• Sonuç bulunamadı

Bir dış politika stratejisi olarak yumuşak dengelemeyi Türk dış politikası üzerinde test etmek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir dış politika stratejisi olarak yumuşak dengelemeyi Türk dış politikası üzerinde test etmek"

Copied!
97
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI

BĠR DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠSĠ OLARAK YUMUġAK

DENGELEMEYĠ TÜRK DIġ POLĠTĠKASI ÜZERĠNDE TEST

ETMEK

Merve KARADAYI AKSU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Dr. Öğretim Üyesi Fazlı DOĞAN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI

BĠR DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠSĠ OLARAK YUMUġAK

DENGELEMEYĠ TÜRK DIġ POLĠTĠKASI ÜZERĠNDE TEST

ETMEK

Merve KARADAYI AKSU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Dr. Öğretim Üyesi Fazlı DOĞAN

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Merve Karadayı Aksu

Numarası 164229001010

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Bir Dış Politika Stratejisi Olarak Yumuşak Dengelemeyi Türk Dış Politikası Üzerinde Test Etmek

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Merve KARADAYI AKSU

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Merve Karadayı Aksu

Numarası 164229001010

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğretim Üyesi Fazlı Doğan

Tezin Adı Bir Dış Politika Stratejisi Olarak Yumuşak Dengelemeyi Türk Dış Politikasında Test Etmek

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Bir DıĢ Politika Stratejisi Olarak YumuĢak Dengelemeyi Türk DıĢ Politikasında Test Etmek” baĢlıklı bu çalıĢma 12/06/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Ünvanı, Adı Soyadı DanıĢman ve Üyeler Ġmza

Dr. Öğretim Üyesi Fazlı

DOĞAN DanıĢman

Dr. Öğretim Üyesi Arif Behiç ÖZCAN

(5)

ÖNSÖZ

AraĢtırma ve tez yazım sürecim boyunca benden desteklerini hiç esirgemeyen danıĢman hocalarım Dr. Öğretim Üyesi Erdem ÖZLÜK ile Dr. Öğretim Üyesi Fazlı DOĞAN‟a, tavsiye ve yol göstericilikleri için teĢekkür ederim. Yüksek Lisans derslerim ve tez yazım sürecimde yasal prosedürler açısından hiçbir zaman yardımını esirgemeyen hocam Doç. Dr. Arif Behiç ÖZCAN‟a da ayrıca teĢekkür ederim. Tez yazım aĢamasında benimle mülakat yapmayı kabul eden Emekli Büyükelçi Sayın Onur Öymen‟e de teĢekkürü bir borç bilirim. Yüksek Lisans sürecim boyunca manevi destekleri ile hep yanımda olan Dedem Bekir Metin KARADAYI ile eĢim Yasin AKSU‟ya, onunla geçireceğim vakitten çalarak yine ona daha iyi bir gelecek için çabaladığım bu yolda kimi zaman bensiz vakit geçirmek zorunda kalan güzel kızım Defne AKSU‟ya, hayatım boyunca kızları olmaktan gurur duyacağım annem Aynur ÇAKMAKOĞLU ile babam Sinan KARADAYI‟ya ve ablası olmaktan onur duyduğum kardeĢim Av. Özge KARADAYI ile bu süreçte beni sürekli destekleyen mesai arkadaĢım ve değerli abim Yurtsever ġAHĠN‟e de teĢekkür ediyorum.

Merve KARADAYI AKSU 16.05.2019

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Merve Karadayı Aksu

Numarası 164229001010

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğretim Üyesi Fazlı Doğan

Tezin Adı Bir Dış Politika Stratejisi Olarak Yumuşak Dengelemeyi Türk Dış Politikası Üzerinde Test Etmek

ÖZET

Devletlerin dıĢ politikadaki amaç ve hedefleri Uluslararası ĠliĢkiler disiplinin köklü tartıĢmalarından biridir. DıĢ politika hedef ve amaçlarının baĢarısı için önemli olan ise Devletlerin hangi dıĢ politika stratejisini takip ettikleridir. Realist yaklaĢıma göre devletlerin temel amacı ulusal çıkarlarını maksimize etmektir ve bunun için izledikleri strateji de dengelemedir. Dengeleme genel olarak güçlü ya da tehdit olarak algılanan güce karĢı güçsüz olan devletin hayatta kalabilmek için baĢvurduğu bir stratejidir. Güçlü olan devlet bir dengeleme ihtiyacına gerek duymazken ikincil güçler ya da küçük güçler ulusal çıkarlarını gözetebilmek için egemen gücü dengeleme arayıĢına baĢvurabilirler. Ancak dengeleme stratejisinin daha maliyetli olacağı gerçeği kimi zaman ikincil ya da küçük güçleri egemen gücün peĢine takılma stratejisine yönlendirebilir. Buradaki motivasyon ise zayıf olan devletin güç dengesi açısından güçlü olana yanaĢması, ittifaka katılması olarak karĢımıza çıkar. Fakat maliyeti daha yüksek olarak hesaplansa da dengeleme stratejisi devletlerin en sık baĢvurduğu strateji olarak karĢımıza çıkmaya devam ederken dengeleme açısından önemli bir tartıĢma Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ile karĢımıza çıkmaktadır. Bu da farklı dengeleme türlerinin varlığıdır. Dengeleme türleri açısından kendisine en çok alan bulan strateji ise “yumuşak

dengeleme (soft balancing)”dir. YumuĢak dengeleme stratejisi egemen olan gücü doğrudan

hedef almadan askeri üstünlüğü ya da tek taraflı askeri politikalarını engelleme ve ertelemeye yönelik uluslararası kurumlar, ekonomik araçlar ve diplomatik kanallar kullanılarak baĢvurulan bir strateji olarak tanımlanmıĢtır. Bu çalıĢma dıĢ politika stratejilerinden dengeleme ile peĢine takılma stratejileri arasındaki farklılıkları incelerken yumuĢak dengeleme stratejisi açısından genel bir çerçeve ortaya koymaktadır. YumuĢak dengeleme stratejisinin uygulama örneği olarak da Türkiye‟nin bu stratejiyi takip ettiği 2003 Irak Krizi ve 1 Mart Tezkeresi ile Avrupa Birliği ile iliĢkilerini inceleyerek dıĢ politikadaki baĢarısını değerlendirmektedir.

Anahtar Kelimeler: DıĢ Politika Stratejileri, Dengeleme, PeĢine Takılma, YumuĢak Dengeleme, Türkiye, AB, 1 Mart Tezkeresi.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Merve Karadayı Aksu

Numarası 164229001010

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğretim Üyesi Fazlı Doğan

Tezin İngilizce Adı Testing Soft Balancing As a Foreign Policy Strategy on Turkish Foreign Policy

SUMMARY

The goals and the objectives of states on foreign policy have been one of the rooted discussions in international relations. The important thing for the success of the goals and the objectives on foreign policy is which foreign policy strategy has been pursued by the states. According to Realist approach, the main objective of the states is to maximize their national interests and for this aim the pursued strategy by states is “balancing”. Balancing is generally a strategy that the weak states are appealing in order to survive against the states either being hegemon or regarding as a threat. While the hegemon state does not require any need of balancing, secondtier or weak states, in order to look out for their national interests, would appeal the pursuit of balancing. However the fact that the balancing strategy will be more costly may lead secondtier or weak states to the strategy of bandwagoning towards the hegemon state. The motivation here is that the weak state with regard to the balance of power is approaching to the hegemon state or joining the alliance. However, although the cost is calculated as high, balancing strategy has continued to be the most common strategy appealed by the states, an important discussion in terms of the balancing emerges with the end of the Cold War. This is the presence of different types of balancing. The strategy which finds the most space according to the types of balancing is “soft balancing”. Soft balancing strategy is described as a strategy applied by using international institutions, economic instruments and diplomatic channels in order to prevent or delay the military superiority or the unilateral military policies of hegemon state without directly targeting to her power. While this study examines the differences between the balancing strategy and bandwagoning strategy among the foreign policy strategies, provides a general framework with regard to the soft balancing strategy. As an example for the application of the soft balancing strategy, this study evaluates the success of this strategy applied by Turkish foreign policy during Iraq Crisis of 2003 and Memorandum of March 1st, and also with the relations with the European Union.

Keywords: Foreign Policy Strategies, Balancing, Bandwagoning, Soft Balancing, Turkey, EU, Memorandum of March 1st .

(8)

ĠÇĠNDEKĠLER

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ... I YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU ... II ÖNSÖZ ... III ÖZET ... IV SUMMARY... V KISALTMALAR ... VIII TABLOLAR LĠSTESĠ ... IX GĠRĠġ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 6

DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠLERĠ: KAVRAMSAL VE TEORĠK ÇERÇEVE ... 6

1.1. STRATEJĠ ... 6

1.2. DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠLERĠ ... 7

1.2.1 Tarafsızlık ... 9

1.2.2. Ġzolasyonizm (Yalnızcılık) ... 10

1.2.3. Bağlantısızlık ... 10

1.2.4. Ġttifak OluĢturma ... 11

1.2.5. Sorumluluğu BaĢkasına Devretme ... 12

1.2.6. Tasmayı GevĢetme ... 12 1.2.7. Prangalanmak ... 13 1.2.8. Korunmak ... 14 1.2.9. Bağlamak ... 14 1.2.10. Bedavacılık ArayıĢı ... 15 1.2.11. YatıĢtırmak ... 15 1.3. DENGELEME ... 16 1.3.1. Güç Dengesi ... 16 1.3.2. Dengeleme ... 17 1.3.2.1. Dengeleme Türleri ... 20 1.4. PEġĠNE TAKILMA ... 26 ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 30

YUMUġAK GÜÇ VS. YUMUġAK DENGELEME ... 30

(9)

