• Sonuç bulunamadı

Baba Olmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Baba Olmak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

arihe baktığımızda “baba”, ata, öğretmen, ahlaki model, disiplin eden ve ekonomik destek sağlayandır. Babalığın tarihteki ro-lü değişiyor, çünkü modern anlayışa uymuyor. Ba-ba heteroseksüelliği, aileyi, evliliği tanımlar ve aile-nin geçimini sağlayan baskın bir roldür. Yani “aile-nin erkeği” diye tanımlanır. Şimdilerde ise kadının rolü değişiyor, kadın erkeğe âdeta meydan okuyor. Çünkü, artık kadın da ekonomik olanakları elinde bulunduruyor. Yani kadın, erkeğin bu özel sahası-na ulaşmış, ekonomik özgürlüğünü ortaya koymuş durumda.

“Çocuğu meydana getirmek” olarak tanımlan-dığında babalık, erkekler için yaygın bir deneyim-ken; “bir çocuğu yetiştirmek, bakıp büyütmek” an-lamında kullanıldığında babalık, erkekler için ge-nel bir deneyim olmaktan çıkıyor. Çocuğunun ba-kımıyla ilgilenen babaların sayısı giderek artıyor. Bu durum daha çok, kadının iş hayatına girmesiyle oluşan bir gereklilik gibi görünürken, nadiren ba-banın kendi isteği olarak yorumlanıyor. Çocukları-na bakıp onları büyüten babalar, genellikle çocuk-larının tek ebeveyni olan bekâr babalar oluyor.

Babanın fiziksel varlığı, çocukla iletişiminin kü-çük bir bölümünü oluştururken, babanın çocukla-rıyla birlikte olması etkin ve iyi bir bakımın olaca-ğı anlamına da gelmiyor. Daha önceki kuşaklarla karşılaştırıldığında modern ailelerin, iş hayatı, te-levizyon, alışveriş ve benzeri etmenler dolayısıyla çocuklarıyla neredeyse yarı yarıya daha az zaman geçirdiğini söyleyebiliriz. İki ebeveynin de bulun-duğu bazı ailelerde ise, anne hâlâ çocukların ba-kımından sorumlu olan tek kişi olarak görülebili-yor. Dolayısıyla anne babanın beraberce, ama daha çok annenin ön planda olduğu, babanın da çocu-ğuyla ilgilendiği ve anneye destek olduğu ailelerde çocuklar için huzurlu bir ortam sağlanmış oluyor.

Erkeklerin çocuk yetiştirmesi ile çocuklarının bakımını paylaştıkları kadınla kurdukları sağlık-lı ve güçlü ilişki arasında yüksek bir korelasyon-paralellik bulunuyor.

Farklı kültürleri de içeren çalışmalarda, babalığın, ekonomik şartları sağlamak, rol model olmak, aile fertlerini korumak ve otoriter figür olmak şeklinde tarif edildiği görülüyor. Babanın çocuklarına olan il-gisi, anneyle kurduğu ilişkinin kalitesi ile paralellik gösterirken, anne ve babanın aynı evi paylaşmasıyla da artış gösteriyor.

Bir işte çalışma, babalığın tanımlayıcı özelliği ola-rak görülüyor. Eve ekmek getiren, aileyi geçindiren kişi denilince önce akla gelen baba oluyor. İstatistik-sel veriler de bunu destekliyor.

Ucuzlayan iş gücü, erkeklerin iş hayatındaki yü-künü arttırırken, 1970’lerden sonra kadınlar iş haya-tına adım atmış ve evin geçimine katkıda bulunmuş, böylelikle aile geliri sabitlenmeye çalışılmıştır. Aile-lerde iki ebeveynin de çalışma oranı, 1970 ile 1990 yılları arasında neredeyse yarı yarıya artarken bir di-ğer aile gelirini sabitleme yöntemi olarak da çocuk sayısı azaltılmıştır.

Klasik aile imajını, baskın baba ve onun arkasın-da yer alan itaatkâr anne oluşturur. Babalar kahra-man ve lider olarak görülür; dizginleri elinde tutan-lar, gemiyi yönetenler, sürüyü güdenler de onlar olur. Bunun zıddı bir tablo bazı kültürlerde hiç görülmez, bazılarında ise nadiren görülür. Bizim kültürümüz-de ise evin reisi, evin direği babadır. Aile reisi kültürümüz- denil-diğinde akla gelenler baba ve kural koyan kişiler olur. Yüzyıllardır annenin çocukla kurduğu bağ, gözle gö-rülür biçimde sergilenirken, babayla çocuk arasında-ki bağ sadece güce dayanır, bu da bir hiyerarşinin et-kisinin olduğunu hissettirir.

