• Sonuç bulunamadı

Fatih in bayraðý. gönüllere taþýnýyor. Kur an ý asla terk edemeyiz. Her gencin bir hedefi olmalý

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Fatih in bayraðý. gönüllere taþýnýyor. Kur an ý asla terk edemeyiz. Her gencin bir hedefi olmalý"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 7 M A Y I S 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 8 1 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R A I L E M . Z A M A N . C O M . T R

Fatih’in bayraðý

gönüllere taþýnýyor

Kur’an’ý asla terk edemeyiz Her gencin bir hedefi olmalý

Fatih’in bayraðý

gönüllere

taþýnýyor

(2)
(3)
(4)
(5)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Kâinatýn dili 4 Ölüm geliyorum der 6

Ergenlik dönemi sorunlarý 10

Kur’an’ý terk edemeyiz 12

Her gencin bir hedefi olmalý 14

Eðitim gönüllüleri Fatih’in bayraðýný gönüllere taþýyor 19

Fatih’i fatih yapan çevresidir, “Ýstanbul’u sen fethedeceksin!” 22 Dr. Can sizlerle 28

Gençlerin gayreti okyanusu aþtý

- Fatih Sultan Mehmet Ýstanbul’u fet- hettiðinde daha 21 yaþýndaymýþ. Sahi sen kaç yaþýndasýn?..

- Biz adam olmayýz. 19-20 yaþýnda devletin baþýna geçebilecek kaç genci- miz var ki?

- Fatih’in Ýstanbul’u fethettiði yaþtasýn;

ama iþe yarar ne yaptýn ki oðlum?

***

Yýllardýr fetih günlerinde Arif Nihat Asya’nýn Fetih þiiriyle dirilir; Ýstan- bul’un fethinin heyecanýný hissetme- ye çalýþýrýz. Þiir heyecan verdiði ka- dar, insanlarý karamsarlýða iter. Yu- karýdaki serzeniþleri hep duyar, kah- roluruz. “Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaþtasýn?” sözleri birer ok gibi ba- tar genç yüreklere. Belki yüzlerce kez, gençlerin yüzüne okunur bu þi- ir. Hem de itham edici bir üslupla.

Okutan da ona imkan hazýrlayan da neden kendisi gençliðinde bir Fatih olmadýðýný sorgulamaz.

***

Fatih’i sadece savaþan, kýlýç sallayan, bir þehri zapteden olarak görmek yanlýþýn diðer büyük parçasýdýr. Ta- rih kitaplarý Ýstanbul’un fethini sa- dece ordularla, savaþ hazýrlýklarýyla ve Ýstanbul’un el deðiþtirmesiyle anýyor. Halbuki fethi hazýrlayan o kadar çok sebep, o kadar çok hazýr- lýk var ki; onlarý nedense kimse ku- laðýmýza fýsýldamýyor.

Fethi bir yerin alýnmasý olarak algý- lamak bizi yanlýþ adreslere götürür.

Kaldý ki böyle bir þey, bugün için zaten söz konusu deðil ve bu anlayýþ ecdadýn hatýrýna da büyük saygýsýzlýk olur. Ba- þýndan beri fethedilen ne ülkeler, ne þehirler, ne de kalelerdi! Fethedilmeye çalýþýlan, insanlarýn kalplerinden baþ- ka bir þey deðildi. Hem de bir deðil, bin deðil milyonlarca insanýn kalbini ayrý ayrý fethetmeye çalýþan bir ecdad

vardý. Gönül kazanmak, dünyada en zor ama en kutsal bir görev olsa ge- rek. Gönül kazanabilmek için, gön- lünüzün ummanlar kadar zengin bir sevgiyle dolu olmasý gerekir ki; ku- cakladýðýnýz her insan sizin o derya- nýzda huzuru yudumlasýn.

***

Bugün Fatih yok, bugün Ýstanbul’un yeniden fethedilmesi söz konusu deðil.

Ama bugün Fatih’in birçok torunu kalp kazanma aþkýyla dolu. Fatih’in hiç görmediði, hiç gitmediði ülkelerde adýný yaþatýyor. Fatih’in gençliði gibi heyecan ve aþk dolu. Anadolu’nun gü- zel þehirlerinde, kasabalarýnda bir þey- ler yapmak için koþturan genç kýzlar, hanýmlar, delikanlýlar daha Fatih’in Ýs- tanbul’u fethettiði yaþta bile deðiller.

Yeni nesil artýk, “Fatih’in Ýstanbul’u fet- hettiði yaþtasýn!” baskýsý altýnda ola- maz. Çünkü “Biz de varýz!” diyen genç- lerin gayreti okyanuslarý aþtý.

***

"Fatih Sultan Mehmet ve Ýstanbul'un fethi"ne farklý bir bakýþ açýsýyla yaklaþ- týk. Yýllardýr genç nesle "Hâlâ oyunda oynaþtasýn, halbuki sen Fatih'in Ýstan- bul'u fethettiði yaþtasýn" tarzýndaki ba- kýþ açýsýnýn deðiþmesi gerektiði üzerin- de durduk. Böyle bir yaklaþým ümitsiz- lik ve baþarýsýzlýktan baþka bir þey ge- tirmez. Çünkü oyunda oynaþta olan bir gençlik grubunun yanýnda, farklý iklim- lere kanat açmýþ gençler de var. Bugün adlarýný bilmediðimiz milyonlarca gen- cimiz o kadar güzel, o kadar hayýrlý iþ- lere imza atýyorlar ki; biz bunlarý ta- kip etmekte, bulup çýkarmakta zorla- nýyoruz. Þimdi ümitsizlik deðil, ümi- din zirve yaptýðý, heyecan ve aþkýn ta- van yaptýðý, güzel çiçeklerin yaylalar- da boy gösterdiði günlerdeyiz. Baha- rýn geldiði þu günlerde güneþ, toprak ve aðaçlar farklý deðil mi sizce?

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibinin Temsilcisi Ali Odabaþý Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk

Yayýn Editörleri Serhat Þeftali Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Süleyman Sargýn

Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Necip Þahin

Reklam Satýþ Yöneticisi M.Süleyman Baþaran s.basaran@zaman.com.tr 0 212 454 82 25 Yayýn Türü Yerel Süreli

aaiilleem m

http://ailem.zaman.com.tr

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 2 7 M A Y I S 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 8 1

(6)

ailem

KISA KISA

Ýman iki kýsýmdan müteþekkil bir bütündür; onun bir yarýsýný sabýr, diðer yarýsýný da þükür oluþturur. (Þuabü'l- Ýman, 123/7; Feyzu'l-Kadîr, 188/3) El-ima’nü nýsfâni nýsfun

fis-sabri ve nýsfun fiþ-þükri

BiR HADiS

Hayatta baþarýlý olmak ve bazý hatalara düþmemek için insan mutlaka kendisine yapýlan ih- tarlara dikkat etmelidir. Ýnsan yaþlý ya da genç kendisine bir þeyler anlatmak isteyen herkesi en azýndan fikrine saygý göster- mek açýsýndan, dinlemeli ve ön- yargýlý olmamalýdýr. Ancak unutulmamalýdýr ki nasihat edenin kimliði ve yaþayýþý tav- siyelerinin isabetli olup olma- dýðýnýn en þaþmaz delilidir. Me- sela sigara kullanan bir dokto- run, hastasýný sigaradan vazge- çirmeye çalýþmasý ne kadar et- kili olabilir? Veya her iþinden

zararla çýkan bir tüccarýn ticari direktifleri ne kadar isabetlidir?

Nasihat konusundaki seçici bakýþ sosyal, siyasi ve dinî alan- da da farklý deðildir. Din adýna tekliflerde bulunan ve neyin doðru neyin yanlýþ olduðunu anlatan kiþide aranacak ilk va- sýf, o kiþinin kendi dediklerini yapýp yapmadýðýdýr. Dolayýsýyla kiþi din adýna kendisine yapýlan nasihatlerde bu noktaya çok dikkat etmeli ve daima Allah’ýn rýzasý istikametindeki nasihatle- ri benimsemelidir. Zaten birçok insaný hüsrana uðratan da doð- ruyu seçememeleri deðil midir?

Sözün sahibi

Akif’i büyük yapan meziyet

Vatan þairimiz Mehmet Akif, Ýstiklal Marþý müsabakasýnda birinci gelince kendisine veri- len 500 lirayý, çok ihtiyacý ol- masýna raðmen fakir kadýn ve çocuklarýn ihtiyaçlarýný gider- mek için kurulan “Darül Me- sai” adlý müesseseye baðýþla- mýþtýr. O sýralarda Akif’in ce- binde Zonguldak Milletvekili Hayri Bey’den borç olarak aldý-

ðý iki lirasý vardý. Kendisine 500 liranýn verildiði sýralarda, Ankara’da büyük bir çiftlik 140 liraya alýnabiliyordu.

Paltosu dahi olmadýðý için kýþýn en soðuk günlerin- de ceketle dolaþmak zorun- da kalan bu idealist þair, çok soðuk günlerde arkadaþý Baytar Þefik (Kayalý)’dan ödünç aldýðý paltoyu giyerdi.

Ailem, sevgili okurlarýn il- gisi sayesinde her gün da- ha da geliþiyor. Ailem’e olan ilgi yurt içinde olduðu gibi yurt dýþýnda da artýyor.

Avrupa ve ABD’de daðýtý- lan Ailem dergisi bu ülke- deki gurbetçilerimizle bu- luþuyor. Dergimiz kardeþ ülke Azerbaycan’da da farklý bir uslupla Azeri okurlarla buluþmaya baþ- ladý. Azeri Türkçesine çev- rilen ve bu ülkenin kültü- rüyle desteklenen Azer- baycan Ailem 7 bin okura ulaþýyor. Müstakil bir dergi olarak satýlan Azerbaycan Ailem’e bu ülkede de büyük ilgi var.

‘AÝLEM’ AZERÝ TÜRKÇESÝYLE

BASILIYOR

(7)

KÂÝNATIN DÝLÝ

Birarýbinlerce çiçekten polenleri toplar, güneþe göre yönünü tayin eder (pusulasýz), sonra mü- kemmel bir mühendis gi- bi geometrik þekillerle o balý sanatlý olarak peteðe dizer. Arýya hangi çiçeðin deðerli olduðunu, güneþe göre yön tayininin nasýl yapýldýðýný, o sanatlý bal inþasýný nasýl meydana getireceðini kim öðretti?

Aklý olmayan arý bütün bunlarý nasýl yapýyor?

Bilindiði gibiyarasa- larkördür. Cisimleri, gönderdikleri ses dalgalarý sayesinde

fark edip onlara çarpmazlar. Radar cihazlarý da yarasa-

lardan yola çýkarak icat edilmiþtir. Rada-

rýn mükemmeliyeti karþýsýnda hayrete düþen insanýn, yara- salarý görmemesine

ne demeli?