2.1.1. Türkiye‟nin YumuĢak Gücü ... 36

2.1.2. Türkiye‟nin YumuĢak Güç Kullanma Stratejileri ... 38

2.1.2.1. Pro-aktif DıĢ Politika Ġzleme ... 38

2.1.2.2. Ekonomik ĠĢbirliği ... 40

2.1.2.3. Kültürel EtkileĢimler ... 41

2.2. YUMUġAK DENGELEME ... 42

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 49

TÜRKĠYE’NĠN YUMUġAK DENGELEME GĠRĠġĠMLERĠ ... 49

3.1. IRAK KRĠZĠ (2003) VE 1 MART TEZKERESĠ ... 49

3.1.1. Türkiye‟nin Bölgesel Açıdan Dengeleme ArayıĢı ... 51

3.1.2. Uluslararası KuruluĢlar Aracılığıyla Bir Dengeleme ArayıĢı ... 54

3.1.3. Egemenlik Sahalarını Kullandırmayı Reddetme Aracılığıyla Bir Dengeleme ArayıĢı ... 56

3.2. AVRUPA BĠRLĠĞĠ ĠLE ĠLĠġKĠLER ... 63

3.2.1. Türkiye – AB ĠliĢkilerinde Güvenlik Meselesi ... 64

3.2.2. Türkiye – AB ĠliĢkilerinde Balkanlar... 68

SONUÇ YERĠNE: ... 73

TÜRKĠYE’NĠN YUMUġAK DENGELEME STRATEJĠSĠNĠN DEĞERLENDĠRMESĠ ... 73

KAYNAKÇA ... 80

Ġnternet Kaynakları ... 85

(10)

KISALTMALAR

ABD: Amerika BirleĢik Devletleri OCHA: BM Ġnsani ĠĢler EĢgüdüm Ofisi WFP: Dünya Gıda Programı

TĠKA: Türk ĠĢbirliği ve Koordinasyon Ajansı BaĢkanlığı BM: BirleĢmiĢ Milletler

BAB: Batı Avrupa Birliği AB: Avrupa Birliği

GKRY: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

OGSP: Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası

UNMOVIC: BirleĢmiĢ Milletler Ġzleme ve Denetleme Komisyonu IAEA: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu

(11)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1: Dengeleme Türleri ………20 Tablo 2: Sert Dengeleme vs. YumuĢak Dengeleme ………...25 Tablo 3: Sert Güç vs. YumuĢak Güç ………...33 Tablo 4: Irak Krizi ve 1 Mart‟a Giden Süreçte Türk Kamuoyu, Bürokrasi, Sivil

(12)

GĠRĠġ

Bu çalıĢma bir dıĢ politika stratejisi olarak yumuĢak dengelemenin Türk DıĢ Politikasında 2002 yılı sonrası ABD ve AB iliĢkilerinde uygulanıĢını ve bu uygulamanın baĢarısını değerlendirmektedir. ÇalıĢmada yumuĢak dengeleme stratejisinin Türkiye‟nin dıĢ politikası üzerinde test edilmek istenmesi Türkiye‟nin bulunduğu coğrafya ile sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik önemin yanında anılan dönemde Türkiye‟nin bulunduğu coğrafyada yaĢanan geliĢmelerin Türkiye‟nin kendi güvenlik ve çıkarları ile doğrudan sonuçlar doğurabilecek etkilere sahip olmasındandır.

Türkiye üç kıtayı birbirine bağlayan, aynı anda Avrupa, Asya, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu‟ya komĢu olan bir ülkedir. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti prensiplerini benimsemiĢ, piyasa ekonomisini kabul etmiĢ bir ülke olan Türkiye özellikle 90lı yıllardan sonra büyük değiĢimlerin yaĢandığı Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle tarihten gelen kültürel bağlara sahiptir. Ve demokrasi, laiklik ve hukuk devleti ilkelerini benimsemiĢ Müslüman bir ülke olan Türkiye anılan bölge ülkeleri için bir rol model olarak sunulmaktadır. Bu nedenledir ki, Türkiye‟nin bulunduğu coğrafi konum ve Devletin sahip olduğu temel özellikler nedeniyle ABD ve AB gibi bölgedeki ülkelere ilgi duyan güçlerle de iliĢkileri yoğundur. Türkiye‟nin dıĢ politikasında da ABD ve AB ile olan iliĢkilerin yeri her zaman ağırlığını korumaktadır.

Türk dıĢ politikasının genel karakteristiği ya da kimliği genel olarak batıya dönük bir karaktere sahiptir. Ancak özellikle Soğuk SavaĢ sonrası dönemde Türk dıĢ politikasının batıya dönük kimliğinin değiĢtiği tartıĢmaları yapılmıĢ ve bugün de halen bu tartıĢmalar yapılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk‟ün ülkenin kuruluĢundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti‟ni batının eĢit ve saygın bir üyesi olarak görme arzusu kimilerine göre Soğuk SavaĢ sonrası dönemde sahip olduğu kimliği kaybetmiĢtir.1

Özellikle AKP iktidarı ile tartıĢılmaya baĢlanan Neo-Osmanlıcık yanında aslında Özal döneminde Ortadoğu ile artan ikili ve bölgesel iliĢkiler, 1990-91 yılındaki Körfez SavaĢı‟nda Türkiye‟nin aktif politikası, Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği TeĢkilatı ile bölgesel bazda örgütlerin kurulması, 1990‟lı yıllarda bağımsızlığını kazanan Balkan ülkeleri ile Kafkaslar ve Orta Asya‟daki yeni devletlerle tarihsel ve kültürel geçmiĢin getirdiği bağlarla kurulan iliĢkiler Türk dıĢ politikasının sadece batıya dönük kimliğinin yanında artık daha aktif bir kimliğe dönüĢtüğünü

(13)

göstermektedir.2

Bu da aslında Soğuk SavaĢ sonrası oluĢan yeni dünya düzeninde Türkiye‟nin bulunduğu jeostratejik konum ve özelliğin bir getirisidir.

Devletlerin dıĢ politika amaçları ve hedefleri Uluslararası ĠliĢkiler disiplinin köklü tartıĢmalarından biridir. Devletlerin güç, güvenlik ya da refahtan hangisini önceleyerek dıĢ politikalarını belirledikleri ise takip ettikleri stratejilerle ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla devletlerin dıĢ politikalarında amaç ve hedeflerini gerçekleĢtirmek ve korumak için izledikleri stratejiler de birbirinden farklılaĢabilir.

Uluslararası iliĢkilerde dıĢ politika analizi Realizm yaklaĢımı üzerinden yapıldığı zaman devletlerin temel hedeflerinin ulusal çıkarlarını maksimize etmek olduğu ve bunun için takip edilen temel stratejinin de “dengeleme” olduğu görülür. Dengeleme stratejisi ya da güç dengesi, devletlerin amaçlarından biri olan “güç” kavramını öncelediği için disiplinde en çok bahsedilen kavramlardan biridir. Kenneth N. Waltz da güç dengesinin uluslararası iliĢkilerin en eski kavramlarından biri3 olduğunu ve güç dengesi teorisinin uluslararası politikanın ayırıcı bir teorisi olduğunu vurgulamıĢtır.4

DıĢ politika stratejileri incelenirken tartıĢmalara konu olan dengeleme stratejisi her ne kadar Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle ve dünya politikasında çift kutuplu bir düzenden tek kutuplu bir düzene geçilirken yaĢanan köklü değiĢimlerin etkisiyle eleĢtirilmeye baĢlanmıĢ olsa da bugün hala uluslararası aktörler tarafından sıklıkla baĢvurulan bir stratejidir. Dengeleme stratejisinin eleĢtirilmesinin nedenleri arasında güç dengesine iliĢkin tartıĢmaların daha çok büyük güçler üzerine odaklanarak kurgulanması ve uluslararası arenadaki diğer güçlerin ihmal edilmesi gibi tartıĢmalar yer almaktadır. Bununla beraber dengeleme stratejisi eleĢtirilmeye baĢlandığı an daha önceki yıllarda tanımlanmıĢ ancak strateji olarak dengelemenin gölgesinde kalmıĢ baĢka dıĢ politika stratejilerinden bahsedilmeye baĢlanmıĢ ve literatür bu anlamda bir zenginlik kazanmıĢtır. Buradaki motivasyonlardan biri de ittifakların oluĢmasının ardındaki etmenler olmuĢtur.

Ġttifakın tesisi, ittifak içindeki yükümlülükler, ittifak dıĢında kalan devletlerin ittifaka yönelik değerlendirmeleri, bölgesel ve uluslararası sistemin dinamikleri açısından da bir sonuç üretmektedir. Bu sonuçları daha çok dengeleme ya da güç dengesinin ilkeleri üzerinden değerlendiren Realist çizgiye göre, ittifaklar dengelemeyi sağlayan bir araçtır. Devletler küresel ya da bölgesel olarak göreli güç pozisyonlarını gerçekleĢtirmek için ittifakları bir araç

2 A.g.e.

3 Kenneth N. Waltz, “International Structure, National Force, and the Balance of World Power”, Journal of

International Affairs, Vol. 21, No.2, 1967, s.215.

(14)

olarak kullanırlar. Devletler dıĢsal motivasyonlarla ittifak kurarlar çünkü ittifaklar bir Ģeye karĢı kurulur. Ġttifak kurarak devlet en temelde kapasitesini maksimize etmeye çalıĢır.5

Bu çalıĢma tüm eleĢtirilere rağmen en çok referans verilen “dengeleme stratejisi” ile “peĢine takılma stratejisini” temel alarak günümüzde dengelemenin çeĢitleri açısından popüler hale gelen “yumuĢak dengeleme” stratejisinin bir dıĢ politika aracı olarak nasıl benimsendiğini ve nasıl uygulandığını incelemektedir. ÇalıĢma içerisinde detaylı bir Ģekilde açıklanacak olan dengeleme stratejisi farklı ekol ve yaklaĢımlara göre farklı açıklansa da genel olarak güçlü ya da tehdit olarak algılanan bir Ģeye karĢı ulusal çıkarlarını koruyabilmek ve hayatta kalabilmek için sergilenen bir dıĢ politika stratejisidir. Çünkü Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle beraber oluĢan tek kutuplu dünya düzeninde egemen olan gücün bir dengeleme stratejisine ihtiyaç duymasına gerek kalmaz. Ancak ikincil güçler ya da daha küçük güçler kendi ulusal çıkarlarını gözetebilmek için egemen gücü dengeleme arayıĢı içerisine girebilirler.

