• Sonuç bulunamadı

Kizzuwatna ve Tıp: Genel Bir Değerlendirne

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kizzuwatna ve Tıp: Genel Bir Değerlendirne"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ilk çağıardan Günümüze

S.

Haluk Uygur

Ali

ihsan Ökten

ılter Uzel

K. Serdar Girginer

Mehmet Emin Arıcı

Mehmet Gazi Kooaner

HÜSeYin Bayram

Nurettin ~eımeOğlu

Ay~a Ger~ek

SerDilOemirci

Bekircan Tahuerer

Mehmet Ekrem Ak~aı

Mustafa B.

Karademir

GÜlnaz Savran

Fulya Tüşümeı

(2)

--- - -- - --- --- --- [lk~ağıardanGÜnÜmÜıe~UkUrOVaıIDıarihi - - --

---ilk çağıardan Günümüze

UKUROVA

TIP TARIHI

(3)

--- -- --- Ilk~ağıardanGÜnÜmÜle~UkUrOvaıIOıarihi - - --

-,.., Birinci Baskı:\Şubat 2016

Eser: İlkçağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi

Yazarlar: Dr.S.Haluk Uygur, Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Prof. Dr. İlter Uzel, Yrd. Doç. Dr. Serdar Girginer,Mehmet Emin Aneı, Dr. Mehmet Gazi Kobaner,

Yrd.Doç. Dr. Ayça Gerçek, Yrd.Doç. Dr. Serpil Demirei, Nurettin Çelmeoğlu, Bekircan Tahberer, Mehmet Ekrem Akçal, Giilna: Savran, Dr.Fulya Tüşümel,

Doç. Dr.Mustafa Bülent Karademir, Prof. Dr. Hüseyin Bayram Yayın Editörü: S. Haluk Uygur, Ali İhsan Ökten

Pazarlama: İsmet Karahan Kapak Minyatürü: Prof. Dr.İlter Uzel

Arka Kapak Fotoğrafı: (Adana Devlet Hastanesinin ilk binaları, 1887) Nurettin Çelmeoğlu arşivi; Servet-i Fünun dergisi

Kapak Tasarım ve Sayfa Düzeni: Edip Kuzey Akten

Fotoğraflar: S. Haluk Uygur arşivi, Uzman Biyolog Levent Babayiğit - Sı tma ve Tropikal Hastalıklar Eğitim ve Araştırma Merkezi Arşivi, Adana Verem Sa-vaş Derneği arşivi, Adana Tabip Odası arşivi, Dr. Salim Serçe arşivi, Nurettin

Çelmeoğlu arşivi, Ali İhsan Ökten, Başar Demirei ve çeşitli internet siteleri. ISBN: 978-605-4989-86-7

Baskı: ÖzBaran Ofset -(O 312) 3944560

www.karahankitabevi.com Merkez: Çakmak Cad. Çakmak Plaza

No: 40/43 Seyhan-ADANA

Tel: (O322) 363 05 84 Faks: (O 322) 363 5779

Şube: Mahfesığma: Mah.79019 Sok. Sargut Apt. No: 39 Çukurova-ADANA Tel: (O322) 23416 II Faks: (O322) 234 1633

(4)

- - - ilk~ağlardan Günümüze~ukurova TIOTarihi

--"Prometheus insanlığa ateşi hediye etti; ve onunla birlikte bilimi,

Hekim Apollo, bize tedavi etme sanatını hediye etti; ve onunla birlikte merhamet duygusunu, Hipokrat ise bize öncelikle zarar vermemeyi,

hekimlik mesleğini ve bilimsel tıbbı öğretti. Dioskorides yüzümüzü doğaya dönderdi; yıllarca kullanılacak tıp kitabını kazandırdı, Cosma ve Damian ise karşılık beklemeden verilen

hizmetin onuruna işaret ettiler;

bu yolda can vererek hekimlere uygulanan şiddetin ilk kurbanları oldular,

Biz de kitabımızı şiddet nedeniyle yaşamını kaybeden tüm hekimlere ithaf ettik ..."

(5)
(6)

ilk çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi

içiNDEKiLER

ÖNSÖZi"Çukurova'nın Şifalı Topraklarında;

Geçmişin ışığıyla Geleceği Aydınlatabilmek." Prof Dr Neslihan Onenli Mungan \ Editirlerdeni "ilk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi" Nasıl Hazırlandı?

Dr

S

Haluk Uygur,Doç.Dr Ali ıhsan Okten

Yazarlarımız

Eski Çağlarda Çukurova Tıp Tarihi

Adana; Kizzuwatna, Kilikya, Çukurova... Veya Doğu Akdeniz...

Kizzuwatna ve Tıp:Genel Bir Değerlendirme Kilikia'daki Asklepion

Anavarzalı Hekim Dioskorides ve Dünyanın En Eski Sistematik Tıp Kitabı Toroslardaki Çiçeklerin Tıp Tarihindeki Yeri

Geçmişten Günümüze Anadolu ve Çukurova'da Bitkilerle Tedavi Klasik Antik Çağdaki Kilikyalı Hekimler Üzerine Notlar

Anadolu'da (ve Kilikya'da) Bulunan Antik Sikkelerde Sağlık Tanrısı Asklepios inancı Tıp Amblemi Üzerine Kısaca

Antik Dönemde Çukurova'da Sağlık ile ilgili Buluntular Adana Tıp Tarihinin Karanlık Dönemi

Veysi Paşa'ya Göre 1866 Adanası

Efsaneler ve Halk Kültüründe Çukurova Tıbbı

Adana Tıbbında Çerçi Kültürü

Antakya'dan BirÇukurova Öyküsü; Cehennem Kayıkçısı Kharon ve Kara Ölüm (Veba) Cosma ve Damian; Yumurtalıktan Dünyaya YayılanParlak Işık

Antik Dönemde Sıtma ve Ateşli Hastalıklar Kilikya'da Hastalanan iskender Nasıl Tedavi Oldu? Dünya Tarihinin ilk Hastanesi

Su Başındaki Canavar Sıtma mı? Karatepe'nin Talasemik Asilleri Çukurova'nın Ünlü Sıtmalıları

Adrakadabra; Sıtmanın Tedavisinde Sihirli Sözün Sırrı Şahmeran Efsanesi ve Mitolojik Kaynakları

Şahmeran Efsanesi'nin Başka bir Anlatımı Ölümsüzlük Efsaneleri ve Lokman Hekim

Yakın Zamanda Çukurova Tıp Tarihi

Adana'nın Çağdaş Anlamda ilk Hastaneleri; Adana Devlet Hastanesinin Öyküsü Devlet Hastanesinin Kurulduğu Yıllarda Adana'nın Çevre ve Sağlık ile ilgili Görüntüsü 1910 Yılında Adana Sokaklarında Ölümün Nedenleri

8

10

13

15

16 22 37 43 50 58 62 68 80 82 86 91

95

96 102 107 112 114 117 120 122 124 126 129 132 134

139

140 145 147

ii

(7)

