• Sonuç bulunamadı

Bil ki Allah tan başka (hak) ilah yoktur-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bil ki Allah tan başka (hak) ilah yoktur-"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hamd bizleri kendisine ibadet etmek amaçlı yaratan Rabbimize, salât ve selam son nebi, insanlığın muallimi, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ve tahir ashabının üzerine olsun.

Allah’a hamd eder, ondan yardım bekler, sadece ona ibadet ederiz, ondan başka dostumuz yoktur. Onun bize gönderdiği islamdan, Resulden, şeriattan razı olduğumuzu ilan ederiz.

Rabbim! Cümlemizi tevhidin, sünnetin, salih amelin, davetin, güzel ahlakın ve cihadın yolunda muvaffak kılsın. Allah, kalplerimizi temizlesin ve dini yolunda birleştirsin, gücümüzü ve kardeşlimizi zayıflatmasın, tevhidin ve davetinde yolunda ihvanlar olarak toplasın. Bu Allah için çok kolaydır.

Siz Değerli ADANA’lı kardeşlerimi, cennet ehlinin selamıyla selamlar, hürmetlerimi sunar, rahmetin, bereketin üzerinize olmasını dilerim. Ayrıca; geceli gündüzlü çalışarak bu güzel mübarek mütevazi ortamı hazırlayan Allah’ın dinine hizmet azmi taşıyan, Adanalı Ehl-i hadis dostlarıma teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim.

Seminerimizin konusu أ 

(2)

—Bil ki Allah’tan başka (hak) ilah yoktur-

Konumuz her müslümanın ilk önce bilmesi gereken bir konudur.

Rabbim dilimin düğümünü çözsün anlatma kolaylığı versin size de anlama güzelliği nasip etsin.

Değerli Kardeşlerim!

Allah, kullarını sadece ona kulluk etmek, dinine teslim olup emrine uymak, yasağından sakınmak amacıyla yaratmıştır.

Allah ayetinde

ِنوُُْ َ ِ  ِا َِْ ْ اَو ِْ ا ََُْ ََو



56

-Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım buyurmuştur. (Zariyat–56)

Ayette yer alan ِنوُُْ َ ِ –ancak ibadet etsinler fiili, şu anlama gelir birlesinler.

O halde; kulların yaratılma hikmeti; Allah’a kulluk/ibadet etmek, Allah’ı birlemektir.

-La İlahe İllallah- tevhid kelimesi, Allah’ın uluhiyetine davet eden yüce bir kelimedir. Bu kelime yerlerden, göklerden ve içindekilerden daha ağır bir kelimedir.

Üstün bir Adaletle ve Şeriatla gönderilen insanların en seçkinleri -Resuller ve Nebiler-; tevhid kelimesine davet etmiş, bu kelime uğruna mücadele vermiş, bu kelime için can vermiştir. Bu kelime uğruna dövülmüşler, sürülmüşler, hicret etmişlerdir. Bu kelime uğruna kılıçlar çekilmiş, canlar verilmiş, yurtlar terk edilmiş, anadan-babadan uzak kalınmış, cennetlere göz dikilmiştir. Resuller-Nebiler-Ashabı Kiram ve selef önderleri bu elime uğruna mücadele etmiştir.

(3)

Bu kelime kimi zaman onları sevindirmiş, kimi zaman üzmüş, kimi zaman şehadete sevk etmiştir. Ancak Onların torunları olan insanlar; dinin aslından uzaklaşmış, kendi aklından bir din

üretmiş, şirke dayalı bir hayatı kutsamış, tevhid dininden sapmıştır.

İşte Bizim görevimiz bu eksiği görmek, insanları tevhidin çatısı altında toplamak, tevhid aydınlığında buluşturmaktır.

La ilahe İllallah görüldüğü gibi basit bir kelime değildir, anlamı ve yüklediği misyon çok büyüktür. Bu kelime dünyada saadeti, ahirette cenneti, hayatta rahmeti kazandıran, sahibini kurtuluşa ulaştıran bir kelimedir. Bu kelimeye iman eden müslümanın günahları affolunur, ebedi cehennemden kurtulmasına vesiledir.

