• Sonuç bulunamadı

Bir Ölüm Kalım M gsg I gs I

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir Ölüm Kalım M gsg I gs I "

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bir Ölüm Kalım M gsg I gs I

ÜzGrinG

Yaşlanma nedeninin sadece zaman olduğunu sanır insan;

oysa ki bu bir yanılgıdır. İnsanı asıl yaşlandıran çevre etkileridir.

Çünkü insanın ömrünün ölçüsünü çevreyle kurduğu ilişki belirler. Yani çevre sorunu bir ölüm kalım meselesidir.

Çevriye Arzu Aydoğan ODTÜ Felsefe Bölümü Öğrencisi

Y

aşarken, tüm düşünce, inanış ve davranışlarımızı belir­ leyen, tamamen bize ait olan bir 'değer sıralaması' kullanırız. 'Değer sıralaması' sizin için neyin ne kadar değerli olduğunugösteren bir listeye benzerve siz ha­

yatınızı 'değer sıralamanıza' göre yaşar,inançlarınızı onagöre ku­ rar, çevrenizle bütünilişkinizi ona göre düzenlersiniz. Veen önemli­

si, 'değer sıralaması' kişinin sahip olduğuahlak anlayışının temelini oluşturur.

Bu yazı, insanın çevreahlakını kurarkenkullandığıdeğişik değer sıralamalarını ve bu farklı değer sıralamalarının sonuçlarını anlat­

mayıamaçlıyor.İlkele alınacak olan 'değer sıralaması', en yüksek değeriinsana ve insanın çıkarlarının tatmin edilmesine verir. Bu 'de­

ğer sıralaması' mekanist dünya görüşünden doğar veinsanya da toplum merkezcilik olarak adlandırılır.

İnsan Merkezci Ahlak Görüşü

Mekanist dünya görüşüne asıl temelini kazandıran bilimsel geliş­ me, mekanik doğa anlayışının iki önemli temsilcisi Galileo (1564­

1642) ile Newton'un (1642-1727) geliştirdiği matematiksel fiziktir.

Çağımızındoğa anlayışı, matematiksel fiziğin evren anlayışının so­

nucudur. Matematiksel fiziğe göre evren, "uzay ve zaman içindeki atomlardan oluşanmaddenin hareketlerinden ibaret,engin,kendi içindekapalımatematiksel birmakinedir."1

17. yüzyılınortalarında gelişen bu yeni gerçeklik anlayışı, o za­

manki Avrupa'da günlük ekonomik yaşamın önemlibir parçası ha­

line gelmiş olan, saatlerle, değirmenlerle, güç üretici makinelerle bir dizivarsayımı paylaşır1. Evren birmakine gibi bitmiş ve tamam­

lanmış, kendi içine kapalısistemolarakalgılanır. Buanlayışa göre makinenin öğeleri arasındakiilişkiler ilk ve son kez belirlenmiştir. Hiç­

bir şeyin çiğneyemediği yasalara göre sabit düzenini bozmadan iş­ leyişini sürdürür. Bunagöreevren, son derece ayarlı, "her süreci de­ ğiştirilemez bir şekilde zorunlu, yalın, düzenli bir sistemdir."2 Bir saat gibi bir kez kurulmuş ve hep öyle işleyip durmaktadır. Bu nedenle nedensel bir evrendir. Evrende olup biten olayların nedeni, ileride

8

(2)

ulaşılacakbir amaç değil, uzay-zaman içindeyer alan öncekiolaylardır,

Russel'ın sözleri böyle birruh taşıdığıvarsayılan evren karşısında insanın durumunu berraklıkla yansıtır: "Ana batlarıyla, böylesi,ama hatta daha amaçsızı, daha an­ lamdan yoksun olan bilimin inanmamız için bize sundu­ ğudünyadır. (...) insanın, ortaya çıkardığısonuçlarla ilgi­

li hiçbiröngörüsü olmayan nedenlerin ürünü olması; in­

sanın kökeninin, büyümesinin, umut ve korkularının, sev­

gi ve inançlarının,atomların tesadüfi düzenlenişinin so­ nucundan başka bir şey olamaması; hiçbir hırsın, hiçbir kahramanlığın, hiçbir düşünce veduygu yoğunluğunun mezarın ötesindebireysel bir yaşama sahip olamayaca­