- Ilk ~ağlardan GünümüzB ~ukurova lID Tarihi - - - -

-Adana'daki Amerikan Misyon (Board) Hastanesi 150

Amerikan Board Hakkında 158

iğtişaş Olayı Sırasında Kurulan Muvakkat Hastaneler 162

Hemşire Satsneferu 166

Dr. Cyril Herbert Haas (1876-1961) 167

Alman Yardım Birliğinin Haruniye'deki Sağlık Faaliyetleri 171 Adana'nın ilk Eczaneleri ve ilk Türk Eczacısı Mustafa Rifat Gülek 173

Tıbbiye-i Şahane Ve 14 Mart Tıp Bayramı 179

Fransızişgalinde Ve Kurtuluş Savaşında Bir Vatansever Doktor:SalimSerçe 184 Toroslardan Bir Doktor Geçti; Albert Eckstein'ın ışıklı Öyküsü...- 187 (Nazi Zulmünden Kaçan Doktorların Türkiye Öyküsü)

Cumhuriyetin ilk Yıllarında Adana'da Sağlık Hizmetleri 194 Adana Tıp Tarihinden Gerçek Bir Öykü: Karpeta ibrahim ve Dr. Cafer Tayyar Kankat 195 Memleket Hastanesinden Numune Hastanesine Kadar 80 yıllık Bir Öykü 198

Hermann Jansen'in Adana Planı 202

Çukurova Üniversitesi ve Çukurova Tıp Fakültesinin Kuruluş Tarihçesi 203 Çukurova Tıp Fakültesinde Bir Eğitim ışığı; Prof. Dr.Faruk L.Özer 212

1970'li Yıllarda Adana'da Sağlık Hizmetleri 214

Sıtma Hastalığının Tarihçesi 217

Sıtma Savaşı: Adana Sıtma Enstitüsünün Kuruluşu 224

Atatürk'ün Adana'da Memleket Hastanesine Gelişi ve Sıtma ile Savaş 235 Bir Nöroloğun Sıtma Ve Verem ile Savaşı: Doktor Sebahattin Kerimoğlu 238 Sıma Tarihinde "Cibinlik"in Koruyuculuğu 240

Adana'daTrahom ile Savaş 243

Adana Verem Savaş Derneği ve Verem Savaş Dispanserleri 250 Veremle Savaşın Adanalı Kahramanı:Dr. Mehmet Feyyaz Etiz 254 Akdeniz Anemisi ile Savaş ve Prof. GüneşT.Yüreğir 256 2016 Yılı Ocak Ayıitibariyle Adana Kamu Hastaneleri 260 2016 Yılı Ocak Ayı itibariyle Adana Özel Hastaneleri 269

Sağlık Bakanlığının Kuruluşu 275

Adana iı Sağlık Müdürlüğü 279

Tabipler Birliği ve Adana Tabip Odası

281

Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane-i Osmaniyeden EtıbbaOdalarına,

Etıbba Odalarından Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odalarına Hekim Örgütlenmesi 282 Tıp Eğitiminin Türkçeleşmesi Çabalarında Adanalı Hekim Ahmet Şükrü Bey ve 294 Cemiyet-iTıbbiye-i Osmaniye

(8)

- - - --- - -- -- - - Ilkçağıardan Günümüze çukurova TıpTarihi - - -

--Adana Tabip Odası Tarihçesi .

-Adana Tabip Odasında Değişim Yılları

Adana'da ilk Kez ilk Yardım ve Mezuniyet Sonu Tıp Eğitimi Programlarının Uygulanması; Adana Tabib Odası Pratisyen Hekim Kolu

Çatalan içme Suyu

Tarihi Adana Gazetelerinde Etibba Odalarının Çalışmaları

Adana Tabip Odasının Kurucusu ve ilk Başkanı: Dr. Ali Mustafa Menteşoğlu Adana Eczacı Odası Hakkında

Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Sağlık Politikaları Halk Sağlığına Adanmış Bir Yaşam; Prof. Dr. Nusret H. Fişek -Tarihi Adana Gazetelerinden Sağlık Kupürleri

Yıllardır Hastalıklarla Savaşan Bir Kent; Adana Adana ve Grip

Bir Teşekkür Yeter

\

300

306

311

316

318

321

323

325

344

349

350

354

356

ii

(9)

ÇUKUROVANıN ŞifALI TOPRAKLARINDA;

GECMiSiN ISIGIYLA GELECEGiAYDıNLATABiLMEK

.

.

.

.:i

014 Nisan ayında Adana Tabip Odası Başkanı olarak göreve başladığımdan

~ itibaren odamızın duvarında asılı duran kimi siyah beyaz, kimi renkli ama

hepsi ışıklı fotoğraflar ve isimler, emekli hekim kolu toplantılarında dinlediğim bir-birinden coşkulu ve örnek alınası anılar, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesindeki

öğrencilik eğitimim, ihtisasım ve akademik hayatım boyunca hocalarımdan duy

-duğum öyküler bende Çukurova'da yazılması gereken ciddi bir tıp mirası olduğu düşüncesini yarattı.

Anavarza'da dolaşırken kokladığım çiçeklerin şifa öyküleri hep kulaklarımdaydı.

Sanki Dioskorides oradaydı ve elleriyle bir ecza hazırlamaktaydı. Seyhan'ın

kıyısın-da yürüyüp, Taşköprü'den geçerken Dr. Mağmumi'nin kolera ile savaşını ve yitirdiği

hastaların acısını hissettim yüreğimde. Dr. Albert Eckstein'la beraber dünyanın en güzel çiçekleri solmasın diye Toroslarda çocukları muayene ettim. Prof. Dr. Nusret Fişek; gencecik idealist bir hekim olarak ilk görev yeri Adana'da çalışırken, sıtma savaşı yaptık birlikte ... Ve hep bu zamanlarda "keşke sihirli bir el gelse de, belki yüzlerce hatta binlerce yıl öncesine uzanan bu değerli hazineyi gün ışığına haouştursa" dileğini tuttum. Bu dileği Adana'nın hekim sanatçılarıyla paylaştım. Bundan sonra da uzun

soluklu bir çalışma başladı. Hekimlerle görüşüldü, yetersiz olmasına rağmen arşiv

-ler tarandı, yabancı kaynaklar ve literatür-ler incelendi. Ancak ne yazık ki istenilen

bilgilerin tümüne ulaşılamadı. Yoğun emek ve özveriye karşın istemeden unutulan,

(10)

•• ••

ONSOZ

ulaşılamayan ve arşiv sisteminden kaynaklanan eksikler için bizi bağışlayın. Dileğimiz

bundan sonra kitabın ulaştığı yerlerden katılım ve katkılar alabilmesidir. Bu şekilde

gele-cek basımıarında yeni ulaşılan bilgilere de yer verilerek, değerli bir kaynak haline gelme-sini, belki Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri için bir ders kitabı olmasını ve önemli bir arşiv dokümanı olarak kütüphanelerde yer almasını birlikte sağlayabiliriz. Biliyorum ki bu güzel eseri okurken kimi zaman yürekleneceğiz ve mücadele isteğimiz

artacak ve bize bu değerli mirası bırakan usta hekimlerimizi ayağa kalkıp alkışlamak

isteyeceğiz. Kimi zaman ise içirniz burkulup hüzünleneceğiz, bazen özlemle anacağız, bazen de okuduklarımıza şaşırıp kalacağız.

