• Sonuç bulunamadı

İHMALE UĞRAYAN HALK DİLİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İHMALE UĞRAYAN HALK DİLİ"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Halk ağzı, halk dili Anadolu’da konuşulan ses ve şekil bilgisi ba- kımından belli bölgelere göre farklılaşan dilin iki terimidir. Halk dili ile halk ağzı arasında ne gibi fark var diye bir soru akla gelebi- lir. Halk dili, daha çok genel bir terim olup belli bölgelere göre az çok farklılaşan bir anlaşma vasıtasının adıdır. Halk ağzı ise bilim- sel çalışmalarda kullandığımız anlamı sınırlı bir terimdir. Daha dar bir alanda, bir ilde, ilçede, bir yerleşim yerinde konuşulan yazı dilinden ses, şekil özellikleri, söz varlığı bakımından farklı- lık gösteren dildir. Ses özellikleri bakımından yazı dilinde uyku, halk ağzında yuhu, söz varlığı açısından yazı dilinde kemik halk dilinde aynı anlamda sümük. Cümle ve anlatım açısından farklılı- ğı göstermek için de Hemmi kızler evlendi men ne kül koyem başıme örneğini verelim.

Halk dilinde saklı kalan kelimeler, ekler, yazı dilinin en önemli kaynağıdır. Buradan yazı dili sözlüğüne Cumhuriyet tarihi bo- yunca kelimeler alınmıştır. Omuz anlamında çiğin bunlardan biridir. Türkçe Sözlük’te omuz da var. Bunun gibi Türkçe Sözlük’te aynı anlamda kelimeler var. Amaç, Türkçe kökenli kelimelerin yazı diline katılmasıdır. Durum ve anlayış bu olmakla birlikte;

halk ağzında yaşayan kelime, deyim, birleşik gibi pek çok türden söze henüz sıra gelmemiştir. “Yüzdeki istenmeyen kılları almak, makyaj yapmak” anlamında yüz almak, Türkçe Sözlük’ün dışında kalmıştır. Bütün tarihî metinlerde ve halk ağzında “zehir” an- lamında geçen ağu kelimesi yazı diline girememiştir. Bu kelime terim olarak da kullanılmadı. Buna karşılık hudut Arapça sayılıp Rumca sınır kelimesi öne çıkarıldı ve dilde sıklıkla kullanıldı. Ve- rilen şu bir iki örnekten anlaşıldığı gibi, halk dilinden yazı diline kelime kazandırmada belirlenmiş bir tutumumuz yok.

İHMALE UĞRAYAN

HALK DİLİ

Hamza Zülfikar

(2)

..Hamza Zülfikar..

Farsça ciğer, Arapça kalp kelimeleri kabul görmüş; tarihî metinlerde de ge- çen öyken yazı diline ulaşmamış; kalp, yürek yerine tercih edilmiş. Şimdi görüyorum ki tıp bilginleri yürek kelimesini bir terim olarak öne çıkar- maya çalışıyorlar. Kardiyoloji yerine yürek bilimi terimini yerleştirmeye çalışıyorlar.

Yeni evlenmiş bir kızcağız kocasıyla birlikte evliliğin bir haftasını tamam- ladıktan sonra baba evine gidecektir. Bu iş halk ağzında ayah aşmah diye adlandırılır. Ayak aşmak, Türkçe Sözlük’te de var. Anlamı ise “halk şairleri arasında yapılan atışmalarda bir kelime veya dize ortaya atıp öteki şairle- ri dile getirmek; bu kelime veya dize ile çalıp söylemelerini sağlamak”tır.

Gelinin baba evine gidişiyle ilgili ayah aşmah fiili bu anlamıyla sözlüğe gir- memiştir. Bu örnek de gösteriyor ki deyimi, halk ağzından alırken onun ağızlarda başka hangi anlamlarda kullanıldığına dikkat etmemişiz. Ağız araştırmalarıyla ilgili basılmış eserler gözden geçirildiğinde bunlara ben- zer pek çok kelime, deyim, birleşik kelime bulunabilir.

Halk ağzında candan söylenmiş saf ve duygulandırıcı ifadeler pek çoktur.

Bu duyguları yazı diline kazandırmak ancak yazarların, sanatçıların işidir.

Harda konah eylirsen orde yorğanın olem bu tür örneklerden biridir. Anla- tımdaki bu inceliği insan yazı dilinde de görmek istiyor.

Birkaç örnek verdikten sonra gelelim ihmale uğrayan halk diline. Türk Dil Kurumunun kurulduğu yıllarda ve daha sonra uzun bir sürede gündemde olan halk dilinin Ana Dilden Derlemeler, Söz Derleme Dergisi, Derleme Söz- lüğü yayınlarıyla varlığı, önemi üzerinde heyecanla durulmuş. Türkçenin kelime kökleri ve ekleriyle yazı, duygu, solungaç, dalgıç, açı gibi türetilenler dışında halk ağzından da yazı diline kelimeler kazandırılmaya çalışılmış.

