• Sonuç bulunamadı

Adapazarı’nda Muhaceret (1877 -1908)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adapazarı’nda Muhaceret (1877 -1908)"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 7 Issue 4, p. 87-112, December 2015

DOI Number: 10.9737/hist.20152715325

JHS

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

Immigration in Adapazarı (1877-1908)

Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARI Sakarya Üniversitesi - Sakarya

Öz: Osmanlı Arşivi ve diğer araştırma-inceleme eserlere dayanarak hazırlanan bu çalışmada, 1877- 1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ve sonrasında, Balkanlardan ve Kafkasya’dan Adapazarı’na yapılan göçlere, gelen muhacirlerin iskânlarına, karşılaştıkları sorunlara ve göç sonucunda yaşanan değişimlere değinilmektedir. Makale’de 1877-1908 döneminde yaklaşık olarak 30.000 muhacirin Adapazarı’na iskân edildiği tespit edilmektedir. Muhacirlere verilen arazilerin hatta köylerin hudutlarının tam olarak belirlenmemesi muhacirler arasında ortaya çıkan en büyük sorunlardan birini teşkil etmektedir.

Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, Adapazarı, Göç, Muhacir, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Abstract: Relying on Ottoman archival documents and other secondary sources, this article examines the problems encountered by the Balkan and Caucasus immigrants settled in Adapazarı during and after the Ottoman-Russian war of 1877-78. The article presents that between 1877 and 1908 approximately 30,000 immigrants settled in Adapazarı and its environs. One of the major problems emerged among the immigrants was caused by the fact that the borders of the villages and lands distributed to people were not officially demarcated.

Keywords: Ottoman Empire, Adapazari, Migration, Immigrants, Ottoman-Russian War (1877-1878)

Giriş

İnsanlık tarihini etkileyen en önemli olgulardan birisi olan göç, “asıl yerinden, ulaşmak istenilen yere hareket” olarak tanımlanabilir.1 Göç hareketleri iki türlüdür. Birkaç kişilik küçük grupların farklı sebepler nedeniyle yaptıkları yer değiştirmelere “münferit göç” denilirken;

savaş, ihtilal, isyan ve tabii afetler gibi nedenlerle kişilerin kitleler halinde yer değiştirmesine ise “kitle göçü” denilir.2 Göç meselesi sadece insanların yer değiştirmeleri ve gittikleri yerlerde iskân edilmelerinden ibaret basit bir olay olmayıp, bir devlet için sosyal, malî, idarî, hukukî, iktisadî, siyasî ve kültürel bakımlardan çeşitli yönleri bulunan büyük bir hadisedir.3

Osmanlı Devleti’ne yönelik kitlesel nitelikteki ilk göç hareketleri Küçük Kaynarca Antlaşması’yla birlikte Kırım ve havalisinin elden çıkmasından sonra yaşandı. Antlaşmayı müteakiben 1780-1800 yılları arasında Kırım, Kafkasya, Özi havalisi ve diğer bölgelerden yaklaşık 300.000-350.000; 1804 yılında Balkanlarda başlayan isyanlar ve daha sonraki Osmanlı-Rus Savaşı (1806-1812) döneminde ise yaklaşık 200.000 Müslüman Osmanlı topraklarına göç etmek durumunda kaldı. Bu ilk büyük göç hareketlerinden sonra Kırım Savaşı ve akabinde Rusya’nın Kafkasya’yı ele geçirme politikaları sonucunda ikinci büyük göç

1 Kemal H. Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, çev. Bahar Tırnakçı, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 71.

2 Nedim İpek, “Sakarya’ya Türk Göçleri”, Sakarya İli Tarihi, C. I, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Sakarya, 2005, s. 633.

3 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri: Tanzimat Devri, İlk Kurulan Göçmen Komisyonu, Çıkarılan Tüzükler, Nurgök Matbaası, İstanbul, 1966, s. 5.

(2)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 88

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

dalgası başladı.4 1858-1863 yılları arasında 80.000 Çerkez Anadolu’ya göç ederken; 1864’te ise zikrolunan rakam 400.000 kişiye kadar çıktı. Aynı dönemde 250.000 Çerkez de karadan Tuna Vilayeti’ne göç etti. Nihayetinde 1859-1879 yılları arasında çoğunluğu Çerkezlerden olmak üzere 2.000.000 Kafkasyalı Rusya’yı terk etmek zorunda kalmış olup, bunların ancak 1.500.000’i hayatta kalabilmiş ve Osmanlı Devleti’nde iskân edilebilmiştir.5

Osmanlı Devleti’ne yapılan göçte üçüncü büyük dalga 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının başlaması ile gerçekleşti. Savaş sırasında ve sonrasında Balkanlardan yaklaşık 1.000.0006; Kafkasya’dan en az 500.000 kişi Türkiye’ye sığınmıştı.7

Osmanlı Devleti’ne gelen muhacirlerin büyük çoğunluğu ilk önce kara, deniz ve demiryolu ile kolaylıkla ulaşabildikleri İstanbul’da geçici ikamete tabi tutuldular. Daha sonra imparatorluk içerisinde belirlenen daimî ikamet yerlerine gönderildiler. İstanbul’a yakın olması ve demiryolu güzergâhında bulunması nedeniyle göçmenlerin sevk ve iskân edildikleri yerlerden birisi de Kocaeli Sancağına bağlı Adapazarı kazası olmuştur.8

Bu makalede ele alınan dönemlerde yani XIX. yüzyıl sonlarında ve XX. yüzyıl başlarında Osmanlı coğrafyasının önemli kentlerinden birisi olan Adapazarı’nın tarihi gelişimi aslında çok eskilere gitmez. Bunun nedenleri arasında Adapazarı ovasında Sakarya nehri ile kollarının düzensiz akışlı olmaları, sık sık yatak değiştirmeleri, ovanın büyük kısmının orman, çalılık9 ve bataklıklarla kaplı olması gibi hususlar sayılabilir.

Adapazarı’nın nasıl kurulduğuna dair bilgiler de kesin değildir. Birçok yazarın belirttiği görüşü Metin Tuncel şu şekilde kaleme almıştır: XVI. yüzyılda Adapazarı ovasında ormanlar kesilerek açılan arazide ziraat yapılması üzerine bir köy kurulmuş ve bu köy ilk başlarda Ada veya Adaköy olarak adlandırılmıştır. Bir sonraki yüzyılda bir pazar yeri kurulan köy, daha sonraki yüzyıllarda “Ada pazarı” olarak isimlendirilmiştir.10 Çoğunlukla Arşiv belgelerine dayanmayan bu görüşler 2000’li yıllara kadar genel olarak kabul görmekteydi.

Yücel Öztürk 2005 yılında basılan ve arşiv belgelerine dayanan “XVI. Asırdan XVII.

Asrın Başlarına Kadar Ada Kazası” isimli makalesinde bu görüşleri detaylı bir kritiğe tabi tutmuş ve Adapazarı’nın tarihi ile ilgili bilgileri değiştirecek yeni bazı görüşler ortaya atmıştır.

Makalesinde tahrir defterlerinde Adapazarı’yla ilgili “nefs” ve “mahalle” ile ilgili ibarelere ve şehri temsil edecek boyutta bir “ihtisab” vergisine rastlanılmadığını belirten Öztürk, ancak birkaç köyün sınırlı iktisadî faaliyetini ifade edecek şekilde az miktarda görülen “bazar”

vergisinden bahsedilmekte olduğunu ve bu vergiye de “bazar-ı Ada” denildiğini dile getirmiştir. Bu durumda nefsi, mahallesi, yerleşimi olmayan bir pazar ünitesi ile karşılaşıldığını belirten Öztürk’e göre, Adapazarı birçok yazarın ifade ettiği gibi bugünkü

4 Eren, age, s. 32-33, 68.

5 Karpat, Osmanlı’dan Günümüze..,, s. 163, 166-167, 170, 172.

6 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1994, s. 237.

7 Karpat, Osmanlı’dan Günümüze.., s. 172.

8 Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander, Trabzon 2006, s. 42, 43, 121. Ancak İzmit- Adapazarı demiryolunun 1890’da hizmete açıldığı da unutulmamalıdır. Yaklaşık 40 km uzunluğunda olan bu hat Mayıs 1890 tarihinde kullanıma hazır hale getirilmiş (BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), İrade Dâhiliye (İ.DH.), 1177/ 92051, lef: 1, 17 Mayıs 1890 - 1307.N.27) ve resmi olarak 1 Haziran 1890’da açılmıştır (BOA, İ.DH, 1180/

92273, lef: 1, 1 Haziran 1890 - 1307.L.12). İstanbul-Adapazarı tren hattı aynı zamanda Batı Karadeniz bölgesine gidecek olan muhacirler için de geçiş güzergâhı konumundaydı. İstanbul’dan Düzce’ye gidecek olan muhacirler Adapazarı’na kadar trenle gitmekte oradan karayoluyla yollarına devam etmekteydiler. Adapazarı kaymakamlığı ise bu muhacirlere nakliye vasıtası vermek ve iskân edilecekleri yere kadar güvenliklerini sağlamakla yükümlüydü (BOA, DH.MHC (Dâhiliye Nezareti Muhacirin Komisyonu ), 15/1, 25 Mayıs 1898 - 1316.M.4).

