• Sonuç bulunamadı

ÜREME SALII EPDEMYOLOJS: TÜRKYE’DE DOURGANLIK VE ALE PLANLAMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÜREME SALII EPDEMYOLOJS: TÜRKYE’DE DOURGANLIK VE ALE PLANLAMASI"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazıma adresi: Prof. Dr. H. Seval AKGÜN, Bakent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Salıı Anabilim Dalı 12 Sokak 7/8 06490 Bahçelievler/ ANKARA Tel: (0312) 212 04 34 / 206 / Faks:(0312) 215 95 62

e-mail:sevala@baskent-ank.edu.tr Geli tarihi: 5.1.2006, Kabul tarihi: 6.1.2006

ÜREME SALII EPDEMYOLOJS:

TÜRKYE’DE DOURGANLIK VE ALE PLANLAMASI

Seval AKGÜN*, Cokun BAKAR*

* Profesör Doktor, Bakent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Salıı Anabilim Dalı

GR

Kadın salıı ve kadınların yaamları boyunca karılatıkları tıbbi problemler her dönemde olduu gibi günümüzde de devam etmektedir. M.Ö.1000 yıllarında kadın ömrü 28 yıl iken günümüzde doutan yaam beklentisinin gelimi ülkelerde 80-85 yıla, ülkemizde ise 68-70 yıla ulaması tıbbi problemlerin çeitliliinin ve sıklıının ayrı bir göstergesidir. Ayrıca günümüzde iyi bilinen bilimsel bir gerçek; kadının toplumsal statüsü ile salıı arasında dorusal kesin bir ilikinin olmamasıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde hâlâ toplumda kadın, geri plana atılan, statüsü düük, öncelii olmayan bir konumdadır.

Bugün dünya nüfusu altı milyara ulamı durumdadır.

1960’larda % 2 düzeyinde olan nüfus artı hızı günümüzde % 1.5’lere inmi olsa da, 1960’larda her yıl eklenen nüfus 53 milyon civarında iken bugün bu sayı 81 milyona ulamı durumdadır. Dolayısıyla dünya nüfusunun hızla artmaya devam ettiini söyleyebiliriz.

Bu artı, küresel olarak mortalite hızlarındaki azalmaya ramen, halen çok ciddi üreme salıı problemleri ile gündemimize girmektedir(1,2).

Üreme salıı, kadın salıı, cinsel salık, anne ve çocuk salıı gibi kavramlar, her ne kadar son 50 yıl içerisinde daha fazla gündeme gelse de, aslında insanolunun var olduundan günümüze kadar önemini korumutur. Konunun önemi 1950’li yıllara kadar tüm dünyada anne ve çocuk ölümlerinin yüksek seyretmesinden kaynaklanmıtır. Son elli yılda ise gerek dünyanın bazı bölgelerindeki sosyo ekonomik iyilemeye balı, gerekse salık alanındaki gelimelere balı olarak ölüm hızları giderek azalan bir eilim göstermitir. Ancak hâlâ dünyanın birçok bölgesinde kadınlar gebelik ya da buna balı baka nedenlerden kaybedilmektedir(1,2).

Ölüm hızlarının azalması son yıllarda insanolunun elde ettii en büyük kazanımlardan birisidir. Ancak, bu durum üreme salıı ile ilgili problemlerin çözüldüü anlamına gelmemelidir. Çünkü bu olumlu gelimelerden tüm insanlar eit ekilde yararlanamamıtır, halen de yararlanamamaktadır. Bölgelerarası ve kır-kent farklılıının yanı sıra, özellikle gelimekte olan ülkelerde yoksullar, salık riski en yüksek grubu oluturmaktadır. Günümüzde dünya çapında, yoksulluun giderek yaygınlaması ve süreklilik kazanması, sosyal ve ekonomik eitsizlikler, aırı nüfus artıı, çevresel kirlenme gibi temel sorunlar yaanmaktadır. Bu s orunlar bütün ülkeleri ilgilendirmekte ve nüfus sorununa yönelik uluslararası ibirliinin artırılması konusunda ortak bir görü giderek yaygınlık kazanmaktadır(1,2).

Günümüzde ise üreme salıı denildiinde artık sadece anne ölümü, aile planlaması, doum öncesi bakım gibi temel kavramlar deil; bunun yanında insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaama sahip olması, üreme yeteneklerinin olması ve bu yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüüne sahip olmaları gibi konular ön plana çıkmaktadır. Bu sürece katkı salayan etmenlerden biri de kadının statüsündeki iyilemelerdir.

Geride bıraktıımız yüz yıl içerisinde kadınlar, dünyanın birçok bölgesinde yasal, siyasal, ekonomik ve kültürel hak ve özgürlüklerini elde etmilerdir. Bu özgürlük kadının kendi üreme salıını ve dolayısıyla kendi salıını yönlendirmesine yadsınamayacak katkılar salamıtır(1-4).

Bu yazıda, “Üreme Salıı Epidemiyolojisi” balıı altında Türkiye’de üreme salıı hizmetlerinde ulaılan son durum konunun genel balıkları ile bir bütün olarak ele alınacaktır. Eldeki verilerin izin verdii ölçüde Türkiye’de üreme salıı sorunları tartıılacaktır. Bu yazı dizisinin ilkinde Dourganlık ve Aile Planlaması

(2)

hizmetleri seçilmi bazı göstergeler dorultusunda tartıılacak, olası nedenler ve çözüm önerileri gözden geçirilecektir. Öncelikle üreme salıının tanımı, kapsamı ve tüm göstergeleri direkt ya da in direkt etkileyen üreme salıı kapsamı içerisinde ana balık olarak kabul edilen kadının statüsü deerlendirilmelidir.

ÜREME SALII

Farklı kaynaklarda yer alan ürüme salıı tanımına bakıldıında; aslında tanımların Dünya Salık Ö rg ü t ü n ü n s a l ı k t a n ı mı p e r s p ek t i f i n d en deerlendirildii görülmektedir. Dünya Salık Örgütü’nün üreme salıı tanımı , “Üreme sistemi, ilevleri ve süreci ile ilgili sadece hastalık ve sakatlıın olmaması deil, tüm bunlara ilikin fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinin olmasıdır”.