Bu projenin kısıtlı olanaklarla hayata geçmesini sağlayan başta editörlerimiz ve Ada-na'nın hekim sanatçıları Dr. S. Haluk Uygur ve Doç. Dr. Ali İhsan Ökten'e olmak üzere

kitaba yazı ve fotoğrafları ile katkı sunan Prof. Dr. İlter Uzele, Yrd. Doç. Dr. Serdar

Girginer'e, Yrd. Doç. Dr. Ayça Gerçek'e, Uzm. Bekircan Tahberer'e, Nurettin Çelmeoğ-lu'na, Doç. Dr. Mustafa Karademir'e, Dr. Mehmet Kobaner'e, Uzman Arkeolog Mehmet Emin Arıcı'ya, Mehmet Ekrem Akçal'a, Dr. Fulya Tüşümel'e, Antropolog Gülnaz Sav-ran'a, Yrd. Doç. Dr. Serpil Demirei'ye ve Prof. Dr. Hüseyin Bayrarn'a teşekkür ederim. Ayrıca bize kaynaklarını açan Adana Verem Savaş Derneği Başkanı Levent Etiz ile Sıt-ma ve Tropikal Hastalıklar Eğitim ve AraştırSıt-ma Merkezi Sorumlusu Levent Babayiğit'e şükranlarımızı bildiririz.

Prof Dr. Neslihan Önenli Mungan

(11)

--iLK ÇAGLARDAN GÜNÜMÜZE ÇUKUROVA TIP TARiHi"

NASIL HAZıRLANDı?

_dana Tabip Odası Başkanı Sayın Neslihan Önenli Mungan bize Adana

Iil

tıp

tarihi ile ilgili bir çalışma yapmamızı istediğinde hemen kabul etmiştik.

Çünkü dünya tıp tarihinde bile iz bırakacak önemdeki gelişmelere tanıklık etmiş

olan bölgemizin tıp geçmişini anlatmak için zaten uzun süredir çalışmaktaydık. Dr.

Mungan'ın bu isteği bölük pörçük olan çalışmalarımızı bir araya getirmek için bir fırsat olacaktı.

Ancak daha önceden çalışmaya başlamış olsak bile; önümüzde teknik açıdan cevap

vermemiz gereken sorular, çözmemiz gereken sorunlar vardı.

Cevap vermemiz gerekecek soruları şöyle sıralayabiliriz;

Birincisi; bir tarihi süreci yazacağımızı göz önünde bulundurursanız, Adana diye

tarif edilen yerin sınırlarını hangi zamana göre belirleyeceğimize karar vermeliydik.

Bunun için kentimizin bulunduğu bölgenin en eski ismini, yani Kizzuwatna'yı

ken-dimize baz almaya karar verdik. Dolayısıyla Adana şehri merkez olmak üzere,

arke-ologların tarif ettiği Kizzuwatna sınırının içinde yer alan tıbbi yaşamı yazmak üzere

yola çıktık. Bu kararımız; kitabın ismini de Adana olmaktan öteye, Kizzuwatna'yı

bugün karşılayabilecek şekilde, Çukurova'ya değiştirmemize neden oldu ..

"İlk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi" ismi böylece doğdu.

İkincisi; Çukurova geniş bir yer, geriye doğru gideceğimiz tarih de en az 4000 yıl

olunca, çalışmayı daha geniş bir kadroyla yapıp, daha çok bilgiye ulaşma yolunu

seçmeye karar verdik. Bunun için konusunda uzman bir çok arkadaşımızdan destek

aldık, ortak bir çalışma ortaya çıkardık. Hep beraber (tarihi gazeteler de dahil) bir

çok yerli ve yabancı yayını taradık.

Kitabın çok yazarlı olarak çıkmasının altında bu kararımız bulunmaktadır. (Ancak kitabın çok yazarlı olması nedeniyle bazı konular yeniden ele alınmış olabilirler.)

(12)

EDiTÖRLERDEN

Üçüncüsü; Aslında salt bölgemize özgü değil, ülkeye özgü bir olgu olmasına

rağ-men, Çukurova'daki tıp yaşantısını da yakından ilgilendiren bazı konuları ilgia lanı-mızdan koparamadık. Örneğin "Cumhuriyetten Günümüze Sağlık Politikaları" gibi

ülke sathını ilgilendiren konulara da girdik.

-Çözmemiz gereken sorunları da şöyle tanımlayabiliriz;

En önemli sorun ilgisizlikti. ilgisizlikten kastımız güncel sağlık kuruluşlarının y

öne-ticilerinin konuyu önemsememesidir. Şu an sağlık hizmeti veren kuruluşların çoğu

yazdığımız mektuplara da, sözlü iletişime de yanıt vermedi. Bunlar içinde Adana

Sağlık Müdürlüğünün geçmişleriyle ilgili hiç bir belge ve bilgi olmadığına dair bize

yazı yazması çok ironiktir. Buna rağmen Sıtma ve Tropikal Hastalıklar Eğitim ve

Araştırma Merkezi gibi çok ilgili olan kuruluşların da olduğunu belirtmeliyiz.

Diğer bir sorun ise, bazı dönemlerin karanlıkta olmasıydı. Bu bize yazılı kayıt bı

-rakma alışkanlığının önemini gösterdi. Örneğin Cumhuriyet döneminde açılan özel

hastanelerle ilgili kayıtlara neredeyse ulaşamadık. Ramazanoğulları dönemi de böy

-lesine karanlık... Oysa Adana'daki yabancı misyoner hastaneleriyle ilgili o kadar çok

kayıt ve bilgiye ulaştık ki, bu da tarihi ile övünen bir ulusun, tarihini oluşturmaya

katkı koymaması gibi bir paradoksu ortaya koyuyordu.

Bu tespitlerden yola çıkarak; biz ne kadar çalışırsak çalışalım, hala eksik bir şeyler

kalacağı sonucuna vardık. Ama şimdiye kadar hiç bir araya getirilmeyen bilgilerin,

bazı eksiklerle de olsa birleştirilmesinin önemini de gördük. Biz şimdi hazırlayabi l-diğimiz kadarını hazırlar, geri kalanını bizden sonra gelecek araştırmacılara

bıra-kabilirdik. Bu yüzden aramıza tecrübelilerin yanında, genç arkadaşları da aldık ki,

gelecekle ilgili de bir umut taşıvabilelim. Sonuç olarak işte elinizdeki bu kitap çıktı...

Kitaba Adana Tabip Odası sahip çıktı...

Belki de Adana'da bir eksiklik tamamlandı.

Emeği geçen tüm arkadaşlanımza teşekkür ederiz.

Dr. S. Haluk Uygur

Doç. Dr.Ali İhsan Ökten

(13)
(14)

KizZUWATNA VE TIP:

GENEL BiR DEGERLENDiRME

Y

.