9 Metin Tuncel, “Adapazarı”, TDVİA, C. I, İstanbul 1988, s. 354.

10 Agm, s. 354.

(3)

Mustafa SARI

JHS 89 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

mahallinde değil, Çaybaşı (Kayluca) köyü civarında ilk kez kurulmuştur.11 Öztürk’ün bahsettiği Çaybaşı köyü ise bugün Arifiye ilçesine bağlı ve Sakarya nehrinin hemen doğusunda bulunan Türkçaybaşı mahallesidir.

Adapazarı kurulduğu andan itibaren nüfusu sürekli artan bir merkez olmuştur. 1520’lerde 25 köyden oluşan Ada kazasının nüfusu 3.380 kişiydi. 1620’lerde ise kazanın köy sayısı 27’ye nüfusu iki kat artarak 7.600’e çıkmıştır.12 II. Mahmut zamanında yapılan 1831 yılı nüfus sayımına göre Adapazarı’nın nüfusu Sapanca ile birlikte 9.611’dir. Aynı dönemde Karasu 1.302, Ab-ı Safi 780, Sarıçayır 849, Hendek ve Akyazı 2.107 nüfusa sahipti. Toplamda ise 14.649 kişi etmektedir. Bununla birlikte bu rakamlar sadece erkekleri kapsamakta olup bir o kadar da kadın nüfus düşünüldüğünde bölgenin toplam nüfusunun yaklaşık 30.000 kişi olduğu söylenebilir. Üstelik ilerleyen yıllarda da nüfus artışının devam ettiği görülmektedir. Nitekim 1881/1882-1893 nüfus sayımına göre Adapazarı’nda 53.924 nüfus varken, 1906 nüfus sayımında bu rakam 97.425 kişiye çıkmıştır.13 XVIII. yüzyıldan itibaren nüfus artışının hızlanmasının en önemli nedeni Adapazarı kazasına Kırım, Balkanlar ve Kafkasya’dan yaşanan göçlerdi.

Son yıllarda Türkiye’de göçler üzerine çok sayıda doktora ve yüksek lisans tezleri yapılmış, kitap ve makale yayınlanmıştır. Adapazarı’na yönelik göçler konusunda yegâne çalışma ise kendisi de bir göç uzmanı olan Nedim İpek’e ait “Sakarya’ya Türk Göçleri” adlı makaledir. Söz konusu makalede İpek daha çok bölgeye yapılan Türk göçlerini Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geniş bir dönem içerisinde ele almış ve genel değerlendirmelere yer vermiştir.

Bunun dışında yine Nedim İpek’e ait “Kocaeli’de Göç ve İskân”14 ile F. Yavuz Ulugün tarafından kaleme alınan “Kocaeli’de Tarihsel Göçler”15 adlı çalışmalar da daha çok Kocaeli etrafında yoğunlaştığından Adapazarı ile alakalı ayrıntılı bilgiler içermemektedir. Bu nedenle, bu çalışmanın literatürdeki boşluğu dolduracağını düşünmekteyiz.

Bu çalışmada Adapazarı kazası ve ona bağlı Sapanca, Karasu, Hendek ve Akyazı nahiyelerine16 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra gerçekleşen göçler, muhacirlerin iskânları ve yaşadıkları sorunlar ele alınacaktır.

1. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve Adapazarı’na Göç17

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’ne yönelik büyük bir göç dalgası başladı. Savaş başladıktan sadece bir kaç ay içerisinde İstanbul’daki göçmenlerin sayısı 300.000’e ulaşmıştı.18 Daha öncede belirtildiği üzere, ilerleyen dönemde bu sayı milyonlara ulaşacaktır. İşte söz konusu göç hareketleri çerçevesinde muhacirlerin İstanbul’daki geçici ikametlerinden sonra sevk edildikleri yerlerden birisi de Adapazarı kazası olacaktır. Bu

11 Adapazarı’nın kuruluşu ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz: Yücel Öztürk, “XVI. Asırdan XVII. Asrın Başlarına Kadar Ada Kazası”, Sakarya İli Tarihi, C. I, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Sakarya 2005, s. 223-231.

12 Age, s. 236, 243.

13 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, çev. Bahar Tırnakçı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 154, 168-169, 204-205.

14 Nedim İpek, “Kocaeli’de Göç ve İskân”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Edt. Haluk Selvi, Bilal Çelik, C. III, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli 2015, ss. 1255-1267.

15 F. Yavuz Ulugün, “Kocaeli’de Tarihsel Göçler”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Edt. Haluk Selvi, Bilal Çelik, C. III, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli 2015, ss. 1269- 1311.

16 Yukarıda belirtilen nahiyelerin bağlı oldukları kazalar zaman zaman değişmekle beraber, Adapazarı kazası 1877- 1908 sürecinde genel olarak belirtilen nahiyelerden oluşmaktadır.

17 Adapazarı ve civarına 1860 tarihinden itibaren kitlesel göç hareketleri başlamıştı. Bu süreç konumuz dışında olduğu için burada ele alınmamıştır.

18 Erol Aköğretmen, 1877- 1878 Kışında İstanbul Göçmenlerle İlgili Sorunlar, Çözümler, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yakınçağ ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, 1982, s. 33.

(4)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 90

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

dönemde Adapazarı’nda iskân edilen muhacirlerin sayısına Osmanlı Arşivleri’nden elde edilen belgelerden kısmen ulaşılabilmek mümkündür.

II. Abdülhamit zamanında Osmanlı coğrafyasında ne kadar göç gerçekleştiğine dair kayıtlar hazırlanmıştı. Bunlardan birisi de Osmanlı Arşivlerinden elde edilen 13 Kasım 1881 tarihli bir belgedir. Yaklaşık 90 bin muhaciri kapsayan bir çizelgeye sahip belgede, İzmit ve Adapazarı ile alakalı kısımlar da vardır. Bu belgeye göre İzmit’te Sultan Abdülmecit zamanından beri iskân edilen ve iskânı bekleyen muhacirler 25 bin civarındadır. Adapazarı ve civar nahiyelerdeki durum ise şu şekildedir.19

Kaza nahiye

93 Harbi ve Sonrası 93 Harbi

Öncesi Batum

muhaciri

Sohum Muhaciri

Rumeli

Türkü Çerkez Toplam Tatar- Nogay

Çerkez Toplam

Adapazarı Kazası

1.300 492 406 1.145 3343 91 1.741 1832

Ab-ı Safi nahiyesi

796 796

Hendek nahiyesi

862 3242 56 4160

Karasu nahiyesi

1.532 1532

Sapanca nahiyesi

191 80 248 519 1724 1724

Toplam 3885 4610 102 1393 9.990 91 3465 3.556

Genel toplam 13.546

Belgeyi incelediğimizde 93 harbinden önce Adapazarı merkez ve nahiyelerinde 3.556;

savaş sırasında ve sonrasında ise 9.990 muhacir olmak üzere toplam 13.546 muhacir iskân edilmiştir. Belgeye göre savaştan sonra Adapazarı’na Arnavut, Boşnak, Tatar Nogay Dağıstan muhacirleri gelmemiştir. Adapazarı kazası genelindeki iskânlarda, Batum ve Sohum muhacirleri daha ağırlıktadır. Bu sırada ayrıca İzmit bölgesinde 40 bin civarında iskân edilmeyi bekleyen ancak kayıt işlemleri tamamlanmayan muhacir bulunmaktaydı.20 Bunların ne kadarının Adapazarı bölgesine gönderileceği tespit edilememekle beraber Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde 3.556 kişiden çok daha fazla kişinin Adapazarı’nda

19 BOA, Yıldız Perakende Evrakı Komisyonlar Maruzatı (Y.PRK.KOM.), 3/ 22, 13 Kasım 1881 (1298.Z.20). Söz konusu belgede 93 Harbi ve sonrası için “Mesele-i Zailede Hicret eden”; 93 Harbi Öncesi için ise “Cennet-mekân Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz Han Hazeratının Zaman-ı Saltanatında Hicret Eden” tabirleri kullanılmıştır.

20 Derya Derin Paşaoğlu, “Muhacir Komisyonu Maruzatı’na Göre (1877-78) 93 Harbi Sonrası Muhacir İskânı”, History Studies, Cilt 5, Sayı: 2, Prof. Dr. Halil İnalcık Armağanı, March, 2013, s. 370.

(5)

Mustafa SARI

JHS 91 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

iskân edildiği muhakkaktır. Ama belgeden yola çıkarak 1877-1881 arasında yaklaşık 10 bin kişinin Adapazarı’nda iskân edildiği kesin olarak söylenebilir.

