• Sonuç bulunamadı

4. SÜREÇ İN TARİHÇESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "4. SÜREÇ İN TARİHÇESİ"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

4. SÜREÇ’İN TARİHÇESİ

Müvekkilimiz özgeçmiş kısmında da özetlediğimiz gibi saygın bir iş adamı ve siyasetle ilgilenen duyarlı bir yurttaştır. Bu çerçevede CHP ve daha birçok Sivil Toplum Örgütü’nde de üyelikleri bulunmaktadır.

Konusu itibariyle farklı alanlarda faaliyet gösteren bu sivil toplum kuruluşlarında, zaman zaman yöneticilik sıfatı sebebiyle bazen ise konuk konuşmacı olarak birçok panel ve konferansa katılmıştır.

İddianame içinde yer alan “Hukuk ve Siyaset Okulu” adlı etkinliğe de ADD Kadıköy Şubesi’nin davetlisi olarak katılmış ve söz konusu konuşmayı da Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Yerleşkesi’ndeki konferans salonunda yapmıştır. 08.02.2008 tarihinde gerçekleşen bu panelde ileri sürülen görüş ve düşüncelerle ilgili olarak açıklamalarımıza yer vermiştik.

Müvekkilimiz ile ilgili teknik takibin 18.04.2008 tarihli İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla başlaması da yürütülen soruşturmanın kapsamına müvekkilimizin alınmasında, söz konusu panel konuşmasının etkisini göstermektedir.

Müvekkilimiz 01.07.2008 tarihinde, İstanbulBaşsavcılığı’nın 2008/1756 Soruşturma Nolu dosyası kapsamında, gözaltına alınmasının yanında, işyeri ve özel çalışma ofisi de aranmış, kişisel eşyalarına da el konulmuştur.

01.07.2008 günü sabah saatlerinde, başvurucuyla aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan Şener ERUYGUR’ un da avukatlığını yapan Filiz ESEN, polisin ERUYGUR’ un evini aramak üzere mahkemeden aldığı arama kararında, başvurucunun da ismini görmüş kendisini arayarak, müvekkilimizin de gözaltına alınacağını bildirmiştir.

Kendisinin de gözaltına alınacağını öğrenen Müvekkilimiz, kaçma ve saklanma teşebbüsünde bulunmamış ve “Halk Cad. Şaman İş Merkezi No:83 Kat:1 Yenisahra Kadıköy – İstanbul” adresindeki işyerinde polis ekiplerinin gelmesini beklemiştir. Polisler saat 09.30’da ofise gelerek arama ve gözaltı sürecini başlatmışlardır. Müvekkilimiz görevli polislere her türlü kolaylığı göstermiş ve kendilerine yardımcı olmuştur. Bilgisayarının ve cep telefonunun şifrelerini ilk dakikadan itibaren polislere vermiştir.

Ancak arama kararı birden fazla ismi kapsadığından dolayı tarafımıza kopyası verilmemiş, içeriği hakkında bir bilgi de paylaşılmamıştır.

Müvekkilimiz, İstanbul Başsavcılığı’nın ve güvenlik güçlerinin bilgisi dışında olan Manolya Blokları 3/13 Daire:1 Ataşehir – İstanbul adresindeki özel çalışma ofisini polislere sözlü olarak bildirmiş, birkaç saat içinde çıkarılan arama kararıyla buranın da aranmasını sağlayarak, soruşturmanın sağlıklı yürütülmesine yardımcı olmuştur.

Müvekkilimizin evinde, iş yerinde ve özel çalışma ofisinde yapılan aramalarda cep telefonu ve dizüstü bilgisayarının yanında, bir kısmı özel hayatına bir kısmı da iş hayatına ilişkin olan CD’lerin tamamına el koyulmuştur. 6,5 saat süren arama işlemi saat 16.00 da sona ermiştir.

(2)

Arama işlemlerinde el koyulanların tamamı müvekkilimizin özel yaşantısıyla ilgilidir. Bu işlemler sırasında gerekli özen gösterilmemiş, iç hukuka uygun olarak işlem yapılmamış, bu işlemlerin demokratik bir toplum için gerekli olup olmadığı hususu dikkate alınmamış ve orantılılık ilkesine riayet edilmemiştir.

İşyerinde kalabalık bir polis grubuyla gerçekleştirilen arama ve el koyma işlemleri sırasında, şirket çalışanları tedirgin olmuş ve bu durum şirket çalışmalarının aksamasına neden olmuştur.