Dünyadaki bütünyýlan balýklarýBermuda ada- sýnýn güneyinde yu- murtlar ve tekrar gel- dikleri yere dönüp ha- yatlarýna devam eder- ler. (Akdeniz, Hindis- tan, Malezya vs.) Yu- murtadan çýkan balýk- lar da ailelerinin oldu- ðu bölgelere yönelirler.

Pusulasýz, ilimsiz ve yeni doðmuþ bu yavru- lara gidecekleri yönü kim fýsýldýyor?

Etle beslenen kuþlaröldürülürse yýlanlar fazlalaþý- yor. Yýlanlar öldürülürse, kurbaðalar fazlalaþý- yor. Kurbaðalar öldürülürse sinekler faz- lalaþýyor. Bütün bunlarýn hayatýný birbirine baðlayýp bu muhteþem düzeni kim kuruyor?

(8)

ailem

KISA KISA

Gözyaþý, ihlâs ve samimi- yet sahibi baðrý yanýk ve ciðeri kebap insanlar için bir boþalma vesilesidir.

Gözyaþlarý dünyada, daya- nýlmaz hâle gelen aþk ateþi- nin ýstýrabýný bir nebze din- dirirken, ahirette de cehen- nemin alevlerini söndürür.

Bu sebeple Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sel- lem) þöyle buyurur: “Mah- þerde Cehennem kývýlcým- larýnýn insanlarý kovaladýðý hengamda, Cebrail (as) elinde bir bardak suyla gö- rünür. Ona, “Bu nedir?” di- ye sorduðumda bana þöyle

cevap verir: “Bu, mü’min kullarýn Allah’a olan saygý ve baðlýlýklarýn- dan dolayý döktükleri gözyaþla- rýdýr. Þu korkunç kývýlcýmlarý söndürecek tek þey de bunlardýr.”

Bir baþka hadislerinde ise

Efendimiz (sas), Allah için gözya- þý dökmeyi, cephede düþmaný kol- layýp içimize sýzmasýna engel olan askerin nöbetine denk tutar. “Ýki göz Cehennem’i görmez.” buyurur ve mealen devam eder: “Biri Al-

lah için gözyaþý döken göz, diðeri de millet ve ülkenin maruz kaldýðý tehlikeler karþýsýnda yüreði atan ve düþman nereden, hangi delikten içimize sýzacak, hangi planlarla bizi tah- rip edip çürütecek diye nöbet bekleyen göz.”

Kur’an-ý Kerim de böyle bir tavrý takdir ederek över: “Az gülsün- ler, çok aðlasýnlar.” (Tev- be, 9/82) ihtarý bunun örneklerinden biridir.

Bu, bir nevi, “Düþünün ve kazandýðýnýz bunca þey karþýsýnda yürekleri- niz hoplasýn! Ölüm ve sonrasýn- da baþýnýza gelecekleri ve hesap yerindeki durumunuzu tefekkür edin de, az gülün çok aðlayýn”

demektir. Bu yönüyle gözyaþý Cennet Kevserlerine denktir.

Sadi, Gülistan’ýnda anlatýr. Bir adam yýkýlan evinin karþýsýna geçmiþ bir yandan aðlýyor, diðer yandan da, “Ah evim! Çökmeden evvel bana ha- ber verseydin de ben de bir tedbir alsaydým.” diye dövünüyormuþ.

Birden o harabeden bir ses yükselmiþ: “Be adam!.. Ben yýllardýr sana, çatlayan duvarlarým ve dökülen sývalarýmla çöküþümü haber veriyor- dum. Fakat sen her seferinde elinde bir avuç çamurla geliyor ve o çat-

laklarý örterek verdiðim haberi adeta aðzýma týkýyordun.”

Bizim hayat apartmanýmýz da süratle tahrip olmakta ve bina- mýzdan her gecen gün bir taþ daha düþmektedir.

Ve çok insaflýdýr ölüm… Gelmeden önce nice elçiler gönderir de, biz bir türlü dönüp bakmayýz o elçilerin bembeyaz ikazlarýna.

Kaç keþif kolu yollamaktadýr ölüm hayat topraklarýmýza; lakin biz “Hastalýktýr, geçer” diyerek ehemmiyet vermeyiz. Gün be gün tükenip gittiðimizi görmeyiz. Ömür, bitmeyecek bir hazi- ne gibi görünür gözümüze; her þeyin bir sona mahkum olduðuna inan- mak istemeyiz. Zannederiz ki ancak böyle mutlu olunabilir ve saadet denilen Anka kuþu böyle bir vehmin semasýnda kanat çýrpabilir.

Aldanýrýz; ama kabul edemeyiz bunu bir türlü...

Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karþýmýza.

Þaþýrýr ve endiþeyle sorarýz: “Neden haber vermedin ki!”

Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karþýmýza.

Þaþýrýr ve en- diþeyle sora- rýz: “Neden haber ver-

medin ki!”

ÖLÜM GELÝYORUM DER

Ürpermeyen kalpten

yaþarmayan gözden

sana sýðýnýrým Allah’ým!

(9)
(10)

ailem

BÝR TEKLÝF

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul

Salih Yusufoðlu

s.yusufoglu@zaman.com.tr

Ben Kastamonu’nun Ýnebolu Ýlçe- si’ne baðlý Hayrioðlu Köyünde dün- yaya gelmiþim. Ýlkokulu komþu köydeki ilkokulda bitirdim. Babam, ekonomik durumu iyi olmadýðý için, çalýþkan öðrenci olmama rað- men ilkokuldan sonra beni bir iþe vermeyi planlýyordu. Tam o sene- nin tatilinde hayatýmý deðiþtiren hoca ile tanýþtým: Mehmet Zeki Baltacý. Mehmet hoca, Ýstanbul’dan bizim mahalledeki camiye teravih

kýldýrmak için görevli olarak gel- miþti. Ramazan ayý o zamanlar yaz ayýna denk geliyordu. Mehmet ho- ca, cemaate akþamlarý teravih kýldý- rýyor gündüzleri de bizlere Kur’an’ý Kerim öðretiyordu. Mehmet hocam beni o sene, Ýstanbul’daki hayýrse- ver insanlardan ayarladýðý bursla Ýzmit Ýmam Hatip Lisesi’ne yazdýr- dý. Ekonomik olarak babama yük olmayacaktým bu babamýn da ho- þuna gitmiþti. Orta ve lise tahsilimi,

üniversite eðitimimi bu arada hafýz- lýðýmý da Allah’ýn izniyle baþarýy- la tamamladým. 20 yýldan beri de, Almanya’da Grevenbreich Mevlana Camii’nde din görevlisi olarak hizmet vermeye çalýþýyorum.

Þu anda Ýstanbul Beykoz’da imam olan Mehmet Zeki hocam- dan Rabbim binlerce kere razý olsun. Ben de o ruhla Alman- ya’da hizmet etmeye çalýþýyorum.

Mustafa Çelik, Grevenbreich, Almanya

Ýstanbul’dan gelen Mehmet hoca vesilesiyle hayatým deðiþti

Öğretmenlerim- izi anlatan mek- tupları yayınla- maya devam ediyoruz.

FOTOÐRAF: MEHMET KAMAN

(11)

ailem 9 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

Þýrnak’a daha fazla Ferruh ve Tuncay hoca bekliyoruz

Ben Þýrnak’ýn, Ýdil Ýlçesi’nin Anafartalar Ý.Ö.O. 8. sýnýfta okumaktayým. Ortaokulun ilk yýlýnda arkadaþlarýmla Fen Lisesi ve Ana- dolu Lisesi’ne girme hayallerimizi konuþur- duk. Hatta ekonomik durumu iyi olan bazý arkadaþlarým, Orta Öðretim Kurumlarý Sýnavý (OKS) için bir kaç yýl önceden dersaneye ka- yýtlarýný yaptýrmýþlardý bile. Fakat bu benim için imkansýzdý, çünkü ekonomik durumu- muz iyi deðildi. Caným çok sýkýlýyor hatta okulu býrakmayý bile düþünüyordum; ama aldýðým takdir ve üstün baþarý belgeleri bu fikrimden vazgeçirmiþti beni. Tam bu sý- kýntýlarýmý atlattým derken 7. sýnýfta anne- ciðimi kaybettim. Çok üzgündüm ve oku- maktan da soðumuþtum iyice. Annesizlik bir yandan ekonomik sýkýntý bir yandan, iyice bunaltmýþtý beni. Arkadaþlarýmýn el- lerinde test kitaplarýyla dersaneye gittikle- rini gördükçe içimden birþeyler kopuyordu sanki. Bu arada 7. sýnýfta bitmiþ ve ben yi- ne takdir ve üstün baþarý belgesi almýþtým.

8. sýnýfa baþlamýþtým ve sýnav için son bir yýl kalmýþtý. Çok iyi deðerlendirmeliydim bu seneyi; ama nasýl? Ýþte tam bu sýkýntýlý za- manlarýmda, Batý’dan gelen Ferruh hoca bir akþam bizi iftara davet etmiþti. Ferruh hoca bizi çok sevindiren bir müjde vermiþti o ak- þam. Dersaneye gidemeyen çalýþkan öðrenci- ler için okuma sýnýfý açtýklarýný söylüyordu.

Bizim için her türlü dersi ve dokümaný üc- retsiz olarak temin ediyorlardý. Okuma sý- nýfýmýzýn kaliteli bir dersaneden farký yok- tu. Özellikle Ferruh ve Tuncay hocalarým, hâlâ býkýp usanmadan, bizlere yardým edi- yorlar. Tek istekleri var bizden okuyup vata- nýmýza milletimize faydalý insanlar olmamýz.

Sýnava çok az bir zaman kaldý. Þu anda durumumuz çok iyi. Dostlarýmýzýn dualarýyla inþallah iyi yerleri de kazanýrýz. Fakat bundan daha önemlisi, ben ülkemde karþýlýksýz yar- dým eden, evinden, ailesinden ayrýlýp binlerce kilometre uzaktaki çocuklarýn okumasý için gecesini gündüzüne katan öðretmenlerimin olduðunu öðrendim. Bunlarý asla unuta- mam. Diliyorum ki Þýrnak Ýdil’e, Ferruh ve Tuncay hocalarým gibi binlerce öðretmen gelsin. Sait Tek, Anafartalar Ý.Ö.O. Ýdil, Þýrnak

Kul hakkýnýn önemini öðreten öðretmenim

Kütahya Simav Aksaz Köyü’nde ilkokulu okurken arkadaþlarým pek akýllý uslu de- ðillerdi. Babam onlarla arkadaþlýk etme- mem için beni çok dövmüþtür. Çünkü bahçelerden birþeyler çalmak, evlerin camlarýný kýrmak, saða sola zarar vermek hergün yaptýðýmýz basit iþlerdendi. Ba- bam beni, uslanmam ve biraz da dinimi öðrenmem niyetiyle Ýzmir’deki amcamýn yanýna gönderdi. Önce Büyükçiðli Kur’an kursunda kaldým, ortaokula devam eder- ken de Torbalýda baþka bir yurtta kal- maya baþladým. Burada da birçok sýkýn- tý yaþatýyordum hocalarýma. Fakat on- lar bana yine de sabýrla yaklaþýyorlardý.