Üreme Salıı aynı zamanda, insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaamlarının olması, üreme yeteneine sahip olmaları, üreme yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüüne sahip olmaları demektir(3-5).

nsan hakları açısından ele alındıında; kadın ve erkek üreme konusunda bilgilendirilmi ekilde, yetki sahibi olabilmelidir. Bu balamda tüm bireyler ve çiftler, çocuklarının sayı, aralık ve zamanlaması konusunda, hiçbir ayırımcılık, iddet ve baskı olmaksızın, özgürce ve sorumlulukla karar verme, bunun için gerekli bilgi ve olanaklara sahip olma, bunun için en yüksek standartta cinsel salık ve üreme salıına eriebilmelidir(4).

Dünya Salık Örgütü’nün (DSÖ) “üreme salıı”

tanımından da anlaılabilecei gibi, üreme salıı herkesi ilgilendirmektedir. Kadın ve erkek herkes, yaamları boyunca, normal büyüme ve gelime sürecinden kaynaklanan üreme ve cinsel salık ihtiyaçlarına sahiptir. Bu yaklaımda, doumdan ölüme kadar kadın ve erkein yaamının bir bütün olarak ele alınması gerektii; yaama salıklı balamanın ilk adım olduu, bireyin salık geliiminin birçok faktörün kümülatif etkisiyle olutuu, bireylerin salıklarıyla ilgili u andaki durumlarının bir önceki dönemin bir sonucu, bir sonraki dönemin ise bir nedeni olduu bir kez daha önemle vurgulanmaktadır. DSÖ bu bütüncül yaklaımla, ailelerin, çocukların, adölesanların ve kadınların salıını gelitirici destekleyici programları gündeme getirmektedir(1,5).

Özetlemek gerekirse insanların, dourganlıklarını düzenleyebilme, güvenli bir gebelik dönemi geçirme ve doum yapma, çocuun sa kalması ve salıklı olarak büyümesi için en iyi ekilde salık hizmetlerine ihtiyaç bulunmaktadır.

1994’te Kahire’de yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (International Conference on Population and Development-ICPD), kalkınmanın temel ve vazgeçilmez bir insan hakkı olduu vurgulamıtır. Toplantıda nüfus politikalarının temelinde, bireylerin yaam kalitesini yükseltme hedefinin yer alması ve nüfus, kaynaklar, çevre ve kalkınma arasındaki karılıklı ilikilerinin bilincinde olunması gerektii ilkeleri kabul edilmitir. Kahire Konferansında üzerinde durulan konulardan bir dieri de “üreme hakları” olmutur. Bu konferansta; bireylerin ve çiftlerin, adolesan dönemden balanarak, postmenopozal ve yalılık dönemi de dâhil üreme salıı hizmetlerinden yararlanma haklarının insan haklar ı kap samında ele alınmas ı g er ektii vurgulanmıtır(6).

Birlemi Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi 4- 15 Eylül 1995 tarihlerinde Pekin’de IV. Dünya Kadın Konferansını gerçekletirmitir. Bu konferans, dünyanın her yerinde yaayan kadınlar için eitlik, gelime ve barı hedeflerine ulama ve böylece bütün insanlıın yararlanacaı bir dünya kurma kararlılıındaydı.

Pekin’de üzerinde durulan dier konular ise kalkınma ve nüfus ilikisi, kadınların güçlendirilmesi, cinsiyetler arasındaki eitsizliklerin yok edilmesi, iddetin önlenmesi, üreme salıı, aile planlaması, kız çocukları, gençler ve yalıların salıı olmutur. Kadının lerlemesi

çin Nairobi leriye Dönük Stratejiler ve 1995 yılında gerçekletirilen Birlemi Milletler (BM) Dördüncü Dünya Kadın Konferansı sonucunda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Platformunun tam olarak uygulanması amacıyla 5-9 Haziran 2000 tarihleri arasında New York’ta, 5 yılda edinilen kazanımlar, karılaılan engeller, son be yılda dünyada meydana gelen deimelerin kadın gündemine yansımaları ve gelecee yönelik eylem ve giriimlerin ele alındıı

“Kadın 2000: 21 Yüzyıl için Toplumsal Cinsiyet Eitlii, Kalkınma ve Barı (Pekin+5)” balıklı Birlemi

Milletler Genel Kurulu Özel Oturumu gerçekletiril- mitir(4,7).

Kahire Konferansına geni bir heyetle katılan Türkiye, her iki belgeyi de hiç çekince koymadan kabul etmitir.

Konferansta, ülkemiz 2000 yılına kadar, Kadınlara

(3)

Karı Her Türlü Ayrımcılıın Önlenmesi Sözlemesine (CEDAW) konulan çekincelerin kaldırılmasını, anne ve çocuk ölümlerinin %50 azaltılması, zorunlu eitimin 8 yıla çıkarılması, kadın okur-yazarlıının %100’e çıkarılması yönünde taahhütte bulunmutur.

Taahhütlerden bir kısmı yerine getirilmi dier konulardaki çalımalar devam etmektedir. CEDAW’a (Birlemi Milletler Kadına Her Türlü Ayrımcılıın Kaldırılması Sözlemesi-1979) konulan çekinceler kaldırılmıtır. Zorunlu eitim 8 yıla çıkarılmıtır. Okur- yazarlıın %100’e çıkarılması amacıyla çeitli çalımalar yürütülmektedir. Halen ülkemizde kadınların %19.4’ü okuma-yazma bilmemektedir. Bebek ölüm hızı ‰ 29, çocuk ölüm hızı ‰ 37’ye düürülmütür (7-9). Bu güzel gelimeler dorultusunda üreme salıının amaçlarını, sorunları ve kapsamında olan hizmetleri ve Türkiye’de ki üreme salıı ile ilgili mevcut durumun gözden geçirilmesinde yarar vardır.

