• Sonuç bulunamadı

TİMAŞ YAYINLARI İSTANBUL 2021

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TİMAŞ YAYINLARI İSTANBUL 2021"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

TİMAŞ YAYINLARI

İSTANBUL 2021

i y i k i k i t a p l a r ı m v a r . . .

(3)

Yayın Yönetmeni Savaş Özdemir Yayın Koordinatörü Tülay Öncü

Editör Cansev Ayanoğlu

Kapak Tasarım Esra Burak İç Tasarım Nur Kayaalp

1. Baskı Nisan 2021

Uluslararası Seri No 978-605-08-3837-4

TİMAŞ YAYINLARI

Adres Cağaloğlu, Alemdar Mah. Alayköşkü Cad. No:5 Fatih/İstanbul

Telefon (0212) 511 24 24

E–posta bilgi@genctimas.com

Baskı ve Cilt Melisa Matbaacılık Matbaa Sertifika No 44099

Adres Çiftehavuzlar Yolu Acar Sitesi No:8 Davutpaşa / İstanbul

Tel (0212) 501 97 57

TİMAŞ YAYINLARI / 5215

EKSPRES SERİSİ / 2 RAF: 10+ ROMAN ÖYKÜ

KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINCILIK SERTİFİKA NO: 45587

© 2020 Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne geçmiştir. Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayımlanamaz.

Gelecek Ekspresi

ÇÖP DÜNYA

(4)

ÖZGÜR BALPINAR

Çizer: Büşra Kaygın Gafarov

genctimas.com

(5)
(6)

“Gelecek, avuçlarınızın içindedir.

Onu sımsıkı tutun ve hiç bırakmayın.”

Tren son sürat yol alırken çocukların şaşkın- lığı ve endişesi sürüyordu. Pencerenin dışındaki manzaraysa renk geçişlerinden ibaretti. Ne bir ev ne de bir ağaç vardı görünürde. Sadece renkler akıp geçiyordu. Sanki bir gökkuşağının içinde seyahat ediyorlardı. Çok hızlı yol alıyor olsalar da vagonun içinde hiçbir sarsıntının olmaması biraz tuhaftı.

“Avuçlarınıza bakın!” diye küçük bir çığlık kopardı Narin.

GELECEK EKSPRESÍ

GELECEK EKSPRESÍ

(7)

Çocuklar ellerini açıp baktıklarında gitgide belirginleşen sayıları fark ettiler. Tıpkı Çiçek Ekspresi macerasında olduğu gibi Nil için BİR, Can için İKİ, Narin için DÖRT ve Yiğit için ise SIFIR sayıları avuçlarına yerleştirilmişti. Bu sayı- ların anlamını hâlâ çözebilmiş değillerdi.

“Sanırım artık Çiçek Ekspresi maceramıza inanıyorsunuz.” diye konuştu Nil, çocuklara BİR yazan avuçlarını göstererek.

Narin, kapıya işaret ederek “Şu kapı açılıp da içeriye bir General girmediği müddetçe inan- mam.” diye konuştu.

Sözlerini yeni tamamlamıştı ki aniden kom- partımanın kapısı açıldı. İçeriye, üstünde parlak apoletleri ve madalyaları bulunan bir General giriverdi.

“Şaka yapmıştım.” diye mırıldandı Narin.

Onun sözlerini duyan General, “Geleceğin, şakası yoktur çocuğum.” diye cevapladı. Geçip koltuğa otururken, “Gelecek çok uzaklarda görün- se de, siz hiç farkına varmadan ansızın geliverir.”

diye ekledi.

“Siz Çiçek Generali misiniz?” diye sordu Can.

36

(8)

“Ne çiçeği ne böceği, çocuğum! Ben Geleceğin Generali’yim.” diye cevapladı General.

“Biz sizin kardeşinizle tanışmıştık o zaman.”

diye konuştu Narin.

General anlam veremediği bu konuşmalardan usanmış gibi, “Neyse… Haydi, biletlerinizi çıkarın bakalım! Gelecek Ekspresi yolcusu kalmasın!” diye konuştu.