Cennet yurduna ulaşmak isteyen müslüman bu kelimeye muhtaçtır. Görünen ve görünmeyen tüm amellerin kabulü

ancak tevhid kelimesine bağlıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz bin Cebel’i Yemen’e gönderirken Nasihatta bulunmuş yapması gereken ilk şeyin tevhid olduğunu haber vermiştir. Şöyle demişti: Ya Muaz! Sen Ehl-i kitap bir kavme gidiyorsun, Onlara ulaşınca yapman gereken ilk şey; -La İlahe İlallah’a davet etmek olsun, eğer onlar bunu kabul ederlerse beş vakit namazı emret, bunu da kabul ederlerse zekâtı emret. (Buhari-Muslim)

Bu hadiste görüldüğü gibi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem La İlahe illallah davetine önem vermiş insanın çağrılması gereken ilk çağrının La İlahe İlallah olduğunu bildirmiştir.

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hayber günü tevhid sancağını Ali bin Ebi Talib’e övünerek vermiş, ona şöyle buyurmuştur: Ya Ali! Düşman sahasına varana kadar ağır ol,

(4)

Daha sonra onları islam’a davet et. Allah’ın kendileri üzerinde ne gibi hakları olduğunu bildir. (Buhari-Muslim)

Cabir rivayet eder, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur; Allah’a şirk koşmadan kavuşan kimse cennete girer.

Şirk koşarak kavuşursa cehenneme girer. (Muslim)

Gönderilen Resuller evlatlarını ve çevrelerini şirkten sakındırmış, tevhide davet etmiştir. İşte İbrahim (a.s.) duası ve onun bize asırlar önce terk ettiği ilahi mirası:

ََُْ ْنَا ََِو ُْْ۪اَو ًِٰا َََْا اَٰه َْْا بَر ُ ۪هٰ!ِْا َلَ# ْذِاَو

َۜمَْ'َْا

Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim bu beldeyi emin kıl, beni ve evlatlarımı puta tapmaktan uzak tut.(İbrahim–35)

Bu güzel kelime kulu hayra sevk eder, yolunu kolaylaştırır, sabrını artırır, tevekküle taşır, ihlâslı olmasını sağlar, tüm batıl beşeri dinlerden uzaklaştırır, kalbini sağlamlaştırır, masiyetten beri kılar, bir tek olan Allah’a ibadet etmeye, onu birlemeye, batıl ilahları terk etmeye yönlendirir.

Tevhidin en büyük fazileti; kulu -kula kölelikten çıkartıp- bir ve tek olan -Allah’a kul- ettirmesi, haşyeti, havfı, inabeyi, recayı

sadece ona yönelik yaptırmasıdır.

İşte tevhidi bu şekilde bilen kimse;

Ancak ona itaat eder, ancak onu sever, ancak ona yönelir, ancak ona dua eder, ancak ondan yardım ister, ancak ondan

korkar, ancak ona haşyet duyar, ancak ona firar eder, ancak ona tevekkül eder, ancak onun ilahlığını itiraf eder, ancak

onun nusretini umar.

(5)

Tevhid, müslümana izzet, gurur, şan şeref, onur verir, güçlü bir şahsiyet kazandırır. Allah, tevhid ehlini düşmanları önünde korur, kalbine mutmainlik verir, ameline ihlâs katar, ufkunu açar, salih amelini çoğaltır.

Tevhid; Allah’ın kullarını sevmeyi, düşmanlarına buğz etmeyi, kâfirlere karşı tevhidi savunmayı, şirk ve ehlini terk etmeyi zorunlu kılar.

ٍْۢ َ ُء َٓ ِ ْوَا ْ!ُ"ُ#ْ َ ُت َ%ِْ&ُ'ْ اَو َن(ُ%ِْ&ُ'ْ اَو

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir.Tevbe 71

Değerli Kardeşlerim!

Tevhid kelimesi; -La İlahe illallah- demek olduğu gibi, Yanı sıra İslam’ın esasıdır. Zira İslam; Allah’ı birlemek, ona itaat etmek, Şirk ve ehlinden uzak kalmaktır. Tevhidin anlamını, şartlarını, ona bozan durumları bilmek vaciptir. Çünkü; tüm amelin kabulü ancak tevhidle makbul olmaktadır.

Yine Tevhidin tahkiki/gerçekleştirilmesi vaciptir, Onun tahkiki ancak; sözümüzü ve amelimizi /büyük ve küçük şirkten/

arındırmakla, /bidat ve masiyetten uzak/ durmakla gerçekleşir.