Müvekkilimiz gözaltına alındıktan sonra saat 17.00 da doktor kontrolüne götürülmüş, arkasından ise saat 18.00 sularında Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bulunan hücreye koyulmuştur.

Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri 3 gün süreyle burada tutulan Müvekkilimiz 4 Temmuz 2008, Cuma günü (3 gün sonra) sabah saat 08.00’de savcılık sorgusu için Beşiktaş Adliyesi’ne götürülmüştür. Müvekkilimiz, poliste ifade vermeyeceğini ve susma hakkını kullanacağını söylemesine rağmen, 3 gün süreyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulmuştur.

3 Temmuz 2008 günü öğleden sonra 13.00 sularında 1 saat süreyle savcılık ifadesi alınan Müvekkilimiz, tutuklanması istemiyle Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmiştir.

Müvekkilimiz, Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sorgusunun ardından gece yarısından sonra saat 02.30 sularında 04.07.2008 tarih ve 2008/68 sayılı karar uyarınca tutuklanarak, Metris Cezaevi’ne gönderilmiştir.

Müvekkilimiz ve diğer tutuklular sabaha karşı saat 05.00 sularında cezaevine gelmişlerdir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101. Maddesinde, “Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir.” denmektedir.

Tutuklama Kararını veren Nöbetçi İstanbul13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/68 Sayılı Kararında bu hususlara uyulmamış, Kanun’da klişe olarak var olan “mevcut delil durumu, suçun vasıf ve mahiyeti, suç unsuru taşıma ihtimali olan yoğun telefon görüşme tutanaklarının, zapt edilen evrakın içeriği, şüphelilerin bir kısmının çelişkili beyanları, isnat edilen eylemin tutuklamayı gerektirir katalog suçlardan olması ve kuvvetli suç şüphesi”

kriterleri tutuklama kararının gerekçeleri olarak sıralanmıştır.

Mahkemece aynı anda sorgusu yapılan 5 kişinin hukuki ve fiili durumu için ayrı değerlendirmeler yapılmamış, sayılan gerekçeler tüm bu kişilerin tutuklanması için yeterli görülmüştür.

Müvekkilimizin tutuklanması kararına karşı, İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi’ne, 11 Temmuz 2008 tarihinde verilen dilekçe ile itiraz edilmiş, ancak itiraz Mahkeme’nin 14.07.2008 tarih ve Değ. İş 2008/391 Sayılı kararıyla ret edilmiştir.

(3)

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. Maddesinde düzenlenen, tutuklama nedenlerinden,

“atılı suçların nitelikleri ve soruşturma kapsamının dikkate alınması” itirazın reddinin gerekçesini oluşturmuştur. Mahkemenin Kararı, başvurucunun somut durumuna ilişkin hiçbir değerlendirme yapmamakta ve Karar Kanunda yazılı klişe ifadelerle gerekçelendirilmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 108. Maddesi uyarınca, “soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda” inceleme yapılmaktadır.

Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi bu hüküm uyarınca gerekli incelemeyi yaparak, 01.08.2008 tarih ve Değ. İş. 2008/419 Sayılı Kararıyla, başvurucu ile birlikte 2 kişinin daha Kanunda klişe olarak yer alan, “suçun işlendiği konusunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı, soruşturmanın halen devam ediyor olması, suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK’nın 100/3 maddesinde belirtilen suçlardan oluşu, tutuklama sebeplerinin devam etmekte olması ve delillerin tamamının toplanmamış olması” gerekçeleriyle tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir.

06.08.2008 tarihli dilekçeyle Nöbetçi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurularak, başvurucunun tahliyesi talep edilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 105. Maddesinde tahliye taleplerinin incelenmesi usulü,

“103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciinceCumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, ilgili kanunda yazılı olan süre şartına uymayarak, 12.08.2008 tarih ve 2008/699 Sayılı Kararıyla 06.08.2008 tarihli tahliye talebimizi (6 gün sonra) resen, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01.08.2008 tarihli “tutukluluk halinin gözden geçirilmesi kararına itiraz” kabul ederek, “Görevsizlik Kararı” vermiştir.

Dilekçemizde “tahliye talebidir” yazılı olması hususu, mahkeme tarafından göz ardı edilerek bu karar verilmiştir.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “görevsizlik kararıyla”, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen tahliye dilekçesi, yine Kanunda yazılı süre şartına uyulmayarak ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hukuka aykırı olarak verdiği kararın gerekçesi kabul edilerek incelenmiştir.