ğı; yüzyıllarıntümçalışmalarının, tümadanmalarının, tüm özlemlerinin, insan dehasının sönüp gitmesinin mukad­

der olması ve insanbaşarılarının bütün kutsalmabedinin harab olmuş bir evrenin enkazı altında kaçınılmaz olarak gömülmekzorunda kalacağı - tümbunlar hiçtartışma­ sız değilse de gene de hemenhemenöyle kesinşeyler­

dirki onları yadsıyanhiçbir felsefe ayakta kalmayı umut edemez."3

Mekanist görüşün bilgianlayışı yararcıilke temellian­ layıştır. Bilgi, olayları denetim altına almak ve doğaya egemen olmak için araç olarak görülür. Bacon'un (1561-1626) özdeyişhaline gelensözlerinde ifadesini bul­ duğu gibi,"Bilgikuvvettir". Bu nedenle, bilimsel araştırma, kendi başına değerliolduğuniçin değil,yararlı sonuçla­ ra ulaşmakiçin sürdürülür. Comte (1798-1857) da aynı görüştedir: Bilmek önceden görmek içindir, önceden görmek de egemen olmak içindir. Egemen olmak ne içindir? Maddi refahı gerçekleştirmek bir amaçtırfakat egemen olmak da başlı başına biramaçhaline gelir.

Mekanist görüşü savunan bilim adamıgerçekliğe iliş­ kin her şeyin ilkece bilimsel metotlarla bilinebileceğine ve açıklanabileceğine inanır, insanlığın karşılaştığı her sorunbilim ve teknolojininişbirliği ileçözülebilir. Diğerso­ runlar gibi çevre sorunlarını çözmek için etik ve politik alanlarda herhangibirdeğişiklik yapmayagerek yoktur.

Çevre sorunları da "daha çokteknoloji"ile çözülebilecek bir sorundur (teknolojinin her şeye gücünün yettiğini sa­ vunan saplantı).

Mekanist görüş içinde iki tür ahlak anlayışından söz edilebilir: Ben-merkezcilik ve toplum-merkezcilik. Ben- merkezci ahlak, herkesin kendi çıkarlarını ve iyiliğini en üst seviyeye çıkaran şekilde eylemde bulunmaları ge­

rektiğini savunur. Toplum-merkezci ahlak öğretilerinde de bireymerkeze alınır; fakat bireyin çıkarları ile toplu­

mun çıkarlarınıuzlaştıracak kabuller (kurallar) vardır.

Mekanist görüşün ahlak anlayışında (bu ister ben- merkezci olsun istertoplum-merkezci olsun) doğa, insa­

nın çıkarlarını doyurulmasında bir amaç olarak görülür.

Açıkçası bu düşünüş insan-merkezcidir. insan-merkezci- lik,ahlakilkelerinin ancakinsanlar için sözkonusu olabi­ leceğini,insanın ihtiyaç ve çıkarlarının en yüksek değer ve öneme sahip olduğunu iddia eden görüştür, insan- merkezcilik insana, yine insan tarafından doğadaki var­ lıklardan dahafazladeğer verilmesidir.

Aquinali Thomas, enüsttenen altasıralananbir "Var­ lıkZincirinde" enakıllı varlıkların en üstte,akıldanen yok­

sun varlıkların da en aşağıda olduğunu ileri sürer. Ona göre bir varlık akla sahip olduğu ölçüde mükemmeldir.

Zincirin en üst halkasında Tanrı, onun altında melekler, meleklerin altındainsanlar, insanların altındadiğer varlık­ lar vardır. Thomas'ın bu 'değer-sıralaması' oldukça ka­ bul görmüş bir sıralamadır. Aslındaşaşırtıcıolanböyle bir sıralamanın insanın kendi eseri olduğunuunutmuş olma­

sıdır. Bu sıralamanınsahibi, bir susamurunun yaptığı ba­

rajla insanınkini kıyasladığında, kendi eserini övgülere boğmaktan, aklını taçlandırmaktan alıkoyamaz 'kendi­

ni'. Oysa gerçektesu samurudakendi ihtiyaçlarınıkarşı­ layacak barajı en hatasız şekliyle yapmayı başarmıştır.

Thomas'ın 'değer sıralaması' insanın zaaflarına hizmet eder vedünyaüzerinde bu sıralamanın doğruolduğuna dair hiçbirkanıt mevcutdeğildir.