Doç. Dr. K. Serdar GİRGİNER

- - - Ilkçağıardan Günümüze çUkurova TIDTarihi - - -

--"ara, deniz ve ırmaklar üzerinden sağladığı ulaşım, Anadolu ve Mezopotamya

ile Doğu Akdeniz arasındaki köprü konumu, tarıma elverişli geniş toprakla -rı ı e uygarlık tarihi açısından çok önemli bir bölge olan Çukurova'nın verimliliği dillere destan olmuştur. Ayrıca akarsularının bolluğu, tabii kaynaklarının zenginliği, ılıman iklimi ve her yönden korunaklı kapalı bir havza olma gibi kendine has öz el-liklerinden dolayı ilk çağlardan itibaren içinde insanları barındıra gelmiştir. Me -zopotamya dünyası ile Orta Anadolu ve Ege bölgesi arasında bir köprü olmakla

kalmamış, kendine özgü kültürler yaratmıştır. Bunları en başta Hatti olmak üzere

başka bölgelere taşımış, bağımsız devletler kurmuş, dilini en eski devirlerden beri

yazıya geçirmiş; din, edebiyat, tıp, eczacılık, felsefe, büyücülük ve falcılık konula rın-da büyük gelişmelerin ve icatların yapıldığı, eski dünyanın nadir bölgelerinden biri olmuştur (Ünal- Girginer 2007; Girginer - Uygur 2014).

Kizzuwatna'nın M.Ö.II. BinvlLdaHititler için Önemi ve Kizzuwatna RitüeLLeri

Klzzuwatna'nın Hitit kültürüne, dinine, edebiyatına, günlük yaşantısına vs. y ap-tığı etkiler veya Babil'den aktardığı kültür verileri oldukça fazladır. Hitit arşivleri

Hurrice veya Hititçe çevirileriyle Klzzuwatna tabletleriyle doludur. Bunlar arasında

edebi değeri çok yüksek efsaneler (mitoloji), masallar, anekdotlar ve diğer eserler,

ağız yıkama ayinleri (itkalzi) (Güterbock 1978), fal,büyü ve tıpla ilgili metinler, toy

(15)

- - ilk ~ağlardan Günümüze ~ukurova TıpTarihi

kuşunun iç organlarına bakılarak yapılan falcılık, tanrıların geçeceği yolları envai çeşit yiyecek ve içeceklerle süsleyerektanrılarını çağırma (evocatio) vardır. çağırı -lan tanrılar; Kader Tanrıları MAH, Guls -Tanrıları, Zukk, Anzilla, Sedir Tanrıları, Ninive Istar'ı, hamri - Fırtına Tanrısı, Hepat, Sarruma, Tenu, Yedi Tanrılar, Isu,

'rı-yabendi, Kalkanın Koruyucu Aa Tanrısı, ve "Atalar Tanrıları"dır (Haas - Wilhelm

1974). Bunların dışında dini ayinler arasında ise, çok yeknesak olanlar çoğunlukta-dır. Bunlar arasında "duman kurbanları" vardır. Duman kurbanı aslında Mezopo -tamya kökenlidir ve amacı, et ve diğer kurban maddelerini yakarak dumanı yukarı çıkarmak suretiyle göklerdeki tanrıları yere indirmek ve iletilen istekleri dinlemel e-rini sağlamaktır. Mastigga (Miller 2004), Ammihatna, Tunnawiya, Papanikri, Kan -tuzzili, Muwalanni, Kuwanni, Palliya (kral), Salahu, Tulpiya, Zarpiya ve Mati gibi Kizzuwatnalı rahip, rahibe ve yaşlı kadınlar, Hitit Ülkesi'ndede çok aranan büyü ve tıp uzmanlarıydı (Lebrun 2001). Bunlardan Kizzuwatnalı Ammihatna'nın yedi gün süren ritüelinde dini açıdan temiz bir insan veya rahip, hasta olan kişinin yemeğine kötü şeyler karıştırarak mevcut rahatsızlığı tedavi ediyordu. Tunnawiya'nın ise en az dört adet çok tutulan ritueli vardı. Su kenarında uygulandığından "İrmak Ritüeli"

olarak adlandırılan bir ayin, bir erkek veya kadının kirlenmesiyle ilgilidir. Bundan başka kralın kemiklerinin (?) mezardan çıkarılmasıyla (?) (taknaz da-) ilgilibir ritüel

ve nihayet bir doğum ritüeli de vardır (Haas 2003). Doğum ritüeli Kummannili pa -tili- rahibi Papanikri'ye aittir. Bu ayinlerde ritüel temizlik hep başrolü oynamaktadır (Ünal - Girginer 2007).

Başkent Hattusa'da M.Ö. 13. yy.'da bir de Kizzuwatna Mahallesi olduğu öne sü -nilmüştür. Bu mahallenin, o zamanlar yeni kurulan ve en az 25 adet tapınakla do-natılan kentin güneyindeki Ağaçdenizi'nde olduğu sanılmaktadır (Ünal - Girginer 2007). Kizzuwatna ile ilgili ayinlerden bazıları belki de bu Kizzuwatna mahallesinde yapılıyor, böylece Hititler olur olmaz şeyler için Kizzuwatna'ya gitmekten kurtulu-yorlardı. Kizzuwatna Hititler için çok önemli kutsal bir bölge olmuştu (Archi 2002).

Birçok Hitit kralı ve kraliyet ailesi mensubu kişi, dini ayin ve bayramları kutlamak ve Kizzuwatna tanrılarının iyilik ve yardımına nail olabilmek uğruna hep buraya,

özellikle Kizzuwatna Ülkesinin kutsal kentlerinden biri olan Başkent Kummanni'ye akın ediyordu. Kizzuwatna'yı ziyaret eden krallar arasında

II.

Muwatalli ve onun kardeşi sonraki kral

III.

Hattusili vardır. Bunun dışında bir de "çağırma Bayramı" kutlanıyordu. Kizzuwatna ve Kummanni'de "sinapsi" denen cok kutsal biryapı vardı

ki, burada en başta doğum ayinleri olmak üzere diğer birçok merasim vebüyü ayin -leri yapılıyordu. Kummanni'de tapınılan, orada kült merkezleri ve tapınakları bulu-nan tanrı ve tanrıçalar arasında Tesub ve onun eşi Hepat, Hastalık Tanrıçası Ishara,

Antlaşma ve Yeminlerden Sorumlu Ay Tanrısı ve onun eşiNIN.GAL ile Pisanuhi,

Nara, Napsara, Munki, Tuhusi, Ammu ... , Ammizzadu, Alalu, Apandu, EN.LIL,

Buyuk Deniz (Akdeniz) ve DIM.NUN.ME-a gelir.Ayrıca bölgenin tannlaştırılmış

(16)
(17)

- - - ilk çağıardan Günümüze Çukurova TıoTarihi

dağları ve ırmakları da sayılmaktadır.