Müslüman; tevhide aykırı olan, aslını bozan, her tür şirk ve küfürden uzak kalmak zorundadır. Aksi halde tevhid tamamlanmaz. Nasıl ki; abdestsizlik namazı batıl kılıyorsa tevhidsizlik de ameli batıl kılar. Müslümanın ilk bilmesi gereken en büyük emir Tevhid, en büyük günahsa şirktir. Bu nedenle tevhidi bilmek vaciptir. Zira Allah ayetinde tevhidi bilmeyi ve ona göre yaşamayı emreder.

(6)

—Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.- (Muhammed 19)

İnsan; bu kelime olmadan mutlu yaşayamaz, uhrevi dünyasını cennete çeviremez, azaptan kurtulamaz, hayatın zaruri bir haceti olan bu kelime, cennetin bir anahtarı hükmündedir.

Anahtar olmadan, nasıl kapıyı açamazsak, kelime-i tevhid olmadan da, cennetin kapılarını açamayız.

Ey kardeşim tevhid cennetin anahtarıdır. Bu söz kimi sahabelerin dilinden bize aktarılan bir rivayettir. O halde

kardeşim anahtarını kaybetme.

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve selem- bir gün Arap müşriklerinin huzuruna çıktı, şöyle buyurdu -Gelin bir kelime söyleyin, tüm acemlere hâkim olun- buyurdu. Müşrikler; -Hangi kelimeymiş ya Muhammed- dediler, Rasulullah onlara -La ilahe illallah deyin- buyurdu. Onların cevabı

ٌب َُ+ ٌءْ,َ-َ اَ.ٰه نِا ۚاًِ3اَو ً"ٰ ِا َ4َ"ِ ٰ ْ ا َ5َ َ6َا



 5

Tüm ilahları bir tek ilah mı yaptı şüphesiz ki bu garip bir şey.(Sad:5)

Müşrikler; kelime-i tevhidin anlamını,

yüklediği misyonu çok iyi biliyor, küfre-şirke-masiyete dayalı hayatlarını değiştirmek istemiyordu, zira bu kelime; onların batıl

putlarını, ilahlarını, inançlarını, atalara dayalı düşüncelerini, kurulu yapılarını yerle bir ediyor, dönen çarklarını bozuyor,

sadece Allah’ın vahyine dayalı hayat kuruyordu. İşte bu saydıklarımı kaybetmemek, dünyevi çıkarlarını ve kuvvetlerini

zayıflatmamak, atalarına nankörlük etmemek için tevhide düşmanlık ettiler.

Onlar, putlarına ve atalarına duydukları hürmeti ve muhabbeti terk etmeyerek, kelime-i tevhide karşı savaş açtılar, böylece

(7)

dünyada zillete, ahirette cehenneme düştüler. Bu kelimeyi terk edenlerde –bizler- dünyada düşmanın çizdiği zillete mahkûm olduk.

Farklı din düşmanlarının İslam ümmetine -aç bir kurt gibi- saldırdığı, topraklarını işgal ettiği, nesillerini şirke sürüklediği şu günlerde, bu kelimenin anlamını mutlaka bilmeli, şartlarını kavramalı, ona bozan durumlarını idrak etmelidir.

İslam; iki şehadete dayanır.

İlki; La İlahe İllallah diğeri de muhammeden Rasulullah. La ilahe İllallah; mabudu/tapılan Allah’ı birlemeyi,

Diğeri Muhammeden Rasulullah ise; İtaat edilen elçiyi itaatte birlemeyi, yalnız onu sevmeyi, onun önderliğini kabullenmeyi,

kutsal davetine icabet etmeyi ifade eder.

-La İlahe İllallah- demek; Allah’tan başka tapılacak hak mabud yoktur, demektir. Neden -Allah için hak mabud- dedik;

zira günümüzde insanların taptığı, yücelttiği, kutsadığı, önünde eğilip büküldüğü taştan-tunçtan-altından yaptığı, hükmüne, yasasına uyduğu ilahlar çoktur, İşte bu batıl ilahların içinde, tapılmaya layık ancak; hak mabud/ilah Allah’tır.