Günümüzdeteknoloji, insan eylemininhem etkisinin şiddetini,hemde bu etkinin kapsamını genişletmiştir. Bir güçolarak teknoloji, kuşkusuz, yapıcı amaçlarla da kul­ lanılabilir, yıkıcı amaçlarla da. Bu bakımdan günümüz teknolojisi insanınhemyapıcı,hem de yıkıcı etkisini geliş-

(3)

tirmiştir. Gelinen bu nokta insanınkendi anlayışını da değiştirmiştir. Teknolojinin insana sağladığı etkileme gücünü yaşamak, insana doğa karşısında kendini güçlügörme ve özgüven duygusu sağlamıştır.

insan merkezci düşünüş, çevre açısından ağır so­ nuçlar doğurur, insanın diğervarlıklarakarşı,sadece kendi çıkarlarını gözeterek, istediğimuameleyiyapa­

bileceği anlayışı insanın üstün olduğunudüşünmesin­ den kaynaklanır. Her ne kadar mekanik birevren an­

layışıinsanın doğaya karşı kibirli, tahripkar, sömürgen bir tutumla yaklaşmasını gerektirmese de,bu tarz bir tutumu engellemez de. insan merkezciahlak kuram­ larının gelişebileceği en son sınır,aydınlanmış öz-çıkar anlayışı olabilir. Aydınlanmış öz-çıkar ilkesi doğaya karşı alınan tutumda, insanların uzun vadeli çıkarları­ na zarar verilmesini engeller. Bu ilkede insanın çıkar­ larına en iyi hizmetinverilmesiniamaçlar.

Mekanist görüşün doğurduğu, insanı en değerli gören 'değer sıralaması', bugün insanın ihtiyaçlarını karşılayamaz bir hal almıştır; çünkü hatalıdır, insanın doğadan bağımsız olarak varolamayacağını kavra- yamaz. insan, doğanın üstünde mutlak bir egemenlik kurduğunu düşündüğü anda, doğa insana dersini vermiştir;kirlilikten doğan küresel ısınma, aşırınüfus ar­ tışından kaynaklanan kıtlık veya ormanların tahrip edilmesinden doğan hava kirlenmesi doğanın açık­

ça verdiği cevaplardır, insan doğaya egemen ola­ mamıştır.

O halde doğru 'değerlersıralaması' nasıl yapılma­

lıdır? Sorulacak önemli soru 'değer' kavramının doğa­

sınaaittir. Bir şeyin hakikideğerionun özüne ait olma­ lıdır,ondan koparılamaz ve değişmezolmalıdır. Calli- cotözsel değer kavramını şöyle açıklar:

"Bir şey kendinde ve kendi başınadeğerli ise, yani onundeğeriyararlı oluşundan kaynaklanmıyor, fakat başka bir şey ya da kimse açısından herhangibir ya­ rar ya da işlevden bağımsız olarak değerli ise, özsel olarak değerlidir."3 Özsel olarak değerli olan bir şey, onun değerini takdireden kişiden bağımsız olarak de­ ğerlidir. Yani ona değerveren İdimse olmasa da, o, kendi içinde değerlidir.

Bunagöre ikinci olarakele alınacak'değer sırala­ ması' özsel değer kavramını temel almalıdır. Bu du­ rumda en önemli veen değerli olaninsan değil, fakat insanıda içinealan çevredirve bu görüşeçevremer­

kezci ahlakdenir.

Çevre Merkezci Ahlak Görüşü

Çevre merkezci filozoflara göre, çevre sorunları doğaylakurduğumuz yanlışilişkilerin, 'yanlış' ilişkilerde dünyaya 'yanlış' bir bakışın, yani dünyayı 'yanlış' bir biçimde görmenin sonucudur.

Çevre merkezci görüşün bilimselolmayan köken­ leri Platon'a kadar giden VarlıkZinciri fikridir, bu fikir Batı biliminin ve felsefesinin, evrenin nasıl çalıştığına ilişkinağırlığı olan yorumlardan biri olmuştur. Varlık Zin­

ciri evrenin organik kuruluşunailişkin bir fikirdir. Bu fikre göre evren, en önemsizinden en önemli ve karmaşık yapılı olana yönelmiş, derecederece birbirine bağ­ lanmış birdizidir. Çevre merkezciahlakın doğatasviri, Varlık Zinciri fikrini yakından çağrıştırır. Bu ikifikrin kesiş­

tiği en önemli iki noktadan ilkinde, karşılıklı bağımlılık vesüreklilik söz konusudur. Zincirdeki her halkabütün yapıyı sürdürmek içingereklidir; sistemdeki her halka­

10

(4)

nın varlığı diğerlerine bağlıdır; daha açık olarakher hal­

ka karşılıklı bağımlılık içindedir. İkincisinde (Varlık Zinciri fikrinde), çevre-merkezci anlayışta olduğu gibi, hem canlıhemde cansız varlıklarbütün olarak elealınır.