Çocuklar ellerini ceplerine götürünce şaşırdı- lar. O ana kadar orada olduğunu bilmedikleri birer yaprak çıkarmışlardı ceplerinden. Nil, elindeki sararmış, kocaman çınar yaprağına bakakaldı.

Yaprağın üzerinde, “Gelecek Ekspresi İyi Yolcu- luklar Diler.” yazıyordu.

“Harika!” dedi General kapıya yönelerek. “Bir yanlışlık olmadığına göre benim görevim tamam- lanmıştır. İyi yolculuklar diliyorum size!”

General kapıdan çıkmak üzereyken çocuk- lar hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

General’in aceleci tavrı onları tedirgin etmişti.

Aniden ayağa kalkan Nil kararlı bir ses tonuyla kapıya doğru seslendi:

“General! Bir dakika durur musunuz?”

37

(9)

General geri dönüp Nil’e bakarak, “Ne oldu çocuğum? Bir şey mi unuttum?” diye konuştu.

“Evet, hem de çok önemli bir şeyi unuttunuz.”

diye sesini yükseltti Nil. “Biz çocuklar için haya- ti öneme sahip bir yolculuğun General’i olarak sergilediğiniz boş vermiş tavırlar hiç hoş değil.

Bizleri, yolculuğumuzu hiç önemsemeden, bize yolculuğumuzla alakalı tek bir cümle bile söy- lemeden aceleyle çekip gidiyorsunuz! Düpedüz kaçmak bu! Söyler misiniz, nereye gidiyoruz biz?

Gelecek, diyorsunuz fakat nasıl bir geleceğe gi- diyoruz? Orada ne yapacağız? Dönmeyi istersek nasıl geri döneceğiz?”

General yaptığı hatanın farkına varıp hayal kırıklığına uğramış bir yüz ifadesiyle çocuklara doğru döndü. Nil’in konuşması ona, unuttuğu pek çok şeyi hatırlatmış gibiydi. Diğer çocuklar da akıllarındaki tüm soruları bir anda sorduğu için Nil’e minnet duyan gözlerle bakıyorlardı.

“Ah! Haklısın çocuğum, çok haklısın!” diye konuştu General. “Gerçekten çok yorgunum. Bu aralar çok sık unutuyorum. Geçmiş ile gelecek arasında seyahat etmekten gerçekten çok yorul-

38

(10)

dum. Belki de artık emekliliğimi istememin za- manı gelmiştir.” diye ekledi.

General bir an için sessiz kaldı. Derin düşünce- lere dalıp söyleyeceği sözleri belirlemeye çalışıyor- muş gibi bir tavra bürünmüştü. Çocuklar meraklı gözlerle General’in dudaklarından dökülecek söz- cükleri bekliyordu. Küçücük bir bilgiye bile çok ihtiyaçları vardı.

“Şey…” diye geveledi General. “Ne söyleye- ceğimi bilmiyorum. Ekspres Generalleri arasında çok meşhur bir söz vardır. Bizler yaşarken öğren- menin bilgeliğine inanırız. Yaşarken öğrenmeniz sizler için de daha doğru, daha öğretici olacaktır.”

Çocuklar hayal kırıklığına uğramıştı. Bilinmez bir yolculuğun içinde sürüklenip giderken, gele- ceği gitmeleri dışında ellerinde hiçbir bilginin ol- maması onları bir serüvenin ortasına hazırlıksızca atıyordu. General tekrar konuşacakmış gibi kıpır- dandığında çocuklar yeni bir heyecan dalgasına kapıldı. General sanki zihnini zorluyor, çocuklara yardımı dokunacak birkaç cümle bile olsa söyle- yebilmek için çaba harcıyordu. Nihayet ağzından çıkan her bir sözcüğü dikkatle seçerek kararlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

39

(11)

“Gelecek, gelecektir çocuklar. Tarihte ne ka- dar ileriye gittiğinizin bir önemi yok. Sizin avan- tajınız, geçmişin tazeliğini hâlâ üzerinizde taşıyor olmanız. Bu yeni dünyada her ne ile karşılaşırsanız karşılaşın, geçmişten ders çıkarmakta birer usta olmalısınız. Geçmiş belki geleceği etkileyemez fa- kat yaşadığınız an için size pek çok fikir verebilir.”