Bu çalıĢmada yine kapsamlı bir Ģekilde incelenecek olan peĢine takılma stratejisi de dengeleme stratejisi ile beraber kendisine disiplinde oldukça geniĢ bir yer bulmuĢtur. Belirtildiği gibi dengeleme stratejisi hegemon güce yani tek kutuplu düzende egemen ya da dominant güce karĢı bir dengelemeyi odağına alırken peĢine takılma stratejisi de hegemon olan güce yakınlaĢmayı ifade etmektedir. Bir diğer ifadeyle, zayıf olan devletlerin güç dengesi açısından güçlü olan devlet ya da ittifaklara katılması anlamına gelmektedir. Çünkü Realizme göre peĢine takılma stratejisi, dengeleme stratejisine göre daha az maliyetlidir ve zayıf olanın güçlü olana karĢı koyabilmesinin maliyeti güçlü olana yakınlaĢmasının getireceği faydadan çok daha yüksek olacaktır.

Dengeleme stratejisi açısından önemli bir tartıĢma konusu belki de Soğuk SavaĢın sona ermesi ile beraber ortaya çıkmıĢtır. Bu da değiĢik dengeleme türlerinin varlığıdır. Özellikle Soğuk SavaĢ döneminde dengeleme daha çok askeri unsurların ön planda olduğu bir dengeleme olarak karĢımıza çıkarken Soğuk SavaĢın sona ermesiyle farklı dengeleme türlerinin tanımları da uluslararası iliĢkiler literatüründe kendine geniĢ bir yer bulmuĢtur.

Dengeleme türleri arasında ise uluslararası iliĢkiler disiplininde kendisine en çok yer bulan ise sert ve yumuĢak dengelemedir. Bu iki dengeleme türünün diğer dengeleme türlerine oranla özellikle son dönemlerde çok popüler olmasının iki temel gerekçesi bulunmaktadır. Birincisi gücün doğasına iliĢkin olarak yürütülen tartıĢmaların (sert ve yumuĢak güç gibi) son

5 Erdem Özlük, “Dostlarını Yakın, DüĢmanını Daha Yakın Tut: Bağlamak (Tethering) Stratejisini Rusya ve

Türkiye ĠliĢkileri Üzerinden Test Etmek”, V. International Blue Black Sea Congress Proceedings, Ed. Prof. Dr. Aleaddin Yalçınkaya & Asst. Prof. Dr. Arzu Al & Dr. Hakan Mehmetcik, Mart 2017, s. 311.

(15)

dönemde oldukça yoğunlaĢması, ikincisi ise geleneksel olarak militer araçlarla tanımlanan dengeleme stratejilerinin kapsamının geniĢlemiĢ olmasıdır.6

Büyük oranda askeri araç ve kapasite ile askeri tehdit üzerinden tanımlanan sert dengeleme Soğuk SavaĢ sonrası dönemde Ģekillenen yeni dünya düzeninde görece önemini kaybetmiĢtir. Ancak sert dengeleme stratejisi devletler kendi güvenliklerine yönelik bir askeri tehdidi gördüklerinde, potansiyel olarak kendilerine rakip gördükleri bir devletin gücünün kendilerine zarar vereceğini hissettiklerinde ya da rakip devletler arası çatıĢma olasılığının arttığı anlarda baĢvurulacak bir strateji olarak bugün hala önemini korurken, son dönemlerde üzerinde daha fazla yoğunlaĢılan dengeleme türü yumuĢak dengelemedir.

YumuĢak dengeleme stratejisi bu çalıĢmanın da ana çerçevesini oluĢturmaktadır. YumuĢak dengelemeyi sert dengelemeden ayıran en temel özellik askeri kapasite artırımını sınırlı tutarak resmi ya da gayrı resmi güvenlik ağları oluĢturma ve bölgesel ve uluslararası örgütlerle daha yakın iĢbirliği alanları yaratma arayıĢıdır. Robert Pape, bu konuyu incelediği çalıĢmasında, yumuĢak dengeleme stratejisini bugün tek kutuplu dünyada egemen olan ABD‟yi doğrudan hedef almadan askeri üstünlüğü ya da tek taraflı askeri politikalarını engelleme ve ertelemeye yönelik uluslararası kurumlar, ekonomik araçlar ve diplomatik kanallar kullanılarak baĢvurulan bir strateji olarak tanımlamıĢtır.

Pape‟in bu makaleyi yazdığı dönemde, T.V.Paul de yine ABD hegemonyasını merkeze alarak bir yumuĢak dengeleme stratejisi analizi yaptığı çalıĢmasında ikincil güçlerin yumuĢak dengeleme stratejisine sıklıkla baĢvurduğunu, bunun sebebinin de egemen güç konumundaki ABD‟nin etki ve kapasitesini kullanmasını zorlaĢtırmak olduğunu belirtmiĢtir.

Pape ve Paul‟un hazırladıkları çalıĢmalarla birlikte literatürde geniĢ bir Ģekilde tartıĢılmaya baĢlanan yumuĢak dengeleme stratejisi bazı eleĢtirileri de beraberinde getirmiĢtir. Özellikle çalıĢmanın ilerleyen bölümlerinde de bahsedileceği üzere Whitaker‟a göre yumuĢak dengeleme anılan çalıĢmalarda sadece ikincil güçlerin egemen güç olan ABD‟ye karĢı dengeleme arayıĢlarını merkeze alırken Afrika ülkeleri gibi daha zayıf devletlerin bu stratejiyi benimseyip benimseyemeyeceklerini tartıĢmıĢ ve bu gibi zayıf devletlerin sadece peĢine takılma stratejisine baĢvurdukları gibi genel bir algıdan kurtulunması gerektiğini belirtmiĢtir.7

6 Erdem Özlük, “Dengeleme mi PeĢine Takılmak mı?: DıĢ Politika Stratejilerini Yeniden DüĢünmek”, Akademik

Bakış, Yaz 2017, s. 235.

7

Whitaker, Beth Elise., “Soft Balancing Among Weak States? Evidence from Africa”, International Affairs, Vol.86, No.5, 2010, s.1110.

(16)

Saltzman‟da benzer eleĢtiriler getirerek yumuĢak dengelemenin klasik dengeleme yaklaĢımı ile farklılıklarını ortaya koyarak bir anlam karmaĢasını giderecek bir tanımlamasının bulunmadığı noktasına vurgu yapmıĢtır.8

Ancak uluslararası iliĢkiler disiplininde ortaya atılan her yeni fikirde olduğu gibi yumuĢak dengeleme stratejisi üzerinden yapılan farklı bakıĢ açıları eleĢtirileri de beraberinde getirmesine rağmen yumuĢak dengeleme son dönemlerin en popüler inceleme alanını oluĢturmuĢtur. Bu çalıĢma da özünde yumuĢak dengelemeyi diğer dengeleme türleri ile diğer dıĢ politika stratejilerinden ayıran özellikleri üzerine yoğunlaĢmaktadır.

ÇalıĢmanın birinci bölümünde kavramsal ve teorik bir çerçeve oluĢturulmuĢtur. Öncelikle strateji ve dıĢ politika stratejisi kavramları incelenmiĢ, ardından da uluslararası iliĢkilerde temel alınan dıĢ politika stratejileri açıklanmıĢtır. “PeĢine takılma” ve “dengeleme” stratejileri daha kapsamlı bir Ģekilde ele alınarak nasıl tanımlandıkları, kendi içinde hangi türlere ayrıldıkları ve devletlerin davranıĢları açısından ne gibi sonuçlar doğurdukları incelenmiĢtir.

Ġkinci bölümde yumuĢak dengeleme stratejisine özel bir alan açılarak bu dengeleme türü detayları ile tartıĢılmıĢtır. Aynı zamanda kamu diplomasisinin özünü oluĢturan yumuĢak güç ile arasındaki farklılıklar ifade edilmiĢtir.

Son bölüm olan üçüncü bölümde ise yumuĢak dengeleme stratejisinin Türkiye‟nin dıĢ politikasındaki yeri 2003 Irak Krizi9

ile 1 Mart Tezkeresi süreci ile ABD‟ye karĢı; güvenlik ve Balkanlar ile ilgili meseleler ile de AB‟ye karĢı olan örneklerle incelenmiĢtir. Sonuç bölümünde ise Türkiye‟nin izlediği yumuĢak dengeleme stratejisinin baĢarısı değerlendirilmiĢtir.

8

Ilai Z. Saltzman, “Soft Balancing as Foreign Policy: Assessing American Strategy Towards Japan in the Interwar Period”, Foreign Policy Analysis, Vol. 8, No. 2 , 2010, s.132.

9 Irak Krizi ifadesi ile özellikle Türkiye‟de AK Parti‟nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihiyle Mart 2003

tarihleri arasında yaĢanan geliĢmeler incelenmektedir. ÇalıĢmada özellikle bu ifade ile 1 Mart 2003 tarihinde TBMM‟de gerçekleĢen tezkere oylaması üzerinden bir değerlendirme yapılmaktadır.