La ilahe; Nefiy ifade eder. Anlamı ise; Allah’tan başka kutsanan, sevilen, tapılan, mabud kabul edilen tüm ilahları

reddediyorum, tapılmaya layık ilah olmadıklarını itiraf ediyorum, tüm ilahlıklarını ve taşıdıkları batıl misyonlarını inkâr

ediyorum demektir.

La kelimesi söylenmeden, tevhid tamamlanmaz. İlkin La deyip Allah’ın dışında tapılan ilahlar reddedilir, ilkin inkar-reddetme söz konusudur. Yani tüm mabudların inkarı ifade edilir daha sonra hak mabud olarak illallah denilir.

(8)

İllallah; İspattır. Anlamı ise; ibadet etmeye, huzurunda eğilmeye, secde etmeye, hükmüne ve yasasına uymaya, her

çeşit ibadete layıklıkta sadece ve sadece Allah’ı kabul ediyorum, itiraf ediyorum demektir.

Böylece ilkin nefiy sonra ispat edilir. Yani yeryüzünde tapılan batıl ilahlar nefyedilir/reddedilir/inkar edilir, sonra da hak mabud-ilah olarak sadece Allah ispat edilir/kabul edilir.

İlah; tapılan, sevgi ve boyun eğerek itaat olunan zat demektir.

İşte bu tanıma en uygun Hak mabud Allah’tır.

Yine yanı sıra huzurunda boyun bükülen, emrine itaat olunan, kendisine ihlâsla haşyetle-inâbeyle-muhabbetle-havfla- tevekkülle ibadet edilen zattır. Bu saydığımız ibadetlere layık olanda Allah’tır. Bu ibadetler ancak ona yapılır. Bu ibadetin birisinin başkasına yapılması tevhidi bozar, şirke sokar.

Bu kelime topluma nüfus etmeli, tevhid toplumu tesis edilmeli, böylece kurtuluş-saadet elde edilsin. İçinde yaşadığımız yozlaşmanın, sömürünün, adaletsizliğin, zulmün, kavgaların, kan davalarının, ırklar arası savaşların sebebi tevhidden habersiz yaşamaktandır.

Örneğin tevhid ehli bir Türk ve Kürt kardeşim, birbirlerinin evine güvenle girebiliyor, aralarında zerre miktarı can-mal-ırz- tehlikesi yaşanmıyor. Fakat beşeri ideolojilere bağlı kimselere güven duyulmuyor. Bu şirk yapılanmalar birbirlerini ırkçılık veya beşeri davalar yolunda öldürebiliyor, canlara kıyabiliyorlar.

Tevhid kelimesi; mücerred olarak dille telaffuz edilen bir kelime değildir, bu kelimeyi söyleyen mutlaka şartlarını yerine getirmelidir.

(9)

Nasıl ki; insanlar arasında bir sözleşme yapılırken şartlar kurallar konur, riayet beklenir, işte bu örnekte geldiği gibi La İlahe İlallah’ın da şartları vardır. Allah, muvahhid Müslüman olmanın şartlarını, kuranda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’de hadislerinde bildirir.

La İlahe İlallah’ın şartları

1.Şart-(el-Îlmû)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, Nefiy ve İspat bakımından tevhidin anlamını BİLMELİDİR.

Birinci şartımızın anlamı şudur; Kelime-i tevhidin anlamını, çağrısını, gerekli kıldığı şeyi, neyin kabul edildiğini, neyin reddedildiğini, yüklediği misyonu bilmektir. Kul; Allah’ın hak mabud, diğer ilahlarında batıl olduğunu kabullenmelidir, eğer bunu biliyor ve itiraf ediyorsa, bu kelime-i tevhidin anlamını bilmektir.

La ilahe dediğinde nefiyde bulunduğunu, İlallah dediğinde ispat ettiğini bilmesi yeterlidir. Nefiy ve İspat demek; Allah’ın

dışında tapılan tüm ilahları reddetmek, sonra da sadece Allah’ın ilahlığını kabul etmektir.

Müslüman; -La İlahe İlallah- Allah’tan başka hak mabud yoktur dediğinde; sadece Allah’a sevgi ve zillet içinde boyun büktüğünü, tapılmaya layık sadece Allah’ı gördüğünü, emirlerine-hükümlerine teslim olup itaat ettiğini, nefsini-hevasını- aklını bir kenara atarak, sadece Allah’ın hükmünü öne aldığını itiraf eder.