Üreme salıının amaçları kısaca u ekilde özetlenebilir:

• Üreme salıı ve aile planlaması ile ilgili ihtiyaçları karılamada yardımcı olmak,

• stenmeyen gebelikleri önlemek, yüksek riskli gebelik, hastalık ve ölümleri azaltmak,

• Erkeklerin katılımını artırmak,

• Emzirmeyi tevik etmek,

• Kızları ve kadınları dikkate alarak, cinsel yolla bulaan hastalıkları, komplikasyonlarını önlemek, tedavi

yöntemlerini bulmak,

• Cinsiyetler arası eitlie dayanan cinselliin yeterince gelimesini salamak,

• Kadın ve erkeklerin cinsel salık, üreme hak ve sorumluluklarını kullanmak için gerek duydukları bilgi, eitim ve hizmetlere ulamalarını salamak,

• Gençlere bilinçli ve salıklı üreme ve cinsel davranıı özendirmek, hizmet ve danımanlık salamak,

• Erken yataki gebelikleri azaltmak.

Yukarıda deinildii üzere üreme salıı sorunlarını da geni bir perspektiften deerlendirmek gerekmektedir.

Bu balamda üreme salıı sorunlarını toplumsal cinsiyet, bebeklik ve çocukluk dönemi sorunları, adölesan dönemi, erikin, menapoz ve yalılık sorunları olarak altı ana balık altında toplamak olasıdır. Toplumsal cinsiyet tanımını vurguladıımızda; toplumsal cinsiyet bir bireyin ya da toplumun kadını ya da erkei nasıl tanımladııdır.

Toplumsal cinsiyet rolleri kadın ve erkek için sosyal ve

kültürel olarak tanımlanmı tutumlar, davranılar, beklentiler ve sorumluluklardır. Toplumsal cinsiyet kimlii ise hepimizin kadın ve erkek olmakla sahip olduumuz kiisel ve özel kimliimizdir; toplumsal cinsiyet kimlii her bir kiinin kendisini kadın ya da erkek ya da ikisinin bileimi olarak tanımlaması demektir.

Toplumsal cinsiyetin bireylere yükledii roller aynı zamanda toplumda bireyin statüsünü de belirler. Bu balamda statü de bireyin toplumdaki sosyal rolü ile birlikte, salık davranıını da etkiler. Kadının bireysel ve toplumsal ilevlerini, özel yaamını, iini ve dier sorumluluklarını yerine getirebilmesi için salıklı olması, salıını koruyabilmek için yeterli olanaklara sahip olması gerekmektedir. Yeryüzünde gelimi ya da gelimemi hemen her ülkede kadın salıı son derece ihmal edilmi, doum ve üreme organları hastalıkları ile sınırlandırılmıtır. Kadın salıı tümü ile kadının sosyal statüsünden, kadına verilen deerden, toplumun onu algılayı biçiminden etkilenir. Kadının statüsü ile dourganlıı arasında zıt bir iliki olduu gibi, dourganlıı ile salıı arasında da aynı zıt iliki söz konusudur.

Türkiye’de 2000 yılı nüfus sayımı kesin sonuçlarına göre 33.457.192 kadın yaamaktadır. Bu kadınların % 64.5’i ehirlerde, % 35.5’i de kırsal alandan yaamaktadır.

Kadınların % 54.4’ü (18.201.844) 15-49 ya arasında bulunmaktadır(9).

2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre 12 ya üzeri kadınların % 61.3’ü (15.746.268) halen evlidir. Okuryazar olup olmama durumuna göre bakıldıında ise, 2000 yılında kadınların % 19.4’nün, erkeklerin % 6.1’nin okuryazar olmadıı görülmektedir. Tablo I’de görüldüü üzere 1975 yılından günümüze okuryazarlık durumunu sürekli olarak artmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre Türkiye’de 1.511.550 kadın okuma yazma bilmemektedir(9).

Yüksekörenim görme durumu incelendiinde; 1975 yılında erkelerin % 3’ü, kadınların % 0.7’si, 2000 yılında ise erkeklerin % 10.2’si, kadınların % 5.4’ü yüksekörenim görmülerdir(9). DE 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre kadınların igücüne katılma oranı erkeklerin igücüne katılma oranından daha azdır.

Ancak bu fark son on yılda azalma eilimi göstermektedir. 2000 yılında erkeklerin igücüne katılma oranı % 79.8’iken, kadınların igücüne katılma oranı % 39.6 olarak hesaplanmıtır. TNSA-03’de de aratırmadan önceki 12 ay içerisindeki çalıma durumu % 27 olarak saptanmıtır. TNSA-03 verilerine göre incelenen

(4)

kadınların % 25.9’nunun hanedeki kazancın karılanmasına neredeyse hiç katkıları olmazken; % 9.9’u kazancın nasıl harcanacaı hakkında hiç katkıda bulunmamaktadır(8,9). Kadının sosyal, kültürel ve ekonomik statüsü kendi üreme salıı üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler yapabilmektedir. Türkiye’de de bunun verileri daha önce yapılmı çalımalarda gözlenmitir. Dourganlık hızları ve mortalite hızlarının Türkiye’nin dousuna ve kırsal alana doru kaydıkça, kadının statüsü ile paralel olarak olumsuzlatıı gözlenmektedir. Kadının statüsünün anlaılması üreme ve salık davranıının içinde bulunduu genel koullar ile birlikte yorumlanmasında katkılar salamaktadır.

2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre Türkiye’de kadınların, % 64’ü kentsel alanda yaamaktadır, % 54’ü 15–49 ya arasında bulunmaktadır, % 61.3’ü evlidir, bete biri okuryazar deildir. Tüm kadınların ancak % 5.4’ü yüksek örenim görmütür. Kadınların

% 40’ı çalıma hayatına aktif olarak katılmaktadır ve

% 10’u aile içerisinde ekonomik olarak söz hakkına sahip deildir. Kadınların doumda beklenen yaam beklentileri 72 yıldır. lk evlenme yaı 20.5’dir, ilk doum yapma ortancası 21.8’dir(7,9,10).

DOURGANLIK

Türkiye’nin Nüfus Yapısındaki Deiim

Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk modern nüfus sayımı 1927’de yapılmı, nüfus 13 678 270 bulunmutur. Bu sayımda ehir nüfusu % 24.2 ve köy nüfusu % 75.8’dir.

