler çünkü ellerinde başka hiçbir araçları yoktu. Medya falan hepsi ellerinden alınmıştı.

Sorunuza gelince sanırım direnişin küreselleşmesi noktasından, direnişin yerelleşmesi noktasına geldim, belki buraya geri çekildik bilmiyorum. Ama bu iş orta sınıfların renkli gösterileri, şarkılı türkülü eylemler ile yürümüyor. İnsanlar gerçekten öldürülüyorlar.

Türkiye’de milliyetçi bir sol oluşmaya başladı, Hindistan ve çin’i örnek göstererek. Hindistan halkının bu bakımdan tutumunu merak ediyoruz…

Hindistan halkı ne demek bilmiyorum: Size söylediğim gibi Müslümanlara yönelik katliam sürerken, bu insanlar seçimleri kazandılar, insanlar onlara oy verdiler. Bu da halktı. Yani halklar diye bir şey vardır ve halklar her zaman soylu bir tutum içinde olurlar fikri doğru değil. Hindistan hayal edebileceğiniz en katmanlı toplumlardan birisi. Örneğin Hinduizm kendi kutsal metinleri aracılığıyla kast sistemini kutsuyor. Bazı insanların dokunulmazlar olarak adlandırılmasını onaylıyor. Bu devlet, ABD vs. değil Hinduizmin kendisi.

Hindistan tarımında da büyük bir yıkım yaşandığını biliyoruz…

Son birkaç yıl içinde 137 bin çiftçi kendini öldürdü. Bu yerinden etme süreci milyonlarca insanı etkiliyor ki sanırım Çin’dekilerden sonra dünyanın en büyük topraktan çıkarma süreçlerinden birisi bu. Söylemeye çalıştığım şey şu. Bir yandan bu Hindu sağının faşist programı var. Öte yandan liberaller var ki onların işi de gidişatın hiç de o kadar kötü olmadığını anlatmak. Tamam bu insanlar öldürüldü ama artık bunlar hakkında konuşmayalım, tamam bitti diyorlar. Ama bir yandan da bu RSS isimli örgüt var ki bu ideolojiyi tüm ülkede yaygınlaştırıyor. 45 bin örgütü, 700 bin gönüllüsü var. Okulları, buralarda okuyan bir buçuk milyon öğrencisi, öğretmenleri, gecekondu örgütlenmesi, kabile örgütlenmeleri var. Bu, muazzam bir altyapı. Bütün bunlarla bu nefret mesajını yaygınlaştırıyorlar. Bu durumda ne yapacaksınız bilmiyorum. çıkıp da herkes birbirini sevsin falan mı diyeceksiniz, bu kulağa çok aptalca geliyor.

Bir yanda bunlar var, bir yanda da şu ana kadar Hindistan’daki en başarılı ayrılıkçı hareketi yaratmış olan neo-liberal proje var: Yani üst kast ve orta sınıflar sanki uzaydaki bir başka ülkeye ayrılmışlar gibi bir durum var. Şimdi ise tek yapmak istedikleri oradan aşağıya bakıp oradaki boksit madeni, bu nehirdeki su, şuradaki demir madeni bizim, siz ne hakla orada yaşıyorsunuz demek. Şu anda sürüp giden süreç bundan ibaret.

Kentlerdeki bütün yaşam biçimlerini değiştiriyorlar…

Evet, evet. Örneğin Hindistan Yüksek Mahkemesi Hindistan’ın en güçlü kuruluşu. Demokraside popüler olmayan kararları nasıl kabul ettirirsiniz: Mahkemeleri kullanarak. Mahkeme de bunu yapıyor. Örneğin geçen yıllarda bütün o küçük dükkanlar alışveriş merkezi yapmak için kapatıldı. 250 bin kadar insan bu mahkeme kararları ile kentin dışına atıldılar. Bu insanların yaşadığı alanlar büyük mağazalar yapılmak için boşaltıldı. Sonra öğreniyorsunuz ki bu

mahkeme başkanlarından birisinin oğlu marketçilik işindeymiş. Bu işi açığa çıkartan gazeteci mahkemeye hakaretten suçlu bulundu. çünkü bunları ortaya çıkartamazsınız. Her türlü muafiyet sağlanıyor gördüğünüz gibi.

Burada da kentsel dönüşüm projeleriyle tüm gecekondu mahalleleri yıkılıyor…

Evet, dışarıya at, dışarıya sür. Bu tür şeyler söyleniyor. Örneğin 11 Eylül’den sonra beş silahlı adam bulundu ve bunların hepsi de vuruldu. Dört Kaşmirli tutuklandı ve bunların bütün bu terörist saldırıya elebaşlık edenler olduğu söylendi. Deliye döndüler bunları linç edip öldürmek istediler. Ama burada çok saçma bir şey vardı. Davayı çok dikkatle inceleyen hukukçular oldu ve her şeyin tamamıyla yalan olduğunu gördüler. Bu dört kişiden ikisi serbest bırakıldı, birine düşük bir ceza verildi falan. Bu örnekte bütün kanıtlar imal edilmişti, yalandı, uydurmaydı.