Türk Dil Kurumunda yoğun derleme çalışmaları başlatılmış. Bu arada Ta- tarcadan da kelime ve ekler alınmış. Bun rağmen 1980’li yıllara doğru halk dili alanında dikkate değer çalışmalar yapılamadığını; halk ağızlarından, tarihî metinlerden yeterince kelime alınmadığını söyleyebiliriz. İhtiyaçlar, daha çok masa başında kelime türetmekle karşılanmaya çalışıldı. Bu arada yoğun hem halk ağzında hem de tarihî metinlerde bulunuyordu. Türkiye Türkçesine bir anlamıyla alındı ve kesif kelimesine karşılık olarak dile yer- leştirildi. Bu tür başka örnekler verilebilir. Ancak bunların sayıları bekle- nenin altındadır.

Esasen Ana Dilden Derlemeler, Söz Derleme Dergisi, Derleme Sözlüğü adıyla yapılan yayınlar yazı diline kelime kazandırmada yetersiz kalmıştır. Ye- tersizliğin neler olduğunu şöylece sıralayabiliriz: Söz varlığının sınırlı ol- masının dışında bu eserlerde çeviri işaretleri kullanılmamıştı, kelimelerin ses özellikleri yansıtılamamıştı, yabancı Türkçe ayrımı yapılamamıştı, ör- nek cümlelerle kelimelerin anlamları belirlenememişti. Derlenen kelime-

(3)

ya koydular. A. Tietze; Anadolu ağızlarında kullanılan Yunanca, Farsça, Arapça kelimeleri yayımladı. R. Dankoff; söz konusu kaynaklarda geçen Ermenice kelimeler üzerinde durdu, Doğu Anadolu’ya gidip köy köy dola- şarak Ermenice kelimeleri tespit etti, Armenian Loanwords in Turkish adlı kitabını yayımladı. Böylece Anadolu halkınca pek itibar edilen kelimelerin Ermeni ce olduğu anlaşıldı. Hasan Eren de bu çalışmalarda yer aldı. Keçi- borlu, Edincik, Söke gibi yer adlarını işledi; Batılı bilginlerin tespitlerindeki tutarsızlıkları eleştirdi; Ana Dilden Derlemeler, Söz Derleme Dergisi, Derleme Sözlüğü’nden Türkçe Sözlük’e birtakım kelimeler aktardı.

Gelişmeler böylece devam ederken 1980’li yıllarda yeni gelişmeler oldu.

Türk Dil Kurumu dernek olmaktan çıkarılıp devletin çatısı altına alındı ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlandı. Bu tarihte halk dili daha çok gündeme gelmeye başladı. Yüksek Kurumu Başkanı Suat İl- han, Türk Dil Kurumunda Türkçe Sözlük’ün zenginleştirilmesi çalışmaları başlatıldığında halk ağzındaki kelimelerin de Türkçe Sözlük’e alınmasında ısrar etti. Bunun üzerine Türk Dil Kurum başkanı Hasan Eren; Ana Dilden Derlemeler, Söz Derleme Dergisi, Derleme Sözlüğü adlı eserlerden bazı keli- meler derleyerek Türkçe Sözlük’e kattı. “Çocuk” anlamında bala bunlardan biridir. “Sinir nöbeti geçiren babalı kelimesi de hlk. (halk) kısaltmasıyla sözlüğe alındı. Bu kelime, belki de Türkçe olmayan veba kelimesinden bo- zulmuştur.

Hasan Eren, Batılıların yaptığı çalışmalardan yararlandı. Ben içinde bu- lunduğum Sözlük kolunda bu gelişmelerin şahidiyim. Görüldüğü gibi halk ağızlarında kalmış Türkçe kelimeleri derleyip yazı diline mal etmek kişisel çabalarla yürütülmüş. Bu iş derlenmiş bir metin üzerinden yapılmadığın- dan, kökenleri yeterince araştırılmadığından anlam hanesi doldurulama- mıştır.

1990’lı yıllarda Anadolu ağızlarıyla ilgili çalışmalar hız kazandı. Metin ya- yınları yapıldı, metinlerde geçen kelimeler, ekler ses ve biçim açısından incelendi. Üniversite çevrelerinde il ve ilçe ağızlarıyla ilgili çalışmalar başlatıldı. Bunların bir kısmı Türk Dil Kurumunca yayımlandı. Ağız ça- lışmasında nasıl bir yöntem uygulanacağı, çeviri işaretlerinin ne olduğu sorunları ortada kaldı. Her araştırmacı kendine göre çeviri işaretleri kul- landı, bu işaretlerde bir birlik kurulamadı. Kapalı e sesini, kimisi aksanlı kimisi üzeri noktalı kimisi altı noktalı olarak işaretledi. Yayınlar, uygu- lanan yöntem ve plan bakımından biri diğerinden farklı şekillerde çıktı.