Yukarıdaki belgenin dışında Osmanlı Arşivlerinden Sapanca nahiyesine bağlı Şadiye ile Mahmudiye köylerine ait muhacir kayıt defterlerine de ulaşılmıştır. Çerkezlerin yerleştirildiği Şadiye köyüyle ilgili 17 Mart 1887 tarihli deftere göre köyde 52 hanede 139 kişi bulunmaktaydı. Bu kişilerin mesleklere göre dağılımı ise şu şekildedir: 121 kişi rençber21, 5 zaptiye, 4 hizmetkâr, 3 jandarma, 2 köle, 2 hoca, 1 talebe, 1 bila-sanat ve 1 imamdır.22 Aynı tarihlerde hazırlanan başka bir deftere göre, Gürcülerin yerleştirildiği Mahmudiye köyünde 89 hanede 142 kişi yaşamaktaydı. Buradaki muhacirler ise 71 rençber, 44 cibaci?, 10 yemenici, 7 kâtip, 4 tüccar, 2 hademe, 2 yol kondüktörü, 1 askerî zabitten oluşmaktadır.23

Muhacirlerin iskânları sırasında kendilerine arazi de dağıtılmaktaydı. Muhacirlere verilen arazilerin sınırlarının tespiti ve tapu verilme işlemleri için hususi memurlar görevlendirilmekteydi. Bu memurların ve muhacir komisyonlarının yaptığı çalışmalar sonucunda İskân-ı Muhacirin Defterleri oluşturulmuştur.24 Araştırmalarımız sırasında İzmit ile alakalı böyle bir deftere İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde rastladık.25 1888- 1889 yılları arasında kayda alınan du defter iki ciltten oluşmaktadır.

Defterde Adapazarı’na bağlı Kızılcıklı, Camili, Kefre Kırma ve Karapınar ile alakalı bilgiler mevcuttur. 22 haneden müteşekkil olan Kızılcıklı köyü, Rumeli’den gelen Türk muhacirlerinden oluşmaktadır. Resüllü Divanı’na tabi tamamı Kazan muhacirlerinden oluşan Camili köyü ile yine aynı divana tabi Kazan ve Rumeli muhacirlerinden oluşan Kefre Kırma köylerinde de 22 hane bulunmaktadır. Son olarak 40 haneden oluşan Resüllü Divanı’na bağlı Karapınar köyünde ise Abaza muhacirleri iskân edilmiştir. Defterde ayrıca bu köylerdeki muhacirlere dağıtılan arazilerin ve/veya arsaların mevkii, miktarı, nevi (meslek/hane, anbar, ağıl, arazi-i miriye/tarla,), hududu, büyüklüğü, kendilerine hangi suretle verildiği (genellikle irade-i seniyye), muhacirlerin isimlerinin neler olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır.26

Osmanlı Arşivlerinden ulaştığımız diğer bir defter Adapazarı kaymakamlığı tarafından hazırlanan kazanın merkezine yerleştirilen Boşnaklar27 ile alakalıdır. 1895 yılına ait bu defterden Boşnakların ne zaman hicret ettiklerini, hangi mahalleye yerleştirildiklerini, haneleri ya ada arazileri olup olmadıklarını, kadın erkek sayılarını öğrenebilmekteyiz. Deftere göre 1883’den 1895 yılına kadar 262 hanede 519’u erkek ve 585’i kadın olmak üzere 1.104 Boşnak muhaciri gelmiştir. Bunlardan 171 kişinin mesken ve arazileri bulunmamaktaydı.

Muhacirlerden 57 hane Çukur Ahmediye, 64 hane Cami-i Cedid, 50 hane Bahşiler, 44 hane Papuççular, 27 hane Aziziye ve 20 hane de Çaykışla mahallerine iskân edilmişlerdi.

Muhacirler Adapazarı’na 1299/1883’te 1, 1300/1884’te 46, 1301/1885’te 26, 1302/1886’da 15,

21 Belirsiz olan 3 kişi rençber olarak 121 kişiye dahil edilmiştir.

22 BOA, Yıldız Perakende Evrakı Dahiliye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.DH.), 2/14, 17 Mart 1887 (1304.C.21).

23 BOA, Y.PRK.DH, 2/13, 17 Mart 1887 (1304.C.21). Bu defterlerde ayrıca muhacirlerin ismi, doğum tarihi, doğum yeri, yaşları, boy, sağlık durumu, saç ve göz rengi hakkında bilgiler de bulunmaktadır. Osmanlı Arşivleri’nden elde ettiğimiz bir başka belgeye göre Şadiye köyü 1866 yılında; Mahmudiye köyü ise 1881 yılında kurulmuştu (BOA, İ.DH, 1024/ 80757, lef: 1, 20 Mart 1887 - 1304.C.24).

24 İpek, Rumeli’den Anadolu’ya…, s. 200.

25 Bu defterin varlığından haberdar eden Prof. Dr. Nedim İpek hocama teşekkürü bir borç bilirim.

26 İzmit Muhacirin Arazi Tevzi Defteri, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, No. T.9129, s. 1-27. Diğer cildin künyesi ise T.9126’dır.

27 Boşnaklar, Berlin Antlaşması ile Bosna ve Hersek’in Avusturya-Macaristan tarafından işgalinden sonra Osmanlı Devleti’ne göç etmeye başladılar (Tufan Gündüz, Alahimanet Bosna: Boşnakların Osmanlı Topraklarına Göçü, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2012, s. 19-35). Osmanlı Devleti topraklarına 1900 tarihine kadar yaklaşık 120.000 civarında Boşnak muhacir geldi. Fakat ilerleyen yıllarda bunlardan yarısı memleketlerine geri döndüler (İpek, İmparatorluktan Ulus.., s 119).

(6)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 92

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

1303/1887’de 21, 1304/1888’de 31, 1305/1889’da 14, 1306/1890’da 24, 1307/1891’de 34, 1308/1892’de 22, 1309/1893’te 10, 1310/1894’te 13 ve 1311/1895’te 5 hane olarak gelmişlerdir. Hane reislerinden 238’i rençber, 7’si cibacı, 3’ü bakkal, 2’şer kahveci, asker, terzi, 1’er yamacı, zahireci, hoca, tımar, serseri, camcı, dava vekili ve ekmekçi olarak kaydedilmiştir.28

Daha önce de bahsedildiği gibi Adapazarı’na sevk edilen muhacirler öncelikle İzmit’e gelmekteydiler. Konumuz açısından önemli olan bu sevk işlemi hakkında, Dâhiliye Nezareti Muhacirin Komisyonu evrakında muhacirlerin sayıları bulunmaktadır. Nitekim 4 Haziran 1898 tarihinden 12 Şubat 1899 tarihine kadar yaklaşık 8 aylık bir periyotta İstanbul’dan İzmit’e yapılan nakil şu şekilde gerçekleşmiştir:

Tarih aralığı Nereden geldiği Nüfus

4-12 Haziran 1898 Bulgaristan ve Bosna 1329

13-21 Haziran 1898 Bulgaristan, Rusya ve Bosna 730

22-30 Haziran 1898 Bulgaristan, Şarkî Rumeli ve Bosna 8531 1-12 Temmuz 1898 Bulgaristan, Şarkî Rumeli ve Bosna 3732

13-20 Temmuz 1898 Bulgaristan, Rusya ve Bosna 1133

21 Temmuz-4 Ağustos 1898 Bosna, Rusya ve Romanya 2334

5-12 Ağustos 1898 Şarkî Rumeli ve Bosna 535

13-21 Ağustos 1898 Şarkî Rumeli, Bulgaristan ve Rusya 3636 22-28 Ağustos 1898 Şarkî Rumeli, Bulgaristan ve Romanya 1937

29 Ağustos-4 Eylül 1898 Şarkî Bosna 938

5-16 Eylül 1898 Rusya ve Bosna 239

13-20 Eylül 1898 Rusya ve Bosna 640

28 BOA, Yıldız Perakende Evrakı Maiyyet-i Seniyye ve Yaverân Dairesi Maruzatı (Y.PRK.MYD.), 17/ 6, lef: 6, 2 Eylül 1895 (1313.Ra.12).

29 BOA, DH.MHC, 15/13, lef: 1, 12 Haziran 1898 (1316.M.22).

30 BOA, DH.MHC, 15/13, lef: 2, 21 Haziran 1898 (1316.S.1).

31 BOA, DH.MHC, 15/13, lef: 3, 30 Haziran 1898 (1316.S.10).

32 BOA, DH.MHC, 15/13, lef: 4, 12 Temmuz 1898 (1316.S.22).

33 BOA, DH.MHC, 15/13, lef: 5, 4 Ağustos 1898 (1316.M.04)

34 BOA, DH.MHC, 15/16, 4 Ağustos 1898 (1316.Ra.16).

35 BOA, DH.MHC, 15/18, 12 Ağustos 1898 (1316.Ra.24).

36 BOA, DH.MHC, 15/19, 21 Ağustos 1898 (1316.R.3).

37 BOA, DH.MHC, 15/20, 28 Ağustos 1898 (1316.R.10).

38 BOA, DH.MHC, 15/23, 4 Eylül 1898 (1316.R.17).

39 BOA, DH.MHC, 15/25, 16 Eylül 1898 (1316.R.29).

40 BOA, DH.MHC, 15/28, 20 Eylül 1898 (1316.Ca.4).

(7)

Mustafa SARI

JHS 93 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

21-28 Eylül 1898 Bulgaristan, Romanya ve Rusya 2941

29 Eylül-5 Ekim 1898 Bulgaristan, Romanya ve Bosna 4942

13-20 Ekim 1898 Bulgaristan ve Bosna 943

21-28 Ekim 1898 Bulgaristan, Rusya ve Bosna 5744

21-28 Ekim 1898 Şarkî Rumeli, Rusya 845

27 Ekim-12 Kasım 1898 Bosna ve Romanya 2046

6-12 Kasım 1898 Şarkî Rumeli ve Bosna 647

13-20 Kasım 1898 Bulgaristan ve Rusya 2948

29 Kasım-5 Aralık 1898 Şarkî Rumeli, Bosna ve Rusya 1249 6-12 Aralık 1898 Şarkî Rumeli, Bulgaristan ve Rusya 7750

13-20 Aralık 1898 Bulgaristan ve Rusya 751

21-28 Aralık 1898 Romanya, Rusya ve Bosna 1152

29 Aralık 1898-12 Ocak 1899 Bulgaristan, Bosna ve Romanya 2853 13 Ocak-12 Şubat 1899 Bulgaristan, Bosna ve Rusya 1354

Toplam 608

Bu tablo sadece örnek olması için verilmiştir. Zira Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan Dâhiliye Nezareti Muhacirin komisyonu evrakı incelendiğinde İzmit’e yapılan diğer nakiller de görülecektir. Yukarıda incelenen 8 aylık dönemde İstanbul’dan İzmit’e 608 muhacir nakledildiği anlaşılmaktadır. Fakat bu belgelerde muhacirlerin ne kadarının Adapazarı’na yerleştirildiğine dair herhangi bir bilgi verilmemektedir.