Bir an için duraksayan General, “Ve bir uya- rı… Yetişkinlik hâllerinizle iletişime geçmemeniz gerekiyor.” dedi.

“YETİŞKİNLİK HÂLLERİMİZ Mİ?” diye hep bir ağızdan koro hâlinde çığlık attı çocuklar.

Bu fikir her birini fazlasıyla heyecanlandırmış- tı.

“Yetişkin hâllerimiz de mi yaşıyor gideceğimiz gelecekte?” diye sordu Can durumu daha net an- layabilmek için.

“Bu inanılmaz!” diye coşkulu bir çığlık kopardı Narin. “Acaba nasıl biri olmuşumdur gelecekte?

Kesin çok başarılı bir kadın olmuşumdur. Belki de kadın hakları savunucusu olarak kadınları hiçe sayan herkesin karşısında duruyorumdur!”

40

(12)

General konuşmak için ağzını açsa da çocuk- lardan fırsat bulamıyordu.

“Ben bir makinist olmayı hayal ediyordum.”

diye konuşmaya başladı Can. “Trenimle en ula- şılmaz yerlere bile giderek vagonlar dolusu yardım malzemesi taşıyorumdur kesin. Yoksullar için yi- yecek ve buna benzer temel ihtiyaçlar, çocuklar için kitaplar ve oyuncaklar…”

Narin hiç durmadan, “Kadınlar her alanda, en önde, ileri!” diye bağırıyordu avazı çıktığı kadar.

General ne yapacağını bilemiyordu. Konuş- ma çabaları içinde sinir krizleri geçiriyor, sinirden gözleri seğiriyordu.

“Ben yardıma muhtaç hayvanlar için bakım merkezleri açmak istiyordum.” diye coşkuyla ko- nuşmaya başladı Yiğit. Sesi belki de ilk kez bu kadar gür çıkıyordu. “İl il dolaşıp bu bakım mer- kezlerini çoğaltacaktım. Gitgide ilçelere, hatta en ücra köylere bile taşıyacaktım. Hiçbir hayvan sahipsiz kalmayacak, kendini yalnız veya terke- dilmiş hissetmeyecekti.”

“Kadınlar her alanda, en önde, ileri!”

41

(13)

“Ben insanları bilinçlendirebilmek için sıfır atık merkezleri kuracaktım.” diye konuşmaya baş- ladı Nil. “Doğaya zararı olan malzemelerin artık kullanılmaması için mücadele edecektim.”

“Kadınlar her alanda, en önde, ileri!”

Narin ayağa kalkmış, aynı sözleri tekrarlayıp bir asker gibi rap rap yürümeye başlamıştı.

“Kadınlar her alanda, en önde, ileri!”

General artık düşüp bayılacak gibi görünü- yordu. Her kafadan bir ses çıkıyor, kimse kim- seyi dinlemiyordu. Dört çocuğun bu küçücük bir kompartımanı sesleriyle böylesine tıka basa dol- durmuş olması şaşılacak şeydi. General sonunda dayanamadı.

“YETER!” diye bağırdı.

Çocuklar bir anda susuverdi.

“Kadınlar…” diye cılız bir ses de bu sessizliğin peşi sıra kesildi.

Derin bir nefes alarak, “Bu ciddi bir uyarı ço- cuklar.” diye başladı General konuşmasına. “Evet, yetişkinlik hâllerinizle aynı zamanda bulunmanız ilgi çekici, biliyorum. Fakat uyarımı lütfen dik-

42

(14)

kate alın. Şayet yetişkinlik hâllerinizle iletişim kurarsanız gelecekte yaşamaya hapsolabilirsiniz.

Duydunuz mu beni, sonsuza kadar burada yaşamak zorunda kalabilirsiniz.”

Çocuklar, uyarının ciddiyetini nihayet kavra- mıştı. Hiçbiri gelecekte kapana kısılmayı, sonsuza kadar orada kalmayı istemezdi.