Hitit Tıbbı ve Kizzuwatna

Hitit tıbbı olarak bilinen şey, Mezopotamya ve Mısır tıbbından aktarılan bilgiler-le, tıpkı kökenleri folklora dayanan Mezopotamya tıbbı gibi (Biggs 1987 - 1990) Eski Anadolu folklorundan derlenen tıp ve büyü yöntemlerinden ibarettir (Ünal 1980; Ünal 1996; Ünal 2005; Ünal - Girginer 2007). Hititlerin tıpla ilgili en çok uyguladıkları davranış biçimi, hastalık bölgelerinden kaçmak, yani tehlikeye maruz insanları karantinaya almaktır (Ünal 1980).

Bunun yanında tıpla beslenme arasındaki yakın ilişki de gözlenmiştir. Keza adı mu-hafaza edilmemiş bir yüksek memurun kraliçeye yazdığı bir rnektuptan, ateşi yük-selmiş ve hastalanmış olan kraliçenin rahatsızlık nedenleri arasında yanlış beslenmiş olduğu açıkça belirtilmektedir. Çünkü kraliçe sadece "maburla" ekmeği ve sebze ye-mektedir. Kendisini bir tıp otoritesi olarak gören mektubun yazarı, bu diyeti yanlış bulmakta, elinden bir şey gelmeyince tanrılardan merhamet dilemekten başka bir şey yapamamaktadır (Otten 1964; Ünal - Girginer 2007).

Buna rağmen Boğazköy - Hattusa Hitit devlet arşivinde elimize geçen metinlerden, Hititlerin tıpla ilgili olarak epeyce kafa

yordukları, her türlü büyü yöntemleri dahil doğada bilinen şifalı bitkileri en iyi şekilde kullanarak karşılaştıkları sağlık sorunlarını kendilerince ve o zamanın şartlarına göre çözmeye çalıştıkları açık seçik ortadadır (Ü nal - Girginer 2007). .

Ölümün bu derece açık kaçınılmaz bir son olduğunu bilmelerine karşın, Hititler ken-dilerini hiçbir zaman kaderciliğe terk et-memişler,

Tüm bunların aksine, Hititler hayvancılık ve tarımla da uğraşmış bir toplum olduk-larından, tıpta şifalı otlarla tedavinin yeri çok büyüktü. Ayrıca Hurri ve yerli Anado-lu kavimlerinin etkisiyle büyüyle tedaviye de çok geniş olarak yer ayrılmıştır (Ünal 2006).

Hititler döneminde sağlık için yaygm kullantlan karaciğer falı

(18)

Ilk ~ağıardan Günümüze ~ukurova TıpTarihi

Devlet ve dinin başı, ülkenin baş tacı kralın hastalanması elbette çok önemli ve kritik bir olaydı ve onun sağlığı herkesi.her şeyi ve tüm ülkeyi ilgilendiriyordu. Böy-le durumlarda yabancı doktorların kullanılması yanında; gerekli durumlarda en iyi doktorun ve tatbik edilecek ilacın seçimi fal soruları vasıtasıyla yapılıyordu. En iyi ilaçların ve şifalı otların bulunup verilmesine özen gösteriliyor, gerekli durumlarda büyü yöntemleri uygulanıyordu.

Bazı Hitit metinleri tıbbi açıdan daha da önemlidirler. Bunlara "Reçete metinleri"

demek daha uygun olur. Çünkü bunlar teorik olarak bilinen tüm hastalıkların semp-tomlarıyla birlikte bir koleksiyonunu içerir ve hastalık belirdiğinde verilmesi gereken ilaçlar belirtilir. Bazen ilaçların nasıl hazırlanması gerektiği de anlatılır. Eczacılıkta kullanılan çoğu droglar, şifalı bitkilerdir. Bunlar arasında tohum, yaprak, çiçek, kök, soğan ve bitki yağları ağırlıklı yer tutar. ilaçlar yanında merhem, sihirli içecekler, yakılar, bitki yaprakları, tohumları, çeşitli madenler, taşlar, hayvanlardan elde edilen kan, süt, yağ ve iç yağı gibi maddeler de yaygınca kullanılıyordu (Bryce 2002). Hititler devri Anadolusunda, en fazla öldürücü ve en çok korkulan hastalık kuşku-suz salgın hastalıklardır. Tedavi yöntemi olarak sadece dualar okunur, günah çıkar-tılır ve belki de büyü yapılırdı.

Bir Hitit metni

ii

Hititler'in bildikleri hastalıklara ve tedavi yöntemlerine değinilecek olursa; Iştahsız -lığa karşı tere tohumu, şeytan tersi denen bir ot ve adını bilinmeyen bitkiler hastaya 7 gün süreyle yedirilir. Hasta iyileşmediği halde şarap

(?),

sarımsak, pırasa ve başka-ca otlar verilir. Kökleri bugün dahi yenen sarı çiğdemin kabızlığa karşı iyi geldiği bi-linmektedir ve Hititler tarafından da kul-lanılmış olması muhtemeldir. Ne olduğu bilinmeyen bir hastalığın tedavisinde ve kör olma halinde ilaç olarak panter eti kul-lanılır. Anlaşılan hemen doğumdan sonra çocuk bir "gebelik otu" ile ovulmaktadır.

Bu belki de çocuk anne karnından çık-tıktan sonra onun ilk olarak yıkanması ve merhemlenmesiyle eş değerli bir eylemdir. Kanama halinde kan durdurucu bitkiler

(19)

Ilk ~ağıardan Günümüze ~ukurova 110larihi

yara üzerine siiniliirdii. Erkeklik uzvunun sıvı damlatmasına karşı bir çeşit yakı ya -pılır ve sarılırdı. Göz hastalıklarında, sürekli yaş akmasında (trahom

?)

suyla yıkanır ve sarılırdı. çoğu kez A vitamini eksikliğinden kaynaklanan körlük bir hastalık ola -rak sayılmazken, ceza ola-rak yaygınca kullanılırdı. Diğer göz hastalıkları arasında göz kanaması, tik (?) ve katarakt (?) sayılabilir. Göz bebeğini büyüterek geçici olarak görmeyi sağlayan "bella donna" (güzel avrat otu) herhalde sıkça kullanılıyordu (Ünal - Girginer 2007).

Bir fırça veya keseye benzeyen bir bezle masaj yapma, buharla terletme ve akan ter vasıtasıyla hastalıktan arındırma, çamur banyosuna benzeyen bir kürle tedavi yönte-mi de vardı. Günümüzde artık unutulmaya yüz tutmuş yakıya benzeyen bir lapayla sarmak ve silmek de biliniyordu (Schneider 1970). Anemi olması muhtemel bir hastalığın tedavisi hem büyü, hem de ilaçla yapılıyordu. Çeşitli dozlar karıştırılıyor, çocuğun ağzı bununla yıkanıyor, gargara yaptırılıyor ve geri kalanı ona içiriliyor veya yutturuluyordu. Aynı kanşimdan çocuğun vücuduna, başına dökülüyordu ve arka-sından banyo yaptırılıyordu. Sudan çıkarıldığında büyü tedavisi başlıyor ve üzerinde bir toy kuşu çevriliyordu. En sonunda koyun yağı ve daha nice madde ile merhemle -niyordu (Ünal- Girginer 2007). Ağız felcinin tedavisi de büyüyle yapılıyordu. Her alanda olduğu gibi büyücülük ve tıpta da Hattusa'da Babil etkisi çok geniş bir yer tutar. Babilce'den Hititçe'ye tercüme edilmiş metinler yanında iki dilli veyasade -ce Akadça yazılmış olanlar da vardır. Aslında Babil tıbbıyla ilgili kaynak metinlerin pek çoğu Ninive'deki Asurbanipal kütüphanesinde keşfedilen Yeni Asurca metinler-den oluşur (Oates 2004). Dolayısıyla Hattusa'da ele geçen Orta Babil dönemine ait metinler, Babil tıbbının da en eski kaynaklarını oluşturması bakımından önemlidir (Ünal - Girginer 2007).