"Örgü öyle karmaşıktır ki, düzensizmiş gibi görünür.

Fakat yine de sistem kendisinin ileri derecede örgütlen­

miş bir yapı olduğunu kanıtlar. Onun işleyişiçeşitli parça­ larınişbirliğineve rekabetine bağlıdır."4 Ekosistemlerin ge­ rek kendiliğinden, gerekse insan etkisiyle değişmesi so­ nucu, besin zincirinin uzunluğu, halkaların sayısı, birbirine bağlanışbiçimleri, başka deyişleenerjinin akış kanalları ve yönü değişir. Sistembazı değişikliklerekendini uyarla­

yabilir,fakatdeğişikliklere uyum sağlayamazsa çöker, in­

sanın anlamakta geç kaldığı bu sonuç bugün ivedilikle ele alınmalıdır.

Aydınlanma döneminde ilerlemefikrinin genişkabul görmesi şaşırtıcı değildir. Çünkü o zaman, biliminve tek­ nolojinin getirdikleri gözleri kamaştıracak kadar büyük, buna karşılık gelen zarar ise hissedilemeyecek derecede azdır. Fiziksel çevrede ciddiye alınacak bir bozulma;

dünya içindeki canlılarla birlikte birçok kez yok edilebi­

lecek bir nükleer silah stokuve kullanımı; teknolojiye sıkı bir bağımlılık,ozon tabakasının yırtılması ve aşırı nüfus ar­ tışıgibi sorunlar yoktur. Bugünise bu sorunlar tüm heybe­

tiyle karşımızdadır.Çevre merkezcigörüş bu sorunları ya­

ratan teknolojiyi ve 'ilerleme'fikrini sorgulamayabaşlar.

Bilim veteknoloji insanın doğa üstündeki egemenliği­

ni arttırmıştır. Fakat buna karşılık, çevre kirlenmesi doğa­ nın insanın kontrolündençıktığını göstermektedir. Sonsuz 'ilerleme' fikri, doğanın ilerlemeye bir sınır koymadığını varsayıyordu. Fakat bütün doğal türlerin ortadan kalk­ ması,fosil yakıtların bitmek üzereolması, kirlenmenin hız­ la yayılması, ekosistemdeki dengelerin bozulması, tarih­

sel ilerlemenin bir sınırla karşılaştığını gösterir niteliktedir.

Eğer çevre sorunları insan eylemlerinden kaynaklanı­

yorsa, bu sorunlara yol açtığı düşünülen insan eylemleri­

ni yasaklayan, varolansorunları ortadan kaldıracak ve yeni sorunlarayol açmayacak birahlak düzeni kurulma­

lıdır. Sonuçolarak çevre felsefesi alanındaki çalışmaların ahlak sorunları üzerinde odaklanması şaşırtıcı değildir.

Kurulmaya çalışılan yeniahlakdüzenleri, insanlara bazı eylemleri yapma veya yapmama konusunda ahlaksal yükümlülükler getirir ve bu yükümlülükler için akla uygun gerekçeler bulmaya çalışır.

Günümüzün,benceen doğruvegerçeğeenuygun 'değer sıralamasını' Leopold, toprak ahlakı görüşü ile yapmıştır.

Toprak Ahlakı

Aldo Leopold (1887-1948) çevre ahlakını ekoloji bilgi­

(5)

sinden çıkaranilkdüşünürdür.Leopold ormancılık eği­ timi görmüş ve bütün meslekyaşamı kaynak koruma­

cılığı hizmetlerinde geçmiş bir yazardır. Leopold'un yeni bir ahlakdüzenine ihtiyaç duyması, kaynak koru­ macılığı eğitiminde gözlediği bir eksiklikten kaynak­ lanmaktadır. Amerika'dakikaynak korumacılığıhare­

ketinde Pinchot'un fikirleri egemendir. Hareket, do­ ğaya insan merkezci ve insan çıkarlarına en yüksek faydayı getirmeyi amaçlayan faydacı düşünüş açı­

sından bakar. Onun için doğa, insan çıkarları için 'akıllıca' kullanılması gereken ekonomik bir kaynaktır.