Sanayileşme dönemi öncesinde babalar çocukla-rıyla daha fazla vakit geçiriyor ve çocuklarına bağ-lılıklarını daha çok gösteriyor, hatta bunu çocukları erişkin olsalar bile devam ettiriyorlardı. Ama sanayi-leşme iki önemli değişimi de beraberinde getirdi; ai-lelerden ayrı çalışma alanları ve eşyanın değerindeki düşüş. Babalar çocuklarından ayrılırken, anneler de çocuklarının bakımını üstlenerek aileye destek oldu-lar. Erkekler öncelikle eve ekmek getiren kişi, ikincil olarak da çocukları disiplin eden otorite oldu.

Baba Olmak

Kemal Sayar

Prof. Dr., Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü

(2)

Sosyal bilimcilere göre günümüzde-ki babalık rolünü belirleyen etkenler, bo-şanmalardan çok, tarihsel süreçte de be-lirgin rol oynayan ekonomik etkenlerdir. Ekonomik gelişmeler erkeklerin eve ek-mek getirmesini zorlaştırırken birçok ka-dının da iş hayatına katılımını zorunlu kıl-mıştır. Endüstrileşmenin aile bütçesi üze-rindeki etkisiyle annelerin rolleri daha da önem kazanırken, baba ile çocuk arasın-daki ilişki daha da zayıflamıştır.

Bir yandan özgürlük kazanılırken, baba olma ile adam olmanın da tanımları değiş-ti. Çalışan anne sayısındaki artış sayesin-de erkeğin geçimi sağlayan kişi olmasına ve erkeğe tanınan imtiyazlara karşı büyük meydan okumalar gerçekleşti. Araştırma sonuçları, eşleri çalışan erkeklerin, eşleri çalışmayanlardan daha mutsuz olma eğili-minde olduğu ve daha yüksek oranda ruh-sal sıkıntı yaşadığına işaret ediyor.

Yapılan bazı araştırmalarda, erkeklerin ergen çocuklarındansa küçük na, kız çocuklarındansa erkek çocukları-na, üvey çocuklarındansa öz çocuklarına babalık etmeyi yeğlediği gözlemlenmiştir. Orta ya da yüksek pozisyonlu işlerde çalı-şan ya da kendi işinin patronu olan babala-ra kıyasla düşük pozisyonlu işlerde işçi ola-rak çalışan babaların aileye daha çok katı-lım gösterdiği, anne bir işte çalışıyorsa ve-ya erkek genç ve-yaşta baba olduysa da baba-nın aileye katılımıbaba-nın yüksek olduğu gö-rülmüştür.

Erikson’un tanımladığı erişkinlik ku-tuplarından olan “üretkenlik”, kişinin çı-kar beklentisi olmaksızın kendini yeni ku-şakların geleceğine ve refahına adayabilme yetisi olarak açıklanmıştır. Üretken baba-lık yapanlar, çocuklarının bakımına, sos-yal, duygusal, zihinsel ve fiziksel gelişimi-ne ögelişimi-nem verirler. Böyle bir babalık için ise iyi bir ahlaki gelişim ve tecrübe olması ge-rekir. Bu nedenle, babalık yapacak kişinin üretken babalık yapmasında kişinin na-sıl bir aile yapısından geldiği, babasının ai-le içerisindeki rolü, annesinin iş ve eğitim hayatı, kendi hayatını ve benliğini nasıl an-lamlandırdığı önemli etkenler olarak görü-lür. Erkeklerin çocuk yetiştirirken etkilen-dikleri faktörlerden biri de kendi babaları-dır. Ya kendi babalarının yaptıklarını

mo-del alarak onlar da babaları gibi davrana-cak ya da babalarına benzemek istemedik-leri için babalarından farklı bir babalık ser-gileyeceklerdir. Araştırmalar da babalığın yapısının esnek olduğunu ve nesilden nesi-le değişiklik yaşandığını gösteriyor. Babalı-ğın cinsiyete özgü uygulaması ise iki şekil-de gerçekleşiyor. Birincisi, babanın çocu-ğuyla kurduğu ilişki anneninkinden fark-lı bir yol izliyor. Yani baba geleneksel ola-rak da eve ekmek getiren kişi olaola-rak bilin-diğinden öncelikle evin geçimini sağlıyor, ama aynı zamanda annenin çocuk yetiştir-mesine katkıda bulunuyor. İkinci olarak, bazı araştırmalar babanın ilgisinin erkek ve kız çocuklar üzerinde farklı etki bırak-tığını gösteriyor. Eğer baba, kız çocuğuna daha ilgili ise çocuk geleneksel cinsiyet rol modelinden daha fazlasını tecrübe etme imkânı buluyor; eğer baba erkek çocuğuna karşı daha ilgili ise babanın varlığı büyük faydalar sağlarken, bu durum erkek çocu-ğunun geleneksel erkeklik görüşünü pekiş-tirmesine neden oluyor.