“Zaman bir döngüdür. Bu döngüye zarar ver- mek ciddi sonuçlar doğurabilir. Tekrar ediyorum, yetişkinlik hâllerinizi hemen şimdi unutun. On- larla görüşmeyi aklınızdan bile geçirmeyin.” dedi General uyarısını yineleyerek. “Ve son olarak, unutmayın çocuklar… Gelecek, avuçlarınızın içindedir. Onu sımsıkı tutun ve hiç bırakmayın.”

General, göz kırparak çocuklara selam ver- dikten sonra kapıyı açıp çıktı. General’in kom- partımanı terk etmesinin ardından tren nihayet yavaşlamaya başlamıştı. Pencerede akıp giden renk cümbüşü hâlâ devam ediyordu. Tren dur- duğunda ve dışarı çıktıklarında dışarıda nasıl bir manzarayla karşılaşacaklarını çok merak ediyordu çocuklar. Küçük bir ipucu yakalama umuduyla hiç durmadan pencereden dışarı bakmalarının nedeni buydu.

43

(15)

Neden sonra bir anda hüzünlenmişlerdi. Biraz önceki coşkularından eser kalmamıştı. Belki anne ve babalarını özlemiş, belki de içinde sürüklendik- leri bilinmez yolculuk onları eskiye göre daha çok tedirgin etmişti. Tren gitgide hızını düşürürken çocuklar da ona uyumlu olarak sessizleştiler.

Bir anda sessizliği bozarak, “Tabelaya bakın!”

diye bağırdı Can.

Kompartımanın kapısının üstündeki metal ta- belada birdenbire “2050’ye Hoş Geldiniz!” yazısı belirmişti. Işıkları yanıp sönen dijital bir tabelaydı bu.

“2050 mi?” diyerek gözlerini kocaman açtı Na- rin. Sesinde şaşkınlık ve korku bir aradaydı. “Çok ileri gitmemiş miyiz? Yani üç beş yıl olsa tamam ama… 2050 de nedir?”

2050’de kırk yaşında olacaklarını hesaplayan Yiğit, “Çocukluğumuzu yaşayamadık!” diyerek ağ- lamaya başladı. “Biz çok tatlı çocuklardık!” diye hüngür hüngür ağlamayı sürdürüyordu. “Belki de geri dönemeyeceğiz, bir daha çocukluğumuzu ya- şayamayacağız!”

44

(16)

Yiğit’in gözyaşları içinde haykırdığı cümleler aslında Nil, Narin ve Can’ın da yaşadığı benzer hisleri açığa çıkarıyordu. Derken Can ve Narin’in de gözleri doldu.

“Bir saate evde olacağına dair annene ve baba- na söz vermiştik Nil. Şimdi o bir saatin yaklaşık otuz yıl uzağındayız! Düşünebiliyor musun, otuz yıl uzağında!” dedi Can ağlamaklı bir ses tonuyla.

“Otuz yıl!” diye fısıldadı Narin sanki yıl he- sabını şimdi fark etmiş gibi. Sonra aniden, “An- nemizi, babamızı bir daha göremeyeceğiz!” diye ağlamaya başladı o da.

Nil’in dışındaki üç çocuk hüngür hüngür ağ- lıyordu şimdi. Koro hâlindeki ağıtları dakika- larca sürdü. Bitmek bilmiyordu. Açıkçası Nil’e göre haksız sayılmazlardı. O da tıpkı arkadaşları gibi geri dönüp dönemeyecekleri konusunda te- dirgindi. Gözleri dolsa da ağlamak istemiyordu.

Şayet ağlarsa bu, oyunbozanlık olurdu. Gelece- ği görmeyi o istemiş, arkadaşlarını da peşinden sürüklemişti. Şimdi Nil’in yapması gereken tek şey arkadaşlarına umut vermekti. Gözyaşı korosu, acıklı şarkılarına ara vermeden devam ederken

45

(17)

nihayet kendini toparlayan Nil duruma müdahale etmeye karar verdi.

“Arkadaşlar!” dedi onlara. “Silin gözyaşları- nızı! Söyleyeceklerimi dinlemeniz için açın ku- laklarınızı!”