Allah tevhidi bilmeyi emreder.

(10)

—Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.- (Muhammed 19)

ن هو  ِ  ِ!َ# $% & ِا

Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.

(Zuhruf-86)

Ayeti şöyle anlamalıyız; Yani; la İlahe İlallah kelimesine şahitlik eden kalbiyle iman eden ve diliyle söyleyen kimse

kurtuluştadır.

Değerli Kardeşlerim!

Müslüman bu kelimeyi söylediği zaman anlamını mutlaka bilmeli ve idrak edip kavramalıdır, anlamını bilmediğimiz şeyi kabul ettiğimizi idea etmek cahilliktir.

Yahudi veya Hıristiyan bir kimse; bu kelimenin anlamını ancak bilerek söylerse fayda verir, Müslüman kılar, bilmeden söylerse fayda vermez. Çünkü kelime-i tevhidi söyleyen kimse mutlaka anlamını, onun yüklediği muhtevayı bilmeli, bu kelimeyle neyi kabul ettiğini, neyi reddettiğini kati bir ilimle tasdik etmelidir.

Mekkeli müşrikler; bu kelimenin anlamını çok iyi biliyordu. Onlar;

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i mutlak bir şuurla reddediyorlar ve şöyle diyorlardı,

ا' ِ(او )!* ِا َ+!ِ * ا ,-ا

ۚ.ب0 ٌء3َ4 اَ56ه &نِا

Tüm ilahları bir tek ilah mı yaptı şüphesiz ki bu garip bir şey.(Sad:5)

Allah ayette açıkça müşriklerin bir çok ilaha inandıklarını, bir tek ilahı bilerek reddettiklerini, uluhiyete karşı çıktıklarını haber veriyor.

(11)

2.Şart-(el-Yakîn)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, tevhid kelimesini dille söylemeli, kalple YAKİNEN iman etmelidir.

İkinci şartımızın anlamı şudur; La İlahe İlallah diyen müslüman;

söylediği/itiraf ettiği bu -kelime-i tevhidi- diliyle açıktan söyleyecek, kalbiyle de yakini olarak, kati bir şekilde, doğruluğunda şüphe duymadan, haklılığını itiraf ederek, şek- şüphe-tereddüt- zan taşımadan iman edecektir.

Yakin bir imanla bu kelimenin doğruluğuna inanmalıdır. Diyelim ki şöyle dese; evet ben Allah’ın mabud olduğuna iman ediyorum, ama bununla birlikte onun dışında kalan ilahlarında batıllığı hususunda şüphelerim, terddütlerim vardır. İşte bu cümle yakini bir inancın zıddıdır, yakinen iman eden Müslüman Allah’ın tek bir İlah olduğunda şüphe etmez. Allah Allah’ın birliğinde şüpheleri olmayan Müslümanları bakın nasıl vasıflandırır.

ا)َُ*ْ!َ+ َْ ُ, ۪-ِ)ُ.َرَو ِ-ِّٰ ا)َُٰا َ0+۪ ا َن)ُِْ1ُ2ْا َ2 ِا

Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyenlerdir.(Hucurat-15)

Bu konuda

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:-Allah’tan başka hak mabud olmadığına, benim Allah’ın Resulü olduğuma, şüphe etmeksizin iman eden kimse, Allah’a kavuşursa ancak cennete girer. (Muslim)

َنوُددَ8َ9َ: ْ!ِ"ِْ:َر ,۪= ْ!ُ"َ= ْ!ُ"ُ(ُُ> َْ َ?ْراَو

Kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler cezalanırlar. (Tevbe-45)

(12)

Ayet münafıkların şüphe-tereddüt kuşku duyduklarını kararsızlığa düştüklerini, haber vermekte böylece inançta asla şüphenin olmayacağını kesin bir delille ispat etmektedir.

Kelime-i tevhidin doğruluğu hakkında duyulan şüphe, insanı kâfir eder, islam dairesinden çıkartır.

3.Şart-(el-Kabûl)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, bu kelimeyi KABUL etmelidir.

Üçüncü şartımızın anlamı şudur; Yani kelime-i tevhidi söyleyen kimse; diliyle ve kalbiyle bu kelimenin gerekli kıldığı her şeyi, her haberi, Allah ve Resulünden gelen tüm doğruları kabul etmelidir.