(17)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠLERĠ: KAVRAMSAL VE TEORĠK ÇERÇEVE

1.1. STRATEJĠ

Strateji sözcüğünün kökeni eski Yunancada stratagos sözcüğünden gelirken stratos ordu, ago yönetmek anlamına gelmektedir. Strategia Ģeklinde kullanılan strateji kavramı ise, stratagosun savaĢı idare etme becerisi için kullanılmıĢtır.10

Clausewitz‟e göre strateji savaĢta amaca ulaĢmak için muharebelerin kullanılmasıdır.11

Ona göre savaĢ politikanın baĢka araçlarla devamından baĢka bir Ģey değildir. Lidell Hart‟a göre ise strateji siyasal amaçlara ulaĢmak için askeri olanakların dağıtımı ve uygulanması sanatıdır.12

Raymond Aron ise strateji kavramını rakip tarafı en düĢük maliyetle yenebilme sanatı olarak tanımlamıĢtır.13

Strateji kavramı daha çok savaĢ sanatına dayanan bir tanımlama ile Gültekin Sümer‟in “DıĢ Politika Stratejileri” isimli çalıĢmasında tanımladığı gibi komutanların girdiği savaĢı zaferle noktalama amacına giden yolda izledikleri adımlardır.14

Bu nedenledir ki, tarih boyunca girilen savaĢlarda savaĢın zaferle sonuçlanması için en az maliyetle, yeterli performans sergilenerek amaca ulaĢma isteği vardır. Rakip güce karĢı zafer kazanma gerek insan gerekse de ekonomik gücü gerektirdiği için “strateji” belirlemeyi zorunlu kılmıĢtır.

Askeri amaçlara hizmet eden strateji kavramı, zaman içerisinde Avrupa kıtasında meydana gelen dönüĢüm ve ulus-devlet sürecinin inĢasının baĢlaması ile daha geniĢ bir anlam ifade etmeye baĢlamıĢtır. Artık strateji kavramı baĢlı baĢına bir devletin ayakta kalabilmesi için gerekli olan politikaların eyleme döküldüğü biçim olarak hayat bulmuĢtur. Gerçekten de maksimum sayıda aracın bir stratejik hedef adına seferber edilmesi bir büyük stratejinin ayırt edici yanını oluĢturmaktadır.15

Hart‟ın büyük strateji tanımlaması da belirlenmiĢ olan bir hedefe ulaĢmada askeri olan ve olmayan bütün unsurların bir araya getirilmesi Ģeklinde olmuĢtur.16

10 Beatrice Heuser, “The Evolution of Strategy: Thinking War from Antiquity to the Present”, Cambridge

University Press, 2010, s.4

11 Carl von Clausewitz, “Savaş Üzerine”, çev. Selma Koçak, Doruk Yayıncılık, Ġstanbul, 2011, s.99. 12

Lidell Hart, “Strateji: Dolaylı Tutum”, çev. Selma Koçak, Doruk Yayıncılık, Ġstanbul, 2003, s.447.

13 Raymond Aron, “Peace and War: A Theory of International Relations”, New York, Doubleday, 1973, s.23. 14 Gültekin Sümer, “Dış Politika Stratejileri”, Ġkinci Adam Yayınları, Ġstanbul, 2013, s.71

15

A.g.e., s.71.

(18)

DıĢ politika stratejilerini anlamak için strateji kavramını doğru biçimde tanımlamak gerekir. Çünkü dıĢ politika stratejileri belirlenirken amaç ortaya konan hedefe baĢarıyla ulaĢmaktır. Ve realistlere göre genelde bu hedef devletlerin güvenlikleri ve ulusal çıkarlarını maksimize etmektir. Soğuk SavaĢ sonrası oluĢan tek kutuplu düzende de devletlerin hedefleri değiĢmemektedir. Her devlet kendi ulusal çıkarları ve güvenlik kaygıları noktasından hareketle dıĢ politikalarını uygun strateji ile takip etmektedir.

1.2. DIġ POLĠTĠKA STRATEJĠLERĠ

DıĢ politika bir devletin ulusal çıkarları doğrultusunda amaçladığı gayelere ulaĢmak için diğer devletlerle ikili ya da çoklu ve uluslararası kurum ve kuruluĢlarla diplomatik, siyasi, ekonomik, askeri ve hukuki iliĢkilerini kapsayan politikalar bütünüdür. Kısaca devletlerin birbirleriyle olan iliĢkilerinin seyrini belirleme ve ortaya çıkabilecek ihtilafların barıĢçıl yollarla çözülebilmesini sağlamak için oluĢturulan politikadır.

Bir devletin dıĢ politikasına yön veren o devletin dıĢ politikada kendine koyduğu hedeflerdir. Bu hedefler genelde “ulusal çıkar” ya da “ulusal güvenlik” gibi kavramlarla betimlenir. Ulusal güvenliğin ötesine gidebilen ulusal çıkar kavramı her devletin güç potansiyeli ile uluslararası alanda iĢgal ettiği konuma göre değiĢkenlik gösterebilir.17

Bu nedenle ulusal çıkarın tam bir tanımını yapmak güçleĢirken esas belirleyici nokta devletlerin birbirlerinden farklı çıkar ve güvenlik ihtiyaçları olarak kabul edilebilir. Bu nedenle daha geniĢ ölçekli bir dıĢ politika hedefi belirleme ulusal çıkar tanımını da belirsizleĢtirebilir.

Örneğin Ahmet Davutoğlu‟nun 2009 yılında DıĢiĢleri Bakanlığı görevini üstlenmesi ile beraber Türkiye‟nin dıĢ politikasında önemli değiĢiklikler olmuĢtur. Davutoğlu‟nun göreve gelmesi ile beraber Türk DıĢ Politikası, Türkiye‟nin yumuĢak gücünü de kullanarak daha geniĢ bir etki alanı oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Bu açıdan Türkiye‟nin ulusal çıkar kavramı da daha geniĢ bir konsept ile daha geniĢ bir etki alanına sahip olmak Ģeklinde konumlandırılmıĢtır. Ulusal çıkar tanımının, Davutoğlu dönemi örneğinde de görüldüğü gibi zaman ve konjonktüre göre değiĢebileceği noktasından hareketle devletlerin uluslararası konjonktür karĢısında net ve tutarlı bir ulusal çıkar tanımlaması yapma olanağı azalır.18

Devletlerin dıĢ politikalarını en baĢta ulusal çıkarlarını maksimize etme güdüsü belirlerken bunun dıĢında uluslararası ve bölgesel konjonktür, ulusal ve bölgesel çevre ile karar merkezlerinin stratejik düĢünce biçimleri ve kimi zaman da ideolojiler belirler. Her ne

17

Sümer, a.g.e., s.38.

(19)

kadar ideoloji denilen olgu aslında ulusal ve yerel ölçekte yürütülecek politikalarda belirleyici bir etmen olarak kabul edilse de, dıĢ politikada ve devleti uluslararası arenada konumlandırma noktasında da kimi zaman etkili bir rol oynayabilmektedir. Örneğin Arap Birliği denilen oluĢumun Müslüman çoğunluklu ülkelerden oluĢmasının yanında asıl belirleyici unsuru bağımsız Arap devletlerin varlığıdır ve Türkiye‟nin Müslüman bir ülke olmasına rağmen Arap Birliği ile iliĢkileri iĢbirliği düzeyinde devam etmektedir.

Devletlerin dıĢ politikalarını belirlerken ilk önce politikanın amacı daha sonra bu politikayı takip edecekleri stratejileri ön plana çıkmaktadır. Devletlerin dıĢ politikalarının amacı ulusal çıkarlarını maksimize etmektir. Bu nedenle, günümüzde dıĢ politikanın amacıyla bağlantılı herhangi bir söz ya da analiz ve ya izlenen değerler ile stratejiler kaçınılmaz olarak ulusal çıkara dayandırılmaktadır. Etkin ve yeterli politikaların geçmiĢi, bugünü ya da geleceği kapsaması her Ģartta bu politikaların ulusal çıkar ile bağdaĢtırılmasını önemli ve kabul edilebilir bir zorunluluk olarak karĢımıza çıkartmaktadır.19

Bu noktada bir devletin oluĢturacağı dıĢ politikada takip edeceği strateji o devletin komĢuları ile iliĢkilerini, bulunduğu coğrafyanın siyasi ve ekonomik konumu ve karakterini, yine bulunduğu coğrafyadaki diğer devlet ve uluslararası aktörlerin güçlerini, rejimlerin yapısını da gözetmektedir. Türk dıĢ politikası bulunduğu coğrafya nedeniyle yukarıda belirlenen motivasyonlar açısından çeĢitlilik barındıran unsurları bir arada bulundurmaktadır. Tüm motivasyonlar bir arada düĢünüldüğünde Türkiye ABD ile bağlarını sürdüren, NATO üyesi olan, Avrupa Birliği‟ne tam üye olmaya çalıĢan ama aynı zamanda Ġslam ĠĢbirliği TeĢkilatı üyesi olan, Ortadoğu ve Afrika coğrafyalarında etkinliğini arttırmaya çalıĢan, Rusya ile iliĢkilerinde istikrarı korumayı gözeten, Ġran ile iliĢkilerini bozmamayı arzu eden, Azerbaycan ve Kıbrıs gibi uluslararası anlamdaki kritik sorunlarda konumunu sabit tutan bir dıĢ politika stratejisi izlemeye özen gösterilmektedir.

Uluslararası iliĢkilerde en önemli gözetilmesi gereken ulusal çıkarın kimilerine göre güç, kimilerine göre güvenlik olduğunu tartıĢan Realist görüĢte bu amaçlar arasındaki öncelik de farklılık göstermektedir. Çünkü devletlerin amaçlarına ulaĢmak için kullandıkları stratejiler farklılaĢabilmektedir. Bununla beraber Realist dıĢ politika analizi çalıĢmalarında devletin temel arayıĢı kapasitesini maksimize etmek, bu amaca ulaĢmak için kullanılan temel strateji ise “dengeleme” olarak benimsenmiĢtir.20

19 Mitat Çelikpala. “GeçmiĢten Günümüze Vazgeçilemeyen Kavram: Ulusal Çıkar”, Hacettepe Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 23, Sayı 1, 2005, s. 458.

(20)

Ancak öncesinde diğer bazı stratejilerden de kısaca bahsetmek gerekmektedir. Bu anlamda “tarafsızlık”, “izolasyonizm”, “bağlantısızlık” ve “ittifak oluşturma” stratejileri de devletlerin özellikle geçmiĢte sıklıkla izledikleri stratejiler olarak literatürde yerini almıĢtır.