Hitit arşivlerinde saf tıbbi nitelikli metinler yanında çok özel konularla uğraşan me -tinler de vardır. Bunlardan en yaygın olanı jinekolojik hastalıklar ve doğumla ilgili olanlardır. Burada kullanılan çok sayıda büyü yöntemi yanında ebeler (SALSA.zU) doğum yapan kadınlara tıbbi anlamda yardım sağlarlar (Beckman 1983).

Kadeş Barış Antlaşması ve Puduhepa

Kadeş Savaşı'nın yapılmasından 16 yıl sonra, Mısır Firavunu II. Ramses'in 21.salta -nat yılında antlaşma imzalanmıştır. Eski çağlarda Puduhepa (Adana doğumlu Hitit kraliçesi - Editörün notu) dışında önemli bir antlaşma üzerine mühür basmış baş -kaca bir kraliçe bilinmemektedir (Ünal 2014). Bu antlaşmanın Akadça nüshasının parçaları Boğazköy'de ele geçmiştir. Mısır Karnak'ta Amon tapınağının duvarların-da ise Mısır diliyle antlaşmaduvarların-dan bahsedilir ve Puduhepa'nın bu antlaşmaya mührü-nü bastığı anlatılır. Bu antlaşmanın bir kopyası New York'ta Birleşmiş Milletler

(20)

- - - ilk~ağıardan Günümüze~Ukurova TıpTarihi - - -

--binasında sergilenmektedir. Antlaşmanın sonunda her iki kral da artık birbirlerine

saldırmayacaklarını beyan ederler (Ünal 1Ô14).

Kraliçe Puduhepa'nın Mısır Firavunu II. Ramses'e Mektubu'nun Çevirisi

(KUB 21

.

38)

(Edel 1994; Beckman 1996;Ünal- Girginer 2007)

''[Hatti Ülkesi büyük kraliçesi Puduhepa Mısır büyük kralı Riamesesa'ya ;öyle der}:[Kardeşim, bana şôyle yazmı; olduğuna gelince}: Elçilerin [bana geldiklerinde

ve bana kız karde;imin selam ve hediyelerini getirdiklerinde], ben çok sevindim. [Bunu duymakla çok

sevindim). Kardeşinin [karısı] hayatın tadına bakmaktadır; [kardeıim] (Ramses) de aynı şeldlde hayatın tadına baksın! [Bana altından .... Gönder ve onlar] lapizlazuli taşıyla kakılmı; olsun. Bundan batka ülkem topraklarında [hayat iyi gitmektedir]; senin ülkende de hayat

[iyi gitsin!] Kardeşime selam ve [sushediyesi gönderdim.

(21)

- - - Ilk çağıardan Günümüze Çukurova TıDlarihi - - -

--Kardeşin hayattadır}, kardeşim de [aynı şekilde

hayatta olsun!} .~> \

Kardeşim bana afağıdaki şekildeyazmıf olmana

gelince: Kız kardeşim bana yazdı: Sana kız(ımı) [vereceğim. Ama onu

hep geciktiriyordun ve bana} fU anda

da kızgınsın. Onu bana şimdiye kadar niye vermedin?

[Kızı kasten geciktiriyorum} ve bunu sen de reddetmeyeceksin;

bunu sen de kabul edeceksin. Kardeşim, onu

sana şimdiye kadar [veremedim}. Kardeşim, Hattusa'daki

hazine evinirf) sen de bilirsin, ben de. [İfte o hazine

evirf) ya}ndı. Geride kalan şeyleri de Urbitesub

Büyük Tanrı'ya verdi. [Urhites}ub orada (senin yanında)

olduğu için, bunun böyle olup olmadığını sorabilirsin. Kardeşime vermek istediğim Gök ve Yerin kızı (acaba) kiminle kıyaslasam ki? Onu Babilli kızla mı,

Zulabi [Ülkesi'nin] kızıyla mı, yoksa Assur'un kızıyla

mı kıyaslasam? (Hayır) onlarla kıyaslayamam, keza

o onlardan çok daha [üstü}ndür.

Kardeşimin hiçbir şeyiyok mu? Gimeşin veya Fırtına Tanrısının

oğlu-nun hiçbir feyi yoksa veya Deniz'in

Hiç birşeyiyoksa, senin de mi birşeyin yok? Kardeşim,

benim sırtımdan zengin mi olmak istiyorsun?

Bu bir insanın ne şantna, ne de dauranışına yakışır!

Kardeşime afağıdaki şekildeyazmıf olduğuma gelince:

Kızımla birlikte vereceğim köleler,büyük ve küçük

baş hayvanlar için ülkemde yemlik tahıl yoktur. Elçim

sana ulaştığında, kardefim bana bir süvari elçi göndersin.

Ülkemin efendilerine bir ağaç tablet getirsinler

ve beyler hangi köleler,büyük ve küçük baş hayvanları

hazır tutuyorlarsa, onları alsınlar götürsünler ve

baksınlar. Onlara (efendilere} ben kendim elçi ve mektuplar

[gönderdim}; onlar daha sonra elçilerle birlikte

Mac{jestenin sarayına} geldiler.Ama [senin} süvari elçin

hemen gel[me}di, (bafka bir elçi de) gelmedi. Bunun

üzerine ben araba sürücüsü ve saray memuru Zuzu'yu

[gönderdim, ama} o da gecikti. Pihasdu geldiğinde kı{ş

zaten gelmifti ve (göndereceğim) köleleri yola çıkara- madım. Kardeşim,

bunun [böyle olup olmadığını} elçilerine

sor! Bu mesele değildir.

Kardeşim, bana afağıdaki gibi yazmıf olduğuna gelince:

(22)

ilk çağıardan Günümüze ÇukurovaTıpTarihi

Kızı dahafazla gecik[tirme]! [Bu doğru değildir(?)], bunu kabul edemem. Kfiı (kasten) [buradd mı

tutuyorum ki}? [Sana kız keşke] oraya varmış olsa diye yazmamış mıydım? Ona ben kendim [çeyizlerini

verip yola çıkardığımda, bunu göreceksin}. Eğer sana kızı gerçekten vermek istememiş olsaydım, [hiç] sana

[köleleri, küçük ve büyük baş hayvanları vaat eder miydim?] Ama şimdi [bunun böyle olmadığını göreceksin];

onlar [sana doğru gelecekler] ve kışı Kumanı Ülkesinde geçireceklerdir. [ ...] Yeter ki Majesteleri benim

için hayatta kalsın! Eğer o zindeleşirse(?) [işlerdaha da çabuklaşacaktır?] Baş saki Alalımı geldiğinde, bir toplantı {yapıldı (ve karar verildi)]. Onların (köleler) (toplanma yeri olarak) bir kent tespit edilsin; diğerleri için

[de aynı şey yapılsın].