Bir gün, defalarca ikaz edilmeme raðmen, yurdun yanýndaki portakal bahçesinden portakal çalmýþtým. Bunu öðrenen belletmenimiz Hüseyin Bey, bana çok kýzdý. Fakat, Hüseyin Bey, ya- rým saat sonra beni odasýna çaðýrýp,

“Yaptýðým davranýþa fazla aðýr tepki verdiðini” belirterek özür diliyordu.

Çok þaþýrmýþtým. O güne kadar, kimse benden özür dilememiþti. Ben, hocam haklý olmasýna raðmen, “Hakkýmý helal etmiyorum.” dedim. Hüseyin bey kar- þýmda adeta ezilmiþ bir halde üsteledi,

“Peki hakkýný helal etmen için ne yap- mam gerekir?” dedi. Ben de çocukça bir tavýrla, bana 20 bin lira verirsen hakkýmý helal ederim.” dedim. Hüse- yin bey bana o gün istediðim 20 bin li- rayý verdi. Bir insanýn, kul hakkýna bu kadar önem vermesine çok þaþýrmýþ- tým. Hem de haklý olduðu bir durum- da. Bu olay beni yürekten etkilemiþti.

Hayatýmýn adeta dönüm noktasý oldu bu olay. O zamanlar 13 yaþýndaydým bugün 34 yaþýndayým. Bu olayý hiç bir zaman unutmadým ve belki de unut- mayacaðým. Ýnþallah ben de o hassasi- yetle yaþayýp Hüseyin hocama layýk bir talebe olabiliyorumdum. Bu vesi- leyle Hüseyin hocamdan ve diðer ho- calarýmdan Rabbim binlerce kez ra- zý olsun. Bilal Karaca, Simav, Kütahya

(12)

Ergen ne hisseder, nasýl davranmak ister?

1

Ergenin genel olarak duygu- larýnda istikrarsýzlýk olduðu görülür. Bir gün önce çok mutlu ve enerjik olan ergen ertesi gün kabuðuna çekilmiþ ve bitkin ola- bilir. Duygular anlýk olarak bile deðiþkenlik arz edebilir. Bu ne- denle ebeveynin bunu kabul et- mesi ve her defasýnda “Daha dün iyiydin, þimdi ne oldu?” türünde sorgulamalara ve baskýcý yakla- þýmlara girmemesi gerekir.

2

Bu dönemde ergen duygu- larýný çok dolu ve coþkulu yaþar. Gerek ses tonu ve vur- gulamalarý ve gerekse mimik- leri önceki döneme göre duy- gularýný daha fazla ifade edi- yor niteliktedir.

3

Diðer dönemlere göre da- ha yoðun hayal kurar ve gerçekten zaman zaman uzak- laþýr. Bu hayaller gelecek plan- larýný kapsayabileceði gibi ge- nellikle karþý cinsle ilgili ha- yaller olabilmektedir.

4

Ergen zaman zaman yalnýz kalma isteði içinde olabilir.

Odasýna çekilen ve yalnýz kal- mak istediðini söyleyen bir erge- nin ciddi bir sorunu olduðu dü- þünülüp kaygýlanýlmamalýdýr. Er- gen kendisi ile baþ baþa kalýp yaþadýklarýnýn muhasebesini yapma ihtiyacý hissedebilir.

Ergenlik dönemi sorunlarý

O an ne

ba ba OKULU O

Ergenlik dönemi (büluð çaðý) 11-21 yaþlarý ara- sýnda dalgalanmalarýn yo- ðun görüldüðü zor bir dö- nemdir. Bu dönem “fýrtý- na-gerginlik” dönemi ola- rak da bilinir. Ergenlik dönemi hem ergen için ve hem de ergenin ailesi için zor dönemdir. Aile ergeni anlamakta güçlük çeker- ken, ergen anlaþýlma duy- gusunu tam olarak yaþa- yamadýðýný düþünür.

Ebeveyn bu dönem, ço- cuðunu ne kadar tanýr ve bu dönem özellikleri- ne vâkýf olabilirse ebe- veyn-ergen çatýþmalarý o denli az olur. Ergen be- densel, cinsel, sosyal ve duygusal anlamda farklý bir döneme girmiþtir. Bu geliþim sahalarýnda ya- þadýðý süreçler sebebiyle ergen kendisini farklý hisseder ve çoðu zaman kendisini tanýmlamakta güçlük çeker.

FOTOÐRAF: REUTERS

(13)

Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun

5

Ergen kendini yorgun hissedebilir, buna baðlý olarak çalýþmaya karþý istek- sizdir. Vücut enerjisi âdeta büyümeye harcanýyor gibidir.

6

Ergen yaþadýðý beden- sel deðiþimlere baðlý olarak çekinebilir ve kendi- ni saklama ve bu deðiþim- lerden çevreyi haberdar et- meme isteði içinde olabilir.

7

Yeni þeyler deneme meraký artmýþtýr.

8

Bu dönemde arkadaþ çok önemli bir noktada- dýr. Bu nedenle arkadaþ se- çimi konusunda ergenin dikkatli olmasý ve ailenin hassas davranmasý gerekir.

9

Bu dönemde ergenin fark edilme ve takdir edilme ihtiyacý vardýr. Bu ihtiyacýný aile içinde gide- remeyen ergen, farklý arka- daþ gruplarýnda bu ihtiya- cýný giderebilir.

Ergenlik dönemi ruhsal sýkýntýlarý

Bu dönemde depresyonlarda artýþ görülür. Özgüven problemi, karþý cinsle ilgili yaþanan problemler, okul ve aile içi problemler buna sebebiyet verebilir. Genellikle ký- sa süreli yaþanýr ve müdahale ge- rekmez. Ergen kendini üzgün ve kötü hissediyordur; ancak günlük hayatýna devam edebilir. Gerçek depresyonlarda ise intihara kadar varan düþünceler geliþtirmiþ ola- bilir ergen. Kendini büsbütün de- ðersiz hissediyordur. Bunun se- bepleri arasýnda; yakýnlarýný üz- mek, ölümü merak, yalnýzlýk duy- gusu, çocukluktan gelen sevgi yoksunluðu, ölüm-ayrýlýk vb. gibi travmatik süreçler vardýr. Bunlar dýþýnda ergen zaman zaman öfke patlamalarý yaþayabilir. Bu esna- da onunla konuþmaya çalýþmak anlamsýzdýr. Sakinleþmesini bek- lemek gerekir. Yeme bozukluklarý ise bir baþka sorundur. Özellikle çok yemek yeme veya yemeði reddetme ve sürekli, kilolu ol- duðunu düþünme ergende aþýl- masý gereken sorunlardandýr.

Ergen her þeyden önce anlaþýlma ve deðer görme duygusunu yaþa- malýdýr. Bu nedenle ebeveynin bu duygularý yaþatma adýna söz ve davranýþlarý konusunda hassas ol- masý gerekir. Aksi takdirde ergen bu duygularýný tatmin adýna fark- lý çevrelere ihtiyaç duyacaktýr.

Ergenle fikir alýþveriþleri ya- pýlmalý; ergen, aile konularý dý- þýnda tutulmamalýdýr.

Çeþitli sorun ve konularda ergen objektif bir biçimde saygýyla din-

lenmeli ve ortak paydalar bulun- maya çalýþýlmalýdýr.

Nasihatler genellikle iþe yara- maz, sadece ergenin o an ebevey- ni dinlemesini saðlar, uzun vade- de çözüm deðildir.

Ergenin arkadaþlarý eleþtiril- memeli, ebeveyn bu konuda er- genin arkadaþlarýný tanýma yo-

luna gitmeli ve bunu çocuðuna hissettirmelidir. Akabinde þayet hoþ olmayan bir durum varsa bu, ergenle paylaþýlabilir. Fakat tanýmadan eleþtirmek ergenin ebeveynini haksýz bulmasýndan baþka bir iþe yaramaz.

Sevgi eksik edilmemelidir.

Evdeki genel ortamýn gergin ol- mamasýna dikkat edilmelidir.

Ergenlik dönemi çatýþmalý ve gergin geçiyorsa bir uzmandan destek alýnmalýdýr.

Aileye düþen görevler

ailem 11 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

(14)

Kur’an-ý Kerim’i terk edilmiþ vaziyette bý- rakmanýn karþýlýðý olan periþanlýk, hem dünyada hem âhirette kendisini Müslüman- lara hissettirecektir.

Ona sâhip çýkanlara da bizzat Allah sâhip çýkmaktadýr ve çýkacaktýr.

C

enab-ý Hak buyuruyor ki: “O gün zâlim, par- maklarýný ýsýrýr ‘Eyvah! der, keþke o Peygamber’le birlik- te bir yol tutsaydým.

Eyvah! Keþke falaný dost edinmeseydim! Vallahi bana ge- len öðütten (Kur’an’dan) beni o uzaklaþtýrdý. Zaten þeytan, insa- ný iþte böyle yüzüstü, yalnýz bý- rakýr.’ O gün Peygamber: ‘Yâ Rabbi, halkým bu Kur’an’ý terk edip ondan uzaklaþtýlar!’ der.”

(Furkan Sûresi, 27-30) Bir hadis-i þerifte de þöyle buyuruluyor: “Her kim Kur’an’ý öðrenir de O’nunla ilgilenmez ve ona bakmazsa, kýyamet günü gelir, yakasýna yapýþýr ‘Yâ Rab- bi! Bu kulun beni terk edip uzak kaldý, benimle amel et- medi, benimle onun arasýnda Sen hüküm ver’ der.” (Âlûsî)

Kur’an-ý Kerim’i “mehcûr”

yani terk edilmiþ vaziyette bý- rakmanýn karþýlýðý olan peri- þanlýk, hem dünyada hem âhi- rette kendisini Müslümanlara hissettiriyor ve hissettirecektir.

Ona sâhip çýkanlara da bizzat Allah sâhip çýkmaktadýr ve çý- kacaktýr. 1925’lerdeki o elîm olaylardan sonra pek çok insa- nýn güneydoðudan alýnýp batý bölgelerimize sevk edildiði sýra-

KUR’AN’I

TERK EDEMEYiZ

ABDULLAH AYMAZ

(15)

ailem

KUR’AN

ailem 13 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

mýþ, yatýþtýrmaya çalýþmýþ olan Be- diüzzaman da sadece o bölgeden olma ve nüfuz sâhibi bir þahsiyete sahip bulunma gibi sebeplerle Van’dan alýnýp Erzurum’a getiril- mekteydi. Yolda Korucuk köyünde de kalmak mecburiyeti hâsýl oldu.