Buradaki kabul; tevhidi gerçekleştiren her söz ve ameli kabullenmek, ona aykırı düşen her şeyden sakınmaktır.

Tevhidin anlamını bozan, kibir-nefret-hased-büyüklenme gibi herhangi bir batıl akide ve düşünce taşımamaktır. Zira Müşrikler olsun Yahudiler olsun kendilerine gelen haktan

ancak aralarındaki hasedden, kinden, kibirden dolayı uzaklaştı.

Allah ayetinde şöyle buyurur:

ِ َ=

َنوَُ@َْ: ِAّٰ ا ِت َ:ٰ ِ َ ۪'ِ C ا ِDٰ َو َEَ(ُِّ.َDُ: َ ْ!ُ"

Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlar.(En’am-33)

Bakınız; Allah ayetinde kâfirlerin tevhidi kabullenmediklerini, haktan bilerek ve kibirle yüz çevirdiklerini haber verir.

(13)

O halde; kelime-i tevhidi söyleyen kimse doğruluğuna inandığı gibi herhangi bir sebeple reddetmeyecek kabul edecektir.

Günümüzde islam düşmanları, kelime-i tevhidi söylüyor, anlamını biliyor, ama kelimenin yüklediği gerekliliği kabul etmiyor, işte bunların bu mücerred ifadeleri fayda vermez.

4.Şart-(el-İngiyâd)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, ameli olarak boyun eğmeli TESLİM olmalı.

Dördüncü şartımızın anlamı şudur; Kabul sözle olur, İnkiyad ise amelle olur. O halde İnkiyad dediğimiz kelime-i tevhidin gerekli kıldığı emirlere-hükümlere teslim olmak, boyun eğmektir. Allah ayette şöyle buyurur

ٌِFْ@ُ َ(ُهَو ِAِّٰ ُAَ"ْ6َو َ!َْGَا ْ'ِ ً%:۪د َُFْ3َا ََْو

İşlerinde doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tabi olan kimseden dince daha güzel

kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa-125)

İnsan; kelime-i tevhidi söyleyip; -Allah’ın emrettiğini-hükmünü- şeriatını reddederse- bu kelime-i tevhid ona fayda vermez.

Örneğin; dini yasaları belirleme hakkı, beşerin milletin hakkıdır dilediği gibi uygular dilediği gibi çıkartır, çağın şartları neyi gerekli kılıyorsa ona göre hareket edilir- dese yine Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılsa- bu kimsenin tevhid iddiası batıldır. İşte bu durumda -La İlahe İlallah- kelimesi amelle uygulanmadığı için bozulur.

Bu şart; Allah’ın ve Resulünün emrettiği tüm farz ibadetleri yerine getirmeyi gerekli kılar. Burada ince bir anlayışı kaçırmamak gerekir, farz ibadetleri kabullenip de nefsine yenilen, bunu itiraf eden kimse, kafir hükmünde değildir.

(14)

5.Şart-(es-Sıdk)

Kelime-i tevhidi söyleyen Müslüman, bu kelimeyi sıdkla/dürüstlükle temiz bir kalple getirecektir. Münafıklar gibi dille söyleyip kalple ve amelle inkâr etmeyecektir.

Beşinci şartımızın anlamı şudur; La İlahe illallah diyen kimse, bu sözünde Allah’a sadık olmalı, akidesinde dürüst olmalıdır. Bir kimsenin sözünde sadık/dürüst olduğunu ancak ameli belirler.

Müslüman şahsiyet; söylediği- inandığı kelimenin, -gerekli kıldığı emrine- uyar, O halde; ittiba kişinin sıdkını belirler. Yani iman ettiğiniz -Allah’ın ve Resulünün emrine itaatiniz- doğruluğunuzu ispat eder. Yalan söyleyerek, sadece dille telaffuz ederek inanmakla, Müslüman olunmaz, olsa olsa ancak münafıklardan olunur.

Diyelim ki annesini babasını çok sevdiğini onlara karşı saygılı olduğunu sürekli idea eden bir kimse yanımızda annesine ve babasına karşı görevini yerine getirmezse sözünün batıl oluğunu anlarız çelişkisini görürüz. Öyle değil mi? Hem tevhide inanmak hem de onun gerekli kıldığı akideyi ve ameli taşımamak büyük bir gaflettir ve nifaktır.