41 BOA, DH.MHC, 15/32, 28 Eylül 1898 (1316.Ca.12).

42 BOA, DH.MHC, 15/41, 5 Ekim 1898 (1316.Ca.19).

43 BOA, DH.MHC, 15/53, 20 Ekim 1898 (1316.C.4).

44 BOA, DH.MHC, 15/54, 28 Ekim 1898 (1316.C.12).

45 BOA, DH.MHC, 15/55, 28 Ekim 1898 1316.C.12).

46 BOA, DH.MHC, 15/57, 12 Kasım 1898 (1316.C.27).

47 BOA, DH.MHC, 15/66, 12 Kasım 1898 (1316.C.27).

48 BOA, DH.MHC, 15/77. 20 Kasım 1898 (1316.B.6).

49 BOA, DH.MHC, 15/80, 5 Aralık 1898 (1316.B.21).

50 BOA, DH.MHC, 15/98, 12 Aralık 1898 (1316.B.28).

51 BOA, DH.MHC, 16/3, 20 Aralık 1898 (1316.Ş.6).

52 BOA, DH.MHC, 16/6, 28 Aralık 1898 (1316.Ş.14).

53 BOA, DH.MHC, 16/14, 12 Ocak 1899 (1316.Ş.29).

54 BOA, DH.MHC, 16/17, 12 Şubat 1899 (1316.L.1).

(8)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 94

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

Bazı belgelerde ise direkt olarak Adapazarı’na gönderilen muhacir sayılarına ulaşılabilmektedir. Mesela 16 Temmuz 1894 günü Haydarpaşa’dan hareket eden trenle 1 hane 7 nüfus Köstence muhaciri iskân edilmek üzere Adapazarı’na gönderilmiştir.55 Yine 24 Ekim 1898 günü trenle 6 hanede bulunan 26 nüfus Rumeli muhaciri Adapazarı ve Eskişehir’e sevk edilirken56; 1 Mart 1899 günü yine tren ile 8 hanede 53 nüfus Rumeli Müslüman muhaciri aynı mahallere gönderilmişlerdir.57 Bu belgelerin dışında muhacirlerin sorunları ile alakalı bazı Osmanlı Arşivi belgelerinde de Adapazarı’na gelen muhacirlerin sayılarına dair bilgilere rastlanılmaktadır. Mesela bir belgeye göre 1879 sonlarında 45.000 kadar muhacirin kazaya yerleştiği anlaşılmaktadır.58 Yine diğer bir belge de ise 1889 yılında Adapazarı kazasında Çerkez, Abaza, Gürcü, Boşnak ve Rumeli muhacirlerinin yerli ahalinin iki katına ulaştığı bilgisine ulaşılmaktadır.59 Bunların dışında, 1879 yılına ait bir İngiliz Arşivi belgesine göre, Adapazarı'nda 40.000 civarında Çerkez yaşamaktaydı.60 Zikrolunan rakamlara, 93 Harbi’nden önce göç edenlerin de dâhil olduğu unutulmamalı ve kesin bir bilgi olmadığı da gözden kaçırılmamalıdır.

Adapazarı’na ne kadar muhacir iskân ettirildiği konusunda kesin bir bilgiye ulaşmak imkânsızdır. Ancak eldeki bulgularla tahminde bulunabiliriz. Nitekim 1908’de Adapazarı’nın nüfusu yaklaşık 100.000 kişidir. Yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak bu nüfusun 2/3’ünün muhacir olduğu kabul edilirse 1908 yılına kadar Adapazarı’nda yaklaşık olarak 60-65 bin civarında muhacir iskân ettirildiği söylenebilir. Bir diğer husus ise, muhacirlerin ne kadarı 1877’den sonra iskân ettirildi? Bu sorunun cevabını vermek daha zordur. Yukarıdaki bilgilere göre 1879’da Adapazarı’nda 40-45.000 arasında muhacir yaşamaktaydı. Yine daha önce bahsedilen resmi kayıtlara göre,61 1877-1881 arasında Adapazarı’na yaklaşık 10.000 muhacir iskân ettirilmişti. Ancak yine tahminlere göre 1877’ye kadar 35-40.000 civarında; 1877’den sonra da 25.000-30.000 civarında muhacir Adapazarı’nda iskân ettirilmiştir. Bu soruların kesin cevaplarını vermek ancak muhacirlere yönelik kayıt altına alınan bütün İskân ve Arazi Tevzi Defterleri ile 1906-1907 nüfus sayımı defterlerinin tamamına ulaşılması ile mümkün olunabilecektir.

2. Muhacirlerin Adapazarı’nda İskânları ve Karşılaştığı Sorunlar

İskân-ı Muhacirin Talimatnamesi, Osmanlı topraklarına gelen muhacirlere halî, mirî veya mevkuf araziden hane başına 20-60 dönüm arazi verilmesini öngörmekteydi. Ayrıca tam anlamıyla yerleşmelerine kadar halî arazilerin muhacirler dışında başkalarına verilmesi de yasaklanmıştı. Talimatname uyarınca muhacirlerin konut ihtiyaçları yerel makamlarca karşılanacaktı. Konutların 2 ya da 3 odalı olması planlanırken maliyetinin 250 kuruş olacağı hesap edilmişti. Kereste ihtiyaçları ise, herhangi bir ücret ve vergi alınmaksızın mirî ormanlardan karşılanacaktı. Kasaba ve köylerdeki terk edilmiş evler, tamir edilerek muhacirlere verilecekti. Bunların dışında muhacirlere hicretleri sırasında yeteri kadar tayinat, iskân edildikleri yerlerde geçimlerini temin edinceye kadar yevmiye verileceği gibi üretime

55 BOA, Yıldız Perakende Evrakı Zaptiye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.ZB.), 13/ 49, 16 Temmuz 1894 (1312.M.12).

56 BOA, Y.PRK.ZB, 22/ 25, 24 Ekim 1898 (1316.C.8).

57 BOA, Y.PRK.ZB, 22/ 32, 1 Mart 1899 (1316.L.8).

58 BOA, Şura-yı Devlet Mülkiye Dairesi (ŞD.MLK.), 690/ 39, lef: 4, 5 Ekim 1879 (1296.L.18).

59 BOA, İ.DH, 1131/ 88302, lef: 1, 21 Mart 1889 (1306.B.19).

60 Adapazarı Hristiyanlarından oluşan bir heyet İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Henry Layard'ın huzuruna çıkarak, Adapazarı'nda 40.000'in üzerinde Çerkezin bulunduğunu ve bunların kazada can ve mal güvenliğini tehdit ettiklerini belirtmişti. Heyet ayrıca Osmanlı hükümeti nezdinde bu konuda kendilerine yardımcı olmasını da Büyükelçi’den istemiştir (National Archives of United Kingdom, Foreign Office, 424/ 84, Sir A.H. Layard, British Ambassador at Constantinople, to the Marquis of Salisbury, British Foreign Secretary, June 20 1879, alınan yer, Bilâl N. Şimşir, Rumeli'den Türk Göçleri, C. III, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1989, s. 328).

61 Bu belge için bkz: BOA, Y.PRK.KOM, 3/ 22, 13 Kasım 1881 (1298.Z.20).

(9)

Mustafa SARI

JHS 95 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

katkıda bulunmalarını temin etmek amacıyla çiftçilikle uğraşanlara bir çift öküz, saban ve tohumluk verilmesi de kararlaştırılmıştı.62

Adapazarı’ndaki muhacirlerin durumunu araştırmak ve var olan problemlerini tespit ederek onları çözmek için bazı yetkililer de gönderilmişti. Bu meyanda 1879 sonbahar aylarında eski Meclis-i İdare-i Emanet Reisi İbrahim Bey bu görevle bölgeye gönderilmişti.

İbrahim Bey’in tespitlerine göre bölgede 45.000 kadar muhacir iskân ettirilmiş olup, bunların en büyük sorunları iaşeydi. Zira muhacirlerden 6.000 kadarı tayinata muhtaç durumdaydı.

Ayrıca 1879 senesinde havaların kurak gitmesi neticesinde hem yerli ahalinin hem de muhacirlerin durumu daha da kötüleşerek kıtlık derecesine ulaşmıştı. Bu nedenle İbrahim Bey’e göre 1880 senesinin bir sonraki yılın harman mevsimine kadar ahaliye dağıtılmak üzere, 50.000 keyl mısır ve darının acilen gönderilmesi gerekmekteydi.

