• Sonuç bulunamadı

Türkiye nin marka şehri: Seferihisar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Türkiye nin marka şehri: Seferihisar"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

mavisorumluluk röportaj. Merve Ermiş

Türkiye’nin marka şehri:

Seferihisar

YAKLAŞIK DÖRT YILDIR SEFERİHİSAR BELEDİYE BAŞKANLIĞI GÖREVİNİ YÜRÜTEN TUNÇ SOYER, AKTİF

BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI, ÇEVREYE VE DOĞAYA OLAN SORUMLULUĞU, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIYLA

İŞBİRLİĞİ İÇİNDE YÜRÜTTÜĞÜ PROJELERİ, KADIN VE ÇOCUKLARI YÖNETİME DAHİL EDEN UYGULAMALARIYLA

SEFERİHİSAR’I TÜRKİYE’NİN ÖRNEK BELEDİYELERİNDEN BİRİ HALİNE GETİRDİ. SOYER İLE SEFERİHİSAR’IN

DA DAHİL OLDUĞU CITTASLOW (YAVAŞ ŞEHİR) OLUŞUMUNU, ÇEVRE PROJELERİNİ VE ÇOCUK BELEDİYESİNİ

KONUŞTUK.

(2)

i

İzmir’in Seferihisar ilçesi, Türkiye’nin ilk “Yavaş Şehri”.

Küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, yaşam tarzını stan- dartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırması- nı engellemek amacıyla oluşturulmuş kentler birliği pro- jesi Cittaslow (Yavaş Şehir)’e 2012 yılında dâhil olan Se- ferihisar, yerel özellikleri yitirmeden de dünyaya açılmanın mümkün olduğunu kanıtlayan Türkiye’nin marka beldele- rinden biri. Seferihisar’ı Türkiye’nin en yaşanılası yerlerin- den biri yapmayı başaran kişiyse yaklaşık dört yıldır Bele- diye Başkanlığı görevini yürüten Tunç Soyer. Başta TUR- MEPA olmak üzere sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde yürüttüğü projeleri, yerel tohumların yok olmama- sı amacıyla gerçekleştirdiği Tohum Takas Şenliği, kadın- ların da istihdama katılmasını sağlayan Seferipazar proje- si ve Çocuk Belediyesi uygulamalarıyla aktif belediyecili- ğin hakkını veren Soyer ile başta Cittaslow oluşumu olmak üzere çevre projelerini konuştuk.

2009’dan beri Seferihisar Belediye Başkanlığı görevini sürdürdüğünüzü biliyoruz ama genel olarak sizi fazla tanımıyoruz. Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Ankara Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra İsviçre Webster Kolej’de

“Uluslararası İlişkiler” alanında yüksek lisans yaptım.

Üniversite yıllarında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncu ve rejisör asistanı, Türk Haberler Ajansı’nda da muhabir olarak çalıştım. Daha sonra turizmle uğraştım, yedi tesi- sin genel müdürlüğünü yürüttüm. Sığacık Teos (Fransız) Tatil Köyü’nü işletmeye açtım. 2000 yılında Dokuz Ey-

(3)

mavisorumluluk

lül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Avrupa Birliği Yüksek Lisans Programı’na katıldım ve AB eğitim programlarından “Comenius” üzerine bir tez yazdım. Avrupa Birliği’nden İzmir’e temin edilebilecek mali kaynaklar ko- nusunda hazırladığım raporu, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı, rah- metli Ahmet Piriştina’ya sundum. Başkanın teklifi üzerine, Büyükşehir Bele- diyesi Başkan Danışmanı olarak çalışmaya başladım. İzmir Ticaret Odası’nda Dış İlişkiler Müdürlüğü ve Genel Sekreter Yardımcılığı yaptım. Bakanlar Ku- rulu tarafından kurulan 2006 yılında EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kuru- lu ve Yürütme Komitesi Genel Sekreterliği’ne atandım. 2009 yılından itibaren de Seferihisar Belediye Başkanlığı görevimi sürdürüyorum.

Seferihisar, 2012 yılından beri Cittaslow oluşumunun bir parçası. Kü- reselleşmenin yarattığı birbirine benzeyen, homojen mekânlar yerine, yerel kimliğini, yaşam tarzını ve özelliklerini koruyarak dünya sahne- sinde yer almak isteyen yerleşimlerin oluşturduğu Cittaslow’a dâhil ol- mak sizin için ne ifade ediyor?