Leopold,yüz yıllıkbir propagandayarağmenkaynak korumacılığında hala birkaplumbağa hızıylayol alın­

dığını gözler. Başarısızlığın üstesinden gelmek için, bu gibi durumlarda hep yapıldığı gibi,"dahaçokeğitim"

dendiğini görür. Leopold, mevcut eğitimin kaynak korumacılığı eğitimini "yasaya uy, oyunudoğru kullan, bir örgüte katılve kendi toprağında karlıolankaynak korumacılığını uygula; hükümet en iyisini yapacaktır biçimindeformüleeder. Ona göre,buformülün içeri­

ğindebir şeyeksiktir. Bu eğitim, hangi eylemlerin ah­ laksalbakımdan doğru yada yanlış olduğunu tanım­ lamaz, hiçbir yükümlülük yüklemez, hiçbir fedakarlık çağrısında bulunmaz, günün varolan 'değer' düşün­ cesinde hiçbir değişiklik imaetmez. Bu eğitim ekono­ mik öz-çıkarın zorladıkları dışındahiçbir yükümlülükten

söz etmez. Böyle bir eğitim ancak ekonomik değeri olan bitki ve hayvan türlerininve ekosistemlerin korun­

masını talep eder. Yararsız görünen türlerin ise yok edilmesinde hiçbir sakıncagörmez, bu türlerin var ol­ ma hakkını tanımaz. Böylece ekosistemdekiticari de­ ğeri olmayan fakat ekosistemin sağlıklı işleyişi açısın­

dangerekli olan birçok öge unutulurve yok edilir. Bu türde yapılan eğitimin sonucu daha az tarımsaltop­

rak, daha az orman ve daha çok sel olmuştur. Ya­ maçlardaki ormanı kesen ve sığırlarını orada otlatan çiftçitoplumun hala saygı gösterilen bir üyesi olarak yaşamaya devam eder. Kaynak korumacılığı yolu, beyhude olduğu ya da hattatehlikeli olduğu anlaşıl­

mış olan iyi niyetlerle döşenmiştir. Çünkü, iyi niyetler gerek toprağa gerekseekonomik toprak kullanımına ilişkin eleştirelbiranlayıştan yoksundur. Leopold geliş­ tirdiği toprak ahlakı düzeni ile kaynak korumacılığı eğitimindegördüğü buboşluğu doldurmaya çalışır.

Toplumsal vicdanın insanlardan toprağa doğru genişletilmesi, insanın toprakla ilişkilerinin ahlaki birso­ run haline gelmesidir. Öyle ki toprağa karşı doğru ey­

lemlertoplum tarafından kabul eçiilsin, yanlış eylemler de kınansın; toprak sadece ekonomik bir çerçeve­

den değil, estetik ve ahlaki açıdan da görülsün, insa­ noğlunun toprağa karşı düşünüşündeki bu değişme ancakdüşünsel vurgularında, bağlılıklarında, duygu-

12 Mavi Gezegen

(6)

larında ve inançlarında içsel bir değişiklik olduğunda mümkündür

Bütün ahlak düzenleri, bireyin birtoplumun üyesi ol­ duğuöncülüne dayandığından, Leopold, topluluğun sı­

nırlarınıtoprak yüzeyini (soil), suları, bitkilerive hayvanla­ rı yada hepsibirlikte "toprağı" içerecek biçimde genişle­ tir. Topluluğunsınırlarının genişlemesiyleahlakisorumlulu­

ğun sınırları da genişler. Leopold'agörebu genişle(t)me, hem evrimsel bir olasılık, hem de ekolojik bir zorunluluk­

tur. Evrimsel bir olasılıktır; çünkü, çok eski zamanlardan beriahlaksal değerlendirmeye konu olan ilişkiler alanı sü­ rekli genişletilmiştir. Ahlak topluluğunun sınırları durağan değildir. Sürekli genişleme eğilimindedir. Leopold ahlaki ilişkilerin günümüze kadar olan gelişiminde iki aşama ayırdeder. Birinciaşamada ahlak, bireylerarasındaki iliş­ kilerle sınırlıdır, ikinciaşamadabirey ile toplumarasında­

ki ilişkilerde ahlakın alanına girer. Bu durumda Toprak Ahlakı evrimsel üçüncü aşamadır. Bu ahlaki evrim, bir bakımakendini ahlaklı sayan maymundan insana geçiş olarak dagörülebilir.