İbrahim Bey’in incelemelerinde dikkat çeken diğer bir husus asayiş problemi üzerinedir.

Adapazarı kazasının nüfusu nahiyeler ve köyler ile birlikte 65.000 civarında olmasına rağmen zabıta kuvveti 24 nefer süvari ile 27 nefer piyadeden ibaretti. Ona göre bu kadar az zaptiye kuvveti ile asayişin sağlanması mümkün değildi. Bu nedenle Adapazarı kazasına bağlı Hendek ve Ab-ı Safi nahiyeleriyle Kandıra kazasına bağlı Karasu nahiyesinde kır serdarlığı vazifesini yürütmek üzere, 500’er kuruş maaşla muhacirlerin ileri gelenlerinden 3 nefer zabıta memuru görevlendirilmesinin yanı sıra bunların maiyetlerinde en az 30 nefer süvari ve 10 nefer piyade kuvveti bulundurulması gerekliydi. Burada istihdam edilen zaptiye süvarilerine hiç olmazsa 130’ar piyadelerine ise 120’şer kuruş maaş tahsis edilmeliydi. Bunların dışında muhacirlerin iskân, ziraat, zaptiye ve diğer işleri için kendi içlerinden bir memur tayin edilmesi istenirken, bu memurun da muhacirlerin ileri gelenlerinden Lakır Hacı Hüseyin Bey olması önerilmiştir.

İzmit İskân Memuriyeti’nin lağv edilmesiyle birlikte açığa çıkacak 4.000 kuruş maaştan adı geçen zata 1.200 ve yardımcısına 800 kuruş maaş verilmesinin gerekli olacağı belirtilmişti.

Nitekim İbrahim Bey’in hazırladığı bu raporda bahsedilen hususlar Şura-yı Devlet Mülkiye Dairesi’nde 5 Ekim 1879 tarihinde görüşülerek, bunların için kararlar alındı.63

İlerleyen günlerde bu rapor doğrultusunda yeni yardım kararları alınsa da64, muhacirlerin iaşe meselesinin hiçbir zaman tam olarak çözülemediği görülmektedir. Nitekim 1887 yılı Mayıs ayında Sapanca’ya bağlı Mahmudiye köyünde bulunan 175 muhacir açlıktan ölme derecesine gelmişlerdi. Köyün imamı Mehmed Bahattin Efendi devlet merkezine çektiği bir telgrafta kendilerine altı ay yetecek kadar zahire verilmesini talep etmekteydi. Bunun üzerine harekete geçen hükümet, Mahmudiye köyü ile birlikte etraftaki 700 hane muhacirin iaşeleri için 10 bin kuruşa ihtiyaç olduğunu tespit etmiş ve bunun sağlanması için gerekli çalışmaları başlatmıştı.65

Osmanlı Devleti Adapazarı’ndaki muhacirlere iaşe yardımlarını ilerleyen zamanlarda da devam ettirmiştir. Bu meyanda 1885 yılında Sapanca’da bulunan yardıma muhtaç 360 muhacirin her birine birer kile mısır verilmesi;66 1903 yılında Adapazarı’na bağlı Rüstemler ve Kızılcaorman köylerinde yerleştirilen muhacirlere yemeklik olarak 13.000 kuruş yardım

62 İpek, Rumeli’den Anadolu’ya…, s. 214-218. Osmanlı hükümeti muhacirlere yardım edebilmek amacıyla, değişik kaynaklardan gelir kalemleri oluşturmuştu. Mesela Adapazarı kazasına tabi Karasu nahiyesi Dereköyü civarındaki çinko madeninin Hazine-i Hassa Feriki Hacı Hüseyin Paşa’ya verilmesi hususu, bir defaya mahsus olmak üzere muhacirlerin ianesi olarak 100 adet Osmanlı altını verilmesi şartına bağlanmıştı (BOA, DH.MHC, 55/6, lef:1, 28 Nisan 1903 - 1321.M.30 ).

63 BOA, ŞD.MLK, 690/ 39, lef: 1-4, 5 Ekim 1879 (1296.L.18).

64 BOA, DH.MKT (Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi), 1328/ 91, 21 Aralık 1879 (1297.M.7); BOA, BEO.AYN.d, s. 209. 28 Eylül 1881 (1298.Za.4).

65 BOA, DH.MKT, 1417/1, 2 Mayıs 1887 (1304.Ş.8); Kile 40 litrelik bir hububat ölçüsüdür.

66 BOA, BEO, 659/ 49409, 17 Temmuz 1895 (1313.M.24).

(10)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 96

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

yapılması;67 Akyazı nahiyesinin Ahmetler köyünde iskân edilen 47 hanede 240 nüfus Batum muhacirlerine tohumluk ve yemeklik olarak68 120 kilo tohumluk dağıtılması;69 Adapazarı merkezinde iskân edilen 72 hanede 280 nüfus Batum muhacirlerine nafakaları için 40.000 kuruş verilmesi;70 1905 yaz aylarında Adapazarı’nda iskân edilen altı hane Kabartay muhacirlerine yemeklik ihtiyacı kapsamında zahire almaları için birer akçe verilmesi kararlaştırılmıştı.71

Adapazarı’nda iskân edilen muhacirler, tabii afetlere de maruz kalmışlardı. Bu gibi durumlarda Osmanlı Devleti’nin yardım eli çok geçmeden muhacirlere uzanmaktaydı. Mesela 1888 yılı kış aylarında Mudurnu suyunun taşması sonucunda nehir yatağında bulunan dört muhacir köyü büyük zarar görmüş ve sayıları 1.800 kişiyi bulan muhacir topluluğu civar köylere yerleştirilmişti. Bunun yanı sıra 28 Şubat 1888 tarihli Meclis-i Vükelâ toplantısında selzedelerin durumunu görüşen hükümet, muhacirlere sular çekilip kendi köylerine dönünceye kadar ekmek yardımı yapılmasına karar vermişti.72

Maalesef ki, ilerleyen yıllarda da hem Mudurnu suyu hem de Kanlıçay derelerinin taşmasından kaynaklanan sıkıntılar devam etmekteydi. Örneğin 1892 Ocak ayında iki defa su taşkını yaşanmış ve sadece tarım arazileri değil aynı zamanda Muhacir köylerinden Bediltahirbey ahalisinin can emniyeti de tehlikeye girmişti. Bu nedenle ahali, köye yakın olan Kavaklar adındaki mahallin istimlak edilerek oraya iskân ettirilmelerini Osmanlı hükümetinden talep etmekteydi. Dâhiliye Nezareti de İzmit Mutasarrıflığı’ndan bu bölgenin istimlake uygun olup olmadığını araştırmasını istemiştir.73 İzmit Mutasarrıflığı’nın araştırması sonucunda muhacirlerin nakledilmek istenildiği yerin Horozlar, Hüseyin Bey, Çaykışla, Tavuklar ve Şeyh köyleri ahalisinin tapulu arazisi olduğu ortaya çıkmıştı. Bu nedenle Mutasarrıflık, muhacirler için bu yerin değil yine o civarda bulunan Akbağlık adındaki bölgenin verilmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir.74 Mudurnu suyunun 1892 yılındaki taşkınından bölgedeki muhacir köylerinden Abazabedil de etkilenmişti. Yaklaşık 200 hane olan bu köyün ahalisi, selin ev ve mahsullerini tahrip etmesinden dolayı civardaki köylere yerleştirilirken iaşe durumları ise günden güne kötüye gitmişti. Bunun üzerine alınan bir Meclis-i Vükelâ kararıyla, muhacirlere ekmek verilmesi yoluna gidilmişti.75

Adapazarı’nda yerleşen muhacirleri sadece sel felaketi değil, bazen de kuraklık olumsuz yönde etkilemekteydi. Nitekim 1905 yılı Mart ayında Akyazı’nın Karapürçek, Ahmetler, Göcücek ve Bıçkıdere köyleri kuraklık nedeniyle çok zor zamanlar geçirmişti. Bir buçuk sene kadar önce Batum’dan gelerek bu köylere iskân edilen muhacirlere aynı zamanda arazi de verilmesine rağmen henüz nüfusları sayılmadığından kayıt altına alınmamışlardı. Bu nedenle kuraklıktan dolayı Ziraat Bankası’ndan kredi çekmek istedikleri zaman, kendilerine kredi verilemeyeceği söylenmişti. Durum Osmanlı yetkililerine ulaştığında ise, muhacirlerin bir an

67 BOA, DH.MKT, 677/22, lef: 1, 26 Mart 1903 (1320.Za.27).

68 BOA, A.MKT.MHM, 521/ 37, lef: 2, 18 Nisan 1903 (1321.M.20).

69 BOA, DH.MKT, 718/ 16, lef: 1, 26 Mayıs 1903 (1321.S.28).

70 BOA, A.MKT.MHM, 522/ 16, lef: 2, 6 Mayıs 1903 (1321.S.8).

71 BOA, A.MKT.MHM, 527/17 , 28 Haziran 1905 (1323.R.24).

72 BOA, Meclis-i Vûkâla Mazbatası (MV), 29/ 26, 27 Şubat 1888 (1305.C.13).

73 BOA, DH.MKT, 1934/ 99, 22 Mart 1892 (1309.Ş.22).

74 BOA, DH.MKT, 1965/ 69, 24 Haziran 1892 (1309.Za.28).

75 BOA, MV, 68/81, 24 Ocak 1892 (1309.Ca.23).

(11)

Mustafa SARI

JHS 97 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

önce nüfuslarının sayılması;76 ve iaşelerinin temini için 10 bin kuruş verilmesi yolunda karar alınmıştı.77

Adapazarı’nda iskân edilen muhacirlerin diğer bir sorunu ise eğitimleri için mektep ve dini yaşamları için mescit ya da cami yapılması gereksinimiydi. Bu hususta bazı gelişmeler kaydedilse de, eksiklikler hiçbir zaman tamamlanamamıştır. Nitekim 1887 yılı Ağustos ayında teftiş için Adapazarı kazasına gelen Hüdavendigar valisine Abaza, Çerkez ve Rumeli muhacirlerinin ileri gelenleri bu hususu dile getirmişlerdi. Vali Bey’e Osmanlı Devleti’ne iltica ettikten sonra kendileri ve ailelerini barındıracak birer hane inşa ettikleri halde cami, mescit ve çocuklarının dini talimleri için mektep bulunamadığını ileten muhacirler, cehalette kaldıklarını belirterek köylerinde cami ve mektep inşasını talep etmişlerdir.