Bu ağa katılmak aslında bir söz vermek anlamına geliyor. Yapacağınız işlerde Cittaslow kriterleri çerçevesinde doğaya, tarihe, gelenek ve göreneklere say- gılı olacağınıza, kentin kendi esnafını ve yerel yemeklerini koruyacağınıza, sürdürülebilir enerji kullanarak çevreye hassas yaklaşacağınıza dair bir söz veriyorsunuz. Belediyenin bütün hizmetlerinde “yavaş felsefesi” diyebilece- ğimiz anlayışla hareket etmeniz gerekiyor. Cittaslow üyesi olmak bir yan- dan kentinize uluslararası tanınırlık sağlarken bir yandan da böylesi konu- larda sorumluluk yüklüyor.

Bilmeyenler için Cittaslow oluşum sürecini anlatır mısınız?

Cittaslow, 1999 yılında Slow Food hareketinden doğmuş uluslararası bir belediyeler birliği. İtalya’da dört küçük kentin belediye başkanı bir araya ge-

(4)

larda İtalya merkezli gelişen hareket, günümüzde Japonya’dan Kanada’ya, Avustralya’dan Çin’e 25 ülkede 166 kente yayılan bir hareket haline geliyor.

Küreselleşmenin kentleri standartlaştırmasına, aynılaştırmasına karşı duran;

kendi özelliklerini, geleneklerini, göreneklerini, tarihini, el sanatlarını ve ye- rel yemeklerini koruyan kentlerin bir araya geldiği bir birlik bu.

Seferihisar’ı “Yavaş Şehir”e dönüştürürken dünyadan yararlandığınız örnekler var mıydı?

Yavaş Şehir, her kentin harfi harfine uygulaması gereken kriterler belirlenmiyor. Mesela üretici pazarı açın demiyor, yerel üreticilerin ürünlerini sergileyebileceği alanlar yaratın diyor. Siz kendi şartlarınıza, koşullarınıza uygun bir şekilde bir çözüm geliştiriyorsunuz. Üretici pazarı kurmayı veya üretici çarşısı açmayı veya bütün üreticileri bir mekânda bir araya getirmeyi tercih edebilirsiniz. Bu nedenle ülkeden ülkeye, hatta kentten kente Yavaş Şehir uygulamaları farklılık gösteriyor. Bazı kentler çevre çalışmalarına ağırlık veriyor, bazıları turizme, bazıları da yerel yemeklerine… Yurtdışından bu açıdan örnek almak zor, çünkü her ülkenin kendi kanunları, her yerel yönetimin yetki ve sorumlulukları farklı. İtalya’da Cittaslow Genel Merkezi’nin bulunduğu Orvieto’yu kendinize örnek alabilirsiniz ancak tarihi bir kale içinde yer alan bu kentte uygulanan trafik düzenlemesini Türkiye şartlarında yapmanız imkânsız. Bir Cittaslow olmasa da Freiburg kentini sürdürülebilir enerji kullanımı açısından kendinize örnek alabilirsiniz ama devlet desteksiz, fonsuz aynı yatırımları yapmanız mümkün değil. Dünyadaki iyi uygulamaları görüp onları kendi şartlarınıza göre uyarlamanız gerekiyor.

Tohum aslında çok temel ve çok önemli bir konu. Seferihisar’da yerel üre- timi, tarımı geliştirme çalışmalarına ilk başladığımızda üreticinin GDO’lu tohum kullanmaması, organik veya iyi tarım uygulamalarına geçmesi için bazı çabalarımız oldu. Bir yandan da hali aradan çıkararak, yerel üreticiye doğrudan tüketiciye ulaşma imkânı verdik. Üretici pazarının ilk haftasın- da tezgâhların birçoğu bomboştu. En ağır koşullarda çalışmasına rağmen hiçbir şey kazanamayan üretici, aracılara para kazandırmaktan bıkmış ve üretimi bırakmıştı. Üreticiyi, tekrar üretmeye teşvik ederken, GDO’lu to- hum kullanılmaması konusunda uyarırken fark ettik ki yerel tohumlar yok olmaya başlamış. Binlerce yıldır Anadolu topraklarında kullanılan, bu coğrafyanın, bu iklimin koşullarına göre evrim geçirmiş tohumlar ya- vaş yavaş yok oluyor. Yeni çıkan tohum yasasıyla bu tohumların satışı da yasaklanmış ve tohum piyasası çok büyük uluslararası şirketlerin eline bı- rakılmış. Bu şirketler ki genetiğiyle oynadıkları ve patentini aldıkları to- humları satıyorlar, sonra bu tohumların verimli olması için ilacını satı- yorlar ama ne yazık ki aynı zamanda kanser ilacı satıyorlar. İnanılmaz bir çark söz konusu… Tabii ki bu çark bizlerin aleyhine dönüyor. Tohum Ta- kas Şenliği ile yerel tohumları tekrar ortaya çıkarmak ve el değiştirmesi- ni sağlamak istedik. Yasada yerel tohumların satışı yasak ama takası hak- kında bir hüküm yok. Bu nedenle yarımadada sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle birlikte önce bir bilgilendirme çalışması gerçekleştirdik.