Türkiye’nin nüfusu 1923-1955’de demografik deiimin birinci aamasını tamamlamı, bu aamada ölüm hızlarının düzenli olarak dümesiyle beraber dourganlık 5.5 çocuktan 7 çocua yükselmitir ve nüfus yaklaık ikiye katlanarak 24 milyona ulamıtır(2,8,11,12).

kinci aama, 1955-1985 arasında olup, nüfus artı

hızının en yüksek deerine (yılda % 2.8) ulaması ile

balamıtır. Bu arada azalmaya balayan dourganlık, daha önce azalmaya balayan ölümlerdeki hızı yakalayamadıı için 1985’de 51 milyona çıkarak yine yaklaık ikiye katlanmıtır. Bu aamanın ikinci önemli gelimesi, hızlı kentlemedir. Kentleme oranı 1985’de

% 51’e yükselmitir. Kentleme, dourganlıı etkileyen önemli bir faktördür(2,8,11,12).

Üçüncü deiim dönemi, 1985-1990 arasındadır; doal nüfus artı hızı 1990’da % 1.8, ve 1994’de % 1.6 olmutur. Bu dönemin tamamlanmı kabul edilmesi için iki koul gerekir. Bunlardan birisi dourganlıın aaı yukarı anne baba neslinin yerini aldıı bir düzeye dümesi (ikame düzeyi), ikincisi de nüfus artıının durmasıdır. Bunların ikisi aynı zamanda ortaya çıkmayabilir. Dourganlıın ikame düzeyine ulamasından çok sonra bile nüfus büyümeye devam eder. Bunun nedeni daha önceki yüksek dourganlıa balı olarak, genç erikinlerin sayıca bir önceki neslin hayatta kalanlarından çok daha fazla olmaları ve yaadıkları süre boyunca ileri ya gruplarına eklenerek toplam nüfusu arttırmalarıdır(2,8,9,11,12).

Bu deiimi ekil 1’deki nüfus piramitlerinde görmek mümkündür.

ekil 1: Türkiye’nin nüfüs piramitleri (1935-2050)

Kaynak:http://www.un.org.tr/unfpa_tur/populationdynamics 1 turkey.asp Tablo I: Nüfus sayımı sonuçlarına göre (2000 Yılı) yıllara göre okuryazarlık ve cinsiyete göre nüfus daılımı, Türkiye.

Kaynak: Devlet statistik Enstitüsü, Türkiye statistik Yıllıı, 2004.

OKURYAZARLIK 1975 1980 1985 1990 2000 2003

ERKEK

Okuma Yazma Bilmeyen % 23.79 20.02 13.48 11.19 6.14 4.3

Okuma Yazma Bilen % 76.21 79.98 86.52 88.81 93.86 95.7

KADIN

Okuma Yazma Bilmeyen % 49.49 45.33 31.84 28.02 19.36 18.9

Okuma Yazma Bilen % 50.51 54.67 68.16 71.98 80.64 81.1

(5)

Yıllık nüfus artı hızı; 1935 yılından günümüze kadar gelen verilere göre yıllık nüfus artı hızı ‰ 20’ler seviyesinde seyretmektedir (Grafik 1). 1935’li yıllardan itibaren Türkiye nüfus piramitleri incelendiinde;

giderek yalı nüfusun arttıı, genç nüfustaki aınmanın azaldıı, gelecek on yıllarda ise yalı nüfustaki artılarla piramidin fıçı ekline dönüecei gözlenmektedir.

Grafik 1: Yıllara Göre Nüfus Artı Hızı, Türkiye

Türkiye’de dourganlık hızlarında yıllarla birlikte azalmalar görülmektedir. TNSA–03 verilerine göre TDH 2.23 olarak saptanmıtır. TDH’nın bölgelere göre ve eitim durumuna göre daılımı incelendiinde dou bölgelerinde (3.65), eitimi olmayan kadınlarda (3.65) daha yüksek gözlendii saptanmaktadır. Paralel olarak ortalama canlı doum sayısı incelendiinde; dou bölgelerinde ortalama 6.07, batı bölgelerinde 2.90;

eitimi olmayan kadınlarda 4.98, lise ve üzeri eitimi olan kadınlarda 1.98 olarak saptanmaktadır(8,11,12).

Grafik 2: Yıllara Göre Toplam Dourganlık Hızı, Türkiye

Aratırmalar bir önceki doumdan hemen sonra (24 ay içerisinde) doan çocukların daha uzun süre doan çocuklara göre daha yüksek hastalık ve ölüm riski taıdıını göstermektedir. Ayrıca sık aralıklı doumlar önceki çocukların da salıını olumsuz etkiledii bilinmektedir.

Grafik 3: Yıllara Göre 24 Ay ve daha Az Aralıklarla Doum Yapma Yüzdesi, Türkiye

Türkiye’de dourganlık durumu açısından kentsel, kırsal alan ve bölgeler arasında ciddi farklılıklar söz konusudur. Bu farklılıklar yıllar içersindeki deiimle birlikte Tablo 3’de sunulmaktadır.

Türkiye’de dourganlık hızları bölgelere göre ciddi farklılıklar içermektedir. Ülke genelinde 2.2 olan TDH, kırsal alanda kentsel alana göre, dou bölgelerinde batı bölgelerine göre daha yüksek saptanmaktadır.

Ayrıca TNSA 2003’de istenen dourganlık hızı ile toplam dourganlık hızı karılatırılmı ve ilginç sonuçlar elde edilmitir. stenen dourganlık hızı ile, toplam dourganlık hızı arasındaki farkın ülkenin dousu ile batısı arasında oldukça fazla olduu görülmektedir. Ayrıca eitimi olmayanlarla (Eitimi yok/lk. bitirmemi istenen TDH 2.1, TDH 3.7), lise üzeri eitimi olanlar (stenen TDH 1.0, TDH 1.4) arasında fark olduu gözlenmektedir(8,11,12).