Bu dört stratejinin yanında, özellikle Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ile beraber “güç dengesi”ne bakıĢta geliĢen farklılıklar ve tek kutuplu düzende takip edilen dıĢ politika stratejileri de değiĢiklik ve çeĢitlilik göstermeye baĢlamıĢtır. Geleneksel olarak kabul edilen “dengeleme” stratejisinden ayrı olarak Soğuk SavaĢ sonrası dünya politikasında yaĢanan köklü değiĢimler “peşine takılma (bandwagoning)”, “sorumluluğu başkasına devretme

(buck-passing)”, “korunmak (hedging)”, “yatıştırmak (appeasing)”, “bedavacılık (free-riding)”, “prangalamak (chain-ganging)”, “tasmayı gevşetmek (leash-slipping)” ve “bağlamak (tethering)” gibi yeni stratejilerin de21

tartıĢılmaya baĢlanmasına neden olmuĢtur. Dengeleme ve peĢine takılma stratejileri ilerleyen bölümlerde detaylı bir Ģekilde tartıĢılacağından ilk aĢamada yukarıda bahsedilen diğer stratejiler kısaca açıklanacaktır.

1.2.1 Tarafsızlık

Tarafsızlık stratejisi bir devletin, iki veya daha çok devlet arasında oluĢmuĢ bir ihtilaf ya da çıkmıĢ veya çıkabilecek muhtemel bir savaĢta kendini fiili ve hukuki bakımlardan savaĢ hali dıĢında tutmaya karar vermesi ve savaĢan devletler bakımından da tarafsız olarak algılanmasını kabul etmelerini istemesidir.22

Türkiye‟nin her türlü baskıya rağmen II. Dünya SavaĢı‟na katılmaması ve tarafsızlık politikasını takip etmesi baĢarılı bir strateji olarak yorumlanmaktadır. Hatırlanacaktır ki, II. Dünya SavaĢı yıllarında Türkiye‟nin ekonomik olarak içinde bulunduğu zor koĢullar ile ilgili dönemin CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü‟ye yönelik seçim meydanlarından „Bizi aç bıraktın‟ Ģeklindeki protestolara, Ġnönü‟nün „Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım‟ Ģeklindeki yanıtı Türkiye‟nin savaĢta taraf olmamak için harcadığı tarafsızlık politikası noktasındaki stratejisinin bir yansımasıdır.

Devletlerin tarafsızlığı bir dıĢ politika stratejisi olarak benimsemesi sadece savaĢ koĢullarında olmamakla beraber savaĢ dıĢı dönemlerde oluĢturulan herhangi bir askeri ittifaka katılmaması olarak da karĢımıza çıkmaktadır.

21 Özlük, “Dostlarını Yakın, DüĢmanını Daha Yakın Tut…”, s. 307. 22

Aashriti Gautam, “Alliance Politics in a Unipolar World”, IOSR Journal of Humanities and Social Science (IOSR-JHSS), Volume 19, Issue 3, Ver. II, 2014, s. 38.

(21)

1.2.2. Ġzolasyonizm (Yalnızcılık)

Siyasal ve askeri bir strateji olarak uygulanan izolasyonizm, uluslararası sistem ile ilgili sorunlara düĢük düzeyde katılım, diğer siyasal birimler veya toplumlar ile en aĢağı düzeyde diplomatik ve ticari iliĢki ve de diğer devletlere karĢı herhangi bir askeri giriĢimde bulunma veya onlara herhangi bir askeri ayrıcalık tanıma konusunda isteksizlik olarak açıklanabilir.23

Ġzolasyonizm stratejisine farklı açılardan bakıldığı zaman farklı amaçlar nedeniyle bu stratejinin benimsendiğine rastlanabilir. Ġlk olarak belirli bir düzeni koruma ya da sürdürmeye yönelik olarak varlığını ve konsolide olmuĢ gücünü devam ettirmeye çalıĢan devletler bu stratejiye baĢvurabilir. Çin, Kuzey Kore ve Küba gibi devletlerin dönem dönem baĢvurdukları bu strateji dünya tarihinde yerini almıĢtır.

Bir diğer örnek olarak ise ekonomik ve sosyal açıdan kendi kendine yetebilen, coğrafi açıdan elveriĢli olan ve sorunlu bölgeler ve devletlere karĢı politik olarak fazla dahil olmak istemeyen ülkeler verilebilir. Buna en önemli örnek ise ABD‟nin özellikle Monroe Doktrini ile birlikte izlediği dıĢ politikadır. 2 Aralık 1823 tarihinde BaĢkan J. Monroe tarafından kongreye yollanan bir mesajla ABD‟nin Amerika kıtasındaki hakimiyet isteğinin yansıması ile beraber aynı zamanda problemli Avrupa kıtasından da uzaklaĢılmak istendiği iletilmiĢtir.24

Amerika‟nın o dönem için izlediği yalnızcılık ya da izolasyonizm politikası bir doktrin üzerinden dünya tarihinde yerini almıĢtır.

1.2.3. Bağlantısızlık

Esas itibarıyla iki kutuplu sistemde Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri tarafından benimsenen bu dıĢ politika stratejisi daha çok II. Dünya SavaĢı sonrası dönemde ve Soğuk SavaĢ döneminde takip edilen bir strateji olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Bağlantısızlık daha çok bir barıĢ zamanı stratejisi olmakla birlikte II. Dünya SavaĢı sonrası ortaya çıkan siyasal bir akımdır. Bu akım özünde rekabet halindeki bloklardan hiçbirine dahil olmamayı ifade etmektedir. Bağlantısızlık politikası ile bağımsızlığına yeni kavuĢan ve geliĢmekte olan devletler, Soğuk SavaĢ ile baĢlayan Doğu/Batı çekiĢmesinin dıĢında kalmaya çalıĢarak uluslararası iliĢkilerde bağımsız hareket edebilmeyi

23 “Bir Egemenin Emniyet Sibobu: DıĢ Politika”,

https://www.stratejikortak.com/2017/01/emniyet-sibobu-dis-politika.html (EriĢim Tarihi: 31 Mayıs 2018).

24

Muhittin Ataman, Özkan Gökcan., “Bush Dönemi Amerikan DıĢ Politikası: Bir AĢırı-Yayılmacılık Denemesi”, Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 7, Sayı.2, 2012, s. 204.

(22)

amaçlamıĢlardır. Yani bağlantısızlık bir anlamda diplomasi alanında özgür hareket etme ve seçim yapabilme anlamına gelmektedir.25

Bağlantısızlık kavramının yaygınlaĢması daha çok Hindistan BaĢbakanı Nehru‟nun etkisi ile olmuĢ, 1961 yılında Yugoslavya BaĢkanı Tito, Mısır CumhurbaĢkanı Nasır, Endonezya CumhurbaĢkanı Sukarno ve Gana CumhurbaĢkanı Nkrumah Belgrad konferansında bağlantısızlık kavramının kendi dıĢ politika hedeflerini anlattığı noktasında birleĢmiĢlerdir.26

Bağlantısızlık hareketi olarak da anılan stratejide ortak ilkeler ise; karĢılıklı toprak bütünlüğüne ve egemenliğe saygı, karĢılıklı olarak birbirine müdahale etmeme, eĢitlik ve karĢılıklı çıkarların gözetilmesi, içiĢlerine karıĢmama, barıĢ içinde bir arada yaĢama Ģeklinde baĢlıklandırılabilir.27

1.2.4. Ġttifak OluĢturma

Ortak bir çıkar ya da devletlerin tek baĢına amacına ulaĢamayacak olmaları durumunda son dönemlerde tarafsızlık ya da izolasyonizm gibi stratejiler yerine devletler ittifaklar oluĢturma stratejisine sıklıkla baĢvururlar.

Devletleri baĢka devletler ile ittifak oluĢturmaya iten nedenler arasında ittifak yapacak devletler arasındaki ortak amaca ulaĢma niyeti olmakla beraber kimi zaman devletin ittifak yapacağı diğer devletlere kıyasla öz kaynaklarının yetersiz kalması ya da güç ve kapasitelerinin ortak amaca ulaĢmada tek baĢına yeterli olmayacağı gibi ölçütler etkilidir. NATO‟nun oluĢumu ABD açısından Sovyet tehdidine karĢı ortak amacı hedefleyen ülkelerin ortak bir savunma sistemi içerisine dahil olmasını belirtirken, diğer üye ülkeler için ortak amacın yanında askeri kapasitelerinin bu amaç için tek baĢına yetersiz kalacağı gerçeği de etkili olmuĢtur.

Ancak kimi zaman da Amerika‟nın Ġngiltere ile beraber Irak Krizi‟nde yaptığı ittifak da göstermektedir ki her ittifak ortak amacın yanında yetersiz kalacak bir kapasiteyi değil aksine stratejiye meĢruluk kazandırmaya yönelik hamleleri de içerebilmektedir.

Ġttifakların oluĢumuna yol açan 7 faktör vardır:28

 Devletin savunmasını gerçekleĢtirememesi veya amacına tek baĢına ulaĢamaması

25 Ġsmail Sarı, “1979 Devrimi Sonrası Ġran‟ın Rejim Paradigması ve DıĢ Politika Yönelimleri”, Türkiye Ortadoğu

Çalışmaları Dergisi, Cilt.2, Sayı.1, 2015, s.127.

26Ahmet Kaya, “Devletlerin DıĢ Politika Stratejileri”,

https://www.akademikparadigma.com/devletlerin-dis-politika-stratejileri/ EriĢim Tarihi: 31 Mayıs 2018.

27

Kaya, a.g.e.