Tek tek her köye gidip insanlara bu yasayı ve yerel tohumların nasıl yok olduğunu anlattık. Şenlikte bu tohumların hem takas edilmesini sağladık, hem de bu tohumlardan örnekler aldık. Kurduğumuz Can Yücel Tohum

(5)

mavisorumluluk

Merkezi’nde bu tohumların saklanmasını ve fide haline getirilip isteyen- lere verilmesini hedefliyoruz.

İsviçre’de bir kentin belediye başkanı kaldırımlarla ilgilenen mimar ve mühendislerin kadın olmasına özen göstermişti. Böylece o kentte kadın- lara ve topuklu ayakkabılara saygılı bir imar mümkün oldu. Bu uygu- lamayı sizin çocuk dostu belediyenizle çok özdeşleştirdik. Çocuklar için neler yapıyorsunuz? Sizce diğer kentlerde neler yanlış yapılıyor?

UNICEF’in Çocuk Dostu Kentler projesi çerçevesinde başladığımız çalış- malara Çocuk Belediyesi kurarak devam ettik. Sadece yerel yönetimlerde değil, hayatın bütün alanlarında çocuklar yok sayılıyor. Çocuk Belediyemiz ve Belediye Başkanımız, belediyenin birimleriyle bire bir çalışarak her konu- da katılım gösteriyorlar. Geliştirdiğimiz her projede, hizmette onların da kat- kısını alıyoruz. Bir mahalleye park yapılacaksa nasıl bir park yapılsın, içinde neler olsun, buna Çocuk Belediyesi karar veriyor. Bir yandan imar planları için bile Çocuk Belediyesi’nin onayını şart koyduk.

Aynı zamanda kadınların da istihdama katılmasını sağlayan Seferi- pazar projesinden bahsedelim biraz da. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Seferihisar’da Cittaslow adına gerçekleştirilen çalışmalarda Seferihisarlı kadınlar çalışmaların lokomotifi oldu. Özellikle kurdukları kadın kooperatifiyle (Hıdırlık Kalkınma Kooperatifi) yerel üretim ve yerel yemek alanlarında faaliyet gösterdiler. Belediyenin sağladığı bir binada yerel yemeklerin yapıldığı Sefertası Lokantası’nı kurdular, üretici

pazarlarında aktif rol aldılar. Özellikle pazar günleri Sığacık üretici pazarında kadınların mutlak hâkimiyeti var. Bir süre sonra sundukları ürünleri sadece Seferihisar’a gelen ziyaretçilere değil, bütün Türkiye’ye sunmak istediler. Cittaslow eskide yaşamak veya ilerlememek anlamına gelmiyor; yaşam kalitesini artırmak için en yüksek teknolojinin kullanımını da içeriyor. Bu yaklaşımla www.seferipazar.com sitesinden kadın kooperatifi önderliğinde Seferihisarlı üreticilerin ürünleri satılıyor.

Ege otları, Orhanlı’nın taş devri yumurtası veya Türkan Hanım’ın mandalina pestili artık bütün Türkiye’ye ulaşıyor.

Twitter hesabınıza, web sitenize baktığımızda halkın uzağındaki kla- sik politikacı/yönetici profilinden uzak olduğunuzu görüyoruz. Bu ko- nuda ne gibi tepkilerle karşılaşıyorsunuz?