Kimisi üzerinde çalıştığı ağzın yalnızca metinlerini yayımladı. Sorunlar dile gelince Türk Dil Kurumunda çeviri işaretlerinde birlik sağlamak üze-

(4)

..Hamza Zülfikar..

re Kurum başkanı Ahmet B. Ercilasun; çeviri yazı işaretlerini, halk ağzıyla yapılacak çalışmalarda yöntem konularını konuşup tartışmak ve çözüm aramak amacıyla toplantılar düzenledi. Toplantıların bildirileri Türk Dil Kurumunca yayımlandı ve bu arada bazı esaslar da tespit edildi, yayın- larda bu esaslara kısmen uyuldu ama gene de çeviri yazı işaretlerini ele alan kılavuz niteliğinde bir yayın ortaya konamadı. Halk ağızları üzerinde yapılacak çalışmalarda uyulacak yöntemin esasları belirlenemedi. 1990’lı yıllar içinde halk ağızlarıyla ilgili belli bir mesafe alınmasına rağmen, yazı diline yapılacak katkıda herhangi bir gelişme olmadı.

Bu iş aslında o kadar da kolay değildi çünkü Anadolu ağızlarından derle- nip yayımlanan kelimelerin hangilerinin Türkçe olduğu meselesi vardı.

Arapça ve Farsça kelimelerin büyük bir bölümü şekilde bozulmuş, tanın- mayacak hâle gelmişti. Ermenice ve Rumca kelimelerde de durum aynıydı.

Bugün Türk Dil Kurumunca yayımlanan Anadolu ağızlarıyla ilgili çalış- malar belli bir sayıya ulaşmıştır. Zeynep Korkmaz’ın Güneybatı Anadolu ağızları üzerine yaptığı çalışma bu alanın ilk ve ayrıntılı hazırlanmış ese- ridir. Daha sonraki yıllarda alan genişlemiş, Anadolu’yu aşarak Kuzey Irak Türkmen ağızlarına, kuzeyde Nahçivan’daki ağızlara kadar ulaşılmıştır.

Şanlıurfa, Diyarbakır, Kars, Erzurum, Uşak, Elazığ, Rize ağızları üzerinde çalışmalar yapılmış ve Türk Dil Kurumunca bunlar yayımlanmıştır. Üni- versitelerde yüksek lisans ve doktora tezi olarak ağız araştırmalarıyla il- gili yayımlanmamış pek çok çalışma var. Dememiz şu ki bir hayli yayın yapılmasına ve bu yayınlarda ilgi çekici Türkçe kökenli söz varlığı ortaya konmuş olmasına rağmen buralardan yazı diline birtakım kelime, deyim, birleşik fiil, atasözü kazandırılamamış, tanıtılamamış; bunlar Türkçe Söz- lük’e aktarılamamış; yazarlarımızın bunları kullanıp yazı diline mal etme- leri konusunda bir girişimde bulunulamamıştır.

Masa başında ikircik, ikircil, ikircim, ikircikli, ikirciklik, ikiciklilik, ikirciklen- mek kelimeleri türetildi. Meğer halk ağzında yapıca kurallı ikicilik ve ikici- likte kalmak varmış. 2008 yılında Ahmet Buran ve Nadir İlhan’ın Türk Dil Kurumunda yayımlanan Elazığ Yöresi Söz Varlığı adlı sözlükte bu kelime bulunuyor. Yapı bakımından daha kurallı birtakım Türkçe kelime ve terim halk ağzında varken yapısı kurallı olmayan kelimeler türetildi, halk ağzı- nın kelimeleri ihmal edildi.

Halk ağzının asıl zenginliği kelimelerde yüklü olan anlamlardır. Ağız araş- tırmalarıyla ilgili yayımlanmış eserler bu bakımdan gözden geçirildiğinde anlamların ayrıntılı olarak tespit edilmediği görülecektir. Yazı dilinden bir karşılık verilerek geçilmiştir.