Kaba Doum Kaba Ölüm Bebek Ölüm Toplam Yaam

Hızı (‰) Hızı (‰) Hızı (‰) Dourganlık Hızı Beklentisi

1965–1969 30.0 13.5 158.00 5.31 54.9

1970–1974 34.5 11.6 140.40 4.46 57.9

1975–1979 32.2 10.0 110.79 4.33 61.2

1980–1984 30.8 9.0 82.96 4.05 63.0

1985–1989 29.9 7.8 65.22 3.76 65.6

1990–1994 23.5 6.7 50.56 2.80 67.3

1995–1999 21.4 6.5 39.02 2.45 68.6

2000–2004 6.4* 29.0** 2.23** 67.7*

Tablo II: Temel salık göstergeleri, 1965-2004, Türkiye

Kaynak Devlet statistik Enstitüsü, Devlet Planlama Tekilatı 2002

* Ulusal Hastalık Yükü-Maliyet Etkililik Çalıması, Hastalık Yükü Aratırması

** Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (2004) “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003 (TNSA-2003), Ankara, 2004

1978 1988 1993 1998 2003

5 4 3 2 1 0

4,3

3,0

2,7 2,6

2,2

1935 1955 1965 1985

30 25 20 15 10 5 0

21,1

Nüfus Artıı Hızı %0

1945 1975 1990 2000

24,8

24,8 24,8 24,8

21,7 18,3

30

29

28

27

26

25

24

29,6

26,2 26,8

1993 1998 2003

(6)

Tablo IV: Türkiye’de Dourganlıktaki Deiimin Yerleim Yeri ve Bölgelere Göre Daılımı

lk Doumda Anne Yaı

Türkiye’nin halen mevcut sosyo-kültürel yapısı, slam kültürünün etkisi ile doumların nerdeyse hepsi evlilik yapısı içerisinde meydana gelmektedir. Dolayısıyla, özellikle kadınlar için üreme salıı açısından risk evlilikle birlikte balanmaktadır. Bu yüzden ilk evlilik yaı riskli grupları belirlemek için oldukça önemli bir veri olmaktadır. 2003 TNSA verilerine göre kadınlarda ilk evlilik ya ortancası 25-49 ya arası kadınlarda 20 ya olarak görülmektedir. Evlilik yaı kentsel alanda 20.3, kırsal alanda 19.4, batı bölgelerinde 20.4, dou bölgelerinde 19.0, ilkokul bitirmemi grupta 18.0, lise üzeri grupta 24.8’dir. Bu ya ortancası 1966 yılında köylerde 18.06, ehirlerde 18.28 olarak karımıza çıkmaktadır(8,11,12,13).

Çocuk dourmanın baladıı ya anne ve çocuun salıı ve yaam kalitesi açısından olduu kadar genel olarak toplum için de önemli demografik sonuçlar dourur. Tablo V’de ilk doumdaki ortanca anne yaının yıllara göre daılımı görülmektedir.

Tablo V: Yıllara Göre Ortanca lk Doum Yaı, Türkiye

Kaynak:

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1994), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1993 (TNSA–1993)”,Ankara,1994.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1999), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1998 (TNSA–1998)”,Ankara,1999.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(2004), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003 (TNSA–2003)”,Ankara,2004.

Tablo V’de ya gruplarına göre oluturulan kuaklara göre seçilmi deikenlere göre ortanca ilk doum yaı verilmektedir. 25–49 ya arası kadınların ilk doum ya ortancasının TNSA-93’den 2003’e kadar giden dönemde arttıı görülmektedir. 1966 yılında ise 20.5 ile 21.3 arasında deimektedir(8,11,12,13).

TNSA–03 verilerine göre Türkiye’de 15–19 ya arası kadınların % 8’nin dourganlık davranıına baladıı görülmektedir. Bu oranın adolesan dönemde yala birlikte hızla arttıı görülmektedir. 16 yaında % 1 iken, 18 yaında % 8’e çıkmaktadır. Bu durum bölgeler arasında ise ciddi farklılıklar göstermektedir. Dou bölgelerinde % 9.1’iken, kuzey bölgelerinde % 2.7, batı bölgelerinde % 7.1’dir. Ayrıca Ege Bölgesinde adolesan dönemi gebeliinin % 12.7 olarak görülmesi de aırtıcı bir bulgudur. Adolesan dönemi gebeliinin eitimle de ilikisi bulunmaktadır. Lise ve üzeri grupta

% 3 olarak saptanırken, eitimi olmayan grupta % 14.5 olarak saptanmıtır(8).

On sekiz ya ve altı gebeliklerin hem anne hem de çocuk salıı açısından önemli riskler barındırdıı herkes tarafından bilinmektedir. Ülkemizde son kırk yıl içerisinde bu konuda bir miktar yola alındıı

Ya Grupları TDA–1978 TNSA–1988 TNSA –1993 TNSA –1998 TNSA –2003

15–19 93 45 56 60 46

20–24 259 193 179 163 136

25–29 218 183 151 150 134

30–34 154 102 94 93 78

35–39 101 55 38 42 38

40–44 38 19 12 13 12

45–49 2 7 0 1 2

TDH 15–49 4,33 3,02 2,65 2,61 2,23

Tablo III: Dourganlıktaki Ya Gruplarına ve Yıllara Göre Deiimler

Kaynak: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(2004), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003(TNSA–2003)”, Ankara, 2004.

Not: * 1978, 1988 ve 1993 Hızları aratırmadan önceki bir yıllık döneme, 1998 ve 2003 hızları aratırma tarihinden önceki üç yıllık döneme aittir.

** Yaa özel dourganlık hızları (1000 kadın için) ve toplam dourganlık hızı, 1978 Türkiye Dourganlık Aratırması ve 1988, 1993 ve 2003 Türkiye Nüfus ve Salık Aratırmaları.