Müvekkilimizin tahliye talebi, ilgili mahkemenin 25.08.2008 tarih ve 2008/457 sayılı Kararı uyarınca itiraz niteliğinde görülmüş ve “tutukluluk halinin devamı yönündeki karardaki gerekçede usule ve yasaya aykırılık ve bir isabetsizlik görülmediğinden” ret edilmiştir. Kararda başvurucunun fiili durumuna ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmadığı görülebilecektir.

İlgili Kanunun tahliye dilekçelerinin incelenmesine ilişkin usulüne burada da uyulmamış, 06.08.2008 tarihli dilekçeye ancak 25.08.2008 tarihinde cevap alınabilmiştir.

20.08.2008 tarihinde Nöbetçi İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurularak, müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

(4)

Tahliye talebine ilişkin Mahkeme Kararının, uzun bir süre şüpheli müdafiine tebliğ edilmemesi üzerine, 13.10.2008 tarihli yeni bir dilekçe ile bu kararın akıbeti sorulmuştur.

20.08.2008 – 13.10.2008 tarihleri arasında Nöbetçi İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne 2 defa daha tahliye istemi ile başvurulmuştur.

Bunlardan birincisi olan 10.09.2008 tarihli dilekçeİstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmiş, ancak mahkeme 26.09.2008 tarih ve 2008/547 sayılı kararı ile

“tahliye talebinin incelenmesine yer olmadığı” kararı vermiştir. Böylece Mahkeme 26.09.2008 tarihinde yapmış olduğu aylık rutin tutukluluk durumu incelemesini gerekçe göstererek ve tahliye talebinin içinde belirtmiş olduğumuz hususları göz ardı ederek, hukuka aykırı bir karar vermiştir.

Aynı kararda CMK 105. Maddede belirtilen süre şartına da uyulmamış ve dilekçe tarihinden 16 gün sonra karar verilmiştir.

İkinci tahliye dilekçesi ise, 16.10.2008 tarihinde Nöbetçi İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmiştir.

Tahliye talebi, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 17.10.2008 tarih ve 2008/789 sayı ile karara bağlanmıştır. İlgili Karar, 20.08.2008 ve 13.10.2008 tarihli tahliye dilekçelerinin de cevabı niteliğindedir. Bu karara göre,

20.08.2008 tarihinde verilen dilekçe sürüncemede bırakılmıştır. İlgili dilekçe, “sanığın tutuklu olduğu, dilekçeyi vekili olduğu anlaşılamayan birinin getirdiği, dolayısıyla imzanın sanığa ait olup olmadığı anlaşılamadığından, yeniden müracaat halinde dikkate alınmak üzere kaleme” şeklindeki bir ibareyle işleme sokulmamıştır. Oysaki şüpheli müdafiinde kalan 20 Ağustos 2008 tarihli dilekçe suretinin ilk sayfasında yer alan hâkim havalesinde böyle bir şerh yer almamaktadır.

Dilekçeler Mahkeme’ye verilirken uygulanan bir prosedür olan havale alma işlemi, pratikte bizzat avukatlar tarafından yapılmaktadır. Dilekçeyi getiren kişinin avukat olmadığından şüphelenildiği varsayılsa dahi, bu durumun o an avukat karşınızdayken tespit edilmesi gerekirken ertesi günkü incelemeden sonra, tahliye dilekçesinin 2 ay süreyle sürüncemede bırakılması, hukuka aykırıdır.

Muhtemelen, 20.08.2008 tarihli dilekçemize gerekli özen gösterilmemiş ve dilekçemizin akıbetini sorma talebimizden sonra bu yola başvurulmuştur.

İlgili Kararla, 13.10.2008 tarihli tahliye talebimiz ise, müvekkilimizin filli durumuna ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmaksızın, “isnat edilen suçun CMK 100/3 belirtilen suçlardan olması, mevcut delil durumu, delillerin henüz toplanmamış olması, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunması ve tutuklama şartlarında bir değişikliğin söz konusu olmaması” gibi Kanunda yazılı olan Tutuklama Nedenleri tek tip formüle edilerek ret edilmiştir.

Kanunda yazılı olan 3 günde cevap verilmesi usulüne de, ilgili kararda uyulmamıştır.