(23)

 Güç dengesi oluĢturmak ve karĢı ittifakı engellemek

 Maliyeti azaltmak ve süreyi kısaltmak

 Sorumluluğu paylaĢmak ve eylemlere meĢruiyet kazandırmak

 Prestijini ve Uluslararası alandaki etkisini arttırmak

 Ġçsel gereksinimler, bir çatıĢmayı engelleme isteği

 Ortak kültürel ve ideolojik değerler 1.2.5. Sorumluluğu BaĢkasına Devretme

Savunma amaçlı bir strateji olan sorumluluğu baĢkasına devretme tehdide karĢı bir dengeleme ihtiyacını göz önüne alır ancak gerekli dengeleme enstrümanlarını baĢka bir gücün çabasına dayandırır.29

Buradaki motivasyonlardan biri yaklaĢmakta olan tehdide karĢı giriĢilecek bir dengeleme politikasının maliyetinin üstlenilmek istenmemesi, diğeri ise giriĢilecek bir dengeleme stratejisinin uzun vadede kendi güvenlik ve refah çıkarlarına zarar vereceğinin düĢünülmesidir.30

Bu strateji olası maliyeti mümkün olduğunca baĢka devletlerin üzerine yüklemektedir. Aynı zamanda sorumluluğu baĢkasına devretme stratejisi devletlere güvenilir gelmektedir. Çünkü güçlü müttefikleri olan devletler oluĢabilecek tehditlere karĢı ittifakın gücü ile sorumluluğu tek baĢlarına üstlenmek durumunda kalmayacaklarını düĢünürler.

Sorumluluğu baĢkasına devretme stratejisine verilebilecek belki de en bilindik olay 1930lu yıllarda Ġngiltere ve Fransa‟nın Nazi Almanyası‟na karĢı bir silahlı mücadeleye giriĢmekten kaçınarak bu mücadeleyi Münih Konferansı ile Sovyetler Birliği‟ne bırakmasıdır.

1.2.6. Tasmayı GevĢetme

Soğuk SavaĢın bitimi ile oluĢan tek kutuplu uluslararası düzende devletler ittifaklarını ya da baĢka devletlerle olan yakınlaĢmalarını sadece hegemon gücü dengelemek için değil, yakın ya da uzun vadede kendi kapasitelerini bir havuzda biriktirerek hegemon güce olan bağımlılıklarını azaltmak için de oluĢturabilirler. Christopher Layne‟nin “tasmayı gevĢetmek (Leash-slipping) diye tanımladığı bu strateji gücünü bir gün yıkıcı ya da tehditkar bir biçimde kullanabilecek olan hegemon güce karĢı bir sigorta türüdür.31

Robert Art‟a göre ise tasmayı

29

Thomas J. Christensen and Jack Snyder, “Chain Gangs and Passed Bucks: Predicting Alliance Patterns in Multipolarity”, International Organization, Vol. 44, No.2 (Spring 1990), s. 141-142.

30 Jennifer M. Lind, “Pacifism or Passing the Buck? Testing Theories of Japanese Security Policy”, International

Security, Vol.29, No.1 Summer 2004, s. 104.

(24)

gevĢetme stratejisini uygulayan bir devlet yükselen bir devletin kendi fiziksel güvenliğine zarar vereceğinden çok uluslararası arenadaki ekonomik ve politik pozisyonuna olumsuz bir etki yapacağından endiĢelenir.32

Bu stratejiye örnek olarak Avrupa Birliği‟nin 1999‟da oluĢturduğu Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası örnek gösterilebilir. Avrupa Birliği ülkeleri bu politika ile ABD‟ye olan güvenlik bağımlılıklarını minimize etmeye çalıĢırken diğer bir yandan da ABD‟nin kendilerine bir tehdit yaratmasından endiĢelendikleri için değil ABD‟nin bazı dıĢ politika adımlarından hoĢnut olmamalarını göz önüne almak gerekir. Aynı zamanda ABD‟nin her zaman AB‟nin çıkarları ve prensipleri ile uyuĢacak dıĢ politika stratejileri belirlemeyeceğine dair bir farkındalık da AB‟yi kendi güvenlik ve savunma politikalarını kendi çıkar ve prensipleri etrafında belirleme zorunluluğuna itmiĢtir.

Bir diğer örnek olarak da, Charles de Gaulle‟ün 1960lı yıllarda ABD‟ye karĢı izlediği politika verilebilir. Fransa ABD‟nin olası bir iĢgali ya da kendi üzerinde bir güç gösterisinden çekinmiyordu ancak ABD‟nin artan etkisi ile beraber otomatik olarak Fransa üzerinde de bir hegemonya alanı oluĢturmak isteyebileceğini düĢünüyordu. Bu nedenle Fransa‟nın kendi nükleer gücünü elde etmeye çalıĢması, Franko-Alman ittifakı ile bağımsız bir Batı Avrupa yaratmaya çalıĢması ve ortak Batı Avrupa Savunma Politikasını inĢa etmesi ABD‟ye karĢı bir strateji olarak kabul edilmektedir.33

1.2.7. Prangalanmak

Prangalanmak stratejisi devletlerin kendi güvenliklerini ittifak halinde oldukları diğer devletlerin güvenlikleri ile iliĢkilendirdikleri zaman ortaya çıkan bir strateji olarak kabul edilebilir. Waltz‟a göre herhangi bir devlet savaĢa doğru ilerlediğinde karĢı konulamaz biçimde müttefiklerini de yanında sürükler.34

Yine Waltz‟a göre prangalanmak stratejisinde, “Büyük bir müttefikin yenilgisi ya da gücünün azalması dengeyi sarsar ve her devlet kendi stratejisini ya da güçlerini partnerinin amaç ve korkularına göre ayarlamaya zorlanır”.35

Bu stratejiye verilecek en iyi örnek ise I. Dünya SavaĢı‟dır. Ġtalya “Üçlü Ġttifak”tan ayrılmaya karar verdiğinde hem Avusturya-Macaristan hem de Almanya, Osmanlı Ġmparatorluğu ve Bulgaristan kendi yanlarında yer almıĢ olsa da Avrupa‟da yalnızdı ve Ġtilaf Devletleri tarafından çevrelenmiĢ durumdaydılar. Dolayısıyla prangalanmak stratejisi

32

A.g.e., s.38.

33 Edward A. Kolodziej, “French International Policy under de Gaulle and Pompidou: The Politics of

Grandeur”, Ithaca, N.Y: Cornell University Press, 1974, s. 91.

34

Waltz, “Theory of ….”, s. 167-70.

(25)

açısından I. Dünya SavaĢı‟nda Ġttifak Güçlerinin yenilgisi ittifak içerisindeki tüm devletler için sonuçlar doğurmuĢ, Avrupa‟daki imparatorlukları bitirmiĢ ve dünya haritasında büyük değiĢimlere neden olmuĢtur.

1.2.8. Korunmak

Geleneksel dengeleme stratejisi hedef devlete karĢı bir kıĢkırtmadan bahsederken korunmak stratejisinde tansiyonun yükselmesinden ya da var olan duruĢunu koruyarak bir anlaĢmazlık çıkmasından kaçınmayı ifade eder.36

Tek kutuplu düzende korunma stratejisi temel olarak ikincil güçler tarafından uygulanan bir stratejidir. Hegemon gücü dengelemek tek baĢına çok maliyetli olacağından devletler ya peĢine takılma stratejisini takip eder ya da korunma stratejisi ile hegemon gücün kendi gücünü maksimize ettiği bir düzende kendi çıkarlarını gözetmeye devam ederler.37

Kuik ise “korunmak” stratejisine bir ülkenin yüksek belirsizlikler ve riskler altında önleyici etkiler üretme amaçlı birden fazla politika seçeneği izleyerek riskleri karĢılamak istediği strateji türü olarak bir tanım sunmuĢtur.38

Bu stratejiye örnek olarak son yıllarda yükselmekte olan Çin‟in ABD‟nin hegemonyasına ve ABD‟nin kendi gücü ve konumuna bir risk oluĢturabileceği düĢüncesi ile olası bir çevreleme politikasına karĢı kendini korumaya alması verilebilir.

1.2.9. Bağlamak

Bağlamak stratejisi, dünya politikasında devletlerin ittifak kurmalarında temel olan ve ittifak davranıĢlarını etkileyen alternatif stratejilerden biridir. Bağlamak stratejisi ittifak içindeki devletlerin birbirine karĢı pozisyonları üzerinden biz analiz yapmaktadır.39

Bu stratejide devletler birbirilerini tehdit olarak görürken neden ittifak tesis ettiklerini sorgulayan tanımlamalar yer almaktadır. Örneğin 1939 yılında gerçekleĢen Almanya ve Sovyetler Birliği arasındaki Saldırmazlık AntlaĢması buna bir örnek teĢkil edebilir. Her ne kadar bu örnek sonunda gerilimi önlemek adına baĢarılı bir sonuç elde etmiĢ olamasa da en azından kısa süreli de olsa bir çatıĢma riskini azaltmayı baĢarabilmiĢtir.

36 Kei Koga, “The Concept of Hedging Revisitied: The Case of Japan‟s Foreign Policy Strategy in East Asia‟s

Power Shift”, International Studies Review, Volume 20, Issue 4, December 2018, s.

37

Stephen Brooks & William Wohlforth, “Hard Times for Soft Balancing”, International Security 30(1), 2005, s.72-108.

38 Cheng Chwee Kuik, “The Essence of Hedging: Malaysia and Singapore‟s Response to a Rising China”,

Contemporary Southeast Asia 30 (2), 2008, s.167.

(26)

Bu strateji üzerinde detaylı çalıĢma yapmıĢ olan Weitsman‟a göre, devletlerin birbirlerinden tehdit algılamalarına rağmen bu tehdidi dengeleme ya da peĢine takılma stratejisiyle üstesinden gelme yerine bağlamak stratejisini tercih etmelerinin nedeni tehdit algıladıkları tarafı kontrol altında tutmayı amaçlamalarıdır.40

1.2.10. Bedavacılık ArayıĢı

DıĢ politikada bedavacılık kamusal hizmetlerin paylaĢılması noktasında ortaya çıkmaktadır. DıĢ politikayı toplumun bütününü ilgilendiren bir kamu hizmeti olarak kabul ettiğimizde politika yapıcıları uluslararası alanda çok çeĢitli sorunları mümkün olan en az maliyet ve en yüksek kazanımla çözmek isterler.41

Bu açıdan bakıldığında güvenlik amaçlı kurulan ittifaklarda zayıf devletlerin güçlü devletlerin kapasitelerinden yararlanarak kendi güvenliklerini en az maliyetle garanti almaya çalıĢmaları tam bir bedavacılık arayıĢı olarak kabul edilebilir.