TOPLAM DOURGANLIK HIZI(TDH) TNSA–1993 TNSA–1998 TNSA–2003

YERLEM YER TDH TDH STENEN TDH

(TDH)

Kentsel 2.37 2.39 1.5 2.06

Kırsal 3.10 3.08 2.6 2.65

BÖLGELER

Batı 2.03 2.03 1.6 1.88

Güney 2.37 2.55 1.8 2.30

Orta 2.44 2.56 1.3 1.86

Kuzey 3.15 2.68 1.3 1.94

Dou 4.40 4.19 1.9 3.65

stanbul - - 1.4 1.83

Güneydou Anadolu - - 2.2 4.19

TOPLAM 2.65 2.61 1.6 2.23

25–29 30–34 35–39 40–44 45–49 25–49

TNSA–93 21.8 20.7 20.4 20.7 20.6 20.8

TNSA–98 22.2 21.9 20.9 20.5 20.6 21.3

TNSA–03 22.9 21.9 21.7 20.9 21.1 21.8

(7)

söylenebilir. Çünkü 1966 yılındaki evlilik ya ortancası özellikle kırsal alanda adolesan dönemde oldukça fazla evlilik yapıldıını göstermektedir. Günümüzdeki tablo da buna benzese de, en dramatik görünüm farklı eitim almı gruplar arasındadır. Eitimi olmayan grupların ortanca evlilik yaı 18.0 iken, lise ve üzeri eitim alanlarda 24.8 olarak saptanmıtır. Bu durum, eitimin kadının statüsünün belirlenmesindeki önemini göstermesi açısından çok etkili bir veridir. Ayrıca böylece hem sekiz yıllık zorunlu eitim kararının da ne kadar yerinde bir karar olduu hem de hatta zorunlu eitimin 11 yıla çıkarılmasının da gerekli olduu görülmektedir. Eitim kız çocuklarının kültürel seviyesini yükselttii gibi, okulda geçen dönemde çocuklar evlendirilemeyecei için, evlilik yaı da dolaylı yoldan yükselmektedir.

ALE PLANLAMASI

nsanolu sosyal evrimin ulatıı son noktada; tatmin edici ve güvenli yaamlarının, üreme yeteneklerinin ve bu yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüüne sahip olunması hakkına ulamıtır. Bu hakkı kullanmanın en salıklı yolu aile planlaması yöntemlerinin bilinmesi ve kullanılabilmesi imkânlarına sahip olunabilmesidir. Aile planlaması (AP) “Kadına Karı Her Türlü Ayrımcılıın Önlenmesi-CEDAW” sözlemesinde bir insan hakkı olarak tanımlanmıtır(7).

Mexico-City’de yapılan tanımlamaya göre aile planlaması; bütün çiftlerin ve bireylerin istedikleri sayıda çocua sahip olma ve doumların arasını açmaya serbestçe ve sorumluca karar vermeleri ve bu amaçla bilgi, eitim ve amaçlara sahip olmaları olarak kabul edilmektedir. Kısaca, dünyada üreme salıı açısından ulaılan son noktada, insanların istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaları yanında güvenli, tatmin edici ve salıklı

cinsel yaam hakları bulunmaktadır(4,5).

Ülkemizde bu konuda son kırk yıl içerisinde ciddi atılımlar yapılmıtır. Özellikle birinci basamak seviyede salık ocaklarında ve ana çocuk salıı ve aile planlaması merkezlerinde aırlıklı olacak ekilde yıllardır verilen aile planlaması hizmetlerinde ülkemizde önemli kazanımlar elde edilmitir. Bu bölümde Türk Toplumunda aile planlamas ı hizmetlerinde gelinen son durum irdelenmitir.

Halen aile planlaması yöntemi kullanma durumunun ve buna paralel modern yöntem kullanma durumunun yıllarla birlikte arttıı görülmektedir. Geleneksel yöntemler arasında en yaygın kullanılan yöntem geri çekme olup, bu oran yıllara göre deiiklik göstermemektedir. En yaygın kullanılan modern yöntem RA’dır. Aile planlaması modern yöntem kullanma durumunun farklı sosyo-demografik özelliklerle ilikileri incelendiinde; Türkiye’de modern yöntem kullanma durumunun kentsel alanda kırsal alana göre, batı bölgelerinde dou bölgelerine göre, lise ve üzeri eitim görmü grupta daha az eitim görmü gruba göre daha fazla olduu görülmektedir. TNSA–03 verilerine göre hiç çocuk yapmamı kadınların, çocuk sahibi kadınlara göre daha az yöntem kullandıkları görülmektedir.

Aile planlaması yöntemleri üç ekilde sınıflandırılır:

a) Modern / geleneksel yöntemler:

b) Geri dönüümlü / geri dönüümsüz yöntemler:

Kadınlarda tüp ligasyonu ve erkeklerde vazektomi geri dönüümsüz yöntemler olarak deerlendirilir.

Bu sınıflama özellikle danımanlık sırasında bilgi alan kii için önemlidir.

c) Kadın yöntemleri / erkek yöntemleri: Bu sınıflama da aile planlaması danımanlıı sırasında kullandıımız kitaplarda yer alan bir sınıflamadır. Danımanlık alan kiinin yöntemleri aklında daha kolay tutmasına yardımcı olabilir. Kadın yöntemleri kadınların kullandıı RA, hap, depo-provera, mesigyna, tüp ligasyonu, spermisit, diyafram; erkek yöntemleri ise kondom, geri çekme ve vazektomidir.

Aile planlaması yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak hem yöntem kullanma durumu hem de yöntemler hakkında bilgi düzeyi açısından önemlidir. 15-49 ya

grubu kadınların aile planlaması hizmetlerini bilme durumları ile bunun davranıa dönümesi, herhangi bir yöntem kullanım durumları arasında farklılıklar söz konusudur. Tablo VI’de yıllar içerisinde 15-49 ya

dourgan dönemindeki kadınların aile planlaması yöntemlerinden haberdar olma durumu ve yöntem kullanma durumu hakkındaki daılımı görülmektedir.

Dünyada en fazla kullanılan sınıflama modern ve geleneksel yöntemler eklindedir.

(8)

Grafik 4: Türkiye’de modern ve geleneksel yöntem kullanım durumu verilmektedir. Tablo ve grafiklerde görüldüü üzere modern yöntem kullanma sıklıı yıllarla birlikte artmıtır.

Kaynak:

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1994), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1993 (TNSA–1993)”, Ankara, 1994.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (1999), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1998 (TNSA–1998)”, Ankara, 1999.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (2004), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003 (TNSA–2003)”, Ankara, 2004.

Aratırmalar, 1978 yılında toplumda herhangi bir yöntem kullanma sıklıının % 38, modern yöntem kullanma sıklıının ise % 13’lerde, 2003 yılında ise yöntem kullanma sıklıı % 71, modern yöntem kullanma sıklıı ise % 48’lere ulatıını göstermektedir (Grafik 5).