(5)

17.12.2008 tarihinde Nöbetçi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçe ile müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

İlgili Mahkeme 20.12.2008tarih ve Değ. İş. 2008/799 sayılı kararıyla tahliye talebini,

“isnat edilen suçların CMK 100/3 maddede belirtilen suçlardan olması, mevcut delil durumu, henüz delillerin toplanmamış olması, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunması ve tutuklama şartlarında bir değişikliğin söz konusu olmaması” hukuki sebeplerine dayanarak ret etmiş, ancak müvekkilimizin fiili durumuna ilişkin bir değerlendirmeye kararında yer vermemiştir.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.12.2008 tarih ve Değ. İş. 2008/799 sayılı kararına, 26.12.2008 tarihli dilekçeyle itiraz edilmiştir.

İlgili dilekçe İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31.12.2008 tarih ve Değ. İş.

2008/836 sayılı kararıyla ret edilmiştir. Kararın gerekçesinde Kanunda yazılı olan tutuklama nedenleri klişe ifadeler ile sıralanmakta, müvekkilimizin fiili durumuna ilişkin değerlendirmeler yapılmamaktadır.

Müvekkilimiz hakkında yürütülen soruşturma sürecindeki hukuka aykırılıklara dikkat çekmek amacıyla 31.01.2008 tarihli dilekçe ile İstanbul Barosu nezdinde girişimde bulunuluş, dilekçe ekinde dava dosyasının bir örneği de yer almıştır.

Müvekkilimiz hakkında yürütülen soruşturma sürecine ilişkin olarak, İstanbul Barosu tarafından yapılan incelemede, AİHM Kararlarına da atıfta bulunularak hukuka aykırılıklar tespit edilmiş ve tarafımıza 29.02.2009 tarihli bir raporla bilgi verilmiştir.

06.01.2009 tarihinde Nöbetçi İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçe ile başvurucunun tahliyesi talep edilmiştir.

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 09.01.2009 tarih ve Müt. No. 2009/25 Sayılı Kararında, Kanunda tutuklama nedenleri olarak sayılan, “atılı suçun yasal yaptırımı ve hazırlık evrakındaki kuvvetli suç şüphesini gösterir bulgular ve delillerin toplanmamış olması” gerekçeleriyle tahliye talebini ret etmiştir.

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararına, 14.01.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir.

Bu sırada Müvekkilimiz 14 Ocak 2009 tarihinde tutuklu bulunduğu Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nden Silivri 4 No’lu L Tipi Cezaevi’ne nakledilmiştir.

Naklediliş öncesinde ve sonrasında şüpheli müdafilerine hiçbir bilgi verilmemiştir.

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 16.01.2009 tarih ve Müt. No. 2009/83 sayılı kararında, Kanunda tutuklama nedenleri olarak sayılan, “suç vasfı, delil durumu, kuvvetli suç şüphesini gösterir bulgular ve delillerin toplanmamış olması” gerekçeleriyle itirazı ret etmiştir.

20.01.2009 tarihinde Nöbetçi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçe ile müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

(6)

İlgili Mahkeme 22.01.2009 tarih ve Değ. İş. 2009/72 sayılı kararında, Kanunda tutuklama nedenleri olarak sayılan hususları sterotip ifadelerle sıralayarak tahliye talebini ret etmiştir.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararına, 27.01.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 02.02.2009 tarih ve Değ. İş. 2009/152 sayılı kararında, tutuklamanın devamına ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazı ret etmiştir.

Bu süre zarfında, CMK’nun 108. Maddesi uyarınca,

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01.08.2008 tarih ve 2008/419 sayılı Kararı

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.08.2008 tarih ve 2008/602 Sayılı Kararı

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.09.2008 tarih ve 2008/540Sayılı Kararı

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.10.2008 tarih ve 2008/669 Sayılı Kararı

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.11.2008 tarih ve 2008/1026 Sayılı Kararı

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.12.2008 tarih ve 2008/1071 Sayılı Kararı

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2009 tarih ve 2009/93 Sayılı Kararıyla

toplam 7 adet tutukluluk durumunun gözden geçirilmesine ilişkin karar verilmiştir.

Bu kararların ortak özelliliği, Kanunda sıralanmış olan Tutukluluk Nedenlerinin klişe ifadelerle yazılması ve karar içeriğinde birden fazla kişinin tutukluluk durumunun incelenmesidir. Her şüphelinin birbirinden farklı olan fiili durumlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunmaksızın, bütün şüpheliler için “Tutukluluk Durumunun Devamı”nı öngören toplu kararların alınması da Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı bir uygulamadır.