Fazlı Doğan, bu stratejiyi incelediği “PeĢine Takılma ve Bedavacılık ArayıĢı: Azerbaycan Örneği” adlı çalıĢmasında Ġsrail – ABD iliĢkisinde Ġsrail‟in ABD gözünden bedavacı olarak görülebildiğini, Hindistan ve ABD‟nin güvenlik konusundaki iĢbirliğinde de Hindistan‟ın bedavacı olarak kabul edilebileceğini ileri sürmüĢtür.42

1.2.11. YatıĢtırmak

YatıĢtırma stratejisi bir saldırının oluĢması ya da bir saldırı tehdidinin ortaya çıkması durumunda saldırgan devlete karĢı uygulanan pasif politika Ģeklinde açıklanabilir.43

Bu strateji Ġngiltere BaĢbakanı Neville Chamberlain ile özdeĢleĢmiĢ olup O‟nun iki dünya savaĢı arasındaki dönemde Nazi Almanyası‟na karĢı takip ettiği politika olarak ele alınmıĢtır.44

Münih AntlaĢması ile Çekoslovak toprağı olan Südetlerin Nazi Almanyası‟na bırakılması bu stratejiye bir örnektir. Chamberlain Hitler‟e karĢı yatıĢtırma stratejisini izlerken Hitler‟in ona verilenle yetineceğini düĢündüğü ve bu Ģekilde Hitler‟i Sovyet topraklarına yönlendirebileceği düĢüncesinin hakim olduğu belirtilse de Hitler‟in Südetler ile yetinmeyip

40

Patricia A. Weitsman, “Dangerous Alliance: Proponents of Peace, Weapons of War”, Stanford University Press, 2004, s.18-21.

41 Fazlı Doğan, “PeĢine Takılma Stratejisi ve Bedavacılık ArayıĢı: Azerbaycan Örneği”, V. International Blue

Black Sea Congress Political Economy and Regional Security, ed. Prof. Dr. Aleaddin Yalçınkaya & Asst. Prof. Dr. Arzu Al & Dr. Hakan Mehmetcik, Mart 2017, s.256.

42

A.g.e., s.256.

43 AyĢegül Yıldırım, “Ġngilizlerin YatıĢtırma Politikası”,

http://www.tuicakademi.org/ingilizlerin-yatistirma-politikasi/

44

Merve Özkan Borsa, “Ġki Dünya SavaĢı Arası Dönemde Ġngiliz DıĢ Politikasının Analizi”, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No.54, Mart 2016, s.97.

(27)

Çekoslovakya topraklarının geri kalanını da iĢgale baĢlaması ile yatıĢtırma politikasının sona erdiği kabul edilebilir.

1.3. DENGELEME

1.3.1. Güç Dengesi

Güç dengesi uluslararası iliĢkiler alanında en eski ve en temel kavramlardan biridir. Kavramın ortaya çıkıĢı ile beraber özellikle Soğuk SavaĢ‟ın bitimine kadarki dönem için güç dengesinin daha çok askeri kapasite ve yetenekler üzerinden kurgulanan, dengesizliklerin kontrol edilmesini sağlayan bir denge arama yöntemi olduğu tartıĢılmıĢtır. Morton Kaplan‟a göre güç dengesi sistemi kapasiteyi artırma güdüsüyle hareket eden devletin savaĢ yerine görüĢmeyi tercih etmesi ve sistem içinde hegemon olmaya çalıĢan devlet ya da koalisyonlara karĢı çıkarak bir denge oluĢturma çabasını ifade eder.45

Güç dengesi kavramında uluslararası iliĢkilerde Fransız Ġhtilali‟nin gerçekleĢtiği 1789 yılından sonra ortaya çıkan ve yaygınlaĢan “ulus devlet” anlayıĢı ile beraber özellikle 1945 yılına kadar dünya tarihinde yaĢananlar etkili olmuĢtur. Ulus devlet kavramının yaygınlaĢması ve savaĢlar sonrası değiĢen haritalar ile beraber artan devlet sayısı, diplomatik ve askeri yöntemlerin önem kazanması, bilimsel ve teknolojik geliĢmelerin hem savaĢlara uyarlanması hem de ikili iliĢkilerde rol oynamaya baĢlaması, farklı ideolojilerin farklı devletlerce benimsenmesi, uluslararası iliĢkilerde devlet dıĢı aktörlerin de varlığının kabul edilmesi gibi uluslararası iliĢkiler disiplininde yaĢanan her geliĢme güç dengesi olgusunun hiçbir zaman tedavülden kalkmayacak bir yaklaĢım olarak literatürde yerini korumasına neden olmuĢtur.

John Mearsheimer‟a göre, Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle beraber uluslararası kuruluĢlara dayanan güvenlik sistemini kurmaya çalıĢan liberallere karĢı, realistler için savaĢ ve barıĢ güç dengesinin bir sonucudur. Aslında güç dengesi, savaĢı açıklayan bağımsız değiĢkeni, kurumlar ise sadece süreçteki geçici değiĢkenleri ve sistemdeki gücün paylaĢımını yansıtmaktadır .46

Waltz ise güç dengesinden bahsedilebilmesi için yalnızca iki Ģartın oluĢmuĢ olması gerektiğini belirtmiĢtir: Uluslararası iliĢkilerde bir anarĢik düzenin söz konusu olması ve bu düzende varlıklarını sürdürmeye ve korumaya çalıĢan aktörlerin bulunması.47

Erdem Özlük‟ün „Dengeleme mi PeĢine Takılmak mı?: DıĢ Politika Stratejilerini Yeniden DüĢünmek‟ adlı çalıĢmasında uluslararası iliĢkiler alanında yaptıkları çalıĢmalarla ve

45 Morton Kaplan, “New Approaches to International Relations”, St. MaMartin‟s Pres, New York, s. 391. 46 John Mearsheimer, “The False Promise of International Institutions”, International Security,Winter 1994/95,

Vol.19, No.3, s.13.

(28)

özellikle güç dengesini tanımlama anlamında yazdıkları çalıĢmalarla bilinen baĢat aktörlerin, güç dengesi hakkındaki görüĢleri aĢağıdaki ifadelerle derlenmiĢtir:48

“1955 yılında güç dengesi konusundaki ilk kapsamlı çalışmayı yapan Ernst B. Hass ve 1979 yılındaki meşhur çalışmasını kaleme almadan yaklaşık on yıl önce Waltz, güç dengesinin uluslararası ilişkilerdeki en eski kavramlardan biri olduğunu, 2005 yılında Levy ve Thompson, güç dengesi kavramının uluslararası ilişkilerdeki “mukaddes” (venerable) kavramlardan biri olduğunu, 2007 yılında Wohlforth ise güç dengesinin uluslararası ilişkilerdeki en etkili yaklaşım (idea) olduğunu ileri sürmüştür. Waltz “eğer uluslararası politikanın ayırıcı bir teorisi varsa bunun güç dengesi teorisi”, Schweller her ne kadar tartışmalı bir kavram olsa da dengelemenin en sık kullanılan kavram olduğunu, Wohlforth ise hiçbir teorik kavramın disiplinde güç dengesi kadar ne akademik dünyada ne de karar alıcıların ve uygulayıcıların dilinde bu kadar etki yaratmadığını belirtmiştir. Hatta pek çok açıdan Realistleri eleştiren Hedley Bull bile, güç dengesi teorisinin modern uluslararası sistemin gelişiminde evrensel ölçekte bir hegemonun kurulmasına mani olan, bölgesel ölçekte devletlerin otonomisini koruyan ve diplomasi, savaş ve uluslararası hukuk gibi kurumların gelişmesi için uygun ortam hazırlayan bir işlev icra ettiğini kabul etmiştir. Benzer vurguları ve disiplinin öne çıkan temsilcilerinin aşağı yukarı aynı nitelikteki referanslarını artırmak mümkündür.”

Kısacası, güç dengesi kuramı devletler hakkında bazı varsayımlardan yola çıkarak devletlerin varlıklarını korumaya çalıĢan ve küresel düzeyde güçlü olma arzusunda olan aktörler olduğunu temel alır.49

1.3.2. Dengeleme

Realist teoriye göre devletler, ulusal çıkarlarını maksimize etmek, hedeflerine ulaĢmak için yeterli güce sahip değiller ise farklı stratejilere baĢvurabilirler. BaĢvurulan yöntemde baĢrol yine güce aittir ama bu sefer baĢka ülkelerin ya da aktörlerin güçleri söz konusudur. Böyle bir durumda dıĢ tehdit algısına bağlı olarak “dengeleme” kavramı karĢımıza çıkar.