O zaman onu götürmekle muvaz- zaf subay, “Bu çok muhterem bir zat, burada kalacaðýmýz zaman zar- fýnda kendisinden istifade ediniz.”

dedi. Korucuklular çok iyi ilgilen- diler. Hatta Hacý Münir Efendi, onu misafir etti, delinmiþ çarýklarý- ný alýp bir çift yeni ayakkabý ile de- ðiþtirdi. Daha sonra da o çarýklarý bir hatýra olarak evinin duvarýna senelerce astý... Bediüzzaman Haz- retleri Hacý Münir’e “Evlatlarýnýza Kur’an-ý Kerim’i öðretip okutunuz, Allah sizleri korur.” dedi...

Osmanlý Devleti’nin parçalanýp daðýlmasýnda Birinci Dünya Sava- þý’nýn rolü büyüktür. Bu maðlubiye- tin manevi sebeplerini izah ederken Bediüzzaman Hazretleri bilhassa Kur’an-ý Hakim’in açýk emirlerinin terk edildiðini söyler: “Hissemizin sebebi; erkân-ý Ýslâmîde ihmâl ve terkimizdi. Zira Hâlýk Teâlâ yirmi dört saatten bir saati istedi. Beþ va- kit namaz için yalnýz o saati, bizden yine bizim için emretti, hem istedi.

Tembellikle terk ettik, gaflete ihmâl oldu. Þöyle de ceza gördük; beþ se- nede, yirmi dört saatte daima talim ve meþakkatle tahrik ve koþtur- makla bir nevi namaz kýldýrdý. Hem senede yalnýz bir ay, oruç için nefsi- mizden istedi. Nefsimize acýdýk.

Keffaretten beþ sene cebren oruç tutturdu. Kendi verdiði malýn- dan, kýrkýndan ya onundan biri- ni zekat istedi. Cimrilikle hem zulmettik, haramý karýþtýrdýk, irade- mizle vermedikti. O da bizden al- dýrdý müterâkini (yýðýlmýþ) zekatý,

haramdan da kurtardý.” (Lemaat) Eðer Safahat’ý incelersek Meh- met Akif Ersoy’un þikâyetlerinden o günlerin nasýl olduðunu çok iyi an- larýz:

- Ramazan vak’asý yâhu! Þunu anlat, be adam!

- Üsküdar’dan geliyorduk, iki- miz: Âsým, ben.

Saat on bir sularýydý... Vapur beklerken,

Yolcular Bafra’yý tellendiriver- mez mi sana?

Kaçýver, belki ki cýngar çýkara- cak, durmasana!

Ýçlerinden biri, hem þüphesiz, en kaltabaný,

Üç nefes püfliyerek burnuma:

“Sen söyle, Hoca!

Niye baðlanmalý hayvan gibi hâlâ oruca?”

Deyivermez mi!

Herkes aç bekleþiyor kaldýrýmýn sýrtýnda ...

Siz gidin, perdelerin hepsini kal- dýrtýn da...

Aleni iþret edin, âleme göster- mek için!

Be adamlar! Azýcýk saygý sayýn:

Gizli için

Meze tufanýna dalmýþ, kulaç at- maktasýnýz;

Yutkunan halka bakýn, pencere- lerden sayýsýz

Paranýz yok ya, þu ben var diye- yim, bol keseden

Hakkýnýz nerde sefih olmaya, dünya açken?

Müslümanlar olarak irademiz dýþýnda zorlu belâ ve imtihanlara tâbi olmadan, Kur’an-ý Kerim’i hem okuyalým, hem anlayalým hem açýk emirlerini yerine getirelim. Tâ ki, yarýn mahþerde Kur’an-ý Kerim’in yakamýza yapýþýp “Yâ Rabbi bun- lar beni terk etti!” þeklindeki þi- kayetine muhatap olmayalým.

(16)

Ý

stanbul’un fethi size neyi hatýrla- týyor? Gönül erlerinin Ýlahi müj- deyle müjdelenmek, insanlýðýn önü- nü açmak, yollarýný aydýnlatmak için büyük bir sebatla birbiri ardýna bayrak yarýþýnda bulunduðu, bir ça- ðýn kapanýp yeni bir çaðýn açýlmasý- na sebep olan büyük fethin genç bir kumandana Fatih Sultan Mehmet Han’a nasip olmasý içinizde hangi duygularý harekete geçiriyor?

Evet, yeni nesiller için fetihler devam ediyor. Ýstanbul’da ve daha pek çok güzel þehirde, güzel insan- larla dolu güzel ülkelerde gözyaþý içinde pek çok kiþi var. Ailede, okulda, sokakta þiddet; iþyerlerinde haksýzlýk, rüþvet, güvensizlik; top- lumda zararlý alýþkanlýklar, fuhuþ, terör gibi insanlýðýn acý kaynaklarý- nýn kurutulmasý için gönüllerin fet- hedilmesine devam etmek gereki- yor. Bu da insanlýðýn derdini kendi- ne dert edinmiþ, acýlarý hafifletmeye karar vermiþ, insaný ve bütün var-

lýklarý seven ve deðer veren siz de- ðerli gençlerin gayret göstermesiy- le mümkün olabilir. Bu satýrlarý okuduðunuzda “Kendim ve insan- lýk için ne yapabilirim?” diye dü- þünüyorsanýz bilin ki yapabilece- ðiniz çok þey var. Ýstanbul’un fet- hini gencin ideal belirlemesi hedef seçmesi ve gerçekleþtirmesi aþa- malarý açýsýndan deðerlendirdiði- mizde insanlýk sevgisi, doðruya ulaþmak arzusuyla dolu kiþilerin yararlanacaðý pek çok güzel ör- nekle dolu olduðunu görüyoruz.

Hedefler doðru seçilmeli

Her bireyin sahip olduðu özellikler, ilgi, yetenek ve imkanlar farklýdýr.

Kiþinin hem kendisi hem de bütün insanlýðýn huzur ve güven içinde kendisine layýk þekilde yaþayabil- mesi için bir hedefi olmalýdýr. Bu hedefin þekillenmeye baþlamasý ba- zen küçük yaþta, okulöncesi dönem- de bile olur. Çocuðun doktor öðret- men, yazar, devlet adamý, iyi bir ev hanýmý, anne baba olma gibi bir ve- ya birbirini tamamlayan birkaç he-

BiR HEDEFi OLMALI

HER GENCiN

BiR HEDEFi OLMALI

HER GENCiN

UZMAN PSÝKOLOG FARÝKA TEYMUR ARTIR

Fatih Sultan Mehmed denilince gençlik, gençlik denilince hedef ve ideal geliyor

akla.

(17)

def edinmesine bazen bir, bazen de birkaç neden yol açar. Eksikliklerin farkýnda olmak veya güzel örnekler bu nedenler arasýndadýr. Þifa bulu- namayan bir hastalýktan ölen bir yakýn, haksýzlýða uðramýþ bir kiþi, idarede görülen eksiklikler veya ba- þarýlý bir kiþiye, büyüðe benzeme is- teði ideallere temel teþkil eder. Bire- yin hayatýnda etkili kiþilerin anne-

baba ve öðretmen gibi büyüklerin beþeri ve sosyal ihtiyaçlarýn ve bun- lara ulaþtýracak güç ve imkanlarýn farkýnda olmasýný saðlamasý da ide- allerin þekillenmesi ve hedefin be- lirlenmesine katkýda bulunur. Bu- nunla beraber birey gençlikte de ailesinin etkisinde kalmadan ço- cukluðundaki idealden farklý bir hedef veya hedefler edinebilir.

Hedefe ulaþmak hayal etmekle mümkündür

Fatih Sultan Mehmet kendisini bü- yük bir ustalýkla nakýþ gibi ailesinin ve hocalarýnýn yüreðine düþürdük- leri aþkla daha çocuk yaþta bu yola gönül koymuþ, hayallerini bu fetih hayalleriyle süslemiþ oyunlarýnda Ýstanbul’u bir deðil belki yüzlerce kere fethetmiþti.

Hedefe kavuþmak; önce hayal etmekle mümkündür. Bir problemi zihnimizde tasarlamadan çözeme- yiz, bir ideali zihnimizde oluþturma- dan ve gerçekleþtirmeyi istemeden o ideale ulaþamayýz. Hedefe ulaþ- mak için tabii ki tek baþýna hayal

yetmeyip basiret ve bilgi sahibi olmak, gayret etmek ve çalýþmak gerekir. Basiret ve bilgi, fikir ve maharet sahibi olmayý saðlar.

Bilgiye deðer veren kiþi bilgi sa- hibine de deðer verir. Baþarý için gereken de ekip ruhudur. Gencin yetiþkinin, öðrencinin, öðretmenin, hocanýn, talebenin birbirine deðer vermesi, imkanlarýný güçlerini birleþtirebilmesi ile pek çok fe- tih (açýlýþ) gerçekleþtirilmeye de- vam ediyor. Gönüller güzellikle- re açýlýyor. Gençleri yeni ufuk- larda büyük baþarýlar bekliyor.

ailem 15 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

FOTOÐRAF: REUTERS

Renkler ve diller ne kadar farklý olsa da “sevgi”

dili bizleri ortak noktada buluþ- turabiliyor.

(18)

ailem

FATÝH VE GENÇ

En büyük fetih, gönüllerin fethe- dilmesi yani doðru ve güzele doð- ru yönlendirilmesidir. Kendini bi- len, kendini tanýyan, önce kendi gönlüne açýlan kiþi, içindeki büyük gücü, kendisine bahþedilmiþ yete- nekleri keþfeder, neleri yapmasý gerektiðini, neleri yapabileceðini, hedefine ulaþmak için kendisini nasýl donatmasý gerektiðini fark etmeye baþlar. Ve donaným sahibi olmak için ilme sarýlýr. Gerçekten de bilgi olmadan baþarý gerçekle- þemez. Bilginin temelleri de daha çocuk yaþta atýlýr. Çocuðun ilim öðrenmeye istekli olmasýnda aile- sinden aldýðý temel eðitim büyük ölçüde etkilidir. II. Mehmet daha çocuk yaþtan itibaren devrinin en

seçkin hocalarýnýn elinde yetiþ- miþti. Devrinin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Vezir Sinan, Ahmet Paþa gibi birçok âlimi, II. Meh- met’e dünyevî ve uhrevî ilimleri talim ettiriyordu. Sekiz yabancý dil öðreniyor, gün geçtikçe ufku açýlý- yordu. Fakat ilim öðrenmeyi ken- disi istemeseydi kendisine sunu- lan bu imkanlarý deðerlendire- mezdi. Pek çok aile gençlere sunduklarý imkanlarý deðerlendi- remediklerinden yakýnmaktadýr- lar. Diðer taraftan bilginin temel- leri atýldýðý takdirde kiþi bilgiye ulaþacaðý kaynaklarý bildiðinden sahip olduðu kapasiteyle eksikle- rini kendi gayreti ile de tamamla- mayý hayat boyu sürdürür.

