Anadolu Grubu Enerji Koordinatörü Tuğban İzzet Aksoy bir açıklamasında “Gerze enerji santrali için 3-4 yabancı şirket ile görüşme halindeyiz” derken yanında ki diğer kişi olan Anadolu Grubunun Sahibi Özilhan da “önce Gerze’de projeyi başlatarak bir değer yaratmak istiyoruz. Gizlilik anlaşması imzaladığımız şirketler var” diyerek Gerze’deki saldırının ardında ki gerçekleri görmemizi sağlamaktadır.
Jandarma ve Polis eşliğinde halka saldıran güvenlik güçlerinin neden bu denli saldırgan olduklarını anlamamız için yukarıda ki alıntıları kavramamız gerekiyor. Başbakan bir konuşmasında TÜSİAD için “ Bitaraf olan bertaraf olur” diyerek tehditler savururken sanki onların çıkarlarının ötesinde bir iş yaptığını düşünenler olmuştu. Bugün jandarma ve polisi TÜSİAD patronlarından Özilhan’ın çıkarları için halka saldırtırken, devlet güçlerinin sermayenin korumaları olduğu gerçeğini de yalın olarak görüyoruz.
Bu Israr neden!
Avrupa Birliğinin (AB) kirli teknolojilerle enerjisini sağlayan bir ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz. Kasım 2011 de İstanbul’da yapılacak olan “Karadeniz Enerji-Ekonomik Forumu”nun hedefi Karadeniz bölgesinin de bu amaç için seçilmiş bir alan olduğu gerçeğidir. Bu forumda kimler yok ki, Dünya Bankasından Avrupa bankalarına,
Kazakistan’dan Azerbaycan’a kadar devlet başkanları, “sevgili” TÜSİAD üyelerinden, Dünyanın ve Avrupa’nın büyük sermaye örgütleri ve sermayedarlarına kadar hepsi bu forumda buluşuyorlar. Daha önce Doğu-Batı Enerji Koridoru” olarak literatüre giren coğrafya, artık “Karadeniz Güvenlik Koridoru” olarak adlandırılmaktadır. OVM adlı Avusturyalı şirket Karadeniz’i mesken tutmuş durumda. Nabucco’nun ortağı olan ve Doğal gaz çevrim santrali inşaatını Samsun’da sürdüren şirketin Karadeniz bölgesine çok önem verdiğini açıklamalarında görüyoruz. Binlerce HES le boğuşan yöre halkı Termik santraller, Nükleer santraller, çimento fabrikaları ve Tehlikeli atık bertaraf ve enerji üretme tesisleri, tersane adı altında gemi söküm tesisleri ile adeta ablukaya alınmış durumda. Daha önceki yazılarımda değindiğim bir gelişmeyi vurgulamamızda yarar var. Kürt halkının haklı mücadelesini açılım vaatleri ile sulandıramayan hükümet sorunu savaş ile çözmek için “Özel güvenlik birimleri” kurmaya başladı. Türkiye’de bu özel güvenlik biriminin kullanılacağı diğer alanda Karadeniz bölgesi olacağı açıklanmıştı. “Karadeniz Güvenlik Koridoru” olarak adlandırılan bölgede tabii ki özel güvenlik birimleri kurmak kendileri açısından mantıklı. Ya bizi neler bekliyor. Yaşam alanlarımızın tamamının sermayenin hizmetine sunan ve bu uğurda kanun hükmünde kararnameler (KHK) çıkaran hükümetin bu yatırımlardan zor vazgeçeceği aşikar. Bizlerde yaşam alanlarımızı savunmaktan
vazgeçmeyeceğimize göre bundan böyle polis ve Jandarma ile karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz. Özel güvenlik biriminin kurulacak olması bu nedenledir. Dün jandarma bölgesine polisin sevk edilmiş olması tesadüf ya da duydukları ihtiyaçtan değil bundan böyle göreceğimiz uygulamaların bir deneyimiydi.
Özilhan bir açıklamasında “Gerze’ye bir zararı olacağını bilir ya da görürsem projeden hiç düşünmeden çekilirim” demişti. Sizce çekilebilir mi? Gizli anlaşmalardan ve projenin başlamasını ağzı sulanarak bekleyen bu aç timsahlardan böyle bir şey beklemek mümkün mü? Ancak halkın direnişi karşısında yapabilecekleri hiçbir şey de yoktur. Onlar vazgeçmeyecek, tabii biz de direnmekten vazgeçmeyeceğiz. Her zaman direnen halklar kazanmıştır. Gerze, Karadeniz
ve tüm Türkiye halklarının sermaye saldırılarına karşı direnmekten başka hiçbir alternatifi yoktur. Saldırılar yalnız yaşam alanlarımıza yönelik değil yaşamımızın her parçasına karşı sürmektedir. İstedikleri dikensiz gül bahçesini onlara, yani sermayeye ve onun iktidarına vermeyeceğiz. Ezilenler olarak topyekün mücadele etmekten başka hiçbir alternatifimiz yoktur.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blokunun çağrısı ile başlayan Demokratik Kongre ve parti girişimi şu an tam da ihtiyacımız olan şeyi bizlere tarif ediyor. Bu nedenle tüm ezilen ve mücadele içinde olan kesimlerin bu Kongre etrafında buluşması ile bu süreci tersine çevirmek mümkün olacaktır.
*Emek Hareketi çevre Komisyonu Evrensel 7.9.2011