Çocuklar sanki dakikalardır ağlayan onlar değilmiş gibi bir anda sustu. Üçü de gözyaşlarını kollarının tersiyle sildi. Burunlarını çekip topar- lanmaya çalıştılar. Sonra da dikkatli bakışlarını Nil’e çevirdiler.

“Tedirgin olmakta, korkmakta haklısınız.

Açıkçası ben de tedirginim, ben de korkuyorum.”

dedi Nil.

Yiğit’in kendini tutamayıp yeniden ağlamaya başlamasına üzerine Can ve Narin de ona katıldı.

Gözyaşı korosu görevine kaldığı yerden devam ediyordu. Nil usanmış bir hâlde gözlerini devire- rek baktı onlara.

“HEY! SULU GÖZLER!” diye bağırdı onlara.

“Demek istediğim şuydu: Tedirgin olmak veya korkmak insani bir duygu olduğu için hepimizin böyle hissetmesi gayet doğal. Fakat biz korkumuzu yenip mücadele edeceğiz! Korkup vazgeçmek için

46

(18)

gitmiyoruz geleceğe! Umut Öğretmen’in sözle- rini hatırlayın! Umudumuzu kaybetmemeliyiz!

Birlikte her zorluğun üstesinden gelebileceğimizi unutmayın!” diye konuştu Nil.

Çocuklar biraz olsun sakinleşmişti. Hızını iyi- den iyiye düşüren trenin durmasına az kaldığını anlayabiliyorlardı. Tren yavaşladıkça merakları artıyordu. Yarınlarında nasıl bir gelecekle kar- şılaşacaklarının, nasıl bir dünya bulacaklarının hesabını yapıyordu hepsi de. Kafalarının içinde cevapsız binbir soru dolaşıp duruyordu.

Tren nihayet durduğunda soluklarını tutmuş- lardı. Penceredeki renk cümbüşü olduğu yerde durarak dışarıyı görmelerini engelliyordu. Bu ne- denle merakları iyice tavan yapmıştı. Görmeyi bekledikleri uçan arabalar, robotlar, son teknoloji araçlar zihinlerinin içinde dört dönüyordu. Heye- can içinde kompartımandan çıkıp vagonun kapı- sına doğru ilerlediler. Sonunda kapıyı açıp birkaç adımlık basamağı inerek dışarı çıktılar. Hissettik- leri ateş gibi bir sıcaklığın ardından gördükleri ilk manzara karşısında şaşkınlığa uğramışlardı.

“Böyle bir gelecek mi bekliyordu bizi!” diye konuştu Nil hüzünlü bir ses tonuyla.

47

Referanslar

Benzer Belgeler

D a h a ö n c e , I CAO tavsiyelerine uygun olarak, Rusya Federasyonu Hükümeti, 2015 yılında sivil havacılık ürünlerinin sertifikasyon işlevlerini,

Uyku konumlandırıcı olarak tanımlanan ve ABÖ riskini azalttığı iddiası ile piyasaya sürülen ürünlerin, bebeğin yüzünün olduğu tarafta konumlandırıldığında da,

Enerji üretiminin yüzde 75'ini zaten fosil yakıtlardan sağlayan Türkiye'de hükümet, geçen yıl 24 yeni termik santral yapımını planlarına koymuştu.. Bu yıl da bu yeni

Buna göre bazı bilim insanları, fotosentez yapan tüm canlı gruplarını bitki olarak kabul eder.. Bu durumda algler yanında çok sayıda bakteri de bitki olarak kabul

2. Biyolojik yasalar; canlıların yapısı, beslenmesi ve korunması ile ilgili yasalardır. Bu anlamda her canlı türünün kendi yaşadığı ortama uygun özelliklerde

“İlginç bir şey mi var ?” diye gelen sese irkilmemle birlikte deniz kabuğu bugün ikinci kez neredeyse elim- den uçuyordu?. “İnsanlar lütfen bunu yapmaya bir son verebilir

Milli savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla uluslararası alanda caydırıcılık oluşturmada teknolojik bağımsızlık her zamankinden daha kritik bir

yer bulunabilir: sürücü ekranında açık saklama alanı, direksiyon simidi üzerinde kapalı saklama alanı (2 USB port ve 12V şarj girişi ile), kapılarda küçük kutular, geniş