Bu kararlardan 7. gözden geçirme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2009 tarih ve 2009/93 sayılı kararıyla tutukluluk durumunun devamına karar vermiştir.

Mahkemenin Ceza Muhakemeleri Kanunu 108. Madde uyarınca vermiş olduğu bu karara 06.02.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir.

Uzun süre cevap alınamaması üzerine itiraz dilekçemizin akıbetine ilişkin bilgi almak için 18.02.2009 tarihinde Savcılık Yazı İşlerine sözlü olarak başvurulduğunda soruşturma dosyasının 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde olduğu ve Mahkemeden itiraz dilekçemize ilişkin bir kararın henüz savcılığa ulaşmadığı bilgisi verilmiştir.

Bunun üzerine 06.02.2009 tarihli dilekçenin akıbetinin sorulması için 18.02.2009 tarihli bir başka dilekçe hazırlanarak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmiştir.

Müvekkilimiz tarafından Nöbetçi İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 09.02.2009 tarihli dilekçe ile başvurulmuşancak tahliye talebi Mahkemenin 10.02.2009 tarih ve Değ.

İş. 2009/100 sayılı kararıyla ret edilmiştir.

(7)

Karar, Kanun’da yazılı olan “atılı suçun niteliği, şüphelinin atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, şüphelinin tutuklanmasına ilişkin tutuklama nedenlerinin devam etmesi ve şüphelinin tutuklanmasına karar verildiği tarihten bu güne kadar dosyada tutuklama nedenlerini kaldıran lehine bir delilin bulunmaması” gerekçeleriyle ret edilmiştir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10.07.2008 tarih ve 2008/623 Nolu İddianamesinde, “Özel Hayatın Gizliliği” ve “Ticari Sır” niteliğinde ki birçok bilgi ve belgenin kamuoyuna ifşa edilmesi sonucu, sanık ve şüpheli konumundaki kişiler ile bunlardan etkilenen 3. şahıslar maddi ve manevi boyutta olmak üzere telafisi mümkün olmayacak şekilde zarara uğramıştır.

Bu durum, yetkili merciler tarafından, iddianamenin hazırlanması sürecinde gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği hususunu kanıtlar niteliktedir.

Müvekkilimiz nezdinde de bu türden hukuka aykırı uygulamaların yapılmasının önüne geçmek amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 13.02.2009 tarihli bir dilekçe verilmiştir. Dilekçe içeriğinde, başvurucuya ilişkin “özel hayatın korunması” ve “ticari sır” niteliğindeki bilgi ve belgelerin iddianame ve eklerinde yer almaması hususu talep edilmiştir.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10.02.2009 tarih ve Değ. İş. 2009/100 sayılı Kararına, 18.02.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir.

Nöbetçi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 23.02.2009 tarihli dilekçe ile başvurulmuşancak tahliye talebi Mahkemenin 11.03.2009 tarih ve Değ. İş. 2009/181 sayılı kararıyla ret edilmiştir.

Kararda, “atılı suçu işlediği yönünde aleyhinde kuvvetli suç şüphesini gösterir olgular bulunması, suçun niteliği, davasının açılmış olması mahkemede sorgusunun henüz alınmamış olması” gerekçelerine yer verilmiştir.

02.03.2009 tarihinde Nöbetçi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçe ile müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

Aynı tarihli bir başka dilekçe ile Kısıtlanma Kararı kapsamında olamayan ve müdafiinin bizzat katıldığı işlemlere ilişkin ifade ve sorgu zaptlarının tarafımıza verilmesi de talep edilmiştir.

Mahkeme, 06.03.2009 tarihve2009/291 sayılı kararında belirtilen, “evrak kapsamı delil durumu, suçun CMK 100. maddesinde belirtilen katalog suçlardan olması, kuvvetli suç şüphesinin varlığının devam etmesi” gerekçeleriyle tahliye talebini ret etmiştir.

Aynı gün ve aynı sayılı kararında, Kısıtlama Kararı kapsamında olmayan belgelere ilişkin talebimizde ret edilmiştir.

Bu kararda bütün tahliye dilekçelerimizde talepte bulunduğumuz duruşma açılması istemine de yer verilmiş ve bu konu ilk kez bir Mahkeme tarafından irdelenerek ret edilmiştir.