Valinin talimatı üzerine Adapazarı Kaymakamlığı tarafından gerçekleştirilen tahkikat neticesinde Akyazı nahiyesinde iskân olunan ve cami ile mektepleri bulunmayan birbirine yakın 13 köy tespit edilmiştir. Bu tahkikatta her bir iki yüz hane için dört mektep ile dört caminin ve Hendek nahiyesinde bulunan Çökek köyü için de iki mektep ile iki camiin gerekliliği anlaşılmıştır. Adı geçen köylerin ormanlara yakınlığı nedeniyle kerestenin ahali yolu ile tedariki mümkün olduğundan yapılması düşünülen beş adet cami ile mekteplerin 50.000 kuruş masrafla yapılabileceği tahmin edilmişti. Vali Bey’in bu durumu merkezi hükümete de iletmesi78 sonucunda belirtilen cami ve mekteplerin inşasına başlanılması, Osmanlı hükümeti tarafından kararlaştırılmıştır.79

Hendek’te bulunan ve Gürcülerin yerleştiği Hüseyinşeyh köyü ile etrafındaki dört köyde de cami bulunmamaktaydı. Bu nedenle adı geçen köyün imamı ve on beş köylünün imzasıyla bir dilekçe hazırlanmıştı. Söz konusu dilekçede, köylerin ortasında bulunan diğerlerinden biraz daha büyük olan Hüseyinşeyh köyüne bir cami yapılması istenmiştir.80 Sapanca’ya bağlı Mahmudiye köyünde ise cami olmasına rağmen burada Cuma namazının kılınmasının uygun olmadığına dair bir fetva bulunmaktaydı. Köy imamımın başvurusu üzerine Osmanlı yetkilileri bu durumun bir an önce düzeltilmesi emrini vermiştir.81

Muhacirlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlardan bir tanesinin de okul eksikliği olduğu daha önce ifade edilmişti. Bunun yanı sıra, ebeveynleri ölen muhacir çocukları eğitimlerine devam etmeleri için çevre illerdeki mekteplere “leyli ve meccani/yatılı-burslu” olarak gönderilmekteydiler. Mesela Adapazarı’nın Soğuksu nahiyesinde iskân olunan Çerkez muhacirlerinden Aziz adındaki bir çocuğun nahiyedeki mektepte tahsiline devam etmekte iken anne ve babasının vefat etmesiyle yetim kalmasının ardından tahsilini tamamlamak üzere Bursa Mekteb-i İdadisi’nde “leyli ve meccani” olarak tahsiline devam etmesine karar verilmiştir.82 Fakat her çocuk Aziz kadar şanslı değildi. Bosna muhacirlerinden Cami-i Cedid mahallesinde yaşayan Mustafa ve Mehmet isimdeki yetimlerle birlikte yine Bosna muhacirlerinden Çemşid Mahallesi sakinlerinden Salih ve Fehameddin adlı yetimlerin İstanbul’daki uygun bir okulda tahsillerine devam etmeleri Muhacirin Komisyonu tarafından Maarif Nezareti’nden istenmişti. Fakat Maarif Nezareti o yıl kontenjanlarının 300 talebe

76 BOA, A.MKT.MHM, 527/2, lef: 4, 10 Mart 1905 (1323.M.3).

77 BOA, A.MKT.MHM, 527/2, lef: 3, 24 Nisan 1905 (1323.S.18); BOA, A.MKT.MHM, 527/2, lef: 2. 28 Nisan 1905 (1323.S.22).

78 BOA, İ.DH, 1043/82014, lef: 1, 16 Ağustos 1887 (1304.Za.26).

79 BOA, DH.MKT, 1453/80, 8 Ekim 1887 (1305.M.20).

80 BOA, BEO, 460/ 34436, lef: 1-3, 9 Ağustos 1894 (1312.S.17).

81 BOA, Yıldız Perakende Evrakı Başkitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK.BŞK.), 38/ 66, lef: 1-2, 30 Kasım 1894 (1312.C.1).

82 BOA, Maarif Nezareti Mektubi Kalemi (MF.MKT.), 525/65, 12 Eylül 1900 (1318.Ca.17).

(12)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 98

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

olduğunu ve bu kontenjanın dolduğu için yeni talebe kaydının mümkün olmadığını Muhacirin Komisyonu’na iletmiştir.83

Adapazarı’nda iskân edilen muhacirlerin karşılaştığı diğer bir sorun ise sağlıktı. Çünkü muhacirler göç ve iskân esnasındaki kalabalık yaşam, temizlik şartlarına dikkat edilmemesi, yetersiz beslenme, çevre ve iklim değişiklikleriyle vücut direncinin kırılması gibi nedenlerden dolayı tifo, kızıl, kızamık, difteri, çiçek, kolera vb. bulaşıcı hastalıklara yakalanmaktaydılar.84 Üstelik aynı hastalıkların Adapazarı ve çevresinde de ortaya çıktığı görülmektedir. Bunun üzerine harekete geçen İzmit Mutasarrıflığı Adapazarı ve Kandıra’daki muhacirlerde ortaya çıkan şiddetli hastalıkların önüne geçebilmek için iki adet seyyar tabip ile birlikte gereği kadar tıbbiye ilaçlarının gönderilmesini Osmanlı hükümetinden talep etmişti. Bu talep üzerine Doktor İsmail ve David Misak Efendiler İzmit Mutasarrıflığı’na tayin edildiler. Doktorlara aylık 2.000’er kuruş maaş bağlandı ve kendilerine 1.485,5 kuruşluk tıbbiye ilaçları da verildi.85 Adapazarı’na göç eden muhacirlerin yaşadığı sorunlardan birisi de asayiş idi. Asayiş sorunları, bazen muhacirlerin kendi aralarında, bazen de yerli halkla aralarında ortaya çıkan hadiselerden kaynaklanmaktaydı. Öyle ki aynı bölgelere değişik zaman aralıkları ile iskân edilen muhacirler arasında ister istemez bazı problemler zuhur etmekteydi. Mesela 1887 yılında Sapanca’da Gürcüler, Çerkezler ve Abazalar arasında sorunlar çıkmış ve bu durum İstanbul’a kadar yansımıştı. Bunun üzerine, olayı tarafsız olarak araştırmak üzere İstanbul İstinaf Mahkemesi azasından Emrullah Efendi’nin başkanlığı altında İstanbul Bidayet Mahkemesi Ceza Dairesi Reisi Cemal ve İstinaf Mahkemesi Müdde-i Umumi Muavinlerinden Hamit Beylerden oluşan bir heyetin hemen Sapanca’ya gönderilmesine karar verilmişti.86 Sapanca’ya gelerek olayı araştıran Emrullah Efendi ve beraberindeki üç kişi 20 Mart’ta bir rapor hazırlamışlardı. Rapora göre Şadiye adındaki (diğer ismi ile Kırkpınar) Çerkez köyü ile Mahmudiye adındaki (diğer ismiyle Softalıoğlu) Gürcü köyü arasında, 400 dönüm kadar büyük gürgen ağaçlarını ihtiva eden Keditepesi’nin kullanımı üzerine sorun çıkmıştır.

Emrulllah Efendi ve ekibinin hazırladığı rapora göre Mahmudiye köyünün kurulduğu zaman hududunun tam olarak belirlenememesinden dolayı her iki taraf da Keditepesi’ni kendi hudutları içerisinde kabul etmekteydiler. Bu sorunu çözmek için Şehremaneti’nden bir iskân memuru ve ser-mühendis gönderilmesinin ardından iki köy arasındaki hudut yeniden belirlenmiştir. Bunun yanı sıra taraflarla mahalli hükümet ve görevli memurlar arasında bir mukavelename de imzalanmıştır. Fakat Gürcüler tarafından mukaveleye aykırı hareketler olması üzerine bir kez daha hükümete müracaat edilmiş ve Şehremaneti’nden gönderilen memurlar aracılığıyla iki köy arasındaki hudut yeniden belirlenmişti. Yeni hududa ise, bu defa Çerkezler itiraz ederken bu karışık durum, çatışmayı da beraberinde getirmişti.