Müslüman La İlahe İllallah kelimesini sıdkla söyleyip, Rabbinin rızasını gözetmesi gerekir.

ُ>ََH َ:۪. ا ُAّٰ ا َ'َْ َ ََ=

َ ِ۪ذ َDْ ا َ'َْ َ َ َو ا(

Allah doğru ve yalan söyleyenleri mutlaka bilir.(Ankebut-3)

َن(ُ9ُ'ْ ا ُ!ُه َEِJٰٓ ۟وُا ۪ٓAِ َقَHَو ِقْMN ِ َء َٓ6 ي۪. اَو

Sıdkla/La İlahe illallah’la gelen ve onu tasdik eden işte onlar muttakilerdir.(Zümer-33)

(15)

Ayette; Sıdktan maksad La İlahe illallahtır. Müslüman bu kelimeyi sıdkla doğru bir dille ve kalple söyleyecek kalbinde en ufak bir nifak yalan taşımayacaktır. Zira günümüzde La İlahe İllallah deyip kalben yalanlayan müslüman topluma müslüman gözüken çok münafık liderler vardır.

6.Şart-(el-İhlâs)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, İHLASLA getirmelidir.(el- İhlâs)

Altıncı şartımızın anlamı şudur; İhlâsın zıddı şirktir. Yani Bu kelimeyi getiren kimse şirk koşmaksızın, Allah’ı birleyerek, söylediği anlama herhangi bir şirk söz ve amel katıştırmayarak söylemelidir.

7ِ8آ  و $ ا :  ;ِ<ِ=%  & ا اد

نو:8ِ? ا

Dini ona halis kılarak dua et, kâfirler istemese de. (Gafır-14)

ِ َأ ، $ ا :  '<ِ=%  & ا ِ A

ِ &

Bِ = ا :$ ا

Dini Allah’a halis kılarak ibadet et, Bilin ki halis din Allah’ındır.(Zümer-2)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur; Kıyamet gününde şefaatimle mutlu olacak kimse halis kalple La ilahe illallah diyen kimsedir.(Muslim)

(16)

İhlâs; ibadeti herhangi bir kimseye sarf etmeden sadece Allah’a yapmak başkasını ortak koşmamaktır. İhlâs; ameli salih bir niyetle küçük ve büyük, görünen ve görünmeyen her tür şirkten arındırmaktır.

7.Şart-(el-Muhabbetu)

Kelime-i tevhidi söyleyen müslüman, Buğzun ve nefretin zıddı olan muhabbetle kelime-i tevhidi söylemelidir.

Yedinci şartımızın anlamı şudur; La İlahe İllallah diyen kimse bu kelimeye sevgi, muhabbet duyacak ona karşı buğz kerâhiyet, nefret duymayacak, içten bir muhabbetle söyleyecek. Bu kelimeye yürekten bir kabul ve muhabbet olacaktır. Kişi sevmediği şeye mutlaka nefret yahut buğz duyar. Salih müslüman bu kelimeyi muhabbetle isteyerek içten bir duyguyla telaffuz edecektir.

İlim ehlinin geneli bu yedi şartı zikreder. Ancak bazı alimler bir şart daha eklemiştir. O şartımızda şudur.

8.Şart-Allah’ın dışında tapılan-hüküm koyan- kanun belirleyen kişi-kurum ve sistemleri reddetmek, inkar etmek, sadece Allah’ın hükmünü kabullenmek. Aslında bu şart birinci şartta gelen bilmek konusuna girmektedir. Biz yine de müstakil bir şart olarak zikrettik.

Sekizinci şartımızın anlamı şudur; Müslüman -La İlahe İlallah- dediği zaman yeryüzünde, Allah’a ortak koşmaya- davet eden kişilerden ve rejimlerden uzak kalmalıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem

لD $%

%دو % م8( ا نود :

(17)

La İlahe İllallah diyen ve Allah’tan başka tapılan varlıkları inkâr eden kimsenin malı, kanı haramdır.(Muslim)

Hadis açıkça; Tağutları reddetmeyi bir ve tek olan Allah’ın ilahlığını, hükmünü kabullenmeyi emreder. Tağutlar ve küfür rejimler reddedilmeden tevhid kelimesi fayda vermez.