(8)

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/1756 sayılı soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş, Mahkeme 15 günlük inceleme süresi sonunda 25.03.2009 tarihli kararıyla iddianameyi tensiben kabul etmiştir. İlgili kararda duruşma günü olarak 20.07.2009 tarihi belirlenmiştir.

Tensip zaptında öngörülen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 07.04.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmişse de itirazımız Mahkeme tarafından red edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen 16.04.2009 tarihli dilekçe ile Nisan ayı gözden geçirmesinin duruşmalı yapılması talep edilmiş ise de “bu konuda CMK’da bir zorunluluk olmadığı, dosya kapsamının ve ilgili evrakların duruşma yapılmaksızın incelenmesinin yeterli olacağı sonucuna varıldığından” bu talebimiz 24.04.2009 tarihli celsede ret edilmiştir.

Aynı celse de, 21.04.2009 tarihli tahliye dilekçemiz ve ekinde yer alan Savunma CD’sinde yer alan iddialara cevaplarımızda ret edilmiştir. Bu karara karşı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 03.06.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilse de talebimiz, Mahkemenin 10.06.2009 tarih ve Değ. İş 2009/699 sayılı kararındaki “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından”

gerekçesiyle ret edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 06.05.2009 tarihli yazısı ile CMK 176/3 Maddesi uyarınca tutuklu sanıklara kendilerini duruşmada savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacaklarını sormuş, bu husustaki taleplerimiz 20.05.2009 tarihli dilekçe ile Mahkemeye iletilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen;

01.04.2009 tarihli dilekçe ile İddianamede yapıldığı iddia edilen telefon görüşmelerine ilişkin bilgi sorulmuş,

06.05.2009 tarihli dilekçe ile Medyada Müvekkilimiz hakkında yapılan asılsız haberler hakkında bilgi verilmiş,

06.05.2009 tarihli dilekçe ile müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

Mahkeme tahliye talebimiz ile telefon görüşmelerine ilişkin bilgi sorulması hususlarındaki taleplerimizi 20.05.2009 tarih ve 2009/500 sayılı kararıyla ret etmiştir. Aynı karar ile

“Medyada Müvekkilimiz hakkında yapılan asılsız haberler” konulu dilekçeyi ise gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen 22.05.2009 tarihli dilekçe ile müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiş, bu talebimiz Mahkemenin 22.05.2009 tarihli celsesinde ret edilmiştir. Aynı dilekçe kapsamında talepte bulunduğumuz, Mayıs ayı gözden geçirmesinin duruşmalı yapılması hususu da Mahkemenin aynı tarihli celsesinde

“CMK’da herhangi bir zorunluluk olmadığı, dosya kapsamının ve ilgili evrakların duruşma yapılmaksızın incelenmesinin yeterli olacağı sonucuna varıldığından” ret edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen 01.06.2009 tarihli dilekçe ile iddianame ekleri içinde yer almayan Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilmiş “Telefon Dinleme

(9)

yazı yazıldığından, cevabi yazı geldiğinde anılan karar örneğinin ilgiliye verilmesine şeklinde 09.06.2009 tarihinde karar alınmıştır.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen 01.06.2009 tarihli dilekçe ile müvekkilimizin tutuksuz sanıklarla olan fiili ve hukuki durumları karşılaştırılarak tahliyesi talep edilmiş, bu talep Mahkemenin 09.06.2009 tarih ve 2009/586 Değ. İş sayılı kararında belirtilen “Atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi bulunması, aşamalardaki tutukluluk gerekçeleri ve atılı suçun CMK 100/3 Maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak” gerekçeleriyle ret edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararına 19.06.2009 tarihli dilekçe ile 14.

Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi19.06.2009 tarihli celsede müvekkilimizin tutukluluk durumunu res’en incelemiş, diğer sanıklarla birlikte, toplu gerekçelere dayanarak, hukuki ve fiili değerlendirmelerde bulunmaksızın tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 19.06.2009 tarihli iki dilekçe verilmiş bu dilekçelerden birinde duruşmanın önceki bir tarihe alınması ve tutuklu sanıkların duruşmada öncelikle dinlenmesi talep edilirken diğerinde ise ilk defa sunulan delillerle müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir.