(5)

çemeyiz. Yürek kelimesinde “gönül rızalığı, cesaret, hoşlanma, sevip sev- meme” gibi anlamlar gizlidir. Derlemelerin birinde bir atasözü geçiyor:

Yohuşun dibinde arpe kar etmez. Dede oğluna böyle söylüyor. Gerçek anlamı

“yük hayvanını önceden besleyeceksin, yokuşa gelince iyi tırmansın diye ona arpa yedirmek para etmez”dir. Yan ve mecaz anlamı ise çevrendeki insanları gözetmemişsen, onların ihtiyaçlarını giderememişsen, onlara sahip çıkmamışsan o kimseler sana yâr olmaz, beklediğin hizmeti alamaz- sın. Demek oluyor ki halk ağzında kalmış atasözlerinin bir şekilde dile ka- zandırılması, anlamlandırılması, tanıtılması, kullanıma alınması görevi- miz olmalıdır. Halk ağzını, kendi hâline terk edilmişlikten kurtarmalıyız.

Şehre gelince veya okumuş kimselerin arasına girince kınanırız diye kendi söz varlığını gizleyenleri bu düşüncelerinden kurtarmalı, onları dinleme- liyiz. Bu arada bir iki örnek de kendi bölgemden vereyim.

Bitlis halk ağzında kendini beğenmiş, çevresindekilerle samimi olmak is- temeyen, herkesin beğendiği şeye dudak büken kimsenin sıfatı kaburğesi kalin’dir. Kaburgası kalın, toplumca kabul görmeyen kimsenin sıfatı olarak yazı diline mal edilebilir. Tarihî metinlerde geçen yavutmak fiili bugün Bit- lis’te canlı olarak kullanılıyor. Bu hırsızı, ehlaksızı evınze yavutmeyın. Halk bunu Asya’dan Anadolu’ya getirmiş; bize de buna benzer fiilleri yazı diline kazandırmak ve ölü durumdan kurtarıp kullanıma sokmak düşer. İvmek filinde bu durum gerçekleşmiş; halk dilinden alınan bu fiilin ivedilik, ive- dilikle gibi türevleri yapılmıştır. Yazarlarımız, sanatkârlarımız eserlerinde bu tür kelimeleri kullanmaya başlasa, yayın organları bunları konu edip duyursa Türkçe daha da zenginleşir, özüne daha da yaklaşır.

Bu iyi niyetimize ve temennimize rağmen kelime, deyim, atasözü, mâni gibi halk ağzında kalmış söz varlıklarını yazı diline mal etmek şimdilik uzak bir ihtimal olarak görülüyor. Önce başta bilim adamını, sanatkârı buna inandırmak gerekiyor. İt dirseği halk ağzından alınmıştır ama bilim adamı bunu kullanmaz.

Olumsuzluklara rağmen ağız araştırmaları üniversitelerde veya kişisel olarak yapılmaya devam edecektir. Türk Dil Kurumu bu araştırmaları destekleyecek ve yayın hâline getirmeye eskiden olduğu gibi devam ede- cektir. Beklentimiz ise belirlenmiş plan ve yöntem çerçevesinde ağız araş- tırmalarının hazırlanması ve yazı diline bu eserlerle nelerin katılacağının düşünülmesidir. Halk ağzının söz varlığından eklerinden yararlanmanın yollarını aramalıyız. Herkesin uyacağı çeviri yazı işaretleri bir başka me- selemizdir.

Referanslar

Benzer Belgeler

C o n c lu s io n : The present results suggest that pneumonectomy in rats delays gastric emptying rate and denervation of the capsaicin-dependent vagal afferent

Kadifekale halkı, semtlerinin heyelan gerekçesiyle yıkılmak istenmesini protesto ederek, İzmir Büyükşehir Belediye Ba şkanı Aziz Kocaoğlu'nu “yıkım” kararından

Emek Partisi Mamak İlçe Örgütü ve Mamak Halkevi’nin çağrısıyla bir araya gelen Tuzluçayır Mahallesi halkı yaptıkları toplantıda baz istasyonlarına karşı

Halk Sağlığı Döngüsü Sosyal market Sağlık eğitimi Toplum organizasyonları Vaka yönetimi Sağlık ve hastalık müdahaleleri Toplumsal politika oluşturma ve

ABD’deki Buffalo Üniversitesi Tıp Bölümü’nden, makalenin başyazarı Elie Akl insanların risk azalmalarını gerçekte olduğundan daha fazla algıladığını, mü-

Arkada büyük kızı Dirayet ve küçük kızı Mürvet Hanım (...) Tamburi Cemil Bey’in yakm dostu, udi, bestekâr Refik Talat Bey'in o dönemde ailesine ait olan Bebek'te,

Tüm dünyada önemli bir halk sağlığı problemi olan ve kafa travması sonucu gelişen travmatik beyin hasarının yaklaşık % 20-25 oranında hi- pofiz bezi hormon

“ Ahmet Hamdi Tanpınar 'Saatleri Ayarlama Enstitüsünde Hayri İrdal'ın kişiliğinde gerçekler karşısında eli kolu bağlı izleyici kalan edilgin aydın tipini