Bilginin yararlý olabilmesi için karakter güçlü olmalý

Hedefe giden yolda sahip olunan ilmin yararlý olmasý içinse kiþinin karakterinin ve manevi deðerleri- nin güçlü olmasý, þefkat, merhamet sevgi, tevazu, hoþgörü, yumuþaklýk sükunet, öfke ve duygu kontrolü, özeleþtiri, saygý gibi insanî duygu- lara ve özelliklere sahip olmasý gerekir. Ýnsanýn bir baþka varlýða zarar vermemesi, kendisine ve baþka varlýklara ve insana deðer vermesi, duygularýna hakim olup aklýný kullanmasý ile mümkün- dür. Bu da bu güzel duygularýn kaynaklarýndan beslenen kiþilerle beraber olup onlarda güzel ör- nekler görmeyi gerektirir.

Bunun örneðini yine büyük fet- hi gerçekleþtiren büyük Fatih’in hayatýnda görüyoruz. II. Mehmet’in öyle bir hocasý vardý ki ondan etki- lenmemesi, onun fikirlerine danýþ- madan ve gerektiðinde icazet alma- dan hareket etmesi imkânsýzdý. O Ýstanbul’un manevî fatihlerinden ilim ve gönül eri Akþemsettin’di. O, hem Ýslami ilimlerde hem de týp, as- tronomi, biyoloji ve matematikte zamanýnýn ünlülerinden olmuþ, Yu- nus Emre’ler, Mevlana’lar, Hacý Bek- taþ Veli’ler, Hacý Bayram Veli’lerle ayný kaynaktan beslenip aydýnlana- rak bu büyük fethe þevk ve gayret- le hazýrlanmýþtý. Fetih sýrasýnda genç sultaný teþvik ettiði gibi fetih- ten sonra da adalet üzere idare ede- bilmesi için tevazu sahibi olmak gi- bi konularda manevi eðitimine de- vam etmiþti. Mesele gönülleri fet- hetmek olunca bu güzel örnekler- den istifade ederek hayatýmýzý ve kendimizi düzenlememiz gerekiyor.

En büyük fetih gönül kazanmaktýr

FOTOÐRAF: AP

(19)

ailem

FATÝH VE GENÇ

ailem 17 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

Zamanýnýn yetmediðini söyle- yen herkesin kendisine þu so- rularý sormasý gerekir.

Erteleme yapýyor muyum?

Önceliklerimi iyi biliyor muyum?

Bir konuyu öðren- diðimde gerekli tek- rarlarý yapýyor mu- yum?

Baþkalarýnýn iste- diðini kendi istedi- ðimden ve olmasý ge- rekenden önce mi yapýyorum?

Televizyonu ve bilgisayarý verimli ve ölçülü kullanýyor muyum?

Oyuna ne kadar zaman ayý- rýyorum?..

Hobilere, spor ve sanata ne kadar va- kit ayýrýyorum?

Nasýl dinleneceði- mi iyi biliyor mu- yum?

Tembelliði yen- mek için sýkýlsam da çalýþmaya devam ediyor muyum?

Zaman yetmiyor mu dediniz?

Hiç kimse mükemmel deðildir

Kimse mükemmel olamaz.

Önemli olan kiþinin kendi ek- siklerini aþaðýlýk kompleksi-

ne, yýkýlacak kadar aþýrý suç- luluk duygusuna kapýlmadangörebilmesidir.

Eksikliklerinizle mücadele edin

En büyük ve deðerli müca- dele ve gayret kiþinin kendi kötü veya olumsuz özellik-

leri ile baþa çýkabilmek için gösterdiði gayret ve

mücadeledir.

Zamaný iyi kullanýn

Zamaný iyi kullanan kiþi hedefe giden yol-

da gereken bilgi ve becerileri elde et- mekte daha az zorla-

nacaktýr.

FOTOÐRAF: REUTERS

(20)

ailem

FATÝH VE GENÇ

Ýdealist genç hedefe giden yolda bilgi ve yetenek (fikir ve maharet) sahibi ol- malý, bunun için de zamanýný iyi kul- lanmalýdýr. Zira belli bir konuma gelen kiþinin o konum için gereken bilgi ve beceriye daha önceden sahip olmasý, ön hazýrlýk yapmasý gerekir.

Diðer taraftan kiþinin bilgi sahibi olmasýnýn toplumu ve insanlýðý daha iyiye, güzele götürebilmek yolunda- ki ideallerini gerçekleþtirmesi için tek baþýna yetmeyeceðini hepimiz biliyoruz. En deðerli bilgi hayata ge- çirilen bilgidir. Bu sebeple Söz Sul- taný (sas) faydasýz ilimden Allah’a sýðýnmýþtýr. En hayýrlý insan da in- sanlara yararlý olan insandýr.

Ýnsanlýðýn içinde bulunduðu prob- lemlere çözüm aramaya çalýþanlar iki noktada týkandýklarýný söylüyorlar.

Menfaatçilik, ailelerin ihmali.

Ýdealist insanlar en yakýnlarýný ih- mal etmedikleri, onlarý da geliþtirmeye çalýþtýklarý ve ben merkezcilikten uzak- laþmanýn örneklerini en yakýnlarýna sunduklarý takdirde güzel örnekler da- ha etkili þekilde dalga dalga yayýlacak- týr. Bazen kiþi uzaktakine yararlý olma- ya çalýþýrken en yakýnýndaki kendisine ihtiyacý olan kiþiyi görememektedir.

En yakýnlarý onun desteðine ve yar- dýmýna muhtaçken baþka kiþilerin yar- dýmýna koþmakta dengeye dikkat et- mek gerekir. Belki en yakýnlarýn ihti- yaçlarýný giderecek kiþileri bulup hede- fine koþmaya devam etmek; fakat ihti- yacý olanlarý görmezlikten gelmemek gerekir. Ýdealist kiþiler en yakýnlarýn- dan baþladýðý takdirde milletçe hedefe ulaþmak daha kolay olacaktýr. Bunu insanlýk önderlerinde bütün canlýlýðý ile görüyoruz. Kiþi sosyal yönü ile bireysel yönünü dengeleyebildiði bir yandan kendisini geliþtirip bir yan- dan öðrendiklerini hayata geçirebil- diði, hem öðrenci hem de öðretici ola- bildiði ölçüde ideallerine ulaþabilir.

ÜÇ ÞÝFRE:

BÝLGÝ

YETENEK

MAHARET

FOTOÐRAF: ZAMAN

(21)

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

ailem 19 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

“Þimdi nerede Fatih gibi bir genç” diyerek hayýflanmaya ve vakit kaybetmeye zamanýmýz yok. Bugün birçok gönüllü

genç dedesi Fatih ruhuyla sevgiyi götürme telaþýnda...

ENÝS AYDIN

“A

rtýk, Fatih’ler dönemi geride kaldý. O, 21 yaþýnda bir devir kapayýp bir devir açmýþtý, þimdiki- ler oyunda oynaþta. Bu gençlikten adam olmaz!” sözlerini yýllarca du- yup hüzünlendik. Hem yetiþmiþ gençlerimiz yoktu hem de var olsa bile kendilerini ifade edebilecek bir alan bulamýyorlardý. Onu da bulsa- lar fedakârane feda-i nefs edecek bir “gayeleri” olduðu söylenemezdi.

Ümitsizlik ve yeis, “Onlarda var biz- de niye yok?”, ya da “Eskiden vardý, þimdi neden yok!” sözlerini bir kli- þe gibi zihinlerimize çakýyordu.

Ancak, artýk böyle düþünmemiz için hiçbir gerekçemiz yok. Dünya çapýnda baþarýlara imza atan, bu- lunduklarý ülkelerdeki okullarý uluslararasý alanda baþarýdan ba- þarýya koþturan Anadolu çocukla- rýnýn yaktýðý meþ’ale, ecdatlarý olan Fatih’leri, Orhan’larý mesrur edecek nitelik ve nicelikte.

Hepsi hayatlarýnýn baharýnda olan ve kýskandýracak derecede iyi

donanýma sahip olan bu gençlerin daha iyi imkanlar yerine çoðu mah- rumiyet bölgesi olan ülkelere tek soru sormadan þevkle koþturmalarý göz yaþartýcý tablolar oluþturuyor.

Bir buçuk asýrdýr uluslararasý alan- da yüzü gülmeyen ve medeniyetler terazisinde umutlarý hep havada kalan milletimiz bu evlatlarýyla ne kadar gurur duysa azdýr. Onlar, sýrf Allah rýzasý ve vatan sevgisiyle dün- yanýn en soðuk ya da en sýcak memleketlerinde bayraðýmýzý ve kültürümüzü þerefle temsil ediyor- lar. Onlar, milletimizin mayasýný oluþturan deðerleri adeta bütün ruhlarýyla emerek bulunduklarý ül- kelerin genç ve masum gönüllerine ayný safiyetle aktarmayý bir görev bilmiþ durumdalar. Onlarýn kutlu soluklarýnýn hissedildiði yerlerde ne ýrk, ne renk, ne dil ne de din ayrýmý olabilir. Onlar, ecdatlarýnýn ve mü- barek ebeveynlerinin duasý olduk- larý gibi, torunlarýnýn da hayýrla yâd edecekleri ecdatlarý olacaklar.

BU GENÇLÝKTEN ADAM OLUR

Eðitim gönüllüleri Fatih’in

bayraðýný gönüllere taþýyor

(22)

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

Yeni bir çað açýlýyor

Tabii ki, her hayýrlý iþ için geçerli olduðu gibi bu cihanþümûl faaliyet hakkýnda da olumsuz kanaatlerini ifade edenler olmuyor deðil. Sor- duklarý, “Deðirmenin suyu nereden geliyor?”

sorusu, aslýnda bu insanlarýn kendi deðerleri- ne ne kadar yabancý olduklarýný da ele veri- yor. Bu soruyu sorabilmek için Çanakkale, Sa- karya, Dumlupýnar ruhunu bilmemek lazým.

Milletimizin hamiyetinden, fedakârlýðýndan haberdar olmamak lazým. O millet ki, Ýstik- lal harbinde iki çift çorabýndan birini ordu- suna vermeye varýncaya kadar her þeyin- den vazgeçmiþtir. Kendi çocuðu yerine kýþ- ta kýyamette taþýdýðý mermileri örtmeyi dü- þünmüþtür. Ordumuz Sakarya nehrini geçe- bilsin diye, evlerinin temel direði olan mer- tekleri Sakarya suyuna dolgu maddesi ola- rak gözünü kýrpmadan gömüvermiþtir. Mil- letimiz, inandýðý deðerler için canýný bile vermeye hazýrdýr. Yeter ki o iþte bir ihlas ve samimiyet görsün. Yapýlan bütün kara- lamalara raðmen halk bu büyük seferberli- ðe maddi manevi destek vermektedir.

Evet, Fatih’lerimiz bugün Topkapý surlarý önünde deðiller. Çünkü yeni bir “Fatih” çýka- rabilmemiz için illa da Ýstanbul’u fethetme- miz gerekmiyor. Onlar ya Nijerya’nýn, Soma- li’nin, Kenya’nýn sýtmalý, hummalý çöllerinde bir huzur vahasý ya da Moskova’dan Moðo- listan’a, oradan Tuva’ya kadar uzanan so- ðuklar ikliminde buzlarý eriten bir meltem esintisidir. Evet bu, çaðýn en önemli hadise- sidir. Varsýn bunu birileri görmesinler...