Kardeşim bana aşağıdaki şekilde yazmış olduğuna gelince: Kızı geciktirmen [doğru değil! Kızı bana hemen

ver!} Bunu kız kardeşime yazıyorum. [Kızın başına güzel kokulu yağ dökdüklerini] ne zaman göreceğiz? [Bunun

zamanını] sen belirle ve gecikme benim çabukluğuma [dönüşsün ki,] tan-rılar [kardeşimin arzusunu]

(bir an önce) yerine getirsinler. şimdi ben geciktirmek değiL, acele etmek istiyorum. [Ama kıza önce çeyizini

vereceğim}. Kardeşim sen, [çeyizi sonra gönder, gerekli şeyler sonradan yapılsın, demekle, belirtilen isteğin

arkasında yatan kız kardeşlik şerefinin ne anlama geldiğini [dikkate al-mıyorsun. Kardeşime] ikinci kez yazmış olduğum ko[nuyu] nasıl değişti-rebilirim? O (konu)

senin için önem kazandığı için, onu [asla] değiştiremem! Kardeşim bana aşağıdaki şekilde yazmış olduğuna

gelince: [Elçilerin] kızla honuşsunlarl Kardeşime şu haberi {yazıyorum}: Gelecekte olumlu {şeyler olacağını??

Bundan dolayı kardeşime] yazdım.

Eğer kardeşime kızı [alelacele vermiş olsaydım], (o zaman) sen kardeşime veya onun karısınaıl} (metin:

kız kardeşine) (uygun olanı) uerelmemiş] olurdu m; kardeşim bu şartlar altında ne [derdi?], (şunları demez miydi?): Bana zevce olarak verdikleri [kızın] bir desteği olsun ve bu da [cömertce olsun}. Bu iyi bir eylem olurdu. Ben kraliçenin aldığı Babil'in kızı ve [Amurru'nun

(23)

Ilk Çağlardan Günümüze Çukurova 110larihi - - -

-kızı} bana Hattusa halkı nazarında bana kıvanç kaynağı olmadılar mı? Bunu' onun için yaptım: Onun için

bir büyük kralının kızı bir yabancıyı gelin kız olarak aldım. Eğer bir gün o (kralın) elçileri merasimli birşekilde

gelirlerse veya o (kıza) erkek veya kız kardeşi gele- cek olurlarsa, bu bir

şeref meselesi değil midir? Hatti

Ülkesi'nde (benim alacağım) kadın yok muydu? Bunu ben oşeref meselesi yüzünden yapmadım mı?

Kardeşimin (alacak) bafka karısı yok muydu? Kardeşim

de (bu evliliği) bizimle olan kardeflik ve kız kardeflik

şerefini duşunerel: yapmadı mı? Eğer sırfonun için yaptıysa, bu, Babil kralı için de uygun olmalıdır.

(Keza) o da Hattusa Ülkesi büyük ve güçlü kralının kızıyla evli değil midir? Eğer sen, Babil kralı büyük kral

değildir, dersen, sen Eardeşim Babil'in nasıl yükselmekte olduğunu bilmiyorsun demektir.

Onu yapan benim koruyucu tanrımdır); (beni)

Arinna'nın Guneş Tanrıçası, Fırtına Tanrısı ve Sausga kraliçe yaptıklarında, ifte o beni senin kardeşinle (Hattusili) eşit yaptı.

ve

ben erkek ve kız eolatlar yetiştirdım.

Hititler benim tecrübelerim ve yetiştirme kabiliyetimi(?) överler ve bunu sen kardeşim de biliyorsundur.

Bundan başka, o zamanlar eve (saray) geldiğimde,

sarayda bulduğum kral kızları benim elimde doğurmuşlardı.

[Ben onları yetiştirdim; daha önce doğmuş

olanları da [yetiştirdim] ve onları ordu komutanları

yaptım. Benim koruyucu tanrım [şimdi de kızıma yardımcı olsun?} Kar

-deşime vereceğim kıza [tanrılar} kraliçenin tecrübe ve yetiştirme kabiliyetini(?) babşeısinler.

Ben kraliçe, aynı zamanda şôyle dedim: Erkek kardeşleri

onunla [ilgilenecek}lerdir. Eğer kardeşim bunu arzu etmiyorsa, kardeşi

-min isteğine hoşnut olamayan bir fey yapmak istemem.

(Alt kenar ve birinci yüzün sonu)

Sen hardeşimin föyle yazmıf olmana gelince: Bana kızı verirken, eğer gönlünde istediğin şeyleri de bana bildirmek istiyorsan, bana bunu yazabilirsin. Bu sözler kardeşime yakıfıyor. Ben kraliçe Amurru Ülkesi'ne

geleceğimden, sana yakın olacağım ve oradan sana gönlümde yatan bu konularda yazacağım. Sen kardeşim

(24)

- - - Ilk çağlardan Günümüze çukurova TIOTarihi

bunları reddetmeyeceksinconları onaylayaca~ın. Kız

kardeşimin sorumluluğu na girdiğinde, bu konular kraliçe için de yerine getirilmiJ olacaktır.

Sen kardeşimin Jöyle yazmıJ olmana gelince: Kız kardeşim bana, Mısır'a verilen Babil Ülkesi'nin kızına sonradan elçiler gittiğinde, onlar arka tarafta tarlada

kalmışlar. diye yazmıJtı. Bu konuyu bana Babil kralının elçisi El

-li-bel-nise aniatmıştı. Bu konuyu sadece

(ağızdan) duyduğum için (belki de) kardeJime yazmamalıydım. Şimdi kardeşimin benim için tasvip etmediği şeyi bir daha yapmayacağım. Bir daha kardeşimi gücendirecek şeyleryapmayacağını. Ancak bilmeden kardeşimi gücendirecek bir Jeyler yapabilirim. (Şimdi)

bunları bildiğim için, bir daha kardeJimi gücendirecek

bir Jey yapmam. Şimdi Mısır ve Hatti ülkelerinin birleşeceelerini

de biliyorum. Mısır'ın [şimdiye kadar] bir antiaşması yoktur, ama ben kraliçe (bu konuyu) nasıl

şobretime uygun biçimde sonuçlandıracağımı iyi biliyorum. Beni bu makama oturtan tanrı beni asla ihmal

etmedi; seni de asla ihmal etmedi, keza sen benim damadım olacak ve kı[zı karın olarak alacaksın. "

(Beş satırlık kırıktan sonra metin bitiyor).