Tağut; Allah’ın dışında tapılan varlık, kendine ibadete davet eden zat, şirke çağıran sistem, küfür kanunları bilerek meşru

kılan doğrulayan uygulayan yöneticidir.

Bu hususta kısa veciz bir cümle kurmak isterim; La İlahe İlallah diyen, namaz kılan, Allah’ın şeriatına karşı bile bile muhalif kanun koymayan kimseler bu sözümüzün dışındadır.

Yönetici bile bile şeriata muhalif bir kanun koymadıkça ve batılı def etmeye güç bulamayan kimseye tağut demek ve

tekfir etmek, tekfirde hata etmektir.

O halde; sana aktardığım bu 8 madde ışığında kim La İlahe illallah derse felaha erer. Aksi halde bu kelimeyi söyleyip batıl olduğunu bildiği halde; Allah’tan başkasına taparsa, dua ederse, kurban keserse, adakta bulunursa, Allah’ın ve Resulünün hükmüne açıktan muhalefet ederse, beşeri kanunları islam şeriatından üstün görürse tevhid ehlinden sayılmaz.

Buhari sahihinde Ebu Zer’den(r.a.) rivayet eder, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; -La İlahe İllallah kelimesini ihlâsla söyleyip bu kelime üzerine ölen kimse cennete girer.-

(18)

Bu kelimeyi söyleyen bir kimse, bu kelimenin doğruluğuna inanıp, gerekli kıldığı emirleri hakkıyla yerine getirince, cennete girecektir. Yeryüzünde ve ahirette kurtuluş arayan kimse, kelime-i tevhide iman etmeli, hakkını vermeli, yolunda mücadele etmelidir.

Müslüman;

Rabbini ne kadar çok iyi tanırsa,

Haşyeti, muhabbeti, taati, teslimiyeti,

Zilleti de o kadar iyi olur, zamanla kalbi mutmain olur,

Şeriatına boyun büker, gözü ve kulağı onun emrine amade olur.

O halde; Rabbini tanıdığın kadar kulluk edersin kardeşim, gel onu iyi tanı, iyi kulluk et.

Bu dava

bir ferde, bir hocaya,

bir hizbe davet etme davası değildir,

yine bu dava illerde şubeler açarak tek kişi etrafında hizipleşme davası da değildir, İşte bu tarz dava bilinci selefi davette asla olmamalıdır,

aksine sadece tevhide ve sünnete basiretle davet etme davası olmalıdır, herkes

Selefin temiz akidesiyle Ehl-i Hadisin ameli menhecinde toplanmalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ashab-ı kiram, Allah Resûlü (s.a.s)’in bu müjdesine nail olmak için İslam’ın evrensel mesajlarını diyardan diyara taşıyordu.. Anadolu’muzda ilk defa

Örneğin Hanefî mezhebinin mâl tarifi esas alınarak yapılan mâl tarifi Mecellede şu şekilde geçmektedir: “Tab’-ı insânî mâil olup da vak-i hacet

Bunun için insanoğlu yalnız O’na ibadet etmek ve her şeyden daha çok O’nu sevmek durumundadır.. Her şeyde bize örnek olan Peygamberimiz Allah’ı sevmede de bize en

AHMET MIHÇI’DAN BAŞKAN KAVUŞ’A TEŞEKKÜR Türkiye Sakatlar Derneği Kon- ya Şube Başkanı Ahmet Mıhçı ise engellilerin her zaman yanında ol- dukları için

Allah teâlâ şöyle diyordu: “Çünkü sen tevekkül et- tin Yakub. Eskisi gibi bana güvendin, bana döndün ve sığındın. Âyet) diyerek tekrar dostluğumu kazandın…

Eğer bi- lirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlı- 96.. Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan

Buradan şu husus anlaşılabilir; eğer Allah’ın rızası hedef edinerek cihad ve İslam daveti için harcama yapacaksınız açık olursa güzeldir.. Bu, başkalarını da

çeşitli sebeplere bağlanmış ise de Müslüman âlimlerin genel kabulüne göre Allah (c.c) inancı insanın doğasında vardır. ayet.) Kelime-i Tevhid: Allah'tan başka ilah