Toprak Ahlakı doğal kaynakların değişikliğe uğratıl­ masın!, işletilmesini ve kullanılmasını(başkabir deyişle in­

sanın doğaya müdahalesini ve kendi amaçları için do­

ğal kaynaklardan yararlanmasını) engellemez. Fakat, diğer üyelerinde sürekli varoluşu ve hiç değilse belli yer­ lerde doğal bir durumda sürekli varolma hakları olduğu­ nu kabul eder, insanolmayan varlıklar da özsel değere

sahiptir, insan hem biyotik topluluğundiğerüyelerine ve hem de kendi başına topluluğun bütününe saygı duy­ malıdır. insanın diğer varlıkları "kullanması", araç olarak kullanmaktan ya da sömürmektençok, birlikte yaşama, işbirliği, yardımlaşma olarak anlaşılır.

Öyle ki 'değer sıralamanızı' yanlış yaparsanız bir sa­

bahkalktığınızda radyodan şöyle bir haberduyabilirsiniz:

"Laboratuvar ortamındaözenle korunan son Japon da bu sabah hayata veda etmiştir, ve böylece Japonlar dünya üzerinden silinmiştir, sırada Türklerin olduğu tah­

minediliyor." Bugünü yaşayaninsana çokuzak gelen bu gerçek, günümüzinsanının çevre konusunda hiçbirso­

rumluluk duymamasına sebep olur. Oysa insan her an çevre ile ilişki içindedir. Nefes aldığınızda sizi saran, hava niyetine ne varsaonuiçinize çekersiniz vebirdençevre­

nin bir parçası sizin bir parçanız halini alı verir. Birelma için de aynı şey söz konusu. Elma her şeyini topraktan alır ve sizonuısırdığınızda toprağın birparçası sizin olur. Ve top­

rağınızda ne varsa, hava da nevarsa sizintüm vücudu­ nuzda da onlar olur. Peki, bu ne sonuç doğurabilir?

insanı yaşlandıran etkinin sadece zaman olduğunu sanır insan,oysa ki bu komik bir yanılgıdır, insanı asılyaş­ landıran çevre etkileridir. Sürekli çevre ile ilişkiiçinde bu­

lunan insan vücudu bir kimya fabrikası gibi çalışır, bu fabrikanın doğru çalışmasını da ancak doğru girdiler sağlar. Aksitakdirdeömrü kısalır, insanın ömrünün ölçü­

sünü çevreyle kurduğu ilişki belirler; yani çevre sorunu bir ölüm kalım meselesidir.

Kaynaklar

'Burrt, N.Y., 1954. The Metaphysical Foundations of Modern Physical Sicence, Doubleday Anchor Books, 74-104.

“Russel, 1963. Mysticism and Logic, London Unvin Books, 41.

’Callicot, 1989. In Defense of the Land Ethics. State univ. Of New York Press, Albany, 131

'Aldo Leopold, 1989. A Sand County Almanac, Oxford univ.Press, 216.

Referanslar

Benzer Belgeler

Açık Ders Malzemeleri Sistemine eklenmek üzere hazırlamış olduğum, yukarıda bilgisi verilen ders, düzen, kapsam ve ders ekleme kılavuzunda belirtilen standartlar

Bu çiçeğin adı, Deli Ebe Beğendi Çiçeği olsun bundan böyle?. O vakit gidip bir bir kopartayım evin önüne açtığım

Konya Otobüs teıTrıİnalinin yakınında Nalçacı caddesinin batısındaki yeni ko-::' nut bölgesi içinde İmar Planında öngörü- len yaya ulaşım arteri üzefittde'

Whitman's great subject was America, but he wrote on an expansive variety of smaller subjects to accomplish the task of capturing the essence of this

Şartnamedeki esasları göz önünde bulundu- rarak jüri heyetinin verdiği karara göre 81945 numaralı proje sahibi yüksek mimar Nejat Gök- belen birinciliği, 29321 numaralı

İki şurdan, üç burdan azıcık ucundan…” Bu faydalı gerçekleri çınlatmanın verdiği gurula, kurulup oturrduk orada, keyiften dört köşe,

Buna rağmen sudan içen hayvanlar telef oldu, şebeke suyunu yıllardır zaten sadece ‘temizlik ve sulama amaçlı’ olarak kullanan köyde 7 kişi de hastanelik oldu.. Dulkadir, 7

Gedikli, yangında büyük hasar gören tarihi Haydarpaşa Tren Garı'na geçici çatı için ihaleye çıkılacağını sonraki günlerde de binanın restorasyonunun yapılacağını