Waltz tarafından literatürde popüler hale gelen “dengeleme” kavramı tehdit karĢısında baĢka güçlerle ittifak içine girme Ģeklinde kısaca özetlenebilir. En basit haliyle tanımlanmak

48

Özlük, “Dengeleme mi, Peşine Takılmak mı?....”, s.225

(29)

istendiğinde ise, egemen durumda olmaya yönelik giriĢimde bulunan güce karĢı zayıf tarafı desteklemektir.50

Dengeleme, tehdit oluĢturan güce karĢı yeni bir düzen oluĢturma gibi de algılanabilir. Yani bir devlet kendisine tehdit oluĢturduğunu düĢündüğü baĢka bir güce karĢı ya ittifak oluĢturarak ya da kendi iç kabiliyetlerini arttırma giriĢimi için baĢka güçlerle iĢbirliği yaparak bir dengeleme modeli geliĢtirebilir. Dengeleme yükselen bir gücün hegemonya oluĢturmasını engellemek olduğu için bu önleme çabasının olumlu sonuçlar vermesi halinde güçler arasında bir dengenin baĢarıyla oluĢturulduğundan söz edilebilir.51

Bir dıĢ politika stratejisi olarak dengeleme kavramı üzerinde detaylı bir çalıĢma yapmıĢ olan Özlük yaptığı çalıĢmada bu konuda çalıĢmalar yapmıĢ olan uluslararası iliĢkiler de öne çıkmıĢ isimlerin farklı bakıĢ açıları ve ideolojiler üzerinden dengelemeyi ön plana çıkaran çalıĢmalarını Ģu Ģekilde derlemiĢtir:52

“…Özünde uluslararası sistemin devlet davranışları üzerindeki (sınırlayıcı, zorlayıcı ya da kimi davranışları ödüllendiren) etkilerini açıklamaya çalışan Neorealist teori içinde ayrıcalıklı bir yer tutan dengeleme, evrensel bir kural gibi algılanmıştır. Sadece Neorealistler değil Morgenthau gibi Klasik Realistler için de dengeleme, devlet davranışlarını açıklamak açısından bir değer ifade etmektedir. Morgenthau’ya göre dengeleme, bir devletin sahip olduğu kapasiteyi (gücü) diğer devletin gücüne en azından onun üzerinde olmasa bile eşit olacak noktaya taşıma girişimidir. Yine başka bir çalışmasında Morgenthau, özellikle küçük devletlerin egemenliklerini korumak için güç dengesine ihtiyaç duyduklarını ya da başka bir devletin korumasına muhtaç olduklarını belirtmiştir. Realist çizginin iki önemli temsilcisi de dengelemeyi salt materyal kapasitenin artırılması ve bu sayede devlet güvenliğinin garanti altına alınmasının bir aracı olarak değerlendirmektedir. Yine aynı şekilde Robert J. Art da dengelemeyi bir devlet için diğer devlet ya da devlet koalisyonları karşısında kendisi adına en iyi çıktıyı elde edebilecek bir seçenek olarak tanımlamaktadır. Ona göre devlet, kendi güç değerlerine yenilerini ekleyerek ya da rakip devlet/devlet koalisyonlarının sahip olduğu avantajları azaltarak dengeleme yapar.

Dengelemenin bu genel ve görece soyut tanımlarının yeterince işlevsel olmadığını ileri süren Randall L. Schweller, “daha somut” bir dengeleme tanımına başvurmaktadır. Ona göre dengeleme bir devletin diğer bir devlet ya da koalisyona

50 Kenneth N. Waltz, “America as a Model for the World? A Foreign Policy Perspective”, PS, December 1991,

s.669.

51 T. V. Paul, “Introduction: The Enduring Axioms of Balance of Power Theory and Their Contemporary

Relevance”, içinde T.V.Paul et al (der.), “Balance of Power Theory and Practice in the 21st Century”, California, Stanford University Press, 2004, s.1-25.

(30)

karşı askeri gücünü içsel mobilizasyon ya da ittifaklar tesis ederek artırması ve böylece diğer devlet/lerin siyasi ya da askeri dominasyonunu, toprak işgalini önlemeye ya da bunu ertelemeye çalışmasıdır. Bu nedenle dengeleme, Waltz’un iddia ettiği gibi, sürekli devam eden bir pratik değil daha çok devletin siyasal veya askeri anlamda hayati çıkarlarının tehlikede olduğunu düşündüğü ya da doğrudan bir işgalle karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğü süreçte devletlerin başvurduğu bir stratejidir. Hatta ona göre dengeleme devletlerin birbirlerinin askeri varlıklarına yönelik somut bir tehdidin olduğunda ve/ya potansiyel bir savaş durumunda anlamlı bir hal almaktadır. Başka bir çalışmasında da Schweller, dengeleme/güç dengesinin üç temel ilkesinin olduğunu belirtmektedir. i. Bölgesel hegemon konumundaki güçler, rakiplerinin muhtemel yükselişinin önüne geçmeye çalışır. ii. Hegemon durumda olmayan bütün güçler mümkün olduğu kadar kapasitelerini artırıp, kapasitelerindeki görece artışın onlara sağlayacağı avantajı kullanmaya çalışır. iii. Devletler özellikle kendileri açısından tehlike yaratacak şekilde diğer devletlerin güç kapasitelerini artırmaları durumunda ittifaklar tesis ederek ya da askeri kapasitelerini artırarak onları dengelemeye çalışır.”

YaklaĢımlar, içinde yer alınan ekollere göre farklılık gösterse de, dengeleme stratejisi güçlü ya da tehdit olarak algılanan bir Ģeye karĢı ulusal çıkarlarını koruyabilmek ve hayatta kalabilmek için geliĢtirilen bir dıĢ politika refleksi ya da stratejisi olarak kabul edilebilir. Çünkü tek kutuplu bir dünya düzeninde egemen olan güç bir dengeleme stratejisine ihtiyaç duymaz. Ancak daha küçük güçler kendi çıkarları açısından egemen olan gücü dengeleyecek arayıĢlar içerisine girerler.

Dengeleme kavramı daha çok Soğuk SavaĢ dönemine ait bir olgu olarak düĢünülse de aynı güç dengesi gibi devletlerin sayısının fazlalığı, Soğuk SavaĢ sonrası dönemde farklı farklı ittifakların oluĢması, devletlerin ideolojik ve yapısal farklılıkları ve devlet adamlarının dıĢ politikaya yaklaĢımlarındaki farklılıklar gibi birçok etken dengeleme kavramının bugün hala uluslararası iliĢkilerde hatırı sayılır bir yere sahip olgu olarak karĢımıza çıkarmaktadır. AĢağıdaki tabloda da görüleceği gibi dengelemenin 9 farklı türü vardır:53

53 Oktay Bingöl, “Suudi Arabistan‟ın „Neom‟ Projesi: Rantiyeciliğin DönüĢümü, Dengeleme ve Orta Doğu‟da

Yeni Alt Bölgesel Güvenlik Kompleksi”, Merkez Stratejisi Enstitüsü, Rapor 25, 2018, s.5. http://merkezstrateji.com/assets/media/25-180101-rp25-neom_6.pdf EriĢim Tarihi: 30 Mart 2019.

(31)

Tablo 1: Dengeleme Türleri

Ġç Dengeleme (Internal Balancing) DıĢ Dengeleme (External Balancing) Sert Dengeleme (Hard Balancing) YumuĢak Dengeleme (Soft Balancing) Negatif Dengeleme (Negative Balancing) Pozitif Dengeleme (Positive Balancing) Uzak Dengeleme (Offshore Balancing) Yakın Dengeleme (Onshore Balancing) Her Yerde Dengeleme (Omnibalancing)

Kaynak: Oktay Bingöl, “Suudi Arabistan‟ın „Neom‟ Projesi: Rantiyeciliğin DönüĢümü, Dengeleme ve Orta Doğu‟da Yeni Alt Bölgesel Güvenlik Kompleksi”, Merkez Stratejisi Enstitüsü, Rapor 25, 2018, s.5.

1.3.2.1. Dengeleme Türleri

Devletler güçlü bir devlete ya da kendilerine tehdit olarak algıladıkları devlet ya da devletlere karĢı bir denge oluĢturmak arayıĢı ile çeĢitli dengeleme türlerine baĢvurabilirler. Kimi zaman açık bir askeri güç oluĢturma ya da ittifaklar Ģeklinde karĢımıza çıkan dengeleme arayıĢı kimi zaman da daha etkin ve kapsamlı olması için ekonomik ve diplomatik baĢka yöntemleri de bir araya getirir.

Devletler hegemonik bir aktörün ya da tehdidin gücünü elimine etmeye ya da azaltmaya yönelik giriĢtikleri dengeleme stratejileri devlet Ģeklinde olmayan aktörlerin ve ya devlet ya da devletlerin tehdidi nasıl algıladıkları ve hangi dengeleme stratejisini takip ettiklerinin de anlaĢılması önem arz etmektedir.

Ġç Dengeleme vs. DıĢ Dengeleme

Eğer bir devlet kendine ve çıkarlarına tehdit olarak gördüğü bir güce karĢı kendi imkan ve kapasitesini geliĢtirme arayıĢı ile bir dengeleme stratejisi izliyorsa iç dengeleme; karĢı karĢıya bulunduğu tehdit algısı için baĢka devlet ve aktörler ile bir iĢbirliği mekanizması geliĢtirme arayıĢında ise dıĢ dengeleme stratejisini kullanıyor demektir.

Şekil

Tablo 1: Dengeleme Türleri …………………………………………………………20  Tablo 2: Sert Dengeleme vs. YumuĢak Dengeleme …………………………............25  Tablo 3: Sert Güç vs
Tablo 1: Dengeleme Türleri
Tablo 2: Sert Dengeleme vs. YumuĢak Dengeleme
Tablo 3: Sert Güç vs. YumuĢak Güç
+2

Referanslar

Benzer Belgeler

Nadir Nadi’nin gözlerini yaşama kapamasından sonra ilk toplantısını dün yaparak yeni düzenlemelere ilişkin.. gerekli kararları

Sanayi-i Nefi­ se mektebinin üçüncü sınıfında iken aliyyüâlâ derecede diplo­ ma ile Avrupaya gönderilmeme karar vermişlerdi.. Fakat beş ve altıncı sınıf

Türkiye Yazıları adlı derginin yeni sayısında okuduğum «Halikarnas Balıkçısı Üzerine» başlıklı yazı­ sında Sayın Aytimur Doğan, Mao Tse Tung'un şu

Dikkate değer bir ağırlığı olan ve önemli ölçüde demokratik ve modern, güçlü bir ekonomik potansiyele sahip bir ülke olarak Türkiye’nin, Balkanlardaki

Bu bakımdan, döneme dair belirlenen kronolojik çerçeve ve Türk dış politikasının yapım sürecinin izah edilmesinin ardından, soruna dair durum tespiti, karar anı

Giriş ile bağlantılı olarak birinci bölümde, anonim halk edebiyatı ürünlerin- den olan alkışların ve kargışların mitolojik kaynakları belirlenerek, bunların özellikle

Guaidó, 2002’de Chávez’e karşı darbe girişimini destekleyen muhalefet li- deri Leopoldo López’in 2009’da kurduğu Voluntad Popular (Halk İradesi) partisinin bir

The transportation problem is a special type of linear programming problem where the objective consists in minimizing transportation cost of a given commodity