Yeni bir þahlanýþ dönemi

Fatih’lerin, Yavuz’larýn, Selahaddin’lerin, Alparslan’larýn torunlarý bu kez ellerinde kalemle, defterle, bilgisayarla gönülleri fethediyor. Dolayýsýyla, güzel þeyler olu- yor. Bu tablo, milletimiz için yeni bir ikbâl döneminin baþlangýcýna da iþaret ediyor. Bunun tarihi yazýlmalý, bunlar bi- zim sanat telakkimize aksetmeli; tiyatro- muza, sinemamýza, þiirimize ve romaný- mýza artýk bu destanlar yansýmalý.

Artýk yeni ro- manlar, yeni hi- kayeleri yazma zamaný... Fatih Sultan Meh- med’i hayýrla yad ediyoruz.

(23)

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

ailem 21 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

... Bu insanlar, hiç kimseyi tanýmadan kalkmýþ bir ülkeye git- miþlerdir. Malezya’ya gitmiþler, Endonez- ya’ya gitmiþler, sizin adýný bilmediðiniz yer- lere gitmiþlerdir. Afri- ka’da öyle ülkelere gitmiþlerdir ki, bunlar, kendilerini hasbî sal- mýþlar.. niçin salmýþ- lar buralara? Demiþ- ler ki; “Dinimizde hic-

ret çok önemli bir faktördür. Atala- rýmýz da bazý dönemlerde bu dina- miði deðerlendirmiþler.” Bu dü- þünceyle gitmiþler. O gitmiþ, o da ondan örnek almýþ, ders almýþ, o da gitmiþ, o da gitmiþ. Fakat gittik- leri yerde ya bir adres bulmuþlar ya da bulamamýþlar.

...Meksika’ya giden biri oradan bana telefon ediyor: “Telefon reh- berine baktým, bir tane Müslüman adýna rastlamadým ki, gideyim

‘burada ne yapabiliriz’ diyeyim.”

Telefonun baþýnda hýçkýra hýçký- ra aðladým, konuþamadým, ahizeyi yere býraktým! Ve böyle yüzlerce gi- den insan vardýr. Ben Tuva’nýn adýný bilmiyordum. Yerini de bilmiyorum.

Bana bugün deseniz ki, “Haritada, Asya’da yerini çiz” çizemem... “Ya- kutistan’ýn yerini çiz”, çizemem.

Moðollarý biraz biliyoruz, Moðo- listan’ý da biliyoruz. Orhun Kita- beleri’nin yerini de biliyoruz; ama oranýn haritasýný da çizemem ben.

Ýþte, buralara belli bir dönemde

kalkýp yurdunu, yuva- sýný terk edip giden in- sanlar Türk milleti adýna gittiler, Türk devleti adýna gittiler.

Birer sürgün gibi gitti- ler. Arkada býraktýkla- rý devleti takviye et- mek için gittiler. Dün- yanýn dört bir yanýnda Türk devletini tutacak, destekleyecek, kaldý- racak lobiler oluþtur- mak için gittiler. Senin kültürünle insan yetiþtirmek için gittiler. Senin milyonlarca dolar harcamak suretiyle oluþturmaya çalýþtýðýn sunî bir kýsým lobiler ye- rine, lobi adýna gönlünü ortaya ko- yacak insanlarý yetiþtirmek için git- tiler. Maaþ alamadýlar, dört ay ma- aþ alamayan insanlarý duydum ve gözlerim doldu, aðladým burada.

Türkiye’de evleri vardý, yurtlarý var- dý. Her þeylerini arkada býrakýp, hatta duvaðýyla gelinini býrakýp öyle gitmiþlerdi. Bunlar öyle fedakâr- lardý ki, gördüðünüz gibi, dünya adýna bu insanlarýn hiçbir beklenti- si yoktu. Olsaydý onlar da siyaset sahnesine sýçramak için bir men- fez kollar, sýçrar ve onlar da bir hortumun baþýna otururlardý. Ama yapmadýlar bunu. Aç-susuz kaldý- lar, bir çorbayla iktifa ettiler ve bu- rada arkada kalanlarýn gözlerini yaþartacak cihan-pesendâne feda- kârlýklar sergilediler. Bunu gör- memezlik körlüktür, bunu kabul etmemezlik bir nankörlüktür.

M. Fethullah Gülen Hocaefendi:

Yeni genç neslin rüyalarýnda

geliþmiþ bir Türkiye var

(24)

Minik þehzade- nin tüm çocuk- luðu Ýstan- bul’un fethiyle ilgili rüyalar ve hayallerle dolu- dur. Çevresi onu, “Ýstan- bul’u sen fethe- deceksin!” diye- rek teþvik et- miþti.

E

dirne’deki sarayýnda bir beþi- ðin baþýnda dua eden evliya þöyle konuþtu: “Ýstanbul’un alýnýþý- ný sen göremeyeceksin Sultaným..

Ben de göremeyeceðim ama bu be- þikteki þehzade görecek... Bir de bizim bu Köse görecek...” Konu- þan Hacý Bayram-ý Veli hazretle- riydi. “Bizim Köse” dediði ise ileri- deki yýllarýn en önemli âlimlerin- den biri olacak Akþemseddin’di.

Beþikteki minik þehzadeyi ise söy- lemeye herhalde gerek yok.

Ýnatçý, bildiðinden þaþmayan, deha derecesinde zekaya sahip bir çocuk olduðu bilinen Þehzade

Mehmet’in eðitimi ile dönemin en ünlü alimleri özellikle Molla Gü- rani Hazretleri ilgilenmiþtir. Sul- tan Ýkinci Murad’ýn eðitim konu- sundaki titizliði ve Molla Güra- ni’ye gösterdiði büyük hürmetin neticesi olarak 11 yaþýnda bu kýy- metli alimin eline verilmesi, elmas fýtratlý minik Mehmed’in kýsa sü- rede “Fatih” olmasýna vesile ol- muþtur. Ve burada “ciddiyet” en önemli faktördür. Molla Güra- ni’nin haþarý bir çocuk olan þehzadeyi disipline sokmak için bir keresinde falakaya bile yatýrdýðý, hadiseyi duyan Ýkinci Murat’ýn da hiçbir müdahalede bulunmadýðý bilinmektedir.

Fatih’i fatih yapan çevresidir

“Ýstanbul’u sen fethedeceksin!”

MUSTAFA AYDIN

Fatih’i fatih yapan çevresidir

“Ýstanbul’u sen

fethedeceksin!”

(25)

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

Osmanlý döneminde yetiþen büyük evliya ve Ýstanbul’un manevi fatihle- rindendir. Asýl ismi, Muhammed bin Hamza’dýr. Saçýnýn sakalýnýn ak ol- masý veya sürekli beyaz elbiseler giymesinden dolayý Akþeyh veya Akþemseddin lakaplarýyla meþhur olmuþtur. Soyu Hazreti Ebu Bekr-i Sýddýk’a (ra) kadar ulaþýr. 1390 (Hicri 792) senesinde Þam’da doð- du. 1460 (H. 864) yýlýnda da Bo- lu’nun Göynük ilçesinde vefat etti.

Küçük yaþta ilim tahsiline baþla- yan Akþemseddin, Kur’an-ý Kerim’i ez- berledi. Yedi yaþýnda babasý ile Ana- dolu’ya gelip, o tarihte Amasya’ya bað- lý olan Kavak nahiyesine yerleþti. Âlim ve veli bir zat olan babasý vefat edin- ce, tahsiline devam etti. Ýlim tahsilini tamamladýktan sonra, Osmancýk’a müderris oldu. Ýlim öðretmekle ve nefsinin terbiyesiyle meþgulken, ta- savvufa yönelip, Ankara’da bulunan zamanýn büyük velisi Hacý Bayram-ý Veli’ye talebe olmak üzere gitti. Fakat ona talebe olamadý. Halep’te

bulunan Þeyh Zeynüddin’e talebe olmak için Halep’e gi- derken, gördüðü bir rüya üzerine Hacý Bayram-ý Ve- li’ye talebe olmak üzere An- kara’ya geri döndü. Hacý Bayram-ý Veli tarafýndan ka- bul edilip, onun sohbetinde tasavvuf yolunun bütün in- celiklerini öðrendi ve Hacý Bayram-ý Veli’den icazet (diploma) aldý. Ayný zaman- da týp ilminde de kendini yetiþtiren Akþemseddin, bu- laþýcý hastalýklar üzerinde çalýþtý. Araþtýrmalar sonun-

da Maddetü’l-Hayat adlý eserinde;

“Hastalýklarýn insanlarda birer birer ortaya çýktýðýný sanmak yanlýþtýr.

Hastalýklar insandan insana bulaþ- mak suretiyle geçer. Bu bulaþma gözle görülemeyecek kadar kü- çük, fakat canlý tohumlar vasýta- sýyla olur.” diyerek, bundan beþ yüz sene önce mikrobu anlattý.

Fatih Sultan Mehmed Han muhte- þem ordusuyla Ýstanbul’un fethine çýk- týðýnda, Akþemseddin, Akbýyýk Sultan, Molla Fenari, Molla Gürani, Þeyh Si- nan gibi meþhur veliler ve alimler de talebeleriyle birlikte orduya katýldýlar.

Akþemseddin Hazretleri savaþ esna- sýnda Sultan’a gerekli tavsiyelerde bu- lunarak, yeni müjdeler veriyordu. Ku- þatmanýn uzamasý ve Sultan’ýn ýsrarý üzerine ve Allahü Teala’nýn izni ile fet- hin ne gün olacaðýný bildiren Akþem- seddin, Sultan þehre girerken yanýnda yer aldý. Fetih ordusu Ýstanbul’a gir- dikten sonra Ýslamiyet’in harple ilgili hukukunun gözetilmesini genç Padi- þah’a hatýrlattý ve buna göre hareket edilmesini bildirdi.

Sultan’ýn ashab-ý kiramdan Ebu Eyyub el-Ensari’nin kab- rinin bulunduðu yeri sorma- sý üzerine: “Þu karþý yakada- ki tepenin eteðinde bir nur görüyorum. Orada olmalý- dýr.” cevabýný verdi. Daha sonra orasý kazýldý ve Eyyub Sultan’ýn (ra) kabri ortaya çýktý. Sultan, Akþemsed- din’den Ýstanbul’da kalmasý- ný istediyse de, O Ýstanbul’da kalmadý, Fetihten sonra, Göynük’e yerleþti ve vefa- týna kadar orada kaldý.

Fatihler için

Akþemseddinler lazým

Bulaþýcý hastalýklar konusunda çalýþtý, mikrobu tarif eden eserler ortaya

koydu.

Fatih’le birlikte fethe katýldý, Fatih’e

yol gösterdi.

Hz. Eyyub el- Ensari’nin kabrini

keþfetti.

Fetih’ten sonra Ýstanbul’da kalmadý, Göynük’e

yerleþti.

ailem 23 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

(26)

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

Her iþe besmele ile baþla.