Tüm sosyal medyada; Facebook, Twitter, Tumblr, Flickr ve Instagram’da yer alıyoruz. Tüm hesaplarla bizzat ben ilgileniyorum. Benle iletişime ge- çenler ilk başta bunun şaşkınlığını yaşıyor. Şimdiye kadar bana ulaşan binlerce vatandaşımızın talep ve şikâyetlerini sosyal medya aracılığıyla öğ- rendim ve çözüme ulaştırdım. Halkımız da, ben de çok memnunuz bun- dan. Teknolojinin tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanacağız.

TURMEPA’nın geçtiğimiz yaz sizin de katkılarınızla düzenlediği Se- ferihisar Çevre Kampı nasıl bir deneyimdi? Devamı gelecek mi?

Devamının gelmesini tabii ki isterim. Bana göre çok başarılı, bizim de çok memnuniyet duyarak ev sahipliği yaptığımız bir organizasyon oldu. Te-

(6)

li duyarlılıklarını artırdılar. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.

Birlikte proje yürüttüğünüz başka sivil toplum kuruluşları var mı?

2009’dan itibaren birçok sivil toplum kuruluşuyla aktif olarak birlikte ça- lışıyoruz. Doğa Derneği, AKUT, Ege Orman Vakfı, Yavaş Yaşamı Des- tekleme Derneği, Sürdürülebilir Ulaşım Derneği, Ulamış, Seferihisar ve Hıdırlık Kooperatifleri, Kent Konseyimiz, Ürkmez Çevre Turizm Derne- ği, SEÇEVDER ve Mandalina Üretici Birliği ile aktif olarak çalışıyoruz.

Son olarak Türkiye’de belediyelerin genel olarak çevre tutumlarını na- sıl değerlendiriyorsunuz? Belediyelere bir mesajınız var mı?

Türkiye’de belediyelerin çevre konusunda tutumlarını değerlendirirken be- lediyelerin yerel yönetim olarak yetki ve sorumluluklarının ne kadar sınırlı olduğunu da düşünmek lazım. Belediyeler bu konuda yeterince hassas de- ğil, üzerlerine düşeni yapmıyorlar demek, bu açıdan hiçbir şeyi çözmüyor.

Belediyelerin yeterli mali kaynakları, yetkileri ve yaptırım güçleri olmadığı için birçok çevre ve doğa sorunu çözümsüz kalıyor. Bazı belediyeler bu ko- nuda çok iyi örnekler oluşturuyorlar, ancak bazıları da sadece gelişmek veya turizm adına çok yanlış girişimlerde bulunabiliyor. Çevre veya doğa konu- sunda yetkili ve sorumlu, birbirinden farklı birçok kurum ve kuruluş var ve birçok sorun bunların birlikte çalışmasıyla çözülebiliyor. Ama tabii ki bu benim sorumluluğum değil, bu konuda yetkim yok demek yerine, diğer ku- rumlarla birlikte projeler geliştirmek, birlikte çalışmak, sadece ulusal değil uluslararası paydaşlarla bir araya gelerek sorunları çözmek lazım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Geçen y ıl düzenlenen Tohum Şenliği’nin ardından şimdi yine yerel tohumlarımızı yaşatmak için harekete geçen Seferihisar Belediyesi ikinci kez Tohum Takas

Sivil toplum örgütünün iş birliği yapmak istediği belediye ya da belediyelerle iletişime geçmeden önce o belediyenin web sitesini, sosyal medya hesaplarını incelemesi,

Ayrıca, İzmir’den 25 yerel STK temsilcisinin İzleme Çalıştayında tartışacağı ve yatay mevzuat, hava kalitesi, su kalitesi, atık yönetimi, doğa koruma,

Çalıştayda İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’nın yürüttüğü çalışmaların içerisinde iklim krizi ile mücadelenin önemli bir yer tuttuğu belirtildi.

1980 sonrasında demokratik siyasal katılım açısından dünyada ve ülkemizde meydana gelen gelişmeler, sivil toplum kuruluşlarının önemini daha da arttırmış ve

Tablo 3 ve Tablo 4 beraber değerlendirildiğinde ise Türkiye’de kişilerin sivil toplumu demokrasinin öncelikli bir boyutu olarak görmedikleri ve dolayısıyla

Proje, engelli bireyler için çalışan STK’ların ve engelli bireylerin sanat ve kültür alanlarındaki, özellikle de sinemadaki karar alma süreçlerine katılımlarını artırmak

Yerel hayvan koruma görevlileri; bölge ve mahallerindeki, öncelikle köpekler ve kediler olmak üzere, sokakta yaşayan hayvanların bakımları, aşılarının yapılması,