(3)

iddia edilmiyor açıkça söyleniyor. Ama toplumun kolektif vicdanını tatmin etmek için ölüm cezası veriliyor. Biraz da genç işçilerle ilgili bir soru soralım. Hindistan’ın IT, elektronik sektöründeki önemli piyasalardan birisi olduğu söyleniyor.

Olan biten şey şu. Evet doğru Hintliler IT’de gençekten de çok iyiler ama Hindistan çok katmanlı bir toplum. Bu yüzden üst kastlar, orta sınıflar neo-liberal proje yüzünden çok zenginleşiyorlar bütün bu IT ve çağrı merkezi gibi şeylerle birlikte. Ama bütün bunlar çiftçilerin, toprakların, bütün bunların pahasına yaşanıyor. Eskisinden daha zengin bir orta sınıf yaratmak için muazzam miktardaki insanı yoksullaştırıyorsunuz.

Biliyoruz ki siz nükleer santrallere ve enerji-baraj projelerine de karşısınız. Peki insanlar nasıl enerji elde edecekler? Hindistan’da örneğin büyük baraj projelerine, örneğin Narmada barajı projesine baktığınız zaman. Yani aslında bunun enerji temin etmekle ilgisi yok, yani elektriği tüm ülke için üretiyor değiller, sadece tek bir yerde yoğunlaştırıp, istedikleri yerlere yönlendirmek istiyorlar. Bizse bunun çok daha adem-i merkezi, daha etkin başka yollarının da olabileceğini söylüyoruz. Ama o zaman büyük sanayiciler bundan yararlanamayacak, sorun bu.

Türkiye halkına son bir mesajınız var mı? Sanki benden Papa gibi söz

ediyorsunuz, ne mesajım olacak? Gerçekten utanç duyuyorum, herkese söyleyecek büyük mesajları olan büyük küresel bir aydın konumuna itilmiş olmaktan dolayı. Ben o kişi değilim.

Yanıt alabilmiş olsaydık, bu bizim için daha kolay olurdu çünkü…

Hiç kimse işçilere, köylülere gelip de işte yanıt budur diyemez, herkes kendi bildiği yoldan mücadele eder. Hayır bir mesajım yok.

* Suzanna Arundhati Roy, (24 Kasım, 1961) ‘Küçük Şeylerin Tanrısı’ adlı romanıyla dünya çapında ün yapan Hintli yazar, savaş karşıtı eylemci. ‘Sokaktaki İnsanın İmparatorluk Rehberi’ , ‘Ya çek defteri ya Cruise Füzesi’ adlı

kitapların da yazarı olan Roy, artık edebi eserler değil, siyasi konularda kitaplar yazıyor ve küreselleşme karşıtı görüşleri ile tanınıyor.

2002'de Lanan Kültürel Özgürlük Ödülü, 2004 yılında Sydney Barış Ödülü'nü kazanan Roy, 2005'de Irak Dünya Mahkemesi adlı küresel girişim nedeniyle İstanbul'da bulunmuştu.

[Bu söyleşi Sendika.Org'un katkılarıyla hazırlanan Dünyanın Sokakları (Hayat TV) programında yayınlanmak üzere Metin Yeğin tarafından yapıldı]

22/01/2008 sendika.org

Referanslar

Benzer Belgeler

Annem bana “Al bunu Hayrettin komşu anneye götür” demez.. Ne der

o) Bir bloku teşkil edeıı arsaların bir veya birkaçı üze- rinde imar plânına göre muhafaza edilecek bina mevcut bu- lunması halinde bu nokta yeniden yapılacak binaların arka

maddesine göre yazılı değerlendirme sınavından 50 ve üzeri puan alan adaylar değerlendirmeye alınmıştır.. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ

Sonuç olarak her işi aynı anda yapmaya çalışmak başlangıçta za- man kazandıracak bir çözüm gibi gelse de aslında uzun vadede ya daha çok zaman kaybına ve hataya ya

Anlad›k ki V1 nö- ronlar›n›n yapt›¤› da tam olarak bu.” Art›k biliyoruz ki, yeni bir ad›m atmaya bafl- lamak, bir önceki aflamada devreye giren motor

Genler, hücrelerimizin çekirdek- lerinde bulunan ve özelliklerimizin kalıtım yoluyla yeni kuşaklara geç- mesini sağlayan kromozomları oluş- turan muazzam DNA

100 içinde 10’un katı olan iki doğal sayının farkını zihinden bulur3. ÇANAKKALE’DEN SONRA

100 içinde 10’un katı olan iki doğal sayının farkını zihinden bulur.. 100 içinde 10’un katı olan iki doğal sayının farkını