Grafik 5: Yöntem Kullanma Durumunun Yıllara Göre Deiimi, 1978–2003, Türkiye

Y öntem k ullanma d uru mu ayrı ntılı ol arak irdelendiinde modern yöntem kullanma sıklıının yıllarla birlikte arttıı görülmektedir. Bu yöntemler içerisinde RA’ın daha çok oranda tercih edildii gözlenmektedir. Türkiye’de hormonal kontrasepsiyon yöntemleri çok fazla tercih edilmemektedir. Batı toplumları ile karılatırıldıında bu oranın oldukça düük olduu görülmektedir. Bunun toplum içerisinde bilgi eksikliinden kaynaklanabilecei düünülmektedir.

Dier bir önemli konu da geleneksel yöntemlerin hâlâ önemli sıklıkta kullanılmasıdır. Bunların içerisinde en sık olarak karılaılanı geri çekmedir. Etkin bir yöntem olmadıı bilinmesine ramen hâlâ toplum tarafından tercih edilmektedir. Bundan sonra yapılacak aile planlaması çalımalarında üzerinde aırlıkla çalıılacak grup bu grup olmalıdır.

Tablo VII: ncelenen Kadınların Aratırma Sırasında Aile Planlaması Yöntemlerini Kullanma Durumunun Yıllara Göre Daılımı

Kaynak :

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1994), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1993 (TNSA–1993)”,Ankara,1994.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1999), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1998 (TNSA–1998)”,Ankara,1999.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(2004), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003 (TNSA–2003)”,Ankara,2004.

1993 1998 2003

YÖNTEM Bilme Durumu Halen Kullanan Bilme Durumu Halen Kullanan Bilme Durumu Halen Kullanan

Herhangi bir yöntem 99.0 62.6 98.9 63.9 99.8 71.0

Modern Yöntem 98.6 34.5 98.7 37.7 99.5 42.5

Geleneksel Yöntem 89.0 28.1 90.6 25.5 97.7 28.5

Tablo VI: 15–49 Ya Dourgan Çadaki Kadınların Aile Planlaması Yöntemlerinden Haberdar Olma ve Yöntem Kullanma Durumları

Kaynak:

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1994), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1993 (TNSA–1993)”, Ankara, 1994.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1999), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1998 (TNSA–1998)”, Ankara, 1999.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(2004), “Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 2003 (TNSA–2003)”, Ankara, 2004.

80,0

60,0

40,0

20,0

0,0

31,0 32,3

34,5 28,1

37,7 26,1

42,5 28,5 Modern Yöntem Geleneksel Yöntem

0 10 20 30 40 50 60 70 80

38 51

63 63 64

71

13 23

31

35 38

48

1978 1983 1988 1993 1998 2003 Herhangi Bir Yöntem Modern Yöntem

1993 1998 2003

HERHANG BR YÖNTEM 62.6 63.9 71.1

Modern Yöntem 34.5 37.7 42.5

Oral Kontraseptif 4.9 4.4 4.7

Rahim içi Araç 18.8 19.8 20.2

Enjeksiyon 0.1 0.5 0.4

Diyafram/Köpük/Jel 1.2 0.6 0.6

Kondom 6.6 8.2 10.8

Tüp Ligasyonu 2.9 4.2 5.7

Vazektomi 0.0 0.0 0.1

GELENEKSEL YÖNTEM 28.1 25.5 28.5

Takvim 1.0 1.1 1.1

Geri Çekme 26.2 24.4 26.4

Vajinal Du 0.6 --- ---

Cinsel Perhiz 0.1 --- ---

Emzirme --- --- 0.6

Dier 0.2 0.6 0.4

YÖNTEM KULLANMAYAN 37.4 36.1 28.9

(9)

Türkiye’de aile planlaması yöntemleri hem devlet hem de özel sektör tarafından her basamakta verilmektedir.

Eitimli ebe ve hemireler tarafından RA uygulaması, hormonal kontraseptifler ve kondom danımanlıı ve yöntem sunumu yapılabilmektedir. RA, vazektomi uygulaması ve MR uygulaması eitimli pratisyen hekimler, aile hekimleri tarafından sunulabilmektedir.

Tüp ligasyonu ise kadın hastalıkları ve doum uzmanları ile genel cerrahi uzmanları tarafından yapılabilmektedir. Vazektomi uygulaması üroloji uzmanlarınca ve eitimli pratisyen hekimler tarafından yapılabilmektedir. Modern aile planlaması yöntemi kullananların bu yöntemleri en fazla oranda AÇSAP ve salık ocakları ile eczanelerden tercih ettikleri görülmektedir.

SONUÇ VE DEERLENDRME

Üreme salıı, halen salık gündeminin en önemli maddelerinden birisidir. Ancak, gün geçtikçe sorunun farklı boyutlarıyla yüzlemekteyiz. Geride bıraktıımız yüzyılın balarında mortaliteye balı sorunlar ön planda iken, yüzyılın ortalarından itibaren önlenebilir hastalıklarla yapılan mücadelelerin sonuçlarının alınmasıyla mortalite hızları azalmaya balamıtır.

Böylece artık üreme salıının farklı yönleri ortaya çıkmıtır.

Günümüzde uluslararası konferansların da etkisiyle üreme salıı insan hakları boyutundan deerlen- dirilmekte olup, sadece salıklı olmak deil, tatmin edici bir cinsel yaam da üreme salıı konuları içerisine girmektedir.

Türkiye’de geride bıraktıımız kırk yılda ciddi deiimler yaanmıtır. Artık nüfusun yarıdan fazlası

ehirlerde yaamaktadır. Ayrıca, kadınların okuryazar- lıında ciddi yol alınmıtır. Bu durum birçok durumda olduu gibi üreme salıı düzeyini de etkilemektedir.

Dourganlık hızları ülke genelinde azalmaktadır.

Modern aile planlaması yöntemlerini kullananların oranı yükselmektedir.

Bütün bunlar, salıklı topluma ulaabilmek için olumlu gelimelerdir. Kadınların dourganlıkları üzerinde söz sahibi olabilmesi, toplum salıının gelimesi için oldukça önemli göstergelerdir.