Her iki talebimizde Mahkemenin 26.06.2009 tarih ve 2009/654 Değ. İş. sayılı kararıyla ret edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen tahliye dilekçelerinin tamamında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101/2. Maddesine dayanarak “Duruşma Açılması”

talebinde bulunulmuş ancak bu talebimiz Mahkeme tarafından her seferinde ret edilmiştir.

Mahkeme, 24.04.2009, 22.05.2009 ve 19.06.2009 tarihli celselerde aynı zamanda tutukluluk halinin 30 ar günlük sürelerle incelenmesine ilişkin tensip zaptındaki kararına dayanarak gözden geçirmelerde bulunmuştur. Tutukluluk Halinin Devamını öngören tüm bu kararlar genel gerekçelerle kaleme alınmış, sanıkların hukuki ve fiili durumlarına ilişkin olarak ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunulmamıştır.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi20.07.2009 tarihli Duruşması’nda öncelikle sanıkların kimlik tespitlerini yapmış arakasından da sanık vekillerinin taleplerini almaya başlamıştır. Bu taleplerden bazıları Heyette yer alan Hakim Sedat Sami HAŞİLOĞLU’nun ret edilmesini içermiş, bazıları ise Mahkeme Heyetini tarafsızlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle toptan ret etmiştir. Mahkeme bu taleplerin Karara bağlanması için duruşmayı 06.08.2009 tarihine ertelemiştir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Reddi Hakim konusunda vermiş olduğu kararla tüm bu talepleri ret etmiştir.

06.08.2009 tarihli duruşmada, müvekkilin tutukluluk halinin sona ermesi ve savunmamızda kullanılmak üzere bazı dokümanların tarafımıza verilmesi hususunda yazılı olarak talepte bulunulmuştur. Mahkeme bu taleplerimize ilişkin vermiş olduğu 06.08.2009 tarihli Ara Kararda, savunmaya ilişkin bir kısım taleplerimizin kabulü ile

(10)

tahliye talebimizin reddine karar vermiştir. Söz konusu ara karar ile bir sonraki duruşma günü olarak 07.09.2009 tarihine gün verilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Tahliye Talebinin Reddi hususundaki ara kararına, 13.08.2009 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiş; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu talebimizi 20.08.2009 tarihli Kararı ile ret etmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.08.2009 tarihli Ara Kararına dayanarak, aynı Mahkemeye “Savunmaya Dair İstemlerimiz”e ilişkin 13.08.2009 ve “Tahliye Talebinin Reddi”ne ilişkin olarak ta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 13.08.2009 tarihli itiraz olmak üzere iki dilekçe verilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 13.08.2009 tarihli dilekçemize ilişkin verdiği kararda bir kısım taleplerimizin kabulüne, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi20.08.2009 tarihli itirazımızın ise reddine karar vermiştir.

21.08.2009 tarihli dilekçe ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müvekkilimizin

“Önsavunması” sunulmuş ve tahliyesi talep edilmiştir. Bu talebimiz İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.08.2009 tarih ve Değ.İş. 2009/829 sayılı Kararı ile ret edilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07.09.2009 tarihli duruşmasında Savunmaya İlişkin Taleplerimiz yanında müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir. Aynı duruşmada iddianamelerin özetlerinin okunmasına başlanmıştır.

08.09.2009 tarihli duruşmada iddianamenin okunmasına kalındığı yerden devam edilmiş, ancak olumsuz hava şartları ve duruşma salonun çatısının çökmesi neticesinde ara verilmek zorunda kalınmış; duruşma 14.09.2009 tarihine ertelenmiştir.

05.10.2009 günü www.odatv.com internet adresinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkan ve kıdemli üyesinin de aralarında bulunduğu yargıçlarla soruşturmayı yürüten emniyet mensuplarının ve savcıların 2008 Eylül ayında tekne gezisinde buluştukları ve sonrasında ise iftar yemeği yedikleri haberi yayımlanmıştır.

Aynı haber 07.10.2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ilgili haber sitesi kaynak gösterilmek üzere tekrar yayınlanmıştır.

Bu fotoğraflar ile ilgili olarak 12.10.2009 günlü celsede tarafımızdan “Reddi Hâkim”

isteminde bulunulmuş ve mahkeme (İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi) aynı tarihli ara kararı uyarınca ret konusunda bir karar verilinceye değin duruşmanın 26.10.2009 gününe ertelenmesine karar vermiştir.