Temiz ol, daim iyiliði adet edin, tembel olma, namaza önem ver. Nimete þükür, be- laya sabret.

Dünyanýn mutluluðuna maðrur olma. Ömrüm uzun olsun dersen, kimseye kýz- ma, eziyet etme. Kimsenin nimetine haset etme. Sen- den üstün olan kimsenin önünden yürüme. Týrnaðýný asla diþinle kesme.

Çok uyumak kazancýn azal- masýna sebeb olur.

Akýllý isen yalnýz yolculuða çýkma. Gece uyanýk ol, seher vakti Kur’an-ý Kerim oku.

Zikrin daima Hamd-i Hüda (Allahü tealaya hamd etmek) olsun. Hep cehennem aza- býndan endiþeli ol.

Hasedi terk et, kendini baþ- kalarýna medh etme.

Namahreme (harama) bak- ma, harama bakmak gaflet ve- rir. Kimsenin kalbini kýrma. Dü- þen þeyi alýp (temizleyerek) yer- sen fakirlikten kurtulursun.

Edepli, mütevazý ve cömert ol. Cünüp kimse ile yemek ye- mek gam verir.

Yalnýz bir evde yatmaktan sakýn.

Çýplak yatmak fakirliðe sebep olur.”

Akþemseddin’den öðütler

Ýkinci Murat, Hacý Bayram-ý Ve- li’ye þöyle demiþ: “Bu þehzademe Ýstanbul’u býrakmak isterim. De- dem Mehmet Çelebi bir defa, bü- yük dedem Yýldýrým Beyazýt iki defa denedi. Ben de iki kez uðraþ- tým, olmadý. Gönül ver de bu þeh- ri alalým.” demiþ... Evliya biraz düþündükten sonra cevap vermiþ:

“Sultaným, bu þehri sen de ben de göremeyeceðiz. Ama beþikteki þehzade alacak, bizim Köse de gö- recek..” Beþikteki þehzade Fa- tih’tir... Evliya’nýn “Köse..” diye ta- rif ettiði de o günlerin genç med- rese hocasý, fetih yýllarýnýn büyük alimi Akþemseddin’dir. Hacý Bay- ram-ý Veli’nin kerameti çok deðil, yirmi yýl sonra gerçekleþecektir.

Genç padiþah fethedilen þehre at üstünde “fatih” olarak girerken ya- nýnda yürüyen baþka bir atýn üze- rinde de kerametteki “Köse” ya- ni Akþemseddin oturmaktadýr.

Fatih’in çocukluðu ile ilgili anekdotlar, Ýstanbul’un fethi fikri- nin küçük þehzadenin dimaðýna nasýl yerleþtiðini anlamamýza yardým eder. Dönemin tarihçi- lerine göre Ýkinci Murad bu þehzadesi ile ne zaman sohbet etse, bebekliðinde geçen bu ola- yý anlatýp adeta onu hedefe doðru kilitlenmesi için þartlan- dýrmýþ. Fetih aþký, minik þehzade- nin oyunlarýna bile yansýmýþ.

2. Mehmed’deki, Ýstanbul’u fethetme iþtiyakýný körükleyen

“Ýstanbul, bir gün fetholunacaktýr.

Onu fetheden asker ne güzel as- ker, onu fetheden komutan ne gü- zel komutandýr.” hadisidir. (“Le- tüftehanne’l Kostantýnýyyete fe-le- ni’mel-emîru emîruhâ ve le-ni’mel- ceyþü zâlik’el ceyþ”) Ayrýca ecdadý- nýn 5 kez deneyip de baþaramadý- ðý fetih hadisesi artýk onun için bir manevi borç hükmündedir.

Sultaným, bu þehri sen de

ben de göremeyeceðiz. Ama beþikteki

þehzade alacak bizim Köse de görecek

(27)
(28)

Fetih, 857 yýllýk bir “ideal” idi

Ýstanbul’u fethetmek için dile ko- lay tam 857 yýl boyunca Ýslam or- dularý çaba sarf etti. Diðerleri ba- þaramadýlar belki; ama hiç ol- mazsa o yolda yürüdüler. Fethe ve Efendimiz’in kutlu müjdesine nail olmak Osmanoðullarý’na ve bizim milletimize nasip oldu. Efendi- miz’in müjdesine nail olma duy- gusu, asýrlar boyunca dedelerimi- zin destanlarýnda, analarýmýzýn ninnilerinde hep bir “kýzýl elma”

olarak yer aldý. Osman Gazi’ye ait olduðu kayýtlý olan bir þiirde bu duygu þu þekilde dile getirilir:

Kurt olup, gel gir sürüye Aslan ol, bakma geriye Çar edüp, haydi çeriye Dil geçidini hisar yap Osman Ertuðrul oðlusun, Oðuz-Karahan neslisin, Hakk’ýn bir kemter kulusun Ýstanbul’u aç gülzar yap!

Fethin maddi boyutu

Ýstanbul’un fethinin maddi bo- yutunu anlatmak için ciltlerle kitap yazýlmýþ, yine de yeterli ol- mamýþtýr. En baþta çok kýsa sü- rede inþa edilen Rumeli Hisa- rý’nýn muhteþemliði, Haliç’e gi- rilemeyince gemilerin Kaba- taþ’tan Kasýmpaþa’ya karadan yürütülmesi, o döneme ait en son teknoloji ürünü Þâhî adlý toplarýn döktürülmesi baþta ge- len konular arasýndadýr. Ýstan- bul’un fethi sýrasýnda þehir için- deki çatýþmalar sýrasýnda þehit olan sekbanlar ve yeniçeriler Fatih’in emriyle bulunduklarý yere defnedilmiþ, bu defin iþle- mi günlerce sürmüþ, bittiðinde Ýstanbul bir anda bu manevi at- mosferle bir Ýslam þehri haline dönüþüvermiþtir. Bugüne kadar varlýðýný koruyan ve sokak ara- larýnda muhafaza edilen minik þehitlikler ya da kabirler fethin yadigarý olmaya devam ediyor.

ailem

FATÝH SULTAN MEHMED

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(29)
(30)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

M.K.

Evlendiðinden bu yana evinde kal- mak zorunda olan hasta babasý yüzünden eþiyle sürekli tartýþý- yordu. Sonunda “ya baban ya ben”

diyen karýsý yüzünden babasýný karakýþta dað evinde býraktý. Rüz- gar ve tipi yýkýk dökük barakanýn bir penceresinden girip öteki pen- ceresinden çýkýyordu. Geri dönüp, arabasýna bindi. Kendisiyle gelen 8-9 yaþlarýndaki oðlu; “Baba yaþ- lanýnca ben de seni buraya mý ge- tireceðim?” sözüyle beyninden vurulmuþa döndü. Aðlayarak ku- lübeye gittiðinde babasý donmak üzereydi. Kucaklaþýp aðlaþýrken;

“Geleceðini biliyordum oðlum.”

dedi baba; “Ben babamý býrakma- dým ki; sen býrakasýn!”

Dr. Can

Ýlkokulda rahmetli öðretmenimiz bizi Tahta Çanaklar diye bir tiyatroya gö- türmüþtü. Evin gelini kendilerine por- selen tabaklarda yemek ve masa hazýr- larken yaþlý kayýnpederine tahta ça- naklarda ve yerde lapa veriyor ve her fýrsatta azarlýyordu. Sonunda adamca- ðýz (dede) öldü. Kadýn tahta çanaklarý tam çöpe atacakken 10 yaþýndaki oðlu (torun); “Hayýr anne, atma onlarý.

Yaþlandýðýn zaman evlendiðim kýz, sana onlarda yemek verecek.” de- miþti de öðretmenimiz tembih ettiði için deðil, hepimiz duygulandýðýmýz için aðlamýþtýk. Hatýrlýyorum...

Teþekkürler sevgili Mürsel K. Za- manlama olarak tam vaktinde gönder- miþsin. Ben bu mektubunu aldýðým gün sevgili Çaðan Irmak’ýn “Babam ve Oð-

O yaþarken yetim olm

Babanýz ha- yatta olduðu halde, yetim yaþayanlar- dansanýz bir an önce geri dönün. Bu günleri bir da- ha bulamaya- caksýnýz.

FOTOÐRAF: ELÝF TUNCA

(31)

ailem

DR. CAN

ailem 29 27 MAYIS 2006 CUMARTESÝ

lum” filmine gitmiþtim. Salondan çý- kanlarýn halini görünce “N’oldu kardeþ, cenazeniz mi vardý?” diyerek espri yapý- yordum. Eþim “Öyle söyleme utanýyo- rum.” diyor, bense, dünyayý futbol topu kadar küçültmüþ ve þutu vurmuþ özgü- venimle “Bir 35’lik sinema filminde að- layacak deðilim herhalde.” diyordum.

40 yaþlarýnda kapalý ve soylu ha- nýmefendi (bugün görsem tanýrým)

“Girin-çýkýn da sizi de göreceðiz!” de- miþti. Henüz filmin baþýnda bir asker,

“Darbe oldu, duymadýn mý?” dedi ve film koptu. O andan itibaren kirpikle- rimi ýslatan damlalarýn vizöründen fil- mi mi izledim, yoksa 40 yýllýk hayatý- mýn serencamesini mi? Bilmiyorum.

Fena olmuþtum, darbe yemiþtim, bir futbolcu gibi yerde kalmýþ kývranýyor- dum. Etrafýmdakiler reklam için tutul- muþ bir figüran olduðumu düþünmüþ- lerdir. Abarttým belki. Belki salondan çýkarken, yakýnlarý kollarýna girmiþ, duygusal, gözü yaþlý biri olarak fotoð- raf vermiþ olabilirim; ama ruhum ke-

sinlikle, saha kenarýna alýnan sedyedeki kaleci gibiydi. Öyle zannediyo- rum, yönetmenin babasý ve varsa oðluyla iliþkisi mükemmeldi; zira tüm bunlarý senarize etme- si baþka türlü zordu.

Nedense sevgili Mür- sel, aile içinde, çocuk- ebeveyn iliþkilerinde

“baba” hep unutulan ya da ihmal edilen kiþi ol- muþtur. Çocukla iliþki ya da çocuk geliþiminde sü- rekli annenin önemi vur- gulanýr. Doðrudur, ama bu babanýn önemsizliði anlamýna gelmez. “Üç ih- las bir hatim gibi ya da o kadar sevaplýdýr.” denir- ken, Kur’an’ýn deðersizliði deðil, tevhidi direkt ve en kýsa yoldan anlatan “Kul hüvallâhü ehad” suresinin anlam olarak önemi vurgulanmak is- tenmektedir. Her ne hikmetse birkaç yanlýþ uygulama yüzünden tüm baba- lar hak etmediði þekilde, korkulan, uzak durulan, sevmeyen ve sevilme- yen, “iðne”ci durumuna düþürülüp, “ak- þam baban gelsin de görürsün” pozis- yonuna sokulan kiþiler haline getiril- miþtir. Özellikle erkek çocuklar için, BABA figürü çok önemlidir. Filmdeki

“Deniz Çocuk” soruyor ya hani: “Ýnsan- lar büyüdükçe hayalleri küçülür mü?”