Ancak hâlâ sorunlar bulunmaktadır. Mortalite göstergeleri hâlâ istenilen düzeyde deildir. Anne ölümleri ile ilgili mevcut durum net olarak bilenmemek-

tedir. Hâlâ kadınların bete biri okuma yazma bilmemektedir. Dou bölgelerinde ortanca evlilik yaı 19 olarak görülmektedir. Toplumun önemli bir bölümü modern yöntemler kullansa da, üçte biri herhangi bir geleneksel yöntemle korunmaya çalımaktadır.

Elimizdeki veriler bize kadının statüsündeki çok basit müdahalelerin bile dourganlıının kontrolünde etkili sonuçlara ulatıımızı göstermektedir. Örnein, eitimi olmayan kadınlarla, lise ve üzeri eitimi olan kadınlar arasında ilk evlenme yaının ciddi farklılıklar gösterdii gözlenmektedir. Bu sonuçlar, toplum içerisinde eitimsiz kadınların kendi hayatları hakkında bile sınırlı söz sahibi olduklarını bize düündürmektedir.

Üreme salıı düzeyinde daha ileriye gitmek ve günümüzde ulaılan son nokta olan insan hakları düzeyine ulaabilmek için gerek hükümet düzeyinde gerekse sivil toplum kurumları düzeyinde yapılacak en önemli çalımalar kadınların statülerin daha da yükseltilmesine yönelik çalımalar olacaktır. Gelecekte salıklı nesiller yetitirecek annelere ulamak için öncelikle tüm kızların (tabiî ki erkeklerin de) en az sekiz yıllık eitimden kesintisiz olarak yararlanması salanmalıdır. Bu eitim dönemi içerisinde ise üreme salıı konularında çocukların doru ve salıklı bilgilere ulaması salanmalıdır. Ayrıca, bugünün anne ve babaları da unutulmamalı, hem salık kuruluları yolu ile hem de onlara ulaılabilecek tüm kanallardan (medya, toplum liderleri, sivil toplum kuruluları vb) doru ve salıklı bilgilere ulamaları salanmalıdır.

Salık eitimi aynı zamanda en temel ve etkin koruyucu hekimlik kuralıdır.

Eitim yapılması gerekenlerden sadece birisidir. Bunun dıında yapılması gerekenlerden bazıları; koruyucu salık hizmetlerinin etkinliinin artırılması ve insanların bu hizmetlere ulaımının kolaylatırılması; bu düzeyde yapılacak aratırmalarla risk gruplarının belirlenmesi ve onlara yönelik hizmetlerin younlatırılması; özellikle yoksul kesimin üreme salıı hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasının arttırılması; salık personelinin üreme salıı hizmetlerine olan duyarlıının arttırmasıdır.

KAYNAKLAR

1. World Health Organization(1998), “The Changing World”, The World Health Report 1998 Life in The 21st Century A Vision for All, 1998.

2. Çilingirolu N., “Demografi ve Salık”, Bertan M., Güler Ç.,

(10)

Halk Salıı Temel Bilgiler, Güne Kitapevi, 1997.

3. Özvarı B, Akın A, Üreme Salıı, Salık ve Toplum, 1998;8:3-4.

4. Özvarı, B, Ertan AE(2003), Üreme Salıında Yaamboyu Yaklaım,Akın A, Toplumsal Cinsiyet, Salık ve Kadın, Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Aratırma ve Uygulama Merkezi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları,2003;113-126.

5. Akın A, Aile Planlamasından Üreme Salıına Geçi, Aktüel Tıp Dergisi,2001:6:4-8.

6. TC Salık Bakanlıı, Ana Çocuk Salıı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüü, Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı Raporu (Özet),1994.

7. TC Babakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüü, . 8. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(2004),“Türkiye

Nüfus ve Salık Aratırması 2003(TNSA–2003)”, Ankara, 2004.

9. TC Babakanlık Devlet statistik Enstitüsü(2003),2000 Genel Nüfus Sayımı, Ankara, 2003.

10. TC Salık Bakanlıı, Hıfzısıhha Mektebi Müdürlüü, Bakent Üniversitesi (2005), “Ulusal Hastalık Yükü Maliyet Etkinlik Çalıması, Hastalık Yükü-Final Raporu-”, Ankara, 2005.

11. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1994),“Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1993(TNSA-1993)”, Ankara, 1994.

12. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü(1999),“Türkiye Nüfus ve Salık Aratırması 1998(TNSA-1998)”, Ankara, 1999.

13. TC Salık ve Sosyal Yardım Bakanlıı Hıfzıssıhha Okulu, Türkiye Nüfus Aratırmasından Elde Edilen Hayati statistikler, Ankara, 1965-1966.

Referanslar

Benzer Belgeler

Serviks kanseri risk faktörleri arasında ilk iliki yaının küçük olması, seksüel partner sayısı, yüksek parite, ırk, düük sosyoekonomik düzey ve sigara içimi önemli

miyolojik tiplendirme yöntemlerin konvansiyo- nel epidemiyolojik araçlarla birlikte kullan›m›, Mycobacterium tuberculosis sufllar›n›n daha kesin olarak

NCI (National Cancer Institute) taraf›ndan 1973-1995 y›llar› aras›nda yap›lan bir araflt›rma, tarama programlar› sayesinde serviks kanseri insidans›nda % 43,

Amaç: Bu çalışma, etkili kontraseptif yöntem kullanmak üzere aile planlaması kliniğine başvuran 15- 49 yaş kadınların geri çekme yöntemini yaşamlarının herhangi

Sonuç olarak; İstasyon Aile Sağlığı Merkezi'ne başvuran, 15–49 yaş arası evli kadınlarda aile planlaması yöntemi kullanma ve modern yöntem kullanma oranı

Çocuk ve ergenin geliflim aflamalar›, bu aflamalar›n desteklenmesi ve mevcut sorunlar›n giderilmesinde lisans ve lisans üstü düzeyde teorik ve pratik uygulamalarla yetiflen

• Tarama testleri gerçek beslenme durumunu tespitten çok beslenme durumu ile ilişkili.. özelliklerin, risklerin ve koruyucu faktörlerin erken dönemde

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü , Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı, Avrupa Birliği,