Şöyle ki, Mahmudiye köyü ahalisi bir önceki memurların çizdiği haritaya göre Keditepesi’ndeki ağaçları kesmeye başladılar. Bunun üzerine Şadiye köyünden sekiz-on kişi silahsız olarak yanlarına giderek onları uyarmak istediler. Fakat Gürcülerin silahlarını ateşlemeleri sonucunda Çerkezlerden 5 kişi ölmüş, 5 kişi ise yaralanmıştır. Gürcülerden ise bir kişi silahla öldürülmüş ve üçü de yaralanmıştır. Heyetin hazırladığı rapora göre tartışma, Gürcülerin iskân edildikleri günden itibaren başlamıştır. Zira iskân zamanında Çerkezler tarafından açılmış olan tarla üzerine köy kurulurken Çerkezlerin gösterdikleri muhalefete ise ehemmiyet verilmemiştir.87

83 BOA, MF.MKT, 742/ 7, lef: 1-4, 10 Ekim 1903 (1321.B.18).

84 İpek, Rumeli’den Anadolu’ya…, s. 223.

85 BOA, İ.DH, 765/ 62317, lef: 1, 2 Nisan 1878 (1295.Ra.29).

86 BOA, İ.DH, 1022/80629, 12 Mart 1887 (1304.C.16).

87 BOA, İ.DH, 1024/ 80757, lef: 1, 20 Mart 1887 (1304.C.24).

(13)

Mustafa SARI

JHS 99 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

Emrullah Efendi ve heyeti aynı gün gönderdiği başka bir raporda, Çerkez ve Abazalarla Gürcü muhacirleri arasındaki etnik sorunlara dikkat çekerek bu tür sorunların büyümeden önlenmesini tavsiye etmekteydi. Çünkü civar kazalarda 20.000 nüfusu aşan Çerkez ve Abaza muhacirleri ile Gürcüler arasında meydana gelebilecek bir hadise, daha büyük olayların zuhuruna neden olabilirdi. Raporun sonlarında ise çözüm olarak köylerden birisinin yerinin değiştirilmesi salık verilmekteydi.88

Bu olayın üzerinden sadece birkaç ay geçtikten sonra 1887 yılı Mayıs ayında Sapanca’daki Çerko ve Sime köyleri arasında arazi meselesinden dolayı olaylar ortaya çıkmıştı. İzmit Kumandanlığı tarafından Seraskeri’ye bildirilen olayın araştırılması için yine Emrullah Efendi vazifelendirildi. Emrullah Efendi’nin incelemelerine göre bu bölgelerde iskân olunan muhacirlere tahsis edilen arazilerin henüz tapu senetlerinin verilmemesinden dolayı ahalinin birbirlerine ait arazilere yaptıkları saldırılar kavgaya ve ölüme sebebiyet vermekteydi.

Daha sonra bu konunun derinlemesine araştırılması için Zaptiye Nazırı, Defter-i Hakani Nezareti’nden Senedat Müdürü Muavini Zeki Efendi ve Emrullah Efendi’den oluşan bir komisyon oluşturulmuştu.

Komisyonun hazırladığı rapora göre Çerko ve Sime köyleri arasında meydana gelen hadise, arazi meselesinden dolayı çıkmış ve neticede iki kişi yaralanmıştı. Hadisenin nedeni, köylerin hudutlarının kesin olarak belirlenmemesinden kaynaklamaktaydı. Raporda, hudutların belirlenerek arazi sahiplerine tapu senetlerinin verilmesiyle bu sorunların sona ereceği üzerinde durulmaktadır. Bunun yanı sıra raporda, kendiliklerinden bölgeye gelerek yerleşmek isteyen muhacirlerin, hali hazırdaki muhacir köylerinin arazilere musallat olamamaları için daha iç bölgelere nakledilmeleri gereği üzerinde de durulmuştu. Ayrıca muhacir köylerinin arazilerinin ve hudutlarının belirlenmesi için bir komisyon kurulması gerektiği de belirtilmişti.

Bu komisyon ise Defter-i Hakani Nezareti’nden geçici olarak görevlendirilecek 15 tapu memuru ve kâtiplerle birlikte köylerin ileri gelenleri ve belediye mühendislerinden oluşturulmalıdır.89

Daha önce incelenen Mahmudiye ve Şadiye köyleri arasında meydana gelen anlaşmazlıkların ise ancak bu köylerden birinin başka bir bölgeye nakledilmesi ile önlenebileceğinin de yazılı olduğu raporda, Şadiye’ye oranla emlak değeri düşük ve arazisinin miktarı az olan Mahmudiye köyündeki Gürcülerin Geyve dâhilinde bulunan Balban çiftliğine nakilleri önerilmekteydi. Bu iskânın gerçekleşmesi için ise 60.000 kuruşa ihtiyaç bulunduğu bilgisi verilmekteydi.90 Buna karşın ilerleyen zamanlarda Mahmudiyeli Gürcülerin Geyve’ye nakledilmedikleri görülmektedir.

Muhacirler arasındaki arazi sorunları, arazilerinin belirlenmesi ile giderilmeye çalışılsa da yukarıda belirtildiği üzere kendiliğinden gelen muhacirler bölgede sorun oluşturmaya devam etmekteydi. Nitekim 1892 sonbaharında Adapazarı’na bağlı Yeniköy’de bulunan Bezrok Bey köyü yakınlarına kendi kendilerine göç ederek gelen Ebuzeh muhacirlerinin, bu köyün orman ve tarım arazilerini yok ederek kendi kullanımlarına açtıkları görülmektedir.91 Yine Sapanca’da da yaşandığı gibi Batum muhacirlerinin köylerine yakın olan meralarına gitmeye kendileri gibi muhacir olan Hacımercan Köyü ahalisi tarafından engel olunmaktaydı.92 1898 Eylül ayında Adapazarı’nın Kavaklıorman köyü ve Sapanca nahiyesinin Dibektaş köyünde

88 BOA, İ.DH, 1024/ 80757, lef: 2, 20 Mart 1887 (1304.C.24).

89 BOA, DH.MKT, 1420/ 89, lef: 1-3, 17 Mayıs 1887 (1304.Ş.23).

90 BOA, DH.MKT, 1420/ 89, lef: 2, 17 Mayıs 1887 (1304.Ş.23).

91 BOA, DH.MKT, 2015/ 32, 27 Ekim 1892 (1310.R.5).

92 BOA, DH.MKT, 1870/59, 22 Eylül 1891 (1309.S.17).

(14)

Adapazarı’nda Muhaceret (1877-1908)

JHS 100

H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

bulunan Batumlu muhacirler arasında problemler çıkmıştı.93 Bunun dışında Akyazı nahiyesine bağlı Bıçkıdere ve Göçüçek köyleri civarındaki Felekdüzü denilen mirî ormanlara, 50 hane Batum muhaciri yerleşmeye çalışmaktaydı.94 Yine bazı muhacirler Taşlık ve Söğütlü köylerinin baltalıklarına da zarar vermişlerdi.95 Yukarıda da görüldüğü üzere göçler sürdüğü sürece, muhacirler arasındaki arazi problemleri de devam etmiştir.

Muhacirlerin kendi aralarında yaşadıkları sorunların dışında bölgedeki yerel ahali (ahali-i kadime) arasında da problemler ortaya çıkmaktaydı. Bu problemler de daha çok arazi meseleleri üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Osmanlı hükümeti Adapazarı’nda iskân edilen muhacirlerle yerel ahali arasında arazi meselelerini sonlandırmak için özel görevli memurlar göndermiş ve bu memurlar vasıtasıyla muhacirlerin arazileri belirlenerek kendilerine tapu senetleri verilmişti.96 Buna rağmen kazada arazi meselesi yüzünden ortaya çıkan sorunlar bitmemişti.

1891 yaz aylarında Adapazarı’nda bulunan bir kısım Çerkez muhacirin yerel ahalinin müracaatı üzerine Trablusgarp’a sevk edilmeleri gündeme gelmişti. Yerel ahalinin iddiasına göre bu muhacirler kendi arazilerini gasp etmekteydiler. Aslında zikrolunan muhacir topluluğu, yaklaşık yirmi yıldır Adapazarı’nda yaşamakta olup devletin kendilerine verdiği arazi ile kendilerinin satın aldıkları arazilerde ziraata başlayarak bu yerleri kendilerine mülk edinmişlerdi. Bundan dolayı konuyla ilgili olarak oluşturulan Askerî Komisyon, bu muhacirlerin Trablusgarp’a gönderilmeleri meselesini adalete de aykırı bularak olayın daha titizlikle araştırılması için özel bir komisyonun bölgeye gönderilmesini istemiştir.97

1891 yaz aylarında buna benzer bir olay daha yaşandı. Adapazarı kazasında bulunan İcbariye ve Kurudil muhacir köylerinin arazilerine civardaki köylerin ahalisinden bazıları tarafından tasarruf iddiasında bulunulmuştu. Muhacirler ise tasarruf iddiasına karşı çıkarak sert cevap verdiler. Olay Adapazarı Bidayet Mahkemesi’ne taşınmış ve söz konusu mahkeme gerekli incelemelerin ardından muhacirleri haksız bularak arazi sahiplerine arsalarının verilmesi kararını almıştı.98