Küçükken hayallerimizin kahramanla- rý olan babalarýmýz, biz büyüyüp onlar da yaþlanýnca küçülmek þöyle dursun, daha çok büyürler aslýnda. Yeter ki, içimizdeki BÜYÜKLÜK KOMPLEKSÝ- MÝZÝ yenebilelim... Ben mi? Büyük- babamý ve onun oðlu, babanýn BÜ- YÜKLÜÐÜNÜ yazacaktým; ama bir dahaki sefere inþallah. Saygý ve sev- giyle kalýn; ama Asla BABASIZ kalma- yýn. O yaþarken YETÝM olmayýn.

ayýn!

(32)

Dr. Can

Ýyi kalpli, yufka yürekli güzel ký- zým...

1) Saðlýklý olup olmamasý, kiþilere, düþünce ve davranýþlarýna göre de- ðiþse ve ailelerin haberli olmasý iþi biraz yumuþatsa bile;

2) “Söz ve niþandan ayrýlmak imkan- sýz, zor ya da topluma göre yanlýþ”

gibi düþünceler doðru deðil... Zaten söz ve niþan bir anlaþma devresi de- ðil midir? Ayrýca halkýn ne dediðine deðil Hakk’ýn ne dediðine bakýlýr.

3) Bence zor olaný; kýrmýzý çizgilere uyularak, söz-niþan yapmadan den- geyi kurmaktýr. Hem, bazý dünyevi kurallarýn içine girmeyelim diyecek- sin hem de kurallarýn kenarýndan daha keskin ve tehlikeli virajlarda sahil-i selameti arayacaksýn. Eðri ge- mi, düzgün sefer misali.

4) Zaten zor olan bu süreçte “Na- sýlsa söz-niþan yok, taký-maký ta- kýlmadý, sorun da çýktý, o halde bozuverelim” oluyor ve bozuluyor.

Sonra gelsin diðeri, olmadý gitsin öbürü. Adýn bu sefer çýkýyor “Er- kek Canavarý”na...

5) Halbuki niþanda kiþiler diyor:

“Evet þu anda bir sorun var. He- men de niþaný bozmak olmaz. Ev- cilik oynamýyoruz. En iyisi mi bu sorunu uygun biçimde çözelim. Ol- madý aile büyüklerimizden ya da EVLÝLÝK ÖNCESÝ AÝLE TERAPÝST- LERÝNDEN destek alalým. Böylece evliliðimiz için alýþtýrma yapmýþ olalým, tecrübe kazanalým. Yani ev-

aldýðýmýz için) meydan vermeyelim ya da evlenince (þimdi çözdüðü- müz gibi) çözelim diyorlar eþler.

6) Þahsen ben, niþandan ayrýlmýþ ya da evlenip de ayrýlmýþ bir hatun için; “Demek ki; karar vermesini bi- len, ne istediðinin farkýnda, doðrula- rý olan ve ayaklarý saðlam basan, ce- saretli birisi. Olmayýnca ‘hayýrlýsý’, demiþ bitirmiþ” derim de; benden de önce birkaç kiþiyle 1 yýl görüþ- müþ ayrýlmýþ kýz için, “Ne istediðini bilmiyor. Aþýrý þüpheci ya da mü- kemmeliyetçi. Kural dýþý. Hayatýný yaþamak istiyor. Kararsýz. Sorunlarý çözmek yerine bitirmeyi ya da kaç- mayý yeðleyen biri” diye düþünü- rüm. Ve acaba ben kaçýncý “denek”

ya da “kurbaným?..” Acaba beni on- larla nasýl kýyaslayacak? Bir yanlýþ

sýnavlarýmý” nasýl atlatabilirim? Ba- þýmda ÖSS sýnav gözetmeni gibi du- ran bu ölçme deðerlendirme hoca- sýndan iþ bahanesiyle 3 aylýk hava deðiþimi raporu alsam da uzaklaþ- sam bu bir yýlý daha kolay atlatabi- lir miyim.” diye bir anaforun içine girer, sevgi ve samimiyetten uzakla- þýrým. Yani Beyza’cým, iyi mükem- mel bir evlilik isteðinin ifratý, kiþile- ri evliliðin semtine, yamacýna ve gerçeklerine yaklaþtýrmama tefriti- ne yol açma ihtimali var.

7) Sözden-niþandan ayrýlýnca üzülür- sün. Ama sevgilinden ayrýlýnca kah- rolursun depresyona girersin. Ya hiç evlenmeme kararý alýr ya da “önüme ilk çýkanla, hiç yüzüne bakmadan evlenicem” tefritine girersin.

8) Bir insan, derin, kültürlü ve kali- teli ise kendini anlatýr ve hemen bel- li eder. Sýð ve kalitesizse de sen onu hemen anlarsýn zaten. Atla deve de- ðildir. Dolayýsýyla tanýma konusunu bu denli abartmanýn “cýlkýný çýkart- ma”dan baþka yararý olmaz.

9) Nedense caným okurlarým, 3-4 sa- týrla kendilerini tanýyýp, teþhis ve re- çete vermemi bekleyip, “yarýnki AÝ- LEM’de cevabý okumak istiyorum”

derler; ama erkek arkadaþýyla aylar- ca chat’te konuþup, tanýyýp 1-2 se- ne dolaþýp konuþarak ancak tanýya- bileceklerini düþünürler. Olmayýn- ca da, ayrýlýp, “depresyondayým, na- sýl unutabilirim? Yarýndan sonraki dergiye yazýn” derler. Bir huyum var: “Ben demiþtim” demesini haz-

ailem

DR. CAN

Gülü

bulacaðým derken

Beyza-Sakarya 20 yaþýnda, okuyan, çalýþan bir gencim. 3-5 ay önce akrabamýz vasýtasýyla bir beyle tanýþtým. O da okuyor ve çalýþýyor. “3 yýldan önce evlenemeyiz.” dedi. As- kerlik, iþ, vs. Aileler durumu bi-

liyor. 1 yýl kadar (en az) söz, ni- þan yapmama kararý aldýk. Zira

“Daha iyi tanýmalýyýz ve niþan- dan ayrýlýnca bir bayan toplum-

da çok zorluklar yaþýyor.” de- dik. Eðer bir sorunla karþýlaþýr- sak (ayrýlýk), bu, niþandan ayrýl- mak kadar yýkýcý olmaz diye dü-

þünüyoruz. Bu kararýmýz ne denli saðlýklý?

PAPATYALARI EZMEK

(33)
(34)

doðru yanlýþ

hangisi

doðru?

11.. Hedefe kavuþmak; önce hayal et- mekle mümkündür. Bir problemi zih- nimizde tasarlamadan çözemeyiz, bir ideali zihnimizde oluþturmadan ve gerçekleþtirmeyi istemeden o ideale ulaþamayýz.

1

1.. Sadi’nin Bostan’ýnda geçen aþaðýdaki misal bize neyi anlatmaya çalýþýr:

Bir adam yýkýlan evinin karþýsýna geçmiþ bir yandan aðlýyor, diðer yandan da, “Ah evim! Çökmeden ev- vel bana haber verseydin de ben de bir tedbir alsaydým.” diye dövünü- yormuþ. Birden o harabeden bir ses yükselmiþ: “Be adam!.. Ben yýllardýr sana, çatlayan duvarlarým ve dökü- len sývalarýmla çöküþümü haber ve- riyordum. Fakat sen her seferinde elinde bir avuç çamurla geliyor ve o çatlaklarý örterek verdiðim haberi adeta aðzýma týkýyordun.”

a) Haberlere kulak verilmesini...

b) Evlerin iyi inþa edilmesini...

c) Tedbir almayý...

d) Ölümün gelirken bize haber verdiðini 2

2.. Paltosu olmadýðý için kýþýn en soðuk günlerinde ceketle dolaþan, arkadaþýnýn paltosunu ödünç alan;

kendisine verilen 500 lirayý fakirler için bir vakfa

baðýþladýðýnda cebinde borç iki lira olan ünlü þairimizin yazdýðý milletçe ayakta dinlenen þiirin adý nedir?

a) Ben sana mecburum b) Önce vatan

c) Ýstiklal Marþý d) Han duvarlarý

3. Aþaðýdakilerden hangisi ergenler için yanlýþ bir tespittir?

a) Ergenin genel olarak duygularýnda istikrarsýzlýk olduðu görülür.

b) Ergen duygularýný çok dolu ve coþkulu yaþar.

c) Diðer dönemlere göre daha yo- ðun hayal kurar ve gerçekten za- man zaman uzaklaþýr.

d) Ergen bu dönemde beden ve ruh itibariyle istikrarlý bir çizgidedir.

4. Zamanýnýn yetmediðini söy- leyenlerin aþaðýdaki sorular- dan hangisini sormasý gerek- sizdir?

a) Önceliklerimi iyi biliyor muyum?

b) Bir konuyu öðrendiðimde gerekli tekrarlarý yapýyor muyum?

Baþkalarýnýn istediðini kendi istedi- ðimden ve olmasý gerekenden önce mi yapýyorum?

c) Ben beceriksiz biriyim, yaptýk- larýmýn bir iþe yarar mý ki acaba?

d) Televizyonu ve bilgisayarý ve- rimli ve ölçülü kullanýyor mu- yum?

HANGÝSÝ DOÐRU 1. d , 2. c, 3. d, 4.c

D Y

ailem test

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmanın amacı: bir sosyal pazarlama aracı olarak sigara bırakma kamu spotlarına yönelik bilişsel tutum, duygusal tutum ve etiksel algıların, sigara

Bir sanat eseri için farklı dönemde farklı yorumların yapılması, sanatın içinde bulunduğu dönemdeki sosyal yapıyla da doğru orantılı olarak değişmektedir.. Sosyolojik

hakkında silahla tehdit suçunu işlediği iddiasıyla yargılama yapılmış, yapılan yargılama sonucunda çocuk hakkında 2 YIL HAPİS CEZASI verilmiş, verilen

Çarlık Rusya’nın 1917’de BolĢevik Rusya’ya devrolması ile gelen özgürlük ortamında, 28 Mayıs 1918 yılında, Milli Azerbaycan Cumhuriyeti, Müsavat Partisi

Tüketicilerin spor merkezi seçiminde, pazarlama karması elemanları ile ilgili faktörlerin, katılımcıların gelir durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığına

Özdemir [17] tarafından Gobio gymnostethus türünün üreme ve büyüme biyolojisi üzerine yürütülen çalışmada bu türün Melendiz Nehri’nde dağılım gösteren

Bu tez çalışmasında elektrik ve manyetik özellikleriyle birlikte bir çok yönden incelenen fakat dinamik faz geçişleri bakımından üzerinde hiçbir çalışma

explain the different dynamics behavior of tumor cells such as tumor dormant state, tumor remission and uncon- trolled tumor