Aslında en etkin bakış açısı, çocuğun gelişiminde babanın etkisinin çok yönlü-lüğüdür. Birincisi, ekmek parası getirecek kişi baba oluyor yine; ikincisi, baba evde çocuğun bakımını üstlenen kişiye -genel-likle bu kişi anne oluyor- destek oluyor; üçüncüsü, baba ev işleri yaparak ve çocu-ğa bakarak doğrudan katkıda bulunabili-yor; dördüncü olarak, baba eşi ve çocuk-larıyla kurduğu ilişkiyle aile yapısını etkili-yor; son olarak da babanın tavırları kültü-rel çevreden çevreye farklılaşıyor.

Çalışmalarda, çocuk büyütmede da-ha etkili faktörün cinsiyetin rolü değil aile içi samimiyet ve sıcaklık, yakınlık ve des-tek olduğu görülmüştür. Bireysel özellikle-rin daha önemsiz olduğu ve ailenin birlik-te geçirdiği zamanın süresinden çok nibirlik-teli- niteli-ğinin önemli olduğu bulunmuştur.

Babalığın modellendirilmesinde ve uy-gulanmasında iş-aile bağı önemli görülü-yor. 1995’te yapılmış bir araştırmaya göre değişik yaş ve demografik özelliklere sa-hip babaların % 77’si bugün baba olma-nın geçmişten daha zor olduğunu düşü-nüyor. Erkeklerin üçte ikisi iş ile aile ara-sında denge kurmanın zor olduğunu dü-şünüyor.

Erkekler genellikle çocuklarıyla daha çok gürültülü patırtılı ve fiziksel temas ku-rulan oyunlar oynar ve eğlenirken kadın-lar çocukkadın-larıyla duygusal bağ kurarak on-ları yetiştirmeye ve ilişki kurmaya çalışı-yor. Diğer yandan anne ve baba aynı şeyi yapsalar da -örneğin; çocuklarını giydir-me, onlara üst baş alma, onlar için endişe-lenme veya planlar yapma- bu sırada fark-lı şeyler hissediyorlar.

Babalık, çocuğun ruhsal gelişimi açı-sından, artık annelik kadar önemli kabul ediliyor. “Var ama yok babalar”, “bedensel olarak orada ama ruhen yok babalar” ço-cuklarının psikolojik gelişimine sekte vu-ruyor, onları ruh alemlerinin temel bir di-reğinden mahrum bırakıyorlar. Bizden söylemesi.

Kaynak

Dowd, N. E., Redefining Fatherhood, NYU Press, 2000.

Bilim ve Teknik Haziran 2010

> <

Referanslar

Benzer Belgeler

– Korku kültürü İÇİNDE NE İNSAN NE ANNE NE KADIN olmak bir önem taşımaz...

Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar - Current Approaches in Psychiatry.. Yukarıda belli başlı kuramlar çerçevesinde açıklamaya çalıştığımız okulöncesi çocukluk dönemi

Işık yoğunluğunun düşük olduğu koşullarda, gözün içine daha fazla ışık girebilmesi için gözbebekleri büyür.. Bu nedenle gözün arkasındaki tapetum lucidum

Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi, Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.. Bitmiyor düzlük

Biz bu çalışmamızda genel anesteziye ek olarak epidural anestezi yönteminin endokrin yanıt ile birlikte sitokin yanıt üzerine olan etkilerini araştırdık.. GEREÇ

Özerk benliğe göre daha düşük seviyedeki ilişkisel benlik yapısı açısından da, kadın ve erkek katılımcıların niteliksel tanımlamalarından sonra kendilerini sosyal

1983 yılında Cum hurbaşkan­ lığı takdirnamesi ile ödüllendi­ rilen Güner, 1987 yılında Türk Tanıtma Vakfı Ödülü, 1989’da da Kültür Bakanlığı Büyük

Ku­ lis’i geçtikten hemen sonra bir zamanların Ye­ ni Melek Sineması’na giden pasajda, içkisiz olan, ama Türk mutfağının en güzel örnek­ lerini sunan Hacı