Bu başvurumuza cevaben İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 16.10.2009 tarih ve 2009/981 Değ. İş sayılı kararıyla “Reddi Hâkim İstemi”ni ret edtmiştir. İlgili karar, yargılama faaliyetine katılmayan AYNI MAHKEMENİN DİĞER BİR HEYETİ tarafından verilmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili Kararına istinaden itiraz makamı olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de iki ayrı dilekçe ile başvurulmuş ve

(11)

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın karara iştirak etmemesi talep edilmiştir.

Bu dilekçelerden ilki 13.10.2009 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmiştir. Reddi Hâkim talebinde bulunulan günün ertesi günü Mahkemeye sunulan dilekçe, “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tüm heyetinin reddi” karşısında talebi hukuken İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karara bağlaması gerektiğinden hareketle kaleme alınmıştır. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hukuka aykırı olarak bu yetkiyi kendinde görmüş ve reddi hâkim talebini karara bağlamıştır. 13.10.2009 tarihli dilekçemize ilişkin karar henüz tarafımıza tebliğ edilmiştir.

İtiraz makamına verilen 19.10.2009 tarihli diğer itiraz dilekçemiz ise İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.10.2009 tarih ve 2009/1193 Değ. İş sayılı Kararıyla ret edilmiştir. Mahkeme bu kararıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin reddi hâkim istemine karşı vermiş olduğu ret kararına katılarak itirazımızın reddine karar vermiştir.

09.11.2009 tarihli dilekçe ile “Reddi Hâkim Süreci”ne ilişkin olarak AİHS’nin 6.

Maddesine aykırılıktan AİHM’ne başvurulmuştur.

12.11.2009 tarihli dilekçe ile “Delil Klasörleri Dizini”ne ilişkin taleplerimiz iletilmiş, 17.11.2009 tarihli dilekçe ile de CMK’nın 101. Maddesi çerçevesinde değerlendirmelerde bulunularak müvekkilimizin tahliyesi talep edilmiştir. Bu talebimizden ilki hakkında Mahkemeye sunmuş olduğumuz CD incelendikten sonra, tahliye talebinin ise değerlendirmek üzere Cuma gününe bırakılmasına karar verilmiştir. Ancak 20.11.2009,Cuma günlü oturumda Mahkeme heyetinin hemen üstündeki asma tavan, kürsünün üstüne gelecek şekilde düştüğünden yargılamaya 23.11.2009 tarihine kadar ara verilmiştir.

23.11.2009 tarihinde, savunmaya ilişkin olarak talepte bulunduğumuz bazı hususlarda Mahkeme Kararı bulunmasına rağmen henüz tarafımıza verilmeyen dokümanlara ilişkin yeniden talepte bulunulmuş, Mahkeme 24.11.2009 tarihli Kararıyla bu taleplerimizin akibetinin araştırılmasına karar vermiştir. Aynı günlü ara karar ile 23.11.2009 tarihli tahliye talebimizde ret edilmiştir. Duruşma 14.12.2009 tarihine ertelenmiştir.

14.12.2009 tarihli celse de müvekkilimizden bir önceki tutuklu sanık Mustafa BALBAY’ın sorgusuna devam edilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

STAJ SÜRESİNDEN SAYILMASI HAKKINDA Toplam 178 saat olan SMMM yeterlilik sınavı hazırlık kursuna devam süresinin 160 saat ve üzerinde olması durumunda 4 ay, 133 saat ve

Seçmeli Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi 3 KEMAL SATIÇ.. KEÇİÖREN İMAM HATİP LİSESİ

Güzellik yarışmasında finale kalan 10 güzel- den önce 5'i elenecek sonra kalan 5 güzelden birinci, ikinci, üçüncü güzeller seçilecektir. 12 kişi 4'er kişilik

(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç,

S.No Ders Dersin Adı Hs Yer Dersin Öğretmeni. 1 COĞ4 COĞRAFYA 4

Beyan tabi olmayan ücret gelirleri hariç, vergiye tabi gelirler toplamı (3.000 + 6.000=) 9.000 TL olup beyan sınırının altında kaldığından, stopaja tabi tutulmuş işyeri

12 STDE SEÇMELİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 3 İLKNUR KARA ÖZCAN 13 ŞÇTDT SEÇMELİ ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA. TARİHİ 4

ventrikül çıkış yolunu çapraziayan koroner arter anomalisinin olup olmadığı, sağ ve sol pulmoner ar- terlerin konfluent olup olmadığı ve çaplarının kesin olarak