Adapazarı’ndaki muhacirlere hükümetin özel memurları tarafından tapu senetleri verilse de bu senetler bazen arazi davalarında mahkeme tarafından kabul olunmamaktaydı. O yüzden Adapazarı muhacirlerinden bir grup, bu durumu yetkililere iletmişti.99 26 Nisan 1893 tarihinde toplanan Meclis-i Vükelâ’da İzmit Mutasarrıflığı’nın muhacirler ile yerel ahali arasındaki incelemelerini yansıtan telgrafı görüşüldü. Bu telgrafa göre kazada yerel ahali ile muhacirler arasındaki arazi davalarında muhacirlerin ellerinde bulunan tapu senetlerine dikkat edildiği belirtilmekteydi. Bunun dışında mahkeme ve meclislerde bir süreden beri muhacirlerden de azalar bulundurulmaktaydı. Yine telgrafa göre Adapazarı bidayet mahkemesinde biri Müslim ve diğeri gayrimüslim olarak iki aza bulunmaktadır. Meclis-i İdare’deki dört azadan ikisi Müslüman olup bunlardan biri daha önce muhacirinden Kangalızade Osman Bey iken iki senedir Bosna muhacirlerinden Hacı Adem Beyzâde İbrahim Bey idi.100

93 BOA, A.MKT.MHM, 503/ 22, lef: 1 , 25 Eylül 1895 (1316.Ca.9).

94 BOA, BEO, 2108/158055, 6 Temmuz 1903 (1321.R.10).

95 BOA, DH.MKT, 2522/2, 14 Ağustos 1901 (1319.R.28).

96 BOA, İrade Hususi (İ.HUS.), 3/159, 13 Eylül 1892 (1310.S.20).

97 BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y.MTV.), 53/92, lef: 1, 27 Ağustos 1891 (1309.M.21).

98 BOA, DH.MKT, 1840/125, 10 Haziran 1891 (1308.Za.3); BOA, DH.MKT, 1854/100, 31 Temmuz 1891 (1308.Z.24).

99 BOA, İ.HUS, 3/159, 13 Eylül 1892 (1310.S.20).

100 BOA, MV, 74/ 79, 6 Nisan 1893 (1310.L.9). Hacı Adem Beyzâde İbrahim Bey, 1914 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk özel müteşebbis bankalarından olan Adapazarı İslam Bankası’nın kurucusu olacaktır. Daha detaylı

(15)

Mustafa SARI

JHS 101 H i s t o r y S t u d i e s Volume 7 Issue 4 December

2015

Adapazarı’nda görevli bazı memurların da muhacirlere verilen arazileri kanuna aykırı olarak zapt ettikleri görülmekte olup 1894 yılı yaz aylarında yaşanan bir hadise bu duruma örnek olarak verilebilir. Nitekim kazanın mal müdürü Salih Efendi Beşköprü köyündeki muhacirlerin mera ve arazisini kanunsuz olarak zapt ederek kendisi kullanmaya başlamıştı.

Bunun üzerine harekete geçen halk, Osmanlı yetkililerine başvurarak bu meseleyi çözmelerini istemiştir.101

Adapazarı’na gelen muhacirler, bazen de ahalinin arazilerine el koymaktaydılar Adapazarı’na bağlı Sofular köyündeki muhacirler, hükümet tarafından kendilerine tahsis olunup uzun müddetten beri ziraat etmekte oldukları tarlaların Üçtepeler köyü ahalisinden bazı kimseler tarafından zapt edildiğini Osmanlı hükümetine aksettirmişlerdi.102 Bu olayın dışında 1900 yılı yaz aylarında Varna’dan gelerek Adapazarı’nda İkizce Müslim köyünde iskân edilen muhacirler, arazi ve tarlaları olmadığı için Düz dağında bulunan boş araziden yaklaşık 150 dönümlük bir miktarı tarım arazisine çevirmek istemişlerdir. Fakat yerel ahaliden olan Hacı Hiristo adındaki bir kişi bu arazinin kendi hududu dâhilinde bulunduğunu iddia ederek muhacirlerin arsayı kullanmalarını engellemeye çalışmıştır.103 Yine Adapazarı merkez kazasında yaşayan Niyazi Hanım, bu türden bir sorun için 1906 yılı Nisan ayında Osmanlı yetkililerine başvurmuştu. Şikâyet başvurusunda Niyazi Hanım, babasının Çarka Samiye104 köyünde bulunan 60 dönüm çayır arazisine 18 sene önce gelen muhacirlerin o ana kadar her hangi bir müdahaleleri olmadığı halde birkaç aydan beri tecavüzlerde bulunduklarını ileri sürmüştür.105 Niyazi hanımın başvurusu üzerine hareket geçen yetkililer bu durumu araştırmaya başlamışlardır.106

Muhacirler ile yerel ahali arasındaki Adapazarı’ndaki sorunlar devam etmekteydi. 1906 yılında Karaboğaz ismindeki sahibi belli olmayan çalılıkta muhacirler birer hane inşa edip etrafındaki bir miktar mirî araziyi de açarak sahiplenmişlerdi. Fakat Adapazarı belediyesi tarafından durum mahallî mahkemeye taşındı ve mahkeme bir kaç güne kadar muhacirlerin hanelerini boşaltmadıkları takdirde hükümet marifetiyle yıkılacağı ve civarındaki arazinin dahi satılacağı yolunda bir karar verdi. Muhacirler kararın yanlışlığını belirtip defalarca Adapazarı kaymakamlığına müracaat etseler de bir sonuç alamamışlar ve şikâyetlerini merkezi hükümete taşımışlardır.107

Adapazarı’nda muhacirlerle ile ilgili yaşanan sorunlardan en önemlisi ve uzun süreni Gökçeören bataklığının kurutulması için 1893 yılında imtiyaz verilen Fransız tebaasından Emil Bodovi ile yaşanmıştı. Bodovi’ye verilen imtiyazda bataklık etrafındaki ağaçların ve gölün kullanım hakkı da bulunmaktaydı. Bodovi kısa sürede bataklık araziyi kuruttu ve bir numune çiftliği kurarak ziraata başladı. Fakat bataklık etrafında bulunan Boşnak muhacirlerin bazıları civardaki ağaçları keserek, bazıları da kurutulan araziye el koyarak mülk edinmeye başladı.

Böylece Emil Bodovi ile muhacirler arasında uzun yıllar devam edecek bir sorun ortaya çıktı.

Bu sorunu Bodovi Fransız Sefareti’ne iletince Osmanlı Hükümeti de olaya müdahil oldu.

Sonunda Bodovi’nin masraflarının ödenmesi yoluna gidilerek muhacirlerin mağdur

bilgi için bkz: Mustafa Sarı, Resül Narin, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Adapazarı İslam Ticaret Bankası”, I.

Uluslararası Kocaeli ve Çevresi Kültür Sempozyumu 20 – 22 Nisan 2006, Kocaeli 2008, ss. 938-962.

101 BOA, BEO, 424/ 31771, lef:2, 13 Mayıs 1894 (1311.Za.8); BOA, BEO, 424/ 31771, lef:1, 24 Haziran 1894 (1311.Z.20).

102 BOA, DH.MKT, 327/15, 2 Ocak 1895 (1312.B.5).

103 BOA, DH.MKT, 2365/ 111, 27 Haziran 1900 (1318.S.28).

104 Günümüzde Erenler ilçesine bağlı Yazılı köyü.

105 BOA, BEO, 2812/ 210842, lef: 2, 15 Nisan 1906 (1324.S.20).

106 BOA, BEO, 2812/ 210842, lef: 1, 24 Nisan 1906 (1324.S.29).

107 BOA, A.MKT.MHM, 529/ 25, lef: 1, 1 Mayıs 1906 (1324.Ra.7).

Referanslar

Benzer Belgeler

Yılları Arasındaki Değişimi ...71 Grafik 12: Sakarya’da Sebze Üretiminin Tarımsal GSH Đçindeki Yeri (%) ...73 Grafik13: Sakarya Đlinde Đlçelere Göre Patates

Tezin Yazarı: Tuncay Düzenli Danışman: Yard. Meşrutiyet döneminde ve daha sonraki dönemlerde kendisini iyice belli eden uyum sorunları Osmanlı Devletinde ve daha

Kısa Kolonlu üst yapı modelinin (Model C), zemin kat yüksekliği h Z =3m ve normal kat yüksekliğinin h N =3m olduğu zemin+3 katlı yapı modelinin (C1 modeli) çatı katı ve

Bu çalışmanın amacı Adapazarı Karaman atık su arıtma tesisin çamurlarının bertaraf yöntemini belirlemek, günümüzde dünyada uygulanan çamur arıtma proseslerini

Pratikte zemin büyütme ifadesi, farklılıkların empedans değişimlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakmaksızın iki yakın zemin arasındaki yer hareketindeki

Geliştirilmiş olan YSA modelinin eğitim setine ait, CL, CI ve CH zemin sınıfları için YSA modelinin üretmiş olduğu çıktılar ile deneysel sonuçların eşleştirilmesi

Tip1, Tip2 ve Tip3 zeminlerde, 5 katlı binada, 4 m derinlikteki bodrum katlarının temel altlarında oluşan oturma grafiği. Tip1, Tip 2 ve Tip 3 zeminlerinde, 5 katlı bir binada,

denilen şert ve dayanıklı çalı süpürgesi kökü kullanarak pipo üreten fabrikanın kurulmasını, Macar asıllı bir Türk vatandaşı olan R.de Pavlin sağlamış,