Puduhepa'nın Tıp, Büvücülük ve Eczac

ı

lık

Alanında Getirdiği Yenilikler

Belirli bir hastalık durumunda hekimleri iti

-nayla arayıp, bulmak ve seçmek, kullanılacak drogların çeşidini fal soruları aracılıyla belirle

-mek, hatta folkloristik yöntemlere başvurarak halk arasındaki deneyimli şahıslara şifalı otları sormak, Puduhepa'nın uyguladığı yöntemler

-dendir (Ünal 2014).

Sonuç

Uygarlık tarihine paralel gelişim izleyen tedavi sanatı (tıp), bir zorunluluktan doğmuş, tarih öncesi çağlardan beri uygulanmıştır. Ancak, primitifinsan tedavi yaparken, ilaç olarak "neyi biliyorsa" vermiş; alet olarak "neyi buluyorsa"

kullanmıştır (Uzel2000). II. Ramses'in karısı Naptera tarafmdan Puduhepa'ya yazılmış dostluk mektubu

(25)

- - - Ilk~ağıardan Günümüze ~ukurova Tıp Tarihi

Bu nedenle, tüm erken dönemlerde gerçek anlamda ve günümüz kıstaslarına uygun

bir tıp biliminin varlığından söz etmek mümkün değildir (Ünal - Girginer 2007).

\

Nitekim, büyü ve sihire dayanan "primitif tıp" ile "ampirik tıp" uygulamaları da

da-hil olmak üzere, prehistorik çağdan beri tedaviler iki ayrı koldan gelişmiştir (Uzel

2000). Ama durum nasılolursa olsun Kizzuwatna Bölgesi yaklaşık 3500 yıl önceki

Anadolu'nun çok istisnai bölgelerinden birisi olmuş, Mezopotamya kökenli veri

-lerin özellikle Hatti bölgesine aktarılmasında aracılık yapmış ve kültürüyle diğer

ülkeleri de etkilemiştir.

KAYNAKLAR:

II

Archi, A. 2002: "Kizzuwatna amid Anatolian and Syfian Cults", Anatolia Antica.

Studi in Memoria di Fiorella Imparati I, Firenze, 47-53.

21

Beckman G.1983: Hittite Birth Rituals, StBoT 29, Wiesbaden.

31

Beckman G.1996: Hittite Diplomatic Texts, Atlanta.

41 Biggs R.

D.

1987-1990: "Medizin", RM

7,

623-629.

51

Bryce

T.

2002: Life and Society in the Hittite World, Oxford.

61

Edel E. 1994: Die agyptisch-hethitische Korrespondenz aus Boghazköi in

babylonis-cherund hethitischer SpracheI and II (ARK), Opladen.

71 Girginer K.S.

&

Uygur S. H. 2014: Torosve Amanosların GölgesindeKültürlerin

Buluştuğu Nokta; Kilikya, İstanbul.

81

Güterbock H.G. 1978: "Hethitische Literatur", Altorientalische Literaturen, Vol.

ı,

Neues Handbuch der Literaturwissenschaft, (Ed: W. Röllig), Wiesbaden, 211

-253.

91

Haas

V

.

2003: Materi~ Magica etMedica Hethitica, Berlin.

101Haas

V.

& Wilhelm G. 1974: Hurritische und luwische Riten aus Kizzuwatna,

AOAT 3, Neukirchen-Vluyn.

111Lebrun R. 2001: "Kummanni et Tarse, deux Centres Ciliciens Majeurs", Kil

i-kia: Mekanlar ve Yerel Güçler (M.Ö. 2. Binyıl-M.S. 4.yüzyıl), Uluslararası Yuvarlak

Masa Toplantısı Bildirileri, Varia Anatolica

XIII,

(Eds: E.Jean-A.M. Dinçol et.al.),

Paris, 87-94.

121

Miller J. L. 2004: Studies in the Origins,

Deoelopment

and Interpretation of the

Kizzuwatna Rituals, StBoT 46, Wiesbaden.

13/ DatesJ. 2004: Babil, İstanbul.

141 Otten H.1964: "Schrift, Sprache und Literatur der Hethiter", Historia Einze l-schriften 7,

ıı

-22.

151

Schneider C. 1970: Gesitesgeschichteder christlichenAntike, Berlin.

161

Uzel

İ.

2000: Anadolu'da Bulunan Antik Tıp Aletleri, Ankara.

171 ÜnalA.1980: "Hitit Tibbının Anahatları", Belleten XLIV/17S, 475-496.

181

Ünal A. 1996:

Tbe

Hittite Ritual of Hantitassu from the City of Hurma Against

(26)

Ilk ~ağıardan Günümüze ~ukurovaTiD Tarihi

Troublesome Years,Ankara.

191 ÜnalA. 2005:Hititler Devrinde Anadolu III, İstanb{ıl.

20/ÜnalA. 2006: "Hititlerde ve Çağdası Anadolu Kavimlerinde Büyücülük': Elem

-terefiş Anadolu'da Büyü veİnanışlar, Istanbul,

ı

8-35.

21/ ÜnalA. 2014: Eskiçağ Anadolu Toplumlarında Puduhepa ve Zamanı; Kadın Ana

-yanlı Bir Hitit Kraliçesi, Ankara.

221 Ünal A. & Girginer K. S. 2007: Kilikya-Çukurova: İlk Çağlardan Osmanlı/ar

Dönemine Kadar Kilikya'da Tarihi CoğrafYa, Tarih ve Arkeoloji, İstanbuL.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok teraslı yapılar (saray ve zigurat) tonozlu, kubbeli ve kemerli mezarlar ile merkezi bir avlu etrafına sıralanmış evler ortak özelliklerdir.... Sanat yapılarını

• Bu geniş topraklar üzerinde genellikle yaşamış olan Sümer, Asur ve Babil uygarlıklarından, günümüze sınırlı bazı sanat yapıları gelebilmiştir.... • Çok

Anadolu Üniversitesi, 2011 Nisan ayında Havacılık Mükemmeliyet Merkezi içinde Havacılık ve Uzay Tıbbı Uygulama ve Araştırma Merkezi kurmuş bulunmaktadır.. Bu

Hem çivi yazılı kaynaklar hem de betimlenen tasvirlerde boğa lirinin, dini müzik uygulamalarında kullanılan temel çalgılardan biri olduğu bilinmektedir. Bu müzik aleti,

Eldeki bilgilere göre Sapiens insanı, ilk ortaya çıktık- ları bölge olan Afrika’da devam eden uzun ya- şamlarının ardından, yaklaşık 100 bin yıl önce yavaş yavaş

29 Tanrı An/Anum “Gök Tanrı” olarak adlandırılmış ve Sumerpanteonunun en önemli tanrısı olarak kabul edilmiştir. Tanrı An’ın kült merkezi Uruk’tur. Döneminde

 Mısırlılar, Yunanlar ve Romalılar’dan farklı olarak Babilliler, desimal sistemde çokça olduğu gibi, daha büyük değerler ile temsil edilen basamakların sol

Genellikle literatürde karşılaşılan çalışmalar, sadece bir alanda eğitim gören öğretmen adaylarının öğretmenlik deneyimlerine ilişkin görüşlerini ve